• Sonuç bulunamadı

Göç, geçmişten günümüze kadar insanlığın zorlukları aşma isteğinin cesur bir ifadesi olarak görülmüştür. İnsanlık tarihi kadar eski bir olgu olan göç, kimi zaman doğal afetler, savaşlar veya sürgünler gibi zorunlu nedenlerle ortaya çıkmış olsa da, günümüzde daha iyi yaşam koşullarına ulaşmak amacıyla, gönüllü birey veya kitlelerin hareketi olarak devam etmektedir. Bulunduğumuz çağda ulaşım ve iletişim alanındaki

54 Kaya V. ve Yalçınkaya, Ö. (2014), s.179.

55 ibid, s.180.

gelişmelerin etkisiyle yer değiştirmek için istek ve kapasiteye sahip olan insan sayısı her geçen gün artmaktadır. 2000 yılında uluslararası göçmen sayısı 175 milyon iken, günümüzde 232 milyon olarak tahmin edilmektedir56.

Türk Dil Kurumu Sözlüğün’de göç şu şekilde tanımlanmıştır;

“Ekonomik, toplumsal veya siyasi sebeplerle bireyler ile toplulukların bir ülkeden başka bir ülkeye, bir yerleşim yerinden başka bir yerleşim yerine gitme işi, taşınma, hicret, muhaceret olarak tanımlanmaktadır”57.

Toros ise, “insanların yaşadıkları topraklardan, içinde bulundukları sosyal yapıdan, ekonomik imkanlardan diğer bir ifadeyle ait oldukları toplumsal yaşamın birçok unsurundan uzaklaşarak veya uzaklaştırılarak yeni yaşam alanlarına kapı açması olarak açıklamaktadır“58. Yalçın, “sosyo-kültürel, politik ve bireysel dinamiklerden etkilenen, kısa-orta veya uzun vadeli olabilen bu eylemin, geriye dönüş planlı veya sürekli yerleşim hedefi olan bir yer değiştirme hareketi olarak tanımlamaktadır”59. Bir başka tanımamada ise göç, “coğrafi yer değiştirme sürecinin ekonomik, kültürel, siyasi ve sosyal boyutlarıyla toplum yapısını değiştiren nüfus hareketidir olarak ifade edilmektedir”60.

Yalçın’ın Petersen’in makalesinden özetlediğine göre göç dört farklı niteliği barındırmaktadır. 1. İlkel Göç: İlkel dönemlerde doğal afetlerden kaynaklanan göçler söz konusudur. 2. Zorlamayla Yapılan Göçler: sosyal yapı ile ilişkili olarak iki gruba ayrılarak incelenmektedir. Birinci gruptaki topluluk göç etmek için az da olsa kontrolü elinde tutarken, ikinci grupta kontrol tamamen topluluğun elinden alınmıştır. 3. Serbest

58 Aktaran. B. Akıncı, A. Nergiz ve E. Gedik, (2015), Uyum Süreci Üzerine Bir Değerlendirme: Göç ve Toplumsal Kabul, Göç Araştırmaları Dergisi, C.1, S.2, s.60-61.

59 ibid, s.61.

60 S. Sağlam, (2006), Türkiye’de İç Göç Olgusu ve Kentleşme, Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırma Enstitüsü, C.5, s.34.

Göç: Burada bireyler göç etme kararını kendileri almaktadır. 4. Kitlesel Göçler: Serbest göçler sonucunda kitlesel göçler meydana gelmektedir. Serbest göçle giden öncü bireyler geldikleri ülkeleriyle bağ kurmaları sonucunda o ülkeden göç edenlerin sayısı artar ve kısa süre içinde çekici faktörler sebebiyle göç kitlesel bir özelliği kazanmaktadır61.

Göç, sosyal bir hareketliliktir, ancak kültürel ve ekonomik yaşamın her alanını etkileyen temel değişim araçlarından biridir. Göç, yer değiştirme ve/veya yerinden edilme hareketi olarak tanımlansa da, aslında toplumun sosyal, kültürel, ekonomik ve politik yapısıyla yakından ilişkisi olan sosyal bir olaydır.

