• Sonuç bulunamadı

TÜZEL KİŞİLERİN CEZA SORUMLULUĞUNUN KABUL EDİLMESİNE İLİŞKİN MODELLER VE ELEŞTİRİSİ MODELLER VE ELEŞTİRİSİ

F. CEZALANDIRMANIN AMACI

V. TÜZEL KİŞİLERİN CEZA SORUMLULUĞUNUN KABUL EDİLMESİNE İLİŞKİN MODELLER VE ELEŞTİRİSİ MODELLER VE ELEŞTİRİSİ

Ceza hukuku sistemlerine özelliğini veren belirleyici hususlardan birini tüzel kişilerin ceza sorumluğunun öngörülmüş olup olmadığı hususu oluşturur.1598 Bu kapsamda çalışmada her ne kadar tüzel kişilerin ceza sorumluluğunun kabul edilmemesinin daha yerinde olacağı görüşü benimsenmiş olsa da dünyada giderek artan şekilde tüzel kişilerin ceza sorumluluğunun benimsenmeye başlanması, bu başlığın açılmasına sebebiyet vermiştir. Bu nedenle, bu başlık altında tüzel kişilerin ceza sorumluluğunun kabul edilmesinde etkili olan görüşlere ve benimsendiği takdirde uygulanan modellere eleştirilerle birlikte yer verilecektir.

Tüzel kişilerin ceza sorumluluğunun kabul edilmesinde etkili olan görüşlere bakmakta yarar vardır. Buna göre, tüzel kişilerin faaliyetlerini gerçekleştirirken bazı suçların işlendiği görülmektedir ve bu kriminolojik bir gerçektir. Enerji, petrol ve kimya endüstrisinin neden olduğu çevre kirliliği bunun en tipik örneğidir. İlerleyen teknoloji ve sanayi bir yandan insanların hayatını kolaylaştırmaktayken aynı zamanda çevreye zarar vererek insanların özgürlüğüne ve kişiliğini geliştirmesi için gerekli olan koşullara zarar

1592 GROPP, s. 128-129.

1593 ÖZGENÇ, “Tüzel”, s. 331.

1594 WOHLERS, s. 232, dp. 12.

1595 ÖZGENÇ, “Tüzel”, s. 331.

1596 LEIPOLD, s. 34.

1597 NUHOĞLU, “Tüzel”, s. 506. Ancak cezaların yalnızca gerçek kişiler üzerinde etkili olabileceği, tüzel kişi üzerinde uygulanacak bir cezanın, cezanın işlevlerinden herhangi birini dahi yerine getiremeyeceği bu nedenle tüzel kişilerin suç işlemekten alıkonamayacağı yönündeki itirazların kolaylıkla yanıtlanması mümkün olduğu yönünde bkz. BIYIKLI, “(I)”, s. 515.

1598 T. C. ADALET BAKANLIĞI, Tasarısı, s. 188.

182

vermektedir. Zira doğada meydana gelen zararlar, canlılar arasındaki doğal dengenin bozulmasına ve geleceğe yönelik olarak insanlar bakımından tehlikeye neden olmaktadır.1599 Çevre, şu anda var olan ve gelecekteki nesillere ait hukuki bir varlıktır.1600 Bu kapsamda devletin çevrenin korunması için alması gereken önlemler bulunmaktadır ve idari yaptırımlar bu konuda tek başına yeterli değildir.1601 Çevre ceza hukuku bakımından şayet tüzel kişilerin ceza sorumluluğu kabul edilmezse, bu durumun çevrenin korunması amacına ulaşmak bakımından önemli bir engel oluşturacağı savunulmaktadır. Zira bu görüşe göre tüzel kişiliği bulunan kurum ya da kuruluşların çevreyi kirletmesi halinde, ceza sorumluluğunun yalnızca gerçek kişilere yüklenmesi yerinde değildir. Ceza tehdidine muhatap olmayan tüzel kişilerin gerçekleştirdiği faaliyetlerden gerçek kişilerin sorumlu tutulması, tüzel kişilerin sebep olduğu çevre kirliliğiyle mücadele edilmesinde hiçbir rol oynamayacaktır. Bu nedenle de tüzel kişilerin yapılarına uygun cezalara başvurulması gereklidir denilmektedir.1602

Yine, modern sanayi toplumunda artık bireylerin değil şirketlerin ortaya çıktığı görülmektedir.

