• Sonuç bulunamadı

ANKARA ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ EĞİTİMDE PSİKOLOJİK HİZMETLER ANABİLİM DALI EĞİTİM PSİKOLOJİSİ PROGRAMI

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "ANKARA ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ EĞİTİMDE PSİKOLOJİK HİZMETLER ANABİLİM DALI EĞİTİM PSİKOLOJİSİ PROGRAMI"

Copied!
171
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

EĞİTİMDE PSİKOLOJİK HİZMETLER ANABİLİM DALI

EĞİTİM PSİKOLOJİSİ PROGRAMI

ERGENLİK DÖNEMİNDE BENLİK KURGUSU GELİŞİMİNİN ANABABANIN ÇOCUK YETİŞTİRME STİLLERİ AÇISINDAN

İNCELENMESİ

DOKTORA TEZİ

Yalçın Özdemir

Ankara Nisan, 2009

(2)

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

EĞİTİMDE PSİKOLOJİK HİZMETLER ANABİLİM DALI

EĞİTİM PSİKOLOJİSİ PROGRAMI

ERGENLİK DÖNEMİNDE BENLİK KURGUSU GELİŞİMİNİN ANABABANIN ÇOCUK YETİŞTİRME STİLLERİ AÇISINDAN

İNCELENMESİ

DOKTORA TEZİ

Yalçın Özdemir

Tez Danışmanı: Prof. Dr. Figen Çok

Ankara Nisan, 2009  

(3)
(4)

iv   

Öncelikle, bu çalışmanın her aşamasında, büyük destek olan, yol gösterici önerilerde ve yapıcı eleştirilerde bulunan, yardımını hiçbir zaman esirgemeyen değerli danışmanım Prof. Dr. Figen Çok’a çok teşekkür ederim. Değerli hocamın hem kişisel hem de akademik gelişimime çok katkıları olmuştur. Ayrıca tez izleme komitesinde bulunan, tez konusunun şekillenmesinde ve tezin her aşamasında çok önemli katkıları olan hocam sayın Prof. Dr. Bekir Onur’a ve olumlu yaklaşımıyla beni güdüleyen ve bu çalışmaya katkılarından dolayı sayın Prof. Dr. Beril Tufan’a çok teşekkür ederim. Odak grup görüşmeleri için soruların hazırlanmasında ve görüşmelerin gerçekleştirilmesinde büyük emeği geçen, en yoğun zamanında bu iş için zaman ayıran hocam sayın Yrd. Doç. Dr. Müge Artar’a teşekkür ederim.

İstatistik konusunda katkı ve önerileri için zamanını esirgemeyen arkadaşım Yrd. Doç. Dr. Ömer Faruk Şimşek’e teşekkür ederim.

Bu çalışma sürecinde sunduğu önemli desteği için sevgili eşime ve iki kızım Öykü ve Eylül’e çok teşekkür ederim. Şimdi 6 aylık olan Eylül’ün doğduğu günden itibaren evdeki çalışma düzenine uyarak bu çalışmaya önemli katkısı olmuştur. Ayrıca gelişimlerinin en önemli zamanında ve belki de benim ilgi ve yakınlığıma en çok ihtiyaç duydukları bir zamanda onlardan çaldığım zaman için özür diliyorum.

Araştırma verilerinin toplanması sırasında bana yardımlarından dolayı ölçek uygulamalarının yapıldığı okul yöneticilerine, öğretmenlerine ve öğrencilerine teşekkür ederim.

Bu araştırma 107K545 Numaralı proje kapsamında TUBİTAK tarafından desteklenmiştir. Bu önemli destek nedeniyle TUBİTAK’a teşekkür ederim.

(5)

 

ÖZET

ERGENLİK DÖNEMİNDE BENLİK KURGUSU GELİŞİMİNİN KÜLTÜR VE AİLE BAĞLAMINDA İNCELENMESİ

Özdemir, Yalçın

Doktora, Eğitimde Psikolojik Hizmetler Anabilim Dalı

Eğitim Psikolojisi Programı Tez Danışmanı: Prof.Dr. Figen Çok

Mart 2009,155 sayfa

Bu araştırmada anababa kabul/ilgisi ve kontrolü, bu boyutların çaprazlamasından elde edilen çocuk yetiştirme stilleri (otoriter, açıklayıcı otoriter, izin verici şımartan, izin verici ihmalkar), anababanın eğitim ve ailenin gelir düzeyi ile ergenlik döneminde özerk-ayrık, bağımlı-ilişkisel ve özerk-ilişkisel benlik kurgusu gelişimi arasındaki ilişkiler incelenmiştir. Çalışmada nicel ve nitel veri toplama yöntemlerinin ve veri analizinin bir arada olduğu karışık yöntem araştırma deseni kullanılmıştır.

Ankara’da bulunan özel lise ve devlet liselerine devam eden, yaşları 15-19 arasında değişen ve alt, orta ve üst sosyo-ekonomik düzeyden 1133 öğrenci bu çalışmanın araştırma grubunu oluşturmuştur. Bu öğrenciler demografik bilgi formunu, aile bağlamında benlik ölçeği ve çocuk yetiştirme stilleri ölçeğini doldurmuşlardır. Ayrıca, bu öğrencilerin anababalarından oluşan 17 kişi araştırmanın iki ayrı odak grubunun katılımcılarını oluşturmuştur.

Araştırmanın nicel verilerinin analizinde ANOVA, t testi, ve regresyon analizi; nitel verilerinin analizinde ise betimsel (tematik) analiz kullanılmıştır.

Sonuçlar anababaların kabul/ilgi düzeyinin kontrol düzeyinden, annelerin de kabul/ilgi ve kontrol düzeyinin babalarınkinden yüksek olduğunu ortaya koymuştur.

En yaygın çocuk yetiştirme stilinin anneler için otoriter stil, babalar için ise

(6)

vi   

göre bir farklılık göstermezken, eğitim düzeyi yüksek annelerin çocukları daha fazla kontrol algılamaktadır. Babanın kontrolü eğitim düzeyine göre farklılık göstermezken, babaların eğitim düzeyi yükseldikçe çocuklarına gösterdikleri kabul/ilgide azalma olmaktadır. Özerk-ayrık benlik kurgusunda cinsiyet açısından herhangi bir fark bulunmazken, kızların bağımlı-ilişkisel ve özerk-ilişkisel benlik kurgusu puanları daha yüksek bulunmuştur. Özerk-ayrık, bağımlı-ilişkisel ve özerk- ilişkisel benlik kurgusu ergenlerin yaşına göre farklılık göstermemektedir. Ergenlerin bağımlı-ilişkisel benlik kurguları ailelerinin sosyo-ekonomik düzeyine göre farklılık göstermezken, alt SED’den ailelerin çocuklarının özerk-ayrık benlik kurgusu puanları, üst SED’den ailelerin çocuklarının özerk-ilişkisel benlik kurgusu puanları diğerlerinden yüksek bulunmuştur. Anababaları otoriter olan ergenlerin bağımlı- ilişkisel benlik kurgusu puanları; anababaları otoriter ve açıklayıcı otoriter olan ergenlerin özerk-ilişkisel benlik kurgusu puanları anababaları izin verici şımartan ve izin verici ihmalkar olan ergenlere göre daha yüksek bulunmuştur. Anababadan algılanan hem kabul/ilgi hem de kontrol özerk-ayrık, bağımlı-ilişkisel ve özerk- ilişkisel benlik kurgusu ile olumlu ilişkili ve bu bağımsız değişkenler üç benlik kurgusunun anlamlı yordayıcıları olarak bulunmuştur. Sonuçlara göre, sosyo- ekonomik etmenlerin ve anababanın kullandığı çocuk yetiştirme stillerinin ergenlerin benlik kurgularının gelişiminde önemli olduğu söylenebilir.

Anahtar Kelimeler: Benlik Kurgusu, Özerk-Ayrık Benlik, Bağımlı-İlişkisel Benlik, Özerk-İlişkisel Benlik, Çocuk Yetiştirme Stilleri, Anababa Kabul/İlgisi ve Kontrolü.

(7)

vii   

ABSTRACT

THE INVESTIGATION OF SELF CONSTRUAL DEVELOPMENT IN ADOLESCENCE IN THE CONTEXT OF CULTURE AND FAMILY

Özdemir, Yalçın

Ph.D., Pasychological Services in Education/Educational Psychology Supervisor: Prof.Dr. Figen Çok

March 2009, 155 pages

The present study examined the relationship between parental acceptan/involvement, control, child rearing styles (authoritarian, authoritative, permissive neglecting, permissive indulgent) which were constructed by crossing parental acceptance/involvement, control, education and income level of parents and development of autonomous-seperate self, heteronomous-related self, autonomous- related self construal among adolescents. In this research mix method research design in which there are both quantitative and qualitative data collection and data analysis was used.

The research group consisted of 1133 students ranging from 15 to 19 years of age, from low, middle and high socioeconomic status in Ankara. The participants responded to the items of Self in Family Scale, Child Rearing Scale and a personel information sheet. In addition, focus group participants consisted of 17 parents of these students.

The ANOVA, t-test and regression analyses were used to analyze quantitative data and descriptive analysis was used to analyze qualitative data. Results showed that parents’ acceptance/involment level was higher than control levels and mothers’

acceptance/involment and control level was higher than that of fathers. Authoritarian style was found to be the most common child rearing style among mothers and authoritative style among fathers. Mothers’ acceptance/involment did not vary with education levels, but adolescents whose mothers received higher education perceived higher levels of maternal control as compared to their peers whose mothers received

(8)

viii   

education levels of fathers, but as fathers education level gets higher, adolescents perceive low level of acceptance/involvement. Results showed that autonomous self construal scores did not vary with the gender of adolescents, but heteronomous- relational and autonomous-relational self construal scores of girls higher than males.

Autonomous-seperate, heteronomous-relational and autonomous-relational self construal scores of adolescents did not vary with age. While adolescents’

heteronomous-relational self construal did not vary with their parents SES levels, autonomous-seperate self construal was found to be higher among adolescents from low SES parents and autonomous-relational self construal was found to be higher among adolescents from high SES parents. Authoritarian parents’ adolescent children’s heteronomous-relational self construal scores; authoritarian and authoritative parents’ adolescent children’s autonomous-relational self construal scores were higher than adolescents’ scores whose parents permissive neglecting and permissive indulgent. Both perceived parental acceptance/involment and control were found to be significant predictor of autonomous-seperate, heteronomous- relational and autonomous-relational self construal. According to results, it can be said that socio-economical factors and child rearing styles are important in the development of adolescents’ self construals.

Key Words: Self Construal, Autonomous-Seperate Self, Heteronomous-Related Self, Autonomous-Related Self, Child Rearing Style, Parental Acceptance/Involment and Control.

