• Sonuç bulunamadı

TCK’nın 60. maddesinde “organ” kavramına yer verilmişse de bu kavramdan neyin anlaşılması gerektiği açık değildir. Sözlükte organ, “vücudun, belirli bir görev yapan ve sınırları kesin olarak belirlenmiş bölümü, uzuv” ve “bir görevi, bir işi yerine getirmekle yükümlü kuruluş” şeklinde tanımlanmaktadır.339 Kesin bir tanımını yapmak güçse de tüzel kişilerde organ kavramından ana hatlarıyla, kanun maddeleri, tüzel kişinin statüsü, nizamnamesi ya da iç talimatnameleriyle ve tüzel kişi bakımından önemli olan korporatif işleri devamlı ve bağımsız bir şekilde hem üçüncü kişilerle olan ilişkilerde hem de tüzel kişinin iç teşkilatında yerine getirmesi amacıyla yetkili kılınan340 ya da kendisine bu şekildeki görevleri fiilen ve dışa karşı belli olacak şekilde bağımsız olarak gerçekleştirme yetkisi verilen kişi ya da kişi grupları anlaşılmalıdır.341 Özetle, organ, tüzel kişinin örgütü içinde yer alıp, tüzel kişinin hukuk hayatına katılmasını sağlayan kişi ya da kişiler olarak tanımlanabilir.342

Tüzel kişiler iradesini “organları aracılığıyla” açıklar.343 “Organlar, hukukî işlemleri ve diğer bütün fiilleriyle tüzel kişiyi borç altına” sokar (TMK m. 50). Organların tüzel kişiden bağımsız bir varlıkları bulunmamaktadır. Bu kapsamda organ, tüzel kişinin örgütü içinde bulunan ve tüzel kişinin aktif olarak hukuk alanında faaliyet göstermesine imkân sağlayan kişi ya da kişilerdir. Kanun koyucu bir gerçek kişinin ya da gerçek kişilerden oluşan bir kurulun iradesini belirli koşulların gerçekleşmesiyle beraber tüzel kişinin iradesi olarak kabul etmiş ve buna sonuçlar bağlamıştır. Bu kimselerin organ sıfatıyla gerçekleştirdikleri davranışlar tüzel kişiye isnat edilir.344

Her ne kadar gerçek kişinin organları ile tüzel kişinin organları arasında benzerlik kurulabileceği belirtilmekteyse de söz konusu iki organ birbirinden farklıdır. Tüzel kişinin sahip olduğu organ hukuki bir nitelik arz eder. Gerçek kişilerdeyse organ, organizmanın bir parçasıdır. İnsanın iradesini dış dünyaya yansıtmasına imkân verir. Tüzel kişilerdeki organ ise sosyal bir organizma olan tüzel kişinin iradesinin hukuk alanına yansıtılmasında bir vasıtadır.345 Aslında organ aracılığıyla harekete geçenin bizzat tüzel kişinin kendisi olduğu söylenebilir. Zira organ, tüzel kişinin bünyesinden ayrılması mümkün olmayan bir parçasıdır ve organ aracılığıyla harekette bulunan, iradesini açıklayan ya da hukuki bir ilişkiye girişen tüzel

337 ÖZGENÇ, “Tüzel”, s. 326, dp. 9.

338 HATEMİ, Kişiler, s. 159.

339 TÜRK DİL KURUMU, s. 1810.

340 ÖZTAN, Tüzel, s. 82, 157.

341 TUOR/SCHNYDER/SCHMID/RUMO-JUNGO, s. 148.

342 DOĞAN, Koray, “Tüzel Kişilerin İdari Para Cezası Sorumluluğunda İsnadiyet Sorunu”, DEÜHFD, C. 17, S.1, 2015, (Basım Yılı: Şubat 2016), s. 58.

343 VON THUR, s. 379.

344 OĞUZMAN/SELİÇİ/OKTAY ÖZDEMİR, Kişiler, s. 286-287.

345 ÖZTAN, Tüzel, s. 9.

40

kişinin kendisidir.346 Tüzel kişinin, organlarının haksız fiillerinden özel hukuk açısından sorumlu olacağı belirtilmelidir. Ancak organların suç oluşturan fiillerinden dolayı da sorumlu tutulup tutulmayacağı hususu tartışmalıdır347 ki ikinci bölümde esas olarak bu konu tartışılacaktır.

