• Sonuç bulunamadı

Türkiye’de Çocuk Yetiştirme Konusunda Yapılan Araştırmalar Haktanır ve diğerleri (1999) Türkiye’de çocuk yetiştirme stilleri ile ilgili yapılan

KURAMSAL ÇERÇEVE VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

2.2. Anababalık ve Çocuk Yetiştirme

2.2.4. Türkiye’de Çocuk Yetiştirme Konusunda Yapılan Araştırmalar Haktanır ve diğerleri (1999) Türkiye’de çocuk yetiştirme stilleri ile ilgili yapılan

araştırmaları derledikleri çalışmalarında toplam 75 araştırmaya ulaşmışlar ve bu çalışmaların 48’inin 1990-1998, 23’ünün 1980-1989 ve 4’ünün de 1970-1979 yılları arasında yapıldığını göstermişlerdir. Bu sonuç, Türkiye’de çocuk yetiştirme üzerine yapılan çalışmalarda 1970’li yıllardan 2000’li yıllara doğru önemli bir artış olduğunu göstermektedir. Bu da Türkiye’de çocuk yetiştirme araştırmalarına verilen önemin giderek arttığını göstermektedir. Haktanır ve diğerleri (1999) bu çalışmalarında çocuk yetiştirmede yıllar içinde önemli değişimlerin olduğunu görmüşlerdir. Buna göre, önceki yıllarda anababaların kız çocuklarına karşı daha cezalandırıcı ve kısıtlayıcı davrandığı görülürken, 90’lı yıllarda kız çocuklarına uygulanan baskının azaldığı, demokratik tutumların arttığı, erkek çocuklarına karşı daha baskıcı ve ilgisiz davranıldığı görülmüştür. Bu çalışmada ayrıca sosyo-ekonomik düzeyi düşük ailelerde cezalandırıcı ve kısıtlayıcı anababa tutumlarının sosyo-ekonomik düzeyi yüksek ailelere göre daha yaygın olduğu görülmüştür. Eğitim düzeyi yüksek anababaların daha fazla demokratik tutum sergiledikleri görülmüştür. Ancak, çalışmalar anababanın koruyuculuğu ve otoriter tutumları açısından alt, orta ve üst sosyo-ekonomik düzey arasında bir fark olmadığını göstermiştir.

Yukarıda sözü edilen yıllar arasında yapılan çalışmalardan ikisi Kuzgun (1972) ve LeComte, Lecomte ve Özer’in (1978) yaptıkları çalışmalardır. Kuzgun (1972) gençlerin algıladıkları anne baba tutumunu ölçmek için “Anne- Baba Tutum Envanteri”

ni geliştirmiştir. Kuzgun’un (1972) çalışması demokratik anne baba tutumunun kendini gerçekleştirme için uygun ortam olduğunu, otoriter tutumun ise kendini gerçekleştirmeyi engelleyen bir ortam yarattığını göstermiştir. Lecomte ve arkadaşları (1978) “Aile Tutum Ölçeği” nin Türk kültürüne uyarlama çalışmasını yapmışlardır.

Karadayı (1994) Türk üniversite öğrencileri arasında yaptığı çalışmada üniversite öğrencilerinin algıladıkları anne baba tutumları, anne babayla ilişkileri ile bazı kişilik özellikleri arasındaki ilişkileri incelemiştir. Çalışma sonucunda anababayla iyi ve yakın

ilişkilerin iyimserlik, neşelilik, mücadelecilik, rahatlık, kendine güven, özsaygı ve anne babaya bağımlılık ile ilişkili; katı anababa disiplininin ise kötümserlik, utangaçlık ve arkadaşa bağımlık ile ilişkili olduğu gösterilmiştir.

