• Sonuç bulunamadı

Makamat-ı Mukaddese (Kutsal Yerler) denilen yerler Kudüs’te İsa’nın doğduğu Beytüllahim Manastırı, İsa’nın türbesi ve Kilisesi, Meryem’in türbesi ve Kilisesi gibi mabetleri içermektedir. Muhtelif Hıristiyan Mezheplerinin de kutsal mekânlarda ayin yapma hakkı bulunmakla beraber, buraların anahtarlarının muhafazası, temizlik ve bakımlarının yapılması Kanuni Sultan Süleyman devrinde Katoliklere bırakılmıştır. Fransa ile olan bazı anlaşmazlıklar sonucu bu hak 1634 yılında Ortodoks Kilisesi’ne verilmiştir. O tarihten itibaren de konu iki kilise arasında sürekli olarak ihtilafa neden olmuştur274. Osmanlı Devleti çeşitli tarihlerde çıkardığı fermanlarla bazen Katoliklerin

bazen de Ortodoksların haklarını teyit etmiştir. Yayımlanan fermanların sayısı o kadar fazladır ki, kutsal yerler sorunu ortaya çıktığında tarafların haklarını tespit etmek uzun zaman almıştır275.

Kırım Savaşı’nın çıkış sebepleri 1856 yılına kadar safhalar halinde gelişmiştir. Sebepler konu ile ilgili kaynaklarda farklı olaylara dayandırılmaktadır. Bazılarında Kamame Kilisesi’nin anahtarlarının sahipliği ve Kilise’nin tamiri meselesi, bazılarında kutsal yerlerin bakım ve temizliği ya da Beytüllahim’de ki gümüş yıldız sebep olarak gösterilmektedir. Bütün bu sebeplerin buluştuğu ortak nokta Katolik Fransa ve Ortodoks

273 Vovchenko, “Creating Arab Nationalism?”, s. 905 274 Gürün, Ermeni Dosyası, s. 90

Rusya arasındaki rekabet olmuştur. Kutsal yerlerin kontrolü rekabeti körükleyen mazeret olmuştur276.

Mara Kozelzky’e göre Rusya açısından savaşın çıkış sebepleri sömürgecilik, devam eden köleliğin ortaya çıkardığı iç çatışmalar, “Doğu Sorunu” kadar bir de “Batı Sorunu”nun olmasıydı. Kozelsky, Çar I.Nikolay’ın 1848 Şubat İhtilali’ni takiben Louis Napoleon’un Avrupa’da giderek artan gücüne karşı çıkmakla birlikte1850’lerde Rusya ve Fransa arasındaki çatışmanın egemenliğin meşruiyeti sorusu etrafında döndüğünü belirtmiştir. İngiltere ise Rus diplomatlarının bütün itirazlarına rağmen Rusya’nın Osmanlı İmparatorluğu’nun topraklarında gözü olduğu ve ardından gözünü Hindistan’a dikeceği gerekçesiyle bu kutsal savaşta yer almıştır277. Yazarın yorumundan Kırım

Savaşı’nın aynı zamanda Petersburg yönetiminin iç politikadaki başarısızlığının ve içinde bulunduğu ekonomik bunalımın üstünü örtmek, Rus halkının dini duygularını sömürerek ilgisini başka tarafa yönlendirmek için bir fırsat olduğu sonucu çıkmaktadır.

Yine Kozelsky’e göre Kırım Harbi sadece Filistin’deki kutsal yerler sorunu ile ilgili değildi. Aynı zamanda Kırım Yarım Adası’nda İslama karşı Hıristiyanlığın yükselişe geçmesi sorunuydu. Hıristiyanlığın Kırım’a atfettiği kutsiyet tüm Rus İmparatorluğu’na yayılmıştı. Rus sivil ve askeri bürokratları Ortodoksluğu Karadeniz bölgesinde Rus kutsal misyonunun temel unsuru olarak görmekteydiler. Bu düşünce savaş süresince Ortodoksluğun kalbine saldıran İngiliz, Fransız ve Osmanlı kuvvetlerine karşı vatandaşlara ve çarpışan askeri güçlere moral destek verdi. Savaşta yerli papazlar ve keşişler tıpkı askerler gibi birer kahraman olmuşlardı278.

