• Sonuç bulunamadı

4.2 Kısa Hikâyeler Yöntemiyle (KHY) Elde Edilen Bulgular

4.2.1. GeliĢimsellikle ilgili kısa hikâyelerden elde edilen nitel bulgular

4.2.1.1 GeliĢimsellikle ilgili birinci, ikinci, üçüncü kısa hikâyeden elde edilen

Birinci ve üçüncü kısa hikâyenin ilk soruları öğretmen adaylarının bilimsel bilgi türlerini (olgu, hipotez, kanun, teori) bilip bilmediklerini ve bunlar arasındaki iliĢkileri nasıl tanımladıklarını ortaya koymayı amaçlayan aynı ifadelerle yazılmıĢ bir sorudur. Bu sorulara verilen cevaplar birlikte değerlendirilerek analiz edilmiĢlerdir.

Yapılan analiz sonucunda öğretmen adaylarının büyük bir bölümü bilimsel bilgi türlerini tam olarak metin içerisinden seçip ortaya koyamadıkları ve bunların birbiriyle olan iliĢkilerini açık bir Ģekilde belirtemedikleri görülmüĢtür. AĢağıda öğretmen adaylarının cevaplarından bu görüĢleri destekleyen bazı alıntılara yer verilmiĢtir.

SORU 1: Yukarıda verilen parçayı dikkatlice okuyunuz. Parça içerisinde hiç olgu, genelleme, hipotez, bilimsel yasa ya da teori var mıdır?

A-) Varsa bunlarla ilgili örnekleri metin içerisinden alıntılar yaparak gösteriniz.(Örneğin seçtiğiniz bir cümlenin neden bir teori olduğunu ya da bilimsel yasa olduğunu düĢündüğünüzü açıklayınız.)

B-) Yoksa neden bu parçada hiç bu bilgi türlerinin (olgu, genelleme, hipotez, teori, yasa ) olmadığını düĢündüğünüzü açıklayınız. (Kısa hikaye 1 ve kısa hikaye 3‟te Soru 1)

K-57: A) Vardır. Parça içerisinde hipotez, genelleme, olgu, teori vardır. “…Bir taş

parçasını elinizden bırakırsanız havada süzülerek yükselmez, Dünya‟ya düşer…” ifadesi bir hipotezdir. (Kısa hikaye 1, Soru 1, A1)

K-57 gibi cevaplar öğretmen adaylarının genelde kolaycı bir yaklaĢımla seçtikleri metin parçalarına neden hipotez ya da kanun dediklerini belirtmemiĢlerdir. Gerekçesi olmayan bu cevaplarda da genelde de yanlıĢ ifadelerin ya da cümlelerin örnek olarak sunulduğu görülmüĢtür.

K- 30: Parçada geçen “..Gökyüzüne bakarken kendinize “yukarıdaki şu nesneler ne

acaba? Ne kadar uzaktalar? Ne büyüklükteler? Dönüyorlar mı yoksa duruyorlar mı?” soru cümlelerinin kullanılması olguyu betimleyen olgu cümleleridir. Bu soruların ardından sorulan: “..Bütün bunların arasında benim yerim ne?” sorusu da hipotezi temsil eder.

Batlamyus Dünyadaki nesnelerle gökyüzündeki nesnelerin aynı kuralı izledikleri sonucunu çıkarmıştır. Bu da bilimsel bir teoridir. Fakat parçada bilimsel bir yasa yoktur. (Kısa hikaye 1, Soru 1, A2)

K- 30 “…Ya güneş ve gezegenler Dünya çevresinde dönmüyorlarsa? Ya gezegenler ve

dünya Güneş çevresinde dönüyorlarsa?...” soru cümleleri birer olgudur. Parçada hiç hipotez yoktur. Bilimsel yasa var. Koperni‟ğin çalışması kanıtlanmış. Bilimsel teori var.

A) Bilimsel yasa şöyle var. Koperni‟ğin ölümünden sonra bilim insanları yeni keşfedilmiş teleskoplarını alarak gökyüzüne bakıp Koperni‟ğin çalışmalarının doğruluğunu ispatladılar. Bu bir bilimsel yasadır. Çünkü doğruluğu ispatlanmış bir teori=yasa‟dır.

