• Sonuç bulunamadı

Terör Haberciliğine Yönelik TartıĢmaların Basın Özgürlüğü Bağlamında

4. TERÖR HABERCĠLĠĞĠNĠN TERÖRĠZM PROPAGANDASINA ETKĠSĠ

4.3. Terör Haberciliğine Yönelik TartıĢmaların Basın Özgürlüğü Bağlamında

Bağlamında Değerlendirilmesi

Terör ve medya iliĢkisine dair yapılan çalıĢmalarda akademisyenler, gazeteciler ve hukukçular arasındaki en önemli tartıĢma konularından biri, devlet kurumlarının terör haberlerine sansür uygulaması, yani basın özgürlüğünü kısıtlaması konusudur. Neredeyse her terör olayında tartıĢılan bir alan olarak terör haberciliği, demokratik toplumların vazgeçilmez unsurlarından biri olan basın özgürlüğü noktasında görüĢ ayrılıklarına neden olmaktadır (AvĢar, 2017, s.118).

Bu bağlamda uzmanlar, terör haberlerinin medyada sunulması noktasında üç farklı görüĢ etrafında tartıĢmaktadır. Bunlar; “sınırlandırıcı yaklaĢımlar”, “sınırlandırıcı olmayan yaklaĢımlar” ve “oto-kontrol” veya “medyanın özdenetimi” olarak gruplandırılmaktadır (Narin, 2008, s.28). Buna göre sınırlandırıcı yaklaĢımı savunanlar, her Ģeyden önce medyanın devlete, topluma, uluslararası sisteme ve meslek ilkelerine karĢı sorumluluğu olduğu için terör haberlerinin sunulmamasını veya sunulacaksa sansür uygulanarak verilmesi kanaatindedir. Ancak günümüzde terör olaylarının hiç haberleĢtirilmemesi fikrini destekleyen çok az kimse kalmıĢtır. Bu tezi savunanlar, genel olarak terör haberlerinin sıkı bir sansürden geçirilerek aktarılması düĢüncesindedir (IĢık, 2013, s.102).

Sınırlandırıcı olmayan görüĢü savunanlar ise demokratik toplumlarda basın özgürlüğünün asla kısıtlanamayacak olması ve kamuoyunun aydınlatılması ilkesinin yerine getirilmesi gerektiğinden dolayı, terör haberlerinin sansüre maruz kalmadan doğrudan aktarılmasını savunmaktadır (PazarbaĢı ve Koç, 2009, s.163-164). Birçok yazar bu görüĢü desteklemekle birlikte, medyanın sorumlu bir yayıncılık anlayıĢı çerçevesinde ticari kaygılardan uzak, etiklik ilkesine uygun bir Ģekilde terör haberlerini sunması gerektiğini ifade etmektedir (Can, 2005, s.72).

Son görüĢü savunanlar ise devletin terör haberlerine müdahalesine gerek kalmadan, medya organlarının önceden belirlediği metinlerden hareketle “kendi kendini kontrol” etmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Birçok kaynakta “oto-sansür” veya “özdenetim uygulaması” olarak tanımlanan bu yöntemin, sınırlarının çizilmesi ve uygulamaya geçirilmesi her ne kadar zor olsa da, terör haberleriyle ilgili tartıĢmaların bu anlayıĢla en aza indirilebileceği düĢünülmektedir (IĢık, 2013, s.107-108).

119

Sınırlandırıcı yaklaĢımı savunan anlayıĢa, ülkelerin oluĢturduğu uygulama ve yasalardan birçok örnek gösterilebilir. Bu noktada özellikle Ġngiltere‟de yürürlükte olan “Defence Notice System” adlı uygulama dikkat çekmektedir. Buna göre ülkenin güvenliğini tehlikeye düĢürebilecek nitelikteki olaylarla ilgili haber yapılmadan önce medya organları uyarılmaktadır. Kararlara uymayan kuruluĢlar ise 1920 tarihinde kabul edilen Devlet Gizlilik Yasası‟nı ihlal ettikleri gerekçesiyle cezalandırılmaktadır (Acar, 2012, s.183).

Türkiye‟de ise 15 ġubat 2011 tarihinde düzenlenen ve kabul edilen 6112 sayılı “Radyo ve Televizyonların KuruluĢ ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun”un “Olağanüstü Dönemlerde Yayınlar” baĢlıklı 7.maddesinin 1.fıkrasında “SavaĢ, terör amaçlı saldırılar, doğal afetler ve benzeri olağanüstü durumların ortaya çıkardığı kriz durumlarında (…)” ifade ve haber alma özgürlüğünün esas olduğu, ancak bu olayların milli güvenliği ve kamu düzenini açıkça tehdit ettiği durumlarda ilgili kiĢi veya kurumların geçici yayın yasağı koyabileceği kabul edilmiĢtir.

