• Sonuç bulunamadı

4.2 Kısa Hikâyeler Yöntemiyle (KHY) Elde Edilen Bulgular

4.2.2. Test edilebilirlikle ilgili kısa hikâyelerden elde edilen nitel bulgular

4.2.2.2 Test edilebilirlikle ilgili altıncı, yedinci, sekizinci kısa hikâyeden elde

Altıncı kısa hikâyenin 3. sorusu, yedinci kısa hikâyenin 2. sorusu ve sekizinci kısa hikâyenin 2. sorusu bilimde gözlem ve deneyin iĢlevi hakkında öğretmen adaylarının sahip olduğu görüĢleri ortaya koymak için sorulmuĢtur. Bu sorulara verilen cevaplar birlikte değerlendirilerek analiz edilmiĢlerdir. AĢağıda bu sorulara verilen cevaplardan yapılan alıntılara yer verilmiĢtir.

SORU 3: Francesco Redi’nin yapmıĢ olduğu deney hangi yönüyle Van Helmont’unkinden farklı sayılabilir? Gerek Van Helmont’un gerekse Redi’nin deneyleri göz önüne alınırsa deneyler bilim adamları için ne ifade eder? Bilginin en temel elde ediliĢ yolu sadece deneyler midir? (Kısa hikâye 6, soru 3)

K-9: Francesco Redi‟nin yapmış olduğu deney bir kontrolü deneydir. Ve sadece ölü nesnelerin canlı hayvanların doğumuna yol açıp açmadığını sınamıştır. Yani problemin tek bir yönünü sınamıştır. Van Helmont‟un ki kontrollü bir deney değildir ve problemin tek bir yönünü sınayamamış deneyi ortamdan etkilenmiştir. Bilimsel bilgi deneysel gözlemlere dayalıdır. Eğer deneyimizi araştırdığımız probleme göre uygun bir şekilde oluşturmazsak yanlış gözlem daha sonra yanlış çıkarım ve yanlış bir sonuca ulaşırız. Buda bilimsel bilgimizi yanlış oluşturmamıza neden olur. Bilim adamları deneyler sayesinde güvenilir ve uzun süreli bilimsel bilgi üretmeye çalışırlar. Bilim ve bilimsel bilgi doğanın gözlenmesine dayanır. Daha sonra gözlemler algısal araçlarımız yoluyla süzgeçten geçirilir ve deneysel çalışmalarla uygun koşullarda açıklamaya çalışılır. Demek ki; deneylerde yapılan hatalar gözlemlerimizi açıklarken yanlışlığa sevk eder ve bilimsel bilgi güvenilir bir şekilde oluşturulamaz. Bilginin en temel elde ediliş yolu sadece deneyler değildir. Bilimsel bilgi tanımıyla olmasa da güçlü bir şekilde gözleme, deneysel kanıtlara, rasyonel tartışmalara ve şüpheciliğe dayanılarak elde edilir. Bilginin elde ediliş yollarında birde bilim adamının sezgi, imge gücü, mantığı, eğitimi, deneyimleri, inanışları, beklentileri, yaratıcılığı bilimsel bilgi araştırırken(elde ederken) etkilendiği özelliklerdir. (Kısa hikâye 6, soru 3, A75)

K-55: Redi‟nin yapmış olduğu deney kontrollü deney olması sebebi ile Van Helmont‟un kinden farklıdır. Redi daha net ve doğru sonuçlar alabileceği ortam hazırlayıp deney yapmıştır. Deneyler bilim adamlarının çocuklarıdır. Büyütür, besler sürekli bir şeyler katarlar, geliştirirler. Bunların sonucunu almak onlar için mükemmeldir, büyük mutluluk duyarlar. Bilginin en temel elde ediliş yolu deneyler değildir. Bir mükemmel yolda takip ve önsezidir, yaparsam şu olabiliri düşünmektir. Ayrıca tesadüf ve hatalarla da bilgi edinilebilir. (Kısa hikâye 6, soru 3, A76)

