• Sonuç bulunamadı

AFRİKA NIN DEMOGRAFİK YAPISI VE SORUNLARI

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "AFRİKA NIN DEMOGRAFİK YAPISI VE SORUNLARI"

Copied!
149
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI AFRİKA ÇALIŞMALARI BİLİM DALI

AFRİKA’NIN DEMOGRAFİK YAPISI VE SORUNLARI

Aikanysh ESHNAZAROVA

Yüksek Lisans Tezi

Ankara-2018

(2)

T.C.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI AFRİKA ÇALIŞMALARI BİLİM DALI

AFRİKA’NIN DEMOGRAFİK YAPISI VE SORUNLARI

Aikanysh ESHNAZAROVA

Yüksek Lisans Tezi

Danışman

Doç.Dr. Mustafa Murat YÜCEŞAHİN

Ankara-2018

(3)
(4)
(5)

ÖNSÖZ

Bu tez çalışması danışmanım Doç. Dr. M. Murat Yüceşahin olmadan olmazdı.

Bu nedenle danışmanımın akademik bilgisi ve yönlendirmesinin yanı sıra kişisel anlayış, rehberlik ve tavsiyesi için en içten teşekkürlerimi sunuyorum.

Varlığını özlediğim babamın bana bıraktığı entelektüel teşvikleri için minnettarım. Her zaman duydukları güven ve sevgileri için anneme, tüm kardeşlerime teşekkür ederim. Neşe kaynağım olan kızım Akmöör Azra’ya, her zaman yanımda olan sevgili eşim Beishenbek Toktogulov’a teşekkür ederim. Göstermiş oldukları sevgi ve destekleri için Birol Dok ve Songül Çakmak’a teşekkürlerimi sunmak istiyorum.

Aikanysh Eshnazarova Ankara 2018

(6)

İÇİNDEKİLER

ÖNSÖZ ... i

İÇİNDEKİLER ... ii

KISALTMALAR ... iv

ŞEKİLLER LİSTESİ ... vi

TABLOLAR LİSTESİ ... viii

BİRİNCİ BÖLÜM GİRİŞ 1.1. Tezin Kapsamı ... 2

1.2. Tez Çalışmasının Gerekçesi ve Önemi ... 4

1.3. Tezin Amacı ... 4

1.4. Veri Toplaması ve Yöntem ... 7

İKİNCİ BÖLÜM KAVRAMSAL VE KURAMSAL ÇERÇEVE 2.1. Demografi Disiplini, Demografik Araştırmalar ve Demografik Yapı ... 10

2.2. Demografik Dönüşüm Süreci ... 12

2.3. Doğurganlık ... 20

2.4. Ölümlülük ... 24

2.5. Demografik Fırsat Penceresi ... 27

2.6. Göç ... 29

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM AFRİKA’YA GENEL BAKIŞ 3.1. Afrika’nın Fiziksel Özellikleri ... 34

3.2. Afrika’nın Bölgeleri ... 36

3.3. Afrika’nın Beşeri ve Toplumsal Özellikleri ... 39

3.4. Afrika’nın Siyasi Geçmişi ... 42

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM AFRİKA’NIN DEMOGRAFİK YAPISININ DÖNÜŞÜMÜ 4. Afrika’daki Demografik Dönüşüm Süreci (1950-2015) ... 51

4.1. Afrika’daki Demografik Dönüşüm Sürecinin Birinci Aşaması ... 52

4.2. Afrika’daki Demografik Dönüşüm Sürecinin İkinci Aşaması ... 53

(7)

4.3. Afrika’daki Demografik Dönüşüm Sürecinin Üçüncü Aşaması ... 58

4.4. Afrika’daki Demografik Dönüşüm Sürecinin Dördüncü Aşaması ... 62

BEŞİNCİ BÖLÜM AFRİKA’NIN DEMOGRAFİK SORUNLARI VE NÜFUS POLİTİKALARI 5.1. Yüksek Düzeyli Nüfus Artış Hızı ... 65

5.1.1. Düşük Düzeyli Gebeliği Önleyici Yöntem Kullanımı ... 67

5.1.2. Kadınların Eğitime Sınırlı Katılımıyla Bağlantılı Sorunlar ... 70

5.1.3. Dışa Göç ... 74

5.2. Yüksek Ölümlülük Hızları ... 80

5.2.1. Bebek ve Beş Yaş Altı Çocuk Ölümleri ... 82

5.2.2. Anne Ölümleri ... 87

5.2.3. HIV/AIDS Yaygınlığına Bağlı Ölümler ... 92

5.3. Afrika’da Uygulanan Nüfus Politikaları ... 100

5.3.1. Nüfus Artış Hızı ile İlgili Politikalar ... 101

5.3.2. HIV/AIDS ile Mücadele ... 104

5.3.3. Bebek, Çocuk ve Anne Ölümleri ile Mücadele... 107

5.3.4. Sağlık Hizmetlerinin Yaygınlaştırılması Çabaları ... 111

ALTINCI BÖLÜM SONUÇ KAYNAKÇA ... 124

ÖZET ... 136

ABSTRACT ... 137

(8)

KISALTMALAR

AB Afrika Birliği

ABD Amerika Birleşik Devletleri

AIDS Kazanılmış Bağışıklık Yetmezliği Sendromu /Acquired Immune Deficiency Syndrome

AKB Afrika Kalkınma Bankası/ African Develepment Bank ARV Antiretroviral Tedavi/ Antiretroviral Therapy

AUC African Union Commission/Afrika Birliği Komisyonu BKH Binyıl Kalkınma Hedefleri/Millennium Development Goals BM Birleşmiş Milletler

DAT Doğu Afrika Topluluğu/ East African Community

DB Dünya Bankası

DDM Demografik Dönüşüm Modeli DDT Demografik Dönüşüm Teorisi DNAH Doğal Nüfus Artış Hızı DSÖ Dünya Sağlık Örgütü

HIV İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü /Human Immunodeficiency Virus IOM International Organization for Migration/Uluslararası Göç Örgütü ITN Böcek Öldürücü İlaç İle İşlenen Yatak/Insecticide Treated BedNet KDH Kaba Doğum Hızı

KÖH Kaba Ölüm Hızı

NEPAD Afrika’nın Kalkınması için Yeni Ortaklık/New Partnership for Africa’s Development

NSA Nüfus ve Sağlık Araştırmaları/Demographic and Health Survey SAA Sahra-altı Afrika

SSCB Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti Birliği

(9)

TDH Toplam Doğurganlık Hızı TÜİK Türküye İstatistik Kurumu

UNESCO Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü/United Nations Educational, Scientific and Cultural Organization

UNFPA Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu /United Nations Population Fund

UNHCR United Nations High Commissioner for Refugees/Birleşmiş Milletler Mülteci Yüksek Komiserliği

UNIAGCME UN Inter-agency Group for Child Mortality Estimation/Çocuk Ölümleri Tahmini için Kurumlar arası Grup

UNICEF Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu/United Nations Children’s Fund

(10)

ŞEKİLLER LİSTESİ

Şekil 1. 1750-2100 Yıllar Arasında Dünya Nüfusundaki Gelişmeler ... 13

Şekil 2. Klasik Demografik Dönüşüm Modeli ... 16

Şekil 3. Demografik Dönüşüm Modeli (DDM) ... 17

Şekil 4. 1950-2015 Yıllar Arası Dünya Genelinde Kıtalar ve Sahra-altı Afrika’da Toplam Doğurganlık Hızındaki Eğilimler ... 23

Şekil 5. Afrika ve Dünya Genelinde KDH, KÖH ve DNAH ... 25

Şekil 6. Afrika’nın Bölgeleri ... 36

Şekil 7. Afrika’nın Nüfus Yoğunluğu ... 40

Şekil 8. Afrika ve Sahra-altı Afrika’nın 1950 ve 2015 Yıllar Arası TDH Eğilimleri ... 52

Şekil 9. Afrika Ülkelerinde Toplam Doğurganlık Hızı ve İnsani Gelişme Endeksi Arasındaki İlişki (2010) ... 55

Şekil 10. 1970 Yılından Bu Yana Çeşitli Gelişmekte Olan Ülkelerde ve Sahra-altı Afrika Ülkelerinde Modern Gebelik Önleyici Yöntemlerin Kullanımındaki İlerlemeler ... 68

Şekil 11. Afrika’da Bulunan Ülkelerde Kadın Okuryazarlığı Oranı ve Toplam Doğurganlık Hızı Arasındaki İlişki (2010) ... 72

Şekil 12. Batı Afrika’dan Avrupa’ya Giden Göçmen Dağılımı ... 77

Şekil 13. 2012 Yılı Dünya Geneli Bebek Ölüm Hızı (1.000 canlı doğumda) ... 84

Şekil 14. Dünyada ve Afrika Bölgelerinde 5 Yaş Altı Ölüm Hızındaki Düşüşler ... 86

Şekil 15. Dünya Genelinde Anne Ölümleri (100,000 canlı doğumda) ... 88

Şekil 16. 2015 Yılında Anne Ölüm Riskinin Bölgelere ve Gelir Durumuna Göre Dağılımı ... 89

Şekil 17. Dünya Genelinde 1990-2015 Yıllar Aralığında Anne Ölümlerindeki Düşüşler (100.000 canlı doğumda) ... 91

Şekil 18. Dünya Genelinde HIV Yaygınlığı ... 93

Şekil 19. 2015 Yılında Doğu ve Güney Afrika Bölgesinde Yeni HIV Enfeksiyonun Dağılımı ... 94