Öte taraftan geçmiĢte olduğu gibi günümüzde de Türkiye‟de medyanın terör olaylarına bakıĢı ve devlet kurumlarının medyaya yaklaĢımının tartıĢmalı olduğu belirtilmelidir. Özellikle 2011 ve 2016 yılları arasında birçok terör saldırısıyla karĢılan Türkiye‟de, medya organları etik kurallara uymadığı, yeteri kadar duyarlı davranmadığı, sorumlu bir yayıncılık anlayıĢı üstlenmediği ve özdenetim uygulaması çerçevesinde hareket etmediği için neredeyse bütün terör olaylarına yayın yasağı32

getirilmiĢtir (EĢidir ve Bak, 2018, s.20-24).

Üçüncü yaklaĢım olan medyanın özdenetimi uygulamasına göre ise basın kuruluĢları kendilerinin belirledikleri rehber ilkelere göre hareket etmek ve bunlara uymak zorundadır. Sansür ve basın özgürlüğü tartıĢmalarının önüne geçebilecek bu yöntem, basın ahlakının geliĢmesine katkı sağlayarak, terör olayları süresince medya kaynaklı doğabilecek sorunları da engelleyebilecek niteliktedir (Dülger, 2007, s.69; Süllü, 2016, s.114).

Örnek olarak ABD‟nin önemli medya organlarından olan CBS (Columbia Broadcasting System) terör olaylarının topluma aktarılması hususunda çalıĢanlarının uymasını istediği bir kılavuz oluĢturmuĢtur (Dülger, 2007, s.69). Bu çerçevede alınan önemli kararlara bakıldığında; teröristlerin istekleri mümkün olduğunca

32 Özellikle 2015 ve 2016 yıllarında Türkiye‟de yaĢanan terör olayları sonrasında getirilen yayın

120

duyurulmamalı, basın mensupları bu metinleri kendi cümleleriyle aktarmalıdır. Ayrıca rehine eylemleri canlı olarak yayınlanmamalı, eylemcilerle iletiĢime geçilmemeli ve bu konuda yetkililere yardımcı olunmalıdır (Terry, 1978, s.776-777).

Ġngiltere‟nin en önemli yayın kuruluĢlarından biri olan BBC‟nin düzenlediği Yayın Ġlkeleri Kılavuzu‟nun “SavaĢ, Terör ve Olağanüstü Olaylar” baĢlıklı kısmında da terör olaylarının haberleĢtirilmesiyle ilgili bir takım kararlar alınmıĢtır. Buna göre; terör olayları hızlı, doğru, eksiksiz ve bilinçli bir Ģekilde aktarılmalıdır. Duygusal ya da önyargılı sözcükler kullanılmamalıdır. “Terörist” sözcüğüne yer vermekten kaçınılmalı, “bombacı”, “saldırgan”, “silahlı kiĢi”, “fidyeci”, “isyancı”, “militan” gibi kavramlar tercih edilerek, baĢkalarının benimsedikleri terminolojiden uzak durulmalıdır (BBC Yayın Ġlkeleri Klavuzu, 2005, s.107).

Japonya Yayımcılar ve Editörler Derneği‟nin kurduğu bir komitede kabul edilen kararlar ise polis-medya iliĢkileri bağlamında önem teĢkil etmektedir. Buna göre (Gezgin, 2004, s.14):

i. Bir kimsenin yaĢamsal tehlikeyle karĢı karĢıya kalması durumunda, polisin basınla iĢbirliği amacıyla yapacağı çağrıya basın olumlu yanıt vermelidir.

ii. Polisin çağrısı alındığı zaman, elde o konuyla ilgili haber varsa onun yayımı durdurulmalı ve hemen basın kulübü tarafından düzenlenen toplantıda söz konusu çağrının yerinde olup olmadığı yani maksadına uygun olup olmadığı tartıĢılmalıdır. iii. Bir tek yayın kuruluĢu itiraz ettiği taktirde anlaĢmaya varılmamıĢ sayılmalıdır ve herkes

serbest bırakılmalıdır.

iv. ĠĢbirliğinin devamı süresince polis söz konusu olayla ilgili tüm geliĢmeleri saklamaksızın basına bildirmelidir.

v. Olayda korunmak istenen kiĢi kurtulunca veya öldüğü anlaĢılınca iĢbirliği sona ermiĢ sayılmalıdır.

vi. Olayın çözüme ulaĢması uzayınca iki taraf tekrar bir araya gelip, iĢbirliğini sürdürmekte yarar olup olmadığını görüĢmeli ve varılan kararı uygulamalıdır.

Ülkemizde ise Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC)‟nin 1998 yılında kabul ettiği ve yayınladığı, Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi‟nde özdenetim uygulamasına yönelik bir takım kararlar söz konusudur. Belgede doğrudan terör olaylarıyla ilgili bir hükme rastlanılmasa da toplumlar üzerinde sarsıcı nitelik taĢıyan olaylarda gazetecilerin gizliliklere uyması, insani ve duygu sömürüsünden uzak durmaları gerektiği kabul edilmiĢtir (TGC, 1998).