Tüzel kişilerin organlarının haksız fiilinden dolayı sorumlu olabilmesi için öncelikle haksız fiilin tüzel kişinin bir organı tarafından gerçekleştirilmesi gereklidir. Ancak tüzel kişinin organınca gerçekleştirilen bütün fiillerin tüzel kişiye ait olacağı söylenemez. Zira organın gerçekleştirdiği fiilin tüzel kişinin fiili olarak kabul edilebilmesi, organın organ olarak kendisine verilen yetki çerçevesinde ve icrası sırasında hareket etmesini gerektirir. Şayet tüzel kişilerin görevlerine ilişkin olmayan fiiller bulunmaktaysa bu fiillerin failinin organ olarak görülemeyeceği ve bu nedenle de tüzel kişinin sorumluluğunun gündeme gelemeyeceği belirtilmelidir.348

Tüzel kişilerin haksız fiil sorumluluğundan bahsedilebilmesi, gerçekleştirilen fiilin hukuka aykırı olmasına bağlıdır. Sorumluluğun doğması için, organın fiilinin üçüncü kişilerin malvarlığı ya da kişilik haklarını koruyan emredici bir normu ihlal etmesi gereklidir.349 Ayrıca kanunda öngörülen objektif sorumluluk hallerinin düzenlendiği durumların dışında gerçekleştirilen fiil bakımından organ kusurlu olmalıdır.350 Sorumluluktan bahsedilebilmesi için zararın varlığı da gereklidir. Tüzel kişinin üçüncü kişilere verdiği zarar, örneğin organının bir kişinin malvarlığında, o kişinin iradesine aykırı olacak şekilde meydana getirdiği azalmadır. Şayet tüzel kişinin organı haksız fiiliyle üçüncü kişilerin malvarlığında bir azalmaya sebebiyet vermişse bu zararın tazmini tüzel kişiye aittir. Zararın manevi nitelikte olması da mümkündür. Ayrıca sorumluluğun doğabilmesi için organın fiiliyle üçüncü kişilere verilen zarar arasında nedensellik bağının da varlığı gereklidir.351

346 ÖZAY, Günışığında, s. 123.

347 AYM, 1988/15 E. 1989/9 K. 14.2.1989 T. (20776 sayılı 4.2.1991 tarihli Resmi Gazete)

348 HATEMİ, “Organın”, s. 129-130.

349 ÖZTAN, Tüzel, s. 131.

350 KANGAL, Tüzel, s. 48.

351 FRANKO, s. 104.

41

Organdan temsile yetkili organın anlaşılması gerekli olup hangi organın tüzel kişi adına hareket edebileceğinin352 tespiti ilgili kanuna bakılarak gerçekleştirilmelidir.353 “Organ” ve “temsilci” kavramları bünyesinde idare yani yönetim ve temsil yetkisini barındırmaktadır. Her ne kadar söz konusu iki yetki nitelik bakımından birbirlerinden farklı olsa da kural olarak birlikte bulunur. Ancak sözleşmeyle ya da fiili olarak birbirinden ayrılarak farklı kimselere verilmesi söz konusu olabilir.354 İdare yani yönetim yetkisi, ortaklığın iç yapısını ilgilendiren kararların ve işlemlerin alınıp yerine getirilmesini yani ortaklıkta yetki ve sorumluluk sahibi olmayı ifade eder.355 Ancak doktrinde ve Yargıtay içtihatlarında organ kavramı, geniş anlamda yorumlanmaktadır. Zira organ, sadece tüzüğüne veya yasaya göre seçilerek tüzel kişinin iradesini oluşturan ve bağımsız karar alan yetkili kişilerle sınırlı tutulmayarak; statüsünde açıkça organ olarak gösterilmemiş bazı kimseleri de kapsamına alacak şekilde yorumlanmaktadır. Böylece, banka müdürü, yardımcısı, müdür temsilcisi, ticarî mümessil, ticarî vekil, kısım şefi, şube şefi, yönetim kurulu genel sekreteri, kayyım ya da tasfiye memuru da tüzel kişinin organı olarak kabul edilebilir.356 Organ kavramının geniş yorumlanmasında fayda vardır. Böylece sorumluluğun daha âdil dağılımı sağlanarak adaletin ve hakkaniyetin gerçekleştirilmesi mümkün olacaktır.357 Aksinin kabulü tüzel kişilerin sorumluluğuna gidilmesinde engel oluşturacak ve tüzel kişilerin sorumluluktan kurtulmak adına kendi işlerini organ dışındaki kimselere yaptırmasına neden olacaktır.358