K-78: Frencesco Redi‟nin, Van Helmont‟tan farklı olarak deneyini sistemli yapmış bağımsız değişkenleri engellemiş kontrol grubu oluşturmuştur. Böylelikle deney sonuçları hatalardan arınmış daha objektif sonuçlar vermiştir. Van Helmont ve Redi yaptıkları deneylerle olguların sebeplerini araştırmışlar. Bilgiye ulaşmak için deney

yöntemine başvurmuşlardır. Bilginin en temel ediliş yolu temel olarak bu ulaşma yoludur. (Kısa hikâye 6, soru 3, A77)

K-17: Diğer faktörleri kontrol altında tutmak için kapalı kutu kullanarak kontrollü deney yapması yönüyle farklıdır. Deneyler bilim adamlarının hipotezlerini desteklemek için bir kanıttır. Onları doğru sonuca götüren bir aracıdır. Bu sayede yanlışlıklar beş duyu organımızla (somut olarak) giderilebilir. Hayır, sadece deneyler yeterli olmaz. Bilim insanının diğer yönleri de önemlidir. Yaratıcılık, ön yargı, bakış açısı,nesnel olma…………..gibi. (Kısa hikâye 6, soru 3, A78)

Yukarıdaki cevaplardan öğretmen adaylarının gözlem ve deneyin bilimsel çalıĢmalarda çok önemli olduğunu vurguladıkları görülmektedir. Ayrıca alanda çok yaygın olan ve „bilimsel bilgilerin en temel elde edilme yöntemi deneylerdir‟ Ģeklinde dile getirilen kavram yanılgısına iliĢkin görüĢleri ortaya koymak için sorulan soruya öğretmen adaylarının birçoğu çağdaĢ sayılabilecek bir görüĢ ortaya koymuĢlardır. Sadece K-78 deneylerin bilimsel bilgi üretmede en temel yol olduğu görüĢünü desteklemiĢtir.

SORU 2: Pasteur’un deneyi neden kontrollü bir deney olarak kabul edilebilir? Sizce Pasteur görüĢünü desteklemek için bu deneyi yapmak zorunda mıydı? Bilimsel çalıĢmalarda deney ve gözlemin iĢlevi ne olabilir? (Kısa hikâye 7, soru 2)

K-9: Pasteur‟un deneyinin kontrollü bir deney olarak kabul edilmesinin sebepleri; Hiçbir bilim insanı tarafından eksik bir taraf görülmemesi;.(Spallonzani „nin kontrollü deneyinde Needham tarafından kabul edilmemesi. Eksik bir tarafın ortaya çıkması gibi) Deneyin sadece tek bir yönünü sınanması. Bence Pasteur görüşünü desteklemek için bu deneyi yapmak zorundaydı. Çünkü bilim, bilim insanlarının doğru kayıt tutmayı kayıtları diğer bilim insanları ile paylaşmayı gerektirir. Gözlemler teori kökenlidir. Bilim insanları gözlemlerini algısal süzgeçlerden geçirdikten sonra bunlar deneysel çalışmalarla açıklanır. Bu yüzden Pasteur‟un gözlemini açıklaması için ve bilimsel bilginin test edilebilir özelliğinden dolayı bu deneyi yapmak zorunda olduğunu düşünüyorum. Diğer bilim insanları tarafından denenebilmesi ve yol gösterici olması da gerekir. …. Bilim ve bilimsel bilgi doğanın gözlenmesine dayalıdır. Bundan da anlaşılacağı gibi gözlem bilim için çok önemli bir yere sahip. Yapılan gözlemlerin yorumları ile geçerli bilimsel iddialar kurulur. Bilim ve bilim insanının bakış açısına gözlemler rehberlik eder. Gözlemlerin doğası her zaman teorik çalışmalarının içinden yorumlanarak, algısal araçlarımız yoluyla süzgeçten geçirilir ve deneysel çalışmalarla açıklanmaya çalışılır. Deneyler aynı zamanda kurduğumuz hipotezin doğru olup olmadığını anlamamızı sağlar. Bilimsel bilginin güvenilir ve uzun süreli oluşturmamıza yardımcı olur.