Şekil 20. Doğu ve Güney Afrika Bölgesinde 2010-2015 Yılları Arası 15 Yaş ve Üstü Yetişkin ve 0-14 Yaş Çocuklar Arasında Görülen Yeni HIV Enfeksiyonundaki Değişimler ... 96

Şekil 21. 2015 Yılında Batı ve Orta Afrika Bölgesinde Yeni HIV Enfeksiyonu Dağılımı ... 97

(11)

Şekil 22. 2015 Yılında Kuzey Afrika ve Ortadoğu Bölgesinde Yeni HIV Enfeksiyonu Dağılımı ... 99 Şekil 23. 1990-2015 Yılları Arasında Dünya Geneli Yenidoğan, Bebek ve 5 Yaş

Altı Çocuk Ölümlerindeki Düşüşler ... 109

(12)

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 1. Afrika Kıtası ve Bölgelerinin Bazı Nüfus Göstergeleri (2010-2015) ... 49 Tablo 2. Toplam Doğurganlık Hızının Kadın Başına Ortalama 5 ve Üstü Çocuk

Denk Düştüğü Afrika Ülkeleri, 2010-15 ... 56 Tablo 3. Toplam Doğurganlık Hızının Kadın Başına Ortalama 3 ila 5 Çocuk

Arasında Olan Afrika Ülkeleri ... 60 Tablo 4. Toplam Doğurganlık Hızının Kadın Başına Ortalama 2,1 ila 3 Çocuk

Arasında (Nüfus Kendini Yenileme Düzeyi) Olduğu Afrika Ülkeleri, 2010-15 ... 63

(13)

BİRİNCİ BÖLÜM

GİRİŞ

21. yüzyılın en göze çarpan özelliklerinden biri de teknolojinin insan hayatına daha fazla müdahil olmasıdır. Toplumlar teknolojik ilerlemelerin iş gücü piyasasında daha fazla yer alacağı bir geleceğe doğru ilerlemektedir. Ancak öyle ya da böyle içinde bulunduğumuz koşullar ve en azından yakın ve orta vadeli gelecekte insanın işgücü özelliği önemini korumaya devam edecektir. Daha önemlisi dünya, yakın, orta ve uzun vadeli gelecek bakımından beşeri sermayenin kalkınmayı ve refahı daha çok belirleyen bir süreçle karşı karşıya kalacaktır. Günümüzde beşeri sermayeyi güçlendiren en önemli süreçler toplumların eğitim düzeyi, olanak ve hizmetlere erişim, teknolojiyi kullanma ölçüsü gibi kısacası günümüz dünyasında daha fazla gelişmiş ( ABD ve Avrupa gibi) ve daha az gelişmiş (Sahra-altı Afrika gibi) bölgelerin oluşumunda ve değişiminde çok daha söz sahibidir. Böyle bir durumda Afrika’nın demografik yönden büyümesi bir avantaj mı yoksa dezavantaj mı sorusu akla gelmektedir. Bu sorunun cevabını sosyo- ekonomik kalkınma ile uygulanan nüfus politikaları arasında bir ilişki kurarak ulaşılabilir. Bilindiği üzere hükümetler doğurganlığı ve dolaysıyla nüfus artışını kontrol altında tutarak sosyo-ekonomik kalkınmayı üst seviyelere taşımayı hedeflemektedir.

Nüfusu optimum seviyede tutarak ülke vatandaşlarının eğitim, sağlık ve gıda gibi ihtiyaçlarının optimum derecede karşılanması ideal olarak görünse de, dünya tarihinde ekonomik kalkınma ile demografik değişim arasında bir ilişkinin olduğu bilinmektedir.

Örneğin, Avrupa’nın sanayileşmesi kıtanın artan nüfusu ile gerçekleşmiştir. Aynı şekilde 1960 sonrası Doğu Asya’nın gerçekleştirdiği nüfus artışı ile ekonomik kalkınması paralellik göstermiştir. 2. Dünya Savaşı sonrası Amerika’nın sosyal ve

(14)

ekonomik yükselişi de nüfus artışlarına eşlik etmiştir.1 Afrika’ya bakıldığında, kıtada tüm sektörlerdeki hizmet ve üretim büyük ölçüde insan iş gücüne dayalı gerçekleşmektedir. Bu sebeple Afrika ülkelerindeki gün geçtikçe artan iş piyasası geçmişte olduğunun aksine nitelikli genç nüfusa / iş gücüne ihtiyaç duymaktadır.

Kıtalar arasında Afrika yaşlı nüfus oranın en düşük ve genç nüfus oranının en yüksek; fakat ortalama yaşam süresinin de en kısa olduğu bölgedir. Kırsal nüfusun yoğunluğu, nüfus artış hızının yüksekliği, beslenme, kuraklık, sağlık sorunları, kişi başına düşen milli gelirin çok düşük olması, okuma yazma bilmeyenlerin oransal çokluğu kıta nüfusunun ortak özellikleri arasındadır.

Afrika’nın Demografik Yapısı ve Sorunları başlıklı bu tez çalışmasının ilk bölümünde tezin kapsamı ve önemine; amacı ile veri ve yöntemine yer verilmektedir.

Bir tez çalışmasının belki de en önemli konularından olan bu unsurlar aşağıda bilimsel bir araştırmaya özgü alt başlıklar halinde açıklanmaktadır.

1.1. Tezin Kapsamı

Bu tez çalışması altı bölümden oluşmaktadır. Çalışmanın birinci bölümünde tezin kapsamı, amacı, önemi, veri toplama ve yöntemi açıklanmıştır. Çalışmanın ikinci bölümünde ise, kavramsal çerçeve ele alınmıştır. Bu bölümde demografi ve demografik yapı, demografik dönüşüm modeli, doğurganlık, ölümlülük, demografik fırsat penceresi ve göç kavramları detaylı bir şekilde incelenmiş ve konu ile ilişkileri ortaya çıkartılmıştır.

Çalışmanın üçüncü bölümü, Afrika hakkında genel bilgiler içermektedir. Afrika kıtasının fiziksel özellikleri, Afrika’nın beş bölgesi, beşeri ve toplumsal özellikleri ile

1 S. Orakçı, (2017), Afrika’nın Geleceği: Bir Nüfus Analizi, İNSAMER, s.10.

(15)

siyasi geçmişi hakkında bilgiler verilmiştir. Çalışmanın dördüncü bölümde, Afrika’nın demografik yapısı ele alınmıştır. 1950-2015 yıllar arasında Afrika’nın demografik yapısındaki değişimler ve demografik dönüşüm teorisine göre Afrika’nın demografik dönüşüm süreci kapsamlı bir şekilde değerlendirilmiştir. Çalışmanın beşinci bölümünde ise, Afrika’nın demografik sorunları ve bu sorunlarla mücadele için uygulamaya konulan nüfus politikaları incelenmektedir. Afrika’nın demografik sorunları arasında yüksek nüfus artış hızına neden olan düşük düzeyli gebeliği önleyici yöntem kullanımı, kadınların eğitime sınırlı katılımı, geleneksel aile yapısı ve göç ele alınarak, neden ve sonuçları ortaya çıkartılmıştır. Bir diğer önemli demografik sorun olan yüksek ölümlülük hızı, bebek ve beş yaş altı çocuk ölümleri, anne ölümleri, HIV/AIDS2 yaygınlığına özgü olarak ayrıntılı bir şekilde incelenmiştir. Özellikle pek çok Afrika hükümetinin nüfus artışı ve ölüm hızlarını azaltmaya ve HIV/AIDS ile mücadeleye odaklanan nüfus politikaları bu bağlamda ele alınmıştır. Aslında özellikle kıtanın güney ülkelerinde HIV/AIDS ile mücadele, bebek ve beş yaş altı çocuk ölümleri ve anne ölümlerinin azaltılması/durdurulması için verilen mücadeleler sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesi için yürütülen politikalarla iç içedir.

Son olarak çalışmanın altıncı bölümünde, Afrika’nın demografik yapısı ve demografik dönüşüm süreci, demografik sorunları ve uygulanan nüfus politikaları üzerine tartışma-sonuç ve öneriler sunulmuştur.

2 Türk Dil Kurumu, (2017),

“İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü” (Human Immunodeficiency Virus). Bu virüsün yol açtığı hastalık “Kazanılmış Bağışıklık Yetmezliği Sendromu (Acquired Immune Deficiency Syndrome)”

olarakadlandırılmaktadır.

Erişim:http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_bts&view=bts&kategori1=veritbn&kelimesec=

(16)

1.2. Tez Çalışmasının Gerekçesi ve Önemi

Afrika bir bütün olarak algılansa da, kıta içinde her alandaki çeşitlilik bu algının yanlış ve yersiz olduğunu göstermektedir. Özellikle kıtadaki demografik çeşitlilik ya da farklılıklara hemen hemen dünyanın diğer hiçbir kıtasında rastlanmamaktadır. Ancak, dünyanın tüm bölgelerinde doğurganlık hızı istikrarlı bir şekilde azalarak, demografik dönüşüm süreci hızlanmışken, Afrika’da özellikle Sahra-altı Afrika’da bu durum oldukça farklı bir yöndedir. Bu nedenle Afrika’nın dönüşmekte olan demografik yapısının, mevcut veri kaynakları kullanarak incelenmesi ve bu dönüşüme neden olan olumlu veya olumsuz sosyo-ekonomik faktörlerin ortaya konulması kaçınılmaz bir gereklilik olarak ortaya çıkmaktadır.