Organların türü ve sayısı kanun ya da ana sözleşmeyle belirlenir.359 Bu kapsamda organ yasal olarak tanımlanan ya da tüzel kişilerin ana sözleşmesinde belirtilen gerçek kişi veya kişilerden oluşmaktadır.360 Bu nedenle tüzel kişiliği bulunan şirketin yöneticisinin ya da temsilcisinin

352 Mevzuatta gerçek kişi ile ilgili tüzel kişi arasındaki bağlantıyı ifade etmek adına terim birliğine yer verilmediği, farklı farklı terimlerle söz konusu durumun ifade edildiği görülmektedir. Nitekim TCK’nın 252. maddesinde rüşvet suçuyla ilgili olarak örneğin tüzel kişiliği de bulunan “kamu yararına çalışan dernekler… adına hareket eden kişiler”den bahsedilmiştir. Bu ifadeden

“tüzel kişilik adına işlem veya eylem yapma yetki ve görevinin bulunması”nın anlaşılması gereklidir. Bu kapsamda “adına hareket etmek” tüzel kişiyi temsil edebilmeyi, iradesini açığa çıkarabilme yetkisini gerekli kılar. Mahiyeti gereği her çalışanın tüzel kişinin adına hareket ettiğinden ya da tüzel kişinin adına hareket edebilmek için çalışan olmanın zorunluluğundan bahsedilemez. Ancak organın ya da temsilcinin “adına hareket eden” olduğunun kabulü gereklidir. Özel ceza kanunlarına bakıldığında fail olduğu ifade edilen ve tüzel kişiyle bir bağlantı içinde olan gerçek kişileri ifade etmek için de yeknesak bir kavrama yer verilmediği görülmektedir. Bkz. DOĞAN “Tüzel”, s. 61-62. Örneğin 1211 sayılı “Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanunu”nda (Bkz.

13409 sayılı 26.1.1970 tarihli Resmi Gazete) “ceza hükümleri” başlığını taşıyan 68. maddesinde “organ” ya da “temsilci” ifadesi kullanılmaksızın “bankaların ve diğer malî kurum ve kuruluşların görevli ve ilgilileri”, “banka mensupları”, “banka personeli”,

“tüzel kişilerin sorumluları”, “tüzel kişilerin görevli ve ilgilileri” kavramlarının kullanıldığı görülmektedir. Yine benzer şekilde 6362 sayılı “Sermaye Piyasası Kanunu”nun 101. maddesinde “tüzel kişilerin yetkilileri”nden bahsedilmektedir. Yine 4632 sayılı

“Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu”nun (24366 sayılı 7.4.2001 tarihli Resmi Gazete) 23. maddesinde “tüzel kişilerin görevli ve ilgilileri”, 5307 sayılı “Sıvılaştırılmış Petrol Gazları (LPG) Piyasası Kanunu ve Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”un (25754 sayılı 13.3.2005 tarihli Resmi Gazete) 17. maddesinde “tüzel kişilerin suçun işlenişine iştirak eden yetkilileri”nden bahsedilmiştir.

353 SARITAŞ, s. 71-72.

354 ÖZCAN, “Tüzel”, s. 332.

355 GÜNDEL, Ahmet, Vergi Suçları ve Cezaları, Ankara 1996, s. 140.

356 Her ne kadar kayyım ya da tasfiye memurunca yerine getirilen görevler geçici olsa da söz konusu durum kanun tarafından öngörülmüştür. Bkz. YARSUVAT, Duygun, “Tüzel Kişilerin Ceza Sorumluluğu”, Prof. Dr. Sahir Erman'a Armağan, İstanbul 1999, s. 911.

357 AYM, 1988/15 E. 1989/9 K. 14.2.1989 T. (20776 sayılı 4.2.1991 tarihli Resmî Gazete)

358 ÖZTAN, Tüzel, s. 156-157.