Dünyanın giderek gelişmesi, küresel şirketlerin ellerinde bulundukları gücün ve oluşturduğu risklerin de artmasına ve küreselleşmesine neden olmaktadır. Bu durum söz konusu şirketlerden kaynaklanan suçla etkin mücadelede dünyada artan bir ilgiye neden olmaktadır.1603 Bu kapsamda, tüzel kişilerin faaliyeti kapsamında işlenen ekonomik suçlara ve çevre suçlarına dikkat çekmek gereklidir. Zira tüzel kişilerin ceza sorumluluğuyla ilgili olarak geleneksel tutum ve yalnızca gerçek kişilerin ceza sorumluluğunun kabulü, bünyesinde önemli sakıncaları barındırmakta ve organize suçluluğun hızlı gelişimi karşısında etkisiz kalmaktadır.1604 Yine örneğin kültür varlıklarının korunması adına da tüzel kişilerin ceza sorumluluğu savunulmaktadır.1605 Sadece “ceza sorumluluğunun şahsiliği” ilkesinin kabul edilmesi, tüzel kişilerin faaliyetleriyle neden oldukları tehlike ve zararlarla etkili bir şekilde mücadele edilmesini engellemektedir.

Bu durumun örgütlü suçluluğu cesaretlendirdiği dahi söylenebilir. Örneğin bir çikolata işletmesinin eski bir çalışanı tarafından çikolataların üretiminde sağlığa zararlı maddelerin kullanıldığına ilişkin şantaj yapılması durumunda, işletmenin yönetim kurulunca eski çalışanlarının öldürülmesine ve bu fiili gerçekleştirmek için bir kimsenin bulunmasına karar vermesi mümkün müdür? Böyle bir karar oy çokluğuyla çıkmışsa bu oya katılmayanların da varlığı söz konusudur. Ancak bu oya katılmayanların tespiti güçlük arz edecek ve adeta “kara kutu” içinde kalan bir alan söz konusu olacak ve adaletsizliğe neden olacaktır.1606 Böylece kolektif varlıkların ortaya çıkardığı yeni sosyal ve ekonomik risklerle mücadele edilememektedir. Birliklerin cezalandırılamazlığı, korporatif suçluluğun artmasına neden

1599 TOROSLU, Çevre, s. 9.

1600 ÜNVER, Değer, s. 1014.

1601 BLOY, Rene, “Die Straftaten gegen die Umwelt im System des Rechtsgüterschutzes”, ZStW 100 (1988), Heft 3, s. 485.

1602 ŞEN, Çevre, s. 140.

1603 HETZER, s. 76, 80.

1604 FLETCHER, s. 201.

1605 KATOĞLU, Kültür, s. 68.

1606 KEMPF, s. 470-471.

183

olmaktadır. Suçluluğun giderek belirsizleşen geniş sınırları karşısında hukukun etki alanından kurtulmak suretiyle normlara güven sarsılmakta ve sadece hukuka aykırı fiilleri işlemek amacıyla oluşturulan hukuki varlıklar aracılığıyla kanunun dolanılmasına imkân sağlanmaktadır. Tüzel kişilerin ceza sorumluluğunun kabul edilmemesi özellikle sosyal maliyet bakımından da ağır sonuçlara neden olabilecek bir niteliğe sahiptir denilmektedir.1607

Nitekim ekonomik faaliyetlerde bulunan tüzel kişilerin yanı sıra gelişmekte olan ülkelerde çok uluslu şirketlerce gerçekleştirilen insan hakları ihlalleri de tüzel kişilerin gerçekleştirdiği faaliyetlerinden ötürü ceza sorumluluğunun kabul edilmesi gerektiği yönündeki görüşün benimsenmesine etkide bulunmaktadır.1608 Yapısında özel ordu birliklerini bulunduran, yarı askeri nitelikteki güvenlik şirketlerinin askeri faaliyetleri; çok uluslu şirketlerin maden kaynaklarına ulaşabilmek için bazı alanları insansızlaştırması, insanlar arasında etnik-dinsel çatışma yaratmak gibi yasadışı yollara başvurulmak suretiyle nüfusun göç etmeye zorlanması, gelişmemiş ülkelerde üretim yapmak suretiyle emeğin ve özellikle çocuk emeğinin sömürülmesi; hukuka aykırı yollarla elde edilen kazancın aklanması, terörün finanse edilmesine ilişkin fiillerle mücadele edilebilmesi için bu tüzel kişiler hakkında ceza yaptırımlarının uygulanmasının gerektiği savunulmaktadır.Ancak bu şekilde söz konusu fiilleri gerçekleştiren birkaç gerçek kişinin cezalandırılmasıyla yetinilmeyerek bizzat tüzel kişinin de hukuka uygun davranması sağlanabilir denilmektedir. Aksinin kabulü, etnik, dini gruplara karşı ayrımcılık yapan, insan onuruna aykırı davranan, insanların ölmesine ya da hastalanmasına neden olan, nefret söylemini kullanan, şiddete teşvik eden, çevreye zarar veren gerçek kişilerin ardına saklanan tüzel kişilerin hukuka aykırı bu faaliyetlerinin devam etmesine neden olacaktır. Ancak ceza hukukunda suçtan elde edilen kazançtan yararlanan değil, suç teşkil eden fiili gerçekleştiren cezalandırılır. Aksinin kabulü suçtan haberi olmayan ancak lehine suç işlenen bir kimsenin cezalandırılması anlamına gelir. Ayrıca tüzel kişinin organlarınca alınıp uygulanan bir karardan haberi bulunmayan diğer ortakların da cezalandırılması söz konusu olur ve bu durum “ceza sorumluluğunun şahsiliği” ilkesine aykırılık taşır.1609

