• Sonuç bulunamadı

Bu araştırmanın temel amacı Afrika’nın demografik yapısına ve demografik dönüşüm sürecini etkileyen sosyo-ekonomik faktörler ile anne-çocuk sağlığına ilişkin değişkenleri birlikte inceleyerek, anlamak ve beraberinde ortaya çıkan sonuçları

tartışmaktır. Afrika’nın hızlı nüfus artışına sebep olan doğum ve ölüm hızlarındaki değişimleriyle ilgili verilerin derlenmesi ve değerlendirilmesi, iki amaca yöneliktir.

Birincisi, Afrika’nın bölgeleri ve/veya ülkeleri düzeyinde demografik yapıları tespit etmektir. İkincisi, özellikle bebek ve beş yaş altı çocuk ölümleri ile anne ölümleri, HIV/AIDS yaygınlığı gibi demografik-sağlık sorunlarını ortaya koymak ve bu tür sorunları gidermeye yönelik uygulanan nüfus politikaları hakkında güncel bir tartışma oluşturmaktır.

Gelişmiş ülkelerde doğurganlık geçişi 19. yüzyıl ortalarında, gelişmekte olan ülkelerde ise yaklaşık bir asır sonra başlamıştır. O yüzdendir ki Birleşmiş Milletler Nüfus Bölümü’nün 2010-2015 verilerine göre, Toplam Doğurganlık Hızı (TDH) Kuzey Amerika’da 1,86 ve Avrupa’da 1,6’ya kadar düşmüştür3. Asya ve Latin Amerika’da ise 1960’ların sonlarına doğru doğum hızında hızlı düşüşler yaşanmaya başlamış ve bu bölgeler 2000’li yılların başında Kuzey Amerika, Avrupa ve Avustralya’nın hızlarına yaklaşmıştır. Ancak günümüzde Asya, Orta Doğu ve Latin Amerika’nın TDH’leri kadın başına 2-3 çocuk civarındadır. Afrika’nın bazı bölgeleri ise 2010-2015 döneminde bile doğurganlık geçişi bakımından daha başlangıç aşamasındadır. Sahra-altı Afrika’nın (SAA) bazı ülkelerinde doğurganlık geçişi çok yavaş seyretmekte olup halen geçiş öncesi aşamadadır. SAA’da 1950-1955 döneminde TDH 6,5 iken bu sayı 2010-2015 dönemine gelindiğinde ancak 5,1’e kadar düşebilmiştir4. Burada önemli olan, yakın ve orta vadeli gelecekte, Afrika’da TDH’nin bu şekilde yavaş mı düşmeye devam edeceği

3 J. Bongaarts, (2009), Human Population Growth and the Demographic Transition, Philosophical Transactions of the Royal Society B, C.364, S.1532, s. 2987.

UN, (2017), World Population Prospects, Erişim: https://esa.un.org/unpd/wpp/DataQuery/

13.05.2017.

4 D. Canning, S. Raja ve A. S. Yazbeck, (2015), Africa’s Demographic Transition: Dividend or Disaster?, International Bank For Reconstruction and Development/ The World Bank, s. 9.

UN, (2017), World PopuAlation Prospects, Erişim: https://esa.un.org/unpd/wpp/DataQuery/

13.05.2017.

yoksa doğurganlık geçişinin gelişmekte olan dünyanın 50-60 yıldır deneyimlediği gibi hızlanarak mı devam edeceği sorusudur.

Afrika’da yarım asrı aşkın bir süredir gözlenen çok hızlı nüfus artışı, doğum hızının yüksek seviyede seyretmesinin sonucudur. Doğurganlık hızının yavaşça azalması halinde, Afrika’nın gelişmiş ve gelişmekte olan dünya ile olan demografik farklılığı daha da artacaktır. Çünkü gelişmiş ülkelerde TDH, çok düşük doğurganlık (lowest-low fertility) düzeyine; gelişmekte olan ülkelerde ise düşük doğurganlık (low-fertility) düzeyine hızlıca yaklaşmaktadır.

Ayrıca, TDH’nin kadın başına yaklaşık 2 çocuk düzeyine düşerek gelecek bakımından nispeten nüfus momentumunu sağlayan süreç Avrupa ülkeleri için kabaca bir asır süre almışken, Asya ve Amerika kıtalarındaki ülkeler için bu süre 40-50 yıl kadardır. Ancak bugün pek çok gelişmiş ülkenin TDH’si daha da azalarak nüfus momentumunu yakın gelecekte bile koruyamayacak düzeye gerilemiş, doğal nüfus artış hızı kimi ülkelerde negatif değerler göstermeye başlamıştır.

Gelişmekte olan dünya ise kabaca kadın başına denk gelen 2-3 çocuk düzeyi ile nüfus artışına bağlı dinamizmi korumaktadır. Günümüzde gelişmiş ülkelerin pek çoğu ciddi düzeyde yaşlanmış nüfusa sahiptir. İçinde bulunduğumuz zamanda ve gelecekte daha da artacak olan işgücü açığı gelişmiş ülkelerin en önemli sorunudur. Gelişmiş ülkeler bu nedenle çalışma çağı kuşağı nüfusa uzun bir süredir çok ihtiyaç duymakta, doğumları özendirici politikalar kültürel değişim nedeniyle pek de işe yaramamakta ve uluslararası göç yoluyla kendi ülkelerine özellikle gelişmekte olan ülkelerden nitelikli işgücü çekmeye bakmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerin ise demografik dönüşüm gereği nüfusları hızlıca yaşlanmakta ama bir yandan genç ve istihdam edilmeyi bekleyen nüfus baskısı artmaktadır. Dolaysıyla gelişmekte olan dünya ülkeleri hem genç hem de yaşlanan nüfusun taleplerine ilişkin ciddi bir çifte yük altındadır.

Afrika kıtası ise sahip olduğu güncel demografik eğilimleriyle bambaşka bir aşamadadır. Afrika’da nispeten gelişmekte olan sağlık hizmetleri nedeniyle ölüm hızları azalmakta ve buna bağlı olarak kıtada hızlı nüfus artışı sürmektedir. Kıtanın nüfus yapısı genç nüfus özelliğini taşımaktadır. Dolaysıyla, Afrika’da nüfusun yaşlanması sorunu henüz bulunmamaktadır. Ancak, sosyo-ekonomik az gelişmişlik ve kültürel tutum ve tavırlar nedeniyle yaşam beklentisi (ortalama ömür) dünyanın geri kalanından çok daha kısadır.

Afrika için ne kadar sure gerekir sorusu, bütün bilgi ve verilerin değerlendirilmesiyle cevaplanmaya çalışılacaktır.

Birçok ülkede gerçekleşen demografik dönüşüm deneyimi doğurganlığın azalması için üç ön şart önermektedir. Bunlardan birincisi, doğurganlık bilinçli seçim hesabı içerisinde olmalıdır. İkincisi ise, doğurganlığın azaltılması için etkili teknikler bilinmeli ve bu hizmetler ulaşılabilir olmalıdır. Üçüncüsü, düşük doğurganlığın avantajlı olduğu düşünülmelidir5. Söz konusu bu faktörlerin ve ön şartların Afrika kıtasındaki doğurganlığa ne ölçüde etki ettiği, ailelerin sahip olacakları çocuk sayısındaki tavırlar ve doğumların zamanlaması konusunda bilinçli karar alıp almadıklarına bakılarak ortaya çıkartılacaktır.