359 TUOR/SCHNYDER/SCHMID/RUMO-JUNGO, s. 148.

360 YARSUVAT, s. 910.

42

belirlenebilmesi için şirket ana sözleşmesiyle kuruluşun yayınlandığı sicil gazetesi, o yer ticaret sicil memurluğundan istenilmeli ve değişiklikler varsa da sorulmalıdır.361

Tüzel kişiliği bulunan şirketlerde yönetici, yönetim kurulu başkanı, yönetim kurulu, genel müdürler, denetim kurulu ve genel kurul,362 derneklerde ve sendikalarda genel kurullar ile yönetim kurulları, toplulukları temsil eden organlar olup, ilgili kanunlarda organların oluşumuyla ilgili kurallara yer verilmiştir. Kamu iktisadi teşebbüslerinde kanunda gösterilen organlar, belediyelerdeyse belediye başkanları ve encümenleri organ kapsamında kabul edilmelidir.363 Tüzel kişinin örgütü kapsamında organlar arasındaki iş bölümü, organların görev ve yetkileri kanunda ya da söz konusu tüzel kişinin örneğin dernek tüzüğü ya da vakıf senedi gibi kuruluş belgesinde öngörülür.364

Tüzel kişilerin sahip olduğu organlar esas alınarak bazı ölçütlerle tasnife tabi tutulmaları mümkündür.365

Söz konusu tasniflerden ilkini karar ve yürütme organı ayrımı oluşturmaktadır. Tüzel kişinin ve diğer organların davranış şeklini belirleyen ve tüzel kişinin iç varlığına ilişkin kararları alan organ, karar organıdır. Tüzel kişinin karar organı, genel kuruludur. Karar organınca alınan kararları icra eden, üçüncü kişilerle tüzel kişi adına faaliyette bulunan organ ise yürütme organıdır. Bu kapsamda tüzel kişinin yürütme organı, yönetim kuruludur.366

Bir diğer tasnif zorunlu ve ihtiyari organ ayrımıdır. Tüzel kişinin fiil ehliyetine sahip olabilmesi için hukuk düzenince tespit edilen ve kanunen bulunması gerekli olan zorunlu organdır.367 Örneğin TMK’nın 72. maddesinin 1. fıkrasında “genel kurul, yönetim kurulu ve denetim kurulu”, derneğin zorunlu

361 YAŞAR/GÖKCAN/ARTUÇ, s. 503. “…Suça konu faturalar ile ilgili vergi tekniği raporu, varsa vergi inceleme raporu aslı veya onaylı örneğiyle ekleri getirtilip incelenerek sahteliği belirleyen delillerin tesbitiyle, bedelin satıcıya ödendiği ve hesabına girdiğine dair ticari teamüle uygun kanıtlama yeterliliği olan banka hesapları ve kasa mevcuduyla uyumlu gerekli belgeler dikkate alınarak, bilirkişi incelemesi yaptırılması gerekir. Suç tarihinde şirketi idare ve temsilin kimlere ait olduğu ve temsil yetkisinin bölüşümündeki sınırlar, şirket adına sözleşmesi getirtilip ticaret sicil memurluğundan da sorularak tesbit edilmelidir…” Y. 11.

CD. 2001/3907 E. 2001/5039 K. 16.5.2001 T.; (Karar metini için bkz. www.kazanci.com); “…Sanık Mehmet Ali Kulan'ın savunması ile sanıkların muhasebeciliğini yapan Yusuf Çalışkan'ın vergi denetmenine verdiği 08.06.2001 tarihli ifadesi nazara alınarak adı geçen, tanık sıfatıyla celbedilip kendisine beyannameleri kimin getirdiği, işlerle hangi sanığın ilgilendiği sorulup gerektiğinde beyannamelerdeki yazı ve imzaların sanıklardan hangisinin eli ürünü olduğu araştırılıp, TTK.nun 540/1-2 ve 541.

maddeleri uyarınca şirketin idare ve temsilinin kim veya kimlere ait olduğu şirket ana sözleşmesi getirtilip ticaret sicili memurluğundan sorularak tespiti ve Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 17.12.1990 gün ve 312/340 sayılı kararı da dikkate alınarak sanıkların hukuki durumunun tayin ve takdiri yerine eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması, yasaya aykırı…” Y. 11.

CD. 2004/4999 E. 2006/685 K. 8.2.2006 T.; “…Sanık tarafından ibraz edildiği anlaşılan ve onaysız bulunan 10.02.2000 tarihli Kartal 9. Noterliğince düzenlenmiş limited şirket hisse devir senediyle hisselerini Haşim Tatar'a devir ettiğine ilişkin 11.02.2000 tarihli ortaklar kurulu kararı ile sanığın şirketi temsil yetkisi kalmadığının savunulması karşısında; mevcut belgeler usulen araştırılarak temsil yetkisi ile sorumluluğunun bulunup bulunmadığı ve suça iştirak durumu saptanıp ayrıca 4811 Sayılı Yasa da dikkate alınarak değerlendirme yapılıp sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken eksik incelemeye dayanarak yazılı şekilde karar verilmesi…” Y. 11. CD. 5251/4627, 24.5.2006 T. (Karar metinleri ve Y. 11. CD.’nin 411/2913, 11.04.2006 tarihli kararı için bkz. YALVAÇ, Gürsel, Karşılaştırmalı – Gerekçeli İçtihatlı Türk Ceza Kanunu, Ankara 2008, s.

