• Sonuç bulunamadı

İradenin Kendisiyle ve Hukukla Çelişkisi: Haksızlık, Şiddet ve Suç

2.2. Hegel Felsefesinde Soyut Hakkın Momentleri

2.2.3. İradenin Kendisiyle ve Hukukla Çelişkisi: Haksızlık, Şiddet ve Suç

Hukuk Felsefesi eserinde Hegel haksızlığı herhangi bir ahlaki kategori içerisine yerleştirmemekte, onu bir soyut hak formu olarak değerlendirmektedir346. Hegel haksızlığı bireysel mülk sahiplerinin girdikleri ilişkilerde bir zorunluluk olarak görmektedir347. Bu doğrultuda aklın toplumdaki mevcut formu olan özgür irade zorunlu olarak haksızlığa sebep olmaktadır, irade diğer iradelerin bulunduğu toplumsal düzende onlarla çarpışmak zorundadır348. Bir başka deyişle mülkiyet sahiplerinin haklarının çoğul bir yaşam içerisinde çatışmaları zorunludur; zira buradaki her tikel irade başka iradelerle çakışmakta ve bir rekabetle mülk sahibi olmaktadır349.

Hegel’e göre sözleşme evresinde şahsın hak ve iradesi arasındaki birlik hali haksızlık formunda birbirleriyle çelişme halini almaktadır; bir diğer deyişle sözleşmedeki pozitif karakter haksızlık evresiyle negatif bir hal almaktadır350. Buraya dek soyut hakkı mülkiyet temelli bir şekilde açıklayan Hegel’e göre mülkiyet yoluyla belirlenmiş toplumsallık fikri, “olumsuzlamanın olumsuzlaması” kavramıyla cezalandırma hakkı olarak temellendirilmektedir. Bu yolla yalnızca şahıs mülk sahibi olarak değil, bilfiil

345 Hegel, 2015, s. 108.

346 Marcuse, 2013, s. 135.

347 Marcuse, 2013, s. 135.

348 Marcuse, 2013, s. 135.

349 Marcuse, 2013, s. 134-135.

350 Hegel, 2015, s. 109.

iradesi yoluyla da cezalandırılmakta ve böylelikle adalet tesis edilmektedir351. Bu kapsamda soyut hak kavramı haksızlık başlığı altında sırasıyla kasıtsız zarar, hile, şiddet ve suç ayrımlarında ilerlemiştir352.

Hegel kasıtsız zarar kavramını yine zilyetlik ve sözleşme kavramlarından hareketle açıklamaktadır. Hegel’in vurguladığı gibi mülkiyet, başka şahıslar tarafından sözleşme yoluyla tanınarak hakkı oluşturmaktadır, böylece bir şey üzerinde mülk sahibi olduğu savunabilir353. Buna karşılık iradeler arasındaki çatışma hali, hakkın kesin olarak kime at olduğunun tanınmasını gerektiren bir dava alanı oluşturur, bu alanda özel menfaatler çarpışır ve hak şahsa ait bir talep imkânı oluşturur354. Hegel’e göre bu çekişme sonucunda tarafların özel iradelerindeki ihtilafın çözüme bağlandığı bir evrensel irade oluşmaktadır355.

Hegel’e göre hile de sözleşme ilişkisindeki iradelerin evrensel irade tarafından görüntüde basitleştirilmesidir, başka kişinin iradesinin evrensel iradenin dışına çıkarak beni aldatması ve sözleşmenin evrensel prensipten yoksun kalmasıdır356. Bir diğer deyişle ortak irade ilkesi burada hile yapan tarafından çarpıtılmış ve sözleşmenin ruhuna aykırı harekette bulunulmuştur357. Evrensel anlamda iradenin değer anlamında tanınması sorunu Hegel’e göre sözleşmenin arkasındaki aldatmalara her zaman açıktır, evrensel iradeye

351 Bumin, 2016, s. 145-146.

352 Hegel, 2015, s. 109.

353 Hegel, 2015, s. 110.

354 Hegel, 2015, s. 110-111.

355 Hegel, s. 110-111.

356 Hegel,2015, s. 111

357 Kanat, 2017, s. 140.

uymayan tikel iradeler sözleşme kavramının doğası gereği hep olacaktır358. Örneğin hile bir şiddet içermemesi dolayısıyla burada suçtan farklı bir niteliğe sahip olarak değerlendirilmektedir; çünkü aldatılan taraf aldatan taraf ile bir ortaklık içerisindedir359. Bu durum sözleşmedeki iradeyi sakatlayan bir hal olarak kasıtsız haksızlıktan kasıtlı haksızlığa geçişin de söz konusu edilmesidir, burada irade kandırılarak yanıltılmaktadır ve dış dünyada sözleşme ilişkisinin geçerliliğine zarar vermektedir.

Hegel'e göre iradenin bir şey üzerindeki varlığı iradenin zor yoluyla zarara uğratılması ihtimalini doğurabilmektedir, ona yönelik cebir ve şiddet kullanılma olasılığı bulunmaktadır360. Hegel'in düşüncesine göre burada baskı veya zor altında kalan parçam benim ancak dışsal alanımdır; zira düşünüre göre özgür irade baskının bir konusu değildir361. İradenin böyle bir haksızlığa uğrama sebebi de onun o şey üzerinde görünümüdür ve irade bu yolla hakkıma karşılık gelen şeyde zarara uğradığı için cebir ve şiddet haksızlık unsuru taşımaktadır362.

