• Sonuç bulunamadı

2.2. Hegel Felsefesinde Soyut Hakkın Momentleri

2.2.2. Karşılıklı İradelerin Tanınması: Sözleşme

İrade yoluyla mülk edinen şahıs, Hegel’in hukuk düşüncesinde tekil olarak diğer şahıslara bu mülkiyetini tanıtmak ve diğer mülk sahibi iradelerle toplumsal düzen içerisinde ilişkilenmek zorundadır. Mülkiyet soyut hak kavramının ilk aşaması olarak toplumsal veçhede olmazsa olmaz bir koşuldur; ancak Hegel düşüncesinde insan mutlaka bu ilişkisini ötekiyle kuracağı bağlantıyla sürdürmek zorundadır. Hegel’in hukuk öznesi kendi evinde veya bir adada yalnız yaşayan bir irade değildir, düşünürün toplum felsefesinin bir sonucu olarak bu iradesini diğer iradelere tanıtmak zorundadır. Bilinç ile şey arasında kurulan ilişkinin sonucu olarak mülkiyet, diğer bilinçler tarafından da onaylanmak arzusundadır323. Hegel’e göre bu sebeple mülkiyetten sonra soyut hak kavramı, sözleşme evresiyle devam etmek zorundadır.

tanınma olayı arasındaki bağlantı, düşünürün Hukuk Felsefesi’nde, “Mülkiyet”

bölümünde, bilinç ile şey arasındaki ilişkinin belirlenimlerini geliştirmesi sırasında da ortaya çıkar. Burada da mülkiyet hakkının özgül belirlenim biçimi, yani dolayımlanma sürecinin getirdiği özgül aşamalar, gündeme doğrudan doğruya

“tanınma”yı getirir. Savran, Gülnur Acar, Sivil Toplum ve Ötesi Rousseau-Hegel-Marx, Belge Yayınları, 3. Baskı, 2013, İstanbul, s. 250.

322 Hegel, 2015, s. 99.

323 Méthais’e göre karşılıklı sözleşme içerisinde kişiler birbirlerini doğrulamaktadır.

Méthais, 2002, s. 96.

Varlık soyut hakkın bu ikinci evresinde artık irade ve şeyle sınırlı kalmamakta, ikinci bir şahsa ait iradeyi de arzulamaktadır324. Bu evre bir diğer deyişle Hegel’e göre bir çatışmanın da ifadesidir, zira mülkiyet aşamasında o şeyi elde tutmak için dışlanan iradelerle burada ilişki kurulmak zorundadır325. Bir insanın tek başına bir şeyden vazgeçmesi o şeyi sahipsiz kılarak mülkiyet alanında kalması anlamına gelmektedir, düşünüre göre bunu aşabilmek için ise iki iradenin varlığı gerekmektedir326. Böylece iradenin başkalarına karşı objektif bir varlık kazanması da kendi irademi dışlayıp bunu başkalarının iradesi haline getirmem ile mümkün olabilecek ve sözleşme böylece özgünlüklerini koruyan karşılıklı iradelerin birliği halini almış olacaktır327. Bu iradeler birliğinin amacı bir tarafın malik olmaktan çıkması ve diğer tarafın malik olarak tanınması şeklinde varılacak ortak bir kararla anlam kazanabilecektir328.

Sözleşme kavramını oluşturan şeyleri açıklayan Hegel, buradan hareketle sözleşme kavramının konusu olamayacak şeyleri de belirlemektedir. Dış dünyadaki nesnelerin ancak sözleşme konusu olabileceklerini söyleyen Hegel, örneğin evliliğin ya da toplumsallığın sözleşme konusunu oluşturamayacaklarını ifade etmektedir. Devletin tarafların özgür iradelerinin sonucunda yaptıkları basit bir sözleşme olmadığını ifade eden

324 Hegel, 2015, s. 100.

325 Hegel, 2015, s. 100.

326 Mülkiyetten vazgeçme veya mülkiyeti dışlama kavramı Hegel’i sözleşme kavramına götürmektedir; zira belirli bir şeyin mülkiyeti üzerinde birden çok kimse anlaşma yapabilir ve onun ortak bir amaçla kullanımı konusunda karar birliğine varabilir. “Bu yolla bir şemsiyeden vazgeçebilirim. Ama o zaman soyut mülkiyet kavramının alanı içerisinde kalmış oluruz.” Copleston, 2010, s. 52.

327 Hegel, 2015, s. 100.

328 Hegel, 2015, s. 101.

düşünür, devlet-toplum ilişkilerinin özel mülkiyet karakterine haiz olmamaları sebebiyle sözleşme kavramına dayandırılamayacağını açıklamaktadır329. İradelerin birleşimi sonucu oluşacak ortak irade ancak iki sözleşmeci tarafından bölüşülmüş ve karşılıklı rızaya dayanmış ise bir resmiyet kazanmış olabilecektir330. Holz’un da ifade ettiği gibi Hegel Kant’tan farklı olarak hukuku, şahısların özgürlüklerinden feragat edip keyfi iradeleriyle oluşturdukları bir yapı olarak görmemektedir331.

Sözleşme ilişkisinin ne üzerinden kurulacağı sorununa ilişkin olarak Hegel, ortak iradenin uyuşması veya yükümlülüklerin yerine getirilmesiyle ilişkili fikirsel uzlaşmaya dikkat çekmektedir332. Bu uzlaşmanın somut gerçeklikte görünüş şekli bedenimize dair hareket ve tavırlarla anlam kazanmaktadır333. Sembolik tavırlar, jestler ve lafzi beyanların burada önem kazandığını ifade eden Hegel’e göre bu konuda özellikle dil en uygun araçtır; zira dış dünyada görüşlerimizi açıklamak için en uygun vasıtayı dil oluşturmaktadır334.