159-160.)

362 KANGAL, Tüzel, s. 95.

363 YARSUVAT, s. 910.

364 OĞUZMAN/SELİÇİ/OKTAY ÖZDEMİR, Kişiler, s. 286-287.

365 KANGAL, Tüzel, s. 43.

366 ÖZSUNAY, Tüzel, s. 74.

367 ÖZTAN, Tüzel, s. 27; ÖZTAN, Tüzel, s. 99-100.

43

organları olarak gösterilmiştir. 6356 sayılı “Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu”nun 9. maddesinin 1. fıkrasına göre konfederasyonların ve sendikaların ve de şubelerin zorunlu organlarınıysa “genel kurul, yönetim kurulu, denetleme kurulu ve disiplin kurulu” oluşturmaktadır. Ancak tüzel kişilerin amaçlarına, faaliyet alanlarının genişliğine ve sosyal hayata katılma dereceleri uyarınca emredici hükümlere aykırı olmayacak şekilde farklı bir örgütlenmeyle kendisi için gerekli gördüğü organları serbestçe düzenlemesi de mümkün olup bu organlar ihtiyari organları oluşturmaktadır. Örnek olarak vakıflarda denetleme kurulu ya da genel kurul verilebilir.368

Bir diğer ayrımı fert ve kurul organ oluşturmaktadır.369 Organ, her ne kadar genelde kurul şeklinde oluşmaktaysa da istisnai olarak organın tek bir gerçek kişiden oluşması da mümkündür. Bu durumda tüzel kişinin işleyişi hususunda görevlendirilerek, organizasyonunda özel bir fonksiyon verilen, tek bir gerçek kişi olduğundan fert organ söz konusudur. Örneğin vakıflarda yönetim organının tek bir kişiden oluşması bu kapsamda değerlendirilmelidir.370 Kooperatiflerde de tek bir kişinin müdür sıfatıyla kooperatifi yönetmesi ve temsili 1163 sayılı “Kooperatifler Kanunu”nun 58. maddesi uyarınca mümkündür. Tüzel kişiye ait görevlerin yerine getirilebilmesi için bir kişi değil de birden fazla gerçek ya da tüzel kişi görevlendirilmişse kurul organdan bahsedilir. Örneğin derneklerdeki genel kurullar, kurul organdır.371

İç ve dış organ şeklindeki ayrımda tüzel kişinin organizasyonu ile ilgili iç işleri yerine getiren organ, iç organdır. Örnek olarak dernekteki genel kurul, denetleme kurulu verilebilir. Dış organ ise tüzel kişileri üçüncü kişilere karşı temsil eden, tüzel kişinin üçüncü kişilerle hukuki ilişkiler kurmasını sağlayan organdır.372

Diğer bir ayrım seçilmiş ve olgu yani fiili organ şeklindedir. Tüzel kişi içinde yer alan bir organın diğer bir organı tarafından usulüne uygun bir şekilde seçilmesi halinde seçilmiş organdan bahsedilir.

Örnek olarak derneklerdeki yönetim kurulunun genel kurul tarafından seçilmesi gösterilebilir (TMK m.

80). Uygulamada fiili organların da bulunduğu görülmektedir. Örneğin bir anonim şirkette yönetim kurulu, görevlerini üyelerinden birine bırakırsa373 bu üyenin gerçekleştireceği işlemler şirketi bağlayacak