(9)

ix   

İÇİNDEKİLER

JÜRİ ÜYELERİNİN İMZA SAYFASI iii

TEŞEKKÜR iv

ÖZET v

ABSTRACT vii

ÇİZELGELER LİSTESİ xiii

ŞEKİLLER LİSTESİ xvi

BÖLÜM I GİRİŞ

Problem 1

Amaç 4

Önem 5

Sınırlılıklar 7

Tanımlar 7

BÖLÜM II

KURAMSAL ÇERÇEVE VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR 9

2.1. Benlik Kurgusu Gelişimi 10

2.1.1. Özerklik (bağımsızlık) ve İlişkisellik (karşılıklı 10 bağımlılık) Gelişimi İle İlgili Kuramsal Açıklamalar

2.1.1.1. Psikoanalitik Kuram 10

2.1.1.2. Psiko Sosyal Gelişim Kuramı 11

2.1.1.3. Bağlanma Kuramı 13

2.1.1.4. Öz Belirleme Kuramı 13

2.1.1.5. Sembolik Etkileşimci Yaklaşım 14 2.1.2. Kültür ve Kültürel Değer Yönelimleri 16 2.1.2.1. Bireycilik Toplulukçuluk 16 2.1.3. Benlik Kurgusu: Özerk (Bağımsız), İlişkisel

(Karşılıklı Bağımlı) ve Özerk-İlişkisel Benlik 18

(10)

 

Bağımlı-İlişkisel ve Özerk-İlişkisel Benlik Kurgusu 23 2.1.5. Benlik Kurgusu İle İlgili Yapılan Araştırmalar 29 2.1.6. Benlik Kurgusu Konusunda Türkiye’de Yapılan

Araştırmalar 35

2.2. Anababalık ve Çocuk Yetiştirme 37

2.2.1. Ekolojik Sistem Kuramı 37

2.2.2. Çocuk Yetiştirme Stilleri ve Boyutları 39 2.2.3. Çocuk Yetiştirme Stilleri Konusunda

Yapılan Araştırmalar 44

2.2.3. Türkiye’de Çocuk Yetiştirme Konusunda

Yapılan Araştırmalar 49

BÖLÜM III

YÖNTEM 54

3.1. Araştırma modeli 54

3.2. Araştırma Grubu 55

3. 3. Veri Toplama Araçları 59

3.3.1. Kişisel Bilgi Formu 59

3.3.2. Aile Bağlamında Benlik Ölçeği 59 3.3.3. Çocuk Yetiştirme Stilleri Ölçeği 66 3.3.4. Odak Grup Görüşmesi Soruları 77

3.4. Veri Analizi 77

3.4.1. Nicel Çalışma 77

3.4.2. Nitel Çalışma 78

3. 5. İşlem 79

(11)

xi   

BULGULAR ve YORUMLAR 80

4.1. Anababanın Kabul/İlgisi ve Kontrol Boyutlarına İlişkin

Betimleyici İstatistikler 80

4.2. Anababa Kabul/İlgisi, Kontrolü ve Anababanın Eğitim

Düzeyi 81

4.3. Anababa Kabul/İlgisi, Kontrolü ve Ailenin Gelir Düzeyi 85

4.4. Cinsiyet ve Benlik Kurgusu 87

4.5. Ergenlerin Yaşı ve Benlik Kurgusu 88 4.6. Anababanın Eğitim Düzeyi ve Benlik Kurgusu 90

4.7. Ailenin Gelir Düzeyi ve Ergenlerin Benlik Kurgusu 96 4.8. Çocuk yetiştirme Stilleri ve Ergenlerin Benlik Kurguları 98

4.8.1. Katılımcıların Anababalarının Dört Çocuk

Yetiştirme Stili İçinde Sınıflandırılması 98 4.8.2. Anne Çocuk Yetiştirme Stili ve Ergenlerin Benlik

Kurguları 99

4.8.3. Baba Çocuk Yetiştirme Stili ve Göre Ergenlerin Benlik

Kurguları 100

4.9. Regresyon Analizi Sonuçları 102

4.9.1. Anne Kabul/ilgisi ve Kontrolüne Göre Regresyon

Analizi Sonuçları 104

4.9.1.1. Özerk-Ayrık Benlik Kurgusunun

Yordanması 104

4.9.1.2. Bağımlı-İlişkisel Benlik Kurgusunun

Yordanması 105

4.9.1.3. Özerk-İlişkisel Benlik Kurgusunun

Yordanması 106

4.9.2. Baba Kabul/ilgisi ve Kontrolüne Göre Regresyon

Analizi Sonuçları 108

(12)

xii   

Yordanması 108

4.9.2.2. Bağımlı-İlişkisel Benlik Kurgusunun

Yordanması 109

4.9.2.3. Özerk-İlişkisel Benlik Kurgusunun

Yordanması 110

BÖLÜM V

  TARTIŞM 113

5.1. Anababa Kabul/İlgisi ve Kontrolü 113 5.2. Ergenlerin Cinsiyetine Göre Benlik kurgusu 116 5.3. Ergenlerin Yaşına Göre Benlik kurgusu 118 5.4. Anababanın Eğitim Düzeyine Göre Benlik Kurgusu 118 5.5. Çocuk Yetiştirme Stiline Göre Benlik Kurgusu 120 5.7. Anababanın Kabul/İlgisi, Kontrolü ve Benlik Kurgusu 121 BÖLÜM VI

SONUÇ ve ÖNERİLER 125

6.1. Sonuç 125

6.2. Öneriler 126

KAYNAKÇA 129

EKLER 148

Ek.1 Kişisel Bilgi Formu 149

Ek.2 Aile Bağlamında Benlik Ölçeği 150 Ek.3 Çocuk Yetiştirme Stilleri Ölçeği 151

Ek.4 Odak Grup Soruları 152

Ek.5 İzin Yazısı 155

(13)

xiii   

Çizelge 1. Katılımcılara İlişkin Demografik Bilgiler 56 Çizelge 2. Odak Grup Katılımcılarının Genel Tanıtıcı Özellikleri 59 Çizelge 3. Aile Bağlamında Benlik Ölçeğini Oluşturan 20 Maddenin

Faktörlere Dağılımı ve Faktör Yükleri 62 Çizelge 4. Aile Bağlamında Benlik Ölçeğinnin Orijinal Faktör Yapısı

İçin İyilik Uyum İstatistikleri 64

Çizelge 5. Çocuk Yetiştirme Stilleri Anne Formunu Oluşturan

21 Maddenin Faktörlere Dağılımı ve Faktör Yükleri 69 Çizelge 6. Çocuk Yetiştirme Stilleri Baba Formunu

Oluşturan 21 Maddenin Faktörlere Dağılımı ve Faktör Yükleri 70 Çizelge 7. Çocuk Yetiştirme Stilleri Anne Ölçeğinnin Orijinal Faktör

Yapısı İçin İyilik Uyum İstatistikleri 71 Çizelge 8. Çocuk Yetiştirme Stilleri Anne Ölçeğinnin Değişiklik

Yapılmş Faktör Yapısı İçin İyilik Uyum İstatistikleri 71 Çizelge 9. Çocuk Yetiştirme Stilleri Baba Ölçeğinnin Orijinal Faktör

Yapısı İçin İyilik Uyum İstatistikleri 74 Çizelge 10. Çocuk Yetiştirme Stilleri Baba Ölçeğinnin Değişiklik

Yapılmş Faktör Yapısı İçin İyilik Uyum İstatistikleri 74 Çizelge 11. Anababanın Kabul/İlgisi ve Kontrolü

Boyutlarına İlişkin Ortalama ve Standart Sapma Değerleri 81 Çizelge 12. Annenin Kabul/ İlgisinin Eğitim Düzeyine Göre Tek Yönlü

Varyans Analizi 82

Çizelge 13. Anne Kontrolünün Eğitim Düzeyine Göre Tek Yönlü Varyans

Analizi 82

Çizelge 14. Baba Kabul/ İlgisinin Eğitim Düzeyine Göre Tek Yönlü Varyans

Analizi 83

Çizelge 15. Baba Kontrolünün Eğitim Düzeyine Göre Tek Yönlü Varyans

Analizi 84

Çizelge 16. Anne Kabul/ İlgisinin Ailenin Gelir Düzeyine Göre Tek Yönlü

Varyans Analizi 85

Çizelge 17. Baba Kontrolünün Ailenin Gelir Düzeyine Göre Tek Yönlü

Varyans Analizi 86

(14)

xiv   

Yönlü Varyans Analizi 86

Çizelge 19. Baba Kontrolünün Gelir Düzeyine Göre Tek Yönlü Varyans

Analizi 87

Çizelge 20. Özerk-Ayrık Benlik Kurgusunun Cinsiyete Göre t Testi Sonuçları 87 Çizelge 21. Bağımlı-İlişkisel Benlik Kurgusunun Cinsiyete Göre t Testi

Sonuçları 88

Çizelge 22. Özerk-İlişkisel Benlik Kurgusunun Cinsiyete Göre t Testi Sonuçları 88 Çizelge 23. Özerk-Ayrık Benlik Kurgusunun Yaşa Göre t Testi Sonuçları 89 Çizelge 24. Bağımlı-İlişkisel Benlik Kurgusunun Yaşa Göre t Testi Sonuçları 89 Çizelge 25. Özerk- İlişkisel Benlik Kurgusunun Yaşa Göre t Testi Sonuçları 89 Çizelge 26. Özerk-Ayrık Benlik Kurgusunun Annenin Eğitim Düzeyine

Göre Tek Yönlü Varyans Analizi 90

Çizelge 27. Bağımlı-İlişkisel Benliğin Annenin Eğitim Düzeyine Göre

Tek Yönlü Varyans Analizi 92

Çizelge 28. Özerk-İlişkisel Benlik Kurgusunun Annenin Eğitim Düzeyine

Göre Tek Yönlü Varyans Analizi 92

Çizelge 29. Özerk-Ayrık Benlik Kurgusunun Babanın Eğitim Düzeyine

Göre Tek Yönlü Varyans Analizi 93

Çizelge 30. Bağımlı-İlişkisel Benlik Kurgusunun Babanın Eğitim

Düzeyine Göre Tek Yönlü Varyans Analizi 93 Çizelge 31. Özerk-İlişkisel Benlik Kurgusunun Babanın Eğitim Düzeyine

Göre Tek Yönlü Varyans Analizi 94

Çizelge 32. Özerk-Ayrık Benlik Kurgusunun Ailenin Gelir Düzeyine

Göre Tek Yönlü Varyans Analizi 97

Çizelge 33. Bağımlı-İlişkisel Benliğin Ailenin Gelir Düzeyine Göre

Tek Yönlü Varyans Analizi 97

Çizelge 34. Özerk-İlişkisel Benlik Kurgusunun Ailenin Gelir Düzeyine

Göre Tek Yönlü Varyans Analizi 98

Çizelge 35. Katılımcıların Anababalarının Dört Çocuk Yetiştirme

Stili İçinde Sınıflandırılması 99

Çizelge 36. Benlik Kurgusu Puanlarının Annenin Çocuk Yetiştirme

Stillerine Göre Ortalama, Standart Sapma ve ANOVA Sonuçları 100

(15)

xv   

Göre Ortalama, Standart Sapma ve ANOVA Sonuçları 102 Çizelge 38. Bağımlı ve Bağımsız Değişkenler Arası Korelasyonlar 103 Çizelge 39. Özerk-Ayrık Benlik Alt Ölçeğinden Alınan Puanların