Türkiye’de Afrika’nın demografik yapısı, demografik dönüşüm süreci, demografik sorunları ve uygulanan nüfus politikaları ile ilgili 1950-2015 yılların kapsayan araştırma bulunmamaktadır. Araştırma alanı ile ilgili daha önce böyle bir çalışma yapılmamış olması bu tezin başka bir önemini daha ortaya koymaktadır. Bilgim dahilinde Afrika’nın demografik yapısı ve sorunları hakkında Yüceşahin’in (2013)

“Afrika: Demografik Yapı, Mekan, Sorunlar ve Gelecek” adlı makalesi dışında, Afrika’nın demografik yapısını inceleyen başka bir Türkçe çalışma bulunmamaktadır.

Dolaysıyla Afrika’nın demografik yapısı ve sorunlarını ayrıntılı ve kapsamlı bir şekilde inceleyen bu yüksek lisans tezi araştırmasıyla literatüre mütevazi bir katkı sağlanması umulmaktadır.

1.3. Tezin Amacı

Bu araştırmanın temel amacı Afrika’nın demografik yapısına ve demografik dönüşüm sürecini etkileyen sosyo-ekonomik faktörler ile anne-çocuk sağlığına ilişkin değişkenleri birlikte inceleyerek, anlamak ve beraberinde ortaya çıkan sonuçları

(17)

tartışmaktır. Afrika’nın hızlı nüfus artışına sebep olan doğum ve ölüm hızlarındaki değişimleriyle ilgili verilerin derlenmesi ve değerlendirilmesi, iki amaca yöneliktir.

Birincisi, Afrika’nın bölgeleri ve/veya ülkeleri düzeyinde demografik yapıları tespit etmektir. İkincisi, özellikle bebek ve beş yaş altı çocuk ölümleri ile anne ölümleri, HIV/AIDS yaygınlığı gibi demografik-sağlık sorunlarını ortaya koymak ve bu tür sorunları gidermeye yönelik uygulanan nüfus politikaları hakkında güncel bir tartışma oluşturmaktır.

Gelişmiş ülkelerde doğurganlık geçişi 19. yüzyıl ortalarında, gelişmekte olan ülkelerde ise yaklaşık bir asır sonra başlamıştır. O yüzdendir ki Birleşmiş Milletler Nüfus Bölümü’nün 2010-2015 verilerine göre, Toplam Doğurganlık Hızı (TDH) Kuzey Amerika’da 1,86 ve Avrupa’da 1,6’ya kadar düşmüştür3. Asya ve Latin Amerika’da ise 1960’ların sonlarına doğru doğum hızında hızlı düşüşler yaşanmaya başlamış ve bu bölgeler 2000’li yılların başında Kuzey Amerika, Avrupa ve Avustralya’nın hızlarına yaklaşmıştır. Ancak günümüzde Asya, Orta Doğu ve Latin Amerika’nın TDH’leri kadın başına 2-3 çocuk civarındadır. Afrika’nın bazı bölgeleri ise 2010-2015 döneminde bile doğurganlık geçişi bakımından daha başlangıç aşamasındadır. Sahra-altı Afrika’nın (SAA) bazı ülkelerinde doğurganlık geçişi çok yavaş seyretmekte olup halen geçiş öncesi aşamadadır. SAA’da 1950-1955 döneminde TDH 6,5 iken bu sayı 2010-2015 dönemine gelindiğinde ancak 5,1’e kadar düşebilmiştir4. Burada önemli olan, yakın ve orta vadeli gelecekte, Afrika’da TDH’nin bu şekilde yavaş mı düşmeye devam edeceği

3 J. Bongaarts, (2009), Human Population Growth and the Demographic Transition, Philosophical Transactions of the Royal Society B, C.364, S.1532, s. 2987.

UN, (2017), World Population Prospects, Erişim: https://esa.un.org/unpd/wpp/DataQuery/

13.05.2017.

4 D. Canning, S. Raja ve A. S. Yazbeck, (2015), Africa’s Demographic Transition: Dividend or Disaster?, International Bank For Reconstruction and Development/ The World Bank, s. 9.

UN, (2017), World PopuAlation Prospects, Erişim: https://esa.un.org/unpd/wpp/DataQuery/

13.05.2017.

(18)

yoksa doğurganlık geçişinin gelişmekte olan dünyanın 50-60 yıldır deneyimlediği gibi hızlanarak mı devam edeceği sorusudur.

Afrika’da yarım asrı aşkın bir süredir gözlenen çok hızlı nüfus artışı, doğum hızının yüksek seviyede seyretmesinin sonucudur. Doğurganlık hızının yavaşça azalması halinde, Afrika’nın gelişmiş ve gelişmekte olan dünya ile olan demografik farklılığı daha da artacaktır. Çünkü gelişmiş ülkelerde TDH, çok düşük doğurganlık (lowest-low fertility) düzeyine; gelişmekte olan ülkelerde ise düşük doğurganlık (low- fertility) düzeyine hızlıca yaklaşmaktadır.

Ayrıca, TDH’nin kadın başına yaklaşık 2 çocuk düzeyine düşerek gelecek bakımından nispeten nüfus momentumunu sağlayan süreç Avrupa ülkeleri için kabaca bir asır süre almışken, Asya ve Amerika kıtalarındaki ülkeler için bu süre 40-50 yıl kadardır. Ancak bugün pek çok gelişmiş ülkenin TDH’si daha da azalarak nüfus momentumunu yakın gelecekte bile koruyamayacak düzeye gerilemiş, doğal nüfus artış hızı kimi ülkelerde negatif değerler göstermeye başlamıştır.

Gelişmekte olan dünya ise kabaca kadın başına denk gelen 2-3 çocuk düzeyi ile nüfus artışına bağlı dinamizmi korumaktadır. Günümüzde gelişmiş ülkelerin pek çoğu ciddi düzeyde yaşlanmış nüfusa sahiptir. İçinde bulunduğumuz zamanda ve gelecekte daha da artacak olan işgücü açığı gelişmiş ülkelerin en önemli sorunudur. Gelişmiş ülkeler bu nedenle çalışma çağı kuşağı nüfusa uzun bir süredir çok ihtiyaç duymakta, doğumları özendirici politikalar kültürel değişim nedeniyle pek de işe yaramamakta ve uluslararası göç yoluyla kendi ülkelerine özellikle gelişmekte olan ülkelerden nitelikli işgücü çekmeye bakmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerin ise demografik dönüşüm gereği nüfusları hızlıca yaşlanmakta ama bir yandan genç ve istihdam edilmeyi bekleyen nüfus baskısı artmaktadır. Dolaysıyla gelişmekte olan dünya ülkeleri hem genç hem de yaşlanan nüfusun taleplerine ilişkin ciddi bir çifte yük altındadır.

(19)

Afrika kıtası ise sahip olduğu güncel demografik eğilimleriyle bambaşka bir aşamadadır. Afrika’da nispeten gelişmekte olan sağlık hizmetleri nedeniyle ölüm hızları azalmakta ve buna bağlı olarak kıtada hızlı nüfus artışı sürmektedir. Kıtanın nüfus yapısı genç nüfus özelliğini taşımaktadır. Dolaysıyla, Afrika’da nüfusun yaşlanması sorunu henüz bulunmamaktadır. Ancak, sosyo-ekonomik az gelişmişlik ve kültürel tutum ve tavırlar nedeniyle yaşam beklentisi (ortalama ömür) dünyanın geri kalanından çok daha kısadır.

Afrika için ne kadar sure gerekir sorusu, bütün bilgi ve verilerin değerlendirilmesiyle cevaplanmaya çalışılacaktır.

Birçok ülkede gerçekleşen demografik dönüşüm deneyimi doğurganlığın azalması için üç ön şart önermektedir. Bunlardan birincisi, doğurganlık bilinçli seçim hesabı içerisinde olmalıdır. İkincisi ise, doğurganlığın azaltılması için etkili teknikler bilinmeli ve bu hizmetler ulaşılabilir olmalıdır. Üçüncüsü, düşük doğurganlığın avantajlı olduğu düşünülmelidir5. Söz konusu bu faktörlerin ve ön şartların Afrika kıtasındaki doğurganlığa ne ölçüde etki ettiği, ailelerin sahip olacakları çocuk sayısındaki tavırlar ve doğumların zamanlaması konusunda bilinçli karar alıp almadıklarına bakılarak ortaya çıkartılacaktır.

1.4. Veri Toplaması ve Yöntem

Bu tez çalışmasında, Afrika’nın 1950-2015 yıllar arası demografik dönüşüm süreci tarihsel olarak incelenmiştir. Bu şekilde Afrika’nın demografik dönüşüm sürecinin detaylı bir şekilde anlaşılması sağlanmıştır. Diğer bir yöntem ise, Afrika’da demografik dönüşüm teorisi ve demografik dönüşüm sürecindeki aşamalar gerek

5 P. M. Adbusoye, (2002), Sociocultural Factors Affecting Fertility in Sub-Saharan Africa, Population Bulletin of the United Nations: Prospects for Fertility Decline in High Fertility Countries, s. 55.

