• Sonuç bulunamadı

Bilimsel bilgi ve bilimin doğası literatürde çoğu kez birbiri yerine kullanılmıĢ kavramlardır (Macaroğlu, 1998). Literatürde bu kavramlar hakkında tek bir tanıma rastlamak mümkün değildir. Bununla birlikte tanımların ortak noktalarından yola çıkılarak bilimsel bilgi ve bilimin doğası arasındaki iliĢki Ģöyle verilebilir; Bilimin doğası bilimsel bilgiyi kapsamaktadır, bilimsel bilgi ise bilimsel teorileri, düĢünceleri ve yasaları içine alırken, bilimin doğası, bu çalıĢmaların yanında bilimsel yayınları, bilim adamlarının çalıĢmalarını da içine almaktadır. Bilimin doğası bilimsel bilginin nasıl üretildiği ve hangi Ģartlarda geçerli olduğuyla ilgilenir.

Bilim ve bilimsel bilgi kavramları gibi bilimsel bilginin doğası ile bilimin doğası da iç içedir (Bell, Abd-El-Khalick & Leederman, 1998). Bilimsel bilgi, geçici ve değiĢkendir. Yeni gözlemler önceki teorilerle çeliĢtiğinde bilimsel bilgi değiĢecektir (AAAS, 1990). Bilimsel bilgi sübjektiftir. Bilim adamının neyi gözlemleyeceği ve o gözlemden ne sonuç çıkaracağı tamamen inandığı ve kullandığı teorilere bağlıdır (Brickhouse, 1990).

Kimball, (1968) fen eğitimi araĢtırmacılarının uzun zamandan beri fen derslerinin öğretiminde ve programlarının düzenlenmesinde fen derslerinin içeriğinin yanı sıra bilimin ve bilimsel bilginin doğasını açıklamak için de araĢtırmalar yaptıklarını belirtmiĢtir. Bu doğrultuda 1900‟lü yılların baĢlarında bilimin doğası; öğrencileri daha iyi eğitmeye yarayacak bilimsel metodların arttırılması olarak tanımlanmıĢtır (akt. Oyman, 2002).

Diğer yandan bilimin epistemolojisi (bir Ģeyi bilmenin yolu olarak) veya bilimsel bilginin geliĢimi de bu bağlamda bir takım tartıĢmalara sahne olmuĢtur. Bilim manevi midir değil midir? Bilim deneysel midir gerçek midir? Bilimsel bilgi insan hayallerinin bir ürünü müdür yoksa değil midir? sorularına tek tek bireylerin verdikleri cevaplar, bilimin doğasını ortaya koymaktadır (Lederman, 1987).

Showalter (1974) bilimin doğasının özelliklerini Ģu dokuz faktör ile özetlemiĢtir.  Halka açık/ özel: Bilim bir kiĢi veya grup tarafından eleĢtirilse de, halk ile paylaĢılır. Bu paylaĢımın amacı bütün insanların bilimsel bilgiden haberlerinin olmasını sağlamaktır.

 Tarihseldir: GeçmiĢ bilimsel bilgiler, bu günün bilimsel çalıĢmalarında yardımcı olmalıdır. GeçmiĢteki çalıĢmalar göz ardı edilmemelidir.

 ĠliĢkilidir: Bilimin bütün branĢları birbiriyle iliĢkilidir.

 Yeniden çalıĢılabilir: Bilimin temeli olaylardan kaynaklandığı için değiĢik kiĢilere göre değiĢik yorumlar yapılabilir.

 Deneyseldir: Deneylere ve gözlemlere dayanmaktadır.

 Olasılıklıdır: Kesin varsayımlara veya gözlemlere dayanmamaktadır.

 Tektir: Bilimin doğası ve yeni bilimsel bilginin geliĢimi tek ve birbirinden farklıdır.

Sonuç olarak bir genellemeye gitmek gerekirse felsefede olduğu gibi bilimsel bilgi de:

 DeğiĢebilir: Bilimsel bilgi değiĢkendir. “doğru” ve “kesin” bir sonucu vardır denilemez. Bu sebepten bilimsel bilgiye sahip bir kiĢinin sürekli literatür taraması yapması gereklidir.