Göç, iç ve dış göçler olarak incelenmektedir. İç göçler ülke sınırları içinde bir bölgeden diğer bir bölgeye yapılan göç hareketidir. Dış göçler ise bir ülkeden başka bir ülkeye gerçekleştirilen göçtür.

Küreselleşmeyle beraber dünya genelinde göç hareketleri üç önemli niteliği kazanmıştır. Göçler hızlanmış, yoğunlaşmış ve çeşitlenmiştir. Göçmenler kendi ülkesinden ayrılırken veya yolu üzerinde bulunan ülkeden geçerken, göç etmeyi planladığı ülke girişinde veya bu ülkede bulunduğu süre içinde o ülkenin yasalarına uyup uymamaları durumuna göre, “yasal” ya da “yasa dışı” olarak tanımlanan hareketler gerçekleşmektedir. Aynı zamanda günümüzde oldukça yaygın olmakla birlikte, ne zaman hangi yönde olacağı tespit edilemeyen, göç eden kitlenin sosyal, demografik ve ekonomik özelliklerinin çok çabuk değişebildiği transit, mekik ve sığınmacı göçlerini kapsayan “düzensiz göç” adı verilen göçler yaşanmaktadır62. Düzensiz göç türlerinden biri olan transit göçmenler ise, asıl ulaşılmak istenen ülkeye giderken başka bir ülkede geçici bir süre için kalanlardır.

61 S. Sağlam, (2006), s.35.

62 A. Yılmaz, (2014), Uluslararası Göç: Çeşitleri, Nedenleri ve Etkileri, International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, C. 9, S. 2, s.1687.

Yasal göçlerin başta geleni işgücü göçüdür. Göçmenlerin yaşadıkları ülkede istedikleri iş imkânını bulamayıp, yaptığı işten ekonomik tatminsizlik yaşayarak ya da fırsat eşitsizliği nedenlerinden dolayı uluslararası iş piyasasına yönelmektedir. Bu amaçla yaptıkları yer değiştirmeleri “işçi / işgücü göçü” olarak tanımlanmaktadır.

Ayrıca, bu göç hareketiler iş gücünün niteliği bakımından da incelenmektedir. Örneğin, yüksek vasıflı göçmenler, küreselleşen ekonomide çokuluslu şirketlerin yönetim kadrosunda çalışan ve görevleri kapsamında diğer ülkelere göç eden eğitimli, tecrübeli ve yüksek ücret karşılığında çalışan bireylerdir. Bu grupta üst düzey yöneticiler, yabancı öğretmenler, sanatçılar ve sporcular gibi kesimler bulunmaktadır. Bunların dışında Erasmus gibi değişim programları veya devletlerarası anlaşmalar çerçevesinde belli süreliğine başka ülkelerde eğitim alan gençlerin göçü/hareketliliği de mevcuttur.

Bir takım az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkeler artan nüfuslarına yeterli sosyal ve ekonomik olanaklar sunmada başarılı olamamaktadır, dolaysıyla iç savaşlar ve çatışmalar yaşanmakta ve bölgesel gerilimlere sahip olduklarından toplumları hissedilir bir güvensizlikle karşı karşıya kalmaktadır. Bu tür kaygılardan dolayı bireyler veya aileler Avrupa ülkelerinin bir yandan işgücü açıkları ve yaşlanma sorunu, diğer yandan sıkı göç politikaları neticesinde yasadışı göçü deneyimlemeyi göze almaktadır. 1980’li yıllardan itibaren artarak, günümüzde Batı Avrupa ülkelerinin değişen nüfus yapısı ve onların yapmak istemedikleri işler dolayısıyla ortaya çıkan iş gücü açıkları, yasa dışı yollarla göç eden göçmenler aracılığıyla giderilmektedir. Oldukça riskli ve zor olan bu göç sürecinde göçmenler bazen kaçakçıların kötü davranış ve istismarlarına maruz kalmakta, bazen de coğrafi koşullara yenik düşerek hayatlarını kaybetmektedir. Onlar pasaport veya vizeleri olmadan ülkeye giriş yaparak, gerekli ikamet ve çalışma iznine sahip olmadan kaçak göçmen statüsünde bulunmaktadır. Bunların yanı sıra, bölgelerinde meydana gelen savaşlar ve iç karışıklıklar nedeniyle ülkelerini terk etmek

