• Sonuç bulunamadı

Tüzel kişiler, teorik ve pratik ihtiyaçlar doğrultusunda, yapılarına, bağlı oldukları hukuk kuralına ve tabiiyetine göre farklı sınıflandırmalara tabi tutulmaktadır.192

a. Yapıları Bakımından Tüzel Kişiler

aa. Kişi Topluluğu (Korporasyon) Şeklindeki Tüzel Kişiler

Belirli, sürekli ve ortak bir amaca ulaşabilmek adına bir araya gelen birden fazla gerçek veya tüzel kişi tarafından oluşturulan tüzel kişiler, kişi topluluğu şeklindeki tüzel kişilerdir.193 Gerçek kişilerin iradesi organizasyonu belirlemekte, tüzel kişiliği meydana getirmekte ve yönetmektedir.194 Özel hukuk alanında dernek, şirket, sendika, siyasal parti,195 kamu hukuku alanındaysa devlet, il, belediye, köy gibi tüzel kişilikler bu kapsamdadır.196 Örneğin dernek kurmada belirli sayıda kişi topluluğunun ortak amaca ulaşabilmek için bilgi ve çalışmalarını birleştirmeleri söz konusudur.197 Nitekim TMK’nın 56. maddesinin 1. fıkrasında da derneklerin, “gerçek veya tüzel en az yedi kişinin kazanç paylaşma dışında belirli ve ortak bir amacı gerçekleştirmek üzere, bilgi ve çalışmalarını sürekli olarak birleştirmek suretiyle oluşturdukları, tüzel kişiliğe sahip kişi toplulukları” olduğu belirtilmiştir.

bb. Mal Topluluğu (Kurum) Şeklindeki Tüzel Kişiler

Belirli bir amaca özgülenen mal toplulukları, mal topluluğu şeklindeki tüzel kişileri oluşturur.198 Bu tüzel kişiler, bir malvarlığının tüzel kişi dışındaki bir irade tarafından belirlenen amaca tahsis edilmesiyle kişilik kazanır. Üyeleri, ortakları bulunmamaktadır.199 Örnek olarak vakıf gösterilebilir.200 Vakıf kurmada tahsis edilen malvarlığı unsurlarının amaca hizmet bakımından yeterli olup olmadığı şeklinde yeterlik şartı aranır.201 Mal topluluğu da kişi topluluğu gibi belirli bireyler topluluğuna ait hukuken korunan bir yarar odağı niteliğindedir.202 Her ne kadar mal topluluğunda yöneten ya da yararlanan gerçek kişiler bulunmaktaysa da ortada kişi topluluğu yoktur.203

191 NUHOĞLU, Ayşe, “Tüzel Kişilerin Ceza Sorumluluğu”, Ceza Hukuku Reformu, İstanbul 2001, s. 504.

192 AYAN/AYAN, s. 202.

193 HAUSHEER/AEBI MÜLLER, s. 271.

194 TUOR/SCHNYDER/SCHMID/RUMO-JUNGO, s. 143.

195 AYAN/AYAN, s. 204.

196 DOĞANAY, Y. Ümit, Hükmi Şahıslar, İstanbul 1969, s. 6.

197 HATEMİ/KALKAN OĞUZTÜRK, s. 86-87.

198 HAUSHEER/AEBI MÜLLER, s. 271.

199 TUOR/SCHNYDER/SCHMID/RUMO-JUNGO, s. 143.

200 CREIFELDS, s. 956.

201 Vakıf üniversitesi de vakfa bağlı olarak kurulan bir tüzel kişilik olduğundan bu kapsamdadır. Bkz. HATEMİ/KALKAN OĞUZTÜRK, s. 85-87.

202 DURAN, Ders, s. 65.

203 HATEMİ, Kişiler, s. 125.

24

b. Bağlı Oldukları Hukuk Kuralı Bakımından Tüzel Kişiler

Tüzel kişiler, bağlı oldukları hukuk kuralına göre kamu ve özel hukuk tüzel kişileri olmak üzere ikiye ayrılır.204

aa. Kamu Hukuku Tüzel Kişileri

Kamu hukuku tüzel kişiliği Anayasanın 123. maddesinin 3. fıkrası gereğince ancak “kanunla205 veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle206 kurulur.” Kamu hukuku tüzel kişileri, kamu gücüne sahip olup kamu görevi yapmaktadır.207 Kural olarak kamu hukuku kurallarına tabidir,208 kamu otoritesini temsil eder ve kamu hizmeti görür.209 Ancak özellikle ekonomik alanda faaliyet gösteren kamu hukuku tüzel kişilerinin özel hukuk hükümlerine tabi tutulması mümkündür.210 Bu durum özel hukuk tüzel kişileri olarak kabul edilmelerini gerektirmez.211