Deneyler, oluşturduğumuz bilimsel bilginin test edilebilir olma özelliğini, mantıksallık gibi özellikleri taşımasını sağlar. Bilimsel çalışmalarda yapılan deneyler önceden ortaya atılmış teorilerin, yasaların gözden geçirilmesini sağlar. Bilimsel çalışmalarda yapılan deneyler diğer bilim adamlarına ışık tutabilir. Ortaya atılan bilimsel bilginin güvenilirliğini gösterir. Deneyler bilim insanlarının yaratıcılığını arttırabilir. Deneyler sonucunda gözlemlerimizden doğru sonuca ulaşabiliriz. (Kısa hikâye 7, soru 2, A79)

K-55: Pasteur ün deneyi kontrollüdür. Çünkü diğerlerinden farklı olarak eğri boru kullanmış ve mikro organizmaların bu borulara girişini engellemiştir. Dolayısı ile deneyi güvenilir sonuçlar vermiştir. Bu yüzden Pasteur görüşünü ispatlamak için deney yapmak zorundaydı. Bilimsel çalışmalarda deney ve gözlemler her zaman yeni kapılar açarlar. Sonuçları doğru ya da yanlış olsun deneyler her zaman bilime anahtar olmuştur. (Kısa hikâye 7, soru 2, A80)

K-78: Pasteur un deneyinde bağımsız değişkenleri kontrol altına almış kontrollü bir deney oluşturmuştur. Hem dışarıdan hayvan girmesini engellemiş hem de oluşan hayvanların havasızlıktan ölmesini engellemiştir. Spallanzani‟nin deneyinde oluşan hayvancıkların havasızlıktan boğularak öldüğünü görmüştü. Bir hipotezin doğruluğunu ya da yanlışlığını öğrenmenin en güvenilir yolu kontrollü deneyler ve gözlemler yapılmasıdır. Bu sayede tekrar tekrar kontrol edebilme olanağı elde edilmiş olur. (Kısa

hikâye 7, soru 2, A81)

K-17: Çünkü olabilecek bütün diğer faktörleri daha detaylı düşünmüş ve kıvrımlı boru kullanarak bu faktörleri kısıtlamış yani problemin sadece bir yönü ile ilgilenmiştir. Evet, çünkü deneyini yapmasaydı görüşünün doğru olup olmadığını bilmez ve kanıtı olmadığı için savunamazdı. Somut olarak görüşünü doğrulaması onu sonuca daha sağlıklı ulaştırmıştır. Elde edilen veri ve bilgileri somut olarak kanıtlamak savunduğu görüşün sonucunun doğru olup olmadığını anlamak, başka biri itiraz ettiğinde onu çürütebilecek kanıt bulundurmaktadır. (Kısa hikâye 7, soru 2, A82)

Yukarıdaki cevaplardan öğretmen adaylarının gözlem ve deneyin bilimsel çalıĢmalarda çok önemli olduğunu vurguladıkları görülmektedir. Ayrıca deneylerin bilimsel çalıĢmanın tekrarlanabilirliği için yapılması gerektiği öğretmen adayları tarafından sıklıkla dile getirilmiĢtir. K-78‟in yine bir önceki soruya verdiği cevaba paralel bir cevap verdiği görülmektedir. Ona göre deneyler bilimsel bilgilerin en temel elde edilme yöntemidir. K-55 diğerlerinden farklı olarak deneylerin bilim insanlarına her zaman yeni kapılar açacağını söylemesi dikkat çekicidir. K-9‟un görüĢleri genel olarak bilimin çağdaĢ bir yorumu olarak görülebilir. Ancak deneyleri gözlemlerin bir açıklama yöntemi olarak kabul ettiği de gözden kaçırılmamalıdır. K-9‟un daha önceki sorularda da benzer düĢünceleri dile getirmiĢ olması onun gözlem ve deneyin iĢlevini tam olarak anlayamadığını gösterebilir.