 Ġnsana/kültüre bağlıdır: Bilimsel bilgi insan ürünüdür. Bilimsel bilgiye sahip bir kiĢinin yaratıcı bir düĢünceye sahip olması gereklidir. Bu bilgi kültür ile birleĢerek Ģekil almaktadır denilebilir (akt. Oyman, 2002).

Lederman (1992), bilimin doğası için “doğasında var olan değerler ve

varsayımlardır” diye tanımlamasına rağmen, bilimin tanımında olduğu gibi bilimin

doğasının da ne olduğu konusunda ortak bir karara varılamamıĢtır. Ancak bilim eğitimini geliĢtirmek için yapılan çalıĢmaların merkezinde “bilimin doğasının” özelliklerinin ne olması konusunda araĢtırmacılar görüĢ birliğine varmıĢlardır (Bell, Lederman & Abd-El-Khalick, 2000; Lederman, 1992; Deboer, 2000; Matthews, 1996). Fen derslerinde bilimin tarihini anlatmadan bilimin öğretilemeyeceği özellikle vurgulanmıĢtır (Kuhn, 1962). Öğrenci ve öğretmenlerin bilimin tarihi ve felsefesi hakkında bilgilendirilmeleri, onların bilimin doğasını anlamalarına yol açacaktır.

Bilimin doğası; bilimsel bilginin ve bilim insanlarının karakteristik özelliklerini, bilimsel yayınları, toplumun bilimi, bilimin toplumu nasıl etkilediği gibi konuları içermektedir. Bilimin geçmiĢten günümüze geçirdiği tarihi süreç içerisinde ona olan bakıĢ açısında da önemli değiĢiklikler olmuĢtur. Geleneksel bilim anlayıĢının yerini günümüzde çağdaĢ bilim anlayıĢı almıĢtır. Palmquist ve Finley (1997), geleneksel ve çağdaĢ bilim anlayıĢını aĢağıdaki gibi açıklamıĢlardır.

Tablo 2.1. Geleneksel ve ÇağdaĢ Bilim GörüĢlerinde Vurgulanan Temel AnlayıĢlar Geleneksel Bilim AnlayıĢı ÇağdaĢ Bilim AnlayıĢı

Teori

Teoriler gözlemlere dayalıdır Gözlemler teori kökenlidir

Bilim insanları teorileri icat ederler Gözlemlerin zaman içerisinde artması ve

geliĢmesiyle eski teoriler üzerinden yeni teoriler

ÇeliĢkili bir gerçeğin varlığı bir teorinin terk edilmesini zorunlu kılmaz

geliĢir. Teoriler bilimsel olguları açıklama, tanımlama ve tahminde bulunma için kullanılan araçlardır.

Bir teorinin içeriği, bir tek gerçekle bile çakıĢıyorsa değiĢtirilir.

Teoriler gerçek paradigmalara uygundur

Bilim insanının bir araĢtırmaya baĢlamak için oluĢan ilk fikirleri teori kökenlidir.

Hipotezler doğruluğu kanıtlanırsa teori olur Teorilerin, genellikle kabul edilmiĢ teorilerle iliĢkilendirilerek geçerliği kabul edilir.

Bilim insanları eski teorileri kullanmazlar. Gözlemler sosyal unsurlardan etkilenir Bilim Ġnsanlarının Rolü

Bir bilim insanı bilimsel iddiaları yalnızca deneysel kanıtlarla değerlendirir.

Bilim insanı hayal gücü ve yaratıcılığını kullanarak bilimsel çalıĢma yapar.

Bilim insanının bütün çalıĢmalarında açık fikirli ve objektif olduğu kabul edilir.

Bilim insanı ilk bilgileri, gözlemleri, mantığı ve sosyal unsurlara dayalı olarak verilerini yorumlar. Bilim insanları geleneksel bilimsel metodunu

kullanırlar.

Bilim insanı teorileri; ilk bilgileri, gözlemleri ve mantığına dayalı olarak yaratır.

Bilim insanı kesin gerçekleri keĢfetmek için çalıĢır.

Bilim insanı diğer bilim insanlarının çalıĢmalarının üzerinde düĢünmek ve değerlendirmek için bilimsel toplumun içinde çalıĢır.

Bilim insanları kuramsal bilimin dıĢarıdaki herhangi bir Ģeyden etkilenmesinden kaçınmalıdır.