Tüzel kişilerin ceza sorumluluğunu savunanlara göre, tüzel kişi cezalandırıldığı takdirde o tüzel kişinin kamuoyundaki imajı da zedelenecek ve tüzel kişi olumlu imajını korumak adına suç işlemekten kaçınacaktır. Tüzel kişilerin toplumda giderek artan bir rol üstlendiği yadsınamaz. Sağlıktan nakliyeciliğe kadar pek çok alanda faaliyet göstermektedir. Şayet söz konusu faaliyetler kontrol edilmezse, toplum bakımından önemli tehlikeler ortaya çıkabilir. Bu kapsamda yalnızca gerçek kişilerin cezalandırılmasıyla bu tehlikelerin ortaya çıkması engellenemez denilmektedir. Büyük işletmeler oldukça fazla kâr elde ettiklerinden, söz konusu kâra sahip olan tüzel kişiliğin hukukun gereklerinin dışında tutulmaması gereklidir. Şayet tüzel kişilerin ceza sorumluluğu kabul edilirse hükmedilen para cezasının gerçek kişilerin

1607 SOYASLAN, Genel, s. 529; ŞEN, Çevre, s. 140-141.

1608 Böylece küreselleşmeyle hümanizm arasında bir uyumun sağlanabileceği yönünde bkz. TRICOT, s. 55.

1609 ÖZBEK/DOĞAN/BACAKSIZ, Genel, s. 222.

184

ekonomik durumları nedeniyle kendilerinden tahsil edilememesi tehlikesi bertaraf edilmiş olur. Tüzel kişilerin cezalandırılması, üyeleri olan diğer kişiler üzerinde korkutucu etkiye sahiptir ve böylece bu kişilerce suç işlenmesinin önüne geçilir. Tüzel kişi değil de şayet gerçek kişi cezalandırılırsa kamuoyu bakımından o gerçek kişinin cezalandırılmasının herhangi bir önemi bulunmamaktadır. Nitekim toplum, örneğin Pasifik okyanusu kirleten Exxon’un, insanların ölümüne neden olabilecek şekilde Punto’yu üreten Ford’un, Nazi altınlarıyla işlem yapan İsviçre bankalarının cezalandırılmasını istemektedir.1610

Kazanç paylaşma amacı bulunan tüzel kişiler faaliyetleri nedeniyle ceza sorumluluğu kabul edildiği takdirde ceza yaptırımına en fazla maruz olan tüzel kişileri oluşturmaktadır.1611 Bu kapsamda nasıl ki (A) silahla (B)’yi öldürdüğünde öldürme fiilini gerçekleştiren silah değil, (A) ise; aynı şekilde tüzel kişilerin de suçu organlarını ya da temsilcilerini araç olarak kullanmak suretiyle işleyeceği, bu nedenle de ceza sorumluluğunun bulunduğu kabul edilmektedir. Bu görüşe göre ceza hukuku alanında organın fiilinin tüzel kişinin fiiline eşdeğer yani özdeş olduğu kabul edilmektedir ve organın fiili tüzel kişinin cezalandırılmasında yeterli görülmektedir. Bu durum tümüyle izlenen suç ve ceza politikası tercihiyle ilgilidir.1612 Suç ve ceza politikası, ceza hukuku dogmatiğiyle yakından ilgilidir. Nitekim suç ve ceza politikasının, ceza hukuku dogmatiğinin “daha genç sosyetik kız kardeşi” olduğu ifade edilmektedir.1613 Bu kapsamda gerçek kişiler gibi tüzel kişilerin de suç işleyebilecekleri savunulmaktadır. Tüzel kişiler, suç işlemeleri halinde toplum düzenini daha ağır şekilde ihlal etme potansiyeline sahiptir. Bu durum tüzel kişilerin ceza hukuku ilkelerine aykırılık oluşturmaksızın cezalandırılmalarının olanaklı kılınmasının mümkünlüğü sorunsalını akıllara getirmektedir.1614