Hegel buradan hareketle insanlık tarihinde ilk şiddetin nasıl doğduğunun gerekçelendirilmesi meselesine değinmektedir. Alman filozofa göre şiddetin doğuşu ve ona karşı konması yine bir ilk şiddetle mümkün olmuştur, bu da bir sözleşme ya da hukuki ilkenin çiğnenmesiyle insanlar arasında hasıl olmuştur363. Buradan hareketle Hegel ilk

358 Hegel, 2015, s. 109-110.

359 Kanat, 2017, s. 140. Bu aslında ahlaki ilkeye karşıtlık şeklinde de değerlendirilmektedir.

360 Hegel, 2015, s. 113.

361 Hegel, 2015, s. 113.

362 Hegel, 2015, s. 113.

363 Hegel, 2015, s. 113.

şiddetin bir başka şiddet tekeli ile üstesinden gelindiğini ifade etmektedir364. Bu gerekçelendirme soyut hakkın özünde mülkiyetin korunmasına dayanan şiddete ve zora dayalı bir hukuki form olduğu sorununa düşünürü götürmektedir, bu ise soyut hakka tecavüzün haksızlık sebebiyle cezalandırıldığı bir düzenin ifadesi olmaktadır365. İradenin tezahür ettiği şey ve özgürlüğe dair saldırı burada özgürlüğün korunmasını gerektirmektedir ve şiddetin cezalandırılması bu temel mantığa dayanmaktadır366.

Hegel’e göre özgür irade sahibi şahsın yer aldığı ilk şiddet eylemi dünya sahnesinde özgürlüğe ve dolayısıyla hukuka da aykırı ilk eylem olmuştur, ancak bu eylem düşüncemin aracılığı olmaksızın şahsıma ait hukuki ehliyetin de yok sayılması demektir367. Hegel’in felsefesinde ceza hukukunun alanı burada başlamaktadır. Suç kavramı da soyut hak kavramının farklı görünümlerinden türemektedir, buradan hareketle bu haklar varlıklarını koruduğu müddetçe bir kavram olarak suç da varlığını sürdürecektir.368 İrade böylece ancak belirli bir varlıkta haksızlık konusu olabilir, buna karşılık özgür iradenin uğrayacağı haksızlık; insan öldürme, eziyet veya kölelik gibi farklı kavram ve görünüşlerle bu haksızlığın türlerini oluşturmaktadır369.

364 Hegel, 2015, s. 113.

365 Hegel, 2015, s. 113.

366 Hegel, 2015, s. 113.

367 Hegel, 2015, s. 114.

368 Hegel, 2015, s. 114.

369 Hegel’e göre bu düşünce, suçun tek bir erdemsizlik içerisinden çıktığını savunan Stoacı görüşün bir eseri olarak Drakon Yasası gibi birçok yasaya temel oluşturmuştur Hegel, 2015, s. 114.

Hegel hakkın ihlali konusunda haksızlığın bir dış varlığa, zilyetliğe veya mülkiyete verilmiş bir zarardan kaynaklandığı düşüncesinde ısrarcıdır370. Hakkın gerçekleşmesinin önündeki bir engel olarak haksızlık hakkın ihlalidir ve burada ancak ihlalin ortadan kaldırılmasıyla hakkın gerçekleşmesi sağlanır371. İhlalin hukuk içerisinde ortadan kaldırılmasının yolu ise aynen tazmin kurumu ile mümkün olabilmektedir372.

Hegel burada son olarak cezalandırmanın mantığının da sorgulanmasını istemektedir. Cezalandırmanın mahiyeti hukuk içerisinde haksızlığın ortadan kaldırılmasıdır, suç hukuk dışında bir kötülük sebebiyle cezalandırılmamaktadır.

Cezalandırmanın gereği cezayı kendiliğinden doğru sayarak suçlunun bu yolla topluma tekrar kazandırıldığını savunmaktadır; ancak ceza teorisinde bu tartışma bir sonuca bağlanamamaktadır373. Hegel’e göre akıl sahibi bir özgür irade evrensel bir anlayışla yaptığı haksızlık veya suç dolayısıyla göreceği cezayı halihazırda kabul etmiş sayılmalıdır; çünkü akla sahip olduğu için akla uygun hareket etmesi gerektiğine dayanan temel ilkeye karşı gelmiş bulunmaktadır374. Diğer bir deyişle ceza yoluyla suçlunun akıl sahibi bir özgür irade olduğu ve bu sebeple eylemi oranında verilecek cezayı kendisinin kabul etmiş olduğu burada varsayılmaktadır375.

Sonuç olarak Hegel, suç formunun sonunda soyut hak kavramının “öç almayan fakat cezalandıran bir adalet” kavramına doğru bir aşama kaydettiğini dile getirerek

370 Hegel, 2015, s. 114-115.

371 Hegel, 2015, s. 115.

372 Hegel, 2015, s. 116.

373 Hegel, 2015, s. 116-117.

374 Hegel, 2015, s. 117.

375 Hegel, 2015, s. 118.

bunun sübjektif ahlaklılık olduğunu ifade etmektedir. Hukuk düşüncesi; mülkiyet, sözleşme ve suçtan diyalektik bir anlayışla geçerek ahlaklılık kavramına ilerlemiştir.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

HEGEL FELSEFESİNDE SOYUT HAKKIN ÖZNE ve TOPLUM İLİŞKİLERİ BAĞLAMINDA İNCELENMESİ

3.1. Soyut Hakkın Öznesini Tartışmak