Bilim insanları, ilk bilgi, gözlem, mantık ve sosyal unsurlara dayalı olan araĢtırmalarına önceden karar verirler.

Bilim insanı meraklıdır Bilim insanları duyularıyla algıladıkları verileri

kesin olarak rapor etmelidir.

Bilim insanı geçmiĢ araĢtırmalardan etkilenir

Bilim insanının ilk eğilimi yeni bilgileri eski bilgilerin içinde araĢtırmak ve birleĢtirmektir.

Bilimsel Bilgi Bilime tahminleri yalnızca tam kontrollü

deneylerle kanıtlarsa güvenilir.

Bilim insanları geleneksel bilimsel metodu kullanmak için mecbur edilmezler.

Geleneksel bilimsel metodun kullanılması teorilerin geçerliği ve keĢfedilmesi için gereklidir.

Tek bir bilimsel metot yoktur

Bilim yapabilmek için tek bir metot vardır. Bilimsel metotlar Ģartlara bağlı olarak bilim insanları tarafından kullanılır.

Bilimsel metot adım adım ilerleyen bir süreçtir. Bilgi, bilimsel metot dıĢındaki diğer yollarla da elde edilebilir.

Bilim insanları geleneksel bilimsel metodunu doğru olarak kullanırsa sonuçlar Ģüphesiz

Bilim insanları araĢtırma esnasında araĢtırmanın metodunda değiĢiklik yaparlar ve yine geçerli

doğrudur. sonuçları elde ederler.

Geleneksel bilimsel metot araĢtırma için mümkün olduğunca basit bir rehber olmalıdır

Kanunlar

Bilimsel kanunlar doğrudan doğada bulunur. Kanunlar bilim insanları tarafından yaratılırlar. Bilim insanları doğada buldukları kanunları

yorumlarlar.

Kanunların geçerliliği bilimsel toplum içinde denenir. Bilimsel kanunlar kesin doğrulardır. Kanunlar, bir bilim insanının doğayı açıklamak için

kullandığı en iyi araçlardır. Teoriler kanıtlanırsa kanun olur.

Genel

Bilim sadece bilimsel bilgiden oluĢur. Bilim doğa hakkında öğrenmemiz için bilgilerimizin organizasyonudur.

Bir olayı açıklamak olayın bilinen bilgilerinin dikkatlice azaltılmasıyla oluĢur.

Bilimin yaratıcılığı ve devamlılığı insanın parçasıdır (Bilim yaĢamdır).

KeĢfedilen teoriler kesin doğrulara daha yakın yaklaĢımı temsil ederse geliĢir.

Bilim bulunanların bir araĢtırmasıdır (Bilim bir süreçtir).

Bilim deney yapmaktır. Bilim birçok disiplin ve yöntemden oluĢur. Bilimin amacı kesin doğruları bulmaktır. Bilim rekabete dayanan bir giriĢimdir.

Bilimsel bilginin popülaritesi, bilginin esinlenildiği insanların itibarıyla doğrudan iliĢkilidir.

Bilim insanının paradigması ile bilimsel bilgi paradigmasının birbirine ne kadar yakın olduğu ile iliĢkilidir (araĢtırıma programı vb.).

Palmquist ve Finley (1997) Günümüz bilimin doğası anlayıĢı; bilimi otoriteye bağlı, nesnel ve kültürel etkilerden bağımsız olarak tanımlayan geleneksel pozitivist bakıĢ açısından oldukça uzaktır. Bilimin doğası günümüzde Kuhn ve Hanson gibi felsefecilerin çalıĢmalarını ve bilimin göreceli yapısını temel alan post-modern bir çerçevede tanımlanmaktadır. Post- modern anlayıĢa göre bilim; teori ve kültüre bağlı, deneysel gözlemlere dayalı, sübjektif bir insan giriĢimidir (Schwartz, 2004).

Bilimin ve bilimsel sürecin karakteristik özelliklerindeki bu paradigmatik dönüĢüm bilimin doğasına iliĢkin karakteristik özellikleri de beraberinde getirmiĢtir. Bilimle ilgili anlayıĢların değiĢmesine bağlı olarak bilimin doğasının algılanıĢının da değiĢmesi doğal bir sonuç olmuĢtur (Öztuna Kaplan, 2006).

