• Sonuç bulunamadı

Afrika’daki Demografik Dönüşüm Sürecinin İkinci Aşaması

Demografik dönüşüm teorisine göre, sanayileşme, kentleşme, eğitim, kadınların güçlendirilmesi ve genel sosyo-ekonomik gelişme sonucu ortaya çıkan genel bir modernleşme süreci düşük ölüm ve doğum hızlarıyla sonuçlanmaktadır. Başlangıçta hijyen ve tıp alanındaki yetersizlikler zamanla ilerlemekte, daha sonra ekonomik gelişme sonucu ortaya çıkan ölümlülüğün azalması doğurganlıktaki düşüşe neden olmaktadır. Doğurganlıktaki düşüşün bir ön şartı olan ölümlülükteki düşüş, teorinin temel köşe taşını oluşturmaktadır112. Günümüzde gelişmekte olan ülkelerin çoğunun 20.

Yüzyıl başlarında oldukça yüksek ölümlülük ve doğurganlık hızları ile çok daha yavaş

111 J. Bongaarts, ve J. Casterline, (2012), Fertility Transitions in Sub-Saharan Africa Different?, Population And Development Review, C.38,s.154;

UN, (2017), World Population Prospects, Erişim: https://esa.un.org/unpd/wpp/DataQuery/

01.02.2017.

112 Economic Commission for Africa, (2001), s. 31.

nüfus artışı kaydettiği görülmüştür. Ancak, bu durum Afrika’da, özellikle Sahra-altı Afrika’da çok daha farklıdır. 1980’li ve 1990’lı yıllarda birkaç SAA ülkesinde, ölüm hızındaki düşüşler, HIV/AIDS ve iç karışıklıkların etkisiyle duraklamış hatta tersine dönmeye başlamıştır113.

Kuzey Afrika ülkelerinin doğurganlık düşüşleri Güney Afrika ülkelerinden on yıl önce diğer bir ifadeyle 1970’li yıllarda başlamışken, Doğu, Orta ve Batı Afrika ülkelerinde 1990’ların başında veya 2000’lerde başlamıştır114. 1990 döneminde TDH, Latin Amerika’da 3, Orta ve Güney Asya’da 4, Doğu Asya’da 1,87 çocuğa gerilemiştir.

Aynı dönemde, doğurganlık çağındaki kadınların gebeliği önleyici araç ve yöntemleri kullanma oranları Latin Amerika’da %14’ten %67’ye, Doğu Asya’da %13’ten %80’e yükselirken, Sahra-altı Afrika’da %5-%18 olarak gerçekleşmiştir115. Günümüzde toplam doğurganlık hızı Doğu Asya’da 1,59, Güney Asya’da 2,54, Latin Amerika’da 2,14 iken, SAA’da kadın başına ortalama 5,10 çocuk olarak yüksek seviyede seyretmektedir116.

2. Aşamada yer alan ülkelerin THD’leri 1950-2015 yılları arasında önemli bir değişime uğramamıştır. Ortalama olarak kadın başına düşen çocuk sayısı 7,40 çocukla dünyada görülen en yüksek TDH değerine sahip olan Nijer 2. Aşamada bulunan ülkeler arasındadır.

2. Aşamadaki ülkeler, insani gelişmişlik endeksine göre değerlendirildiğinde ülkeler arasında küçük farkların olduğu görülmektedir. BM’nin yaptığı insani gelişmişlik endeksi sınıflandırmasına göre, 2. Aşamadaki ülkelerin tümü düşük düzeyli

113 J. P. Guengant, ve J. F. May, (2013), s.1.

114 ibid, s.3.

115 E. D. Kandır, (2013), s.76.

116 UN, (2017), World Population Prospects, Erişim: https://esa.un.org/unpd/wpp/DataQuery/

03.11.2017.

kalkınma kategorisinde bulunmaktadır. Bu ülkelere ait insani gelişmişlik endeksi ve TDH arasında doğrusal ve güçlü bir negatif ilişkinin olduğu anlaşılmaktadır117.