Daha yeni bir dönemde Sümer ve Güngör (1999) gençlerin algıladıkları kabul/ilgi ve kontrol boyutları ve çocuk yetiştirme stilleri (otoriter, açıklayıcı otoriter, izin verici/şımartan ve izin verici/ihmalkar) ile bazı temel benlik değişkenleri arasındaki ilişkileri inceleyen bir çalışma yapmışlardır. Bu çalışmada kabul/ilgi boyutu ile benlik saygısı ve benlik kavramı belirginliği arasında olumlu, kontrol boyutu ile benlik saygısı ve benlik kavramı belirginliği arasında ise olumsuz ilişki bulunmuştur.

Aynı çalışmada iki uç çocuk yetiştirme stili olan ototriter ve izin verici şımartan çocuk yetiştirme stili en yaygın stiller olarak bulunmuştur.

Yılmaz (2000) anababa tutum ölçeğinin ilköğretim, lise ve üniversite öğrencileri için güvenirlik ve geçerlik çalışmasını yaptığı çalışmasında her üç grupta demokratik anababa tutumu ile çocukların akademik başarıları arasında ilişki bulmuştur.

Anababa tutumları ve özerklik arasındaki ilişkinin araştırıldığı bir çalışmada (Musaağaoğlu ve Güre, 2005) anababasını demokratik olarak algılayan ergenlerin hem otoriter hem de izin verici ihmalkar olarak algılayan ergenlere göre daha fazla davranışsal özerklik gösterdikleri bulunmuştur.

Kağıtçıbaşı (1982) “çocuğun değeri” araştırmasında Türk kültüründe itaatin çocuklardan beklenen en önemli özellik olduğunu, bağımsızlığın ve kendine güvenin en az önemsenen iki değer olduğunu göstermiştir. Düşük eğitim düzeyinin bu değerlerle ilişkili olduğu belirtilmiştir (Kağıtçıbaşı, 1982). Kağıtçıbaşı ve Ataca’nın (2005) çalışmasında da benzer sonuçlar tekrarlanmıştır.

Sosyoekonomik değişkenlere de bağlı olarak aynı kültür içinde farklı eğilimler görülebilir (Göregenli, 1997). Türkiye’de yapılan çalışmalarda da anne babaların eğitim düzeyinin sağlık, akademik durum ve sosyal yetkinlik gibi çocuklarla ilgili gelişimsel sonuçlar üzerinde etkili olduğunu göstermiştir (Yağmurlu, Köymen ve Sanson, 2005).

Bazı çalışmalar anababanın eğitim ve gelir düzeyinin ve kentleşmenin anababa tutumları ve davranışları üzerinde etkili olduğunu göstermektedir. Demiriz ve Öğretir (2007) tarafından alt ve üst sosyo-ekonomik düzeydeki 10 yaş çocuklarının anne tutumlarının incelenmesi amacıyla 300 çocuğun annesine “Aile Hayatı ve Çocuk Yetiştirme Tutum Ölçeği” (PARI) uygulanmıştır. Annelerin PARI’ye verdikleri cevaplar Aşırı Annelik Boyutu, Demokratik Tutum ve Eşitlik Tanıma Boyutu, Ev Kadınlığını Reddetme Boyutu, Eşlerin Geçimsizliği Boyutu, Baskı ve Disiplin Boyutu

olmak üzere beş ayrı boyutta değerlendirilmektedir. Sonuçlar alt sosyo-ekonomik düzeydeki annelerin daha koruyucu, annelik rolünü daha fazla reddeden, aile içinde daha geçimsiz ve daha sıkı disiplin uygulayan anneler olduğunu göstermiştir. Annelerin demokratik tutumunun alt ve üst sosyo-ekonomik düzeyde olmalarından etkilenmediği görülmüştür. Annelerin öğrenim durumuna göre aşırı koruyucu, rolünü reddetmesi, geçimsizlik ve sıkı disiplin boyutlarında anlamlı farkın olduğu bulunmuştur. İlköğrenim düzeyinde eğitim almış annelerin orta ve yüksek öğrenim düzeyinde eğitim almış olanlara göre daha fazla aşırı koruyucu, ev kadınlığı rolünü reddeden, geçimsizlik ve sıkı disiplin tutum boyutuna sahip oldukları belirlenmiştir. Sonuçlara göre düşük eğitime sahip olan annelerin daha olumsuz tutumları benimsedikleri söylenebilir.