McComas, Clough ve Almazroa (2000) 8 uluslararası fen eğitimi standartlarını analiz ederek bilimin doğası hakkında ortak düĢünceleri Ģu Ģekilde sıralamıĢlardır:

 Bilimsel bilgi uzun ömürlü olmakla birlikte, geçici bir karaktere sahiptir.  Bilimsel bilgi tamamıyla olmasa da güçlü bir Ģekilde gözleme deneysel

kanıtlara, rasyonel tartıĢmalara ve Ģüpheciliğe dayanır.

 Bilim yapmanın tek bir yolu yoktur (evrensel bir bilimsel yöntem yoktur).  Bilim doğal olayları açıklamak için yapılan bir giriĢimdir.

 Kanunlar ve teoriler bilimde farklı roller üstlenir. Bu nedenle öğrenciler ek kanıtlar olsa bile teorilerin kanunlara dönüĢmeyeceğinin farkında olmalıdırlar.

 Farklı kültürlerden insanlar bilime katkıda bulunurlar.  Yeni bilgiler net ve açık bir Ģekilde ortaya konulmalıdır.

 Bilim insanlığı doğru kayıt tutmayı, kayıtları diğer bilim insanları ile paylaĢmayı gerektirir.

 Gözlemler teori yüklüdür.  Bilim insanları yaratıcıdır.

 Bilim tarihi hem evrimsel hem de devrimsel karaktere sahiptir.  Bilim sosyal ve kültürel geleneklerin bir parçasıdır.

 Bilim ve teknoloji birbirlerini etkiler.

 Bilimsel düĢünceler sosyal ve tarihi çevreler tarafından etkilenir.

Abd-El-Khalick, Bell, ve Lederman (1998) bilimin doğasını açıklamada bilimsel bilginin geliĢiminden elde edilmiĢ ve aynı zamanda eriĢilebilir ve öğrencilerin günlük yaĢantıları ilgili bilimsel giriĢimle ilgili bir takım özellikleri vurgulamaktadırlar. Bu özellikler reform dokümanlarında da vurgulanmaktadır (AAAS, 1993; NRC, 1996). Bu özellikler Ģu Ģekilde sıralanabilir: Bilimsel bilgiler geçicidir (değiĢimin öznesi olma durumu). Deneysel temellidir (doğal dünyanın gözlemlerinden elde edilen ve/veya gözleme dayalı olma durumu). Bilimse bilgi özneldir (bilim insanlarının geçmiĢinden ve deneyimlerinden etkilenme durumu). Bilimsel bilgi, kısmen insan yaratıcılığı ve hayal gücünü içerir (açıklamaların keĢfini içerme durumu). Bilimsel bilgi, sosyal ve kültürel içeriklidir. Bilimsel bilgilerden, gözlem ve çıkarım arasında belli bir ayrım vardır

(bilimsel bilgi kısmen her birisinin bir fonksiyonudur). Bilimsel bilgilerden bilimsel teori ve kanunların iliĢkilerinin anlaĢılmasını içermektedir.

Lederman (2007) öğrencilerin bilimin doğası ile ilgili bilmeleri gerekenleri sıralarken bunların bütün bilim insanlarınca kabul edilen unsurlar olmadığını belirtmektedir. Bunlar:

1) Öğrenciler gözlem ve çıkarım arasındaki çok önemli farkı anlamalıdırlar. Gözlemler duyu organları ile doğrudan ulaĢılabilen ve bunlar hakkında çeĢitli gözlemcilerin kolaylıkla anlaĢmaya varabileceği doğal olaylar hakkında tanımlayıcı ifadelerdir (önceden yaĢayan bir organizmanın kalıntılarının morfolojilerinin tanımlanması gibi). Diğer yandan çıkarımlar, duyuların ötesindedir. Örneğin gözlenebilen morfoloji hakkında olası katkılarının iĢlevlerine göre açıklamalar geliĢtirilebilir. Daha yüksek seviyede bilim insanı karmaĢık olayların gözlemlerini açıklamada modeller veya mekanizmalar çıkarımda bulunabilir (evrim veya hava modelleri gibi).

