• Sonuç bulunamadı

Hegel’de Soyut Hak Öznesinin Sübjektif Ahlaklılık Aşamasına Geçişi

2.2. Hegel Felsefesinde Soyut Hakkın Momentleri

3.1.2. Hegel’de Soyut Hak Öznesinin Sübjektif Ahlaklılık Aşamasına Geçişi

Hegel soyut hak kavramının son başlığında “Hukuktan Sübjektif Ahlâklılığa Geçiş” bölümüne yer vermektedir; zira düşünüre göre sübjektif ahlaklılık (Moralität) kavramı soyut hak kavramının aşılmasıyla ortaya çıkan bir alandır. İradenin kendi kavramından gelen bir gerçeklik olarak mevcut soyut hak kavramı, burada yerini ahlaklılık aşamasına bırakacaktır, bu yönüyle irade evrenselden tikele dönerek ahlaklılık kavramına ihtiyaç duymaktadır402. Bir başka ifadeyle dış dünyada sınırlarına ulaşmış, mutlak özgürlüğü arama yolundaki özgür irade artık kendisine dönerek ahlaki bir özne olmayı arzulamaktadır403.

Özgür iradenin teorik temellerinin atıldığı soyut hak aşamasının ardından sıra özne içinde özerklik kazanan sübjektif ahlak aşamasına gelmiştir 404. Ahlak kavramı toplumsal anlamından soyutlanarak Hegel felsefesinde dar bir kapsamda ve yine irade problemiyle ilişkilendirilerek kullanılmaktadır405. Bu aşamada ahlak, insanın aile ve devlete dair406 ödevlerine dair bir gönderme içermeden iradenin kendi için ve

etik yaşam (Sittlichkeit) adını verir.” Wood, Allen W., (2013), “Hegel ve Marksizm”, Alman İdealizmi II: Hegel içinde, ed. Güçlü Ateşoğlu, Doğu Batı Yayınları, Ankara, s. 397.

402 Hegel, 2015, s. 121.

403 Marcuse, 2013, s. 134.

404 Méthais, 2002, s. 96.

405 Copleston, 2010, s. 53.

406 Hegel, tanıma kavramıyla ilişkili olarak aile ve devlet arasındaki ilişkiyi Sophokles’in Antigone eserinden örnekler vererek açıklamaktadır. Aile ve devlet arasındaki çatışmayı sırasıyla Antigone ve Kreon temsilleri üzerinden açıklayan Hegel böylece tanınma ilişkisine trajik bir yorum getirmiştir. Williams, 1992, s. 203. Bu konudaki

kendiliğinde belirli hale gelmesinin bir karşılığı olarak ele alınmaktadır407. Hegel’in düşüncesinde hakkın haksızlık kavramını aşmasına benzer şekilde ahlak da ahlaksızlık kavramından fazlasına karşılık gelmekte ve sübjektif irade temeline dayanmaktadır408. Bu hususta Alman düşünürün hukuktan anladığı şeyin ahlak ve soyut hak kavramlarıyla karıştırılmaması gerektiği, Roma hukukundan başlayarak şahısların birbirleriyle yaptıkları sözleşmelerle temellendirilmiş bir hukuk anlayışına sahip olduğunun altını çizilmelidir409.

Soyut haktan ahlaklılık aşamasına geçiş için Hegel kendi için ve kendiliğinde varlık arasındaki ikiliğe dönmeyi tercih etmektedir, bu aşamanın sonunda kendiliğinde irade ile kendisi için irade arasındaki mesafenin kapanması amaçlanmaktadır410. Kendiliğinde varlık bu aşamada yine kendisine dönmekte ve şahsın kendisini özne olarak almaktadır411. Burada kasıt daha yüksek bir toplumsal özgürlük biçimine geçmek ve

bir diğer çalışmada Ayıtgu, Hegel’in Antigone yorumundaki aile bağlarına ve tanrısal yasalara bağlı eylemi siyaset öncesi olarak kavramasını eleştirmektedir. “Eylemi siyasal alana dokunmasına rağmen, onu aile bağlarıyla ve yazgısıyla kuşatmıştır. Bu hapsolduğu bireyselliği nedeniyle de Kreon’la tam olarak bir tanınma mücadelesine girememiştir.” Ayıtgu, Gülçin, Hegel’in Antigone Yorumunda “Yazgı” ve “Yasa”, Özne Felsefe Bilim ve Sanat Yazıları 27. Kitap, Güz 2017, s. 69.