SORU 2: Bilimsel bir bilginin(hipotez, bilimsel yasa, teori) ilgili bilim camiası arasında geçerlilik kazanması için ne gereklidir? Zamanla Pasteur’un çalıĢması ve sonuçları neden diğer görüĢler arasından tercih edilen olmuĢtur? Bir bilimsel bilginin deneysel verilerle uyum düzeyi ile bilimsel bilginin ilgili bilim camiası arasında geçerlilik kazanması arasında nasıl bir iliĢkiden söz edilebilir? Açıklayınız. (Kısa hikâye 8, soru 2)

K-9: Bilimsel bilginin bilim camiasında kabul görebilmesi için kontrollü deney ve gözlem yapılması gerekir. Çünkü bilimsel bilginin test edilebilir olma özelliği vardır ve

diğer bilim insanları tarafından da eleştirilebilmesi için deney ve gözlem yapılarak bilimsel bilgi kanıtlanmaya gidilir. Pasteur‟un çalışması ve sonuçları diğer görüşler arasında tercih edilebilmesinin sebebi; Pasteur‟un problemin çözümü için doğru bir kontrollü deney düzeneği kurmuştur. Olası yanlışlara deney düzeneği müsaade etmemiştir. Sonuçları bilimsel bilginin mantıksal ilkesine de uygundur. Gözleminden de doğru çıkarımlar oluşturduğundan tercih edilen görüş olmuştur. Bir bilimsel bilginin deneysel verilerle uyum düzeyi ile bilimsel bilginin ilgili bilim camiasın da geçerlilik kazanmasında doğru orantılı bir ilişki vardır. Parçadan da anlaşıldığı gibi Pasteur deney düzeneğini doğru bir şekilde kurdu. Gerekli şartları sağladı sonra deneyinden deneysel verileri oluşturdu. Pasteur un ortaya attığı bilimsel bilgi bilim camiasında geçerlilik kazanmış oldu. Bilim camiasında bilimsel bilginin geçerlilik kazanmasında bilimsel bilgiyi oluştururken doğru deney ve gözlem yapılmasına doğru çıkarımda bulunulmasına deneysel verileri oldukça manipüle etmeden oluşturulmasına bağlıdır.

(Kısa hikâye 8, soru 2, A83)

K-55: Bilimsel bilginin geçerlilik kazanması için kontrollü deneylerle denenmesi gereklidir. Tekrarlanabilir olmalıdır. Tekrar tekrar denendiğinde aynı sonuç elde edilebilir olmalıdır. Bilimsel bilgiye ulaşırken yapılan deneylerde hataların en aza indirgenmesi hata olmaması gerekir. Pasteur‟un çalışması da diğer iki çalışmada eksik olan veya sonuç için hata kaynağı olabilecek olanlar tespit edilip gerçekleştirildiği için tercih edilmiştir.

Bilimsel bilginin deneysel verilerle uyum düzeyi ile bilimsel bilginin ilgili bilim camiası arasında geçerlilik kazanması arasında bilimsel bilgiye ulaşırken aranan istenen özelliklerin yapılan deneylerde bulunması ve daha sonra ulaşılan bilgilerin kabul edilebilir olması gibi bir ilişki vardır. (Kısa hikâye 8, soru 2, A84)

K-78: Bilim insanları canlı şeylerin ölü şeylerden değil kendi türlerinde olan diğer canlı şeylerden geldikleri konusunda uzlaşmaktadırlar. Bazı canlılar kendi başlarına yavru üretebilirler. Bir solucan ortadan bölünerek başka bir solucan üretebilir. Bilimsel bilginin bilim camiasında geçerlilik kazanması için deney ve gözlemlerle test edilebilir olması gerekir. Yani olgusallık özelliğini taşıması gerekir. Bilimsel bilginin geçerli olması için yani olgu ve olayları açıklama gücüne sahip olmalıdır. Bilimsel bilgiler kendi içerisinde çelişkiye düşmemeli birbiri içerisinde tutarlı olmalıdır. Yani mantıksal olarak geçerli olmalıdır. Pasteur „un çalışmasının kabul edilmesinin nedeni deney ve gözlemlerle tam olarak kanıtlamasıdır. Mantıksal olarak birbiri içerisinde sonuçlarının tutarlı olmadığı yaptığı deneyde insanların akıllarında kalan bütün şüpheleri açıklamış ve ispatlamıştır.