2) Bireyler çoğu zaman teoriler ve kanunlar arasındaki iliĢki hakkında teorilerin destekli kanıtların bulunmasına bağlı olarak kanun olacağı gibi basit, hiyerarĢik bir görüĢe sahiptirler. Bu düĢünceyi takiben bilimsel kanunlar bilimsel teorilerden daha üst statüye sahiptirler. Her iki düĢüncede uygun değildir çünkü diğer Ģeyler arasında teoriler ve kanunlar bilginin değiĢik türleridir ve diğerine dönüĢtürülemez. Kanunlar gözlenebilen olaylar arasındaki iliĢkilerin tanımları veya anlatımlarıdır. Boyle Kanunu bir gazın basıncının sabit sıcaklıkta gazın hacmiyle iliĢkili olduğunu ifade eder ve uygun bir durumdur. Teoriler tersine, gözlenebilen olaylar için çıkarılan açıklamalardır.

3) Bilimsel bilgi, en azından kısmen, doğal dünyanın gözlemlerine/ gözlemlenmesiyle dayanmakta ve/veya elde edilse bile (deneysel gibi) asla insan yaratıcılığını ve hayal gücünü içermez. Bilim, bu yaygın inanıĢın tersine, tamamıyla cansız, rasyonel ve düzenli aktivite değildir. Bilim açıklamaların bulunmasını içerir ve bu bilim insanlarına çok fazla yaratıcılık gerektirir. Bilimin bu yönü onun çıkarımsal doğası ile bağlantılıdır, atomlar, kara delikler ve türler gibi bilimsel kavramları, gerçeğin yansız kopyalarından çok iĢlevsel teorik modeller içerir.

4) Bilimsel bilgi sübjektiftir ve/veya teori yüklüdür. Bilim insanlarının teorik yükümlülükleri, inanıĢları, önceki bilgileri, eğitimleri, deneyimleri, beklentileri gerçekten onların çalıĢmalarını etkilemektedir. Bütün bu geçmiĢ etkenler bir tavır olarak, bilim insanlarının araĢtırmalarını ve araĢtırmalarını nasıl yönetecekleriyle, ne gözlediği (veya gözlemediği), gözlemlerini nasıl anladığı veya yorumladığı ve ilgili problemleri etkiler. O bu bireysel (çoğu zaman ortak) veya kafa yapısına göre bilimsel bilginin üretilmesinde kiĢiselliğin rolünü açıklamak içindir. Yaygın inanıĢın tersine bilimin nadir olarak yansız gözlemlerle baĢladığı görüĢü önemlidir.

5) Bir insan giriĢimi olarak bilim, geniĢ bir kültür bağlamında uygulanır ve onun uygulayıcıları (bilim insanları) bu kültürün ürünleridir. Böylece bilim içinde bulunduğu kültürün entelektüel çevresi ve çeĢitli unsurlarca etkilenir ve etkiler. Bu unsurlar, sadece bunlarla sınırlı olmamakla birlikte, sosyal yapıyı, politikaları, sosyoekonomik faktörleri, felsefe ve inanıĢları içerir.

6) Bilimsel bilgi asla mutlak ve kesin değildir. Bu bilgi olguları, teorileri ve kanunları içerir, geçicidir ve değiĢimin öznesidir. Bilimsel iddialar yeni kanıtlarla değiĢebilir. Bilimde geçicilik sadece bilimsel bilginin çıkarımsal, yaratıcı ve sosyal ve kültürel yapısı gerçeğinden ortaya çıkmaz. Aynı zamanda bilimdeki geçicilik kavramına inanmayı sağlayacak mantıksal tartıĢmaları içerir.

7) Son olarak bireyler bilimin doğasını bilimsel süreçler veya bilimsel araĢtırma ile karıĢtırabilmektedirler. Bilimin bu yönleri örtüĢmesine ve önemli yollarla birbirini etkilemesine rağmen ikisi arasındaki farkı ayırt etmek önemlidir. Bilimsel süreçler veri toplama, analiz etme ve sonuç çıkarmayla ilgili bazı etkinliklerdir. Örneğin gözlem ve çıkarım bilimsel süreçlerdir. Bireysel süreçlerden daha karmaĢık olarak bilimsel araĢtırma, dairesel bir biçimde kullanılan çeĢitli bilimsel süreçleri içerir. Bilimsel bilgi gibi bilimin doğası da geçici bir yapıya sahiptir. Çünkü bilimin doğası bilimsel bilgi ile paraleldir. Bilimin doğasının öğretimi ve öğrenimi üzerine araĢtırma yapanlar için çok can sıkıcı durumlardan birisi bilimin doğasının hareketli bir hedef olmasıdır. Eğer Popper (1959), Kuhn (1962), Lakatos (1970), Feyerabend (1975), Laudan (1977), and Giere (1988) gibi çalıĢmalar okunursa bilimin doğasının değiĢen yüzü daha iyi fark edilecektir (akt., Lederman, 2007).