Tüzel kişi iradesini organları vasıtasıyla açıklarken, hukuki işlemleri ve haksız fiilleriyle tüzel kişiyi sorumlu kılar. Bu nedenle tüzel kişinin iradesini organ aracılığıyla açıklarken işlenen bir suç nedeniyle gerçek kişinin sorumluluğuna gidilmesinin doğru olmadığı, tüzel kişinin sorumluluğunun kabul edilmesi önerilmektedir.1615 Tüzel kişi, bireyi, faaliyetini gerçekleştirmesi için ilgili pozisyona atar ve birey de bu sorumluluğu tüzel kişi nedeniyle yerine getirir. Bu nedenle tüzel kişinin ceza sorumluluğu olmalıdır denilmektedir.1616 Tüzel kişilerin yöneticilerinden ya da çalışanlarından ayrı olarak benimsediği politikası ve dinamiği bulunmaktadır ve bu politikanın oldukça yıkıcı etkilerinin bulunması olasıdır.1617 Özellikle de ihmal suçlarında söz konusu durum daha da açığa çıkmaktadır. 1972 tarihli “Alphacell Ltd. v.

Woodward” davasında şirketin zararlı atıkları nehre boşaltmasında, şirketteki bir kimsenin suçlu olarak

1610 FLETCHER, s. 202.

1611 YARSUVAT, s. 905.

1612 DOĞAN, “Tüzel”, s. 17-18.

1613 MEZGER, Moderne, s. 7.

1614 BIYIKLI, “(I)”, s. 510.

1615 GÜRAL, s. 86.

1616 ASHWORTH/HORDER, s. 153. Burada tüzel kişi yerine “şirket”ten de bahsedilmektedir. Bu kapsamda kriminolojide

“şirket suçu” ifadesi, özel hukuk, idare hukuku ya da ceza yaptırımına tabi tutulan ve devlet tarafından cezalandırılan herhangi bir fiil şeklinde tanımlanmaktadır. Bkz. MONGILLO, s. 60.

1617 HEFENDEHL, s. 292.

185

nitelendirilmesi yerine, şirketin mahkûm edilmesinin daha adil ve doğru görüneceği belirtilmiştir. Zira şirket, gereken organizasyonu sağlayarak suçun işlenmesinin önüne geçmemiştir.1618 Tüzel kişi cezalandırılmadığı ya da yeterince cezalandırılmadığı durumda, çalışanlarını hukuka uygun davranması için yeterince izlenemez.1619 Bugünün ekonomik sisteminde tüzel kişiler iş, çevre, ekonomik suçlar ve organ ticareti, insan kaçakçılığı gibi suçlar da dâhil olmak üzere söz konusu suçların büyük bir kısmından sorumludur.1620 Bu kapsamda şirketlerin daha da büyüdüğü, dünya çapında faaliyet gösterdiği ve farklı vergi düzenlemelerinden sadece vergi tasarrufu sağlamak için değil aynı zamanda kamusal düzenlemeleri ortadan kaldırmak ve hatta kamu çıkarlarına zarar veren kurumsal yanlışlıklar karşısında, kurumsal davranışı düzenleme zorunluluğu ortaya çıkmaktadır.1621

Tüzel kişilerin ceza sorumluluğuna savunanlara göre, tüzel kişilerin ceza sorumsuzluğu, gerçekleştirdiği hukuka aykırı fiillere göz yumulmasına ve adeta ödüllendirilmesine imkân sağlayan bir kurum kültürüne sahip olmasına neden olacaktır. Örneğin tüzel kişilik bünyesinde iş bölümünün farklı şekilde paylaşılması ve farklı hiyerarşik düzeylerin öngörülmesi karşısında gerçek kişinin tespiti ve onun sorumluluğuna gitmek zorluk arz eder. Ayrıca bu suçlar genellikle tek bir kişinin izole edilmiş davranışıyla ortaya çıkmaz.1622 Yine yerinden yönetimin tercihi, tüzel kişilik içindeki yetkinliklerin bölünmesi, bu kimselerin bilgilerinin kendi alanlarıyla sınırlı olması da bir diğer zorluğu oluşturur.1623 Yalnızca ceza yaptırımları, tüzel kişinin hukuka uygun bir tutum takınmasına imkân sağlayabilir denilmektedir. Böylece mahkeme, bir tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlediği suçtan dolayı cezalandırmayı organının ya da temsilcisinin şahsi gelirinden ziyade tüzel kişinin ekonomik gücünü dikkate alarak gerçekleştirebilir.