Devlet, kamu hukuku tüzel kişisidir. Yani “hak süjesi”dir ve bu haklar devlete ait kamu haklarıdır.212 Kamu mallarının varlığı, idarenin gerçekleştirdiği özel hukuk sözleşmeleri, idari sözleşmeler, diğer devletlerle devletin akdettiği uluslararası anlaşmalar, devletin tüzel kişiliğe sahip olduğunun göstergesidir. Devletin borç altına girebilmesi ve haklara sahip olması mümkündür.213 Kamu hukuku tüzel kişilerinin nitelik ve özellikleri bakımından bağdaştığı ve statülerinin elverdiği şekilde, özel hukuk tüzel kişilerinin genel hükümleri uyarınca sahip olduğu hakları kullanabileceği gibi borçları da yüklenebilmesi mümkündür. Fakat kamu hukuku tüzel kişilerinin hukuki niteliği bakımından kamusal mevzuat hükümleri ve idare hukuku kuralları geçerlidir. Kamu hukuku tüzel kişilerinin kurulmasında olduğu gibi organları, görev ve yetkileri, işleyiş ve amaçları, çalışma usulleri ve sona ermeleri bakımından da yasal ve idari işlemler söz konusudur.214

Kamu hukuku tüzel kişileri idare hukukunda hak sahibi olabilen tüzel kişilerdir.215 Anayasanın 123. maddesinin 2. fıkrasında idarenin kuruluş ve görevlerinin, “merkezden yönetim ve yerinden yönetim

204 GIERKE, s. 482.

205 STELKENS, Ulrich, “»Grundbausteine« des Verwaltungsorganisationsrechts: Juristische Person des öffentlichen Rechts, Organ, Organwalter, Behörde”, Juristische Ausbildung, V. 38, I. 9, s. 1016.

206 6771 sayılı “Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”un 16. maddesiyle, bu fıkrada yer alan

“ancak kanunla veya kanunun açıkça verdiği yetkiye dayanılarak” ibaresi “kanunla veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle”

şeklinde değiştirilmiştir. Bkz. 29976 sayılı 11.2.2017 tarihli Resmî Gazete

207 SEROZAN, Rona, Medeni Hukuk Genel Bölüm Kişiler Hukuku, İstanbul 2013, s. 498; OĞUZMAN/SELİÇİ/OKTAY ÖZDEMİR, Kişiler, s. 267.

208 BORK, Reinhard, Allgemeiner Teil des Bürgerlichen Gesetzbuchs, Tübingen 2006, s. 85.

209 Özel hukuk tüzel kişilerinin de kamu hizmeti görmesi mümkün olup sırf bu nedenle kamu hukuku tüzel kişileri olarak kabul edilmelerinden bahsedilemez. Bkz. ÇAĞLAYAN, Ramazan, “Hukukumuzda Kamu Tüzel Kişiliği Kavramı ve Kıstasları”, UMD, Y. 2016, S. 7, s. 391.

210 YILDIRIM, Turan, Türkiye’nin İdari Teşkilatı, İstanbul 2005, s. 20.

211 ÇAĞLAYAN, “Tüzel”, s. 390.

212 YALÇIN SANCAR, Türkan, “Türklüğü, Cumhuriyeti, Meclisi, Hükümeti, Adliyeyi, Bakanlıkları, Devletin Askeri ve Emniyet Kuvvetlerini” Alenen Tahkir ve Tezyif Suçları (Eski TCK m. 159/1 – Yeni TCK m. 301/1-2), Ankara 2006, s. 24.

213 KATOĞLU, “Mağduru”, s. 673.

214 DURAN, Ders, s. 72.

215 TAN, Turgut, İdare Hukuku, Ankara 2018, s. 105.

25

esaslarına” dayandığı belirtilmektedir.216 İdare tarafından gerçekleştirilen faaliyetlerin tümü ya kendisini oluşturan tüzel kişilerden birinin görevleri arasında yer alır ya da faaliyetin kendisi tüzel kişiliktir. Gerçek kişilerinse sadece bu tüzel kişilerin organları, yetkilileri ya da etkinliklerinin aracı olması mümkündür. Her ne kadar yapısal olarak idare örgütü içinde tüzel kişiliğe sahip bulunmayan kuruluşlar söz konusu olsa da bunlar ya tüzel kişiliğe sahip olan kuruluşlardan birine bağlıdır ya da bu tüzel kişilerle ilişkilendirilmişlerdir.217

Kamu hukuku tüzel kişileri kendi içinde “kamu idareleri” ve “kamu kurumları” olmak üzere ikiye ayrılır.218 “Kamu idareleri”, kişi topluluğu; “kamu kurumları”ysa mal topluluğu şeklindeki kamu hukuku tüzel kişileridir.219 Kamu idareleriyle kurumları arasındaki en önemli farkı kamu idarelerinin etkinlik konularının sınırsız, kamu kurumlarınınsa sınırlı ve belirgin olması oluşturur.220 Nitekim kamu kurumu, belirli bir ya da birkaç konuda faaliyette bulunmak üzere kurulan hizmet yerinden yönetimidir.221

Devlet bireysel faaliyetleri gerçekleştirme, toplumun korunması, refahı ve gelişimini garanti altına almak amacıyla zorunlu olan varlıkları ve hizmetleri verme, toplumsal güvenliği ve düzeni sağlamaya yönelik somut ve pozitif faaliyette bulunması halinde kamu idaresi olarak ortaya çıkmaktadır.222 Hem Anayasanın “merkezi idare” başlığını taşıyan 126. maddesinin içeriğini oluşturduğu devlet hem de Anayasanın “mahalli idareler” başlığını taşıyan 127. maddesinde yer verilen “il, belediye” ve “köy” kamu hizmeti görmek amacıyla örgütlenen kamu idaresidir.223 Kamu idareleri pek çok alanda faaliyette bulunur.