zorunda kalanlar ve başka devlete sığınanlar, mülteci denilen ayrı bir göçmen grubunu oluşturmaktadır. Onlar uluslararası anlaşmalar çerçevesince korunan kişilerdir63.

Göçmenler sayısız denecek kadar çok ve karmaşık sebeplerden dolayı göç etmektedir. İlk zamanlarda göç coğrafi, kıtlık ve savaş koşulları gibi nedenlerden kaynaklanırken, günümüzde bu nedenlerin yerini siyasi, ekonomik, kültürel, etnik, dini, mezhepsel, eğitim, sanayileşme ve gereksinim gibi nedenler almıştır. Uluslararası göç söz konusu olduğu zaman, devletlerin politikaları da önemli bir göç nedeni olabilmektedir. Bazı ülkeler nüfus azlığını telafi etmek ve işgücü açığını kapatmak amacıyla göçmen kabul etmektedirler. Tıpkı II. Dünya Savaşı sonrasında hızlı kalkınma sürecine giren ve bunun için gerekli yeterli işgücüne sahip olmayan Batı Avrupa ülkelerinin göçmen işçi davet etme politikaları gibi. Bu durumda hızlı nüfus artışına ve ya demografik fırsat penceresine sahip gelişmekte olan ülkeler ise, dış göçü işsizliği azaltmak ve döviz sorununu hafifletmek için bir yöntem olarak değerlendirmektedir.

Uluslararası göç ilk başlangıçta bu durumlara cevaben ortaya çıkmış ve daha sonra sosyal ilerleme için standart model haline gelmiştir. Dolaysıyla, gençlerin kariyer planlaması giderek uluslararası işgücü piyasasına yönelik olmaya başlamıştır.

Bütün bunlara dayalı olarak belki de dünyanın hala en az gelişmiş bölgesi durumunda olan Afrika kıtasının ama daha fazla sosyo-ekonomik zorluklarla ve yetersizliklerle karşı karşıya olan Sahra-altı Afrika’nın en temel sorunlarından biri, pek çok ülkedeki insanların dünyanın gelişmiş bölgelerine gitme istemidir. Afrika ülkelerinin yüksek düzeyli nüfus artışı, genç nüfus baskısı, istikrarsız ekonomi, kalkınma zorlukları, salgın hastalıklar, iç savaşlar ve çatışmalar gibi ön plana çıkan sorunları bu kıtanın halklarının kimi zaman yoğun bir şekilde kaçak göçmen statüsünde gelişmiş ülkelere doğru bir göç hareketi yaşamalarına neden olmaktadır.

63 A. Yılmaz, (2014) , s. 1687.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

AFRİKA’YA GENEL BAKIŞ

Bu tez çalışmasının 3. Bölümünü Afrika kıtası genel özellikleri hakkındaki bilgiler içermektedir. Afrika’nın coğrafi bakımdan fiziksel özellikleri, bölgeleri, beşeri ve toplumsal özellikleri ile siyasi geçmişi alt başlıklar halinde sunulmaktadır.