Uygulamada üst düzeydeki kurumsal yöneticiler, çoğu zaman işlenen suçlardan haberlerinin bulunmadığını ve söz konusu suçları oluşturan fiillerin, çalışanlarca tek başlarına kurum kurallarına aykırı davranılarak gerçekleştirildiklerini iddia etmektedirler. Ticari işletmelerdeki görev ve sorumlulukların bölünmesi, suç oluşturan fiiller bakımdan imkânsız olmasa da bireylere gidilmesini zorlaştırmaktadır. Bu mümkün olsa da kusurun varlığının tespiti de büyük bir tekerleğin içinde küçük bir dişli olan birey bakımından ya imkânsızdır ya da güçtür.1624 Tüzel kişilerin cezalandırılmaması halinde gerçek failin bulunamadığı ancak cezalandırılması gereken fiillerin cezalandırılmaması gibi bir durumun ortaya çıktığı yönünde eleştirildiği görülmektedir. Özellikle büyük işletmelerde birden fazla kişinin faaliyette bulunduğu alanlarda gerçek failin bulunması zordur.1625 Bu kapsamda suç oluşturan fiilin bir şirkette işlendiğinin

1618 ASHWORTH/HORDER, s. 152.

1619 COFFEE, s. 394.

1620 WEIGEND, s. 932.

1621 BRODOWSKI/DE LOS MONTEROS DE LA PARRA/TIEDEMANN, s. 2.

1622 NEIRA PENA, Ana Maria, “Corporate Criminal Liability: Tool or Obstacle to Prosecution?”, Regulating Corporate Criminal Liability, Springer Cham Heidelberg New York Dordrecht London 2014, s. 198-199.

1623 HEINE/WEIßER, Rn. 128; HIRSCH, “Strafrechtliche”, s. 287.

1624 WEIGEND, s. 932-933.

1625 NILSON, Hans G., “European Aspects of Control of Harm to the Environment”, Criminal Law and The Environment, Forssa 1992, s. 101.

186

ispatı, belirli bir şirket çalışanının sorumlu olup olmadığının belirlenmesinden çok daha kolaydır.1626 Bu nedenle tüzel kişilerin suç oluşturan kararı veren üyelerinin ya da bu kararı uygulayan gerçek kimselerin cezalandırılması suretiyle suçtan alıkonulamayacakları belirtilmektedir.1627 Ayrıca az önce de belirtildiği üzere tüzel kişilerin giderek karmaşıklaşan yapısı karşısında kararı veren ve/veya uygulayan gerçek kişilerin tespiti de giderek güçlük arz etmektedir.1628 Ancak sırf bu güçlük nedeniyle devletin elindeki en ağır yaptırım olan cezaya başvurulması haklı gösterilemez.

Tüzel kişilerin ceza sorumluluğunu savunanlar, örgütlü suçlarla mücadele edilebilmesinin temel koşullarından birini söz konusu sorumluluğun kabulüne bağlı olduğunu kabul etmektedirler.1629 Tüzel kişilerin suç işlemek için araç olarak kullanıldığı haller yadsınamaz.1630 Tüzel kişilerin ya da kişi topluluklarının ceza sorumluluğunun kabul edilmemesi tek bir kişiye ait bir işletmeyle kıyaslandığında haksız rekabete de neden olacak niteliktedir.1631 Bu durum toplumun adalete olan güvenini zedeleyecek ve öfke duymasına neden olacaktır.1632 Tüzel kişilerin ceza sorumluluğu kabul edildiği takdirde, işletmelerin işlediği suçlardan kaynaklanan rekabet avantajlarını telafi edebilecek ve böylece rekabet eşitliği sağlanabilecektir.1633 Ayrıca hukuki güvenlik ve kesinlik de sağlanacaktır.1634 Yalnızca gerçek kişilerin ceza sorumluluğunun kabulüyse, tüzel kişilerin faaliyet alanında gerçekleşen suçların işlenmesinin önlenmesinde yeterli değildir.1635 Bu görüşü benimseyenler gerçek kişinin işlediği fiil nedeniyle ceza sorumluluğu bulunmaktayken yine aynı fiille ilgili tüzel kişinin kabahat sorumluluğunun bulunmasını eşitliğe aykırı olarak değerlendirmektedir.1636 Bu kapsamda tüzel kişilerin ceza sorumluluğunun kabul edilmesi, gerçek kişiler bakımından da geçerli olduğu üzere penolojik ve pratik ihtiyaçların bir gereğidir.1637 Ayrıca insanlar için geçerli olan ceza hukukuyla asgari paralellik sağlanmış olacaktır denilmektedir.1638

Tüzel kişiler günümüzde yasalarca korunmakta, kendilerine yetkiler tanınmakta ve giderek ekonomik güçleri de artmaktadır. Tüzel kişilere sağlanan yetkilerin ve sağlanan korumanın bir karşılığının ve bir sorumluluğunun bulunması da gerekmektedir. Sahip oldukları güç ve giderek toplumda vazgeçilemez birer varlık haline gelmeleri karşısında bir de ceza sorumsuzluğundan bahsetmek, tüzel kişilerin ceza sorumluluğunun benimsenmesi gerektiğini savunanlara göre, toplumsal düzeni ağır şekilde