Jack Fairey ise Kırım Savaşı’nın çıkış sebebini ortaya koyarken Kozelsky’den daha farklı bir bakış açısı sunmaktadır. Savaşın sebebinin 1835’de Patriklik tahtına çıkan Fener Patriği Yovakim’in sahip olduğu yetkilerin ilk defa sorgulanmaya başlanması ve 1840’da görevinden azledilmesi ile sonuçlanan Fener Ortodoks Rum Patrikliği’nin hak ve ayrıcalıklarında meydana gelen değişikliklere dayandırır. Rusya, Babıâli’nin Patrikhanenin sahip olduğu hak ve ayrıcalıklarda sınırlamaya gitmesini başta İngiltere olmak üzere Batılı devletlerin Doğu Akdeniz’de Ortodoksluğun nüfuzunu azaltmak, Rus deniz ticaretini baltalamak şeklinde algılamıştır. Kutsal yerler meselesi sadece savaşa kadar uzanan gelişmelerde fitilin ateşleyicisi olmuştur279.

276 Gürün, Ermeni Dosyası, s. 90

277 Kozelsky, Christianizing Crimea, s. 125 278 Kozelsky, Christianizing Crimea, s. 128 279 Bkz. Fairey, “Discord and Confusion”

Çar I. Nilolay, Prusya Kralı IV. Frederick Wilhelm’a gönderdiği mektupta savaşın ne dünyevi çıkarlar ne de fetih için yapıldığını, sadece Hıristiyanlığın korunması düşüncesiyle yapıldığını yazmıştır. Mektubunda, sadece Rusya’nın Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşayan Hıristiyanların özgürlüğü için savaşmak istediğinden yakınmıştır. Çar kadar diğer Ruslar da Rusya’nın Doğu Hıristiyanlarını özgürleştirmek zorunda olduğuna inanmışlar ve bu nedenle savaşa girmeyi desteklemişlerdir. Bu dönemde Rus Ortodoks Kilisesi’nin önemli bir karakteri olan Metropolitan Filaret Çar’ın Osmanlı Devletine savaş ilan eden deklarasyonunu okurken “ kesinlikle bu bir İncil savaşı, kafirlere! karşı Tanrının halkının savaşı, batılı kafirler de bulaşmış olsa bile ” diye yorum yapmıştır. Çar’ın bu kutsal savaşta Almanya’yı yanına çekme çabalarına karşılık Alman Başbakanı Otto von Bismarck’ın olası Fransız tehlikesine karşı Almanya’nın Avrupa içinde güçlenmesini hedefleyen politikasının Rusya’nın gayretlerini boşa çıkardığını göstermektedir.

Başpiskopos İnnokentii ise kutsal mekânlar üzerindeki çekişmelere işaret ederek İngiliz ve Fransız iddialarının ardından Kudüs’ün Osmanlıların elinde olmasını protesto etmiştir. Rusya’nın Osmanlı İmparatorluğunda yaşayan Doğu Hıristiyanları adına müdahalede bulunma hakkını vurgulamıştır. Kozelsky, Piskopsos’un “Kırım Savaşı’nı bir haçlı savaşı, Tanrı’nın emrettiği kutsal bir görev ve Rusya’nın kaderi olarak algıladığını, Hıristiyanlığın bu kutsal meselesinin yanlış ellerde olduğunu” düşündüğünü belirtmektedir280.

1847 yılında Beytüllahim’de İsa’nın doğduğu yeri işaret eden Latince yazılı gümüş yıldız kaldırılmış ve Katolikler bunun sorumlusunun Rumlar olduğunu düşünmüşlerdir281. 1851 yılında Fransız Hükümeti 1740 tarihli Belgrad Antlaşması’nın

33. maddesine dayanarak, Babıâli’ye verdiği notayla Beytüllahim’in kiliselerinde Katoliklere belirli özel haklar verilmesi ve yıldızın yenisi ile değiştirilmesini talep etmiştir. Bâbıâli Fransa’nın talebini dikkate almış, elindeki tüm ferman ve belgeleri incelemek üzere bir komisyon kurmuştur. Katolik ve Ortodoks üyelerin de bulunduğu komisyon 1851 Haziran ayında çalışmalarına başlamıştır. İnceleme sonucu komisyon kararını açıklamış ve Beytüllahim Kilisesi’nin anahtarları Latinlere verilirken, Ortodoksların Zeytin Dağı’ndaki kilisede ayin yapabileceklerini kabul eden bir ferman yayımlanmıştır. Bazı kutsal mekânların tüm Hıristiyan mezheplerinin, bir kısım yerlerin