B) Hipotez yok. Çünkü bilimsel bir araştırma söz konusu değil. Sadece ortaya atılmış bir teori var. O da ispatlanmış ve yasa olmuş. Hipotez aşaması hipotez aşaması çoktan geçilmiş (Kısa hikaye 3, Soru 1, A3)

K- 21: “…Dünyanın evrenin merkezinde olduğunu ve her şeyin Dünya‟nın çevresinde

döndüğünü düşünüyordu…” cümlesi bir hipotezdir, çünkü o zamanki bilim insanları için geçici bir çözüm yoludur.

İnsanlar böyle düşündükten sonra gözlemler yapmaya başlamışlar. Hipotezlerini gözlemlere dayandırarak bir teori oluşturmuşlardır.

“…Bir taş parçasını elinizden bırakırsanız havada süzülerek yükselmez, Dünya‟ya düşer…” cümlesi bir hipotezdir. Bilim insanı bunu gözlemlemiş ve hipotezini doğrulamış.

“…Taşın hareketi Dünya merkezli olduğuna göre gökyüzündeki nesnelerin hareketleri de Dünya merkezli olmalıydı…” cümlesi yapılan gözlemler sonucunda bir kanun oluşturmuştur. Gözlenen olaylar ilişkilendirerek bir sonuca varılmıştır. (Kısa hikaye 1,

Soru 1, A4)

K-30 ve K-21 gibi cevaplar yine öğretmen adaylarının sıklıkla dile getirdiği görüĢlere örnek teĢkil etmektedir. Bu tür cevapları yazan öğretmen adaylarının hem bilimsel bilgi türlerinin tanımını bilemedikleri hem de bunlara örnek olabilecek cümle ve ifadeleri metin içerisinden seçemedikleri gözlenmiĢtir. Ayrıca K-30‟un farklı kısa hikayelerdeki benzer sorulara benzer Ģekilde cevap vermesi kısa hikayelerin ölçme güvenirliği açısından olumlu bir durum olarak kabul edilebilir.

K-36: Birçok olgu vardır. “…Bu yuvarlak birden batar gözden kaybolur ve ışık saçan

binlerce noktacık görünmeye başlar…” olgudur çünkü bir olayın gerçekleşmesi söz konusudur. Yasanın şu cümle olabileceğini düşünüyorum:

“…Dünyanın evrenin merkezinde olduğunu ve her şeyin Dünya‟nın çevresinde dönüyormuş gibi gözüküyordu…”.yasadır çünkü iki olgu arasındaki ilişkiyi inceliyor. Bir durumun olması için diğer bir durumun varlığı şarttır(gözlemler sonucunda). Teoriye örnek olarak ta şu verilebilir:

“…Güneş doğudan doğup tepemizden geçip batıdan batarken o Dünyanın çevresinde dönüyormuş gibi görünüyordu. Dünya ise size ayaklarınızın altında kıpırdanıp dönüyormuş gibi gelmiyor…” cümlesi bir teori olduğunu düşünüyorum. Çünkü kanun sadece iki doğal olgu arasındaki ilişkileri betimler, açıklar yani sadece resmini çeker ve bırakır. Fakat teori ise bu olgunun neden böyle gerçekleştiğine dair sonuç çıkarımlarıdır.

“…Bir taş parçasını elinizden bırakırsanız havada süzülerek yükselmez, Dünya‟ya düşer…” cümlesi de bence bir yasa olarak kabul edilebilinir.

B) Hipoteze rastlamadım. Çünkü hipotez: doğal bir olgunun denemeden(gözlem yapılmadan) ortaya atılan dar kapsamlı kuram veya teorilerdir (Kısa hikaye 1, Soru 1,

K-36: “…Kopernik in ileri sürdüğü gibi Dünyanın Güneş çevresinde döndüğünü

biliyoruz. Ama biz Kopernik‟in bilmediği bir şey daha biliyoruz.-Bizim görkemli güneşimiz de evrenin merkezi değil;…” ve “…Biz hala evreni gezegenlerden ve yıldızlardan oluşan, yerçekimi denilen bir kuvvetin etkisiyle hareket eden bir düzen olarak görüyoruz…” ifadeleri bir yasadır. Çünkü, yasalar bize sadece olguları anlatıyor nedenlerini neden böyle gerçekleştiğini anlatmıyor. Olgular arasındaki ilişkiyi görmekteyiz sadece.