Kağıtçıbaşı ve Ataca’nın (2005) çalışmasının sonuçları kırsal kesimde ve kentlerde yaşayan alt SED’den ailelerin çocuklarının itaat etmesini üst SED’den ailelere göre daha fazla önemsediklerini göstermiştir.

Benlik kurgusunun gelişimi üzerine anababa etkisi konusundaki araştırmalar sınırlı olsa da çocuk yetiştirme stilleri ile benlik kurgusu gelişimi arasındaki ilişki üzerine bazı çalışmaların yapıldığı görülmektedir. Bağımsız ve bağımlı benlik gelişimi üzerine temel değişken olarak kültürün etkisi incelenmiştir (Markus ve Kitiyama, 1991;

Singelis, 1994; Yamada ve Singelis, 1999). Anababalık üzerine yapılan çalışmalar Kağıtçıbaşı’nın (1996, 2000) özerk-ilişkisel benlik kurgusunu destekleyen sonuçlar ortaya koymaktadır. Örneğin, Wang ve Tommis-LeMonde (2003) Amerikan ve Tayvanlı annelerin çocuk yetiştirme ile ilgili değerlerini karşılaştırdıkları çalışmalarının sonucunda bağımsızlık ve bağımlılığın birbirine zıt olmadığını, birbirini dışlamadığını, tam tersine her iki toplumda da annelerin bireyci ve toplulukçu değerleri taşıdığını göstermiştir.

Karadayı anababa tutumları ile özerklik ve ilişkililik arasındaki ilişkileri incelediği çalışmasında ilgisiz anababaları olanların en yüksek özerklik puanlarını, Çatışmasız Özerklik (ÇAT) ve İlişkililik (İLİŞ) puanlarının en düşük olduğunu göstermiştir. Otoriter ailelerin çocukları Davranışsal (DAV), Duygusal (DUY) ve Tutumsal (TUD) alt ölçeklerde en düşük puanları alırlarken, demokratik ailelerden gelen çocuklar Çatışmasız Özerklik (ÇAT) ve İlişkililik (İLİŞ) alt ölçeklerinden en yüksek puanları almışlardır. Bu sonuçlar demokratik anababa stilinin çatışmasız ilişkileri artırırken, ilgisiz anababa sitilinin ise özerkliği artırırken bir yandan aileyle ilişkilerde çatışmayı da artırdığını göstermektedir.

Aynı çalışmada anababanın koruyuculuğunun yüksek olması Ayrışma, Davranışsal Özerklik, Duygusal Özerklik, Tutum ve Değerlerde Özerklik puanlarında düşük değerler alırken, Çatışmasız Özerklik ve İlişkililik puanlarında yüksek değerler almışlardır. Bu sonuç aşırı koruyucu anababa tutumlarının özerkliğin gelişimini sınırlandırırken ilişkililiği ve bağımlılığı da artırdığını göstermektedir.

Karadayı’nın (1998) çalışmasının sonuçları genel olarak anababasını otoriter olarak algılayan gençlerin davranışsal, duygusal ve tutum ve değer özerkliği puanlarının düşük; ilgisiz anababaların çocuklarının bu boyutlarda özerklik puanlarının yüksek, çatışmasız özerklik puanlarının ise yüksek; demokratik anababaların çocuklarının ise özerklik puanlarının orta düzeyde, çatışmasız özerkliğin ise en yüksek değerde olduğunu göstermektedir.

Karakitapoğlu-Aygün (2002) çocuk yetiştirme stilleri, benlik kurguları ve iyilik durumları arasındaki ilişkileri Türkiye ve Amerika Birleşik Devletleri’nden üniversite öğrencileri arasında incelemiştir. Sonuçlar, Amerikalı gençlerin Türk gençlerine göre daha fazla bireyleşme/kendileşme ve daha az ilişki yönelimi göstereceği yönündeki denencenin desteklenmediğini göstermiştir. Ancak, SED farklılıkları açısından, üst SED’den olan ergenlerin alt SED’den olanlara göre daha fazla bireyleşme/kendileşme eğilimine sahip oldukları bulunmuştur. Sonuçlar ayrıca, her iki ülke gençleri arasında da hem bireyleşme/kendileşme hem de ilişkili olma yönelimi olduğu göstermiştir.

