• Sonuç bulunamadı

1453 yılında Ermenilerin ruhani makamı Osmanlı toprakları dışında kalan Eçmiyazin’de bulunmaktaydı. Osmanlı topraklarında yaşayan Ermenilerin dini merkezi fetihten önce Kütahya’da idi. Bursa’nın alınarak başkent yapılması üzerine buraya taşındı. 1461 yılında Fatih Sultan Mehmet Bursa Ermeni Başpiskopozu Ovakim’i İstanbul’a getirterek en yüksek makam olan “Osmanlı Devletindeki Bütün Ermenilerin Patriği” unvanını verdi. Rum Patriği ile Yahudi Hahambaşısının sahip olduğu yetki ve ayrıcalıkların aynısını Ermeni Patriği’ne de tanıdı430. Fatih bu davranışıyla gayrimüslim

428 Walter Kolarz, Russia and Her Colonies, Archon Books, 1967, s. 212; Sonyel, Minorities and, s. 131 429 Şimşir, British Documents, vol. II, s. 213

430 Abdullah Saydam, “Osmanlı Düzeninin Çökmesinin Ayrılıkçı Harekâtlara Olan Etkisi”, Erciyes

Yayınları, Hoşgörüden Yol Ayrımına Ermeniler, 2009, s. 63 Başlangıçta ayrı bir millet statüsü tanınmayan azınlıkların önemli bir kısmı Ermeni Milleti içinde değerlendirilmiş olup Ermeni Patriği bunların da yöneticisi konumundaydı. Belirli dönemlerde Mısır Kıptî Kilisesi ile Suriye Yakubî Kilisesi

azınlık cemaatleri arasında bir denge sağlamaya çalışmıştı. Ancak Ermeni ve Rum Patriklikleri arasında fark bulunmaktaydı. Rum patriği Rum tebaasının dünyevi olduğu kadar uhrevi reisiydi, oysa Ermeni Patriği Ermenilerin sadece dünyevi reisiydi. Bir taraftan “Millet Başı” olarak Ermenileri Osmanlı Devletine karşı temsil ederken diğer taraftan Osmanlı Devletini cemaatine karşı temsil etmek gibi çift taraflı bir yetkisi vardı. Bundan dolayı sonraki yıllarda Ermeni Patrikleri cemaatleri üzerinde nüfuzlarını arttırmak için uhrevi güç peşinde koşmuşlardı431.

Eçmiyazin Katolikosluğu I. Selim’in hükümdarlığına kadar Türklerin elinde değildi. Bu nedenle Fatih Sultan Mehmet’in atadığı ilk Patrik Sis’te kutsanmıştı. Rusların 1828’de Eçmiyazin’i zaptının ardından Katolikosun etkisi arttı ve sürekli olarak Ermeni Kilisesi üzerindeki uhrevi yetkisini ileri sürerek dini bir makam olmanın yanında siyasal bir aktör olarak da sivrilmeye başladı. Siyasal aktör olmasıyla birlikte İstanbul’da Babıâli’nin resmi olarak tanıyacağı bir temsilci bulundurmak çabası içerisine girdi. Ancak Bâbıâli sürekli bu talebi reddetti. Kanımızca Bâbıâli Rus tebaası olan Eçmiyazin’in Patrikhane ve İstanbul Ermeni cemaati üzerinde etkisinin artmasından ve Patrikhaneye alternatif olacak ikinci bir ruhani makam ortaya çıkmasından korktuğu için bu isteği reddetmekteydi.

Erivan’ın Rusların eline geçmesiyle Osmanlı Devleti bir süre Eçmiyazin’e karşı Sis Katolikosluğu’nu ön plana çıkarmaya çalıştı. Böylece İstanbul Ermeni Patrikliği’ne bağlı kiliselerde Sis Katolikosu’nun ismi okunmaya başlandı. Oysa Sis’te piskoposluk rütbesi alan kişinin Eçmiyazin tarafından kutsanmadıkça ruhani bir niteliği yoktu. İstanbul Patrikliği, gerek Sis gerekse Ahtamar Katolikoslarının Osmanlı Devleti ile olan münasebetlerinde bir tür Kapı Kethüdalığı vazifesini görmekteydi432. Yani piskoposluk

atamasını Sultan’ın onaylanması için Patrik’in arz etmesi gerekmekteydi.