1626 VOGEL, “Unrecht”, s. 429.

1627 BIYIKLI, “(I)”, s. 518.

1628 LAUE, s. 345; BERTOSSA, s. 6.

1629 T. C. ADALET BAKANLIĞI, Tasarısı, s. 188.

1630 RINCEANU, s. 127.

1631 LAUE, s. 345; HIRSCH, “Strafrechtliche”, s. 287.

1632 MENTOVICH/CERF, s. 35.

1633 VOGEL, “Unrecht”, s. 429; HETZER, s. 80.

1634 KEMPF, s. 466.

1635 HEINE/WEIßER, Rn. 128.

1636 HIRSCH, “Strafrechtliche”, s. 305.

1637 WEIGEND, s. 932.

1638 VOGEL, “Unrecht”, 430.

187

ihlal edebilecek fiilleri gerçekleştirmesine engel olmamak anlamına gelmektedir.1639 Buna göre, bireyin ceza sorumluluğunun yeterli olmadığı ya da bu sorumluluğa başvurulamadığı hallerde tüzel kişilerin ceza sorumluluğunun kabul edilmesi, suçla mücadele edilmesinde etkili bir araç olacaktır. Şirketler iş bölümü ve fonksiyonel farklılaşma esasına göre faaliyette bulunmaktadır. Bu kapsamda şirketin davranışı, çok sayıda farklı gerçek kişilerin davranışlarından oluşmaktadır. Ancak suç oluşturan davranışın söz konusu gerçek kişilerden hangisi tarafından gerçekleştiğinin tespiti çoğu zaman daha önce de belirtildiği üzere güçtür. Bu güçlükten işletmelerin yararlanması mümkündür. Örneğin suç oluşturan bir fiilin, kim tarafından gerçekleştirildiğinin tespit edilemeyeceği şekilde bir örgütlenme oluşturulabilir.1640 Böylesine bir yapı oluşturulmasa dahi işlenen suçla ilgili olarak bir kimsenin tüm unsurlarıyla bu suçtan sorumlu olacak şekilde süreçler hakkında genel bir bilgiye sahip olduğundan bahsedilmesi de oldukça güçtür.1641 Bu şekilde bir organize sorumsuzluğun1642 önüne geçebilmek adına tüzel kişilerin ceza sorumluluğunun kabul edilmesi gereklidir denilmektedir. Bu kapsamda suç oluşturan fiili hangi gerçek kişinin gerçekleştirdiğinin ortaya çıkarılamadığı ya da tüzel kişilikte gerekli denetim önlemlerinin alınamaması hallerinde tüzel kişinin cezalandırılması mümkün olmalıdır. Bu nedenle tüzel kişinin ceza sorumluluğu şahsi ceza sorumluluğunun ötesinde bir sorumluluk şeklidir.1643 Böylece “organize sorumsuzluk”,

“organize sorumluluğa” dönüşerek belgeleme ve kontrol yöntemleriyle işlenen suçlarla ya da olası suçlarla mücadele edilebilecektir.1644 Ancak organize sorumsuzluğun modernite için gerekli varoluşun ve büyümenin şartı olduğu da ileri sürülmektedir. Nitekim 19. yüzyılın sanayileşmesi bu şekilde gelişmiştir.1645

Suç ve sorumluluk, özgürlüğün diğer tarafıdır. Topluluklara sosyal ve ekonomik yaşama katılma özgürlüğünün tanınması, karşılığında sorumluluğu ve suçluluğu da getirmektedir. Bu kapsamda bir ihlal gerçekleştiğinde ihlali gerçekleştirene tepki uygulanması yasaldır. Tüzel kişilerin ceza sorumluluğunu kabul edenler, nasıl ki tüzel kişiler ya da kişi toplulukları örneğin rekabet özgürlüğünden yararlanıyor ve bu özgürlükleri ceza normlarıyla korunuyorsa; kendilerinin bir özgürlüğü tehlikeye sokmaları halinde ceza normunun muhatabı olmalarının doğal karşılanması gerektiğini savunmaktadırlar.1646 Bu kapsamda avantajlardan yararlandıkları ölçüde dezavantajlara da katlanmalıdır.1647 Yani yükümlülüklerin muhatabı

1639 BIYIKLI, “(I)”, s. 517-518.

1640 Nitekim gerçekleştirilen araştırmalar bireylerin, bir ithamla karşılaştıklarında sorumluluktan kurtulmak adına tüzel kişiliğin organizasyonundaki eksiklikleri ve hataları işaret ettiklerini göstermektedir. Bkz. MENTOVICH/CERF, s. 38.