“…Güneş her ne kadar hareket ediyor gibi görünüyorsa da (doğma ve batma olayı), hareketsiz de olabilirdi ve belki de asıl hareket eden Dünya‟ydı. Başka bir değişle güneş alçalıyor gibi göründüğünde belki de dünya yükseliyordu!...” ifadesi hipoteze örnektir. Çünkü hipotez gözlem yapılmadan ortaya atılan dar kapsamlı teori veya kuramdır. Yani bir nevi varsayımdır. Teori bulamadım çünkü olgular arasındaki ilişkileri nedenleriyle açıklayan, betimleyen bir cümle bulamadım (Kısa hikaye 3, Soru 1, A6)

K-36 vb Ģekilde cevap veren öğretmen adayları bilimsel bilgi türlerinin tanımlarını bilmekle birlikte metin içerisinde buna uygun örnekleri seçmekte yetersiz kaldıkları görülmüĢtür. Ayrıca K-36‟nın hem birinci kısa hikayede hem de üçüncü kısa hikayede benzer sorulara benzer cevaplar verdiği görülmüĢtür. Metin içerikleri birbirinden tam anlamıyla kopuk olmasa da farklı kısa hikâyelerde K- 36‟nın benzer sorulara benzer kavramlarla ve benzer yaklaĢımlarla cevap vermiĢ olması kısa hikâyelerin ölçme güvenirliği açısından olumlu bir durum olarak kabul edilebilir.

K-26: “Hiç gökyüzüne bakıp korkuyla çığlık attığınız olur mu? Her baktığımızda başka bir yerde olan büyük sarı bir yuvarlak var yukarıda. Bu yuvarlak birden batar gözden kaybolur ve ışık saçan binlerce noktacık görünmeye başlar…” cümlesinde anlatıldığı gibi güneşin doğup batması, yıldızların geceleri görünmeye başlamaları birer olgudur. “…Dünyanın evrenin merkezinde olduğunu ve her şeyin Dünya‟nın çevresinde döndüğünü düşünüyordu…” cümlesi ise bence bir hipotezdir. Çünkü henüz ilişkilerin açıklanmaması, teorilerle bu kapsamın geliştirilememesi yani sadece gökyüzüne bakarak olguları anlamlı bir bütün halinde dile getirilmiş. Bir nevi görüş belirtilmiş. Batlamyus‟un taş deneyi hipotezini desteklediği için bence bir teori olarak ta sayılabilir.

B) Bence bilimsel yasa ya da kanun yoktur. Çünkü hipotezini kesin kanıtlarla, teorilerle destekleyip genişletememiştir. (Kısa hikâye 1, Soru 1, A7)

K-26: Parçada işaretlediğim gibi (Örn: güneşin doğması, batması vb.) olaylar birer

olgudur. Çünkü olgu herhangi bir müdahalemiz olmadan gerçekleşen gözlemleyebildiğimiz olaylardır.

“…Ya güneş ve gezegenler Dünya çevresinde dönmüyorlarsa? Ya gezegenler ve dünya Güneş çevresinde dönüyorlarsa?...” ifadesi bence Kopernik‟in hipotezidir.

“…teleskoplarını gökyüzüne çevirip Kopernik‟in ileri sürdüğü düşüncenin doğru olduğunu kanıtladılar…” bence bu cümle teoridir. Çünkü bir düşünceyi kanıtlamak(desteklemek) için deneyler yapılmıştır.