(20)

bölgeler, gerek ülkeler bazında karşılaştırma yoluyla araştırılmış ve ülkelerle ilgili örnekler sunulmuştur. Afrika’nın küresel demografik dönüşüm sürecine gecikmeli olarak katılmasının altında yatan en önemli demografik sorunlardan düşük oranda gebelik önleyici yöntem kullanımı ve kadınların düşük düzeyli eğitime katılımı çeşitli analizlerle incelenmiştir. Diğer önemli demografik sorunlar, yüksek ölümlülük hızlarını oluşturan ve/veya yol açan bebek ölümleri, beş yaş altı çocuk ölümleri, anne ölümleri ve HIV/AIDS’in yaygınlığı ikincil verilere dayalı nicel analizlerle araştırılmıştır. Afrika’da uygulanan nüfus politikalarından özellikle, hızlı nüfus artışına ilişkin önlem paketi niteliğinde olanlara, HIV/AIDS, bebek- çocuk ve anne ölüm hızları ile mücadele ve sağlık hizmetlerin iyileştirmek için uygulanan hükümet politikalarına odaklanılmıştır.

Çalışmada, kullanılan demografik değişkenlere ilişkin sayısal veriler grafiklere ve/veya tablolara dönüştürülerek görseller olarak sunulmuştur. Ancak ham verisine ulaşılamayan bazı göstergelere ilişkin görseller çeşitli kaynaklardan derlenmiştir.

Tez boyunca kullanılan veriler birincil ve ikincil kaynaklardan alınmıştır. Afrika ülkelerinin Toplam Doğurganlık Hızı (TDH), Kaba Doğum Hızı (KDH), Kaba Ölüm Hızı (KÖH), Bebek Ölüm Hızı, Beş Yaş altı Çocuk Ölüm Hızı, Doğal Nüfus Artış Hızı (DNAH) ve ülkelerin toplam nüfusuna ilişkin verilere United Nations, Population Division resmi internet sayfasından World Population Prospects6 erişilmiştir. Gebeliği önleyici yöntem kullanımı ile ilgili United Nations, Population Division Doğurganlık ve Aile Planlaması Bölümün verilerinden yararlanılmıştır. HIV/AIDS ile ilgili bilgiler ve verilere Birleşmiş Milletlerin(BM) “UNAIDS7” ve “Averting HIV and AIDS8” resmi internet sitesinden erişilmiştir. Çocuk evliliklerine ilişkin veriler “Brides Not Girls9” internet sitesinden alınmıştır. Yer yer Türkiye ile karşılaştırma yapmak için Türkiye’nin

6 UN, (2017), World Population Prospects, Erişim: https://esa.un.org/unpd/wpp/DataQuery/

26.04.2017.

7 UN, (2016), Number of People Living with HIV, Erişim: http://aidsinfo.unaids.org/, 19.08.2017.

8 Averting HIV and AIDS, Erişim: https://www.avert.org/, 20.08.2017.

9 Girls Not Brides, (2017), Erişim: https://www.girlsnotbrides.org/, 12.08.2017.

(21)

Toplam Doğurganlık Hızı, Kaba Doğum Hızı, Kaba Ölüm Hızına ilişkin veriler de UN WPP verilerinden alınmıştır. Anne ölümlerine ilişkin veriler Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), UNICEF, UNFPA’nın 2015 raporlarından10 kullanılmıştır. Ayrıca, kitaplar, makaleler, raporlar ve gazete arşivleri olmak üzere çeşitli literatürden yararlanılmıştır.

10 WHO, UNICEF, UNFPA, World Bank Group ant The United Nations Population Division, (2015), Trends in Maternal Mortality: 1990-2013.

Erişim: http://apps.who.int/iris/bitstream/10665/112682/2/9789241507226_eng.pdf , 01.05.2017.

(22)

İKİNCİ BÖLÜM

KAVRAMSAL VE KURAMSAL ÇERÇEVE

Bu tezde kullanılan kavramsal ve kuramsal çerçeve, toplumların demografik yapısını belirleyen üç önemli demografik olaya (doğumlar, ölümler ve göç) ve bu olaylara ilişkin toplumsal süreçleri inceleyen demografi disiplinine özgü teorik yaklaşımlara dayalı olarak hazırlanmıştır.

2.1. Demografi Disiplini, Demografik Araştırmalar ve Demografik Yapı

Demografi kavramının çeşitli tanımları vardır. En basit tanımıyla demografi nüfus özellikleri ve yapısının sistematik incelenmesidir ve Türkçede “nüfusbilim”

biçiminde de söylenmektedir. Nüfusların özellik ve yapısını belirleyen süreçler temelde doğurganlık, ölümlülük ve göçle ilgilidir. Yaş, cinsiyet, doğum yeri, aile yapısı, sağlık, eğitim ve meslek diğer belirleyici süreçlerdir11. Ancak, küresel çapta yaşanan demografik dönüşüm gereği çeşitli demografik geçiş aşamaları içinde bulunan dünyanın ülkeleri, bölgeleri ve kıtaları- farklı nüfus özelliklerini, yapılarını ve bunlara özgü avantaj ve dezavantajları barındırmaktadır.

Bu disipline özgü kapsamlı tanımlamalar, demografinin daha geniş bir alanla ilgilendiğini göstermektedir. Ross, Pressat’ın demografiyi doğumların, ölümlerin ve göçün etkileşimiyle ortaya çıkan değişimlerle ilişkili olarak nüfusun incelenmesi olarak tanımladığını belirtmektedir. Ancak Ross, bu tanımlamayı biraz daha genelleyerek, nüfusun nicel olarak araştırılması ve nüfustaki doğumlar, ölümler ve göçlerden

11 D. T. Rowland, (2003), Demographic Methods and Concepts, Oxford University Press, s. 16.

(23)

kaynaklanan değişimlerin incelenmesi olarak ifade etmektedir12. Buna benzer olarak Donald J. Bogue demografiyi insan nüfusunun büyüklüğü, kompozisyonu ve dağılımı ve bunlardaki doğum, ölüm, evlilik, göç ve sosyal hareketlilik (statü değişikliği) gibi beş süreç sonucu zamanla meydana gelen değişimlerin matematiksel bir araştırması olarak tanımlamıştır13. Ona göre bunun uzun vadedeki hedefi ise bu süreçlerin her birine ve onların sonuçlarına bakarak olayları açıklamak için bir teori gövdesi oluşturmaktır.

Hauser ve Duncan demografiyi nüfusun büyüklüğü, bölgesel dağılımı, oluşumunu, değişimleri ve bu değişimin bileşenleri olarak tanımlanan doğum hızı, ölüm hızı, bölgesel hareketlilik (göç) ve sosyal hareketliliklerini inceleyen bir disiplin olarak tanımlamıştır14. Demografi, genel olarak sosyoloji ile çok güçlü bağı olan disiplinler arası konudur. Ancak bu disiplinle ilgili çeşitli tanımlara ve yapılan akademik çalışmalara bakıldığında demografinin ekonomi, istatistik, coğrafya, uluslararası ilişkiler, psikoloji, genetik, ekoloji ve antropoloji gibi sosyal bilimler alanındaki disiplinlerle de çok yakından ilişkili olduğu anlaşılmaktadır15.

Afrika kıtasında sosyo-ekonomik bakımından ülkeler aralarında belirgin farklılıklara sahiptir. Akdeniz’e komşu olan ve Afrika’nın güneyinde bulunan ülkeler, kıtanın diğer bölgelerdeki ülkelere göre sosyo-ekonomik gelişmişlik bakımından nispeten iyi durumdadır. Sosyo-ekonomik gelişmişlik açısından en kötü durumda olan ülkeler Sahra-altı Afrika ülkeleridir. Ancak bu bilgi kıtadaki ülkelerin sosyo-ekonomik gelişmişlik düzeyi hakkında genel görünüm yansıtsa da temel demografik ve kalkınma göstergeleri bakımından ampirik düzeyde bilgi vermemektedir. Bu anlamda Afrika’nın

12 Aktaran; J. Ross, (1982), The International Encyclopedia Of Population, Free Press, New York, s.

147.

13 Aktaran; D. J. Bogue, (1969), Principles of Demography, New York: Wiley, s.1.

14 ibid, s. 1;

Sharma, R.K. (2007), Demography and Population Problems, New Delhi: Atlantic, s. 8.

15 Bknz. D. Yaukey, D. L. Anderton, J. H. Lundquist, (2007), Demography: The Study of Human Population, Illinois: Waveland Press.

(24)

demografik yapısını ve sorunlarını incelemek ve elde edilen sonuçları tartışmak için gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler ve/veya kıtalarla ilgili yapılan bölge odaklı ayrıntılı çalışmalarda olduğu gibi nicel verilere (demografik, sosyal ve ekonomik göstergeler) dayalı araştırmalar yapılması önemli bir gerekliliktir16.

2.2. Demografik Dönüşüm Süreci

Yüzyıllardır süren çok yavaş ve düzensiz artıştan sonra dünya nüfusu 1800’lerde bir milyara, sonraki 150 yılda devam eden yavaş ve istikrarlı artış sonucu 1950’lerde 2,5 milyara yükselmiştir. 20. yüzyılın ikinci yarısında nüfus artış hızı tarihsel olarak benzeri görülmemiş seviyelere ulaşmış ve bunun sonucunda dünya nüfusu 2015 verilerine göre 7,3 milyara ulaşmıştır (Şekil 1)17. Bu nüfus artış hızının birkaç on yıl daha aynı tempoda sürmesi varsayımı altında, 2070’lere gelindiğinde dünya nüfusunun 1800’dekinden on kat daha büyük olacağı tahmin edilmektedir18.

16 S.S. Lee, (2009), Low Fertility and Policy Responses in Korea, The Japanese Journal of Population, C.7, S.1, s. 57.

17 UN, (2017), World Population Prospect, Erişim: Erişim: https://esa.un.org/unpd/wpp/DataQuery/

09.01.2017.