368 AKÜNAL, s. 36-37.

369 DECKERT, s. 158.

370 OĞUZMAN/SELİÇİ/OKTAY ÖZDEMİR, Kişiler, s. 291.

371

372 AKÜNAL, s. 38-39.

373 “…MK.'nın 47 ve 48'inci maddeleri birlikte değerlendirildiğinde "organ" kavramının kapsamına "tüzel kişinin varsayılan idaresinin oluşmasında ve açıklanmasında aracı olan kurul organlar" girer. Ancak organ kavramını fazla daraltarak yalnız kurul organları, organ saymak her zaman yeterli olmayabilir. Madem ki, organ tüzel kişinin ( varsayılan ) iradesinin oluşmasına ve açıklanmasına yol açmaktadır, şu halde kanun veya kuruluş belgeleri dolayısiyle belirli konularda karar verebilme ve icra edebilme yetkisine haiz olan kişileri de organ sayabiliriz. Bu irade açıklaması "hukuki muameleler" yanında sözleşme dışı sorumlulukta da söz konusu olacaktır. TTK.'nın 321/V ve 1163 Sayılı Kanun'un 59/III maddesi "temsile ve idareye ( yönetime ) selahiyetli olanlar" lafzı ile sorumluluk çerçevesini geniş tuttuğu sonucuna varılmalıdır. Böylece haksız fiil sorumluluğunda yönetim kurulunun, organ kurul sıfatı ile birlikle hareket etmeleri yanında, idare ve temsile yetkili bulunan yönetim kurulu üyelerinin ayrı ayrı fiilleri ile de tüzel kişiyi sorumluluk altına sokabilecekleri kabul edilmelidir…” YHGK 2003/4-359 E.

2003/406 K. 11.6.2003 T. (Karar metni için bkz. www.kazanci.com)

44

ve kendisi de bu işlemlerden şahsen sorumlu olacaktır.374 Zira görünüşteki hukuksal organ yerine kanun ya da tüzel kişinin ana sözleşmesinde öngörülen şekilde oluşmayan ancak gerçek yetkileri bulunan fiili organlar söz konusudur. Bu durumun pek çok nedeni olabilir. Örneğin gerçek yöneticinin yetersizliği ya da fiili yöneticinin hukuken yasaklı olması nedeniyle yönetici olarak gösterilememesi bu kapsamdadır.

Doktrinde ileri sürülen bir görüşe göre, yönetimin özüyle ilgili olan şirket politikasını belirleme, iş organizasyonunun oluşumu, işe alma ve çıkarma konusunda kişisel egemenliğe sahip olma, müdürle benzer ya da aynı maaş seviyesinde olma, sözleşmelerin yapılmasında pazarlık yapma ve sözleşmelerin içeriğini belirleme, muhasebe üzerindeki etki ve kontrol sahibi olma, vergilerle ilgili kararları verme gibi hususlardan en az altı tanesini gerçekleştiriyorsa artık fiili bir organın ya da yöneticinin varlığından bahsedilebilir.375 Tüzel kişinin ana statüsünde yazılı olup resmen organ sıfatını kazanmış olanların dışında yer alan ancak hem konumları hem de yetkileri sebebiyle tüzel kişinin iradesinin oluşması ya da yansıtılması bakımından bağımsız bir hareket alanına sahip olan kişilerin olayın özellikleri de dikkate alınarak olgu ya da fiili organ olarak nitelendirilmesi mümkündür. Bu kapsamda söz konusu kimselerin fiil ve işlemleri, adına faaliyette bulundukları tüzel kişinin sorumluluğuna sebebiyet verecektir. Örneğin anonim şirketteki yönetim kurulunun seçiminde ve azlinde gerekli pay çoğunluğuna sahip olan pay sahibinin, yönetim kurulu toplantılarına katılmak suretiyle yönetim kuruluna yönelik azil tehditleri altında isteklerini dile getirmesi halinde şirket iradesinin oluşumunda etkisi bulunduğundan bu kimsenin olgu organ sayılması mümkündür.376 Tüzel kişinin ana sözleşmesinde yetkili olduğu belirtilen organlara resmi organ da denilmektedir. Ancak resmi organ olmamasına karşın gerçekleştirdiği faaliyetle bağlantılı olarak tüzel kişiyi temsilen hukuki işlemler yapılması halinde tüzel kişinin sorumluluğu doğar. Söz konusu halde sürekli bir durumun olduğu ve organ olarak faaliyette bulunan kişi ya da kişilerin tüzel kişinin yönetimine fiilen katılmalarından bahsedilir. Bu kişilere örnek olarak vakıf okulunun müdürü, inşaat şantiyesindeki şef, şirket ve banka şube müdürleri verilebilir. Ayrıca görünüşte organdan da bahsedilmektedir. Bununla, dışarıya karşı organ olduğu güveni uyandırılan ve TMK’nın 2. maddesi uyarınca bu şekilde görülmesi haklı olan kişi ya da kurullar ifade edilmektedir.377