• Sonuç bulunamadı

Kısa hikâyelere verilen cevapların geliĢimsellik boyutuyla ilgili sonuçları

5.1. Sonuçlar

5.1.2 Kısa hikâyelerden elde edilen bulgulara ait sonuçlar

5.1.2.2 Kısa hikâyelerden elde edilen nitel bulgulara ait sonuçlar

5.1.2.2.1 Kısa hikâyelere verilen cevapların geliĢimsellik boyutuyla ilgili sonuçları

Bilimin geliĢimsellik boyutuna ait karĢılaĢılan sonuçlardan ilki bilimsel bilgi türleri (olgu, hipotez, yasa, teori) hakkındadır. Farklı kısa hikâyelerin benzer sorularına öğretmen adaylarının vermiĢ olduğu cevaplar analiz edildiğinde olgular dıĢında kalan bilimsel bilgi türlerini (hipotez, yasa, teori) metin içerisinden doğru bir Ģekilde seçemedikleri, bilimsel bilgi türlerini genelde eksik tanımladıkları ve bunların arasındaki iliĢkileri tam olarak ortaya koyamadıkları görülmüĢtür (Bkz. alıntı 2, 3, 4 ).

Ancak öğretmen adaylarının büyük bir bölümünün bilimsel bilgi türlerinden olguları seçmekte ve tanımlamakta yeterli oldukları görülmüĢtür (Bkz. alıntı 40 ve 43). Ayrıca bazı öğretmen adaylarının bilimsel bilgi türlerinin tanımlarını bilmekle birlikte metin içerisinde buna uygun örnekleri seçmekte yetersiz kaldıkları görülmüĢtür (Bkz. alıntı 5 ve 6).

Yine farklı kısa hikâyelere verilen cevaplarda karĢılaĢılan sık durumlardan biri öğretmen adaylarının literatürde yer alan bilimsel bilgi türlerinin olmayan hiyerarĢik yapısına iliĢkin kavram yanılgısına sahip olmalarıdır. Bu kavram yanılgısına göre hipotezler zamanla geliĢtirilerek teoriye; teorilerde yine zamanla bir bilimsel yasaya dönüĢür. Bilimsel yasalar böyle düĢünen kiĢiler için doğruluğu kesin ve mutlak bir biçimde kanıtlanmıĢ ve bilimsel bilginin gelebileceği son nokta olarak görülmektedir (Bkz. alıntı 7, 42, 46, 47).

Öğretmen adaylarının büyük bir bölümünün bilimin geliĢimiyle ilgili olarak onun birikimsel bir süreç içerisinde basamak basamak ilerlediğini vurguladıkları görülmüĢtür (Bkz. alıntı 10, 11, 17, 18). Bilimin sürekli yenilenerek, geliĢerek, değiĢebilen bilgiler yığını ve birikimli bir süreç olarak tanımlayan öğretmen adaylarının sayısı bu araĢtırmada oldukça fazladır. Bu sonuç daha önce farklı zamanlarda fen öğretmenleri ve öğretmen adayları ile yapılan araĢtırma sonuçları ile oldukça benzerlik göstermektedir (Aikenhead, 1987; Rubba & Harkness, 1993; Yakmacı, 1998; Haidar, 1999; Kahyaoğlu, 2004; Erdoğan, 2004; Doğan Bora, 2005; Aslan, 2009). Bu çalıĢmalarda da öğretmenlerin veya öğretmen adaylarının büyük bir bölümünün bilimin tanımına yönelik gerçekçi görüĢlere sahip olmadıkları görülmüĢtür. Çok az sayıda öğretmen adayı bilimin bazen kesintilere uğrayacağını ve böylesi durumlarda paradigmanın değiĢeceğini, bilimde ilerlemenin yine de devam edeceğini belirtmiĢtir (Bkz. alıntı 21).

Ġkinci kısa hikâyenin 5. sorusu, üçüncü kısa hikâyenin 2. ve 3. sorusu öğretmen adaylarının bilimin geliĢimsellik boyutuyla test edilebilirlik boyutu arasındaki iliĢkileri nasıl anladıklarını ortaya koymaya imkân sağlayan sorulardır. Bu sorulara verilen cevaplar birlikte değerlendirilerek analiz edilmiĢlerdir. Bu sorulara verilen cevapların analizinden öğretmen adaylarının geliĢimsellik boyutunu test edilebilirlik boyutuyla

birlikte düĢündükleri ve kanıtlanabilirliğin (olgusal temellere dayanmanın) bilimsel bilgilerin değiĢiminde ve tercih edilmesinde esas rolü oynadığını kabul ettikleri görülmüĢtür (Bkz. alıntı 29, 33, 35). Olgusal olarak gözlenen veya deneye dayandırılan bilginin zaman içinde ön plana çıkacağını vurgulayan öğretmen adayları bilimin geliĢiminde teknolojinin (teleskopla yapılan gözlemler) de önemli katkıları olduğunu gözden kaçırmamıĢlardır. Ayrıca aynı olguların zamanla farklı yorumlanabileceği ve daha geçerli modellerin oluĢturulabileceğini böylece bilimin geliĢimine devam edebileceği Ģeklindeki görüĢlerde öğretmen adayları tarafından dile getirilmiĢtir (Bkz. alıntı 30). Bilimsel bilginin geçiciliği veya değiĢime açık oluĢu konusunda araĢtırmaya katılan öğretmen adaylarının çoğunluğu gerçekçi görüĢlere sahiptirler. Buna göre onlar yeni teknikler ve geliĢmiĢ araçlarla yeniden tekrarlanan bilimsel çalıĢmalarda sonuçların değiĢebileceğini görüĢünü paylaĢmaktadırlar. Elde edilen bu sonuçlar da yine alanda yapılmıĢ benzer çalıĢmalarla uyum göstermektedir (Dogan & Abd-El-Khalick, 2008; Aslan, 2009).