Söz konusu faaliyetlerin anayasa tarafından yasaklanmayan her konu olması mümkündür. Şayet anayasa ve kanunlarda herhangi bir konu yalnızca devletin idaresinin tekeline bırakılmamışsa, ilgili yasal düzenlemelerin öngörmesiyle beraber diğer kamu idarelerinin de söz konusu alanda faaliyette bulunmaları mümkündür. Anayasaya göre kamu idareleri sınırlı sayıdadır ve anayasanın öngördüğünün dışında bir kamu idaresinin kurulması ancak ilgili maddenin değiştirilmesi ile söz konusu olabilir.224 Devletin faaliyet

216 Merkezden yönetim ilkesi, idarenin topluma sunacağı hizmetlerin devlet merkezince tek elden yürütülmesidir. Bkz.

GÜNDAY, İdare Hukuku, Ankara 2004, s. 66. Yetkilerin devlet merkezindeki idarece kullanılması, alınan kararların devlet tüzel kişiliği adına alındığını gösterir. Merkezi idarece kamu hizmetleri ayrı bir tüzel kişilikleri bulunmayan bakanlıklarca yerine getirilir ve devlet tüzel kişiliğini temsil eder. Merkezi idarenin taşra dışında da örgütlenmeye gitmesiyle birlikte taşra kuruluşlarından bahsedilir. Yerinden yönetimse bir coğrafi alanı esas almakla birlikte, belli bir hizmeti ya da faaliyet türünü odağına almaktadır.

Bunun sonucunda devlet dışında kamu hukuku tüzel kişilikleri ortaya çıkmıştır. Bkz. GÖZÜBÜYÜK, Şeref/TAN, Turgut, İdare Hukuku, C. 1, Genel Esaslar, Ankara 1998, s. 145-146, 158.

217 ÖZAY, İl Han, Günışığında Yönetim, İstanbul 2004, s. 120-121.

218 SEROZAN, Rona,Tüzel Kişiler, İstanbul 1990, s. 15.

219 ÇAĞLAYAN, “Tüzel”, s. 377.

220 Bu kapsamda nitelikleri tartışmalı olan kamu iktisadi teşebbüsleri hakkında bkz. DURAL/ÖĞÜZ, s. 220-221.

221 ÖZAY, Günışığında, s. 125.

222 TOROSLU, Nevzat, Cürümlerin Tasnifi Bakımından Suçun Hukuki Konusu, Ankara 1970, s. 363. Kamu idaresi, devletin belli tür organlarını ifade etmek için kullanıldığında organik (yapısal); devletin belli tür faaliyetlerini ifade etmek için kullanıldığındaysa fonksiyonel (işlevsel ya da görevsel) olmak üzere iki farklı şekilde kullanılmaktadır. Bkz. GÜNDAY, s. 3.

223 ÇAĞLAYAN, “Tüzel”, s. 377.

224 ÖZAY, Günışığında, s. 128-129.

26

alanı coğrafi olarak tüm ülkeyken, diğer kamu idareleri olan il özel idaresi, belediye ve köyler yalnızca kendi coğrafi sınırları içinde görevli ve yetkili olduklarından bu sınırlar içinde faaliyette bulunabilir.225

Kanun koyucu tarafından yasal düzenlemelerle beraber yeni kamu kurumlarının oluşturulabilmesi mümkün olduğundan kamu kurumlarının sayısı değişkenlik arz eder. Genelde zaman geçtikçe sayıları da artar. Aynı devlet gibi üstlendikleri hizmetten tüm ülkede yararlanılabilmesini sağlar. Örnek olarak TRT (Ay. m. 133/3), Milli Piyango İdaresi, Üniversiteler kamu kurumlarına örnek gösterilebilir.226 Her ne kadar Üniversite (Ay. m. 130/1227) gibi bazı kamu kurumlarının örgütleri belirli bir coğrafi alanda olsa da kuramsal olarak tüm ülkeye hizmet sundukları kabul edilir.228

Belirli bir mesleğe sahip olanlar arasındaki dayanışmanın sağlanması, ilişkilerin düzenlenmesi amacıyla kurulan “Barolar”, “Türkiye Barolar Birliği”, “Türkiye Noterler Birliği”, “Ticaret ve Sanayi Odaları”, “Ticaret Borsaları Birliği”, “Türkiye Seyahat Acentaları Birliği”, “Ziraat Odaları”, “Türkiye Ziraat Odaları Birliği”, “Türk Tabipler Birliği” gibi Anayasa’nın 135. maddesi uyarınca kurulan kamu kurumları niteliğindeki meslek kuruluşları ve üst kuruluşları da kamu hukuku tüzel kişileri olup229 kamu kurumlarına örnek gösterilebilir. Yine 5362 sayılı “Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu”nun230 1. maddesi uyarınca “esnaf ve sanatkârlar odaları ile bu odaların üst kuruluşu olan birlik, federasyon ve konfederasyonun” tüzel kişiliğe sahip kamu kurumu niteliğinde olduğu belirtilmiştir. Bu kapsamda kamu hukuku tüzel kişileri oldukça çeşitlidir. Örneğin 6112 sayılı “Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun”un 34. maddesinde belirtildiği üzere “Radyo ve Televizyon Üst Kurulu”, kamu hukuku tüzel kişisidir.