407 Copleston, 2010, s. 53.

408 Hegel, 2015, s. 125.

409 Bumin, 2016, s. 144.

410 Hegel, 2015, s. 123. Marx’ın ifade ettiği gibi burada sübjektif ahlaklılık yoluyla soyut hakkın temelini oluşturan özel mülkiyet düşüncesi aşılmaktadır. Marx, Karl, 1844 El Yazmaları, Birikim Yayınları, Çev. Murat Belge, 10. Baskı, 2016, İstanbul, s. 174.

411 Hegel, 2015, s. 123.

objektif ahlaklılık aşamasıyla ilerlemektir, bu yönüyle ahlak üzerine bölümün eser içerisindeki en kısa bölümü oluşturması tesadüf değildir412.

Haksızlık aşaması tikel ve evrensel iradeler arasındaki karşıtlığın en görünür hale geldiği ve tikel iradenin evrensel özgür iradeyi olumsuzladığı aşamadır413. Ceza da dışsal bir unsur tarafından bize verilen, tikel iradenin evrenseli olumsuzlaması olarak açıklanmaktadır; ancak Hegel’e göre bu aşamadan sonra tikel iradeyi evrensel irade ile uyumlu hale getirme gereği ortaya çıkar414. Bu uyum dış dünyadan kendi içerisine dönerek özgürce eylemde bulunan ve özgürlüğünün kendisinden geldiğinin farkında olan iradeyle sağlanacaktır415. Hegel burada ahlakı, öznenin kendi eylemi için sorumluluğunu alması temelinde tartışmaktadır; ancak bunu Kantçı ahlak fikrini eleştirerek yapmaktadır416. Hegel ahlaklı olmanın kendisinin başlı başına bir değere sahip olduğu yönündeki bu ahlak anlayışına karşıt bir görüş sergilemektedir417.

Marcuse’e göre sübjektif ahlaklılık, modern topluma özgü bir kavram olarak özgürlüğün içselleştirilmesi temelinde ve yine irade problemi üzerinden tartışılması

412 Marcuse’a göre Hegel’in ahlak felsefesi politik felsefesi içerisinde kapsanmış bulunmaktadır, ancak bu kapsama onun burjuva toplumu fikri ile uyum içerisindedir.

Marcuse 2013, s. 136-137.

413 Copleston, 2010, s. 53.

414 Copleston, 2010, s. 53.

415 Copleston, 2010, s. 53.

416 Copleston, 2010, s. 54.

417 Bumin, 2016, s. 147.

gereken bir kavramdır418. İç ve dış özgürlük temelindeki ayrımın belirginleştiği bu bölümde hiçbir dış etkenin karışamayacağı iç özgürlük, dış özgürlüğü kazanma sürecinde geçici bir evre olarak görünmektedir419. Bir diğer deyişle şahsın kendi ilkeleri ile kanunlar ortasındaki sübjektif ahlaklılık bölümü, soyut hak ile objektif ahlaklılık arasındaki irade için zorunlu bir geçiş evresidir420.

Hegel ahlaklılığın iradede nasıl oluştuğu ve sübjektif bir hal aldığını açıklamak amacındadır. Şahsın iradesini diğer şahısların iradelerinden ayıran şey başkasının iradesi olmaktadır421. Burada iradem bir yandan kendisini içsel dünyada var ederken diğer yandan da dış dünyada varlık kazanarak bu amacı somut hareketlerle gösterir422. Burada içerik kendisi için ve kendiliğinde iradeyi tikelden evrensele giden bir doğrultuda özdeş kılacaktır423. Sübjektif irade böylece artık dışa dönük eylemleriyle kendisini gösterecektir, burada eylem şahsıma ait bir amaç doğrultusunda başka iradelerle ilişki içerisinde ortaya çıkacaktır424. Bu yönüyle faydacı düşünürlerin tezlerinden ayrılan Hegel

418 Marcuse’a göre Hegel burada özgür iradeyi Alman Reformasyonu ile ilişkilendirmekte ve Martin Luther’in ‘Bir Hristiyanın Özgürlüğü Üzerine’ başlıklı yazısına değinmektedir. Marcuse, 2013, s. 136.

419 Marcuse, 2013, s. 136.

420 Marcuse burada ahlaklılık bölümünün soyut hak ve etik yaşam bölümleri arasında sönük kalmış bir bölüm olduğunu savunmaktadır. Marcuse, 2013, s. 136-137.

Copleston da ahlaklılık aşamasından etik yaşama geçişte ahlaksal özneye ilişkin tartışmanın eksik yapıldığı kanısındadır. Copleston, 2010, s. 54.

421 Hegel, 2015, s. 126.

422 Hegel, 2015, s. 126.

423 Hegel, 2015, s. 126.

424 Hegel, 2015, s. 127.

şahıslara ait mutluluğu politikanın dışında bir konu olarak görmektedir; zira akla dayalı bir devlet şahısların eylemlerinin ereği doğrultusunda gerçekleşmesini sağlamakla yükümlüdür425.