Yordanması için Hiyerarşik Regresyon Analizleri Sonuçları 105 Çizelge 40. Bağımlı-İlişkisel Benlik Alt Ölçeğinden Alınan Puanların

Yordanması için Hiyerarşik Regresyon Analizleri Sonuçları 106 Çizelge 41. Özerk-İlişkisel Benlik Alt Ölçeğinden Alınan Puanların

Yordanması için Hiyerarşik Regresyon Analizleri Sonuçları 107 Çizelge 42. Özerk-Ayrık Benlik Alt Ölçeğinden Alınan Puanların

Yordanması için Hiyerarşik Regresyon Analizleri Sonuçları 109 Çizelge 43. Bağımlı-İlişkisel Benlik Alt Ölçeğinden Alınan Puanların

Yordanması İçin Hiyerarşik Regresyon Analizleri Sonuçları 110 Çizelge 44. Özerk-İlişkisel Benlik Alt Ölçeğinden Alınan Puanların

Yordanması için Hiyerarşik Regresyon Analizleri Sonuçları 111

(16)

xvi   

Şekil 1. Etkinlik ve Kişilerarası Mesafe Boyutları 22 Şekil 2. Etkinlik, Kişilerarası Mesafe ve Benlik Türleri 26 Şekil 3. Çocuk Yetiştirme Stillerinin Sınıflandırılması 41 Şekil 4. Aile Bağlamında Benlik Ölçeğinin Faktör Madde İlişkisi 65 Şekil 5. Çocuk Yetiştirme Stilleri Ölçeği Anne Formu Madde Faktör İlişkisi 73 Şekil 6. Çocuk Yetiştirme Stilleri Ölçeği Baba Formu Madde Faktör İlişkisi 76

(17)

BÖLÜM I

GİRİŞ

1.1. Problem

Psikoloji tarihinde benlik, ilgilenilen en önemli konulardan biri olmuştur (Singelis, 1994). Kültürlerarası psikolojide bağımsız ve karşılıklı bağımlı benlik kurgusu olmak üzere temel olarak iki boyutlu benlik kurgusu ortaya atılmıştır (Markus ve Kitiyama, 1991). Benlik kurgusu (self-construal) “kişinin başkaları ile olan ilişkileri ve başkalarından farklı benliği ile ilgili düşüncelerin, duyguların ve eylemlerin toplamı”

olarak tanımlanmaktadır (Singelis, 1994:581). Bu ikili bakış açısına göre bir kültürde benlik kurgusu gelişimi ya özerklik yönünde ya da ilişkisellik yönünde gelişmektedir (Markus and Kitayama, 1991; Triandis, 1995). Bu görüşe göre genelde Batıda, özellikle de Avrupa kökenli Amerikalılar arasında benlik kurgusu gelişimi ile ilgili kültürel amaçlar başkalarından ayrışmayı ve bağımsız olmayı vurgulamaktadır. Böylece Avrupalı Amerikalılar için benlik kurgusu gelişimi bağımsızlık açısından ele alınmakta;

bireyler çocukluktan itibaren, kendilerini bağımsız, kendi kendine yeten ve özerk olarak tanımlamaktadır (Sampson, 2000). Diğer yandan, doğu toplumlarında başkalarıyla bütünleşme, aile bağlarına önem verme ve bağlılık önemli kültürel amaçlar olarak belirtilmektedir. Yukarıdaki açıklamaya göre, geleneksel olarak Batıda ya da genel olarak bireyci toplumlarda doğmuş, yetişmiş ve yaşayan bireylerin daha güçlü özerk- ayrık benliğe sahip olma eğiliminde oldukları; Doğu toplumlarında ya da toplulukçu kültürlerde doğmuş, yetişmiş ve yaşayan bireylerin daha çok bağımlı-ilişkisel benlik geliştirme eğiliminde oldukları belirtilmiştir (Markus ve Kitiyama, 1991).

Benlik konusunun incelendiği birçok çalışmada benlik batılı bir kavramsallaştırmayla ele alınmış (Markus ve Kitiyama, 1991; Singelis, Bond, Sharkey ve Lai, 1999) ve bu çalışmalarda “özerklik” ve “ilişkisellik” zıt kutuplar olarak değerlendirilmiştir (Kağıtçıbaşı, 2005). Ancak, son zamanlardaki çalışmalar bu iki gelişimsel yolun temel insan ihtiyacı olduğunu (Assor, Kaplan, Roth, 2002; Ryan ve

(18)

Deci, 2000; Baumeister ve Leary, 1999) ve özerklik ile ilişkiselliğin zıt kutuplar olmadığını göstermektedir (Cross ve Madson, 1997; Kağıtçıbaşı, 1996, 2000, 2005).

Ayrıca, benlik ile ilgili çalışmalarda hala ikili ayrımlar yapılıyor olsa da son zamanlardaki bazı çalışmalarda Batı psikolojisinin ileri sürdüğü bağımsız benlik modeli sorgulanmaya başlanmıştır (Kağıtçıbaşı, 2000, 2006, 2007). İlgili kültürlerarası çalışmalar insan gelişimi ile ilgili batılı bakış açısının dünyanın başka birçok yerindeki insanların benlik gelişimlerine uygulanamayacağını göstermiştir (Kitayama, Markus, Matsumoto ve Norasakkunkit, 1997; Markus ve Kitayama, 1991). Örneğin, Kitayama ve arkadaşları (1997) Batı kültürlerinden farklı olarak birçok Asya kültüründe bireyler arasındaki bağlılığın çok önemli olduğunu ve benliğin bu sosyal ilişkilere göre şekillendiğini belirtmişlerdir. Kültürlerarası psikoloji alanında çalışan araştırmacılar benlik gelişimi ile ilgili Batı modelinin evrensel bir yol olarak dayatılmasına karşı çıkmışlardır.

Bireycilik-toplulukçuluk ayrımı açısından Türkiye genel olarak toplulukçu bir toplum olarak sınıflandırılmış (Hofstede, 2001) ve bu sınıflamaya paralel olarak Türkiye’deki sosyo-kültürel bağlam geleneksel olarak aile, akrabalar, komşular ve sosyal gruplar arasında yakın bağların önemli olduğu bir kültür olarak tanımlanmıştır (İmamoğlu, Küller, İmamoğlu, ve Küller, 1993). Ancak aynı zamanda toplumun üst sosyo-ekonomik düzeyinde eğitim düzeyi yüksek kişiler arasında ilişkiselliğin azalmasını gerektirmeyen bireyselleşmeye doğru güçlü bir eğilimin olduğu da belirtilmiştir (İmamoğlu, 2002; Karadayı, 1998). Bu sonuçlar benliğin yalnızca özerk ya da ilişkisel olarak kavramlaştırılması görüşünün sorgulanmasına neden olmaktadır.

Kağıtçıbaşı (1996, 2000, 2005, 2007) da bu eleştirileri temel alarak üç farklı aile örüntüsü içinde ortaya çıkan üç farklı benlik kurgusunun (özerk-ayrık, bağımlı-ilişkisel ve özerk-ilişkisel) gelişimini ortaya koyan aile değişim modeli önermiştir. Kağıtçıbaşı, klasik modernleşme anlayışındaki sosyo-ekonomik gelişmeyle birlikte karşılıklı bağımlılık aile modelinden bağımsızlık aile modeline doğru bir değişme yaşanacağı görüşünü eleştirmiş ve yakın aile bağlarının önemli olduğu kültürlerde kentleşme ve sanayileşmeye karşın yakın bağların sürdüğünü belirtmiştir. Ona göre refah artışıyla birlikte maddi bağımlılıkların azalmadığı halde, duygusal bağımlılıklar devam etmekte ve bu değişimler ailelerin çocuk yetiştirme biçimlerini etkilemektedir. Maddi bağımlılıklar azaldıkça, çocukların özerklikleri daha fazla desteklenmekte; ailenin refahı için çocuğun maddi katkısının öneminin azalması nedeniyle artık çocuğun özerkliği bir tehdit olarak algılanmamaktadır. Ancak, duygusal bağımlılıklara hala önem verilmesi

(19)

nedeni ile çocuğun ailesine yakın ve bağlı olması istenmektedir. Kağıtçıbaşı (1996, 2000), sosyo ekonomik gelişmeler sonucu ortaya çıkan aile değişimlerinin, özerklik ve ilişkiselliği bir araya getiren “özerk-ilişkisel benlik” kavramını ortaya atarak alanyazında var olan bağımsız ve karşılıklı bağımlı benlik boyutlarına yeni bir boyut eklemiş ve benliğin iki uçlu kavramsallaştırılmasından farklı bir gelişim yolu ortaya koymuştur. Kağıtçıbaşı, benlik kurgusunun gelişimini sosyo-ekonomik ve kültürel etmenlerle, çocuk yetiştirme biçimlerine dayandırmaktadır.

Hangi benlik kurgusunun daha baskın olacağı, genel anlamda içinde yaşanılan kültürden ve özel olarak ailenin toplumsallaştırma çabalarından etkilenmektedir (Kağıtçıbaşı, 2000). Kültürel değer yönelimleri (bireycilik-toplulukçuluk) üzerine yapılan araştırmalar kişinin yaşadığı kültürün yöneliminin şekillenmesi (benlik gelişiminin özerklik ya da ilişkisellik yönünde olması) üzerindeki etkilerine odaklanmıştır. Markus ve Kitiyama (1991) ve Yamada ve Singelis (1999) gibi araştırmacılar kültürün benlik kavramının oluşumunu yönlendirdiğini ve şekillendirdiğini ve kişinin başkaları ile ilişkilerinde benlik tanımını belirlediğini vurgulamışlardır. Bu nedenle, belirli kültür ya da toplumlarda yetişen bireylerin genel anlamda o kültürdeki bireycilik ve toplulukçuluk değer yönelimlerine paralel olarak benlik kurgusu geliştirdikleri söylenebilir.