3.1. Afrika’nın Fiziksel Özellikleri

Afrika kıtası eski kara kütlelerinden biridir. Konum olarak Asya’nın güneybatısında, Avrupa’nın güneyinde yer almaktadır. Kızıldeniz ve Süveyş Kanalı ile Asya’dan, Cebelitarık boğazı ile Avrupa’dan ayrılmaktadır. Kuzeyde Akdeniz, batıda Atlas Okyanusu, doğuda Kızıldeniz ve Hint Okyanusuyla çevrilidir. Afrika yüzölçümü açısından, 30 milyon km²’lik bir alanı ile Asya’dan sonraki ikinci büyük kıta konumundadır64. Dünyanın %20,2’lik toprağını kaplayarak, hem kuzey ve güney, hem doğu ve batı yarımkürede topraklara sahiptir. Afrika’ya bir bütün olarak bakıldığında dar kıyı şeritlerinden hemen sonra dimdik yükselen büyük bir plato görünümündedir.

Bu plato, kuzeybatı ve güneydoğu olmak üzere ikiye ayrılır. Kuzeybatıda Atlas dağları ve Büyük Sahradaki Ahaggar dağları, güneydoğuda Etiyopya dağları, Doğu Afrika Platosu ve Draken dağları bulunmaktadır.

Sekiz milyon km²’yi aşan yüzölçümü ile Büyük Sahra kıtanın kuzeyinde yer alan, dünyanın en büyük tropikal çölüdür. Kalahari ve Namib Afrika’nın diğer büyük çölleridir65.

64 National Geographic, (2017), Africa: Physical Geography, Erişim: https://www.nationalgeographic.org/encyclopedia/africa-physical-geography/ 20.10.2017.

65 R. Özay, (2016), Afrika Coğrafyası, Aktif Yayınlar, İstanbul, s.2-3.

Afrika’da irili ufaklı birçok ada bulunmaktadır. Madagaskar yüzölçümü bakımından dünyanın dördüncü, Afrika’nın ise en büyük adası olup, kıtanın güneydoğusunda yer almaktadır. Ayrıca Seyşeller ve Sokotra adaları kıtanın doğusunda;

Kanarya Adaları, Azor ve Madeira kuzeybatısında; Komor, Moritus ve Reunion adaları ise kıtanın güneydoğusunda bulunmaktadır. Cape Verde, Bijagos, Biako, Sao Tome ve Principe adaları Afrika’nın batısında, St. Helena, Tristan ve Ascension, Cunha Adaları ise güneybatısında yer almaktadır66.

Ekvator çizgisi, Afrika’yı ikiye bölmektedir. Yengeç dönencesi Büyük Sahra çölünden, Oğlak dönencesi Kalahari çölünden geçmektedir. Dolaysıyla Afrika topraklarının 3/4’ü dönenceler arasında kalan tropikal kuşakta yer almakta ve bu sebeple Afrika’ya sıcak kıta denilmektedir. Ekvatorun kuzeyinde ve güneyinde yağmur ormanları kuşağı bulunmaktadır. Yağmur ormanlarının sınırında başlayan savanlar kuşağı kuzeyde Büyük Sahra, güneyde Kalahari çöllerine açılmaktadır. Çöl iklimi kuzeye çıktıkça yerini Akdeniz iklimine, güneye indikçe Güney Afrika’nın ılıman (Akdeniz) iklim koşullarına bırakmaktadır. Kıtanın iklim farklılıkları, Afrikalı insanların yaşamlarını ve tarihini biçimlendirmiştir. Yaşam koşullarının zor olduğu orman ve çöllerde küçük topluluklar halinde yaşarken, düzlük alanlarda ve savanlarda yaşayan insanlar büyük devletler kurmuştur. Güney ve kuzeydeki ılıman bölgeler yüzyıllar boyu Avrupalı ve Asyalıları kendine çekmiştir67.

66 R. W. Steel, J. F. M. Middleton, R. K. A. Gardiner, J. I. Clarke, A. Kröner, D. S. H. W. Nicol, (2018), Africa, Encyclopedia Britannica, Erişim: https://www.britannica.com/place/Africa 18.10.2017.

67 P. Martin ve P. O’Meara, (1995), Africa, İndiana University Press, s.27.;

R. W. Steel, J. F. M. Middleton, R. K. A. Gardiner, J. I. Clarke, A. Kröner, D. S. H. W. Nicol, (2018)