18 J. Bongaarts, (2009), s. 2985.

(25)

Şekil 1. 1750-2100 Yıllar Arasında Dünya Nüfusundaki Gelişmeler

Kaynak: Roser, M., ve Ospina, E. O. (2017).

Demografik dönüşüm süreci, bir toplumdaki yüksek doğum ve ölüm hızlarının hüküm sürdüğü bir demografik rejimden düşük doğum ve ölüm hızlarının hüküm sürdüğü rejime geçişi olarak tanımlanmaktadır. Başka bir tanımlamayla, toplumların modernleşme sürecinde yüksek doğum ve ölüm hızının olduğu modern öncesi bir rejimden ikisinin de düşük olduğu post-modern bir rejime geçişidir olarak verilmiştir19. Bu bağlamda demografik araştırmalar demografik geçiş süreciyle ilintili olarak, nüfuslardaki değişmeleri kısa, orta ve uzun vadede değerlendiren analizleri içeren yaklaşımlar kullanmaktadır20.

Demografik dönüşüm teorisinin ilk biçimlendirildiği yıllarda yüksek doğurganlığın yüksek ölümlüğe cevaben geliştiği düşünülse de, sonraki 30 yılda uzmanlar demografik davranıştaki değişmelerin ekonomik kalkınma ve modernizasyona bağlı olduğunu ortaya koymuştur. Thompson, yüksek ölüm ve doğum hızlarından düşük

19 D. Kirk, (1996), Demographic Transition Theory, Population Studies, C.50, s.361.

20 J. P. Guengant, ve J. F. May, (2013), Africa 2050:African Demography, Washington D.C:

Centennial Group For Emerging Market Forum, s.3.

(26)

ölüm ve doğum hızlarına doğru geçiş yaşayan ülkelerdeki dönüşüm sürecinin ekonomik kalkınmayı gösteren değişkenlerdeki farklılaşmalardan kaynaklandığını belirtmiştir21. Dolaysıyla, düşük ölüm ve doğum hızlarına sahip ülkelerin ekonomik açıdan iyi durumda oldukları, bu bakımdan daha az gelişmiş ülkelerin ise yüksek ölüm ve doğum hızlarına sahip oldukları görülmektedir.

Weeks (1992)’e göre ilerleyen yıllarda demografik geçiş teorisi yeni nicel yaklaşımlar ışığında yenilenmiş ve daha az betimsel hale gelmiştir. Model ilk oluşturulduğu yıllarda veri elde edilebilen birkaç Avrupa ülkelerin dikkate alarak formüle edilmiştir. Yaşam standardı yükseldikçe ölüm hızı düşmeye başlamış ve birkaç on yıl sonra, ölüm hızları kadar olmasa da, doğum hızları düşük denilebilecek düzeylere gelmiştir. Doğum hızındaki düşüşlerin ölüm hızındaki düşüşlerden zamansal olarak gecikmesinin nedeni ise çiftlerin dünyaya getirdikleri çocuğun hayatta kaldığından emin olabildikleri bir karar mekanizmasına dayalıdır22. Böylece istediği sayıda çocuk dünyaya getirmek isteyen aileler bu sayıya ulaşabildiklerinde doğum davranışını sınırlandırmaya (gebeliği önleyici yöntemler kullanmaya) başlamışlardır. Bir başka neden ise ekonomik ve toplumsal geleneklerin yüksek doğurganlığı gerektiren formundan, daha düşük düzeyli ölümlülükle tutarlı olacak şekilde nüfusun düşük doğurganlığa olan adaptasyonunun da zaman almış olmasıdır. İnsanların çoğunluğunun yaşamın sürmesine verdiği değerin bir karşılığı olarak ölümlülüğün azalışı zor olmamıştır ancak, aksine yüksek ölüm hızlarını telafi etmek için kurgulanan toplumsal normlar yüksek doğurganlığı özendirmeye devam etmiş ve bu normların yoksullukta bile düşük doğurganlığa özendiren biçime dönüşmesi ise kolay olmamıştır.

21 M. M. Yüceşahin, (2011), Küresel Bir Süreç Olarak Demografik Dönüşüm: Mekânsal Bir Değerlendirme, Coğrafi Bilimler Dergisi, C.1, s. 12.

22 ibid, s. 13.

(27)

Endüstrileşme ve kentleşmenin yeni yaşam stillerini ortaya çıkarmasıyla çocuğa duyulan ücretsiz aile işçiliği ihtiyacı bağlamındaki ekonomik ihtiyaç23 ve geniş aileler oluşturma arzusu önemini kaybetmiş ve bunun sonucunda doğum hızları azalmıştır.

Geniş aile yapısı, aslında anne-babanın bir ekmek havuzu inşa etmelerine olanak sağlayan ve yaşlandıklarında çocukların onlara bakmak için bir tür yaşlılık sigortası olarak algılandığı bir toplumsal kurumdur. Bir toplumda çocukları işgücü olmaktan alıkoyarak zorunlu eğitimin yapıldığı bir kentsel-endüstriyel bir alana dönüşüm, düşük ölümlülüğün var olduğu bir ekonomik kalkınma modeli ile ilişkilendirilebilir.

Daha sonra kadınların eğitime katılarak güçlendirilmesinin demografik davranışın değişiminde anahtar bir faktör olduğu keşfedilmiştir. Lise eğitimi almış bir kadın büyük olasılıkla henüz evli değildir ve evlenene kadar çocuk sahibi olmayacaktır.

Ayrıca bu eğitim düzeyine sahip kadınların ücretli bir işe sahip olma ve gelir elde etme planları, onların aile oluşturma arzusunun önüne geçmektedir. Diğer etkenler göz ardı edildiğinde bile kadınların eğitiminin tek başına onların doğurabilecekleri çocuk sayısı üzerinde oldukça önemli bir etkiye sahip olduğu görülmüştür. Bütün bunlardan kadınların sadece okuryazarlığında sağlanan bir artışla bile ülkelerin daha zengin hale geldiği ve beşeri sermayeye daha fazla yatırım yapılması durumunda ise bunun ülkelerin hızlı kalkınması sürecinin bir parçası olabildiği anlaşılmaktadır24.

23 Hayatta kalabilen çocukların yetişkin olduklarında ücretsiz aile işçisi olarak ailenin ekonomik havuzuna katılmaları.

24 M. M. Yüceşahin, (2011), s. 13.

(28)

Şekil 2. Klasik Demografik Dönüşüm Modeli

Kaynak: Rowland, D. T. (2003)’den faydalanılarak hazırlanmıştır.

Demografik geçiş modeli, ilk olarak 1929’da Warren Thompson tarafından yayınlanmıştır (Şekil 2). Daha sonra Adolphe Landry (1933) tarafından geliştirilmiştir ve sistematik hale gelmesi 1940’lı yılların sonunda 1950’lı yılların başında Frank Notestein’in çalışmalarıyla birlikte olmuştur25. Günümüzde teorik bağlamda demografik dönüşüm, farklı ülkelerin yapılarının ayrıntılı incelenmesine dayalı olarak daha da açıklayıcı hale getirilmiş bir modelle açıklanmaktadır. Ancak model, geçmişe dayalı demografik kayıtların daha nitelikli tutulduğu Avrupa ülkelerindeki doğum ve ölüm hızındaki uzun süren değişimlerin analiz edilmesi sonucunda iyileşmiştir. Grafikteki Kaba Doğum Hızı ve Kaba Ölüm Hızı her bin kişi için meydana gelen doğum ve ölümlerin sayısını ifade etmektedir. İkisini birbirinden ayıran alan (2. ve 3. aşama arası dönem) ise demografik dönüşümün gerçekleştiğinin bir işareti olmaktadır. Bu süreç boyunca (2. ve 3. aşama arası dönem) doğum hızı ölüm hızından fazla olduğu için hızlı nüfus artışı gerçekleşmektedir ( Şekil 3).

25 D. Kirk, (1996), s. 361.

(29)

Şekil 3. Demografik Dönüşüm Modeli (DDM)

Kaynak: Newgeography (2017).

Şekil 3’ten anlaşılabileceği gibi demografik dönüşümün birbirini takip eden beş farklı aşamasının sosyo-ekonomik gelişme ile ilişkileri açısından genel karakteristikleri şu şekildedir: Genellikle dönüşüm süreci bir tarım toplumunun endüstriyel topluma dönüştüren sürecine eşlik etmektedir. Endüstriyel devrimden önce tipik tarım toplumlarında yaşanan sağlık, eğitim hizmetlerin ve aile planlamasının olmadığı, kırsal yaşamın hüküm sürdüğü dönemde (1. aşama), yüksek ölüm hızı neredeyse yüksek doğum hızıyla eşittir. Bu durumda (göç oranı hesaba katılmadan) doğal nüfus artışı sıfıra yakındır diğer bir ifadeyle %1’den daha azdır26. Hızlı demografik değişim, dönüşümün başlamasıyla sonraki iki aşamada gerçekleşmektedir. Eğitimin artışı, toplumsal cinsiyet eşitliğine doğru ilerlemeler, gıda ve tıbbı alanda teknolojik gelişmeler ölüm hızın düşürmüştür. 2. aşamada gerçekleşen ölüm hızının azalması, özellikle de bebek ve çocuklar arasındaki ölüm hızlarının düşmesi sonucudur. Ancak

26 J. Bongaarts, (2009), s. 2985.

(30)

doğum hızında her hangi bir düşüş yaşanmaması sonucunda, nüfus artış hızı %2 ile %4 arasında seyrederek hızlı nüfus artışı gerçekleşecektir27. Bunun yanında. 20. yüzyılın ortalarından bu yana dünyadaki ülkelerin çoğu 2.aşamayı geçip sonraki aşamalara doğru ilerlemeye devam etmiş, günümüzde çeşitli sosyal ve ekonomik nedenlerle Sahra-altı Afrika ülkeleri, Guatemala, Nauru, Filistin ve Afganistan’ın da dahil olduğu az gelişmiş ülkeler hala bu aşamada kalmıştır. Eğer ekonomik kalkınma bir şekilde devam ediyorsa bu yaşam standardının yükselmesini ve kentleşmenin hızlanmasını sağlayacaktır.