Kamu hukuku tüzel kişileri özel hukuk tüzel kişileri bakımından söz konusu olmayan kamu hukuku statüsünden yararlanarak birçok alanda üstün yetkilere sahiptir. Yine özel hukuk tüzel kişilerine göre daha sıkı bir denetim altında bulunmalarından dolayı faaliyetlerinde daha az özerk ve özgürdür.

Nitekim pek çok kamu hukuku tüzel kişisinin devletle arasındaki idari vesayet ilişkisi nedeniyle özerklikleri sınırlıdır. Ayrıca malvarlıklarına ilişkin hesapları da ya doğrudan doğruya Sayıştay’ın ya da diğer bazı Devlet örgüt ve organlarının denetimine bağlıdır.231

225 Burada devlet, yasama, yürütme ve yargı organlarından oluşan topluluk olarak değil, yalnızca yürütme ve bu kapsamda merkezden yönetim verilen isim olarak kabul edilmelidir. Bkz. ÖZAY, Günışığında, s. 127, 129. Anayasanın 126. maddesinin 3.

fıkrası uyarınca “birden çok ili içine alan merkezî idare teşkilatı” ile 3030 sayılı “Büyük Şehir Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun” ile kurulan büyükşehir belediyeleri de kamu idareleri niteliğindedir. Bkz.KANGAL, Tüzel, s. 36.

226 Vakıf üniversiteleri de kamu hukuku tüzel kişileri olarak kabul edilmektedir. Bkz. AYM, 1990/2 E. 1990/10 K. 30.5.1990 T.

(20781 sayılı 9.2.1991 tarihli Resmî Gazete); AYM, 1991/21 E. 1992/42 K. 29.6.1992 T. (21538 sayılı 31.3.1993 tarihli Resmî Gazete

227 Anayasanın 130. maddesinin 2. fıkrası uyarınca “kazanç amacına yönelik olmamak şartı ile vakıflar tarafından, devletin gözetim ve denetimine tâbi yükseköğretim kurumları” 2547 sayılı “Yükseköğretim Kanunu”nun 6. ek maddesi gereğince kendilerini kuran vakıf tüzel kişiliğinden ayrı bir tüzel kişiliğe sahiptir.

228 ÖZAY, Günışığında, s. 129.

229 OĞUZMAN/SELİÇİ/OKTAY ÖZDEMİR, Kişiler, s. 268.

230 25852 sayılı 21.6.2005 tarihli Resmî Gazete

231 ÖZAY, Günışığında, s. 123-124.

27

Bazı hallerde bir tüzel kişinin kamu hukuku tüzel kişisi olup olmadığı örneğin kanunda açıkça belirtilmemiş olabilir. Zira kanunla özel hukuk tüzel kişisinin kurulması da mümkündür. Bu kapsamda kuruluş şekli ve yetkilerinin niteliğini, kamu gücü kullanıp kullanmadığı, mal ve gelirleri ile personelinin statüsü dikkate alınarak bir değerlendirme yapmak gereklidir.232 Bu durumda öğretiden ve içtihatlardan yararlanmak yerinde olacaktır.233

bb. Özel Hukuk Tüzel Kişileri

Özel hukuk tüzel kişileri, özel hukuk alanında faaliyet göstermek amacıyla hukuki bir işlemle kurulur. Yani gerçek kişilerin iradeleriyle kurulmakta ve kural olarak gerçek kişilerin iradeleriyle sona erdirilmekte olup, kamu otoritesini temsil etmemektedir. Sınırlı sayı ilkesi gereğince yalnızca kanunda öngörülen şekillerde kurulabilir.234 Örneğin TTK ve Bakanlıklar tarafından çıkarılan tebliğler dikkate alındığında ticari işletmelerden235 anonim (“bakanlık iznine tabi olan anonim şirketler”, “bakanlık iznine tabi olmayan anonim şirketler”, “anonim şirket statüsündeki iktisadi devlet teşekkülleri”, “anonim şirket statüsündeki diğer kamu ticari işletmeleri”), limited, kollektif, komandit, paylı komandit, kooperatif şirketlerinin (kooperatif birlikleri), yabancı şirketin Türkiye merkez şubesinin, tüzel kişiliğinin bulunduğu görülmektedir.236 Ancak 6098 sayılı “Türk Borçlar Kanunu”nun237 (TBK) 620 ila 645. maddelerinde düzenlenen adi şirketin tüzel kişiliği bulunmamaktadır.238

232 GÜNDAY, s. 78-80.

233 Bu kapsamda her ne kadar niteliği tartışmalı olsa da “Türkiye Adalet Akademisi”nin, “Türkiye Futbol Federasyonu”nun,

“Ordu Yardımlaşma Kurumu”nun, “Kalkınma Ajansları”nın kamu hukuku tüzel kişisi olduğu yönünde bkz. ÇAĞLAYAN,

“Tüzel”, s. 385, 388, 389, 390.