Kilikya ve Sis’in 1840’da İbrahim Paşa komutasındaki Mısırlılar tarafından işgali sırasında Osmanlı Devleti isyanın bastırılması için Rusya’nın yardımını kabul

mensupları da Ermeni Patrikhanesi’ne bağlı sayılmışlardı. Bu nedenle Ermeni Patrikhanesi’ne tanınan statü, yalnız kendi toplumları için değil, diğer bazı cemaatleri kapsaması açısından farklı ve üstün nitelik gösteriyordu. O tarihlerde İstanbul’da yaşayan Ermenilerin sayısı, ne böyle bir müessesenin kurulmasını, ne de böyle bir kuruma Ortodoks Kilisesi’ne verilen statüye eşit haklar tanınmasını gerekli ve haklı kılacak seviyedeydi. Fatih’i böyle bir düzenlemeye iten sebeplerden biri de İstanbul’un nüfusunu artırmak isteğiydi. Nitekim İstanbul’un zaman içerisinde dünyada en kalabalık Ermeni nüfusunun olduğu şehir haline gelmesi bu görüşü doğrulamaktadır. Fethedilen yerlerdeki Ermeni halk plânlı bir şekilde İstanbul’a getirtilerek yerleştirildi. 19. yüzyılın ikinci yarısında İstanbul’daki Ermeni nüfusun 150.000’i bulması bu siyasetin bir sonucuydu.; Davud Kılıç, Osmanlı Ermenileri Arasında Dini ve Siyasi Mücadeleler, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 2006, s. 34

431 Şimşir; British Documents, vol. II, s. 213 432 Kılıç, Osmanlı Ermenileri Arasında, s. 166

etmiştir. Bu yardım karşılığında verilen ödün sonucu Bâbıâli ve İstanbul Patrikliği Eçmiyazin’in uhrevi üstünlüğünü tanımışlardır. Mehmet Ali Paşa isyanı öncesinde Sis Katolikosluğu Eçmiyazin ile eşit uhrevi güce sahip iken, müteakip yıllarda Eçmiyazin Katolikosluğu’nun siyasallaşmasıyla uhrevi yetkiler bahane edilerek Sis Katolikosluğu’na yönelik şiddetli saldırılar olmuştur. Oysa Eçmiyazin’in manevi üstünlüğü tanınana kadar piskoposların Sis’de kutsanması Eçmiyazin’de yasal karşılanmıştır433.

1845 yılında Ahtamar Katolikosluğu’nun statüsünde değişiklik yapılarak padişah fermanı ile veraset usulü kaldırılmış, katolikosluk unvanı olmamak şartıyla Erzurumlu Rahip Karabet Ahtamar’a Piskopos olarak tayin edilmiştir. 1876 yılında da Ermeni Kilisesi yasasına göre Eçmiyazin Katolikosluğu’nun yapması gereken kutsal yağ çıkarmak ve piskoposluk rütbesi vermek yetkisi Ahtamar Kilisesine verilen berattan çıkartılmıştır. Babıâli’nin Sis Katolikosluğu’nu güçlendirme ve öne çıkarma politikası başarısız olmuş ve Eçmiyazin ile ilişkiler yeniden güçlendirilmiştir434.

İleriki zamanlarda Eçmiyazin Katolikosluğu Sis’i devre dışı bırakmak için atama töreninden önce papazlarda olması gereken niteliklerle ilgili bir takım tedbirler almıştı. Bu tedbirlerden biri, manevi olarak kendisine bağlı olunması karşılığında, Sis Katolikosluğu’nun kilise kanununa aykırı olarak yaptığı bütün kutsamaları kabul etmesiydi. İstanbul Patriği’nin ve Eçmiyazin Katolikosluğu’nun müşterek harekâtı Sis Katolikosluğu’nda ki işlerin bozulmasına yol açmıştır. 19.yüzyılın üçüncü çeyreğinde Sis Katolikosu eski zamanlardan beri süre gelen Katolikosluğun yetki bölgesi içindeki piskopos adayını belirleme ve kutsama hakkını kullanmıştır. Ancak Ermenilerin dünyevi yetkisi altında bulunduğu Patrik bu piskoposların tanınması veya reddedilmesinde Bâbıâli üzerinde etkili olmuştur. Aksi halde seçildikleri bölgede hiçbir yasal statüleri olmamıştır. Bâbıâli için dünyevi reislik uhrevi reislikten önce gelmiştir. Sonuçta uhrevi reislik kilise kanunlarına tabiydi. Sultan’ın onayı bunu devlet idaresi açısından meşru hale getirmekteydi435. Oysa dünyevi reislik Osmanlı kanunlarına

tabiydi.

433 BOA, Y.PRK..BŞK, 5/68; Şimşir, British Documents, vol. II, s. 213; Sonyel, Osmanlı Ermenileri, s.

22

434 BOA,İE.DH, 18/1641 ; Belesenk yağı çıkarıp bütün Ermeni ruhban, piskopos ve sair yerlere dağıtmak

imtiyazı Fatih Sultan Mehmet’in beratıyla o dönem İran sınırları içinde bulunan Eçmiyazin Katalikosluğu’na verilmiştir. ; Arslan, Kutsal Ermeni, s. 47

Diğer yandan Sis Katolikosu, seçilen piskoposların Patrik tarafından belirlenmiş olanlarının Eçmiyazin’de kutsanmasını kabul etmemiştir. Bu kendisinin katolikosluk yetkilerinin tanınmaması ve yetkisi dahilindeki bölgeye müdahale edilmesi anlamına gelmekteydi. Eçmiyazin’e göre ise Sis Katolikosluğu usulüne uygun oluşturulmuş yasal bir başpiskoposluk ve papazlık değildi. 1880’de iki katolikosluk arasındaki çatışma çok büyük bir hal almış, durum Eçmiyazin’in lehine dönmüştü. Sis Katolikosluğu piskoposları kutsayabilir ancak atamasını yapamazdı. Atamayı Patrik yapabilir ancak oda kutsayamazdı. Piskoposluğa atanma arzusunda olanların mutlaka Eçmiyazin’de kutsanmaları şarttı.