Benlik kurgusu gelişimi üzerine kültürün olası etkileri, araştırmalarda yaygın olarak ele alınırken, ailenin bu süreç üzerindeki etkileri ihmal edilmiştir. Oysaki anababanın benlik kurgusu gelişimi üzerine etkisi bazı nedenlerle önemlidir. Bunlardan ilki, bilindiği gibi, anababalar gelişimin çeşitli boyutları açısından (sosyal, duygusal ve bilişsel gelişim, akran ilişkileri gibi) çocuklarının toplumsallaşmalarında önemli bir etkiye sahiptir. İkinci olarak, anababanın toplumsallaştırma çabalarının benlik kurgusu gelişimi üzerindeki etkisi ya da anababanın değerleri ve toplumsallaştırma amaçları kültürel olarak yaygın olan değerleri yansıtmaktadır. Çoğunlukla anababanın çocuk üzerindeki etkisi ile kültürel etki örtüşmektedir ya da aynı yolda ilerlemektedir. Bir başka deyişle, anababalar da o kültürde önemli olan değer ve inançları çocuklarında geliştirmeye çalışmaktadırlar. Örneğin, Batı’da yetişmiş anababa, çocuklarının gelişiminde de bireycilik kültüründe önemli değerler olan bağımsızlık ve girişkenliği desteklemektedir. Aynı şekilde, Doğu’da yetişmiş anababa, çocuklarını yetiştirirken toplulukçu kültürel değerlerle uyumlu olarak bağımlılığı ve alçakgönüllülüğü vurgulamaktadır (Markus ve Kitiyama, 1991). Ancak, anababaların benlik kurgusunun gelişimi üzerine etkileri henüz görgül olarak yeterince incelenmemiştir. Bu nedenle,

(20)

anababaların, çocuklarının toplumsallaşmaları üzerinde genel olarak etkisi bilinse bile, benlik kurguları üzerindeki etkilerinin araştırılması gerekli görünmektedir.

Daha önce vurgulandığı gibi kültürlerarası alanda yapılan çalışmaların çoğunda benlik, başkalarından bağımsız ya da başkalarına bağımlı olarak tanımlanmış ve bu çalışmalarda genellikle bu benlik tiplerinin biliş, duygu ve davranışlar üzerindeki etkileri incelenmiştir (örn. Markus ve Kitiyama, 1991). Tanımlamaya dayalı bu çalışmalarda hangi benlik tiplerinin hangi davranışlarla ilişkili olduğu ortaya koyulmaktadır. Ancak benlik kurgusundaki farklılıkların nasıl ortaya çıktığının araştırılmasının gerekliliği vurgulanmaktadır (Kağıtçıbaşı, 2000, 2006). Böyle bir analiz düzeyinde kültürün ve ailenin bağlamsal değişkenler olarak ele alınması gerekmektedir.

Bu bakış açısı, farklı kültürel ve sosyo-ekonomik aile bağlamlarında, farklı benlik kurgularının nasıl ortaya çıktığının anlaşılmasını sağlayacaktır. Burada ailenin çocuk yetiştirme stilleri önemli kültürel değişkenler olarak ortaya çıkmaktadır.

Sonuç olarak, farklı sosyo-kültürel ortamlarda bireyin gelişiminde farklı alanlara vurgu yapılmaktadır. Kültürlerarası çalışmalarda da farklı benlik kurguları ve bunlarla ilişkili davranışlar çalışılmış olsa da, benlik kurgularını ortaya çıkaran sosyalleşme süreci ele alınmamıştır. Bu kapsamda, bu çalışmanın temel amacı, ergenlik döneminde benlik kurgusu gelişimini anababanın çocuk yetiştirme stilleri açısından incelemektir.

1.2. Amaç

Sıralı karışık yöntemin (sequential mixed method) (Creswell, 2003) kullanıldığı iki aşamalı bu çalışmanın amacı özerk-ayrık, bağımlı- ilişkisel ve özerk-ilişkisel (Kağıtçıbaşı, 1996, 2000, 2005, 2006) benlik kurgusunun ergenlik döneminde gelişimini anababanın çocuk yetiştirme stilleri açısından incelemektir. Bu amaçla öncelikle ergenlerden benlik kurgularına ve anababalarının çocuk yetiştirme stillerine ilişkin nicel veriler, ardından odak grup görüşmesi yöntemi ile anababalardan çocuk yetiştirme yaşantılarına ilişkin bilgi toplanmıştır. İlk aşamada, bazı sosyo-kültürel değişkenlerle (anababanın eğitim ve gelir düzeyi) niceliksel olarak ölçülen çocuk yetiştirme stili boyutları (kabul/ilgi, kontrol) arasındaki ilişkiler incelenmiştir. Ardından özerk-ayrık, bağımlı-ilişkisel ve özerk-ilişkisel benlik kurgusu gelişimi ve çocuk yetiştirme stili boyutlarının (kabul/ilgi, kontrol) ve çocuk yetiştirme stilleri (otoriter, açıklayıcı otoriter, izin verici şımartan ve izin verici ihmalkâr) arasındaki ilişkiler incelenmiştir. İkinci aşamada, araştırmaya katılan ergenlerin anababalarının çocuklarıyla ilişkileri, çocuk yetiştirmeye ilişkin görüş, uygulama ve beklentileri odak grup görüşmesi yoluyla

(21)

incelenmiş ve bu bulgular araştırmanın nicel bulguları ile ilişkilendirilmiştir. Bu amaçlar doğrultusunda aşağıdaki sorulara yanıt aranmıştır:

1) Annenin gösterdiği kabul/ilgi ve kontrol, annenin eğitim düzeyine göre anlamlı düzeyde farklılaşmakta mıdır?

2) Babanın gösterdiği kabul/ilgi ve kontrol, babanın eğitim düzeyine göre anlamlı düzeyde farklılaşmakta mıdır?

3) Anababanın gösterdiği kabul/ilgi ve kontrol, anne ve babanın gelir düzeyine göre anlamlı düzeyde farklılaşmakta mıdır?

4) Ergenlerin benlik kurguları (özerk-ayrık, bağımlı-ilişkisel, özerk-ilişkisel) anababanın eğitim ve gelir düzeyine göre anlamlı düzeyde farklılaşmakta mıdır?

5) Ergenlerin benlik kurguları (özerk-ayrık, bağımlı-ilişkisel, özerk-ilişkisel) ergenlerin yaşına ve cinsiyetine göre anlamlı düzeyde farklılaşmakta mıdır?

6) Ergenlerin benlik kurguları (özerk-ayrık, bağımlı-ilişkisel, özerk-ilişkisel) anababanın çocuk yetiştirme stillerine (otoriter, açıklayıcı otoriter, izin verici şımartan ve izin verici ihmalkâr) göre anlamlı düzeyde farklılaşmakta mıdır?

7) Ergenlerin yaşı, cinsiyeti, anababalarının eğitim ve gelir düzeyleri ve anababa kabul/ilgisi ve kontrolü benlik kurgularını (özerk-ayrık, bağımlı- ilişkisel, özerk-ilişkisel) anlamlı bir şekilde yordamakta mıdır?

8) Farklı eğitim düzeyinden anababalar çocuklarıyla ilişkilerini ilgi/yakınlık ve kontrol açısından nasıl tanımlamaktadır?

9) Farklı eğitim düzeyinden anababalar çocuk yetiştirme uygulamaları (aile içi karar alma, özerklik desteği) açısından kendilerini nasıl tanımlamaktadırlar?

1.3. Önem

Benlik kurgusu alt boyutu olan özerkliğe verilen önem ve sonuçlarının kültürlerarası düzeyde yaygın olarak araştırılmadığı, özerkliğin farklı kültürlerde çalışılmasının daha yeni başladığı ve batılı olmayan kültürlerden bu konuda yeterli sonuçlar bulunmadığı belirtilmektedir (Zimmer-Gembeck ve Collins, 2003). Ancak özerkliğin yalnızca sanayileşmiş batı toplumlarında yaşanan bir olgu olduğu, sanayileşmemiş doğu toplumlarına uygun olmadığı ile ilgili genellemeler sorgulanmakta ve özerkliğin gelişim sürecinin kültürler arasında ve aynı kültür içinde farklılaşabileceği kabul edilmektedir. Sonuç olarak, kültürel farklılık tartışması özerkliğin varlığı ya da yokluğundan çok nasıl kazanıldığı üzerine yapılmaktadır. Bu

(22)

çalışmada genel olarak toplulukçu bir kültür olarak nitelenen toplumumuzda nasıl bir benlik kurgusu gelişiminin (özerk-ayrık, bağımlı-ilişkisel, özerk-ilişkisel) olduğu gösterilmeye çalışılmaktadır.

Özerklik ve ilişkisellik bazı kuramcıların ileri sürdüğü gibi doğuştan gelen temel bir gereksinim olsa bile (Ryan ve Deci, 2000), özerklik ve ilişkiselliğin gelişiminin bazı sosyo-kültürel etmenlere bağlı olduğu söylenebilir. Türkiye aile, akraba ve komşularla yakın ilişkileri içeren kişilerarası ilişkilerin önemli olduğu bir ülke olarak sınıflandırılmaktadır (Kağıtçıbaşı, 1984). Bu geleneksel toplumsallaşma süreci aile bütünlüğünü, ilişkilerde uyumu ve yakınlığı, sadık olmayı ve yükümlülüklerini yerine getirmeyi vurgulamaktadır. Ancak küreselleşmenin de etkisiyle Türkiye’nin sosyo- kültürel yapısında bazı değişimlerin yaşandığı söylenebilir. Buna paralel olarak Türk insanının tutumlarda, değerlerde ve özellikle benlik tanımlamalarında giderek daha fazla bireyci olduğu belirtilmektedir (Çileli, 2000; Göregenli,1995, 1997; Karakitapoğlu- Aygün, 2002). Türkiye’de değerlerle ilgili bazı çalışmalarda da özerklik, başarı, kendini geliştirme, bireycilik, yardımseverlik ilişkisel değer alanlarında en çok vurgulanan değerler olarak bulunmuştur (Karakitapoğlu-Aygün ve İmamoğlu, 2002; İmamoğlu ve Karakitapoğlu-Aygün,1999). Türkiye’nin toplumsal kültürel ortamında yaşanan bu değişimlerin gençlerin özerklik ve ilişkisellik gelişimlerinde değişimler ortaya çıkarması beklenebilir. Ayrıca, kültür anababalık değerlerini ve davranışlarını etkileyen önemli bir değişken olsa da aynı kültürde farklı sosyo-ekonomik gruplar arasında farklılıklar da bulunmaktadır (Bronfenbrenner, 1986). Bu çalışmada çocuk yetiştirme stilleri ve benlik kurgusu gelişimi açısından kültür içindeki farklılıkların ortaya konması beklenmektedir.

Diğer çalışmaların yanı sıra bu çalışmada da sosyo-ekonomik değişimlerle ilişkili olarak özerkliğin ve ilişkililiğin bir arada oluşu vurgulanırsa sonraki çalışmalarda da özerkliğin varlığı ya da yokluğundan çok nasıl kazanıldığı üzerinde durulması yönünde bir temel elde edilmiş olacaktır. Bu çalışmada toplulukçu bir kültür olarak nitelenen Türkiye’de daha çok benliğin nasıl kurgulandığı gösterilmeye çalışılacaktır.

