• Sonuç bulunamadı

1.2. Hegel’de Bilinç ve Öteki İlişkisi

2.1.3. Soyut Hak Kavramı ve Kavramın İçeriği

Hegel’in özgür iradenin hukuk kavramı ile kurduğu yakın ilişki soyut hak (abstraktes Recht) kavramında da kendisini göstermektedir; ancak bunun için kendiliğinde ve kendisi için özgür iradenin şahsiyete evrilmesi gerekmektedir. Bu bilinçli özgür iradeden birey olmaya geçişi sağlayan, kendisindeki eksikliği tamamlayan bir moment olacaktır. İrade ancak bu belirli momentlerden geçerek hukuk için gerekli hukuki ehliyet sahibi birey olabilmektedir.

Hegel felsefesinde kavramın kendi gelişme aşamalarından geçerek bir ilerleme saptadığını hukuk alanında da görmek mümkündür. Buna göre hak kavramının resmi karakteri özgürlük karakteri ile yakından ilişkilidir ve kavramın gelişiminde farklı bir aşamada ortaya çıkmaktadır249. Bir diğer deyişle özgürlük idesi gelişim gösterdiği tüm merhalelerde kendi hukukuna sahip konumdadır. Kavram, Hegel’e göre kendi gelişme sürecindeki kavramlarla ilerlerken bu kavramlar da kendi gerçekliklerine sahip şekilde mevcudiyet kazanırlar250. Bu kapsamda iradenin soyut alandan somut alana geçişin en önemli göstergesi olduğunu dile getiren Hegel’e göre şeyleri doğru şekilde anlamanın yolu soyut ile somutu doğru şekilde birleştirmekten geçmektedir251.

geleneklerini gören tarihselci gelenekle birlikte değerlendirildiği de ifade edilmelidir.

Beiser, 2017, s. 266- 269.

249 Hegel, 2015, s. 65.

250 Hegel, 2015, s. 67.

251 Fraser’e göre bu sentezi yapmadan soyutlama alanında kalmak Kant öncesi metafiziğin hatası iken sadece somut dünyayı analiz ederek bu yönde çıkarım yapmak ampirizmin bir eksiği olarak görülmelidir. Fraser, Ian, Hegel ve Marks’ta İhtiyaç Kavramı, Dost Kitabevi, Çev. Beyza Sümer Aydaş, 1. Baskı, 2008, Ankara., s. 85.

Bu noktada Hegel özgür iradenin nasıl bir özelliği olduğunu sorgulamaktadır.

Buna göre bilinçli özgür irade kendine dönük basit bir ilişkidir; ancak bu evreden şahsiyet olmaya geçişte gerekli koşullar bulunmaktadır252. Burada irade öncelikle tüm içgüdü, arzu ve dış varlığıyla sonlu bir birey olduğunu kabul etmeli ve bu sonlu ilişkiye rağmen kendisiyle ilişkide evrensel ve özgür bir şey olarak kendisini bilmelidir253. Şahsiyet yani kişilik öznenin kendisini bu şekilde içinde her türlü sınır ve değerden bağımsız biçimde soyut bir benlik olarak algılamasıyla başlar; bu ise kendisiyle aynı şekilde bir nesne olarak kendisini bilmesiyle mümkündür254. Bu düşünceye erişemeyen bireyler Hegel’e göre şahsiyet kazanamamaktadırlar. Şahsiyet kazanamayan bir birey ise hukukun gereği olarak hukuki ehliyet sahibi olamayacak, hakkın sahibi konumuna erişemeyecektir255.

Hegel’e göre iradenin şahsiyete evrilebilmesi için hukuk açısından özel menfaatimin olması gerekli bir unsur değildir256. Soyut hak bu noktada yalnızca bir imkânın veya olanağın ifadesi olarak kalmaktadır. Şahsiyete ve bunun altındaki yapıya zarar verilmemesi burada gerekmektedir257. Şahsiyet sahibi kişinin burada toplumsallığın gereği olarak öteki şahsiyet sahibi kişilerle ilişkiye girdiğini görmek gerekmektedir; zira toplumsallık irade sahibi şahsiyetin karşıdaki şahsiyetler ile ilişkisindedir, şahsiyet dış dünyayı kendisine ait kılma prensibine göre hareket etmektedir258.