Dolaysıyla, birey/çiftler tarafından yüksek nüfus artışı bir sorun olarak görülmeye başlanarak doğum kontrolü ve aile planlamasının ortaya çıkmasıyla doğum hızında düşüş meydana gelmektedir. 3. aşamada görülen doğum hızındaki düşüşe bağlı olarak nüfus artış hızı yavaşlar, ancak yine de pozitiftir. Bu aşama genellikle ekonomik koşulların iyileşmesi, kadınların statüsü ve eğitim durumunun iyileştirilmesi ve gebeliği önleyici yöntemlere kolay erişimin sonucu gerçekleşmiştir. Günümüzde gelişmekte olan ülkelerin çoğu 3. aşamadadır. Dönüşümün tamamlanmasıyla 4. aşamada görüldüğü gibi en gelişmiş toplumlarda doğum ve ölüm hızlarının düşük seviyelerde oluşu nüfus artışının durağan halde kalması sonucunu doğurmaktadır ve doğal nüfus artışı %1’ler civarında veya daha azdır. Bu aşamadaki ülkeler güçlü ekonomi, yüksek eğitim düzeyine sahip toplumlar, gelişmiş sağlık sistemi, yüksek çalışan kadın oranı ve kadın başına düşen ortalama iki çocuk veya daha az doğurganlık hızına sahiptir. Bu aşamaya günümüzdeki endüstrileşmiş Kuzey Amerika, (Kanada ve ABD) Japonya, Fransa ve İngiltere gibi ülkeler örnek olarak gösterilmektedir. Demografik dönüşüm 5. aşamaya gelindiğinde, gelişmişliğe bağlı olarak, doğum hızı nüfusun kendini yenileme düzeyinin çok altına düşmesi sonucunda, doğal nüfus artış hızın eksiye doğru düşmesiyle, yaşlı nüfuslu toplum ortaya çıkmaktadır. Bu aşama için günümüz ülkelerinden Almanya, Japonya ve İtalya örnek olarak verilebilir.

27 M. M. Yüceşahin, (2011), s. 13.

(31)

20. yüzyılda demografların üzerinde meşgul olduğu teorik konulardan biri de demografik dönüşüm teorisiydi. Ancak demografik dönüşüm gözlemlenen eğilimler sonucu genelleme kümesinden oluşan bir teori değildir. Teorinin açıklayıcı ve öngörme gücü (değeri) oldukça sınırlıdır. Bundan dolayıdır ki bazılarına göre ise tartışmaya değmeyen kanıtlanmamış bir genellemeye dayalı teoridir ve reddedilebilirdir28. Buna rağmen bazılarına göre bu teori, modern bilimsel demografinin merkezinde yer almaktadır. Demeny DDT’yi, modern demografinin ana meşguliyeti olarak ifade etmiştir29. Kirk’e göre, demografi sosyal bilimlerde en iyi belgelendirilmiş genellemeye dayalı olan demografik dönüşümü üretmiştir30. Aslında demografi teoride kıtlığı olan ancak yorumlamada zengin bir disiplindir. Demografik dönüşüme atıf yapılmaksızın doğum, ölüm ve nüfus artış hızlarındaki ulusal eğimleri ya da ulusun yaş yapısındaki değişimleri tanımlamak neredeyse imkânsızdır.

Demografik dönüşüm teorisinin açıklayamadığı konular da bulunmaktadır.

Modelde göçün etkisi dikkate alınmamıştır. Teori, Avrupa tecrübesiyle dış göçün iç nüfus baskısı için bir rahatlama sağladığını göstermesine rağmen, göçün rolü görünür değildir. 19. yüzyılda dikkate değer bir nüfus artışı yaşayan Avrupa, göç ve kolonilere transfer yoluyla iç nüfus baskısını bir anlamda gidermiştir. Bununla beraber, günümüzde uluslararası göç konusundaki pek çok kısıtlamalarla birlikte, aşırı nüfusunu göç yoluyla diğer bölgelere sürme fırsatı Afrika için mümkün olamamaktadır31. Diğer taraftan göç, ABD, Kanada ve Avustralya gibi ülkelerin nüfus artışına önemli katkıda bulunmaktadır. Bu durumda doğum ve ölüm hızlarındaki eğilimler genel nüfus artışını net olarak açıklayamamaktadır.

28 Bknz. D. Coleman, ve R. Schofield, (1986), The State of Modern Population Theory, Forward from Malthus, New York.

29 Aktaran; J. Cleland, ve C. Wilson, (1987), Demand Theories of the Fertility Transition: an Iconoclastic View, Population Studies, C.41, s. 5.

30 D. Kirk, (1996), s. 361.

31 Economic Commission for Africa, (2001), The State of Demographic Transition in Africa, Addis Ababa, Ethiopia, s.31.

(32)

Model aynı zamanda bir ülkenin her aşamada ne kadar süre kalacağını da açıklayamamaktadır. 1940’larda kimsenin beklemediği bir şekilde az gelişmiş ülkelerde ölüm oranında hızlı düşüş yaşanmış ve hızlı nüfus artışı gerçekleşmiştir: Avrupa’da ölüm hızının azalması birkaç on yıl almışken bazı az gelişmiş ülkelerde sadece on yıl içinde gerçekleşmiştir32. Genelde demografik dönüşüm evresinin tamamlanması 100 yıldan fazla sürer ve fazla nüfusun ortaya çıkmasıyla sonuçlanır ancak, 20. yüzyılın ikinci yarısında gelişmekte olan ülkelerin pek çoğu bu dönüşümü 40-50 yıla sığdırmıştır33. Yine de, demografik dönüşüm teorisi, doğurganlık ve ölümlülük değişimlerinin dinamiklerini anlamak ve tartışmak için çok faydalı bir kuramsal yaklaşım ve yöntem olarak önemini korumaktadır.

2.3. Doğurganlık

Dünyada ölüm hızları azalma eğilimde olduğundan ve ortalama yaşam süresi AIDS hastalığının pençesine düşmüş ülkeler (Botsvana, Güney Afrika Cumhuriyeti, Svaziland, Lesotho, Zambiya gibi Güney Afrika ülkeleri) hariç hemen her yerde arttığından dünya nüfusu her yıl artmaktadır. Bu da doğurganlık olgusunun insan demografisi açısından ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Doğurganlık doğurabilme kapasitesine sahip olan kadınların çocuk yapıp yapmadıklarıyla veya kaç çocuk doğurduklarıyla ilişkilidir. Demograflar doğurganlığın daha iyi anlaşabilmesi açısından bazı Kaba Doğum Hızı, Toplam Doğurganlık Hızı, Yaşa Özel Doğurganlık Hızı, Nüfus Kendini Yenileme Düzeyi ve doğurganlık geçişi gibi gösterge ve kavramlar geliştirmişlerdir.

Kaba Doğum Hızı deyince, bin kişi başına düşen canlı doğum sayısı kastedilmektedir. Örneğin, Türkiye’de KDH 1950-55 döneminde binde 49,3 iken 2010-

32 D. T. Rowland, (2003), s. 24.

33 J. Bongaarts, (2009), s. 2985.

(33)

15’de binde 17,3’tür34. Aynı dönemde dünya genelinin KDH’sini Afrika kıtasıyla karşılaştırarak kıtanın ortalamasının ne kadar yüksek olduğunu görülebilir. 1950-55 ve 2010-2015 arası döneminde dünya genelinde 37’ye yakın olan KDH değeri binde 20’nin altına inmiştir. Afrika kıtasında binde 50’ye yakın KDH değeri binde 36’ya kadar inebiliştir.

Toplam Doğurganlık Hızı, hesaplandığı dönemin yaşa özel hızlarına göre davranılmaktadır. Doğurganlığın genel düzeyinin araştırılması bakımından faydalı olan özet bir doğurganlık göstergesidir. TDH, yaşa özel doğurganlık hızının toplamının beş ile çarpılmasıyla elde edilmektedir. Bu gösterge, kadınların doğurganlık süresince, yaşa özel doğurganlık hızlarının geçerli olması halinde, doğurdukları toplam çocuk sayısı olarak tanımlanabilir35. Yine Türkiye’den örnek verilecek olursa Türkiye’de TDH, 1950-55’de 6,69 çocuk iken 2015’de 2,12 çocuk olarak gerçekleşmiştir36. Bir başka ifadeyle, Türkiye’de bir kadının yaşa özel doğurganlık çağı boyunca doğurabileceği ortalama çocuk sayısı 2010-15 verisine göre 2,12 olduğunu göstermektedir. Yaşa Özel Doğurganlık Hızı belli bir yaş grubundaki her bin kadına düşen doğum sayısıdır. TÜİK verilerine göre Türkiye için 2015’de en yüksek yaşa özel doğurganlık hızı 25-29 yaş grubunda görülmüştür37. Pek çok ülkenin günümüzde erişmiş olduğu 2,1 düzeyindeki TDH, Nüfus Kendini Yenilenme Düzeyi (Population Replecement Level) olarak nitelendirilir. Erken ölüm ve doğumdaki dengesiz cinsiyet oranlarını telafi amaçlı 2’ye 0,1 eklenmesiyle elde edilen 2,1 sayısı nüfus kendini yenilenme düzeyi olarak kabul edilmektedir. Bu düzeyde ebeveynler kendilerinden sonra net 1 kız olmak üzere 2 çocuk

34 UN, (2016), World Population Prospects. Erişim: Erişim: https://esa.un.org/unpd/wpp/DataQuery/

04.05.2016.

