• Sonuç bulunamadı

Fransız İhtilali’nin etkisiyle 19. yüzyıl boyunca Osmanlı Hıristiyanları arasında ulusal bilinç gelişmiş ancak din ve milliyet arasındaki bağ hiçbir zaman kopmamıştır. Yüzyıllardan beri kilise örgütleri Millet Sistemi sayesinde her bir Hıristiyan cemaatinin ulusal kültürünün korunduğu bir ocak işlevini görmüşlerdir. Justin Mc.Carthy’e göre azınlıkların milliyetçiliğindeki dinsel öğe iki yönden önemli hale gelmiştir. Birincisi, milliyetçilerin amacının ödün vermez coşkunluğuna, açık ve seçik olmasına katkıda bulunmuştur. İkincisi dinci milliyetçilik düşmanın kolayca belirlenmesini mümkün kılmıştır445. Ermenilere göre düşman yüzyıllardır boyunduruğunda yaşadıkları,

vergilerini verip devlet düzenini bozmadıkları sürece himayesinden faydalandıkları ancak Müslümanların yanında ikinci sınıf tebaası oldukları Osmanlı Devleti idi. Hıristiyan azınlıklarda milli bilincin uyanmasında etkin olacak en güçlü otorite ise ruhani reisler ve onların idaresindeki kiliselerdi. Bu nedenle bağımsızlıklarını kazanıncaya kadar din ve milliyet ikilisi azınlıklar için birbirinden ayrılmaz iki unsur olmuştu.

Kamuran Gürün Ermeni Devleti kurulması yönünde kilisenin önemini vurgularken “ Ermeni Kilisesi’nin mevcudiyetini koruması için bir devlete ihtiyaç vardı. Bu nedenle Ermeni Devleti fikrini ortaya çıkaran da Ermeni Milleti değil Ermeni Kilisesi olmuştur” demektedir446. Yazara göre Batılı devletlerce bağımsız veya en

azından otonom bir Ermenistan vaadiyle kandırılan Ermeni Kilisesi, kilisenin

444 Abbasova, 18.Yüzyılda Ermeni Meselesinin, s. 246; Arslan, Kutsal Ermeni, s. 243 445 Justin Mc.Carthy, Ölüm ve Sürgün, İnkılap Kitabevi, İstanbul, 199 s. 6-7

nüfusunun ve otoritesinin daha da gelişmesine sebep olacak bir imkânın oluşması için Osmanlı İmparatorluğu üzerinde oynanan oyunlara alet olmuştur447. Bu durum

19.yüzyıl boyunca Osmanlı idaresindeki diğer Hıristiyan mezheplerinin temsilcisi olan kiliselerin de değişmez kaderi haline gelmiştir.

Köken, ırk, kan, tarihine bağlı cemaati ve belli bir bölgeyi temsil eden bir kilise olarak Ermeni Kilisesi ve Ermeni Milliyetçiliği her zaman birlikte anılmıştır448. 19.

yüzyılın ikinci yarısında Ermeni ruhbanları milliyetçilik esasını savunmaya başlamış ve Ermeni gençliği arasında vatanseverliği desteklemişlerdir. Bu nedenle Eçmiyazin ve Sis Katolikoslukları ile İstanbul ve Kudüs Patriklikleri’nin siyasi ve diplomatik kriz dönemlerinde Ermeni halkına akıllıca rehberlik ettiği kabul edilmiştir. Kilise ve Ermeni kimliği çeşitli Ermeni topluluklarını bir araya getiren birbirinden ayrılmaz iki bağ olmuştur449. Aslında bu bağ 1789 Fransız İhtilali’nin ürünü olan milliyetçilik akımının

ortaya çıktığı tarihten yüzyıllar öncesine Kadıköy Konsili’ne kadar dayanmaktaydı. Yine bu bağ sayesindedir ki vassallıklar olarak yaşadıkları Anadolu’da Bizans’ın din ve kültür dairesi içinde erimemişler, Osmanlı Devletinin kendilerine tanıdıkları hak ve ayrıcalıklarla I. Dünya Savaşına kadar hayat bulmuşlardır.

