• Sonuç bulunamadı

Hegel’in Hukuk Felsefesi’ne Giriş: Bir İrade ve Özgürlük Problemi

1.2. Hegel’de Bilinç ve Öteki İlişkisi

2.1.2. Hegel’in Hukuk Felsefesi’ne Giriş: Bir İrade ve Özgürlük Problemi

Hegel Hukuk Felsefesi’nin Giriş bölümünde hukuk kavramına odaklanarak hukukun net şekilde sınırlarını çizme amacını gütmektedir. Bir kavram filozofu olarak Hegel, kavram ile gerçeklik arasındaki ilişkiyi öne çıkararak kavramın varlığını gerçeklikten aldığını, hukuk kavramının amacının da kendi idesini geliştirmek olduğunu ifade etmektedir215. Bunun ortaya koyulabilmesi için hukukun açık bir şekilde tanımlanması gerektiğini ifade eden Hegel’e göre hukuk kuralları ne kadar çok tutarsızlık taşırsa bu tanımın yapılması da o kadar zorlaşmaktadır216. Roma hukukundaki insan

görmelidir. Daha sonra onun üzerinde düşünmelidir. Çünkü hakikate ancak deneyim yoluyla ulaşabilir. Tabii ki bu deneyim tamamlanmış bir deneyim olacaktır. İşte o zaman felsefe konuşmaya başlar.” Bu konudaki makalesi için lütfen bkz. Doğan, Sevgi, “Hukuk Felsefesi’nin Önsözüne Dair”, Teori ve Politika, Sayı:59-60 (2012), s.

211-238.

214 Bu doğrultuda Hegel’e göre her şeyin çıkarsanabilir olması gerekir ve diyalektik yöntem bunu sağlamaktadır. Stace, Walter Terence, Hegel Üzerine, Fol Yayınları, Çev. Murat Belge, İstanbul, 2019, s. 128.

215 Hegel, 2015, s. 39.

216 Hegel, 2015, s. 40.

tarifinin içerisine kölelerin alınmadığını buna örnek gösteren Hegel, bu sebeple hukuktaki her tarif girişiminin eksik olma ihtimalinin olduğunu dile getirmektedir217.

Hegel’e göre hukuk; belirli bir devlette geçerli resmî niteliğe sahip, halkın karakteri ve gelişim düzeyiyle uyumlu218 pozitif nitelikli kanun hükümlerinden oluşmaktadır219. Bu açıdan hukuk; duygular ve keyfi irade ile birlikte anlaşılabilirse de Hegel bunları hukukun felsefi sınırları içerisine almamaktadır220. Bunun yanında Alman filozofa göre hukuk kavramının tarihsel olarak gelişimi, kavramın kendi geçmişi ile

217 Hegel bunu şu Latince ifade ile dile getirmektedir; “Omnis definitio in iure civili perculosa.” (Medeni hukuktaki her tarif tehlikelidir.)

218 Alman Tarihçi Hukuk Okulu’nun başta Carl von Savigny olmak üzere hukukun ulusun kendine özgü kültür ve karakterinden sadır olması gerektiğini ifade eden Halk Ruhu(volkgeist) kavramlarına benzer bir yaklaşımı burada Hegel de göstermektedir.

Hegelci düşünce de hukuk halkın yaşamıyla özdeş bir nitelik göstermelidir.

Kervégan’a göre Napoleon’un İspanya’yı anayasal açıdan dönüştürme girişimindeki başarısızlığa derslerinde yer veren Hegel’e göre bir hükümdar, başka bir ulusa anayasal bir sistemi empoze etmemelidir, çünkü anayasalar o ülkede yaşayan halk ruhunun bir yansımasını oluşturmaktadır. Kervégan, 2011, s. 107. Marcuse ise Hegel’in bu kavramı Tarihçi Okul (Historische Schule)’den farklı bir anlamda kullandığını ifade etmektedir. Buna göre Tarihçi Okul kavramı doğal bir gelişimin sonucu olarak görerek evrensel anlamda oluşturulmuş yüksek değerlerin karşısında konumlandırmıştır. Marcuse, 2013, s. 160.

219 Hegel, 2015, s. 41-42.

220 Hegel, 2015, s. 42.

örtüşmeyebilir, örneğin birçok özel hukuk kavramının ortaya çıkış koşulları ile kavramların kendi tarihsel süreçleri arasında fark bulunmaktadır221.

Hegel hukuku tanımladıktan sonra hukukun alanının ne olduğu hakkında tespitlerde bulunur. Hegel’e göre hukuk tinsel olan ile ilgilenmektedir, bunu yaparken de özgür iradeye sahip bireyi çıkış noktası olarak kabul etmektedir222. Özgür iradeden kaynaklı özgürlük hukukun temelini oluşturmaktadır, hukuk sistemi de dünya üzerinde gerçekleşmiş özgürlüklerin bir toplamını oluşturmaktadır223.