“…Dünyanın Güneş çevresinde döndüğünü biliyoruz…” burada da bir bilimsel yasa vardır. Çünkü deney ve gözlemlerle ispat edilmiş ve herkes tarafından doğruluğu kabul edilmiş aksi ispatlanamamıştır. (Kısa hikâye 3, Soru 1, A8)

K-26 gibi cevaplara sahip olan öğretmen adayları bilimin doğasıyla ilgili bir kavram yanılgısına sahip oldukları söylenebilir. Bu kavram yanılgısına göre hipotezler zamanla geliĢtirilerek teoriye; teorilerde yine zamanla bir bilimsel yasaya dönüĢür. Bilimsel yasalar böyle düĢünen kiĢiler için doğruluğu kesin ve mutlak bir biçimde kanıtlanmıĢ ve bilimsel bilginin gelebileceği son nokta olarak görülmektedir. Oysa ileri de geliĢimsellikle ilgili diğer bulgulara yer verildiğinde öğretmen adayları bütün bilimsel bilgilerin değiĢebileceğini kabul etmektedirler. Ayrıca K-26‟nın hem birinci kısa hikâyede hem de üçüncü kısa hikâyede benzer sorulara benzer cevaplar verdiği görülmüĢtür. Metin içerikleri birbirinden tam anlamıyla kopuk olmasa da farklı kısa hikâyelerde K- 26‟nın benzer sorulara benzer kavram yanılgılarıyla cevap vermiĢ olması kısa hikâyelerin ölçme güvenirliği açısından olumlu bir durum olarak kabul edilebilir.

Ancak sıralanan bu örneklerin yanı sıra azda olsa doğru sayılabilecek örneklere de rastlanmıĢtır. Örneğin K- 49‟un cevabı olgu, hipotez ve teoriyi doğru anladığını ve bunlara uygun ifadeleri seçebildiğini göstermektedir. AĢağıda K- 49‟un bu soruya vermiĢ olduğu cevaptan yapılan alıntı verilmiĢtir.

K-49: Olguya örnek verecek olursak Batlamyus‟un yaptığı deneyde bir taşı bırakmak ve taşın dünyaya düşmesi, güneşin doğudan doğup batıdan batmasıdır.

Hipotez ise; Batlamyus‟a göre dünya-merkezli evrenin nasıl çalıştığının ayrıntılı tablosunu geliştirdi ve bunu destekleyici bilimsel düşünceler öne sürüldü. Burada öne sürdüğü düşünceler yani probleme sunulan geçici öneriler hipotezdir.

Hipotez bir taşı bırakmak ve havada süzülmeyip dünyaya düşmesidir. Yani Batlamyus‟a göre Güneşin, Ayın, gezegenlerin ve yıldızların havada süzülüp dünyadan uzaklaşmamalıdır.

Teori olarak ta taşın hareketi dünya merkezli olduğuna göre gökteki nesnelerin hareketleri de dünya merkezlidir. (Kısa hikâye 1, Soru 1, A9)

Sonuç olarak birinci ve üçüncü kısa hikâyenin 1.sorusu bilimsel bilgi türlerinin tanımlanması ve aralarındaki iliĢkileri ortaya çıkarmaya imkân sağlayan sorulardır. Bu sorulara verilen cevaplara ait bulgular incelendiğinde kısa hikâyelerin öğretmen adaylarının geliĢimsellikle ilgili düĢüncelerini istikrarlı bir Ģekilde ortaya koymaya imkân sağladığı söylenebilir. Metin içerikleri birbirinden tam anlamıyla kopuk olmasa da farklı kısa hikâyelerde öğretmen adaylarının benzer sorulara önceki cevaplarıyla

paralel cevaplar vermiĢ olması kısa hikâyelerin ölçme güvenirliği açısından olumlu bir durum olarak kabul edilebilir.

Birinci kısa hikâyenin 4.sorusu ve üçüncü kısa hikâyenin 5. sorusu bilimin geliĢimsellik boyutuyla ilgili karakteristik özellikleri ortaya koymaya imkân sağlayan sorulardır. Bu sorulara verilen cevaplar birlikte değerlendirilerek analiz edilmiĢlerdir. Bu soruların cevaplarından elde edilen bulgulara göre öğretmen adaylarının büyük bir çoğunluğu bilimin birikimli bir Ģekilde ve basamak basamak geliĢtiğine inanmaktalar. Çok az bir bölümü ise bilimin zaman zaman kesintilerle (devrimlerle) ilerleyebildiğini ortaya koymaktadır. AĢağıda soru 4 ve soru 5 için öğretmen adaylarının cevaplarından bu görüĢleri destekleyen bazı alıntılara yer verilmiĢtir.