Dolayısıyla çalışma toplumsal değişimler bağlamında Türkiye’de aileyi ve gençleri anlamak ve dünya genelinde toplulukçuluk bireycilik eksenindeki tartışmalara katkıda bulunmak açısından önemlidir.

Ergenlerin özerklik ve ilişkisellik gelişimleri ile ilgili bilgilere sahip olmak okullarda ergenlere yönelik karar alma, hayır diyebilme, öz belirleme, girişkenlik,

(23)

planlama, amaç belirleme, güdülenme, sorun çözme, zorluklarla baş etme ve sorun davranışlarla ilgili alanlarda yapılacak psikolojik yardım çalışmalarının planlanmasında da yararlı olabilir. Ayrıca araştırma bulguları anababa-ergen iletişimi konusunda anababalara yönelik eğitim çalışmalarında yararlı olabilir.

Türkiye’de anababalık ile ilgili çalışmalar genellikle çocukluk dönemi için yapılmış (Kağıtçıbaşı, Sunar ve Bekman, 2001) ve ergenlik dönemi büyük ölçüde ihmal edilmiştir. Anne Çocuk Eğitim Vakfı (AÇEV) işbirliği ile yapılan çalışmalarda da çocukluk döneminin ağırlıkta olduğu görülmektedir (Baydar, Gökşen, Kağıtçıbaşı ve Küntay, 2003; Kağıtçıbaşı, Sunar, Bekman ve Cemalcılar, 2005). Bu çalışmayla anababalık çalışmalarının ergenlik dönemini kapsayacak nitelikte olması çalışmanın önemli yanlarından biri olarak görülebilir.

Kağıtçıbaşı (1996), ailede anababaların kendi rollerini ve bu rollere bağlı değerlerini algılamalarında farklılıklar olabileceğini ve bu farklılıkların da kültürden kültüre değişebileceğini belirtmiştir. Yapılan bu çalışma, kültürümüze özgü bulgular vermesi açısından önemli ve gerekli görülmektedir.

1.4. Sınırlılıklar

Araştırma sonuçları verilerin toplandığı grupla ve veri toplama zaman dilimi ile sınırlıdır. Ayrıca sonuçlar, araştırmada kullanılan ölçeklerin geçerlilik ve güvenirlilikleri ile sınırlıdır. Araştırmada araştırmacıdan, örneklem grubundan ve araştırma ortamından kaynaklanan sınırlılıklar olabilir.

1.5. Tanımlar

Benlik-Kurgusu (Self-Construal): Benlik ile ilgili bilginin yorumlanmasında ve kurulmasında rol oynayan en önemli etmenlerden birinin kültür olduğu ileri sürülmektedir. Benlik-kavramının içerdiği sosyo-kültürel işlevler ve değerler, “benlik- kurgusu” (self-construal) terimiyle ifade edilmektedir (Cross ve Madson, 1997; Markus ve Kitayama, 1991). Benlik kurgusu “kişinin başkaları ile olan ilişkileri ve başkalarından farklı benliği ile ilgili düşüncelerin, duyguların ve eylemlerin toplamı”

olarak tanımlanmaktadır (Singelis, 1994, s. 581).

Özerk-Ayrık Benlik Kurgusu (Autonomous-Seperate Self): Kişinin özerkliğini vurgulayan, ilişkisellik gereksiniminin doyurulmadığı özerk ancak ilişkisel olmayan benlik algısı (Kağıtçıbaşı, 2007).

(24)

Bağımlı-İlişkisel Benlik Kurgusu (Heteronomous-Related Self): Başkaları ile yakın ilişkilerin önemli olduğu ve bu ilişkilerin benlik kavramsallaştırmasına dahil edildiği benlik algısı (Kağıtçıbaşı, 2007). Bağımlı ilişkisel benlik kurgusunun baskın olduğu kişi çevresindeki kişileri benliğinin bir parçası olarak değerlendirmektedir (Markus ve Kitiyama, 1991).

Özerk-İlişkisel Benlik Kurgusu (Autonomous-Related Self): Özerk davranış için hem kişinin kapasitesine aynı zamanda da diğerleri ile ilişkiselliğin önemine vurgu yapan benlik algısı. Bir başka deyişle, özerklik ve ilişkisellik ihtiyacının doyurulduğu benlik kurgusu (Kağıtçıbaşı, 2007).

Çocuk Yetiştirme Stilleri (Child Rearing Styles): Anababanın çocuklarına yönelik tutumları ve bu tutumların gösterildiği duygusal ortamı tanımlamaktadır (Maccoby ve Martin, 1983).

Otoriter Çocuk Yetiştirme Stili (Authoriterian Child Rearing Style):

Kontrolün yüksek, kabul/ilgi ve sevginin düşük olduğu çocuk yetiştirme yöntemi (Steinberg, Lamborn, Darling, Mounts and Dornbusch, 1994).

Açıklayıcı Otoriter Çocuk Yetiştirme Stili (Authoritative Child Rearing Style): Hem kabul/ilgi ve sevginin hem de kontrolün yüksek olduğu çocuk yetiştirme yöntemi (Steinberg ve diğ., 1994).

İzin Verici Şımartan Çocuk Yetiştirme Stili (Permissive Indulgent Child Rearing Style): Kabul/ilgi ve sevginin yüksek, kontrolün düşük olduğu çocuk yetiştirme yöntemi (Steinberg ve diğ., 1994).

İzin Verici İhmalkar Çocuk Yetiştirme Stili Permissive Neglegting Child Rearing Style): Hem kabul/ilgi ve sevginin hem de kontrolün düşük olduğu çocuk yetiştirme yöntemi (Steinberg ve diğ., 1994).

(25)

BÖLÜM II

KURAMSAL ÇERÇEVE VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

Bu bölümde araştırma değişkenleri ile ilgili kuramsal çerçeve ve ilgili araştırmalar sunulmaktadır. Bölüm temel olarak iki başlık altında toplanabilir: 1) Benlik Kurgusu Gelişimi, 2) Toplumsallaşma, Anababalık ve Çocuk Yetiştirme.

James ile Mead’in açıklamalarıyla psikoloji alanına giren benlik kavramı (self- concept) çok sayıda bilimsel araştırmaya konu olmuştur (Gezici ve Güvenç, 2003).

Benlik bireyin farkında olduğu, ya da kendisi hakkında sahip olduğu fikir ve tutumlardan oluşmaktadır. Bireyin kendisi ile ilgili farkındalığından, kendini bir varlık olarak nasıl değerlendirdiğine ilişkin ortaya çıkan fikirlerdir (Hamachek, 1995). Genel olarak benlik kavramı; “kişinin kendi kimliği, değeri, yetenekleri, sınırları, değer yargıları, amaçları, vb. gibi kendisi hakkında algılayabildiği görüşlerinin, duygularının ve tutumlarının tamamı; bireyin kendi benliğine ilişkin tanımı; kendine ilişkin zihinsel tablosu” olarak tanımlanmaktadır (Gander ve Gardiner, 2001, s. 492).

Benlik kavramının içeriğinden hareketle, gerçekleştirilen çok sayıdaki araştırma, benlik kavramının farklı yönlerinin olduğunu göstermiştir. Araştırmacılar benlik kavramının çok yönlü bir yapısının olduğunu belirtmektedirler (Markus ve Wurf, 1987;

Sondhaus, Kurtz ve Strube, 2001). Benlikle ilgili olarak alan yazın incelendiğinde Benlik Algısı (Self-Perception), Benlik Saygısı (Self-Esteem), Benlik İmgesi (Self- Image), Benlik Farkındalığı (Self-Awareness), Benlik Bilinci (Self-Consciousness), Benlik Kurgusu (Self-Construal) gibi çeşitli kavramların kullanıldığı görülmektedir.

Görüldüğü gibi benlik ile ilgili çok sayıda alt kavram bulunmakla birlikte, çok kullanılan kavram benlik saygısı olmuştur. Bu kavramlar, aralarındaki küçük farklardan dolayı birbirinin yerine ya da aynı anlamda birlikte kullanılabilmektedir (Hortaçsu, 1989). Bu araştırmada sosyo-kültürel etmenleri ve değerleri içeren benlik kurgusu kavramı incelenmektedir.

(26)

2.1. Benlik Kurgusu Gelişimi

2.1.1. Özerklik (bağımsızlık) ve İlişkisellik (karşılıklı bağımlılık) Gelişimi İle İlgili Kuramsal Açıklamalar

Benlik kurgusu hem sosyal psikolojide hem de kültürlerarası psikolojide ilgilenilen temel konulardan biri olmuştur (Smith, Bond ve Kağıtçıbaşı, 2006). Bu alandaki kültürlerarası çalışmaların önemli bir bölümü, benliği başkalarından bağımsız (özerk) olarak kurgulama ve başkalarına bağımlı (ilişkisel) olarak kurgulama arasındaki farkın önemini vurgulamıştır (Markus ve Kitayama, 1991). Bu anlamda aşağıda benlik kurgusunun iki temel boyutu olan özerklik (autonomy) ve ilişkisellik (relatedness) ya da bağımlılık ve bağımsızlık gelişimi ile ilgili kuramsal bilgilere yer verilmiştir.

Benlik kurgusu gelişimi ile ilgili alandaki kuramsal yaklaşımlardan bazıları aileden kopma, ayrışma ve bireyleşmeyi vurgularken, bazıları bağlılık ve özerkliğin birlikte gittiğini vurgulamaktadır. İkinci yaklaşıma sahip kuramlara göre çocukla anababa arasındaki sıcaklığa, yakınlığa, desteğe dayalı nitelikli ilişki çocukta hem köklerin hem de kanatların gelişmesini sağlamakta ve bunlar birbirini desteklemektedir.

Burada gelişim ve toplumsallaşma ile ilgili beş büyük kuramdan kısaca söz edilmektedir: (1) Psikoanalitik kuram; (2) Erikson’un kuramı; (3) Bowlby ve Ainsworth’un bağlanma kuramı, (4) Ryan ve Deci’nin öz belirleme kuramı ve (5) sembolik etkileşimci yaklaşım. Bu kuramlar geçmiş 50 yılda insan gelişimini açıklamada etkili olmuş kuramlardır. Bu kuramlar psikoanalitik, etolojik, gelişimsel, sosyal psikolojik gibi farklı gelenekleri temsil etmektedir. Aşağıda bu kuramlarla ve bulgularıyla ilgili açıklamalar yapılmıştır.

