• Sonuç bulunamadı

Dünyada ölüm hızları azalma eğilimde olduğundan ve ortalama yaşam süresi AIDS hastalığının pençesine düşmüş ülkeler (Botsvana, Güney Afrika Cumhuriyeti, Svaziland, Lesotho, Zambiya gibi Güney Afrika ülkeleri) hariç hemen her yerde arttığından dünya nüfusu her yıl artmaktadır. Bu da doğurganlık olgusunun insan demografisi açısından ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Doğurganlık doğurabilme kapasitesine sahip olan kadınların çocuk yapıp yapmadıklarıyla veya kaç çocuk doğurduklarıyla ilişkilidir. Demograflar doğurganlığın daha iyi anlaşabilmesi açısından bazı Kaba Doğum Hızı, Toplam Doğurganlık Hızı, Yaşa Özel Doğurganlık Hızı, Nüfus Kendini Yenileme Düzeyi ve doğurganlık geçişi gibi gösterge ve kavramlar geliştirmişlerdir.

Kaba Doğum Hızı deyince, bin kişi başına düşen canlı doğum sayısı kastedilmektedir. Örneğin, Türkiye’de KDH 1950-55 döneminde binde 49,3 iken

32 D. T. Rowland, (2003), s. 24.

33 J. Bongaarts, (2009), s. 2985.

15’de binde 17,3’tür34. Aynı dönemde dünya genelinin KDH’sini Afrika kıtasıyla karşılaştırarak kıtanın ortalamasının ne kadar yüksek olduğunu görülebilir. 1950-55 ve 2010-2015 arası döneminde dünya genelinde 37’ye yakın olan KDH değeri binde 20’nin altına inmiştir. Afrika kıtasında binde 50’ye yakın KDH değeri binde 36’ya kadar inebiliştir.

Toplam Doğurganlık Hızı, hesaplandığı dönemin yaşa özel hızlarına göre davranılmaktadır. Doğurganlığın genel düzeyinin araştırılması bakımından faydalı olan özet bir doğurganlık göstergesidir. TDH, yaşa özel doğurganlık hızının toplamının beş ile çarpılmasıyla elde edilmektedir. Bu gösterge, kadınların doğurganlık süresince, yaşa özel doğurganlık hızlarının geçerli olması halinde, doğurdukları toplam çocuk sayısı olarak tanımlanabilir35. Yine Türkiye’den örnek verilecek olursa Türkiye’de TDH, 1950-55’de 6,69 çocuk iken 2015’de 2,12 çocuk olarak gerçekleşmiştir36. Bir başka ifadeyle, Türkiye’de bir kadının yaşa özel doğurganlık çağı boyunca doğurabileceği ortalama çocuk sayısı 2010-15 verisine göre 2,12 olduğunu göstermektedir. Yaşa Özel Doğurganlık Hızı belli bir yaş grubundaki her bin kadına düşen doğum sayısıdır. TÜİK verilerine göre Türkiye için 2015’de en yüksek yaşa özel doğurganlık hızı 25-29 yaş grubunda görülmüştür37. Pek çok ülkenin günümüzde erişmiş olduğu 2,1 düzeyindeki TDH, Nüfus Kendini Yenilenme Düzeyi (Population Replecement Level) olarak nitelendirilir. Erken ölüm ve doğumdaki dengesiz cinsiyet oranlarını telafi amaçlı 2’ye 0,1 eklenmesiyle elde edilen 2,1 sayısı nüfus kendini yenilenme düzeyi olarak kabul edilmektedir. Bu düzeyde ebeveynler kendilerinden sonra net 1 kız olmak üzere 2 çocuk

34 UN, (2016), World Population Prospects. Erişim: Erişim: https://esa.un.org/unpd/wpp/DataQuery/

04.05.2016.

35 İ. Koç, ve E., Özdemir, (2004), “Doğurganlık”, Turkey Demographic and Health Survey 2003, Hacettepe University Institute of Population Studies, Measure DHS+/Macro International Inc., Ankara. s. 46.

36 UN, (2016), World Population Prospects. Erişim: Erişim: https://esa.un.org/unpd/wpp/DataQuery/

04.16.2016.

37 TÜİK, (2016), Haber Bülteni, S.21514. Erişim: www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri/do?id=21514, 29.05.2016

bırakırlar ve böylece nüfus kendisi yenileyebilmektedir. Doğurganlık yenilenme düzeyine düştüğü zaman, nüfus momentumun etkisi ile 25-30 yıl daha artmaya devam etse de sonraki dönemde öncelikle durağanlaşır ve sonra da azalmaya başlar38. Buna göre örneğin, Türkiye’nin 2015’deki TDH’sı 2,12 üzerinde olduğu için nüfus kendini yenilenme düzeyindeki (2,1) doğurganlık hızının biraz üzerindedir ve bu da ülkede nüfus artışının devam edeceği (nüfus momentumu) anlamına gelmektedir.