Çalışmada anababalık, benlik kurgusu ve iyilik durumu temel alınarak kurulan model de doğrulanmıştır. Türk katılımcılar için anababanın uyguladığı kontrol bireyleşmeyle ilgili sorunların önemli bir yordayıcısı olarak bulunmuş ve bu ilişkiye bireyci benlik kurgusunun eşlik ettiği gösterilmiştir. Bu çalışmanın sonucunda anababa kontrolünün özerklik gelişimini olumsuz etkilediği gösterilmiştir. Amerikan örneklemi için de özellikle anne kontrolünün özerk benlik kurgusu gelişimini olumsuz etkilediği görülmüştür. Anababa ilgisinin de ilişkisel benlik kurgusu aracılığıyla iyilik durumunu olumlu yönde yordadığı gösterilmiştir.

İmamoğlu (2003) benlik kurgusu gelişimi ve çocuk yetiştirme arasındaki ilişkileri incelediği çalışmasında anababa sevgisi ve kabulünün ilişkiselliği yordadığını, buna karşın anababa kontrolünün bireyleşmeyi dolaylı olarak yordadığını göstermiştir.

Taşdemir (2006) dikey ve yatay bireycilik-toplulukçuluk ve çocuk yetiştirme stilleri arasındaki ilişkileri incelediği çalışmada, anababanın eğitim düzeyi ve anababa kontrolü dikey bireyciliğin; anababa kabulü yatay toplulukçuluğun; anababa kabulü ve kontrolünün dikey toplulukçuluğun anlamlı yordayıcısı olarak bulunmuştur.

Sonuç olarak, bu güne kadar benlik kurgusu konusunda, özellikle batıda yapılan çalışmalarda ayrışma ve kendi kendini yönetme üzerine odaklanılarak benliğin bağlılık boyutu ihmal edilmiştir. Ancak, her bir ergen ya da kültürel grup için özerklik ve ilişkisellik farklı boyutlarda ve düzeylerde gelişse de (Markus ve Kitayama, 2003;

Raeff, 2004; Kagıtçıbaşı, 2005), ya da farklı şekillerde gösterilse de (Kobayashi ve Brown, 2003) özerkliğin ve ilişkiselliğin bir arada bulunabileceği görülmektedir.

Özerkliğin ve ilişkililiğin bir arada var olabilmesi yaşanan sosyo-ekonomik gelişmeler sonucu değişen çocuk yetiştirme stilleri ile açıklanabilmektedir. Daha önce çocuk yetiştirme stilleri ve benlik kurgusu konusunda yapılan çalışmalarda benlik kurgusu tek boyutlu olarak ele alınmış, kişilerin ne kadar özerk oldukları üzerinde durulmuştur.

Ancak, ergenlerde benlik kurgusu gelişiminin kültürel açıdan ele alınabilmesi için benlik kurgusunun farklı boyutlarının (özerk-ayrık, bağımlı- ilişkisel ve özerk-ilişkisel benlik) çalışmaya dahil edilmesi gerekmektedir. Ayrıca, hangi toplumsallaşma uygulamaları sonucunda bu yönelimlerin ortaya çıktığının araştırılması da önemli görülmektedir. Bu çalışmada farklı sosyo-ekonomik düzeyden anababaların çocuk yetiştirme stilleri ve bunun ergen çocuklarının benlik kurgusu gelişimleri ile ilişkisi gösterilmeye çalışılmaktadır.

                               

 

BÖLÜM III

YÖNTEM  

Bu bölümde araştırmanın modeli, araştırma grubu, verilerin toplanması, verilerin analiz edilmesi ve işlem konularında açıklamalar yer almaktadır.