• Sonuç bulunamadı

Hukuk Felsefesi’nin Önsözü: Kanun Karşıtlığı ve Felsefenin Görevi

1.2. Hegel’de Bilinç ve Öteki İlişkisi

2.1.1. Hukuk Felsefesi’nin Önsözü: Kanun Karşıtlığı ve Felsefenin Görevi

Çalışmanın ikinci bölümünde Hegel’in hukuk felsefesi asıl inceleme alanını oluşturacaktır. Bu kapsamda Hegel’in hukuk felsefesinin giriş kısmında hukukun özgürlük ve irade ile olan yakın bağlantının üzerinde durulacak ve ardından soyut hukuk kavramı mercek altına alınacaktır. Bunun ardından soyut hakkın momentleri olan mülkiyet, sözleşme ve haksızlık kavramları ayrı başlıklarda ele alınacaktır. Bu bölümde ilk olarak felsefe tarihinin de önemli yapıtlarından biri olan Hukuk Felsefesi eserinin önsöz kısmına ilişkin bir değerlendirme yapılması planlanmıştır.

Hegel Hukuk Felsefesi’nin önsöz bölümüne çalışmanın yazılış amacını ortaya koyarak başlamaktadır. Felsefi Bilimler Ansiklopedisi’nde (Enzyclopädie der Philosophischen Wissenschaften)184 ele almış olduğu nesnel tin bölümünün

184 Hegel’in Mantık Bilimi ile başlayan bu eseri için bkz. Hegel, G.W.F., Mantık Bilimi- Küçük Mantık Anahatlarda Felsefi Bilimler Ansiklopedisi 1, İdea Yayınevi, Çev.

Aziz Yardımlı, 2014, İstanbul. Pelczynski’ye göre Tinin Görüngübilimi’nden on yıl sonra Hegel’in devlet konusundaki görüşleri açıklık kazanmaya başlamıştır. Bavyera döneminde yayımlanan bir eser olan Mantık Bilimi, politik felsefeden uzak bir çalışma olarak görünmekle birlikte diyalektik yöntem sayesinde düşünürün etik, toplum ve hukuk ilişkisinin netleştiği bir dönem olmuştur. Bu dönemde hukuka ilişkin en net sistematik değerlendirme nesnel tin kavramıyla Felsefi Bilimler Ansiklopedisi’nin

genişletilmesi amacıyla kaleme alınan Hukuk Felsefesinin Prensipleri ders notlarının daha ayrıntılı ele alınmasıyla ortaya çıkmış bir metindir, bu sebeple çalışma Alman düşünürün de ifade ettiği gibi bir özetin kapsamını aşan niteliktedir. Pinkard’a göre Hegel'in bu eseri yazma gerekçesi, Napoleon'un ağır yenilgisinin ardından Almanya'nın mevcut haline yönelik tartışmalar ve reformcular ile gericiler arasındaki çatışmalara dair görüşlerini açıklamaktır185. Metin ilerledikçe soyut olan içerik somutlaştırılacak ve dönemin felsefi atmosferinde yaygın şekilde kabul edilen görüşler Hegel tarafından tartışmaya konu edilecektir; ancak filozofun eserin başında belirttiği gibi bu bir felsefe taslağı olarak kalacak ve tamamına ermiş bir eser olmayacaktır186.

Hegel çalışmasına mevcut durumun tespiti ile başlamaktadır. Felsefe dönemin siyasi atmosferi sebebiyle ağır bir çöküş içerisindedir, filozofun yapması gereken şey geliştireceği yöntem ile hakikatin ortaya çıkarılması ve kavramların bu yöntem etrafında yoğunlaşmasını sağlamaktır187. Bunun için de özgür düşünce verili olan ile

üçüncü cildinde ortaya konulmuştur. Pelczynksi, Z.A., “Introduction: The significance of Hegel’s seperation of the state and civil society”, The State and Civil Society Studies in Hegel’s Political Philosophy, Z. A. Pelczynski(Ed.), Cambridge University Press, 1984, s. 6- 7.