SORU 4: Batlamyus’un bilimsel çalıĢmalar açısından en büyük Ģansı neydi? Bilim insanları neden çalıĢmalarını baĢka bilim insanlarına da açmak zorundalar? Böylesine bir iletiĢim ortamı içinde olmak bilimin geliĢimini nasıl etkiler? (Kısa hikâye 1, soru 4)

K-57: Batlamyus‟un en büyük şansı doğru yerde olmaktı. Çünkü o dönemin önemli

bilim adamlarının çalışma yapmak için geldiği yer olan İskenderiye‟deydi. Bu ona, çalışmalarını yapmak için büyük bir avantaj sağlıyordu. Bilim insanları çalışmalarını bilim insanlarına açmak zorundalar. Bunun çeşitli nedenleri var.

1. Bilim kimsenin tekelinde değildir. Yani kimse herhangi bir konuyu ya da bilgiye kendisininmiş gibi davranamaz. Diğer insanlarla paylaşmak zorundadır. Bunun bilime çok büyük katkısı vardır.

2. Bilim birikimli olarak ilerler. Yani bir önceki dönemdeki bilim insanlarının çalışmalarından bir sonraki dönemdeki bilim insanları faydalanır. Yeni bilgiler onlar üzerine inşa edilir. Bilim insanları bunun gibi nedenlerden dolayı bilimsel çalışmalarını paylaşmalıdır. (Kısa hikâye 1, soru 4, A10)

K- 49: Zaten bilim insanları birbirleriyle paylaşmazlarsa bilgiler eksik kalır. Tarihte de

bu böyledir. Bilim adamlarının bulduğu birçok icadın altında başka bilim insanları yatar. Bilim insanlarını yaptıklarının üzerine diğer bilim insanları bir şeyler eklerler. Bilim böylece ilerler. (Kısa hikâye 1, soru 4, A11)

K- 57 ve K- 49 gibi cevaplar öğretmen adaylarının çok sıklıkla baĢvurduğu cevaplara örnek gösterilebilir. Bu Ģekilde düĢünen öğretmen adaylarına göre bilim birikimsel bir süreç içerisinde basamak basamak geliĢmektedir. Ayrıca bu cevaplara paralel olmakla birlikte çok küçük farklarla bilimin geliĢimsellik boyutuna iliĢkin farklı cevaplar veren öğretmen adayları olduğunu da söylemek gerekir. Bu cevaplara örnek olarak aĢağıda ki öğretmen adayları verilebilir.

K- 72: Batlamyus‟un en büyük şansı bilime yönelmiş bir toplumda doğru zamanda

bulunmaktır. Bilim adamları bilgilerini paylaşmak zorunda, çünkü bilginin kabul edilmesi çoğunluğa bağlıdır. Diğer bilim adamları da bulunan bilgi üzerinde çalışır ve doğruluğunu tespit etmek için çalışmalar yapar. Bilginin doğruluğu ya da yanlışlığı birçok deneyden sonra ortaya çıkar. Böyle etkileşimli bir ortamda bulunmak, sorulara cevap aranırken yeni soruların ortaya çıkmasını, yeni çalışmaların yapılmasını ve bilimin ilerlemesini sağlar. (Kısa hikâye 1, soru 4, A12)

K- 30: Batlamyus‟un bilimsel çalışmalar açısından en büyük şansı; o dönemin bütün

bilim adamlarının çalışmasını yaptığı İskenderiye de olmasıydı. Bilim insanları çalışmalarını başka bilim insanlarına açmak zorundalar. Çünkü ellerindeki çalışma diğer bilim adamlarının teorileriyle örtüşmeyebilir ya da örtüşebilir. Dolayısıyla da çalışma ya terk edilir ya da geliştirilir. Böylesine bir iletişim ortamı içinde olmak bilimin gelişimini bana göre her türlü olumlu yönde etkiler. Bir bilim adamının yanlışı diğer bilim adamları tarafından doğrulanabilir. Birbirleri ile ilişkilerini geliştirerek birlikte çalışmaya güdülenir ve daha sağlam verilere dayanan bilimsel çalışmalar geliştirilebilir. (Kısa hikâye 1, soru 4, A13)

K-72 ve K-30 gibi düĢünen öğretmen adayları bilimin geliĢiminde bilim insanları arasındaki etkileĢim ve sürekli sorgulama durumunun önemli olduğunu vurgulamaktadırlar.