Ermeni milliyetçiliğinin ortaya çıkışı konusunda kesin tarih söylemek zordur. Osmanlı İmparatorluğu’nda Ermeni milliyetçiliğinin habercisi Ermeni Milli Nizamnamesi ve 19. yüzyılın ikinci yarısında Avrupa’da eğitim görmüş Ermeni öğrencilerin (Jön Ermeniler) İstanbul’a dönmeleriydi. Bu öncü kadro, hem ailelerinin yabancı şirketlerle işbirliğinden dolayı maddî bakımdan refaha erişmiş hem de batılı fikirlere aşina ailelerin Batı Avrupa ülkelerinde eğitim görmüş çocuklarından oluşmaktaydı. Öğrencilerin provokasyonuyla amira (sarraf) sınıfı kilise üzerinde gücünü kaybetti. Oysa bu sınıf Patrik’in cemaat içerisindeki otoritesini sınırlayan, kimi zaman kiliseyi yönetecek kadar güçlenen Ermeni aristokrasi sınıfıydı. Ruhaniler üzerinde otorite sahibi olmaları Patriklerin ve piskoposların devlete ödedikleri “pişkeş” vergisini onlar adına ödemelerinden kaynaklanmaktaydı. Ancak Tanzimat Fermanı’nın ilanıyla birlikte Avrupa’da eğitim gören modern ve laik genç Ermeniler ile

447 Gürün, Ermeni Dosyası, s. 61

448 Ahmet Oğuz, “Meşrutiyet’in Emeni Milliyetçiliğinin Doğmasına Etkisi ve Bu Dönemde Türk-Ermeni

İlişkileri ve Bu İlişkilerin Basına Yansıması”, Erciyes Yayınları, Hoşgörüden Yol Ayrımına Ermeniler, 2009, s.171; Ali Tekkoyun, The Role of Religion in The Formation of Nationalism, Two Case Studies:

Turkish and Armenian Nationalism, (A thesis submitted to the faculty of The University of Utah in partial

fulfillment of the requirements for the degree of Master of Arts in Middle East Studies / Political Science, Department of Languages and LiteratureThe University of Utah), May, 2011, s. 65

misyonerlerin etkilediği orta sınıf Ermeniler kilise otoritesine karşı seslerini yükseltmeye başlamışlardı.1838 Balta Limanı Antlaşması sonrası ekonomik olarak güçlenmeye başlayan Ermeni tüccarlar, amiraların baskısından kurtularak Ermeni cemaatinin haklarını arttırmayı hedeflemişlerdi450.

Kilisenin milliyetçilik fikriyle ilgilenmeye başlaması ile beraber milliyetçilik mesajının içeriği dinsel kimliği olan kişilerce halka yayılmaya başlamıştır. Ermeni Kilisesi’nin politikleşmesi mensuplarının devrimci faaliyetlerini de cesaretlendirmiştir451. Aslında o dönem için kilisenin tutunacağı tek fikir dinsel nitelikli

milliyetçilikti. Söz konusu dönemde tek başına ne dinin ne de milliyetçiliğin Hıristiyan azınlıkları bağımsızlık mücadelesi içine çekmek için yeterli görülmediği açıktır. Yüz yıllarca dinsel sınıflandırma esas alınarak Millet Sistemi içinde yaşayan Osmanlı azınlıklarının batıdan gelen milliyetçilik ideolojisinin etkisi altına girebilecekleri tek merkez kiliselerdi. Bunu dikkate alan Jön Ermeniler de kurdukları direniş örgütlerine din adamlarının üye olmasına ve etnik anlamdaki “milliyet” fikrinin Osmanlı da kullanılan dinsel anlamlı “milliyet” fikriyle birleşmesinde etkili olmuşlardır. Artık kiliseler ve din adamları sadece birer ibadet merkezi ve tebaası olduğu devletin iç politika aktörleri değil aynı zamanda etnik kökeni esas alarak kendi bağımsız devletlerini kurmak amacıyla Osmanlı Devleti’ni yıkmak isteyen devletlerle sürekli temas halinde olan birer dış politika aktörleri haline gelerek siyasallaşmışlardır.

Böylece kilise Ermeni halkının dini ve milli duygularını harekete geçirecek, Ermeni Devleti kurulmasının kapısını aralayacaktı. Ancak dini milliyetçiliğin kilise için yararıyla birlikte zararı da olmuştur. 1863 Ermeni Milli Nizamnamesi’nin kabulüyle kilise giderek laikleşmeye başlamış ve din adamlarının mutlak otoritesine darbe vurulmuştur. Ermeni cemaatinin dini ve kültürel hayatının daha önceki dönemlerin

450 Saydam, “Osmanlı Düzeninin”, s. 84 Ermeni sarraf ve bankerleri, bir taraftan hükümeti dolandırmaya

çalışırlarken, diğer taraftan da kendi halklarını sıkıştırma konusunda devlet memurlarıyla işbirliği halindeydiler. Bu işbirliğini özellikle devletin adını kullanarak kendi kazançlarını daha da artırmak şeklinde gerçekleştirmekteydi.; R. Erhan Güllü, “1863’ten Günümüze Türkiye Ermenilerinde Liderlik Sorunu: Rûhani-Sivil Çatışmaları”, Türk Tarihinde Liderlik ve Liderlik Anlayışı, Kitabevi, 1. Baskı, İstanbul, 2014, s.80; Fortna, Katsikas, Kamouzis and Konortas, State-Nationalisms, s.18; Sonyel,

Osmanlı Ermenileri, s. 38-39 Diğer azınlıklar gibi Ermeniler de eğitim konusuna çok önem vermişti.