Hegel ayrıca “stipulatio” kavramıyla sözleşme koşulunun sözleşmenin hukuki özünü içerdiğine değinmektedir; zira bu yolla sözleşme tarafları şey üzerindeki iradelerini

329 Hegel, 2015, 101- 102.

330 Hegel, 2015, s. 102.

331 Holz’e göre hukuk karşılıklı özgünlüklerin daraltıldığı bir sözleşmenin konusu değildir. Holz, Hans Heinz, Felsefenin Aşılması ve Gerçekleştirilmesi Cilt:1 Devrimin Cebiri Hegel’den Marx!a, Yordam Kitap, Çev. Sadık Usta, 1. Basım, 2017, İstanbul, s. 123.

332 Hegel, 2015, s. 103.

333 Hegel, 2015, s. 103.

334 Hegel, 2015, s. 103.

sözleşme yoluyla çeker ve o şey üzerinde karşı tarafı malik haline getirirler335. Sözleşme bu yolla uygulama imkânı bulana dek zilyetlik sözleşme tarafında saklı durumdadır. Bu koşulu yerine getirmenin artık taraflar üzerinde bir zorunluluk olduğunu vurgulayan Hegel, stipulatio yoluyla karşılıklı iradelerdeki keyfiyetin aşılacağını ve iradelerin müşterek bir hal alacağını vurgulamaktadır336. Böylece Hegel’in düşüncesinde karşılıklı rıza ve icra kabiliyetinin bir arada bulunması, sözleşmenin gerçekleşmesini sağlamaktadır337.

Sözleşmelere ilişkin sınıflandırmanın sözleşmenin yapısındaki ayrımlardan kaynaklandığının altını çizen Hegel bunun ardından sözleşmelere ilişkin sınıflandırmayı açıklamaktadır. İlk grupta bağış, ödünç ve hizmet sözleşmeleri; ikinci grupta takas, alışveriş, kira, ücret sözleşmeleri ve sonuncu olarak da rehin, ipotek ve kefalet sözleşmeleri burada temel başlıkları oluşturmaktadır338.

Hegel’e göre bir şey üzerindeki gerçek anlamdaki bağışın sonucu olan bağış sözleşmeleri, malikin aynı kalırken şeyin sınırlı kullanımının verildiği ödünç sözleşmeleri ve mülkiyetin elde tutulmasına karşılık ölümüne dek bağışçıya hizmet edilen sözleşmeler ilk kategoriyi burada oluşturmaktadır339. Gerçek anlamıyla sözleşme olarak kabul edilen mübadele (tam iki tarafa karşılıklı borç yükleyen) sözleşmelerinde ise takas, para karşılığı şeyin verildiği satım, şeyin belirli veya belirsiz süreyle kullanımının bırakıldığı kira ve

335 Hegel, 2015, s. 104.

336 Hegel, 2015, s. 104. Hegel burada Fichte’yi eleştirmektedir.

337 Hegel, 2015, s. 104- 105.

338 Kanat, s. 125-126. Hegel burada Kant’ın “Grundlegung zur Metaphysik der Sitten”

(Tüze Öğretisinin Metafiziksel Başlangıç İlkeleri) eserine atıf yapmaktadır.

339 Hegel, 2015, s. 106.

emek karşılığında paranın verildiği ücret sözleşmeleri bulunmaktadır340. Bu bahiste Hegel son olarak sözleşme niteliğine sahip olmayan ancak sözleşme koşulunda kalan rehin, ipotek ve kefalet sözleşmelerini saymaktadır341.

Hegel burada son olarak sözleşme ilişkilerindeki iradelerin kendileriyle çelişmelerine dikkat çekmektedir. Buna göre şahıslar arasındaki sözleşmede iradeler kendi tekilliklerinden çıkıp ortak bir iradede buluşmalarına rağmen kendi özgünlüklerini kaybetmemişlerdir342. Bir diğer deyişle iradeler hayatın olağan akışı içinde birleşmekte ve bu düşünür tarafından olumlu nitelikte değerlendirilmektedir343. İradeler arasındaki uzlaşma, bir zorunluluğa bağlı olmadan şahıslar tarafından gerçekleştiği ve iradelerin sürekli böyle kalmaları garanti olmadığı için iradeler hukukun amacına ters bir şekilde eylemde bulunabilir344. Hegel haksızlık kavramını iradedeki bu zıtlaşmada bulmaktadır.

Haksızlığın gerçek yaşamda bir zorunluluk olarak gerçekleştiğini dile getiren Hegel,

340 Fraser’e göre iradenin soyuttan somuta ilerlerken yaşadığı değişimlerde ihtiyaçların değişimi de etkilidir. Bu ilerlemeler soyuttan somuta geçişte çelişkili ifadeleri oluşturmaktadır. Bu sebeple Hegel soyut hak evresinde mülkiyet ve para gibi somut gerçekliklere başvurmaktadır. Fraser, 2008, s. 85.

341 Hegel burada rehin sözleşmelerinde iradelerin stipulatio aşamasında kaldığını ve mülkiyetin geçişinin güvence altına alındığını ifade etmektedir.

342 Hegel, 2015, s. 108.

343 Copleston burada sözleşme kavramının Hegel tarafından olumlanmasına vurgu yapmaktadır ve bunun içerisinde haksızlığın kavramın olumsuz yönünü oluşturduğuna dikkat çekmektedir. Copleston, 2010, s. 52.

344 Hegel, 2015, s. 108.

soyut hakkın iradi yönünün somut gerçekte keyfi olarak sözleşmeye aykırı hareket edebileceğini ve sözleşmeden vazgeçebileceğini ifade etmektedir345.