• Sonuç bulunamadı

Slavofilizm fikri 1830’lar ve 1840’lar da Batı Avrupa kültür ve tarihinin tecrübesinin ışığında Rus kültür ve tarihinin acımasız ve sürekli eleştirisine tepki olarak ortaya çıkmıştır. Slav geleneğinin ayırıcı yönlerini belirlemiştir. Slavofilizm’in savunucularından misyoner Il’minskii milliyetin özellikle din tarafından belirlendiğine, Rus Milletinin de Ortodokslukla belirlendiğini ileri sürmüştür. Ona göre Rus dili önemliydi fakat Ruslaştırmaya ikinci derecede katkıda bulunmaktaydı67.

65 Yamilinets, Ocherki Politicheskikh, s.16; Wayne, Classroom, s. 25

66 Zenkovsky, “The spirit”, s. 40; Kurat, Türkiye ve Rusya, s. 222 Çar Aleksey Michayloviç zamanında

(1652-1666) Rus Kilisesinde bazı ıslahatlar yapılmak istenmesi Rusya’da dini bir ayrılık doğurmuştur. 1652’de Novgrod Metropoliti Nikon Patrik olunca Rus Kilisesi ve Devleti tarihinde büyük bir hareket baş göstermiştir. Kilise devlet içinde büyük bir nüfus kazanmıştır. Aleksey Michayloviç Patrik Nikon’a karşı teveccühünü belirtmek maksadıyla Ona ancak dedesi Flaret’in taşımış olduğu Büyük Efendi (Veliki

Gosudar) unvanını vermiş ve bununla yeni patriğin din işlerinin yanında devlet işlerinde de büyük nüfus

sahibi olacağını vurgulamıştır. Böylece Patrik Çar’ın eşiti konumuna gelmiş ve dini ve uhrevi salahiyetini kullanarak kimseye danışmadan dini eserlerde ve kilise ayinlerinde yapılması lazım gelen düzeltmeler hakkında tamimler göndermeye başlamıştır. Patrikliğin bu keyfi hareketi Rus Kilisesi mensupları arasında memnuniyetsizlik oluşturmuştur. Nikon 1654’te Moskova ruhanilerini toplantıya çağırmış ve düzeltilmesi gereken yerlerle ilgili tekliflerini kabul ettirmiştir. Ayrıca dini kitap ve ayinlerde yapılan düzeltmeleri İstanbul Patrikliği’ne göndererek onaylatmıştır. Bu yeniliklerden hoşlanmayan ve yanlış olduğunu iddia eden kuvvetli bir ruhaniler zümresi teşekkül edilmiştir. Halk arasında da yapılan yeniliklere karşı düşmanca bakış artmıştır. Rus Kilisesi’nin ayrılık tehlikesi belirince telaşa düşen Çar 1666’da bütün Rus yurdu ruhanilerini bir toplantıya çağırmıştır. Ruhaniler toplantısı Nikon’un yaptığı yenilikleri onaylamış, ancak Rus ahalisinin büyük bir kısmı eski dini hükümleri bırakmamış, bir süre sonra muhtelif tarikatlara bölünmüşlerdir. Bunlar Rus hükümetinin şiddetli takibatı neticesinde Sibir, Ukrayna, Kafkas ve Amerika’ya kaçmışlardır. Rusların büyük kısmı yenilikleri kabule zorlanmıştır.