1866 yılına gelindiğinde Osmanlıda birçok Ermeni kız ve erkek okulu açılmıştı. Zenginler çocuklarını yurt dışındaki okullara göndermişlerdir.18.yy’dan beri Venedik’te Ermenice öğrenim yapılmaktaydı ve Roman Katolik Mehkitarist Tarikatı orada bir manastır açmıştı. 1846’da bu tarikat Paris’te Samuel Moorat Koleji’ni kurmuş bu okul kısa zamanda Ermeni öğrencilerin merkezi haline gelmişti. Bu gençlerin birçoğu 1848 yıllarında Paris’te başlamış olan demokrasi akımlarından etkilenerek Fransız İhtilali fikirlerinin birer sözcüsü olarak İstanbul’a dönmüşlerdi. Ermeni Kilisesi yönetimini geliştiren hareketleri başlatan ve Ermenileri örgütleyen ihtilal akımını yaratan hep bu gençlerin çabaları olmuştu.

aksine amira sınıfının ve din adamlarının etkisinden çıkarak burjuvazi ve batı eğitimli entelektüel sınıfın eline geçmesi milli bilincin uyanmasına neden olmuştur452. Batılıların

anayasa dedikleri nizamnamelerle bir yandan kilise yönetiminde demokratikleşme sağlanarak amira sınıfı ve ruhbanların tekelci yönetimi kırılmaya çalışmıştır. Bu aynı zamanda kilise cemaatinin tekelci yönetime karşı yükselen sesinin Bâbıâli tarafından dikkate alındığını göstergesidir. Diğer yandan yayımlanan nizamnameler ile ruhani meclis yanında sivillerinde yer aldığı karma meclislerin oluşturulmasıyla kiliseler batılı devletlerin nüfuzuna ve aşırı milliyetçilerin kiliselerde yuvalanmasına açık hale gelmiştir.

4.6.1. Milliyetçilik Fikrinin Rusya Ermenileri Üzerinde Etkisi

1881 yılında Çar II. Aleksander’ın bir Nihilist tarafından öldürülmesi ile Rusya’da iktidar değişikliği olur ve III. Aleksander tahta geçer. Olay Rus dış politikasında da önemli değişiklikler meydana getirir. Bu tarihten itibaren Rusya, dışarıdan gelebilecek her türlü bağımsızlık hareketine karşı koyan, içeride ise Ruslaştırma amacı güden bir politika uygulamaya başlar. Ermeniler Ortodoks olmaları için zorlanır, kabul etmeyenler hapsedilir ve Sibirya’ya sürülür. Katolikosluk’a bağlı ufak tefek mektepler ve dini kurumlar müsadere olunur ve kapatılır. Ermenice eğitim yasaklanır, serbestçe dolaşma hakkı kaldırılır ve kiliselerde ayinler kontrol altına alınır453. Nedeni 19.yüzyıl da hızla yayılan milliyetçilik akımının Osmanlı Ermenileri

ile temas halinde olan Kafkas Ermenileri’ni de etkilemeye başlamış olmasıdır.

Ermeni milliyetçiliğinin en büyük kaynağı kilise idi. Doğu Anadolu’daki Ermeni direniş hareketinin ve komitecilerin en büyük destekçisi de kilise idi. Ermeniler Kafkaslarda Osmanlı, Rusya ve İran Ermenilerini içine alan bir devlet kurmak istemekteydiler. Rusya, tebaası olan Katolikosluk’un milliyetçilik akımlarından etkilenmesinden ve çok uluslu bir imparatorluk olarak kendisinin de yıkılmasından korkmaktaydı454. Ermeni milli harekâtı Rusya’nın en büyük sıkıntısıydı, başarılı olduğu

takdirde Rusya’nın bütün hesapları boşa çıkacaktı. İstanbul, Moskova ve İran arasında bağımsız bir Ermeni Devleti Rusya açısından bir diken teşkil edecekti. Bu nedenle

452 Fortna, Katsikas, Kamouzis and Konortas, State-Nationalisms, s. 16; Güllü, “1863’ten Günümüze”, s.

82

453 Rev. M. C. Gabrielian, M. D. ; The Armenians or The People of Ararat, Allen,Lane&Scott , 1892, s.

91-92 ; Kazım Karabekir, Ermeni Dosyası, Emre Yayınları, İstanbul, 1995, s. 143; Sonyel, Osmanlı

Ermenileri, s. 140-141

yürütmekte olduğu asimilasyon politikası Osmanlı Sultanı pasif kalır ve Ermeniler ile iş birliğine girmezse Rusya için iyi bir sonuç sağlayacaktı. Ruslara göre, Rusya Ortodoksluğun koruyucusu olarak bu tutumundan rahatsız olmamalıydı. Çünkü Ermeniler Ortodoks değillerdi, dolayısıyla monofizit olmalarına rağmen yine de sapkın sayılırlardı. Rusya’nın Ortodoks olmayan Hıristiyanlara baskı yapmakta hiçbir sakınca görmediğini en iyi Polonya Katoliklerine uyguladığı zulüm göstermekteydi.