Bilimsel verilerle deneysel sonuçlar birbirleriyle tutarlı olmalıdır. Mantıksal olarak tutarlı olmayan bilim insanları tarafından kabul edilmez. (Kısa hikâye 8, soru 2, A85)

K-17: Bu bilimsel bilginin inandırıcı ve mantığa uygun olması gerekir. Geride soru işareti bırakmamalıdır. Yani kanıtlanabilir olması herkesçe kabul edilmesi o bilgiyi geçerli kılar. Burada da yapılan deneylerle sunulan bilimsel bilgiler kanıtlanmaya dolayısı ile geçerli kılınmaya çalışılmış. Çünkü Pasteur diğer bilim insanları gibi deneyinde bütün dış etkenleri kullanmamış. Pasteur diğer bilim insanları gibi bir deney yapmış sadece incelemek istediği konudaki etkenleri kullanmış. Bunun içinde kıvrımlı bir tüp kullanmış. Böylece deneyinde ki diğer değişkenler saf dışı edilerek kontrol altına alınmış dolayısı ile doğru sonuca ulaşılmıştır. Zaten bu deneyde bütün değişkenleri buradan incelemek imkânsızdır.

Bir bilimsel bilgi yapıldığı deneyle ne kadar örtüşüyorsa sonuçları bilim camiasında da o kadar geçerlidir. Yani ne kadar uyumlu ise o kadar geçerlidir. Çünkü kanıtlaması, bu deneyle oluyor ve akılda soru bırakmaması gerekiyor. (Kısa hikâye 8, soru 2, A86)

Yukarıdaki soruya verilen cevaplardan öğretmen adaylarının bir bilimsel bilginin tercih edilmesinde ve toplumda uzun süre geçerli olmasında dayandığı olgusal verilerin büyük öneme sahip olduğunun vurgulandığı görülmüĢtür. Bilimsel bilgilerin geçerliliği ile deneysel verilerin uyumu arasında olması gereken iliĢki güçlü bir Ģekilde dile getirilmiĢtir.

Bilimin test edilebilirlik boyutuna ait görüĢleri ortaya çıkarmak için altıncı, yedinci, sekizinci kısa hikâyede toplam üç soru sorulmuĢtur. Bu soruların cevaplarından elde edilen bulgular birlikte değerlendirildiğinde öğretmen adaylarının birçoğunun bilimsel bilgilerin tercih edilmesinde ve toplumda geçerlilik kazanmasında olgusal gözlemlere ve deneylere dayandırılması gerektiğine inanmakta oldukları görülmüĢtür. Öğretmen adaylarının birçoğu tarafından bilimsel bilgilerin geçerliliği ile deneysel verilerin uyumu arasındaki iliĢki güçlü bir Ģekilde dile getirilmiĢtir. Ayrıca deneylerin bilimsel çalıĢmanın tekrarlanabilirliği için yapılması gerektiği öğretmen adayları tarafından sıklıkla dile getirilmiĢtir. Bazı öğretmen adaylarının (bkz. K-78, Kısa hikâye 7, soru 2) deneylerin bilimsel bilgilerin en temel elde edilme yöntemi olduğu Ģeklindeki kavram yanılgısına sahip oldukları görülmüĢtür. Deneylerin bilimsel çalıĢmalardaki iĢlevinin gözlemleri açıklamak olduğunu söyleyen öğretmen adayları da mevcuttur.

Kısa hikâyelerin bir değerlendirme aracı olarak kullanılması hakkında farklı kısa hikâyeler içerisinde farklı kelimelerle ifadelendirilmiĢ benzer sorulara öğretmen adaylarının görüĢlerini tutarlı ve detaylı bir Ģekilde ortaya koyabildikleri söylenebilir. Bu durum kısa hikâyelerin bilimin test edilebilirlik boyutuna ait görüĢleri ortaya çıkarabilmesi açısından olumlu bir sonuç olarak görülmektedir. Bu bulgudan hareketle kısa hikâyelerin bilimin test edilebilirlik boyutuna ait görüĢleri ortaya koymada güvenilir olduğu söylenebilir.