Bilimin geliĢimsellik boyutunda önemli bir rol oynayan bilim insanlarının yaratıcılık ve hayal gücü gibi özelliklerine atıfta bulunan cevaplar da yine az sayıda öğretmen adayı tarafından dile getirilmiĢtir. Bu cevaplara örnek olarak aĢağıda ki öğretmen adayları verilebilir.

K-26: Bilimin geliştiği ve bilimsel çalışmaların desteklendiği bir yerde olması

Batlamyus‟un bir şansı olabilir. Tarihte yaptığı bilimsel çalışmaları yüzünden öldürülen pek çok insan biliyoruz. Bilim genellenebilir olmalı, yani yorumlara açık olmalıdır. Farklı bilim adamlarının farklı bakış açıları vardır ve bu da bilimin gelişmesini, eksikliklerinin giderilmesini sağlar. (Kısa hikâye 1, soru 4, A14)

K-36: En büyük şansı doğru zamanda doğru yerde olmasıydı. Bilim için tek çalışma şart değildir. Yaratıcılık grup halinde daha da kendini gösterir. Bu iletişim ortamı bilim adamlarının çalışma ve fikirlerini paylaşmak için çok önemlidir. (Kısa hikâye 1, soru 4,

A15)

K-21: Batlamyus‟un en büyük şansı doğru zamanda ve doğru yerde olmasıdır. O dönemin bütün ünlü bilim adamlarının çalışmak ve fikirlerini paylaşmak için geldikleri yerde bir arada olmaları bilim insanları için büyük şanstır.

Her bilim insanının çalışma yaparken tıkandığı noktalar vardır. Bu tıkandıkları noktaları gidermek için onu anlayabilecek insanlarla fikir alış verişinde bulunur

K-26, K-36 ve K-21 gibi cevap veren öğretmen adayları bilim insanlarının farklı bakıĢ açılarına, yaratıcılıklarına, hayal gücü gibi özellilerine dikkat çekerek bunların bilimin tıkandığı noktalarda onun geliĢimi için önemli olduğunu vurgulamaktadırlar.

SORU 5: Parçanın son üç paragrafını tekrar okuyunuz. Bu paragraflara göre bilim nasıl geliĢmektedir, nasıl ilerlemektedir? Parçadan örnekler sunarak açıklayınız. (Kısa hikâye 3, soru 5)

K-36: Bilim durağan değildir, gelişme ve değişime açıktır. Yeni bilgiler eklenerek

değiştirilebilir, test edilebilir. Sonuçta basamak basamak ilerler. (Kısa hikâye 3, soru 5,

A17)

K-49: Bilim sürekli yenilenerek, gelişerek, değişebilen bilgiler yığınıdır. Batlamyus‟un

fikirleri o dönemde kabul edilmiştir ve insanlara doğru gelmiştir daha sonraları Batlamyus‟un bilgilerinden yararlanan Kopernik kendi araştırmış ve Batlamuys‟un yanlışlarını fark etmiştir. Bir süre kabul edilmezse de gelişen teknoloji sayesinde Kopernik‟in düşünceleri benimsenmiştir. Ancak biz bilimin ilerlemesi ve araştırmaların artmasıyla görüyoruz ki Kopernik‟in düşüncelerinde de yanlışlıklar vardır. Ve bugün kabul gören evren görüşleri ortaya çıkar. Kim bilir yıllar sonra bilim çok daha ilerler ve evreni gerçektende öğrenip inceleyebiliriz o zamanda birileri araştırır ve bizim gerçek kabul ettiğimiz şeylerin yanlış olduğunu ispatlayabilir. (Kısa hikâye 3, soru 5,

A18)

K-36 ve K-49 türü cevaplar bir önceki soruya verilen cevaplar da olduğu gibi sıklıkla karĢılaĢılan cevaplardır. Bu cevaplara göre bilim birikimsel ilerler, bilim bir bilgiler yığınıdır, her bilim insanı bu yığına basamak basamak bir Ģeyler ekler. Ayrıca K-36 ve K-49‟un bir önceki soruya da benzer cevaplar verdikleri ve bilimin geliĢimsellik boyutuyla ilgili görüĢlerini bir önceki cevapla uyumlu bir Ģekilde verdikleri görülmüĢtür.