2.1.1.1. Psikoanalitik Kuram

Psikoanalitik kuram, temel olarak insanın erken gelişim (çocukluk) dönemi ile ilgilenmiş ve Sigmund Freud’un çocukluk dönemine bakışı ergenlik dönemini anlamaya temel oluşturmaktadır. Kuramda ergenlikle ilgili çalışmalar daha çok Freud’un kızı Anna Freud tarafından yapılmıştır. Özerklik ve bağlılık gelişimi ile ilgili ilk etkili bakış açılarından biri Anna Freud’un (1958) psikoanalitik kuramıdır. A. Freud’a göre çocukluğun yansıması olan Oedipal duygularla başetmek için anababa’dan uzaklaşma yolunu seçerler. Bu kuramda özerklik, dürtüsel gelişimin de bir sonucu olarak ergenin aile bağlarından ve kontrolünden uzaklaşması olarak tanımlanmaktadır. Dürtülerin, özellikle cinsel dürtülerin, ergenlik dönemiyle birlikte artış gösterdiği ve bunun ergende davranışsal ya da bilişsel başkaldırılara neden olduğu, aileyle ergen arasındaki

(27)

çatışmaları artırdığı belirtilmektedir. Ergenler ailenin boşluğunu doldurmak için aile dışında özdeşim kurabileceği insanlar ararlar. Kuramda aileyle bağların zayıflaması kendi duygu, düşünce ve davranışlarının sorumluluğunu alabilen özerk bireyler olabilmek için gerekli görülmektedir.

Psikoanalitik kuramın temsilcilerinden Blos (1979) ikinci ayrışma (second individuation) süreci olarak tanımladığı normal ergen gelişimi için anababa bağımlılığından kopma, anababadan ayrışma deneyiminden söz etmiştir. Mahler (1963) tarafından kavramsallaştırılan ilk bireyselleşme (first individuation) dönemi üçüncü yaşın sonuna doğru tamamlanmaktadır (Akt., Muuss, 1988). Birinci bireyleşmenin sonunda çocukta “nesne sürekliliği” gelişmekte, çocuk dış dünya ve kendisi ya da kendisiyle annesi arasında ayrım yapabilmektedir. Birinci bireyleşme dönemi çocukla anababa arasındaki farklılaşma sürecine katkıda bulunmakta ve annenin somut fiziksel varlığından bireyselleşmeyi (bağımsızlaşmayı) sağlamaktadır. Bu sürecin sonunda anne figürü içselleştirilmektedir. Ancak ikinci bireyselleşme döneminde çocuk içselleştirilmiş olan anne objesinden kopmaktadır ya da bağımsızlığını kazanmaktadır (Blos, 1979). Anababa kontrolünden ve içselleştirilmiş anababa imgesinden bağımsızlaşmayı sağlayan bireyselleşme süreci anababanın ergen tarafından daha gerçekçi bir biçimde değerlendirilmesini sağlamaktadır. Bu sürecin temel sonucu ergenin benlik ve kimlik gelişimine yaptığı katkıdır. Ergenin bireyselleşme süreci de kişisel, sosyal ve cinsel kimliğinin oluşmasına katkıda bulunmaktadır.

Psikoanalitik kuramcılardan olan Jung (1968) doğuştan geldiğine ve bireyin kendisini gerçekleştirmeye ve mükemmelliğe ulaşma yönünde güdüleyici olan evrensel bir benlik tanımı ortaya koymuştur. Jung bilinç ve bilinçaltı öğelerini birleştiren orta noktayı “benlik” (self) olarak adlandırmış ve onu bireyleşmenin son noktası olarak nitelendirmiştir (Jung, 1968). Jung’a göre bireyleşme süreci, doğal bir süreçtir ve fiziksel gelişim ile birlikte ortaya çıkmaktadır. İnsan doğasındaki bu süreç, kendiliğinden doğal bir şekilde ortaya çıkabileceği gibi, kalıtım, aile, çevre gibi bazı etmenlere bağlı olarak engellenebilmektedir de.

2.1.1.2. Psiko Sosyal Gelişim Kuramı

Erik Erikson (1969) yaşam boyunca her biri bir gelişimsel görev içeren sekiz gelişim evresi önermiştir. Bebeklik döneminde kazanılması gereken temel görev güvendir. “Çocuğun kendine ve çevresine güvenmesi” olarak tanımlanan güven, annenin yokluğunda çocuğun kendini rahat hissetmesi ile kendini gösterir. Bu içsel

(28)

güven bağlanma kuramındaki güvenli bağlanmayla benzerlik göstermektedir ve çocuğun anneden uzaklaşma, ayrılma kaygısıyla baş etmesinde ve ikinci evrede kazanılması gereken görev olan özerklik (Özerkliğe karşı Kuşku) gelişimine yardımcı olmaktadır. İkinci evre yaşamın ikinci ve üçüncü yıllarını kapsar ki, bu dönem psikoanalitik kuramdaki anal evreye karşılık gelmektedir. Erikson burada özerkliğin ortaya çıkışını görür. Eğer bu dönemde anababa küçük çocuğun yapabildiklerini yapabildiği kadar, istediği zamanda ve hızda yapmaya olan gereksinimini bilir, ona göre davranırlarsa çocuk kaslarını, içtepilerini ve önemli bir ölçüde çevresini kontrol edebileceğine ilişkin bir duygu-bir özerklik duygusu geliştirir

Özerklik de daha olgun ilişkilerin oluşmasına yardımcı olmaktadır. Erikson’a göre, çocuk ve bakım veren arasındaki duyarlılık, tepkisellik ve orta düzeyde kontrole dayanan ilişki çocukta güven ve özerkliğin gelişimine katkıda bulunmaktadır. Bu yaklaşımdaki güven ve özerklik Bowlby, Ainsworth, Deci ve Ryan ve Baumrind’in özerklik ve bağlılığın gelişimine katkıda bulunduğunu belirttiği değişkenlere çok benzemektedir. Erikson’a göre annenin bebeğin gereksinimlerine tutarlı, uygun ve duyarlı bir şekilde tepki vermesinin çocukta anneye ve diğer insanlara karşı bir güven oluşturmakta, bu da özerkliğin önemli bir parçası olan kendi seçimlerini yapma konusunda kendine güvenin gelişimine katkı sağlamaktadır. Burada güvenle özerklik arasında olumlu bir ilişki olduğu görülmektedir.

Diğer yandan, sabırsız ve çocuğun kendi yapabileceklerini onun yerine yapan anababa çocukta utanç ve kuşku duygusunu pekiştirecektir. Sürekli fazla koruyucu bakım sert, düşüncesiz eleştirisi, çocukta başka kişilere ilişkin aşırı bir utanç, kendini ve dünyasını denetim altında tutmaya ilişkin aşırı bir kuşku duygusunun gelişmesine neden olur. Eğer çocuk bu evreyi özerklik duygusundan daha ağır basan utanç ya da kuşku duygularıyla geçerse, bu onun daha sonraki ergenlik ve yetişkinlikte özerklik girişimlerini olumsuz yönde etkileyecektir. Tersine, bu evrede utanç ve kuşku duygularından çok özerklik duygusu kazanan çocuk yaşamın daha sonraki evreleri için özerklik yönünden iyi hazırlanmış olmaktadır.

Çocuk ergenliğe girdiği zaman psikoanalitik kurama göre, bir erken çocukluk problemi olan aile romantikliğinin yeniden uyanışı ile karşılaşır. Sorunu çözmede izlediği yol kendi kuşağından romantik ilişkilere yönelir. Erikson, bu dönemde ortaya çıkan kişiler arası ilişkiler boyutunun olumlu ucunda kimlik duygusunun, olumsuz ucunda ise rol karışıklığı duygusunun yer aldığı ileri sürmüştür. Buna göre, ergen bu dönemde kendiyle ilgili farklı rolleri (bir oğul, bir öğrenci, bir atlet, bir arkadaş, bir izci)

(29)

anlamlı bir bütün içinde örgütleme göreviyle karşı karşıyadır. Ergen bu çabasında başarılı olduğu ölçüde psiko-sosyal bir kimlik duygusu kazanacaktır. Bu evrede anababa çocuğun ergenliğe güven, özgürlük, girişkenlik ve beceriklilik duygusu ile geçmesini sağlarsa ergenin de anlamlı bir kimlik duygusu geliştirmesi olasılığı artmış olacaktır.

Sonuç olarak, ergenlik döneminde bütünlenmiş bir psiko-sosyal kimlik duygusunun kazanılmasında bebeklikten itibaren anababa çocuk arasındaki ilişkilerin önemli olduğu söylenebilir.

2.1.1.3. Bağlanma Kuramı

Bağlanma, çocuğun yakınlık ve ilgi arayışı ve anne babanın çocuğun gereksinimlerine duyarlılığını içeren çocuk ve anne baba davranışlarının biyolojik temellerini içermektedir (Bowlby, 1973). Bu davranışların temel işlevi bebeğin fiziksel güvenliğini sürdürmek ve bebeğin çevresini keşfetmesine fırsat sağlamaktır.

Bowlby ve Ainsworth’a göre 12-18. aylar arasında gelişen bağlanma ilişkisinin temel kazanımı çocuğun keşif davranışında temel bakım veren kişiyi güven temeli olarak kullanmasıdır. Bağlanma ve keşif sistemlerinin birbirini dengelediği söylenmektedir. Çocuk bağlanma gereksinimi karşılandığında ve bakım veren kişi gerektiğinde ulaşılabilir olduğunda çevreyi keşfetme arayışına girmektedir. Çocuk bir tehlikeyle karşılaştığında keşfetme sistemi durup bağlanma sistemi devreye girmekte ve yakınlık aramaktadır. Kısa dönemde bağlanma ve keşfetme birbirine karşıt gibi görünebilir ancak uzun dönemde birbirini tamamlayıcıdır, bağlanma çevreyi keşfetmek için gerekli olan güveni sağlamaktadır. Bağlanma kuramcıları keşfetme davranışını özerkliğin ilk göstergeleri olarak görmekte ve bağlanma ve özerklik arasındaki ilişkiye dikkat çekmektedirler (Bowlby, 1981). Allen ve arkadaşlarının (2002) çalışması bu ilişkiyi desteklemektedir. Ayrıca bağlanma kuramı ile ilgili kültürlerarası çalışmalar duyarlılık ve ilginin güven oluşturmadaki ve güvenli bağlanmanın özekliği de kapsayan sosyal yetkinlik üzerindeki olumlu etkisini göstermiştir (Posada ve ark., 2002).

2.1.1.4. Öz Belirleme Kuramı (Self Determination Theory)

Bu kuram benlik ve güdülenmeyi vurgulayan bir yaklaşıma sahiptir ve özerklik gelişimini içsel süreçlerle ilişkili görmektedir. Kurama göre özerk olmak bireyin kendi eylemlerini kendisinin başlatması ve düzenlenmesi anlamına gelmektedir.