185 “Hegel Heidelberg'e vardığında, Napoleon yenilmiş, Viyana Kongresi Almanya'nın Napolyoncu yeniden yapılandırılışı için düğmeye basmış, anayasa ve hukuk reformu için mücadele başlamıştı.” Pinkard, Terry, Hegel, İş Bankası Yayınları, Çev. Mehmet Barış Albayrak, 2012, İstanbul, s 465- 466.

186 Hegel, 2015, s. 25.

187 Hegel, 2015, s. 26-27. Göçmen’e göre Goethe ile Hegel arasındaki mektuplaşmalarda da Goethe’nin Hegel felsefesindeki yönteme dair vurgusu dikkat çekicidir, zira

yetinmemelidir, filozof kendi kendisinin prensibini oluşturup hakikatle bütünleşmeyi arzulamalıdır188. Bu doğrultuda Hegel erken dönem felsefesinden itibaren kendisinden önceki devlet kuramlarının temel tezleriyle mücadele etmek gerektiğini düşünmektedir, onun bu kuramlara karşı mücadelesinin 1802 tarihli Doğal Hak eseriyle189 başladığının altı çizilmelidir190.

gençlere belirli fikirleri aşılamak yerine onlara doğru yöntemi göstermek gerekmektedir. Göçmen, 2015, s. 163.

188 Hegel, 2015, s. 27.

189 “Hegel hukuk felsefesine gençlik yıllarından beri büyük bir ilgi göstermiş, Antik Yunan ahlakını Hristiyanlığın şartları içerisinde, ona uyarlayarak tekrar diriltmeyi kendisine en büyük görev olarak edinmiştir. Bu görev ve bu kaygı onun 1802/03’te

"Doğal Hukukun Bilimsel Tartışma Yolları, Onun Pratik Felsefedeki yeri ve Diğer Doğa Bilimleriyle İlişkisi” (über die wissenschaftlchen Behandlungsarten des Naturrechts, seine Stelle in der praktischen und sein Verhältns zu den positiven Wissenschaften) adlı hukuk felsefesyle ilgili ilk eserini yazmasına sebep olmuştur.”

Topakkaya, Arslan, Hegel’in “Hukuk Felsefesinin Ana İlkeleri” (Grundlinien der Philospohie des Rechts) Adlı Eserinde Devlet’in Kurumsal Yapısının Analizi, Hukuk ve Adalet İçinde, Adalet Yayınları, 1. Basım, 2017, Ankara, s. 117.

190 Ernst Cassirer’e göre Hegel’in kendi dönemine kadarki doğal hukuk kuramcıları tarafından geliştirilen toplumsal sözleşme fikrine karşıtlığı bu eserine dayanmaktadır.

Bununla birlikte Cassirer Alman düşünürün doğal hukuk kuramları kadar romantik felsefedeki devlet tasarımlarına da kesin olarak karşı olduğunu vurgulamaktadır.

Cassirer, Ernst, Devlet Efsanesi, Remzi Kitabevi, Çev. Necla Arat, 1. Baskı, 1984, İstanbul, s. 266- 268.

Hegel’e göre döneminin felsefesi devlet konusunda büyük bir yanılgı içerisinde görünmektedir, bu yanılgı da özellikle döneminin düşünürlerinin halk kavramını öne çıkarıp devlet karşıtlığı içerisinde bulunmalarından kaynaklanmaktadır191. Politik felsefelerinde inanç, keyfiyet ve duyguları öne çıkaran bu düşünürler bundan dolayı Hegel’e göre kanun kavramına mesafeyle yaklaşmaktadır, kanun onlara bir ayak bağı olarak görünmektedir192. Kendilerini halk dostu olarak gören bu düşünürlere karşılık Hegel, kanun kavramının193 devlet felsefesinin ayrılmaz bir parçası olduğunu ifade etmektedir194. Hukuk da ahlak gibi ancak düşünce ile kavranması olanaklı, dünyadaki evrensel-belirli formunu da düşünce vasıtasıyla edinebilecek bir şeydir, bu form da Hegel’e göre kanunu oluşturmaktadır195.