35 İ. Koç, ve E., Özdemir, (2004), “Doğurganlık”, Turkey Demographic and Health Survey 2003, Hacettepe University Institute of Population Studies, Measure DHS+/Macro International Inc., Ankara. s. 46.

36 UN, (2016), World Population Prospects. Erişim: Erişim: https://esa.un.org/unpd/wpp/DataQuery/

04.16.2016.

37 TÜİK, (2016), Haber Bülteni, S.21514. Erişim: www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri/do?id=21514, 29.05.2016

(34)

bırakırlar ve böylece nüfus kendisi yenileyebilmektedir. Doğurganlık yenilenme düzeyine düştüğü zaman, nüfus momentumun etkisi ile 25-30 yıl daha artmaya devam etse de sonraki dönemde öncelikle durağanlaşır ve sonra da azalmaya başlar38. Buna göre örneğin, Türkiye’nin 2015’deki TDH’sı 2,12 üzerinde olduğu için nüfus kendini yenilenme düzeyindeki (2,1) doğurganlık hızının biraz üzerindedir ve bu da ülkede nüfus artışının devam edeceği (nüfus momentumu) anlamına gelmektedir.

Teknik anlamda, doğurganlık geçişi denilince kadın başına düşen beş ya da daha fazla çocuk sayısının uzun vadede iki ya da daha az sayıya inmesi ifade edilmektedir39. Doğurganlık geçişi demografik dönüşümünün en önemli unsurudur ve beş evre halinde gerçekleşmektedir: bunlar 1) geçiş öncesi aşama - TDH’de düşüş yaşanmaz ya da çok az düşüşler yaşanır; 2) başlangıç aşaması – TDH maksimum olduğu düzeyden kadın başına beş çocuk düzeyine kadar düşer; 3) esas değişim aşaması – TDH kadın başına beş ile üç çocuk arasında değişmektedir; 4) ileri aşama – TDH kadın başına üç çocuktan daha azdır ancak doğurganlık yenileme düzeyinin (2,1) üzerinde kalmaktadır; 5) geçiş sonrası aşama – TDH doğurganlık yenileme düzeyinin altına (Lowest-low fertility) iner40.

38 İ. Koç, M. A. Eryurt, T. Adalı, ve P. Seçkiner, (2010), Türkiye’nin Demografik Dönüşümü:

Doğurganlık, Aile Planlaması, Anne-Çocuk Sağlığı ve Beş Yaş Altı Ölümlerdeki Değişimler:

1968-2008, Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü, Ankara, s. 31.

39 K. O. Masson, (1997), Explaining Fertility Transitions, Demography, C.43 S.4, s.443.

40 M.M. Yüceşahin, (2013), Afrika: Demografik Yapı, Mekân, Sorunlar ve Gelecek, Turkish Journal of Population Studies, C.35, s. 35.

(35)

Şekil 4. 1950-2015 Yıllar Arası Dünya Genelinde Kıtalar ve Sahra-altı Afrika’da Toplam Doğurganlık Hızındaki Eğilimler

Veri Kaynağı: UN (2016) verilerinden yazar tarafından hazırlanmıştır.

Şekil 4’e bakıldığında, günümüzde dünyada toplam doğurganlık hızı 2,52’dir.

Kuzey Amerika 1,85 ve Avrupa 1,60 seviyesi ile doğurganlık geçişinin beşinci diğer bir ifadeyle, geçiş sonrası aşamasındadır ve doğurganlık yenileme düzeyinin altına inmiştir.

Latin Amerika 2,14 ve Asya 2,20 ve Okyanusya 2,61 seviyesindedir. Bu kıtalar doğurganlık geçişinin ileri aşaması dediğimiz dördüncü aşamada bulunmaktadır.

TDH’leri doğurganlık yenileme düzeyinin üstünde olmasına rağmen, önümüzdeki 10-15 yıl içinde doğurganlık yenileme düzeyinin altına ineceği tahmin edilmektedir. Afrika kıtasına gelince, günümüzde TDH düzeyi kıta genelinde 4,72, Sahra-altı Afrika ise 5,10’dur. Dolaysıyla, kıta geneli üçüncü, diğer bir ifadeyle esas değişim aşamasına geldiği anlaşılmaktadır. SAA ise geçiş öncesi aşamayı yeni tamamlamış ve başlangıç aşamasına yeni girmiş bulunmaktadır41.

41 UN, (2016), World Population Prospects, Erişim: https://esa.un.org/unpd/wpp/DataQuery/

05.05.2016.

(36)

Demografik araştırmalara göre doğurganlığı etkileyen birçok faktör vardır.

Genellemek gerekirse, TDH’nin azalması daha çok birey ya da ailelerin sahip olacakları çocuk sayısı kararıyla ve böylece sosyal, kültürel ve davranışsal değişimlerin gerçekleşmesiyle ilgilidir. Demografik davranışlardaki değişimler bir ülkenin veya toplumun sahip olduğu sosyo-ekonomik gelişmişlik düzeyi ve kültürel yapısıyla yakından ilişkilidir.

Birçok ülkede gerçekleşen demografik dönüşüm deneyimi doğurganlığın azalması için üç ön şart önermektedir. Bunlardan birincisi, doğurganlık bilinçli seçim hesabı içerisinde olmalıdır. İkincisi ise, doğurganlığın azaltılması için etkili teknikler bilinmeli ve ulaşılabilir olmalıdır. Üçüncüsü, düşük doğurganlığın avantajlı olduğu düşünülmelidir42. Söz konusu bu faktörlerin ve ön şartların Afrika kıtasındaki doğurganlığa ne ölçüde etki ettikleri ailelerin kaç çocuk sahip oldukları ve zamanlaması konusunda bilinçli karar alıp almadıklarına bakılarak ortaya çıkartılabilir. Bu anlamda Afrika kıtasında demografik dönüşüm gecikmeli de olsa başlamıştır. Fakat pek çok ülke düşük beşeri sermayenin, aile planlaması hizmetlerinin yetersizliği, ekonomik kısıtlıklar, tarımsal geçim modelinin özellikle kırsal alanlardaki yaygınlığı ve kültürel yapıda çocuğunun hala çok önemli bir değer taşıması nedeniyle yüksektir.

2.4. Ölümlülük

Ölümlülük olgusu demografinin (demografik çalışmalarının) en önemli alanlarından biridir. Ölümlülük olgusunu demografik açıdan anlamak için Kaba Ölüm Hızı, Doğal Nüfus Artış Hızı, Yaşa Özel Ölüm Hızı, Bebek Ölüm Hızı, Doğuşta Yaşam Beklentisi gibi gösterge ve kavramların irdelenmesi gerekmektedir. KÖH, bin kişi başına düşen ölüm sayısını ifade etmektedir. Türkiye’den örnek verilecek olursa BM

42 P. M. Adbusoye, (2002), s. 55.

(37)

Dünya Nüfus Tahminlerinin 2015 verilerine göre, KÖH 1950-55’de binde 24,1 iken 2010-15’de binde 5,8’e gerilemiştir43. Afrika kıtasında KÖH’nın ne kadar yüksek olduğunu dünya genelinin ortalamasına bakarak fikir edinilebilir. Aşağıdaki grafiğe göre, 1950-55 ve 2010-2015 döneminde dünya genelinde binde 18 civarındaki KÖH değeri binde 8 civarına düşmüşken, Afrika kıtasında aynı dönemde bu sayı binde 27’den binde 10 düzeyine düşmüştür (Şekil 5)44. Bu da Afrika kıtasının KÖH açısından dünyanın geri kalanına göre çarpıcı farklılığa hala yüksek ölüm hızına sahip olduğuna işaret etmektedir. Bununla beraber, kaba doğum hızındaki azalma dikkat çekici olsa da, Afrika bugün bebek ve çocuk ölüm hızlarının aynı zamanda çeşitli hastalıklar sonucu yetişkin ölüm hızlarının yüksek olduğu kıtadır.

Şekil 5. Afrika ve Dünya Genelinde KDH, KÖH ve DNAH

Veri Kaynağı: UN (2016) verilerinden yazar tarafından hazırlanmıştır.

Doğal Nüfus Artış Hızı, sadece doğumlar ve ölümler arasındaki farktan kaynaklanan nüfus artışıdır. DNAH kaba doğum hızı ile kaba ölüm hızının farkı alınarak hesaplanmaktadır. Örneğin, Türkiye’de 1950-55’lerde KDH binde 44,3, KÖH de binde 24,1 olduğu için DNAH de bunların farkı olarak binde 25,2’dir, diğer bir

43 UN, (2016), World Population Prospects, Erişim: https://esa.un.org/unpd/wpp/DataQuery/

01.05.2016.