Öz belirleme kuramında (Deci ve Ryan, 2000) özerklik ve bağlılık temel gereksinimlerdir ve kişi kendi eylemlerinin kaynağı olarak kendini gördüğünde bu

(30)

gereksinim karşılanmaktadır. Kuramda, bireyleri kendi eylemlerinin başlatıcısı olma yönünde güdüleyen içsel bir gereksinimden söz edilse de başkaları ile olan ilişki biçimlerinin özerkliğin ve bağlılığın gelişimini desteklediği vurgulanmaktadır. Ayrıca, kuramda aileden ayrılma, bağımsızlaşma, aileyle çatışma özerklik gelişimi için gerekli görülmezken; tersine sosyal ilişkilerin özerklik gelişimindeki rolü üzerine vurgu yapılmaktadır. Ayrıca belirli eylemler için kontrol edilmenin, ve yönlendirilmenin özerkliği sınırlandırdığı ileri sürülmektedir (Deci ve Ryan, 2000).

Yukarıdaki açıklamalara göre özerklik toplumsal bağlamdan koparak gelişemez, tam tersine aile ile olan yakın, destekleyici sosyal ilişkiler sonucu gelişmektedir.

Aileden uzaklaşmak yerine aile arasındaki güçlü duygusal bağların, yönlendirme ve kontrol içermeyen etkileşimlerin özerkliği desteklediği görülmektedir (Ryan ve Lynch, 1989). Öz belirleme kuramında özerk davranış için bireyin kendinin farkında olması ve içsel güdülenmesi önemlidir. Zimmer-Gembeck ve Collins (2003) kişinin kendini (kendi eylemlerini) yönetmesi için kendinin farkında olması gerektiğini belirtmektedirler. Kendilik farkındalığının diğerleri ile olan etkileşimlere bağlı olduğu ve diğerlerinin bakış açısını anlamanın sonucu geliştiği de vurgulanmaktadır. Kişiler arası ilişkiler öz düzenleme ile ilgili eylemlerin başlatılmasında ve yönetilmesinde etkili olmaktadır. Böylece başkaları ile olan ilişkiler ve özerklik birbiri ile ilişkilidir ve birbirini etkilemektedir.

Ryan ve Deci (2000) bağlılık ve özerkliğin bütün kültürlerdeki insanların temel gereksinimi olduğunu ileri sürmüştür. Toplumsallaşma mekanizmaları bu gereksinimleri ne kadar çok desteklerse çocukların iyilik durumları o kadar artacaktır (Chirkov ve Ryan, 2001; Chirkov, Ryan, Kim ve Kaplan, 2003). Bu çalışmalar bağlılık ve özerklik ihtiyacının birbirini tamamlayıcı olduğunu ve sıklıkla aynı zamanda karşılandığını göstermiştir. Öz-belirleme kuramcıları anababanın duyarlılığı ve tepkiselliğinin çocukta bu temel gereksinimlerin doyurulmasını sağlayacağını belirtmişlerdir (LaGuardia, Ryan, Couchman ve Deci, 2000). Öz belirleme ile ilgili neredeyse bütün araştırmalar batı örneklemleri üzerinde yapılmıştır. Çok az çalışmada da özerklik ve bağlılığın evrenselliği gösterilmiştir (ör., Sheldon, Elliott, Kim ve Kasser, 2001).

2.1.1.5. Sembolik Etkileşimci Yaklaşım

Benlik kavramı konusunda katkıda bulunan diğer bir yaklaşım ise, sembolik etkileşimci yaklaşımdır. Bu kuramın öncüleri arasında bulunan Mead’a göre benlik-

(31)

kavramı, kişinin başkalarının kendisine nasıl tepkide bulunduğuyla ilgilenmesinin bir sonucu olarak sosyal etkileşim içinde ortaya çıkar. Yani, sosyal-benlik yoluyla, birey ile başkaları, karşılıklı etkileşim sonucu, birbirlerinin tepkilerini şekillendirirler. Sosyal- benlik (social-self), Mead’ın etkileşimci kuramına göre, benlik kavramının da temeli olarak kabul edilmektedir (Epstein, 1973; akt.: Bacanlı, 2004, s.14; Budak, 2000, s.687). Bu bağlamda, benlik-kavramının, sosyal etkileşimin bir sonucu olarak ortaya çıktığı ve kişinin benlik gelişiminde sosyo-kültürel çevrenin belirleyici bir rolünün olduğu söylenebilir (Sullivan, 1953; akt. Muuss, 1988; Hortaçsu, 1989). İnsan ilişkilerinin kişilerarası gereksinimlerin doyurulmasının daha önemli olduğunu, insanların herşeyden çok aradıkları şeyin güven olduğunu belirtmiş ve güven istemini

“kaygıdan kurtulma gereksinimi” olarak tanımlamıştır.

Kültür ve benlik arasındaki ilişkiye vurgu yapan görüşlerin sonucu olarak, son zamanlarda, sosyal benlik kavramının daha net ortaya koyabilmek amacıyla, benliğin kültürlerarası bakış açısıyla incelenmesine yönelik yürütülen araştırmalarda bir artış gözlenmektedir (Karakitapoğlu-Aygün, 2004). Bu artışın altında yatan ana fikir, Kotre’nin (1985), “bir kimsenin sosyal konumu ne olursa olsun, kültürden bağımsız benlik diye bir şey yoktur” sözünde ortaya çıkmaktadır (akt., Bock, 2001, s.371).

Kağıtçıbaşı (2000), benliği inceleyen bazı yeni psikolojik ve antropolojik yaklaşımların ve özellikle de Amerikan sosyal psikolojisinde benliği ön plana çıkaran yeni eleştirel yaklaşımların olduğunu belirtmektedir. Bu yaklaşımlar, ona göre, bireycilik/toplulukçuluk ikilemine yönelik kültürel ve kültürlerarası yeni araştırmalarla birleştiğinde, benlik kurgusunun kültürel farklılıklar gösterdiğine yönelik temel bir boyutun varlığına işaret etmektedir.

Araştırmalar batılı olmayan kişilerin ilişkisel, toplulukçu ya da karşılıklı bağımlı, batılı bireylerin de bağımsız ve bireyci benlik kurgusuna sahip olduklarını göstermektedir (Markus ve Kitiyama, 1991; Triandis, 1995). Bu sonuçlara dayanarak bireyci ya da toplulukçu eğilimin yüksek olduğu toplumlarda benlik yönelimleri çalışmaları artmış ve sonuçlar bireycilik toplulukçuluk yöneliminin desteklendiğini göstermiştir (Dhawan, Roseman, Naidu ve Rettek, 1995; Triandis, 1995). Kısaca özetlenecek olursa, bireycilik-toplulukçuluk kültürel boyutları, benlik-kavramlarındaki kültürlerarası farklılıklar bakımından açıklayıcı bir değişken olarak gözükmektedir (Watkins ve ark., 1998). Bu anlamda aşağıda kısaca kültür, kültürel değer yönelimleri

(32)

(bireycilik-toplulukçuluk) ve benlik kurgusu ile ilişkili olan bireycilik toplulukçuluk boyutlarına değinilecektir.

2.1.2 Kültür ve Kültürel Değer Yönelimleri

Erich Fromm çağdaş Avrupa ve Amerika tarihinin insanları bağlamış olan siyasal, ekonomik ve tinsel kelepçelerden kurtulma çabalarını anlattığını belirtmektedir (Fromm, 1993). Erich Fromm “Bir insansal deneyim olarak özgürlük nedir?”,

“Özgürlük isteği, insan doğasında var olan bir şey midir?”, “Kişinin içinde yaşadığı kültür ortamı ne olursa olsun, özgürlük, bütün insanlarda benzer şekilde mi yaşanır, yoksa belli bir toplumda ulaşılan bireyciliğin ölçüsüne göre farklılık mı gösterir? gibi sorularla kültür ve özgürlük arsındaki ilişkiye dikkat çekmiştir.

Harry Triandis, Hazel Markus, and Shinobo Kitayama gibi sosyal psikologlar kültürün psikoloji alanına dahil olmasında önemli katkılarda bulunmuşlar ve temel olarak bir sosyal grupta paylaşılan değerlerin o gruptaki kişilerin bilişsel, duygusal ve sosyal dünyası üzerinde çok önemli bir etkisinin olacağını vurgulamışlardır. Kültür çok farklı tanımları olmakla birlikte genel anlamıyla insanların bir kuşaktan diğerine aktardığı paylaşılan değerler, davranışlar ve inançlar; kültürel değerler de belirli bir kültürün üyesi olan bireylerin paylaşılan tutumlarında, inançlarında, değerlerinde ve benlik tanımlarında gözlenen kültürel öğeler olarak tanımlanmaktadır (Triandis, 1996).

Bir başka ifadeyle kültürel değerler kültürün o kültürde yaşayan kişilerin değerlerine, tutumlarına ve davranışlarına yansımasıdır. Buna göre bir kültürün önceliklerini yansıtan değerler o kültürde yaşayan bireylerin kişiliklerinin temelini oluşturmaktadır.

Bireylerin sahip olduğu değerlerin de bireyin inançları, güdüleri, amaçları ve davranışları üzerinde doğrudan etkileri bulunmaktadır; örneğin anababaların değerleri onların anababalık ile ilgili inançlarını ve çocuk yetiştirme stillerini etkilemektedir (Chao, 1994). Genelde bireycilik ve toplulukçuluk olmak üzere iki temel kültürel değer kategorisi ileri sürülmektedir ve bunlar toplumlararası temel farklılıklar olarak kabul edilmektedir (Hofstede, 2001).

2.1.2.1. Bireycilik Toplulukçuluk

İnsan gelişiminde kültürün rolünün anlaşılmasına verilen önem ve evrensellik yerine kültüre özgü psikolojik kavramlar kullanmanın önemi giderek artmaktadır.

Çeşitli araştırmacılar tarafından insanı anlamak için evrensel bir yaklaşım kullanmanın, örneğin batı değerlerinin batılı olmayan toplumlara empoze edilmesi gibi tehlikelerine

(33)

dikkat çekmiştir (örn., Kağıtçıbaşı, 2000). Kişilerarası ilişkiler ve değer sistemleri açısından kültürlerarası farklılıkları anlamada kullanılan en yaygın iki kavram bireycilik ve toplulukçuluktur (Hofstede, 1980, Triandis, 1995). Bu kültürel yönelimlerin bireylerin benlik kurgularını bağımlı-bağımsız benlik açısından etkilediği ileri sürülmüştür (Markus ve Kitiyama, 1991). Bağımsız benlik kurgusunda benlik özerk, kendi kendine yeten ve ilişkiler ve farklı durumlar açısından göreli olarak sabit kalan benliği tanımlamaktadır. Karşılıklı bağımlı benlik ise benliği diğerleri ile ilişkiler açısından tanımlamaktadır. Buna göre bireyin davranışlarını içinde bulunduğu bağlam ve ondan beklenen roller yönlendirmektedir.