Bilimin test edilebilirlik boyutuna ait BBDÖ verilerine göre (bkz. Tablo 4. 3) öğretmen adaylarının tamamına yakını bilimsel bilgilerin tamamının gözlem ve deneylere dayanması gerekliliğini, deney sonuçlarının tutarlılığını ve

tekrarlanabilirliğini kabul ettikleri söylenebilir. Benzer sonuçlara kısa hikâyelerden elde edilen bulgulardan da ulaĢmak mümkündür. Ancak bu tabloda özellikle on ikinci önerme de katılımcıların beĢte birinin kararsız kalmıĢ oldukları da göz önünde bulundurulmalıdır. Kararsız kalan bu katılımcıların bilimsel bilginin toplum incelemesine açık olması ve toplum tarafından kabul edilmesi noktasında kısa hikâyelerde görüĢlerini açık bir Ģekilde ortaya koyabildikleri görülmüĢtür. Toplum tarafından tercih edilme ve toplumda geçerli olmayla ilgili kısa hikâyedeki sorulara öğretmen adaylarının detaylı ve tutarlı bir Ģekilde cevap vermiĢ olması kısa hikâyelerin ölçme güvenirliği açısından olumlu bir durumdur.

4.2.3. Yaratıcılıkla ilgili birinci, onuncu, on ikinci kısa hikâyeden elde edilen nitel bulgular

Birinci kısa hikâyenin 3. sorusu öğretmen adaylarının kültürün ve sosyal çevrenin bilim üzerine olan etkisine iliĢkin görüĢlerini ortaya çıkarmak için sorulmuĢtur. AĢağıda bu soruya öğretmen adaylarının vermiĢ olduğu cevaplardan yapılan alıntılar sıralanmıĢtır.

SORU 3: Sizce Batlamyus’un, hazırladığı açıklayıcı tablo (yedinci paragrafta), parçanın genelinde öne sürdüğü düĢünceler ve açıklamalar sadece kendi zihninin ürettiği öğelerden mi oluĢmaktadır? Bilimsel açıklamaları (teori, hipotez, yasa gibi) üretmede bilim insanlarının hangi özellikleri ön plana çıkar? (Kısa hikâye 1, soru 3)

K-57: Evet. O zaman belli yasalar ve teoriler olmadığından Batlamyus çevresindeki

bilimsel olayları kendi zihninde ürettiği düşüncelerle açıklamaya çalışmıştır. Bilimsel düşünce üretmek için bir bilim adamı öncelikle meraklı olmalıdır. Çevresinde meydana gelen olayların nasıl gerçekleştiğini, benzer şekilde başka olaylar olup olmadığını merak etmelidir. Sabırlı olmalıdır. Düşündüğü şeylerin hemen açıklanmasını beklememelidir. Bunun için araştırmalar gözlemler yapmalıdır. Araştırmacı olmalıdır. Gözlemci olmalıdır. (Kısa hikâye 1, soru 3, A87)

K-74: Bilimsel açıklamalarda bilim insanları objektiftirler, fakat bilim insanı yaşadığı

çevreden, kültürden, inandıklarından, hayallerinden etkilenir. Batlamyus‟ta yaptığı çalışmalarda bunlardan etkilenmiştir. (Kısa hikâye 1, soru 3, A88)

K-49: Bilimde her ne kadar objektiflik var gibi görünse de subjektiflikte bulunur.

Subjektifliği bilim adamları öznellik ve ilginç fikirler olması açısından kullanabilirler ancak kanıtlarla bilimsel düşüncelerini desteklerken kendi fikir ve düşüncelerinden çok daha bilimsel, güvenilir kaynaklara dayandırmalıdır. Bunları yaparken de bilim adamının meraklı, araştırmacı olması gerekir. (Kısa hikâye 1, soru 3, A89)

K-26: Sonuçta Batlamyus evreni sadece kendi bulunduğu noktadan gözleyebilmekte.

adamlarının yaratıcılıklarıyla, ayrıntıları fark edebilme ve yorumlarıyla başlar. (Kısa

hikâye 1, soru 3, A90)

K-30: Bana göre Batlamyus‟un tablosu, sadece kendi zihninin ürettiği öğelerden

oluşmaz. Diğer bilim insanlarının da görüşlerini dikkate almıştır. Bilimsel açıklamaları üretmede bilim insanlarının araştırmacı, gözlemci, paylaşımcı, sabırlı, meraklı olma, test edebilme gibi özellikleri ön plana çıkar. (Kısa hikâye 1, soru 3, A91)