Teknik anlamda, doğurganlık geçişi denilince kadın başına düşen beş ya da daha fazla çocuk sayısının uzun vadede iki ya da daha az sayıya inmesi ifade edilmektedir39. Doğurganlık geçişi demografik dönüşümünün en önemli unsurudur ve beş evre halinde gerçekleşmektedir: bunlar 1) geçiş öncesi aşama - TDH’de düşüş yaşanmaz ya da çok az düşüşler yaşanır; 2) başlangıç aşaması – TDH maksimum olduğu düzeyden kadın başına beş çocuk düzeyine kadar düşer; 3) esas değişim aşaması – TDH kadın başına beş ile üç çocuk arasında değişmektedir; 4) ileri aşama – TDH kadın başına üç çocuktan daha azdır ancak doğurganlık yenileme düzeyinin (2,1) üzerinde kalmaktadır; 5) geçiş sonrası aşama – TDH doğurganlık yenileme düzeyinin altına (Lowest-low fertility) iner40.

38 İ. Koç, M. A. Eryurt, T. Adalı, ve P. Seçkiner, (2010), Türkiye’nin Demografik Dönüşümü:

Doğurganlık, Aile Planlaması, Anne-Çocuk Sağlığı ve Beş Yaş Altı Ölümlerdeki Değişimler:

1968-2008, Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü, Ankara, s. 31.

39 K. O. Masson, (1997), Explaining Fertility Transitions, Demography, C.43 S.4, s.443.

40 M.M. Yüceşahin, (2013), Afrika: Demografik Yapı, Mekân, Sorunlar ve Gelecek, Turkish Journal of Population Studies, C.35, s. 35.

Şekil 4. 1950-2015 Yıllar Arası Dünya Genelinde Kıtalar ve Sahra-altı Afrika’da Toplam Doğurganlık Hızındaki Eğilimler

Veri Kaynağı: UN (2016) verilerinden yazar tarafından hazırlanmıştır.

Şekil 4’e bakıldığında, günümüzde dünyada toplam doğurganlık hızı 2,52’dir.

Kuzey Amerika 1,85 ve Avrupa 1,60 seviyesi ile doğurganlık geçişinin beşinci diğer bir ifadeyle, geçiş sonrası aşamasındadır ve doğurganlık yenileme düzeyinin altına inmiştir.

Latin Amerika 2,14 ve Asya 2,20 ve Okyanusya 2,61 seviyesindedir. Bu kıtalar doğurganlık geçişinin ileri aşaması dediğimiz dördüncü aşamada bulunmaktadır.

TDH’leri doğurganlık yenileme düzeyinin üstünde olmasına rağmen, önümüzdeki 10-15 yıl içinde doğurganlık yenileme düzeyinin altına ineceği tahmin edilmektedir. Afrika kıtasına gelince, günümüzde TDH düzeyi kıta genelinde 4,72, Sahra-altı Afrika ise 5,10’dur. Dolaysıyla, kıta geneli üçüncü, diğer bir ifadeyle esas değişim aşamasına geldiği anlaşılmaktadır. SAA ise geçiş öncesi aşamayı yeni tamamlamış ve başlangıç aşamasına yeni girmiş bulunmaktadır41.

41 UN, (2016), World Population Prospects, Erişim: https://esa.un.org/unpd/wpp/DataQuery/

05.05.2016.

Demografik araştırmalara göre doğurganlığı etkileyen birçok faktör vardır.

Genellemek gerekirse, TDH’nin azalması daha çok birey ya da ailelerin sahip olacakları çocuk sayısı kararıyla ve böylece sosyal, kültürel ve davranışsal değişimlerin gerçekleşmesiyle ilgilidir. Demografik davranışlardaki değişimler bir ülkenin veya toplumun sahip olduğu sosyo-ekonomik gelişmişlik düzeyi ve kültürel yapısıyla yakından ilişkilidir.

Birçok ülkede gerçekleşen demografik dönüşüm deneyimi doğurganlığın azalması için üç ön şart önermektedir. Bunlardan birincisi, doğurganlık bilinçli seçim hesabı içerisinde olmalıdır. İkincisi ise, doğurganlığın azaltılması için etkili teknikler bilinmeli ve ulaşılabilir olmalıdır. Üçüncüsü, düşük doğurganlığın avantajlı olduğu düşünülmelidir42. Söz konusu bu faktörlerin ve ön şartların Afrika kıtasındaki doğurganlığa ne ölçüde etki ettikleri ailelerin kaç çocuk sahip oldukları ve zamanlaması konusunda bilinçli karar alıp almadıklarına bakılarak ortaya çıkartılabilir. Bu anlamda Afrika kıtasında demografik dönüşüm gecikmeli de olsa başlamıştır. Fakat pek çok ülke düşük beşeri sermayenin, aile planlaması hizmetlerinin yetersizliği, ekonomik kısıtlıklar, tarımsal geçim modelinin özellikle kırsal alanlardaki yaygınlığı ve kültürel yapıda çocuğunun hala çok önemli bir değer taşıması nedeniyle yüksektir.