234 STELKENS, s. 1016.

235 İşletmeler kendi içinde ekonomik ve ekonomik mahiyette olmayan şeklinde ikiye ayrılır. Bkz. KARAYALÇIN, s. 3.

Ekonomik anlamda işletme, bir girişimci tarafından ekonomik çıkar elde etmek amacıyla emeğin ve sermayenin bağımsız bir şekilde bir araya getirilmesi şeklinde tanımlanabilir. Bkz. ARKAN, Sabih, Ticari İşletme Hukuku, Ankara 2005, s. 20. Ancak söz konusu tanım, ticaret hukukundaki ticari işletme tanımına tam olarak uymamaktadır. Nitekim ekonomik anlamdaki her bir işletme, ticari işletme değildir. Ancak her bir ticari işletme ekonomik anlamda da ticari işletmedir. Bkz. BAHTİYAR, Ticari işletme Hukuku, İstanbul 2007, s. 15. Ekonomik anlamda işletmeler kendi içinde küçük, orta ve büyük işletmeler şeklinde üçe ayrılmaktadır. TTK’daysa ekonomik anlamda işletmeler, esnaf ve ticari işletme olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Esnaf işletmeleri küçük, ticari işletmelerse orta ve büyük ekonomik anlamda işletmeleri ifade edilmektedir. TTK’nın 11. maddesinin 2. fıkrası uyarınca “Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Cumhurbaşkanı kararıyla belirlenir.” Küçük işletmelerde iş bölümü ya hiç bulunmamakta ya da oldukça azdır ve genelde sermayedar, idareci ve icracı sıfatları tek bir kişide toplanmıştır. İşletmenin büyümesiyle bir kişinin söz konusu işletme bakımından zorunlu olan emeği ve sermayeyi sağlayabilmesi güçleştiğinden ve imkânsızlaştığından, ticari bir işletme kurmak ve işletmek amacıyla birden fazla kişinin emek ve sermayelerini bir araya getirmeleri halinde “şirket”ten bahsedilir. Bkz. KARAYALÇIN, s. 3-4. Ancak her bir şirketin tüzel kişiliğinin bulunduğundan bahsedilemez.

Bkz. POROY, Reha/TEKİNALP, Ünal/ÇAMOĞLU, Ersin, Ortaklıklar ve Kooperatif Hukuku, İstanbul 2005, s. 14.

236 Yine kamuya ait ticari işletmelerin (kamu iktisadi kuruluşları, iktisadi devlet teşekkülleri, müesseseler, diğer kamu ticari

işletmeleri) de tüzel kişiliği bulunmaktadır. Bkz.

https://www.tobb.org.tr/TurkiyeTicaretSicilGazetesi/Sayfalar/TicariIsletmeTipleri.html

237 27836 sayılı 4.2.2011 tarihli Resmî Gazete

238 BİLGİLİ, Fatih/DERMİRKAPI, Ertan, Ticaret Hukuku Şirketler Hukuku, Bursa 2009, s. 21. Adi şirketlerin pratik ihtiyaçlar nedeniyle ayrı bir malvarlıklarının olduğu, hukuki işlemler yapabileceği ve ayrı bir unvanı olduğu kabul edilmek suretiyle tüzel kişi olarak değil ama hak süjesi olarak kabul edilmesinin yerinde olduğu yönünde bkz. ANSAY, Tuğrul, “Adi Şirket Bir Tüzel Kişi Midir?”, Erdoğan Moroğlu’na 65. Yaş Günü Armağanı, İstanbul 1999, s. 9.

TMK’da öngörülen paylı (kat malikliği gibi) ve elbirliği ortaklıkları, eşler arasındaki mal rejimleri bakımından mal ortaklığı, miras ortaklığı; örgütlenme, amaç ve bağımsızlık unsurlarını bir arada gerçekleştirmediklerinden tüzel kişi değildir. Bkz.

OĞUZMAN/SELİÇİ/OKTAY ÖZDEMİR, Kişiler, s. 264; SEROZAN, Kişiler, s. 491-492. Miras ortaklığı ile aile malları

28

Sahip oldukları amaca göre kazanç paylaşma amacına sahip olanlar ve olmayanlar şeklinde ayrıma tutulmaları mümkündür.239 Kazanç paylaşma amacına sahip olanlar, TTK’da öngörülen kollektif, komandit, anonim ve limited şirketlerdir. Ayrıca 1163 sayılı “Kooperatifler Kanunu” uyarınca kurulan kooperatifler de ticaret şirketi olup özel hukuk tüzel kişisidir.240 “Avukatlık Kanunu”nun 44. maddesinde öngörülen birden çok avukatın bir araya gelerek oluşturduğu avukat ortaklıkları da kazanç paylaşma amacı taşıyan ancak tacir kabul edilmeyen tüzel kişidir.241 Ancak yine aynı hükme göre aynı baroya kayıtlı birden çok avukatın meslekî çalışmalarını bir büroda yürütmeleri halinde söz konusu birlikteliğin tüzel kişiliği bulunmamaktadır.

Kazanç paylaşma amacını taşımayanlar,242 TMK’da dernekler ve vakıflar olarak öngörülmüştür.