280 Kozelsky, Christianizing Crimea, s. 126-127 281 Hopwood, The Russian Presence, s. 46

ise sadece Katolik ve Ortodoksların ortak malı olduğu açıklanmıştır. 9 Şubat 1851’de fermanın birer kopyası Ortodokslara, Katoliklere, Fransız elçisine, Kudüs’teki kadı ve meclis üyelerine yollanmıştır282. Görüldüğü gibi alınan kararlarla Bâbıâli her iki tarafı

da memnun etmeye çalışmıştır. Çünkü Osmanlı Devletinin Tanzimat reformlarını gerçekleştirmesi için istikrara ve zamana ihtiyacı vardır. Ve yeni bir savaşı daha göze almak istememektedir.

Fermanın uygulanmasını sağlamak için Kudüs’e gönderilen Osmanlı yetkilisi Afif Bey Konsolos Bazili tarafından sürekli olarak dikte edilmesine rağmen fermanı halka ilan etmemiştir. Fermanın okunmaması için İstanbul’dan talimat almıştır. Bize göre Bâbıâli çoğunluğunu Ortodoks Arapların oluşturduğu yerel Hıristiyanların tepkisinden çekindiğinden fermanın ilanını istememiştir. 2 Aralık’ta yıldız Beytüllahim’e yeniden yerleştirilmiştir. Rus Hükümeti Ortodoksluk adına tazminat ödenmesi çağırısında bulunmuşsa da Osmanlı Hükümeti Rusya’nın isteğini kabul etmemiştir283.

Prens Menşikof Kırım Savaşı öncesi İstanbul’a gelerek Ayasofya ve diğer kiliseden camiye çevrilmiş ibadet yerleriyle, Çanakkale ve İstanbul Boğazı kıyısındaki kalelerin kontrolünün Rusya’ya verilmesini ve Osmanlı İmparatorluğu genelinde Ortodoks kilisesinin kontrolünün yeniden tesis edilmesini ister, Rum Milletinin üstünlüğüne vurgu yapar. Sadece kutsal yerler probleminin çözümünü değil aynı zamanda dört Rum Patriğinin imtiyazlarının pekiştirilmesini ve ömür boyu seçilmelerini, Babıâli’nin seçimlere müdahale etmemesini de ister. Ortodoks hacıların korunması, Kudüs’te bir Rus Kilisesi’nin inşası, zaman zaman Rusya’ya tanınan haklarla ilgili Padişah fermanlarının yayımlanması ve teyidi, Küçük Kaynarca Antlaşması’nın yürürlüğe konması da istekler arasındadır.

Rusya’nın talepleri kutsal topraklarda yayılmaya başlamış ve pek çok söylentiye yol açmıştır. Konsolos Bazili İstanbul elçiliğinden Ticari İşler Müdürü Pavel Pisani’ye, bu söylentilerin yayılmasına İstanbul’dan gelen Müslüman Türklerin neden olduğunu, böylece bölgedeki Müslümanların fanatizmine, Katoliklerin ise Osmanlıya destek amaçlı ilgisini uyandırmaya katkıda bulunduklarını belirtmiştir. Konsolosa göre yerli halkın Rusya hakkında olumsuz düşünmesini sağlamak için söylentileri Osmanlı

282 Bozkurt, Alman–İngiliz Belgelerinin, s. 47- 48 283 Hopwood, The Russian Presence, s. 46- 47

yönetimi yaymakta, Avrupalı güçler de destek vermekteydi. Amaç Müslüman- Hıristiyan gerginliğinin sorumlusu olarak Rusları göstermekti.

Yerli Müslümanlar söylentilere inanmış mıydı? Konsolos Bazili Beyrut’taki Müslüman halkın söylentilere aldırmadığını, hatta kendisine açıkça destek verdiklerini, Müslüman din adamlarının hepsinin kendisine saygı duyduğunu belirtmiştir. Beyrut Müslümanları Çar’ın İslama yönelik hoşgörüsüne inanarak Fransa yerine Rusya’ya destek vermişlerdir284. Bu düşüncenin oluşmasında hac için Mekke’ye gelen Rus

uyruklu Müslümanların etkisinin olduğu açıktır.