Öğrenciler bilimi ve bilimsel bilginin doğasını, geleneksel bilim anlayıĢındaki gibi basit epistemolojik inanıĢlar ve metotlara dayalı süreçler olarak anlamamalı, bunun yerine bilimi canlı, ilgi çekici, gereksinimleri gidermek için yapılan bir olgu olarak, bilim insanlarını da deneylerle çalıĢan, kendilerine has, dikkat çekici özelliklerine önem vererek değerlendiren çağdaĢ bilim anlayıĢına sahip olarak yetiĢtirilmelidir (NRS, 1996). Fen branĢı öğretmenlerinin görevi; öğrencilerin bilimin ve bilimsel bilginin özelliklerini doğru bir Ģekilde öğrenmelerine rehberlik etmek olmalıdır (Wong, 2002). Öğretmenlerin çağdaĢ bilim anlayıĢına sahip olarak bilimin doğasını en iyi Ģekilde kavraması, uygulayacakları öğretim programları ve ders iĢleme stratejilerini de buna uygun olarak yürütmelerine imkân sağlayacaktır.

Felsefecilere, tarihçilere, sosyologlara ve bilim eğitimcilerine göre bilimin doğasının açık bir tanımı yoktur. Fakat öğretmen ve öğrencilerin bilimin doğasının hangi yönlerini bilmesi gerektiği konusunda görüĢ birliğine varılmıĢtır. Bilimin ve bilimsel bilginin doğası üzerinde uzun yıllardır çalıĢan, bu konuda çeĢitli ölçekler geliĢtiren bazı araĢtırmacılar bilimsel bilginin çeĢitli özelliklerini Ģöyle açıklamıĢlardır (AAAS, 1993; Aikenhead & Ryan, 1992; Smith & Scharman, 1999; Lederman, Abd-El- Khalick, Bell, & Schwartz, 2002).

1. Bilimsel Bilginin DeğiĢebilir Doğası (The Tentative Nature of Scientific Knowledge)

Bilimsel bilgi yeni gözlemler ve var olan gözlemlerin yeniden yorumlanması ile değiĢebilir. Bilimsel bilgi güvenilir ve uzun süreli olmasına rağmen tam doğru ya da kesin değildir. Bu bilginin içerdiği gerçekler, teoriler ve kanunlar yeni kanıtlar, yeni teknolojik avantajlarla yeniden yorumlanıp değiĢebilir. Bilim ve bilimsel bilgi içerisinde bulunduğu toplumun kültürel ve sosyal alanından etkilenerek oluĢtuğu için bunlardaki değiĢiklik de bilimi etkiler. Bilimin ve bilimsel bilginin doğasının diğer özelliklerini iyi bilmek, bilimsel bilginin geçiciliğini daha iyi anlamamıza yardımcı olur.

2. Bilimsel Bilginin Doğası Deneye ve Gözleme Dayalıdır (Empirical Basis)

Bilim ve Bilimsel bilgi doğanın gözlenmesine dayalıdır. Yapılan gözlemlerin yorumları ile geçerli bilimsel iddialar kurulur (AAAS, 1990). Fakat bilim insanları birçok doğal olguda doğrudan gözlem yoluyla baĢarılı olmazlar. Bilim deneyseldir. Gözlemlerin doğası her zaman teorik çalıĢmaların içinden yorumlanarak, algısal araçlarımız yoluyla süzgeçten geçirilir ve bunlar deneysel çalıĢmalarla, uygun koĢullarda açıklanmaya çalıĢılır. Veya bilimsel araçların çalıĢmasının temelinde var olan varsayımlar ile geçerli bilimsel bilgilerin yaratılmasına çalıĢılır.