Kısa hikâyelerin bir değerlendirme aracı olarak kullanılması hakkında farklı kısa hikâyeler içerisinde gerek aynı kelimelerle ifadelendirilmiĢ sorulara, gerekse farklı kelimelerle ifadelendirilmiĢ benzer sorulara öğretmen adaylarının görüĢlerini tutarlı ve detaylı bir Ģekilde ortaya koyabildikleri söylenebilir (Bkz. alıntı 5 ve 6, 11 ve 18, 12 ve 20). Bu durum kısa hikâyelerin bilimin geliĢimsellik boyutuna ait görüĢleri ortaya çıkarabilmesi açısından olumlu bir sonuç olarak görülmektedir.

Kısa hikâyelerden elde edilen nitel bulgular ile BBDÖ ve rubriklerden elde edilen nicel bulgular birlikte değerlendirildiğinde sonuçların birbirini tamamladıkları görülmektedir. BBDÖ‟nin geliĢimsellikle ilgili verilerine (bkz. Tablo 4. 2) bakıldığında öğretmen adaylarının birçoğu bilimi geliĢime ve değiĢime açık bir etkinlik olarak gördükleri, bilimsel bilgileri de sorgulanabilir bilgiler olarak kabul ettikleri ve bilimsel bilgileri bütün hatalardan azade olarak algıladıkları söylenebilir. Ancak burada bir noktayı gözden kaçırmamak gerekir. Her ne kadar katılımcıların birçoğu bilimin geliĢime ve değiĢime açık olduğunu söylese ve bilimsel bilgilere de Ģüpheyle yaklaĢmak gerektiğini belirtmiĢ olsa da bilimsel bilgileri bütün hatalardan arındırılmıĢ bilgiler olarak görmeleri (16. ve 27. önerme) bir çeliĢki olarak kabul edilmiĢtir. Çünkü madem bilim geliĢimseldir ve bilgiler her dönemde sorgulanabilir, o zaman bu bilgilerin mutlak

anlamda kesin ve doğru bilgiler olduğunu dile getiren bu iki önermeye verilen kısmi destek açıklanmaya muhtaçtır. Ortaya çıkan bu çeliĢkinin aslında ölçekten kaynaklanan toptancı anlayıĢın (önermelerde bütün bilimsel bilgi türlerini bir arada değerlendirmesi) bir yansıması olarak görmek mümkündür. Çünkü kısa hikâyelerden elde edilen nitel bulgular incelendiğinde üçüncü kısa hikâyenin 2. sorusuna cevap veren adayların bir bölümünün (Örnek: K-26, alıntı 31) bilimsel bilgileri de bulundukları zamanın Ģartlarına bağlı olarak değerlendirmenin doğru olacağına inandıkları görülmüĢtür. Bir baĢka deyiĢle öğretmen adaylarının az da olsa bir bölümü bilimsel bilgi olarak kabul edilen açıklamaların da içerisinde yanlıĢ barındırabileceği ve bilimde bunun için sorgulamanın ve Ģüpheciliğin önemli olduğuna inandıkları görülmüĢtür.

Ayrıca bilimin geliĢimsellik boyutuna ait BBDÖ verilerine göre (bkz. Tablo 4. 2) öğretmen adaylarının tamamına yakını bilimsel bilgilerin tamamının değiĢebileceğini veya onlara Ģüpheyle bakılabileceğini kabul etmektedirler. Ancak hem birinci kısa hikâyenin hem de ikinci kısa hikâyenin ilk sorusuna verilen cevapların bir bölümünde öğretmen adaylarının alan da çok yaygın olan bir kavram yanılgısı sergiledikleri görülmüĢtür. Bu kavram yanılgısına göre hipotezler zamanla teorilere, teoriler de zamanla ispatlanarak bilimsel yasalara dönüĢür. Yani bilimsel yasalar bu hiyerarĢik yapının son basamağı olarak algılanıyor ve artık değiĢmez değiĢtirilemez mutlak doğrular olarak görülüyor. Öğretmen adaylarının sahip oldukları bu kavram yanılgısının ölçek ile ortaya konulması mümkün değildir. Bu tür durumların detaylı ve tutarlı bir biçimde ortaya konulmasında kısa hikâyelerin uygun olduğu görülmüĢtür.

5.1.2.2.2 Kısa hikâyelere verilen cevapların test edilebilirlik boyutuyla ilgili