Ahlaklılık aşamasındaki irade kendi durumunun farkında olması sebebiyle artık dış dünyada kendisini belirlemek istemektedir ve bu belirlenim ahlaksal irade için tikelden evrensele uzanan yolda üç şekilde çıkabilmektedir 426. İlk olarak eylemi bir değer olarak ele almak, iyiye dayalı olarak eylemek şahsımın bu eylemdeki niyetini (die Absicht) oluşturmaktadır. Buna karşılık eylemin içeriği benim şahsıma ait refahı (das Wohl) oluşturmaktadır. İrademin kendine dönük düşüncesi ile evrensel içeriğin uyumlu olmasından da iyilik (das Gute) kavramı ortaya çıkacaktır427.

Alman filozofa göre irade temelli olarak ahlaki eylemlerle kanuna dayalı hukuki eylemlerin ayrılması da bir gerekliliktir. Ahlaka dayalı iradeyle hukuka dayanan özgür irade eylemlerinin birbirlerinden nasıl ayrılacağı konusunda Hegel, sorumluluk kavramına dayanmaktadır428. Yasaya dayalı hukuki eylemlerin içeriği şahsın sorumluluğunda olmamakla birlikte ahlaki eylemler şahsıma, irademin gerekliliğine dayalı olarak ortaya çıkmalıdır429. Bu kapsamda insan iradesi, bu iradeye dayalı eylemler

425 Bu yönüyle faydacıların savlarından ayrı olarak devlet, Hegel düşüncesinde yurttaşların mutluluğuna dair pratik bir düzenleyici değildir. Westpal, 1996, s. 301.

426 Kanat, 2017, s. 171.

427 Hegel, 2015, s. 128.

428 Hegel, 2015, s. 128.

429 Hegel, 2015, s. 128.

ve eylemin özelliği gibi birçok kavram ahlaki sorumluluk temelinde gelişmektedir ve hukuki sorumluluk bunun üzerinden gelişerek dış dünyaya yansımaktadır430.

Hegel felsefesinde böylece bireysel alanlar olan soyut hak ve sübjektif ahlaksallık momentlerinin aşılmasıyla asıl gerçeklik alanı olan objektif ahlaksallık bölümüne gelinmektedir431. Bumin’e göre burada kasıt sübjektif ahlaksallık alanı ile özgürlüğün gerçekleştirilmesidir ve mülkiyet temelli soyut hak ile başlayan özgürlük bu yolla dış dünyadan içsel alana dönmektedir432.

Sübjektif ahlaklılık konusunda soyut hak ile birlikte objektif ahlaklılığa geçişin özgürlük için gerektiği kanaatinde olan Hegel’e göre özgürlük soyut hak kavramıyla dolaysız bir var oluşa sahip olmuş, ardından kendisine dönen bilinç sübjektif ahlaklılık yoluyla iyilik olarak belirlenmiştir433. Bunun ardından gelecek objektif ahlaklılık hem ahlaklılığın hem de hukukun gerçekliğini oluşturacaktır ve bu sebeple felsefi bir bakış

430 Şahin Ünver, Fatma Süzgün, Hukuk Felsefesinde İrade Serbestliği ve Sorumluluk, Astana Yayınları, 1. Basım, 2018, Ankara, s. 352- 353.

431 Marx bu geçiş aşamalarını 1844 El Yazmaları eserinde şu şekilde açıklamaktadır.

“Böylece Hegel’in Hukuk Felsefesi özel hak (soyut hak) eserinin geride bırakılması Ahlakla eşittir, Ahlakın aşılması Aile ile, Ailenin aşılması Yurttaşlar Toplumu ile, Yurttaşlar Toplumunun Aşılması Dünya Tarihi ile eşittir. Gerçek dünyada özel hak, ahlak, aile, yurttaşlar toplumu, devlet, vb. varoluşun içinde kalmaktadırlar, ama bunlar insanın uğrakları olmuşlardır- insanın varoluş ve varlık durumu- ve tek başlarına bir değerleri yoktur, erimekte ve birbirlerini doğurmaktadırlar, vb., Akışın uğrakları olmuşlardır.” Marx,, 2016, s. 173.

432 Bumin, 2016, s. 154.

433 Hegel, 2015, s. 164.

açısıyla açıklanması, ispatlanması gerekmektedir434. Soyut hak ve ahlak kavramlarının etik yaşam (Sittlichkeit) kavramında açıklanması gerekir, ahlaklılık gibi soyut hak kavramı da etik yaşam için bir momenttir435.