1641 WEHRENBERG, s. 6.

1642 Organize sorumsuzluk, bireysel sorumluluk duygusunun da azalmasına sebebiyet vermektedir. Bkz. BERTOSSA, s. 7.

Nitekim “milgram deneyi”nin de gösterdiği gibi hiyerarşik yapılar içinde bireylerin özel hayatlarında yapamayacakları şeyleri yapmaları konusunda baskı uygulanmaktadır. Bkz. HEFENDEHL, s. 294. Ancak söz konusu durumda yine de hiyararşide yer alan üstlerin bizatihi kendi ceza sorumluluklarının bulunması yeterlidir. Nitekim “derin devlet” nitelendirmesi de devlet bakımından bunun bir göstergesidir. Bkz. SCHÜNEMANN, “Kampf”, s. 319.

1643 WAGNER, s. 139-140.

1644 VOLK, “Bestrafung”, s. 433.

1645 KEMPF, s. 468.

1646 KUBICIEL, s. 14-15.

1647 WOHLERS, s. 237.

188

olan tüzel kişilerin, bu yükümlülükleri ihlal etmesi doğaldır ve bu ihlal karşılığında ceza yaptırımı öngörülüyorsa artık bu yaptırım uygulanmalıdır.1648 Yükümlülüğünü ihmal ederek ceza normunu ihlal eden tüzel kişilerin esasında “sosyal suç” işledikleri,1649 bu nedenle tüzel kişilere özgü ayrı bir suçluluğun ve sorumluluk modelinin ceza kanunlarında öngörülmesi önerilmektedir.1650 Nitekim tüzel kişilerin faaliyeti çerçevesinde işlenen suçların, klasik suçlardan farklılığının kabul edilmesinin tüzel kişilerin ceza sorumluluğunu verimli bir şekilde değerlendirmek açısından oldukça önemli olduğu belirtilmektedir.1651 Ancak söz konusu gerekçeler her kadar yerinde olsa da ceza hukukunun temel kavramlarından anlaşılanın ötesine geçmeksizin ve sağlam bir yapılandırmayı oluşturmaksızın tüzel kişilerin sorumluluğunu kabul etmek yerinde bir tercih değildir.1652

Söz konusu görüşler dikkate alındığında tüzel kişilerin ceza sorumluluğunun kabulüne ilişkin önerilerin ütopik olmadığının altı çizilmelidir.1653 Bu kapsamda tüzel kişilerin niteliği ile bağdaşır cezaların belirlenmesi ve uygulanması mümkün hale gelmiştir.1654 Aksinin kabulü halinde işlenen bir suç nedeniyle cezalandırılmaya gidilmemesi nedeniyle adalete olan güvenin sarsılacağı dile getirilmektedir.1655 Tüzel kişilerin ceza sorumluluğunun bulunduğunun kabul edilmesinde pozitivist okulun da etkisi bulunmaktadır. Klasik okul, ceza sorumluluğunun esasını irade hürriyetinde arayarak suçludan ziyade suçu; pozitivist okulsa irade serbestisinin bulunmadığını savunarak ve suçtan ziyade suçluyu ve içinde bulunduğu ortamı dikkate almaktadır. Bu kapsamda faili içinde yaşadığı toplumun nedensel bir sonucu olarak gören bu anlayışa göre ceza sorumluluğunun içinde bulunulan topluma yükletilmesinden daha doğal bir şey yoktur. Hele ki bu topluluk bir de tüzel kişiliğe sahipse ve suç da doğrudan doğruya bu tüzel kişiliğin yararına işlenmişse tüzel kişinin ceza sorumluluğundan bahsetmek çok daha kolaydır.1656

Yine, tüzel kişilerin ceza sorumsuzluğunun kabul edilmesinin temelinde yatan nedenlerin göründükleri gibi sağlam ve aşılmalarının güç olduklarının söylenemeyeceği de savunulmaktadır.

Nitekim tarihsel sürece bakıldığında oldukça eski dönemlerde dahi tüzel kişilerin ceza sorumluluğunu kabul eden sistemlerin bulunduğu görülmektedir. Bu durum tüzel kişilerin toplum içinde oynadıkları rol ve sahip oldukları güce şart olarak kabul edilmekte ya da reddedilmektedir. Örneğin 1908 tarihli Fr. CK’da ve söz konusu dönemde öngörülen ceza yasalarında tüzel kişilerin ceza sorumluluğundan bahsedilmemesi Fransız İhtilaliyle tüm organize toplulukların hukuk dışı ilan edilmeleriyle ilgilidir.1657

1648 HIRSCH, “Strafrechtliche”, s. 291; VOLK, “Bestrafung”, s. 430.

1649 TIEDEMANN, “Strafrecht”, s. 17.

1650 DONATSCH/TAG, s. 375-376.

1651 WELLS, Corporations, s. 12.

1652 KEMPF, s. 469.

1653 GROPP, s. 131.

1654 ÖZEN, “Tüzel”, s. 70.