K-30: Bilim, bir süreçtir. O bakımdan o süreç içerisinde gelişir. Tabi ki de birden

gelişmez. Adım adım ilerler. Bir olgu eklenir, ilerler. İki olgu daha eklenir. Daha da ilerler. Bilim sürekli gelişime açıktır. Her zaman bilimde yeni şeyler üretmek mümkündür. Parçada geçen Kopernik‟in çalışmasının kabul edilmiş olması, Batlamyus‟un çalışmalarından sonra geliştirilmiş olmasına ve daha sade yalın anlaşılır olmasına bağlıdır. Fakat bu Batlamyus‟u göz ardı etmek anlamına gelmez. Her zaman bir teoriyi bir kişi atar ortaya. Onu farklı insanlar geliştirerek ya da değiştirerek farklı teoriler ortaya atarlar. (Kısa hikâye 3, soru 5, A19)

K-72:

Bilim birikimle gelişir: Batlamyus yörüngeler, gezegenler ve sistemler hakkında araştırmalar yapmış, modeller öne sürmüştür. Kopernik de bu modelden yola çıkarak araştırmalar ve gözlemler yapmış, yeni ve daha doğru bir modele ulaşmış. Kopernik‟ten sonra yapılan araştırmalar bu modeli onaylamış hatta

daha büyük bir evrenin varlığı fark edildiğinden Güneş‟in evrenin merkezi olması dışında Kopernik‟in modeli kabul edilmiş.

Bilim Teknolojiyle gelişir. Teleskoplar, uydular derken teknolojinin gelişmesi Batlamyus‟tan bu yana evren hakkında daha çok bilgimiz olmasını sağlamıştır. Bilim herkese açıktır ve sorgulayarak gelişir: Kopernik, Batlamyus‟un modelini

sorgulamasaydı ya da Batlamyus, modelini açık bir şekilde ifade etmeseydi üzerinde çalışmalar yapılmazdı, bilim ilerlemezdi. (Kısa hikâye 3, soru 5, A20)

K-30 ve K-72 gibi cevap veren öğretmen adaylarının bilimin birikimsel bir Ģekilde basamak basamak ilerlediğini kabul etmekte oldukları, bunun yanı sıra bilim insanlarının arasındaki etkileĢimin ve sorgulamanın da önemli olduğunu vurguladıkları görülmüĢtür. Ayrıca K-30 ve K-72‟nin bir önceki soruya da benzer cevaplar verdikleri ve bilimin geliĢimsellik boyutuyla ilgili görüĢlerini bir önceki cevapla uyumlu bir Ģekilde verdikleri görülmüĢtür.

K-26: Yani yanlış teorilerde bizi ileride doğru sonuca götürebilir. Belki de Batlamyus bir model ortaya atmış olmasaydı bu konunun üzerine yıllarca gidilemeyecek doğru modele bu gün bile ulaşamayacaktık, son paragrafta da açıkça belirtildiği gibi. Yani biraz birikimsel ilerler bazen de kopukluklar olur ve sil baştan paradigma değişir. (Kısa

hikâye 3, soru 5, A21)

K-26 gibi cevap veren öğretmen adayları bilimin ilerlemesinin zaman zaman kopukluklarla da olabileceği görüĢünü taĢımaktadırlar. Bilimsel devrimlerin yaĢandığı bu dönemlerde tamamen farklı bir bakıĢ açısıyla, bilim insanlarının yaratıcılık ve hayal gücü gibi özelliklerinin de etkisiyle olguları açıklayabilen yeni düĢünceler ortaya konur. Öğretmen adayları arasında bu görüĢü benimseyenler oldukça azdır. Ayrıca K-26 benzer bir biçimde bir önceki soruda da bilimin geliĢiminde yaratıcılık ve hayal gücü gibi özelliklere vurgu yapmıĢtır. Farklı kısa hikâyelerde ki sorulara verilen cevapların birbiriyle uyum göstermesi kısa hikâyelerin istikrarlı bir biçimde bilimin doğasına ait görüĢleri ortaya koyabildiği sonucunu çıkarmaya imkân sağlayabilir.