Şekil 9. Afrika Ülkelerinde Toplam Doğurganlık Hızı ve İnsani Gelişme Endeksi Arasındaki İlişki (2010)

Kaynak: Yüceşahin (2013)’den faydalanarak hazırlanmıştır.

Şekil 9’dan anlaşıldığı üzere 2. Aşamada bulunan ülkelerin insani gelişmişlik endeksi 0,2 ile 0,4 arasında değişmektedir. Bununla beraber TDH seviyesi 4,8 ve üstüdür. Dolayısıyla toplam doğurganlık hızının yüksek ve çok yüksek düzeylerde yaşandığı Afrika ülkelerinin tartışmasız olarak düşük düzeyli kalkınmaya sahip olduğu anlaşılmaktadır.

117 M. M. Yüceşahin, (2013), s. 44.

Tablo 2. Toplam Doğurganlık Hızının Kadın Başına Ortalama 5 ve Üstü Çocuk Denk

Doğu Afrika Orta Afrika Batı Afrika

Burundi 6 Angola 5,95 Benin 5,22

Veri Kaynağı: UN (2017) verilerinden yazar tarafından hazırlanmıştır.

Tablo 2’de gösterildiği üzere, BM Nüfus Fonu 2015 Dünya Nüfus Tahminleri verilerine göre, Nijer, kadın başına düşen 7,40 çocuk ile demografik dönüşüm sürecinin 2. Aşamasında yer alan ülkeler arasında en yüksek TDH’ye sahip ülkedir. Bunu Mali, Somali, Angola, Çad, Burundi ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti 6 ve üstü TDH ile takip etmektedir. BM’nin tahminine göre, Nijer, Çad, Mali ve Burundi’de doğum hızında az da olsa düşüş yaşanmaktadır. Eğer düşüş eğilimi aynı şekilde devam ederse, 2045-2050 yıllarına gelindiğinde kadın başına düşen çocuk sayısı 4 civarına gerileyecektir118.

Örneğin, dünyanın yedinci kalabalık ülkesi Nijerya’nın nüfusu 1950 yılında 37,8 milyon iken, 1995’de 108 milyon, 2015 yılında 181,1 milyon olarak tahmin edilmiştir.

Yılda yaklaşık yedi milyon doğum gerçekleşerek, 2,66’lık DNAH yaşanmaktadır119. Kırsal bölge ve şehirlerarası göç hızlı doğal nüfus artışı sonucu ortaya çıkmıştır.

Böylesine hızlı nüfus artışının ülke ekonomisi üzerinde negatif etkileri olmuştur.

Ekonomik çeşitlilik ve güçlü büyüme oranı yoksulluk düzeyleri üzerinde önemli bir düşüşe neden olamamıştır. Tam aksine yoksulluk ve işsizlik oranları artmıştır.

118 J. P. Guengant, ve J. F. May, (2013), s.12.

UN, (2017), World Population Prospects, Erişim: https://esa.un.org/unpd/wpp/DataQuery/

23.09.2017.

119 UN, (2017), World Population Prospects, https://esa.un.org/unpd/wpp/DataQuery/ 23.09.2017.

Günümüzde Nijerya halkının %62’sinden fazlası aşırı yoksulluk içinde yaşamaktadır.

İşsizlik oranı ise %8,1’dir120.