Her ne kadar TTK’nın 16. maddesinde “amacına varmak için ticari bir işletme işleten vakıflar” ve derneklerin tacir sayılacağı belirtilmişse de söz konusu kapsama giren vakıfların ya da derneklerin kazanç paylaşma amacı taşıdıkları söylenmemelidir. Zira amacın gerçekleştirilmesine yönelik olarak bir işletmenin işletilmesi derneğin kazanç paylaşma amacı taşıdığı anlamına gelmez. Nitekim derneğin elde ettiği kazancı, üyeleri arasında paylaştırmak şeklinde bir amacı yoktur, amacını gerçekleştirmek bakımından işletmeyi araç olarak kullanmaktadır. Dernek ve vakfın dışında kazanç paylaşma amacı taşımayan özel hukuk tüzel kişileri arasında sendikalar da yer almaktadır.243 6356 sayılı “Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu”nun244 tanımlar başlıklı 2. maddesinin 1. fıkrasının (ğ) bendinde sendika,

“işçilerin veya işverenlerin çalışma ilişkilerinde, ortak ekonomik ve sosyal hak ve çıkarlarını korumak ve geliştirmek için en az yedi işçi veya işverenin bir araya gelerek bir işkolunda faaliyette bulunmak üzere oluşturdukları tüzel kişiliğe sahip kuruluşlar” şeklinde tanımlanmıştır.

Kamu gücü ile donatılmaması karşısında seçimlere katılmak suretiyle iktidar olmayı amaçlayan siyasi partiler de özel hukuk tüzel kişisidir.245 Siyasi partiler Anayasanın 68. maddesinin 2. fıkrasına göre

“demokratik siyasî hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır” ve 69. maddenin 6. fıkrasına göre kapatılmaları

ortaklığının gerçek anlamda ortaklık dahi sayılmadıkları belirtilmelidir. Bkz. BAHTİYAR, Mehmet, Ortaklıklar Hukuku, İstanbul 2007, s. 2.

239 KNIEPER/CHANTURIA/SCHRAMM, s. 111.

240 ÖZTAN, Ders, s. 13.

241 OĞUZMAN/SELİÇİ/OKTAY ÖZDEMİR, Kişiler, s. 268-269.

242 Kazanç paylaşma amacı taşımayan özel hukuk tüzel kişileri için “cemiyet” ifadesinin de kullanıldığı görülmemektedir. Bkz.

VELİDEDEOĞLU/ATAAY, s. 5-6.

243 HATEMİ, Kişiler, s. 126.

244 28460 sayılı 7.11.2012 tarihli Resmî Gazete

245 TRICOT, Juliette, “Unternehmensstrafbarkeit in Frankreich, Auf der verzweifelten Suche nach einem Modell”, ZStW 2014, 126(1), s. 58; HATEMİ/KALKAN OĞUZTÜRK, s. 80; ÖZBEK, Veli Özer/DOĞAN, Koray/BACAKSIZ, Pınar, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2019, s. 218. Nitekim SPK’nın 3. maddesinde siyasi partiler “Anayasa ve kanunlara uygun olarak; milletvekili ve mahalli idareler seçimleri yoluyla, tüzük ve programlarında belirlenen görüşleri doğrultusunda çalışmaları ve açık propagandaları ile milli iradenin oluşmasını sağlayarak demokratik bir Devlet ve toplum düzeni içinde ülkenin çağdaş medeniyet seviyesine ulaşması amacını güden ve ülke çapında faaliyet göstermek üzere teşkilatlanan tüzel kişiliğe sahip kuruluşlar” şeklinde tanımlanmıştır.

Siyasi partilerin özel hukuk tüzel kişisi olmayıp “nevi şahsına münhasır” bir kuruluş olduğu, zira kurulmalarından, işlemelerine, kapanmalarından kapatılmalarına kadar her bir hususun özel olarak ilgili kanunlarında özel olarak düzenlendiği yönünde bkz. SARITAŞ, Erkan, “Türk Ceza Hukuku’nda Tüzel Kişiler”, Güncel Ceza Hukuku ve Kriminoloji Çalışmaları – II -, İstanbul 2008, s. 68.

29

AYM’nin kararına bağlıdır. AYM, “siyasi partileri kamu yararına çalışan kuruluşlar” olarak nitelendirmişse de246 daha sonra siyasi partilerin anayasada “kamu hukuku kurumu olarak”

nitelendirilmediğini, “devlet örgütü içinde yer” almadığını, “parti kurma hakkı” ve “halk iradesinin ve oyunun devlet etkisi dışında ve serbestçe oluşumunu öngören ilkeler”in de bu yorumu desteklediğini belirtmiştir.247 AYM’nin söz konusu görüşü nedeniyle siyasi partilerin serbest kuruluşlar olarak değerlendirilerek248 özel hukuk tüzel kişileri olarak kabul edilmeleri gereklidir.249

cc. Kamu İktisadi Teşebbüsleri

Kamu iktisadi teşebbüsleri (KİT) devletçilik ilkesi gereğince uygulanan karma ekonomi politikasının neticesinde ortaya çıkan,250 devletin ekonomik alana müdahalesine imkân veren, kendisine özgü bir yapısı olan ve hukuki niteliği tartışmalı tüzel kişilerdir.251

KİT’ler 233 sayılı “Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname”252 ile düzenlenmiştir. Kararnamenin 2. maddesi uyarınca, KİT “iktisadi devlet teşekkülü ile kamu iktisadi kuruluşunun ortak adı” olarak kullanılmaktadır. İktisadi devlet teşekkülü, “sermayesinin tamamı devlete ait, iktisadi alanda ticari esaslara göre faaliyet göstermek üzere kurulan, kamu iktisadi teşebbüsüdür.”