K-21: Elbette sadece kendi zihninin ürettiği bilgiler değildir. O dönemde yaşayan bilim

insanları fikir alışverişinde bulunuyor ve en önemlisi de gözlem yapıyorlar. Bilim insanları objektif, gözlemci, kararlı, deney yapmaları gibi özellikleri olmalıdır. (Kısa

hikâye 1, soru 3, A92)

K-36: Deneylerle destekleyerek, yaratıcılığını kullanılmıştır. Yaratıcılık rolü ön plana

çıkar, deneylerle test eder, farklı kültürlerden sosyal ortamlardan etkilenir, tek bir bilimsel metod kullanamaz. (Kısa hikâye 1, soru 3, A93)

K-72: Sadece kendi zihinlerindekiler değil, o zamana kadar yapılan çalışmaları, öne

sürülen fikirleri de değerlendirmiş; bilgiler topluluğuyla çerçeve oluşturmuştur. Bilimsel açıklamalarda bilim insanlarının hayal gücünün geniş olması, bir konu hakkında doğru bilgiye ulaşmak için çaba harcaması, ulaştığı bilgiyi gözleme aktarabilmesi özellikleri ön plana çıkar. (Kısa hikâye 1, soru 3, A94)

Birinci kısa hikâyenin 3. sorusuna verilen cevapların analizi sonucunda öğretmen adaylarının kültürün ve sosyal çevrenin bilimi etkilemesi noktasında tam bir görüĢ birliği içinde olmadıkları görülmüĢtür. K-72, K-36, K-74 gibi cevap veren öğretmen adayları kültürün ve sosyal çevrenin bilimi etkileyebileceğini belirtmiĢlerdir. Bunun tersine K-26 ve K-57 bilim insanlarının bilimsel bilgileri üretirken sadece kendi zihinlerinden ürettikleri bilgilerden yararlandıklarını ifade etmiĢlerdir. Ayrıca K-57 Batlamyus‟un o dönemde sadece kendi zihinsel ürünleriyle hareket etmek zorunda olduğunu çünkü onun yaĢadığı dönemde yeterince bilimsel yasa ya da teori olmadığını belirtmiĢtir. Bununla birlikte öğretmen adaylarının tamamına yakını bilimsel bilgilerin oluĢturulmasında bilim insanlarının yaratıcılık, hayal gücü, sezgi gibi özelliklerin önemli rol oynadığını vurguladıkları görülmüĢtür.

Onuncu kısa hikâyenin 2.-5.-6. sorusu, öğretmen adaylarının bilimin yaratıcılık boyutuna ait görüĢlerini ortaya çıkarmak için sorulmuĢtur. Bütün bu sorulara verilen cevaplar birlikte değerlendirilerek analiz edilmiĢtir. AĢağıda öğretmen adaylarının vermiĢ oldukları cevaplardan yapılan alıntılar sunulmuĢtur.

SORU 2: Galileo ıĢığın hızına iliĢkin görüĢünü hangi nesnelere benzetme yaparak oluĢturmuĢtur, her zaman böyle analojiler kullanırlar mı? Bilim insanları bir olayla ya da problemle ilgili teoriyi, yasayı, hipotezi nasıl oluĢtururlar? Bu süreçte bilim insanın hangi özellikleri sizce daha etkili olur? Kısaca açıklayınız. (Kısa hikâye 10, soru 2)

K-2: Galileo ışığın hızına ilişkin görüşünü fenerle birkaç mil uzakta ki dağa çıkan

insanları gezegenlere, gökyüzünde ışık yayan cisimlere benzetir. Bazı durumlarda böyle analojiler kullanılır. Bilim insanları karşılaştıkları soru ve problem karşısında olguları gruplandırıp konularıyla ilgili olguları seçip, aralarındaki ilişkiyi ve eski yapılan çalışmaları belirledikten sonra bu problem veya sorunun açıklaması olabileceğini düşündükleri teori, hipotez, yasayı oluştururlar. Yaptıkları gözlemlerden yola çıkarak çeşitli çıkarımda bulunurlar. Bunları da deneylere dayandırırlar. Bilim insanı; meraklıdır, araştırmacıdır, sabırlıdır, yaratıcıdır, ilişkileri iyi kurar. Burada Römer bulduğu 22 dk.lık farkın nedeni merak etmiş, araştırmış ve Güneş etrafındaki