3. Sübjektiflik (Subjectivity)

Bilim bugüne kadar kabul edilen bilimsel teori ve kanunlardan etkilenerek ilerlemiĢtir. Elde edilen verilerin görüĢülmesi, araĢtırılması, sorularının geliĢmesi, günlük teorilerin yeniden süzgeçten geçirilmesi bilimsel bilgilerin değiĢmesine ve bilimin ilerlemesine katkıda bulunur. Ġlk elde edilen kanıtlar, yeni bilgilerin bakıĢ açısıyla incelendiğinde, bilimin tutarlı olması ve ilerlemesi için bilimde değiĢikliğe yol açarlar. Bilim insanının sübjektifliği yani kiĢisel değerleri, bakıĢ açısı, inançları ve önceki tecrübeleri çalıĢmalarını nasıl ve ne Ģekilde idare edeceğini belirler.

4. Bilimsel Bilginin Yaratıcı Doğası (The Creative and Imaginative Nature of Scientific Knowledge)

Bilimsel bilgi; insan hayali ve doğadaki olayların mantıklı nedenlerinin araĢtırılmasıyla yaratılır. Bu yaratılıĢ doğanın gözlemlenmesine ve bu gözlemlerin yorumlanmasına dayanır. Bilimsel bilginin üretilmesi, geliĢmesi doğanın gözlenmesinin yanında insan hayali ve yaratıcılığını da içerir. Bilim yaygın inanıĢın aksine cansız, tamamen makul ve sıralı aktiviteler değildir. Bilimin içerdiği açıklamalar, icatlar ve teorik konular bilim insanlarının kiĢisel yaratıcılığı sonucu yapılır.

5. Bilimsel Bilginin Sosyal Ve Kültürel Yapısı (The Social and Cultural Embeddedness of Scientific Knowledge)

Bilim uygulandığı toplum ve kültür tarafından etkilenen bir insan aktivitesidir. Kültürel değerler ve beklentiler, bilimin nasıl ve ne Ģekilde yapılırsa kabul edileceğine karar verirler. Bir insan giriĢimi olan bilim kültürlerden etkilenerek geliĢmeye devam eder. Bilim politik, sosyal, sosyoekonomik, din faktörlerini içerir ama bu faktörler onun ilerlemesini sınırlamaz.

6. Gözlemler, Çıkarımlar ve Bilimde Teorik BaĢlıklar (Observations, Inference, and Theoretical Entities in Science)

Bilim gözlemlere ve sonuç çıkarımlarına bağlıdır. Gözlemler insan duyuları ya da çeĢitli araçların yardımıyla elde edilir. Elde edilen sonuçlar bu gözlemlerin yorumlarıdır. Bugünkü bilimin ve bilim insanının bakıĢ açısına, gözlemler ve sonuç çıkarımları rehberlik eder. Çok yönlü bakıĢ açısı ve yorumlar gözlemlerin geçerli olması için katkıda bulunur. Doğrudan duyularla elde edilen gözlemler doğal olgular hakkındaki durumlarda aldatıcı olabilir. Ancak, gözlemler hakkında görecelik azaltılarak, fikir birliğine varılabilir. Örneğin: Nesneler yüksekten alçağa doğru düĢme için eğilimlidir. Aksine sonuçlar, olgular hakkındaki farklı ifadelerdir ki bunlar doğrudan duyu organlarıyla elde edilmezler. Cisimler yere düĢer, çünkü yerçekimi vardır. Yerçekiminin kavramsal olgusu duyu organı ile gözlenebilir bir çıkarımdır.

7. Bilimsel Teoriler ve Kanunlar (Scientific Theories and Laws)

Suppe, (1977) bilimsel bilgi türleri hakkında Ģu bilgilere yer vermektedir: “Teoriler ve kanunlar bilimsel bilgiden farklıdırlar. Kanunlar; doğadaki olgunun algılanan ya da gözlenen iliĢkilerin tanımlanmasıdır. Teori, doğal olgular arasındaki iliĢkinin mekaniksel açıklamalarından sonuç çıkarımlarıdır. Bilimde hipotez; bilimsel toplumda kabul edilen ve temel kanıtlarla desteklenerek toplanan kanun ya da teorilere