Örnek olarak “Devlet Malzeme Ofisi” verilebilir.253 “Kamu iktisadi kuruluşu ise “sermayesinin tamamı Devlete ait olup tekel niteliğindeki mal ve hizmetleri kamu yararı gözeterek üretmek ve pazarlamak üzere kurulan ve gördüğü bu kamu hizmeti dolayısıyla ürettiği mal ve hizmetler imtiyaz sayılan kamu iktisadi teşebbüsüdür.” Örnek olarak “Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü” (ÇAYKUR) verilebilir.254

KİT’ler, 233 sayılı KHK’nın 3. maddesine göre ekonomik gereksinimler uyarınca ve Cumhurbaşkanınca kurulur. Söz konusu kararnamenin 4. maddesinde teşebbüslerin, bu KHK ile “saklı tutulan hususlar dışında özel hukuk hükümlerine tabi” oldukları belirtilmişse de bu teşebbüslerin özel hukuk hükümlerine tabi olmasıyla özel hukuk tüzel kişisi olması aynı şey değildir. Zira bu teşebbüslerin özel hukuk hükümlerine tabi olmalarıyla dış ilişkilerinde uygulanacak hukuk kuralları belirtilmiştir.255

246 AYM, 1968/26 E. 1969/14 K. 18/19.2.1969 T. (Karar metni için bkz. 13430 sayılı 25.2.1970 tarihli Resmî Gazete)

247 AYM, 1970/12 E. 1971/13 K. 2.2.1971 T. (Karar metni için bkz. 13890 sayılı 9.7.1971 tarihli Resmî Gazete)

248 TEZİÇ, Erdoğan, Anayasa Hukuku, İstanbul 2013, s. 384.

249 KANGAL, Tüzel, s. 37-38, dp. 47.

250 BAHTİYAR, Ortaklıklar, s. 2.

251 DURAL/ÖĞÜZ, s. 220.

252 18435 Mükerrer sayılı 18.6.1984 tarihli Resmî Gazete

253 https://www.dmo.gov.tr/Home/Icerik/86

254 http://www.caykur.gov.tr/Pages/Kurumsal/KurumHakkinda.aspx

255 “…Anayasa'nın 123. maddesinin üçüncü fıkrasında, kamu tüzel kişiliğinin ancak yasayla ya da yasanın açıkça verdiği yetkiye dayanılarak kurulabilmesi öngörülmüştür. Telekomünikasyon hizmetlerini kamu tekeli olarak yürütmekle görevli Türk Telekomünikasyon Anonim Şirketi'de 4000 sayılı Yasa'nın 1. maddesiyle kurulmuş bir kamu tüzelkişisidir. Anayasa'da ve yasalarda kamu tüzel kişiliğine birçok alanda sıfatına özgü hukuksal durumlar verilmekte; üstün, sınırlı ve kısıtlı yetkiler, haklar olanaklar sağlanmakta; bağışıklık ve ayrıklık tanınmakta, görevler yüklenmektedir. Ayrıca, kamu tüzel kişileri, nitelikleri ve özellikleriyle bağdaştığı ölçüde, özel hukuk tüzel kişilerinin özel hukuk hükümlerine göre sahip olduğu hakları kullanabilecekleri gibi borçları da yüklenebilirler. Ancak, özel hukuk kurallarına bağlı olsalar da kamu tüzelkişilerinin asıl hukuksal rejimi kamusal mevzuat kuralları ile İdare Hukuku kurallarıdır. Öte yandan, 1. maddede 233 sayılı KHK'ye bağlı olduğu belirtildiğine göre Türk Telekomünikasyon Anonim Şirketi bir kamu iktisadî teşebbüsüdür. Kamu iktisadî teşebbüsleri, 233 sayılı KHK'nin 4. maddesinde de öngörüldüğü gibi, ticarî esaslara, yani özel hukuk hükümlerine göre faaliyette bulunan ve kamu yararı amacıyla çalışan kamu

30

Kamu iktisadi teşebbüslerinin bazı konularda özel hukuk kurallarına tabi olmalarının ve anonim şirket şeklinde kurulmalarının sebebini, faaliyette bulundukları alanda kendilerine serbestlik verecek bazı ticaret hukuku kurallarından yararlanma imkânına sahip olmaları ve böylece yükümlü oldukları kamu hizmetlerini daha iyi yerine getirmelerinin sağlanması oluşturmaktadır. Bu kapsamda anonim şirket olmaları, niteliklerinin kamu hukuku tüzel kişisi olmasını değiştirmez. Zira bunlar, kuruluşları, amaçları ve de tabi oldukları hükümler bakımından TTK’da öngörülen ve gerçek anlamda anonim şirketler değildir.