Binbaşı Zolotovskii’nin 1875 tarihli raporuna göre, Kafkaslar’da ki Ermeni gençleri “Vatana Bağlılık Derneği” adı altında bir örgüt kurmuşlardı. Bu örgütün Gümrü ve Karakilise şubelerinde yapılan araştırmalarda, Ermenilere hitaben yazılmış vatanseverlikle ilgili şiirlere rastlanmıştı455. Aynı dönemde Arsen Kritiants tarafından

kurulmuş “İyi Niyet Cemiyeti” adında başka bir örgüt daha vardı456. Cemiyette yapılan

aramalarda Osmanlı Ermenilerinin gönderdiği yayınlara rastlanmış, cemiyet üyelerine Ermeni kiliselerinde milliyetçi söylemlerin yayılması için ruhbanlar tarafından izin verildiği görülmüştür. Yine 1868 ve 1869 yıllarında üyelerine kitap dağıtmak için bir dernek daha kurulmuştur. Kitaplar arasında 1866’da İstanbul’da basılmış “Ermenistan’ın Ruslaştırılması ve Rus yönetiminin Politikası” adlı kitaba da rastlanmıştır457. Kanımızca Rusya Ermenilerinin bağımsızlıklarını kazanmak ve milli

bilinci uyandırmak adına aktif bir şekilde çalıştıkları görülmüştür. Bu dönemde Osmanlı Devleti Rusların Ermenilere yönelik baskı siyasetini yeterince değerlendirerek kendi lehine çevirememiştir. Ermenilerin Babıâli’den yapmasını istedikleri reformlar gerçekleştirilebilseydi Osmanlı Ermenileri Rusya’nın tesirinden kurtarılabilirlerdi. II. Abdülhamid tam tersi siyaset izleyip Doğu Anadolu’da Hamidiye Alayları’nı kumasıyla Kürt aşiretlerini denge unsuru olarak kullanarak Ermenileri daha fazla Rusya’nın kucağına itmiştir.

Rus hâkimiyetinde bulunan Trans-Kafkasya Ermenileri sınır ötesindeki ırkdaşlarına hem maddi destek vererek hem de millet okullarını destekleyerek entelektüel yardım sağlamaktaydılar. Gregor Ardzruni 1872’de Tiflis’de çıkardığı “Mşak” adlı dergide “ Dün sadece bir kilise cemaatiydik, yarın bir ulus olacağız” demekteydi458.

455 Hodgetts-Brayley, Round About Armenia, s. 278-279

456 George A. Bournoutian, Russia and the Armenians of Transcaucasia, 1797-1889, Mazda Publishers,

1998, s. 433, Report of Major Zolotovskii (8 April 1875)

457 Bournoutian, Russia and the Armenians, s. 436, Viceroy Michael to the Minister of Justice (26

December 1875)

Aralık 1912 yılında Petersburg Ermeni Komitesi Ermeni meselesinin yeniden ortaya atılması fikrinin İstanbul’daki Ermeni idareciler tarafından nasıl değerlendirildiğini öğrenmek amacıyla üyelerinden ikisini İstanbul’a gönderir. Üyeler İstanbul’da yaptıkları görüşmeler sonucu komiteye şu raporu sunarlar:

“Ermeni sorunu hakkında pek mukaddes Katolikos Rusya’ya resmen müracaatta bulunarak sorumluluğu yüklenince; Milli İdare Heyeti, Karma Meclis huzurunda resmen araya girmemeyi ve konuyu görünüşte kendisinden uzak tutmayı uygun bulmuştur. Ancak Milli İdare Heyeti bunu yapmakla beraber vaziyetten haber almayı, birlikte çalışmayı ve Katolikos’un müracaatlarını yaptığı devletlerle olan konuları kısmen idare etmeyi şart görmüştür”459.

Raporda yer alan yukarıdaki ifadelerden İstanbul’daki Ermeni ileri gelenlerinin Babıâli’yi karşılarına almak istemedikleri ve Katolikos’un faaliyetlerini el altından desteklemeyi uygun gördükleri sonucuna varmaktayız.

Outline

Benzer Belgeler