252 Hegel, 2015, s. 71.

253 Hegel, 2015, s. 71.

254 Hegel, 2015, s. 71- 72.

255 Hegel, 2015, s. 72.

256 Hegel, 2015, s. 72.

257 Hegel, 2015, s. 73.

258 Hegel, 2015, s. 73.

Bu kapsamda hukuk bunu özgürlüğün dolaysız bir şekilde belirlenmesiyle sağlayacaktır; özgürlük ise bunu soyut hakkın konusu olan mülkiyet, sözleşme ve haksızlık şeklinde gerçekleştirebilecektir259. İlk olarak mülkiyet iradenin kendisi ile kurduğu ilişkinin bir karşılığı iken, sözleşme kendisinden ayrı olarak başkalarıyla ilişki kuran mülkiyet sahibi kişilerin rızalarıyla bu hakkı devretmesinden oluşmaktadır260. Üçüncü ve son evre ise kendisiyle olan ilişkisinde çelişen, bu yöndeki iradesine karşı gelen iradenin durumudur, yani haksızlıktır261.

Hegel’e göre hukukun kendi içerisinde kişiler hukuku (ius ad personom) ve şeyler hukuku262 (ius ad rem) olarak bir ayrıma tabiî tutulması bireyin ilişki kurabileceği tüm özne ve nesnelerin hukuk düzleminde sınıflandırılması sebebiyle yapılmıştır263. Roma hukukunun da bu ikili ayrım temelinde oluştuğuna dikkat çeken Hegel’e göre aslında şahsiyet olgusu şeyler üzerinde hak sahibi olabilmeyi sağladığı için aslında hukuk temelde şeyler hukukudur, yani kişiler hukuku da şeyler hukuku kapsamındadır264. Şahıslar arasındaki ilişkiler böylece şeyler arasındaki ilişkilere dönüştürülür; zira şahıs

259 Hegel, 2015, s. 73.

260 Hegel, 2015, s. 73-74.

261 Hegel, 2015, s. 74.

262 Roma hukukunun sonuç bağladığı eşya (ayın) tanımına göre ancak insanların üzerinde hâkim olabileceği, müstakil ve maddi şeyler üzerinde hak sahibi olunabilmektedir. Bu kapsamda alışveriş konusu olamayacak, maddi olmayan, erişilemeyen şeyler ve başka şeylerin müstakil olmayan kısımları hukuken eşya tanımına girmemektedir.

Koschaker, Paul, Modern Hususi Hukuka Giriş Olarak Roma Hususî Hukukunun Anahatları, Yeni Matbaa, Çev. Dr. Kudret Ayiter, 1963, İstanbul, s. 91- 92.

263 Hegel, 2015, s. 74.

264 Hegel, 2015, s. 74.

Hegel’in anlayışında aslında mülkiyeti sebebiyle şahıs konumundadır265. Roma hukukunun temelindeki kişi kapsamının esasen kapsayıcı değil, son derece daraltıcı olduğuna dikkat çeken Hegel, Roma’da bir kişinin hak sahibi olabilmesi için bir sosyal statüye sahip olması gerektiğini de vurgulamaktadır266. Buradan hareketle şahsiyet Roma hukukunda doğrudan bir statünün göstergesi, köle olunmadığının da kanıtıdır267. Roma hukukunda kişiler hukuku şahsiyet sahibi özel şahsın hukukudur, bundan ötürü hak sahibi şahıstan önce evrensel anlamda hakkın ne olduğundan bahsedilmesi gerekmektedir268.

265 Marcuse, 2013, s. 122.

266 Hegel, 2015, s. 74. Roma İmparatorluğu’nun ilk dönemlerinde mülkiyet hakkından yalnız Roma yurttaşlarının yararlandığını ifade eden Challaye, Roma topraklarının genişlemesiyle bu haktan ülke sınırları içerisindeki yabancıların da yararlanmasına karar verildiğini dile getirmiştir. Challaye, Felicien, Mülkiyetin Tarihi, Remzi Kitabevi, Çev. Turgut Aytuğ, 2. Baskı, Yükselen Matbaası, İstanbul, 1969, s. 41.

267 Hegel, 2015, s 74. Koschaker’e göre Roma hukukunda köle hukuk süjesi olmadığı için ne malvarlığı haklarına ne de aile haklarına sahip olma hakkı bulunmamaktadır.

Bu açıdan hukuk objesi olan köle başkasının mülkiyetinde olup, efendi köle üzerinde sınırsız bir hakimiyete sahip bulunmaktadır. Koschaker, 1963, s. 66-67.

268 Hegel’in buraya kadar metin boyunca devam ettirdiği Kant eleştirisi bu konuda da devam etmektedir. Kant’ın şahsi hak ayrımının şeyler hukukuna yakın bir kavramlaştırmaya sahip olduğuna dikkat çeken Hegel’e göre haklar sözleşmeden doğmamaktadır, aksine sözleşme ancak hak sahibi ve hakkını kullanma iradesine sahip bir kişi tarafından yapılabilir. Hegel, 2015, s. 75.