Hegel’e göre keyfi iradeyi öne çıkaran bu düşüncelere karşılık devlet felsefesinin sistemli şekilde savunmasını yapmak gerekmektedir, aksi halde felsefenin inanç ve birtakım duyguların alanı olduğu düşünülecektir196. Felsefe öğreniminde bu sebeple

191 Hegel, 2015, s. 30-31.

192 Hegel,2015, s. 32.

193 Peter Singer’a göre Almanca “recht” kelimesi hak anlamına gelmekle birlikte, Hegel felsefesinde belirli bir kanundan ziyade hukukun kavramsal açıdan farklı anlamlarına işaret etmektedir. Singer, 2003, s.41.

194 Hegel, 2015, s. 32.

195 Hegel, 2015, s. 31- 32.

196 Hegel, 2015, s. 32- 33. Kaufmann’a göre Hegel’in devlet konusundaki ifadelerindeki devlet idesi ile içinde yaşanılan devletler arasında bir ayrım bulunmaktadır. Buna karşılık devlet idesi Platonik veya gerçekdışı bir nitelik taşımamaktadır, gerçek devletlerin hepsinde bu ide bulunmaktadır. Kaufmann, Walter, Hegel Miti ve

değişime gidilmelidir ve akıl yerine duyguları öne çıkaran bu düşünürlerin saldırısına karşı konulmalıdır, aksi halde tüm kavramların birbirine karıştırıldığı bu ortamda hakikat arayışı sonuçsuz kalacaktır197. Buna karşı durabilmek için felsefenin ne olduğunun bir kez daha hatırlatılması gerekir; Hegel’in deyişiyle “felsefe akli olanın temeli olduğu için, şimdi’nin ve gerçek’in anlaşılmasıdır, yoksa bir öte yan’ın (gerçek ötesi) inşası değildir198.”

Hegel’e göre Platon nasıl ki Devlet’te199 Yunan ahlaki ilkelerinin bir savunmasını yaparak o dönem Atina’sının çözülmesine karşı bir çözüm geliştirmeye çalışmıştır200, felsefe de o çağdaki evrensel devrimini tekrar ve tekrar hatırlamalıdır; çünkü Alman

Yöntemi, Hegel Üzerine Yorumlar I içinde, İdea Yayınları, Çev. Aziz Yardımlı, 3.

Baskı, İstanbul, 2014, s. 21.

197 Hegel’e göre bu yoldan gidilmesi hakikat arayışı gibi ahlak ilkelerinin de belli sübjektif kanı ve inançların alanı olarak anlaşılmasına sebep olacaktır. Hegel, 2015, s. 34.

198 Hegel, 2015, s. 34.

199 Platon, Devlet, İş Bankası Kültür Yayınları, Çev. Sabahattin Eyüpoğlu, Mehmet Ali Cimcoz, 2000, İstanbul.

200 “Hegel’e göre Platon’un Devlet’i bile gerçek dünyanın ötesindeki ideal bir devletin inşası olarak okunmamalıydı. Platon’un başarısı Yunan etik yaşamının doğasını açıklığa kavuşturmaktı, tıpkı bir başka etik ilkenin bu dünyaya davetsizce girmesi ve onun birliğini sarsması gibi. Bütün büyük felsefeler bu şekilde işler. (…) Tarihin belli bir dönemi sona erme noktasına geldiğinde ancak, onun ruhu düşüncede kavranabilir hale gelir, yeni etiğin eski etiğe meydan okuması sayesinde düşüncede taşlar yerli yerine oturur.” Abramson, Jeffrey, Minerva’nın Baykuşu: Batı Siyasi Düşünce Tarihi, Dipnot Yayınları, Çev. İbrahim Yıldız, 1. Baskı, 2013, Ankara, s. 372- 373.

filozofa göre “akli olan gerçektir ve gerçek olan aklidir201.” Bu ifade felsefenin yalnızca tin felsefesinde değil, dış dünyaya dair yapacağı tüm çözümlemelerde ona bir kaldıraç görevi sunmaktadır202. Filozofa düşen görev, felsefi arayışını birtakım soyut düşüncelerde değil, hukukun da bir parçası olduğu gerçek dünyada aramasıdır203.