Slavofiller Çar I. Nikolay’ın hükümdarlık döneminde (1825-1855) fikirlerini formüle etmişlerdir. Hepsinin Rus mesihçiliğini benimsemesinin ölçütü farklı iken Rusya’nın eşsizliği konusunda aynı inancı paylaşmışlardır. I.Nikolay Avrupa’dan Rusya’ya gelen monarşi karşıtı ideolojilerin etkisiyle bir dizi isyanla mücadele etmiştir. 1825’de Avrupa’daki Napolyon Savaşları’ndan henüz yeni dönen bir grup Rus asilzade St.Petersburg’da “Dekabrist Ayaklanması” olarak adlandırılan ayaklanmayı çıkarmışlardır. Çar, bağımsız kamuoyu arasında popüler olan devrim ve batılılaşma fikirlerinden korkmuştur. Ayaklanmacılar hükümetten daha özgürlükçü ve temsilci bir reform talep etmişlerdir. 1830’da Avrupa’da ortaya çıkan milliyetçi isyanlardan esinlenerek aynı yıl Polonya İsyanı imparatorluğun batı sınırlarında patlak vermiştir. Aynı zamanda Çarlık ordusu 1830’ların başlarında başlayan ve Nikolay’ın saltanatı sonrası da devam edecek bir çatışma olan Kuzey Kafkasya’da Şeyh Şamil’in başlattığı Müslüman Direniş Harekâtı “Müridizm” ile de mücadele etmiştir.

Çarlık rejimine yönelik bir kriz de Nikolay’ın Eğitim Bakanı Sergei Uvarov’un 1833 yılında ideolojik üçlemesi sonucu ortaya çıkmıştı. Onun ideolojisi I.Nikolay döneminden beri İngilizcede “resmi milliyetçilik” olarak geçen “narodnost” ile ilgiliydi. Uvarov “Ortak sorumluluğumuz Ortodoksluk, otokrasi ve milliyetçiliğin ortak ruhunda yüce hükümdarımızın yüce düşüncesine göre halkın eğitiminin sürdürülmesinden oluşur” demekteydi.

Uvarov’un resmi milliyetçilik ilkesinin üç unsuruna da bu fikirleri yorumlamaları resmi görüşten farklı olmasına rağmen slavofillerce inanılmıştır. Hem resmi ideoloji hem de slavofiller batı düşüncesi olan liberalizm ve sosyalizme düşman olmuşlardır. Her ikisi de Rusya’nın batıdan kesin olarak farklı olmasını istemişlerdir. Ancak yine de slavofiller Rus resmi görüşü tarafından izlenen gelişim yöntemine kesinlikle karşı olmuşlardır68.

Nikolay Riasanosky resmi milliyetçiliği “hanedanlık kanadı” ve “milliyetçi kanat” olmak üzere ikiye ayırmıştır. Çar’ın da içinde yer aldığı hanedanlık kanadı ve

68 Duncan, “Russian Messianism”, s.18; Kane, Pilgrims, Holy Places, s. 1-2 Uvarov, Rusya’nın gayeleri

için etnik açıdan belirgin olmayan söylemlerle “milliyet” kavramını ele alır ve onu yeniden tanımlar. “Miliyetçilik” kavramını hiçbir zaman tam olarak geliştirmez. Ona otokrasi ile çelişmekten ziyade onunla uyum sağlayan bir anlam verdiği için sonraki on yıl içerisinde Rus aydınları tarafından tartışma konusu olur. Uvarov’un üçleme yapmaktaki amacı İmparatorluk içerisinde bütünlüğü ve güya Avrupa’nın geri kalanından Rusya’yı ayıracak prensipleri çağrıştırmakla Rus halkının Çar’a olan sadakatini sağlamaktı. Aynı zamanda otokrasiye karşı ulusun varlığını ima etmekte- veya birinin yetersizliği halinde diğeri olmaksızın var olmak- üçleme Rus monarşisi ve diğer milletlere sağlanan üstünlüğünü siyasi kavramlarla dokunulmaz hale getirmekteydi.

hükümeti St.Petersburg’da çok güçlüydü. Milliyetçi kanada ise Moskova Üniversitesi’nde tarih ve edebiyat profesörleri olan Mikhail Petrovich Pogodin ve Stepan Petrovich Shevyrov öncülük etmişlerdir69.

Slavofiller örgütlenmiş ve disiplinli bir grup oluşturamamışlardır, aralarında farklılıklar olmuştur. Bazı durumlarda zamanla görüşleri değişmiştir. Bu da slavofil olarak bilinen kişilerin gerçek slavofiller tarafından paylaşılmayan fikirleri desteklemelerinden kaynaklanmıştır. Slavofillerin altınçağı 1840’ların ortalarından 1850’lere kadar sürmüştür70.