Sis Katolikosluğu’na bağlı cemaatin isteklerini öğrenmek için 23 Ekim 1880’de Sis’te toplanmak üzere Ermeni din adamlarına ve ileri gelenlerine çağırıda bulunulur. Katolikos’un cemaatinin gözünden düşmüş olmasından dolayı toplantıya katılım az olur. Rusya’nın da etkisiyle Eçmiyazin uhrevi makam olarak Ermenileri kendisine çeker, bu durum özellikle Doğu Anadolu ve Kilikya Ermenilerinde kendisini daha fazla hissettirir.

Halep toplantıya hiçbir temsilci göndermez. Aslında Patrikhane’nin veya Babıâli’nin bilgisi dışında toplantı yapılması da yasalara aykırıydı.

Toplantıda gündeme gelen taleplerden çalışmamızla ilgisi olanlar;

1- Uhrevi reis olan Sis Katolikosu, katolikosluğunun piskoposlarını atamak veya azletmek hakkına sahip olmalıydı. İstanbul Patriği ise sadece Babıâli’den gerekli fermanları ve beratları alacak bir temsilci olarak hareket etmeliydi. Ancak Sis Katolikosluğu Meclisi vasıtasıyla kendi piskoposlarını seçme ve görevden alınma hakkı Ermeni Milleti Nizamnamesi’nin ilgili maddelerini ihlal etmediği takdirde verilebilecekti.

2- Sis Katolikosu, Bâbıâli tarafından katolikosluğuna dahil Ermenilerin dünyevi reisi olarak da tanınacak, yerel yetkililerle iş birliğine girmek için tam yetkili olacaktı. İstanbul’a başvurmayı gerektirecek çok önemli konularda Patrik sadece katolikosun temsilcisi veya vekili olarak hareket edecekti. Bu maddeye göre Katolikos Osmanlı Ermenilerinin en üst reisi olarak Bâbıâli tarafından Patrikle eş düzeyde görülmeliydi ve piskoposlar Eçmiyazin’in değil Sis Katolikosluğu’nun yetki bölgesinin temsilcileri gibi davranmalıydı. Bu iki maddeyle İstanbul Patrikhanesi ve Eçmiyazin Katolikosluğu’nun nin Sis üzerindeki tahakkümü kırılmak istenmiş ancak başarılı

olunamamıştır. Başarısızlığın sebeplerinden biri olarak devlet yönetiminin sadece çıkarları gerektirdiğinde Sis’in meşruiyetini tanıma yoluna gitmiş olması da sayılabilir.

Sis Katolikosluğu, Eçmiyazin’in uhrevi makam olarak tanınmasıyla meşruluğunu yitirmemiş olsaydı Ermeni Milli Meclisi üyeleri onu destekleme anlamında bazı tavizler vererek sorunu çözmek için çabalayabilirlerdi. Bütün Ermeni aydınları, din adamları ve ileri gelenleri aynı düşünceyi paylaşmaktaydı. Torosların güneyi, İzmir’den başlayıp Halep’e kadar Sis Katolikosluğu’nun eski hak ve ayrıcalıklarını yeniden almasını desteklemekteydi. Aynı görüşü İstanbul’da da paylaşan büyük bir grup bulunmaktaydı. Milli Meclisten Sis Katolikosluğu’nu destekleme yönünde karar çıksaydı mevcut Katolikosu azledipyeni birini atayabilecekti.

Sorun bütün Ermeni Kilisesi’ni ilgilendirmekteydi. Çünkü çözümüyle Osmanlı Ermenilerinin Rus tebaası olan ve Rus topraklarında ikamet eden Eçmiyazin Katolikosu’nu uhrevi reis olarak kabul edip etmeyeceği veya Osmanlı topraklarında ikamet eden eşit derecede uhrevi yetkiye sahip bağımsız Sis Katolikosluğu’nun devam edip etmeyeceğine karar verilecekti436. Aslında ne İstanbul Patriğinin ne de Ermeni

aydınları ve sarraflarının Eçmiyazin Katolikosu’nun yanında siyasi güçlerini ve Ermeni Milleti üzerindeki etkilerini sınırlandıracak ikinci bir dünyevi ve uhrevi merkezin varlığını istemedikleri de açıktır. Babıâli’nin de Eçmiyazin karşısında Sis Katolikosluğu’nun gücünü arttırmak için yeterince etkili olmadığı görülmektedir. Çünkü kilisenin iç işleri kilise kanunlarına tabiydi. Sadece Osmanlının Rus Devletiyle ilişkileri kritik bir döneme girdiği zamanlarda Sis alternatif bir koz olarak kullanılmıştır.

Outline

Benzer Belgeler