Hukukun temeli olan irade bilincin kendine yönelik düşüncesiyle, diğer bir deyişle

“saf kendilik düşüncesi” ile anlaşılmaktadır. Hegel bilincin içerisinde bulunulan her türlü durumdan bir sınırlandırmaya tabiî olmadan kendini soyutlama imkanına sahip olunmasına negatif özgürlük adını vermektedir224. Bilinç böylece farklılaşmamış olandan farklı olana geçiştir, bu şekilde o bir belirlenimin ve bir nesnenin ifadesidir ve bilinç bu ifade ile kendini varlık alanına dahil etmiş bulunmaktadır225. İrade bu iki evrenin birleşimiyle, bilincin öteki şeylerle kurduğu ilişki üzerinden tekrar kendisine yönelmiş ve bireysel olma imkanını burada bulmuştur226. Bu hususta kendime yönelik bilinç, genel

221 Kuralların rasyonel şekilde gerekçelendirilmesi ile kavramsal gelişim süreçlerinin karıştırılmaması gerektiğini ileri süren Hegel’e göre kuralların tarihi ile felsefi geçmişleri ayrı şekilde ele alınmalıdır. Hegel, 2015, s. 43.

222 Hegel, 2015, s. 48.

223 Hegel, 2015, s. 48.

224 Hegel, 2015, s. 49.

225 Hegel, 2015, s. 50.

226 Hegel, 2015, s. 50- 51.

olarak her şeyden evrensel düzeyde soyutlanma imkanıyla ve özel olarak da nesneler ve bunlarla kurulan amaçlı yönelimsellik ile anlaşılmalıdır227.

Hegel’e göre irade ve karar verme birbirlerinden ayrı düşünülemez. İrade karar vererek, bu karar doğrultusunda belirli bir kişinin iradesi olarak dış dünyadaki bireylerden ve onların iradelerinden kendisini ayırmaktadır228. Bu aşamada iradenin karar alma şekli ve içeriği ayrı olduğu için o soyut bir karar durumundadır, bu kararın kapsamı özgürlükten ayrı konumdadır229. İrade bu şekilde evrensellik ve bireysellik şeklinde çift yönlü bir yapıya sahiptir. İrademin evrensel niteliği onun bana özgü olması sebebiyle onun bireysel yapısına ve o oluşuna denk düşmektedir230.

Hegel’e göre bu aynı zamanda iradenin sonlu olup olmadığı tartışmasını da sonuçlandıracaktır. Düşüncenin sonlu ancak iradenin sonsuz niteliğe sahip olduğunu savunanlar Hegel’e göre yanılmaktadırlar; zira düşünce ile irade birbirlerinden ayrı olmalarına karşın “irade rasyonel düşüncenin sonlu olarak kalmaya karar verme gücüdür231.” Bu sonlu olma hali kendime ilişkin düşünme ve kendi kendimde kalma haliyle irademde kendisini gösterir, bu haliyle iradenin mutlak şekilde özgür olduğunu savunanlar kendiliğinde ve kendisi için özgür irade olan hukukun ne olduğunu bilmemektedirler232. Hegel felsefesine göre iradenin alacağı kararlarla sınırsız seçim yapabilmesi iradenin sonsuz olduğunu göstermemektedir; irade kendi formunda sonlu

227 Hegel, 2015, s. 51- 52.

228 Hegel, 2015, s. 55.

229 Hegel, 2015, s. 55.

230 Hegel, 2015, s. 55.

231 Hegel, 2015, s. 56.

232 Hegel, 2015, s. 56- 57.

kalmaya devam etmesine rağmen kendi içerisinde yalnızca seçim yapma hali ve seçimleri değişkenlik gösterecektir233.

Hegel iradenin temelinde içgüdüler arası mücadelelerin bulunduğunu, bu mücadele sonunda bir içgüdünün diğerlerine üstün gelmesinin de diyalektik bir sürecin sonucu olduğunu ifade etmektedir234. Burada iradenin içgüdü ve eğilimlerin mücadelesinin alanı olduğu ve bu mücadelede galip gelenlerin iradeye kendi formlarını verecekleri anlaşılmalıdır235. İçgüdülerin tabiat gereği insanın içinde olduğunu savunan Hegel’e göre hukuk da mülkiyet, ahlaklı davranma, bir aileye veya devlete tabiiyet gibi içgüdüsel olarak insanda bulunmaktadır. Sosyal içgüdüler gibi insan da hukuk içgüdüsüne ve mülkiyet içgüdüsüne bizzat kendi bilincinde sahip konumdadır236. İçgüdüler vasıtasıyla bilincin kendine yönelik düşüncesinin, birtakım değerlendirme ve ölçütlerle evrensellik kazandığını ifade eden Hegel, bu aşamada evrensel anlamda irade ve özgürlüğün birleşmiş olduğunu ifade etmektedir237.