Triandis’in (1995) bireycilik toplulukçuluk kavramsallaştırması dört evrensel boyut temelinde tanımlanmaktadır (Triandis ve Gelfand, 1998). Bunlardan ilki günlük yaşamda başkaları ile olan etkileşimlerde benliğin bağımlı ya da bağımsız olarak tanımlanması; ikincisi kişisel amaçlara mı grup amaçlarına mı öncelik verildiği;

üçüncüsü toplumsal ya da bireysel ilişkilere vurgu yapılıp yapılmadığı; dördüncüsü ise sosyal davranışın rehberi olarak normların, tutumların ve gereksinimlerin önemi. Bir başka ifadeyle, bireycilik benliğin bağımsız olarak tanımlandığı, kişisel amaçların grup amaçlarından daha önemli olduğu, bireysel ilişkilerin vurgulandığı ve kişisel tutum ve gereksinimlerin toplumsal davranışı yönlendirdiği kültürel yönelimi tanımlamaktadır.

Toplulukçuluk ise bağımlı benliğin ve toplumsal ilişkilerin vurgulandığı, grup amaçlarının kişisel amaçlardan öncelikli olduğu ve toplumsal normların, değerlerin davranışı yönlendirdiği kültürel yönelimi tanımlamaktadır.

Bireycilik toplulukçuluk kavramları yatay ve dikey boyutlar olarak da kategorileştirilmiştir (Triandis, 1995; Triandis ve Gelfand, 1998). Hem toplulukçu hem de bireyci toplumlarda yatay boyut eşitliği temsil etmektedir ve buna göre herkes az ya da çok birbirine eşit olmalıdır. Dikey boyut ise hiyerarşiyi vurgulamaktadır. Buna göre de insanlar az ya da çok özellikle statü ve sınıf açısından birbirinden farklı olmalıdır.

Dikey toplulukçu kültürlerde grup kendi üyelerinden bazılarını daha önemli bulurken (otoriteye itaat), yatay toplulukçu toplumlarda grup içinde kişiler eşit görülür. Dikey bireyci kültürlerde, birey grup içinde diğerlerinden farklı olarak algılanır. Oysa yatay bireyci toplumlarda, grup üyeleri her biri özgün ama çok farklı olarak algılanmaz.

Kültürel değerler olarak bireycilik ve toplulukçuluğun davranışlarda bireysel farklılıkları açıklamak için kullanılması eleştirilmektedir (Triandis, 1995). Kültürel düzeydeki açıklamaların kültüre duyarlı, hassas olamayacağı; bireyin benlik kurgusunun kültür ve birey arasındaki bağı sağlayabileceği belirtilmektedir (Markus ve Kitiyama,

(34)

1991; Singelis, 1994). Ayrıca, bu araştırmacılar benlik kurgusunun kültürel düzeydeki bireycilik ve toplulukçuluğun bireyin davranışı üzerindeki etkisine aracılık edebileceğini de belirtmişlerdir. Çünkü, kültürel bir gruba ait bir kişinin benlik kurgusu genel kültürel yönelimin yansımasıdır. Bu nedenle, bireycilik ve toplulukçuluk kültürel yönelimleri grup düzeyindeki farklılıkları açıklamak için kullanılabilirken; bireysel düzeyde kültürel farklılıklar bireyin benlik kurgusu (özerk-ayrık, bağımlı-ilişkisel ve özerk-ilişkisel) tarafından daha iyi açıklanabilir. Bu çalışmada da bireysel düzeyde benlik kurgusu bağımlı değişken olarak ele alınmıştır.

2.1.3 Benlik Kurgusu: Özerk (Bağımsız), İlişkisel (Karşılıklı Bağımlı) ve Özerk-İlişkisel Benlik

Yukarıda da gösterildiği gibi bireycilik ve toplulukçuluk kültürel boyutta en fazla araştırılan konulardan olmasına karşın, bu bilgilerin bireysel farklılıklarla da ilişkilendirilmesi gerekliliği belirtilmiştir. Özerk ve ilişkisel benlik kurgusu bireysel düzeyde tanımlanan kültürel diğer yönelimleridir. Benlik kurgusu “kişinin başkaları ilen olan ilişkileri ve başkalarından ayrık benliği ile ilgili düşüncelerin, duyguların ve eylemlerin toplamı” olarak tanımlanmaktadır (Singelis, 1994, s. 581). Daha önce de belirtildiği gibi, Markus ve Kitiyama (1991) bireyin algılama, duygu ve güdülenmesinin çeşitli yönlerini etkileyen iki farklı benlik kurgusu ileri sürmüşlerdir –bağımsız ve karşılıklı bağımlı benlik. Bir bireyin kültürel benlik kavramı ya da benlik kurgusu kısmen kişinin yaşadığı kültür tarafından yönlendirilir ve şekillendirilir, çünkü bireyin içinde yaşadığı kültür ona nasıl davranacağı ve başkaları ile nasıl ilişki kuracağı ile ilgili normları sunmaktadır.

Özerk ve ilişkisel benlik kurgusu arasındaki temel farklılık diğerleri ile olan ayrışıklığın ve bağlılığın derecesidir (Markus ve Kitiyama, 1991; Singelis, 1994).

Markus ve Kitiyama (1991) bağımsız (özerk) benliği “doğuştan önemli özellikleri barındıran ve bağlamdan kopuk bir varlık” olarak tanımlamaktadır (s. 225). Bağımsız benliğe sahip kişiler kendilerini başkalarından ayrı hissederler ve tek olmak için güçlü bir isteğe sahiptirler. Özerkliği ve başkalarından ayrışıklığı sürdürmek özerk benliğin önemli bir boyutudur. Özerk benliğe sahip kişiler davranışlarını diğerlerinden çok kendi içsel özelliklerine, düşüncelerine ve duygularına göre düzenlerler. Bu kişiler kendilerinin ve başkalarının birbirlerinden bağımsız olduğunu ve insanların zaman ve bağlam içinde aynı kaldıklarını düşünürler. Markus ve Kitiyama (1991) ve Singelis (1994) gibi araştırmacıların ileri sürdüğü batılı bireyci kültürlerde yaşayan bireylerin

(35)

bağımsız benlik kurgusuna sahip oldukları yönündeki yaklaşım alanyazında yapılan çalışmaların verildiği bölümde de açıklanmaktadır.

İilişkisel benlik kurgusunda özerk benlikte olduğu gibi teklik, eşsizlik duygusundan çok bağlılık duygusu temeldir. Karşılıklı bağımlı benlik “kendini toplumsal ilişkilerin bir parçası olarak görme ve kişinin davranışının ilişki içinde bulunulan diğer kişiler tarafından belirlendiği, onlara bağlı olduğu ve onların düşünce, duygu ve eylemleri tarafından düzenlendiğini kabul etme” olarak tanımlanmaktadır (Markus ve Kitiyama, 1991, s. 227). Karşılıklı bağımlı benlik kurgusuna sahip kişiler için başakalarına olan bağlılık temeldir ve grup amaçları ve gereksinimleri bireyinkinden daha önemli ve ön plandadır (Markus ve Kitiyama, 1991; Singelis, 1994).

Bu nedenle, karşılıklı bağımlı benlik ilişkisel bir benliktir ve toplumsal bağlama göre değişiklik gösterebilir. Ancak, Markus ve Kitiyama (1991) karşılıklı bağımlı benliğin başkaları ile olan ilişkide kendi benliğini kaybetmekle eşdeğer olmadığını ve kişinin kendi duygu düşünce ve davranışlarının yokluğu anlamına gelmediğini belirtmişlerdir.

Bu yazarların batılı olmayan kültürlerde bu benlik tipinin daha yaygın olduğu yönündeki görüşleri sonraki çalışmalarda da gösterilmiştir (Singelis, 1994; Yamada ve Singelis, 1999).

Karşılıklı bağımlılık kendi içinde iki ayrı kavrama da ayrılmıştır. Cross, Bacon ve Morris (2000) bu iki boyutu ilişkisel karşılıklı bağımlılık ve toplulukçu karşılıklı bağımlılık oarak adlandırmıştır. Kashima ve Hardie (2000) de daha önce karşılıklı bağımlı benlik kurgusu altında toplanan bu iki yapının ilişkisel ve toplulukçu benlik kurgusu olarak ayrılması görüşünü desteklemişlerdir. Kashima, Yamaguchi, Kim, Choi, Gelfand ve Yuki (1995) benlik kurgusunu beş kültürde çalışmışlar ve kültür ve cinsiyet ile ilgili olan boyutları ayrıştırmışlardır. Sonuçlar kültür ve cinsiyet farklılıklarının örtüşmediğini göstermiştir. Benlik kurgusundaki kültürel farklılıklar özerklik kavramındaki farklılıklarla ilişkili, cinsiyet farklılıkları ise duygusal bağlardaki farklılıklarla ilişkili bulunmuştur.

Ayrıca bireycilik ve toplulukçuluğun yanısıra özerk ve ilişkisel benlik kurgusunun da aynı kültür ya da toplum içinde birlikte bulunabileceği vurgulanmıştır (Markus ve Kitiyama, 1991; Singelis, 1994; Yamada ve Singelis, 1999). Bir kültürün bir bütün olarak daha bireyci (batı toplumları) ya da daha toplulukçu (doğu toplulukları, özellikle Asya kültürleri) olması yönünde bir eğilim bulunmaktadır. Buna bağlı olarak da bir kültürdeki bireylerin de daha bağımsız ya da bağımlı olmaları yönünde bir eğilim oluşmaktadır. Bir başka deyişle, her iki benlik kurgusunun da bir arada bulunabileceği

Referanslar

Benzer Belgeler

Here we studied the effects of prenatal morphine exposure on postsynaptic density protein 95 (PSD-95), an important cytoskeletal specialization involved in the anchoring of the

Yazarın kliniğinde yapılmış 40 hastanın dahil olduğu randomize kontrollü klinik çalışmada ise rotator manşon hastalığı olanlarda PRP enjeksiyonu ile plasebo salin

Teorik olarak HF ve B3LYP metotlarının geometrik parametreler üzerindeki etkisi; genel olarak birçok çalışmada da görülebileceği gibi HF metodu ile hesaplanan

In this work, the effects of crack depth and crack location on the in-plane free vibration, buckling and dynamic stability of cracked frame structures have been

Rind bir hayat süren Lem’i Bey aşk dolu nağmeleriyle ayrı bir özellik ar- zetmiş ve sık sık âşık olması ise ona birbirinden güzel besteler vermesi

Ergenlerin öznel iyi oluş puan ortalamalarının benlik kurgularına (özerk, ilişkisel ve özerk-ilişkisel) göre farklılaşıp farklılaşmadığını belirlemek için

Ergenlerin özerk benlik, ilişkisel benlik ve özerk- ilişkisel benlik kurgularının annenin çocuk yetiş- tirme biçimine göre (açıklayıcı otoriter, otoriter, izin verici

Yordayıcı değişkenler olarak seçilen tek başına olma türleri (aydınlanma, rahatlama, yalnızlık), psikolojik ihtiyaç doyumu (özerklik, yeterlik, ilişkili olma) ve