44 UN, (2016), World Population Prospects, Erişim: https://esa.un.org/unpd/wpp/DataQuery/

10.05.2016.

(38)

ifadeyle %2,5 yıllık nüfus artış hızı gerçekleşmiştir45. Afrika kıtasında bu sayı hayli yüksek seyretmektedir. Dünyanın DNAH’ı, 1970’lerde binde 30’a yaklaşmış ve 1990’lara kadar bu düzey pek değişmemiştir (Şekil 5). Sonraki dönemlerde hızlı düşüş gösterse de DNAH genellikle binde 25 civarında oldukça yüksek seviyelerde seyretmiştir.

Bebek Ölüm Hızı, bin canlı doğum başına düşen bir yaş altı bebek ölüm sayısıdır. Örneğin, Türkiye’de bu hız 1950-55’de 217 iken, 2015 yılında binde 13 olarak gerçekleşmiştir46. 1950-1955 ve 2010-2015 döneminde dünya ortalaması binde 142’den 36 seviyesine düşmüşken, aynı dönemde SAA’da binde 183’den ancak binde 64’e inebilmiştir47. Aslında Kuzey ve Güney Afrika ülkelerinde hızlı düşüşler yaşandığı gözlenebilmektedir ancak SAA’daki bu yüksek oran Afrika’nın genel ortalamasını yükseltmektedir.

Beş Yaş Altı Çocuk Ölüm Hızı doğumdan sonra belli yıl içinde ölme olasılığını ifade eden ölüm hızıdır. Afrika’da özellikle SAA’da beş altı ölüm hızı çok yüksektir.

Son 50-60 yılda bir hayli düşüş gerçekleşse de yine çok yüksek olduğunu söylenebilir.

Bölgede 1950-55’lerde her yıl doğan bin çocuğun 312’si beşinci doğum gününü görmeden ölmüştür. 2010-2015’e gelindiğinde beş yaş altı ölüm hızı binde 87’e kadar düşmüştür48. Yine de düşük düzeyli ekonomik kalkınmanın yaşandığı bu dönemde beş yaş altı ölüm hızının düşüşü SAA için dikkat çekici bir başarıdır.

Doğuşta Yaşam Beklentisi hesaplandığı dönemin yaşa özel hızlarına göre davranılmaktadır. Yeni doğmuş bir bebeğin yaşamı boyunca mevcut yaşa özel

45 UN, (2016), World Population Prospects, Erişim: https://esa.un.org/unpd/wpp/DataQuery/

17.06.2016.

46 ibid.

47 N. Nanitashvili, (2014), Infant Mortality and Fertility, Population Horizons: Factsheet, 5, Erişim: http://www.ageing.ox.ac.uk/download/143, 14.01.2017

UN, (2017), World Population Prospects, Erişim: https://esa.un.org/unpd/wpp/DataQuery/

14.01.2017.

48 ibid. Erişim: 21.06.2016.

(39)

ölümlülük hızlarına maruz kalması durumunda yaşaması beklenen ortalama yıl sayısıdır49. Örneğin, Türkiye’de 1940’lı yıllarda doğuşta yaşam beklentisi 30-33 yıl düzeyinde iken günümüzde 70 yıldan daha fazladır. 2013-2015 verilerine göre, Türkiye geneli için doğuşta yaşam beklentisi 78’dir, erkeklerde 75,3 ve kadınlarda 80,7 yıldır:

kadınlar erkeklere göre uzun süre yaşamakta olup, doğuşta yaşam beklentisi farkı 5,4 yıldır50. Ancak bu sayı hayat standartlarının yüksek olduğu AB’nin ortalamasının altında yer almaktadır. Dünyanın çoğu bölgesinde doğuşta yaşam beklentisinin özellikle geçtiğimiz yüzyılın ikinci yarısından itibaren yükseldiğini belirtmek mümkündür. Ancak Afrika’da bu süre dünyanın geri kalanından hala düşüktür. Örneğin, 2010-2015 yıllar arasında Asya’da 71,5, Avrupa’da 77, Latin Amerika’da 74,5 ve Kuzey Amerika’da 79 yıldır. Bu dönemde Afrika’da doğuşta yaşam beklentisi ancak 59 yıl düzeyindedir51.

2.5. Demografik Fırsat Penceresi

Tüm toplumlar, 100-300 yıl arasında farklı aralıklarla demografik dönüşüm geçirmektedirler. Nüfus biliminde “Demografik Dönüşüm Süreci” olarak adlandırılan bu dönüşüm beş aşamada tamamlanmakta ve her aşamada farklı nüfus özellikleri ortaya çıkmaktadır. Sürecin başlangıç aşamasında doğum ve ölüm hızlarının birbirine yakın olması nedeniyle neredeyse nüfus artışı yaşanmamaktadır. Ancak, ikinci aşamaya gelindiğinde çocuk nüfusunun (0-14 yaş) toplam nüfus içerisindeki payın yükseldiği, üçüncü ve dördüncü aşamada ise çalışma çağındaki nüfusun (15-64 yaş) arttığı görülmektedir. Son olarak yaşlı nüfusun (65 ve üzeri), toplam nüfus içerisindeki payının

49 İ. Koç, M. A. Eryurt, T. Adalı, ve P. Seçkiner, (2010), s. 8.

50 TÜİK, (2016), Haber Bülteni, S. 21509, Erişim: www.tuik.gov.tr/PdfGetir.do?id=21509ö, 16.01.2017.

51 UN, (2016), World Population Prospects, Erişim: https://esa.un.org/unpd/wpp/DataQuery/

16.04.2016.

(40)

artmasıyla beşinci ve son aşamaya girilmektedir. Demografik dönüşüm sürecinde, nüfus artış hızında azalma seyredilirken, çalışma çağındaki nüfusun artması ve yüksek sayılara sahip olması “Demografik Fırsat Penceresi” ya da “Demografik Hediye” olarak adlandırılan bir süreci ortaya çıkarmaktadır52. Bu süreç, bir ülkenin tarihinde bir kere karşılaşabileceği bir durumdur. Çünkü süreç içerisinde nüfusun yaş yapısında değişimler olurken, çalışma çağındaki nüfus sadece bir kere artar ve en yüksek noktaya ulaşır, bundan sonra azalma süreci başlamakta ve bu durum bir daha tekrarlanmamaktadır.

Demografik Fırsat Penceresi her ülkede farklı zaman diliminde başlamakta, ayrıca ne kadar süreceği ülkelere göre farklılık göstermektedir. Bu bağlamda, günümüzün yüksek gelirli gelişmiş ülkelerin tamamının demografik dönüşüm sürecin oldukça uzun zaman önce tamamladıkları kabul edilmektedir. Buna karşılık olarak, günümüzün az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeleri ise, bu süreci farklı noktalarda ancak genel olarak daha kısa zaman içinde yaşamakta veya yaşayacakları kabul edilmektedir53.

Demografik Fırsat Penceresi, demografik dönüşüm sürecinin üçüncü veya dördüncü evresinde ortaya çıkmakta ve bu evrede toplam bağımlı nüfus oranı düşük kalarak, çalışma çağındaki nüfus oranı ağırlıklı olmaktadır. Çalışma çağındaki nüfus, çalışma, üretme ve kazanma potansiyeli olan nüfus demektir. Bu sebeple, çalışan nüfus artıkça vergi tabanı genişleyecek ve kamu tasarruflarında artışlar olacaktır. Bu da ülkenin ekonomik ve toplumsal gelişmeye daha fazla yatırım yapabileceği anlamına gelmektedir. Bağımlı çocuk nüfusunda azalmanın olması beraberinde, eğitimde nicelik yerine niteliğe yoğunlaşma fırsatını getirecektir. Kadınlarda doğurganlık hızı düştüğü ve

52 V. Kaya ve Ö. Yalçınkaya, (2014), Nüfus Ekonomik Büyüme Kaynağı Olabilir Mi? : “En Az Üç Çocuk” Politikasına Tarihsel Bir Bakış, Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, C.28 S.1, s.179.

53 ibid. s.180.

Referanslar

Benzer Belgeler

 Eğer konuşmanız aşırı derecede hızlı ise, harflerin, hecelerin, sözcüklerin boğumlanma süresini uzatıp durakların süresini artırarak, sayılarını çoğaltarak

itmesine sebep olan üzerlerinde taşıdıkları negatif yükü (zeta potansiyeli) diğer plazma proteinlerinden daha fazla azaltırlar.. • Zeta potansiyelinin

Fatkin D, Feneley M: Stratification of thro mboembo- lic risk of atrial fibrillatio n by transthoracic echocardiog- raphy and transesophageal echocardiography: The relative

tiisii sonrası akut pulmoner ödem gelişen hastalardaki RR interval değişimleri, gelişmeyenlerdekilere göre anlamlı.. derecede diişiiktii (24±25 ms ve 17 8 ± 86 ms,

Işığın hızının daha düşük olduğu bir Dünya’da görüşünüz nasıl olurdu merak ediyorsanız, cevabını A Slower Speed of Light adlı oyunda

Bayan hastalarda menstruasyon dönemi, fibrinojenin yükseldiği fizyolojik veya patolojik metabolik durumlar (gebelik, diabetes mellitus gibi), son dönem böbrek

Sağlıklı çocuklarda kalp hızı değişkenliğini değerlendiren çalışmalardan birinde yaş aralığı 1-20 olan 106 sağlıklı çocukta SDNN ve SDANN değerleri

The main purpose of this study was to determine the soil erosion risk in Haman watershed located in the Mediterranean city of Kahramanmaras in Turkey, by