Kırım Savaşı, slavofil düşüncenin savunucuları olan Pagodin, Tiutchev, Kireevsky, Aksakov ve Khomiakov için Rusya’nın dünya tarihindeki misyonunun yürürlükte olduğu bir dönüm noktası olmuştur. Pogodin resmi ideolojinin hanedanlık kanadından tamamen kopmuştur. Slav ihtilallerini ve Osmanlı İmparatorluğunun parçalanmasını teşvik eden Rus dış politikasının tam tersini arzu etmiştir. Hem dini hem de güvenlik nedenlerinden dolayı Slav federasyonunun merkezi olacak İstanbul’un Rusya tarafından alınması gerektiği düşüncesine zamanla karşı gelmiştir. Tiutchev ise İstanbul’un alınmasını, Slavların birleşmesini ve Ortodoks krallığının gerçekleşmesini savunmuştur. Ona göre Rusya uçurumun kenarındaydı ve dünyanın sonuydu. Konstantin Aksakov, Rus himayesi altında bağımsız Slav devletlerinin oluşmasını ve İstanbul’un alınmasını istemiştir. Ivan Kireevsky ve Khomiakov ise Kırım Savaşı’nı Rusya’ya karşı İngiltere ve Osmanlı ile ittifak kurmuş olan Fransa ile sürdürülen bir “ Kutsal Savaş” olarak görmüşlerdir. Kırım Savaşı bitmeden önce Çar I. Nikolay ölmüştür. Rus mesihçiliği onun döneminde daha da gelişmiş ve farklı şekilleri ortaya çıkmıştır71. Kutsal Rusya fikri Slavofil düşüncenin açık bir ilgisi olarak 19.yüzyıl

boyunca devam etmiştir. Khomiakov, Pushkin, Gogol gibi yazarlara göre Rusya kutsaldı. Khomiakov bunu 1832’de yazdığı Yabancıya “To the Foreigner-Inostranke” adlı şiirinde, Gogol ise Ölü Ruhlar “Dead Souls” adlı eserinde vurgulamıştır72.

Aleksandr Dugin’e göre Uvarov formülü Çarlık Rusya’nın son dönemlerinde siyasal hayatın ve sosyal yapının gerçek muhtevasından ziyade idealist bir slogandı.

69 Duncan, “Russian Messianism”, s. 19 70 Duncan, “Russian Messianism”, s. 22

71 Kurat, Türkiye ve Rusya, s. 359; Duncan, “Russian Messianism”, s. 28 Khomiakov’un savaşa duyduğu

coşku diğer slavofillerden fazlaydı. 1854 yılı savaş arifesinde yazdığı “Rossii” (Rusya’ya) adlı şiirinde muhalif kaldı. Şiirin teması Rusya’nın savaşta Tanrının vasıtası olmayı seçmesiydi. 1839’da aynı başlıkla yazdığı şiiri Rusya’nın görevinin bütün insanları Tanrının kelamına çağırmasıyla ilgiliydi. Fakat Rusya’yı kibirli olmaya karşı uyarmaktaydı.

Petro’nun reformları ile sarsılan Rus Ortodoksluğu o dönemde “Kutsal Rusya” idealinden çok uzakta bulunmaktaydı. Manevi bağımsızlığını kaybeden Rus Kilisesi Çar’a bağlı sinodun temsilciliğinde siyasi otoriteyle uyum halini terk ederek onunla uzlaşmak zorunda kalmıştı. Otokrasi ise tamamen politikaya bulaşarak, Çar’ın üstün misyonunu ve dini sorumluluklarını unutmasıyla kutsal anlamını yitirmekteydi. Dugin, Çar’ın iktidarının kutsallıktan arındırılmasında Avrupa’nın etkisinin olduğunu düşünmektedir. Ona göre milliyetçilik sadece bir gösteriştir. Halk siyasal hayata oldukça yabancılaşmıştır. Bunun örneğini monarşi modelini radikal şekilde yıkan Şubat ve Ekim Devrimleri’ne karşı halkın gösterdiği umursamazlık vermekteydi73.

Outline

Benzer Belgeler