Hegel’e göre ideler gerçeğin kendileridir ve ide olarak akıl, gerçekliği ve görünüş zenginliğiyle kendi kavramlarını geliştirmelidir204. Şeylerin bilimi olarak şeylerin kendiliğinde rasyonel şeyler olarak kabul edilmeleri, Hegel felsefesinde devletin de bu şekilde anlaşılmasını gerektirmektedir205. Devlet bilimi, devleti de kendiliğinden rasyonel

201 Hegel, 2015, s. 35. “Bu ifade filozofların idealleri gerçekleştirmek için tarihten ya da mağaradan kaçmalarına gerek olmadığını ortaya koyuyordu: Hegel’e göre, şimdide ve gerçek olan her şey, ideal olanı kapsamakta ya da en azından ona göz kırpmaktadır.” Abramson, 2013, s. 373.

202 Hegel’in felsefenin görevine ilişkin şu ifadesi dikkat çekicidir: “İnsan felsefeden dinin kaybettiğini istiyor, yani yüksek duygulara dayanmasını ve papazı temsil etmesini.”

Hegel, G.W. F., Karalama Defterinden Aforizmalar İçinde, Belge Yayınları, Çev.

Enver Orman, 1. Baskı, İstanbul, 2010, s. 79.

203 Loughlin’e göre Hegel bu ifadede basit bir şekilde var olanın gerçekliğin kendisi olduğunu veya onun eleştirilemez olduğunu ifade etmemektedir, burada kasıt felsefe alanında akli olanın bir biçimi olan hukuk ve ona dair bütün kurumların açık ve anlaşılır şekilde kavranmasıdır. Loughlin, Martin, Kamu Hukukunun Temelleri, Dipnot Yayınları, Çev. Dilşad Çiğdem Sever, Kıvılcım Turanlı, 2018, Ankara, s. 134- 135.

204 Hegel, 2015, s. 36.

205 Bu noktada Alman felsefesinin büyük dönüşümündeki son düşünürün Hegel olduğunu ifade eden Heine, Hegel’in devleti olumlayıcı bu yöndeki ifadelerini

bir şey olarak savunmak zorundadır206. Devletin bir gerçeklik olarak kabul edilmesi de var olanı kavramak felsefenin görevi olduğu için felsefeye görev yüklemektedir207. Bu açıdan felsefe kendi zamanının gerçekliğine sırtını dönerek, geçmişe dair çelişkiler veya geleceğe dair tahminlere odaklanarak kendi zamanına dair çıkarımda bulunamaz208.

düşünürün ilerleme fikriyle ilişkilendirmektedir. Heine, Heinrich, Almanya’da Din ve Felsefenin Tarihi Üzerine, Ayrıntı Yayınları, Çev. Semih Uçar, 1. Baskı, 2017, İstanbul., s. 152- 154.

206 Hegel’in somut dünyadan kopmuş ve düşüncelerini buradan ayrılmış idealler için üreten bir düşünür olmadığı konusunda Max Beer şunları ifade etmektedir. “O daha ziyade mücerrede gerçek bir muhteva vermeğe, onu müşahhas yapmağa çalışıyordu.

Realitesiz idea veya ideasız realite, ona tasavvuru mutlak surette imkânsız görünüyordu. Bundan ötürüdür ki, onun kurduğu mantık, sırf düşünce yasaları ile de uğraşmak zorundaydı.” Beer, Max, Hegel’in Felsefesi ve Marx’ın Tarih Anlayışı, Öncü Kitabevi, Çev. F. Sabit, 1969, İstanbul, s. 16.