Bâbıâli Belgrad Antlaşması sonucu İmparatorluktaki Latinlerin koruyucusu rolünü üstlenen Fransa ile barışın bozulmasını istemiyordu. İngiliz Elçisi Straford Canning’in güçlü desteğiyle Sultan Abdülmecid Rusların Ortodoksları himaye fikrini reddetti ve Canning’in uzlaşma önerisi üzerinde anlaşıldı. İngiliz elçisinin de tavsiyeleriyle 5 Mayıs 1853’te çıkarılan yeni bir fermanla bütün Hıristiyan kiliselerinin, özelliklede Ortodoks Kilisesi’nin haklarının korunacağı ilan edildi. Bâbıâli fermanla Ortodoks tebaanın Rusya’nın yanında yer almasını önlemeye çalışmaktaydı.

Rusya diğer Hıristiyan cemaatlere tanınmış bütün haklar ve imtiyazların Ortodoks Kilisesi’ne de verilmesini isteyen bir antlaşma yapılmasını istedi. 10 Mayıs’ta Rıfat Paşa Menşikof’a gönderdiği notada “Sultan’ın Hıristiyan tebaasının hak ve imtiyazlarını sonuna kadar korumaya hazır olduğunu, Ortodokslar hakkında bir ferman daha çıkarabileceğini, ancak tek taraflı ve bağımsızlıklarını sınırlayıcı bir taahhüdü içeren bir antlaşmanın Osmanlı İmparatorluğu’nun iç işlerine Rusya’nın müdahale hakkını elde etmesine izin vermek olduğunu ileri sürerek” reddetti.

Bâbıâli Haziran başında tüm millet reislerine gönderilen bir fermanla Ortodoks Kilise ve Papazlarına verilen imtiyazları teyit eder. Rus elçisi ise Osmanlı Hükümeti’nin kendi isteklerini yerine getirmek yerine dini toplulukların imtiyazlarını teyit eden fermanlar çıkarmakla yetinmesi üzerine elçilikteki maiyetini de yanına alarak İstanbul’u terk eder285. İlerleyen müzakereler görüşmelerin faydasız olduğunu ortaya koyar ve

284 Kane, Pilgrims, Holy Places, s. 75-76 Tanzimat döneminde Osmanlı Müslümanları Avrupalı

diplomatları İmparatorluğun İslami yapısını ve içinde yaşayan Müslümanların ayrıcalıklı statüsünü yok etme niyetinde olan düşmanlar olarak görmemekteydiler. Bazili’ye göre yerel Dürzi liderler Müslüman hacılar örneğine dayanarak Rusya’nın İslama yönelik hoşgörülü tutumuna güvendiklerini belirtmişlerdir. Suriyeli bir grup Dürzi Bazili’ye: “Rusya hâkimiyetin de milyonlarca Müslüman yaşadığı için hiçbir

Müslümana zarar vermek istemez. Her yıl Mekke’ye gelen hacılardan ve Lübnanlı Ortodoks Hıristiyanlardan kimin ne olduğunu biliyoruz” demişlerdir.

285 Bozkurt, Alman–İngiliz Belgelerinin, s. 51-53 Görüldüğü gibi Bâbıâli sözünü tutmakta ama tarafları

Rusya 1853 Ekim ayında Tuna boylarını istila eder. Bunu yaparken Avusturya ve Prusya’nın kendisine sadık kalacağını, Balkanlar’daki gayrimüslim halk ile İran’ı Osmanlıya karşı kışkırtabileceğini ümit eder ve Fransa ile İngiltere’nin ittifak yapacağına ihtimal vermez286.

Beytüllahim Kilisesi’nde bütün Ortodoks Arapların Çar’a karşı Osmanlı Sultanı’nın zafer kazanması için dua etmesini isteyen bir ferman okunur. Savaş sırasında Filistinli Rumlar iki durumla karşı karşıya kalır. Birincisi sürekli olarak Ruslarla ilişkileri olduğunu inkâr etmek, ikincisi Osmanlı Devletinin amaçlarına sadakatle bağlı olduklarını vurgulamak. Oysa Rumlar da Ortodoks Doğu Kiliselerindeki hâkimiyetlerinin Rusların eline geçmesini, Helen kültürünün yerini Slav kültürünün almasını istememekteydiler287. Dolayısıyla devlete bağlılıkları konusunda iyi niyetli

oldukları söylenebilir.