233 Hegel, 2015, s. 57- 58.

234 Hegel, 2015, s. 58.

235 Hegel, 2015, s. 59.

236 Burada Hegel’in bilince dair anlayış ve algısının, John Locke’un bilinç felsefesinden farklı olduğu görülmektedir. Hegel insan bilincinde doğumla birlikte var olan içgüdülerin olduğunu savunmaktadır ve hukuk ile mülkiyete dair bilinci de bu kapsama almaktadır. Bu konuda bir çalışma için bkz. Kainz, Howard P., “Hegel’in Locke Yorumu”, Alman İdealizmi II: Hegel, (ed. Güçlü Ateşoğlu), Doğu Batı Yayınları, Ankara, 2013, s. 734- 740.

237 Hegel, 2015, s 60.

İrade sonsuz form olarak evrensel olanı, amaç olarak kendisini merkeze aldığında artık irade kendiliğinde ve kendisi için özgür irade halini almaktadır238. Bu noktada kavramın kendini aşması (die Aufhebung) hali söz konusudur; zira Hegel’e göre kendini ve amacını evrensel derecesine çıkarabilen kendilik bilinci bu sıfatın hak edicisidir. Kendi iradesini düşünen bilinç olarak kavrayan insan böylece hukukun, sübjektif ve objektif ahlaklılığın katına çıkabilecektir239. Kendi dışındaki tüm bağımlılıklardan kurtulan irade, özgürlük vesilesiyle bir hakikat olarak kendisini idame ettirebilecektir. İrade tüm sınırlama ve bireyselliklerden kurtulabildiği zaman evrensel olabilecektir240. Bu kapsamda Hegel’in düşüncesinde irade hak ehliyetine sahip kimselere (çocuk, köle, akıl hastası) ait olmasa da irade olarak adlandırılmaktadır241.

Özgür iradeyi isteyen özgür irade Hegel’in hukuk felsefesinde hukuka giden yolun anahtarıdır. Bunun için iradenin kendiliğinde olduğu iradeyi kendisi haline getirmesi gerekmektedir, bu da özgürlüğün objektifleştirilmesi, diğer deyişle kendi özgürlüğümü kendi nesnem haline getirmem ile olanak kazanabilecektir242. Bu durum Hegelci özürlük anlayışında sübjektiflik ile objektiflik arasındaki ikiliğin objektiflik lehine çözülmesiyle mümkündür243.

Bu husus Hegel’in tekrar özgür iradeye başvurduğu ve bunun üzerinden Kantçı hukuk tarifini eleştirdiği noktadır. Buna göre hukuk özgür iradenin kendi mevcudiyetidir

238 Hegel, 2015, s. 60.

239 Hegel, 2015, s. 60.

240 Hegel, 2015, s. 61.

241 Hegel, 2015, s 63- 64.

242 Hegel, 2015, 63- 64.

243 Hegel, 2015, s. 64.

ve ide olarak özgürlüğü almaktadır244. Kant’ın kategorik imperatif üzerinden yaptığı hukuk tanımı, topluluktaki her bireyin iradesinin başka özel iradelerle, evrensel bir kanunla uyumlu şekilde sınırlandırılması fikri, burada Hegel tarafından eleştirilmektedir245. Buna sebep olarak Hegel kendi tanımına dönerek keyfi iradesi doğrultusunda davranan değil, kendiliğinde ve kendisi için özgür iradenin hukuka kaynaklık edeceğini vurgulamaktadır246. Bu görüş rasyonelliği özgürlüğe karşı bir sınır olarak koyduğundan felsefe tarafından sınırları çizilecek hukukun da alanı dışında kalmaktadır247. Bu tanım üzerinden Hegel, önce iradenin bütünlüğünü ve amacını kendi içinde tamamlamasını ve bu prensip ile bir diğer özgür iradeyi istemesini hukukun ve hak kavramının temeli olarak görmektedir. Diğer bir ifadeyle hukukun temelinin nereden kaynaklandığı sorunu konusunda iradeci gelenekten faydalanan Hegel, aklın gelişimi doğrultusunda iradenin rolünü öne çıkarmaktadır248.

244 Hegel, 2015, s. 64.

245 Hegel, 2015, s. 65. Sedgwick’e göre Hegel, Kant’ın kategorik buyruk kavramını içi boş bir formalizm olarak nitelendirmektedir. Bu açıdan Hegel hem Doğal Hak hem de Hukuk Felsefesi eserlerinde Kant’ın bu kavramına eleştiriler getirmiştir. Sedgwick, Sally, Hegel on the Empty Formalism of Kant’s Categorical Imperative, A Companion to Hegel (ed. Stephen Houlgate, Michael Baur), Blackwell Publishing:

West Sussex, 2016, s. 265- 266.

246 Hegel, 2015, s. 64- 65.

247 Hegel, 2015, s. 65.

248 Hegel’in hukukun temeli konusunda hangi geleneğin takipçisi olduğu son derece tartışmalıdır. Beiser’a göre Hegel kimi düşünürler tarafından bir voluntarist (iradeci), kimi kaynaklarda tam karşıtı bir akılcı olarak görülmüştür. Buna ek olarak düşünürün bazen doğal hukuk geleneği içinde, bazen ise hukukun özünde halkın yaşamı ve