Öte yandan uluslararası sözleĢmelerde de basın özgürlüğünün bazı durumlarda sınırlandırılabileceğine iliĢkin düzenlemeler mevcuttur. Bu bağlamda “BM KiĢisel ve Siyasi Haklar Uluslararası SözleĢmesi”nin “Ġfade Özgürlüğü” baĢlıklı 19. maddesinin 2.fıkrasında ifade özgürlüğünün “a)BaĢkalarının haklarına ve itibarına saygı b)Ulusal güvenliği veya kamu düzenini veya sağlık ve ahlakı koruma” amacıyla

121

kısıtlanabileceği kabul edilmiĢtir. AĠHS‟nin “Ġfade Özgürlüğü” baĢlıklı 10.maddesinin 2.fıkrasında ise ifade özgürlüğünün “(…) ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu güvenliğinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç iĢlenmesinin önlenmesi (…)” doğrultusunda bir takım sınırlamalara ve yaptırımlara tabi tutulabileceği kararlaĢtırılmıĢtır. Terör olaylarının ulusal güvenliği ve toplumsal huzuru doğrudan ilgilendirmesi, terör haberlerine bu kararlar çerçevesinde bir takım kısıtlamalar getirilebileceği yorumunu doğurmaktadır.

Günümüz demokratik toplumlarında bile medya özgür yapısına rağmen devlet kurumları tarafından bir takım yasal düzenlemelere tabi tutulmaktadır. Özellikle Ģiddet ve nefret ortamını engellemek üzere medya kaynaklı doğabilecek sorunlar sansür mekanizmasıyla yasal çerçevede kısıtlanmaktadır (Peresin, 2007, s.18). Ancak yine de birçok devlet, demokratik toplumların temel ilkelerinden biri olan basın özgürlüğünü ihlal etmemek için sansür uygulamasından çekinmektedir (Wilkinson, 2006, s.156)

Bu konuda Gezgin (2004, s.17) toplumu tehdit eden olaylara karĢı oluĢturulan yasaların veya yapılan müdahalelerin, demokrasi karĢıtı olarak yorumlanmasının kamuoyu yararıyla bağdaĢmadığını ifade etmektedir. Bu yaklaĢımı destekleyen bazı yazarlar, diğer hürriyetler gibi basın özgürlüğünün de sınırsız olmadığını savunmaktadır. Buna göre basın özgürlüğünün kötüye kullanılmaması için kanun koyucuların bir takım sınırlayıcı düzenlemeler oluĢturmasının gerekli olduğu ileri sürülmektedir (Ġçel, 1990, s.55-56).

Diğer yandan sansür mekanizmasının demokratik yönetimler nezdinde tartıĢmaya çok açık, hassas bir konu olduğu da belirtilmelidir. Çünkü iktidarlar, medyaya getirilen sınırlamaları siyasi çıkarları çerçevesinde istismar edebilmekte veya zaaflarının üstünü örtmek için kullanabilmektedir. Ayrıca iktidarın sansür uygulamasını muhalif görüĢler üzerinde bir baskı mekanizmasına dönüĢtürmesi ve her fırsatta ifade özgürlüğünü bastırmaya çalıĢması, demokratik toplumların temel yapısına ve iĢleyiĢine ciddi zararlar verebilmektedir. Bu tür yaklaĢımlar, vatandaĢların iktidara ve medyaya olan güvenini de sarsmaktadır (IĢık, 2013, s.107; Kazan, 2016, s.126).

Terör haberciliğinin sunumuna yönelik tartıĢmalar incelendiğinde, en mantıklı uygulamanın “özdenetim” olduğu gözlemlenmektedir. Ancak özdenetim mekanizması, medya organlarının gönüllük esasına göre düzenledikleri ve medyanın inisiyatifinde olan kararları kapsadığı için kendi içerisinde bir takım soru iĢaretleri de

122

barındırmaktadır. Bu doğrultuda özdenetim için alınacak kararların uygulanmasında ve denetimlerinin yapılmasında, Basın Konseyi ve diğer denetleyici kuruluĢlara önemli görevler düĢmektedir (Dülger, 2007, s.71). Ayrıca benimsenecek kuralların evrensel basın ilkelerine uyması, bütün medya organları ve çalıĢanları tarafından kamu yararı düĢünülerek, samimiyetle kabul edilmesi ve hayata geçirilmesi gerekmektedir (IĢık, 2013, s.108).

Genel bir değerlendirme yapılacak olursa, terör olaylarının hiçbir zaman yansıtılmamasını beklemek hem medyanın iĢlevlerine hem kamuoyunun haber alma hak ve hürriyetine hem de demokratik yapıların sağlıklı bir Ģekilde iĢletilmesine engel teĢkil etmektedir (AvĢar, 2017, s.123). Buna karĢın terör haberlerinin hiçbir denetime tabi tutulmadan aktarılmasını beklemek de terörle mücadele açısından zafiyet oluĢturabilecek bir yaklaĢımdır (IĢık, 2013, s.110). Dolasıyla her Ģeyden önce terör olaylarının ne Ģekilde haberleĢtirileceğine daha fazla odaklanılmalıdır.