Pek çok Rus bu savaşı kutsal yerlerin sahipliğini elde etmek için yapılan dini bir savaş, bir haçlı seferi olarak görmüştür. Savaşın en ateşli savunucuları Rus milliyetçileri olmuştur. Örneğin Rus Milliyetçilerinden tarihçi Mikhail Pogodin ısrarla Rusya’nın İstanbul’u almasını savunmuştur. Ona göre bu dinsel boyutunun yanı sıra Rusların güvenliği için de gerekliydi. Pagodin “Slavlar olarak ortak inanca sahip olduğumuz eski soydaşlarımızı özgürleştirmeliyiz. Türkleri Avrupa’dan sürmeliyiz, Doğu Kilisesini korumalıyız, evrensel haçı Ayasofya‘ya geri vermeliyiz” diyerek Çar ve Metropolitan Flaret gibi çatışmanın dini temelini vurgulamıştır288. Savaş Rusya’nın yenilgisi ve 1856

Paris Antlaşması’nın imzalanmasıyla son bulmuştur. Antlaşmanın imzalanmasından kısa bir süre önce Osmanlı Hükümeti Islahat Fermanı’nı yayımlamış ve yabancı devletlerin özelliklede Rusya’nın içişlerine karışmasını önlemek istemiştir. Amaç Ortodoks Hıristiyanları himaye hakkının kendinde olduğunu ileri süren Çarlığın iddialarını zayıflatmaktır. Rus Dışişleri Bakanı Gorchakov’un Osmanlı Devleti Petersburg elçisine Fermanla ile ilgili yaptığı yorumunda ” Bence Hıristiyanlara

mektubunda Menşikof’un “ Ortodoks Patrikliğinde yenilik önerdiğini, örneğin patriklik seçiminin ömür

boyu olması ve Babıali’nin onayından bağımsız yapılmasını, Rum ve Ermeni uyrukların dini konularda korunmasının daha açık bir tanımının yapılmasını” istediğini yazdıktan sonra, “Kutsal yerler meselesini Rusya’nın gizli tekliflerinden ayırmaya gayret edilmesi gerektiğine işaret etmiştir. Sorun dini olmaktan çok politiktir ve büyük devletlerin Osmanlı topraklarında gözü olmasından kaynaklanmaktadır”

demekteydi.

286 Ercan, Kudüs Ermeni, s. 160

287 Hopwood, The Russian Presence, s. 47 288 Kozelsky, Christianizing Crimea, s. 126

muhtariyet vermekten başka çare yoktur” demiştir289. Nedeni ise Petersburg’un Küçük

Kaynarca, Bükreş ve Edirne Antlaşmaları’yla Osmanlı İmparatorluğundaki Ortodoksları himaye etme hususunda kendisine tanınmış olan siyasi hakları Paris Antlaşmasıyla kaybetmiş olmasıdır290.

Paris Antlaşması’na taraf olan büyük devletler Rusya’nın Osmanlı’nın iç işlerine müdahalesine izin veren herhangi bir hakkı elde etmesini reddetmişlerdir. Rusya gönülsüz bir şekilde Antlaşma’yı imzalamıştır. Paris Konferansı sonrası mümkün olduğunca Antlaşma’nın getirdiği sınırlamalardan kurtulmayı amaçlamıştır.

Kırım Savaşı, Yakın Doğu ve Rusya arasındaki ilişkilerde bir dönüm noktası olmuştur. Rusya’nın Osmanlı Devletine karşı aldığı ilk ciddi yenilginin ardından Yakın Doğu ve Balkan Hıristiyanları gittikçe Avrupalı devletlerle yakınlaşmaya başlamışlardır. Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşayan Hıristiyan tebaanın kurtarıcısı olarak Rus Çarlığının imajı ve Çar’ın itibarı önemli ölçüde değer kaybetmiştir. Rus diplomasisi 1856’dan sonra Rusya’nın eski itibarını kazanması üzerinde yoğunlaşmıştır. Bu süreçte de 1864-1877 yılları arası İstanbul elçisi olan Kont N.P. Ignatief önemli rol oynamıştır291.

3.14. Rusya’nın Doğu Akdeniz’deki Ticari Faaliyetleri ve Dini

Outline

Benzer Belgeler