1655 ÁDÁM, s. 7.

1656 GÜRAL, s. 74.

1657 BIYIKLI, “(I)”, s. 517.

189

Ceza hukuku biliminin dogmatik tartışmalara dayanamayacağı da ileri sürülmektedir. Bu kapsamda “Amerikan Temyiz Mahkemesi”, “New York Central R. R. Co. v. Amerika” kararında, bir demiryolu şirketinin fiyat ihlallerini ele aldığı kararında yasaların bireylerin ve toplumun haklarını göz ardı edemeyeceğini, uluslararası alanda dahi büyük bir ekonomik güce kavuşan toplulukların cezadan muaf tutulmasının bu konuyla etkin bir şekilde mücadele etmesini engelleyen eski doktrinle sağlanamayacağını belirtmiştir. Nitekim İngiltere’de olduğu gibi Amerika’da da tüzel kişilerin ceza sorumluluğuyla ilgili kararların çoğu örneğin çalışma süresi, gençlerin istihdamı, hafta tatili, gıda mevzuatı, ulaşım gibi kamu düzeni ve güveniyle ilgilidir.1658 Ancak dogmatik tartışmalar bir yana bırakıldığında dahi tüzel kişilerin ve kişi topluluklarının ceza sorumluluğu gerekli değildir.1659 Zira ceza hukukunun son araç olma özelliği söz konusu sorumluluğun benimsenmesinde bir engel olarak ortaya çıkmaktadır.

Alman ceza hukukunda tüzel kişilerin ceza sorumluluğunun kabul edilmesi gerektiğini savunanlar söz konusu kabul halinde tüzel kişilerin ne şekilde ceza sorumluluğuna gidilebileceğine ilişkin sorumluluk modelleri geliştirmektedirler.1660 Ancak yine de tüzel kişilerin ceza sorumluluğunu kabul etmek bakımından acele edilmemesi gerektiği zira ileri sürülen modellerden hangisinin benimseneceği hususunda tartışmaların bulunduğu belirtilmelidir.1661 Zira üzerinde uzlaşının sağlandığı tek bir model söz konusu değildir.1662 Bu modellerin temelinde caydırıcılığın sağlanması düşüncesi yatmaktadır.1663 Tüzel kişilerin ve hatta kişi topluluklarının ceza sorumluluğunun kabul edilmesini benimseyenler arasında, bu toplulukların cezalandırılmasındaki temeli neyin oluşturduğu ve bu topluluklara karşı hangi yaptırımların uygulanmasının gerektiği, muhakemenin ne şekilde yürütüleceği konusunda birlik bulunmamaktadır.1664 Bu nedenle söz konusu durum uzun zamandır gündemi meşgul etmektedir.1665 Tüzel kişilerin ceza sorumluluğunu kabul eden sistemler bunun meşruiyetini sağlamak için bazı modeller oluşturmuşlardır.

Söz konusu modeller tüzel kişilerin ceza sorumluluğunu ve yapısını da belirlemektedir.1666 Tüzel kişilerin ceza sorumluluğunun kabul edilmesinde hali hazırda var olan yasal sistemlere ve reform tasarılarına bakıldığında esas olarak üç modelden bahsetmek mümkündür. İlki tüzel kişinin gerçek kişi çalışanın işlediği suçun tüzel kişiye atfedilmesiyken (isnadiyet modeli),1667 ikincisi ise gerçek kişilerden bağımsız, tüzel kişinin orijinal sorumluluğunun (organizasyon eksikliği modeli) kabul edilmesi, üçüncüsüyse kusursuz sorumluluk modelidir.1668 Ancak doktrinde organizasyon eksikliği modelinin kendi içinde

“kusurun benzetilmesi” ve “sistem teorisi” olmak üzere ikiye ayrılması suretiyle dört ayrı modelin

1658 JESCHECK, “Personenverbände”, s. 223-224.

1659 KREKELER, s. 659.

1660 GROPP, s. 130; DÍEZ, s. 293-294.

1661 JESCHECK, “1989”, s. 15.

1662 VOLK, “Bestrafung”, s. 259.

1663 LAUFER/STRUDLER, s. 1286.

1664 BRODOWSKI/DE LOS MONTEROS DE LA PARRA/TIEDEMANN, s. 4.

1665 ROXIN, I, s. 264-265; LAUE, s. 346.

1666 BÖSE, “Strafbarkeit”, s. 136.

1667 HEINE, s. 873.

1668 VOGEL, “Unrecht”, s. 428.