Nijerya’nın yüksek doğum hızı çeşitli faktörlerden kaynaklanmaktadır. En önemli faktör erken yaşta yapılan evliliklerdir. Erken yaşta yapılan evlilikler ülkede hala yaygın bir kültürdür. 2001 yılındaki araştırmaya göre, Nijeryalı kadınların %86,7’si on sekiz yaşından önce evlenmekteyken, UNICEF’in 2016 verisine göre bu oran %43’e inebilmiştir. Dikkate değer düşüş yaşanmasına rağmen, yine de adölesan çağdaki evlilikler yüksek düzeydedir. Ayrıca on beş yaş altı (çocukluk çağı) evlilikler %17’lik oranı oluşturmaktadır. Nijerya’daki çocuk evliliğinin yaygınlığı bir bölgeden diğerine geniş bir şekilde değişmektedir. Örneğin; kuzey batı bölgesinde %76, güney doğu bölgesinde %10’dur121. Diğer taraftan Nijerya’nın Anayasasında evlilik yaşı belirlenmemiştir. Ancak, 2003 yılında kabul edilen Çocuk Hakları Yasası evlilik yaşını on sekiz olarak belirlemiştir122. Yüksek doğurganlık ile ilgili bir diğer önemli faktör, gebelik önleyici yöntem kullanımının oldukça düşük olmasıdır. 2003 yılında evli kadınların (15-49 yaş) sadece %2’si doğum kontrol yöntemlerinden yararlanırken, 2014’e gelindiğinde bu oran ancak %15’e artmıştır123. Gebelik önleyici yöntem kullanımının düşük olması, doğum ile bir sonraki gebelik arasındaki zaman aralığını kısaltmaktadır, bunun sonucunda kadın başına düşen çocuk sayısı artmaktadır.

Nijerya’daki yüksek doğum hızının belirleyici niteliğini taşıyan erken yaşta yapılan evlilikler ve doğum kontrol yöntemi kullanım düzeyi ile Nijeryalı kadınların okuryazarlık oranı arasında yakından ilişkisi vardır. Dünya Bankasının 2008 verileri

120 CIA, (2017), The World Factbook: Nigeria, Erişim: https://www.cia.gov/library/publications/the-world-factbook/geos/ni.html 11.08.2017.

121 Girls Not Brides, (2017), Child Marriage Around the World: Nigeria, Erişim:

http://www.girlsnotbrides.org/child-marriage/nigeria/ 12.08.2017. Economic Commission for Africa, (2001), s. 45.

122 ibid. s.45.

123 Ph. E. Obasohan, (2015), Religion, Ethnicity and Contraceptive Use Among Reproductive Age Woman In Nijeria, International Journal of MCH and AIDS and A Global Health Journal, C.3, S.1, s.63-73.

Nijeryalı kadınlarda okuryazarlık oranının %41 olduğunu göstermektedir124. Ayrıca, son dönemde Nijerya’da gelişen politik karışıklıkların kadın okuryazarlık oranındaki gelişmeye engel teşkil ettiği tahmin edilebilmektedir.

Demografik dönüşüm sürecinin 2. Aşamasında bulunan Afrika ülkeleri ekonomik, sosyal ve toplumsal açıdan ortak özellikler taşımaktadır. Bu özelliklerden finansal altyapı eksikliği ve kırsal yaşamın sunduğu yetersiz tasarruf olanakları çocukların, ebeveynler tarafından yaşlılık güvencesi olarak görülmelerine sebep olmaktadır. Bir taraftan hayvancılık ve tarım üretimine yardımcı olması için fazla sayıda çocuğa ihtiyaç duyulmaktadır. Dolayısıyla çocuklar temel işgücü kaynağı durumundadır. Çok çocuğa sahip olma pratiğinin arkasında çok eşliliğin aykırı görülmediği bir toplumsal-kültürel normu destekleyen gelenek ve inançların devam ettirilmesi, geleneksel aile yapısı durmaktadır. Sağlık hizmetlerine sınırlı erişim ve özellikle kadınlar arasındaki düşük eğitim seviyesi, erken yaşta yapılan evlilikler, düşük oranda gebelik önleyici yöntem kullanımı ile sonuçlanmaktadır. Kalkınma politikalarına nüfusun niteliğini artırıcı önlemlerin yeterli düzeyde dahil edilememesi, çok fazla programların oluşturulması, uygulanması ve etkili bir koordinasyon olmaksızın nüfus faaliyetlerinde çok sayıda kurumun katılımı demografik dönüşüm sürecinin istikrarlı bir biçimde ilerlemesini zorlaştırmaktadır125. Bu nedenle 2. Aşamada yer alan ülkelerde demografik dönüşüm süreci yavaş ilerlemektedir.