Bu kapsamda bir iktisadi teşekkül ya da bağlı ortaklıkça kurulan anonim şirket özel hukuk tüzel kişiliğine değil kamu hukuku tüzel kişiliğine sahiptir.256 Zira Anayasanın 123. maddesi ve 233 sayılı KHK’nın 3.

maddesine göre Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle kurulmaları gereklidir.

Anayasa’nın 47. maddesinin 3 ve 4. fıkralarında, 128. maddesinin 1. fıkrasında, “Devletin, kamu iktisadi teşebbüslerinin ve diğer kamu tüzel kişilerinin”, 161. maddesinin 1. fıkrasındaysa “Kamu idarelerinin ve kamu iktisadî teşebbüsleri dışındaki kamu tüzel kişilerinin” ifadelerinde “diğer” ve

“dışındaki” sözcüklerine yer verilmesi ve bu sözcüklerden evvel gelen “devlet” ve “kamu iktisadi teşebbüsleri”nin, söz konusu sözcüklerden sonra yapılan nitelemenin bir parçası olmaları, kamu iktisadi teşebbüslerinin kamu hukuku tüzel kişileri olduğunu göstermektedir.257

Kamu iştirakleri ise 233 sayılı KHK’nın 2. maddesinde “iktisadi devlet teşekküllerinin veya kamu iktisadi kuruluşlarının veya bağlı ortaklıklarının, sermayelerinin en az yüzde onbeşine, en çok yüzde ellisine sahip bulundukları anonim şirketler” olarak tanımlanmıştır. Kamu iştiraklerinin kamu hukuku tüzel kişisi olduğu görüşü ileri sürülmekteyse de doktrindeki ağırlıklı görüşü özel hukuk tüzel kişisi olmaları oluşturmaktadır. Zira devlet, bir şirkete belli bir yüzde oranıyla katılmaktadır. Kamu

tüzelkişileridir. Kamu iktisadî teşebbüsleri, özel teşebbüsler gibi kârlılık ve verimlilik anlayışı içinde çalışmak durumunda olduklarından, dış ilişkilerinde ticarî ilke ve yöntemlere göre başka bir anlatımla özel hukuk kurallarına göre davranmak zorundadırlar. Kamu iktisadî teşebbüsünün özel hukuk kurallarına bağlı olarak faaliyette bulunması onun kamusal niteliğini değiştirmez. Çünkü kamu idareleri ve idarî kamu kurumları da gerektiğinde özel hukuk kuralları uyarınca işlem yapabilmektedir.

Kamu iktisadî teşebbüsleri içyapı ve ilişkileri yönünden kendi yasaları ile idare hukuku kurallarına bağlıdırlar…” AYM 1994/70 E. 1994/65-2 K. 22.12.1994 T. (22185 sayılı 28.1.1995 tarihli Resmî Gazete)

Ancak YİBGK, 1945/1 E. 1945/6 K. 28.3.1945 T. kararında “…Devlet İktisadi Teşekkülleri özel hukuk prensiplerine tabi olmak üzere kurulmuş müesseselerdir. Bu müesseselerin hukuk hayatında görülen sair teşekküllerden farkı, sermayelerinin Devlet'e ait olması ve bazı yönetim organlarının tayin usullerinde mevcut hususiyetten ibarettir, denebilir. Kanunlar, bu teşekküllerin özel hukuk teşebbüsleri yanında ayrıcalıklar malik olmalarını arzu etmemiştir. Gerekçeler iktisadi devlet kurumlarının fertler aleyhine faaliyetlerde bulunacak birer uzviyet haline gelmeyeceklerini açıkça göstermektedir. Gerçi bu teşekküllerin görecekleri vazifelerden bir kısmı devlet ekonomik politikasıyla ilgili işlerdir. Ancak, bu keyfiyet İktisadi Devlet Teşekkülleri'ne kamu hukuku müessesesi vasfını vermeyip sadece kurucunun Devlet oluşundan ve kuruluşunun bir kanuna dayanmakta bulunmasından ileri gelmektedir…” diyerek kamu iktisadi teşebbüslerinin kamu hukuku tüzel kişisi olmadığını belirtmiştir. (Karar metni için bkz. www.kazanci.com)

256 GÜNDAY, s. 80.

257 Her ne kadar Anayasanın 135. maddesinin 2. fıkrasında “Kamu kurum ve kuruluşları ile kamu iktisadî teşebbüslerinde”

denilmek suretiyle farklı bir ifadeye yer verilmiş ve bu ifadeyle bir anlamda kamu iktisadi teşebbüslerinin kamu tüzel kişiliğinin bulunmadığı şeklinde bir yorumun yapılması mümkün olsa da anayasanın diğer üç maddesinin dört ayrı fıkrası ve 47. maddesine 3 ve 4. fıkralarının 1999 yılında eklenmesi, anayasa koyucunun kamu iktisadi teşebbüslerini kamu hukuku tüzel kişisi olarak kabul ettiğini göstermektedir. Yine Anayasanın 128. maddesinin 1. fıkrası ve 161. maddenin 1. fıkrası da aynı yönde yol göstericidir.

Ayrıca Yargıtay, Danıştay, Uyuşmazlık Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi’nin istikrar kazanan son yıllardaki kararları da bu yöndedir. Bkz. BÜLBÜL, Erdoğan, Kamu İştirakleri, İstanbul 2004, s. 102-103, 106-116.