207 Hegel, 2015, s. 36. Göçmen bu konuda şu tespitleri yapmaktadır. “ Hegel burada kendisini Machiavelli ve Spinoza gibi düşünürlerin başlattığı gerçekçi toplum, devlet ve tarih kuramı geleneği içerisinde tanımlamaktadır. Bu gelenek, Platon ile başlayan ve gerçekliğin eleştirisi olarak dünyanın nasıl olması gerektiği konusunda salt fantezide ütopyalar kuran ve böylece gerçekliğe yabancılaşan geleneğin gerçekçi eleştirisidir.” 28. Göçmen, Doğan, “Hegel ve Aydınlanmacılık: Tinin Frnomenolojisi Üzerine Bir Deneme”, Modern Felsefe- Tarihsel Anlamı İçinde, Güncel Mirası: Adam Smith, Hegel ve Marx, Vivo Yayınevi, 2015, İstanbul, s. 184.

208 “Örneğin Hegel’e göre, modern çağda Platoncu ve Aristotelesçi olmak anlaşılır olmadığı gibi, hüküm süren mevcut gerçekliğe (Gegenwart) gözümüzü kapatıp fantaziler üretmek de anlaşılır değildir.” Göçmen, Doğan, Hegel’in Felsefe Kavramı

Felsefenin kendi zamanının düşüncede özetleyicisi olduğunu ifade eden Hegel’e göre bu sebeple herhangi bir felsefenin kendi zamanını, kendi döneminin düşün dünyasını aşabilmesi mümkün değildir209. Dünyanın kavranması ve nasıl olması gerektiği konusundaki tasarıda felsefe hep bir adım geç kalacaktır; çünkü ancak gerçeklik oluşum sürecini bitirdiğinde ve varlıklar oluşum çağını tamamladıklarında ideal olan hakikatin (Wahrheit210) karşısına çıkabilir211. Felsefe bu noktada kavramlar vasıtasıyla varlığı bilinebilir kılacaktır; ancak bu da Minerva’nın Baykuşu gibi hep gecikmeli olarak arkadan gelecektir, hayatın akışı karşısında tüm teoriler pratiğin arkasından gelmek durumundadır; zira “felsefe ancak realite oluşum sürecini işleyip bitirmiş olduğu zaman ortaya çıkar212 .” Buradan hareketle Hegel’in düşüncesinde ancak gün batarken uçmaya başlayan baykuş metaforu, dünya tarihinde bir deneyim gerçekleşmeden bu pratik üzerine konuşmanın olanaksızlığına işaret etmektedir213.

Üzerine Kısa Bir Deneme, Modern Felsefe Tarihsel Anlamı Güncel Mirası Adam Smith, Hegel ve Marx İçinde, Vivo Yayınevi, 1. Baskı, 2015, İstanbul, s. 165.

209 Hegel, 2015, s. 36.

210 “Realiteat” ifadesinin Türkçe gerçeklik, olgusallık, realite gibi kavramlarla karşılanmasının kafa karışıklığına yol açabileceğini ifade eden Orman, bu sebeple sonlu ve geçici şeyler için doğruluk kelimesini, sonsuz doğruluk için ise hakikat ifadesini önermektedir. Orman, Enver, “Almanca Wahrheit Türkçe’de Nasıl Karşılanmalıdır?”, Hegel, G.W. F., Karalama Defterinden Aforizmalar İçinde, Belge Yayınları, Çev. Enver Orman, 1. Baskı, 2010, İstanbul.

211 Hegel, 2015, s. 37-38.

212 Hegel, 2015, s. 37-38.

213 “Yani gerçeklikten, deneyimden ve böylece pratikten kopuk bir idea fikri de imkânsızdır. Dolayısıyla düşünür süreci beklemeli, tarihin ona ne vereceğini

Sonuç olarak Hegel eserine başlarken felsefenin görevinin ne olduğuna ilişkin tespitlerinde felsefe karşıtlarının savlarını hedef almıştır. Hegel’e göre başlangıç sorununu tespit eden felsefe, aklın gösterdiği gerçeklik doğrultusunda tutarlı bir sistem kaygısı gütmek zorundadır214. Bu yolu izleyen felsefe artık çağının olaylarının üzerinden atlayamaz, bu en başta felsefenin kendisini yok etmesi anlamına gelecektir.