• Sonuç bulunamadı

Zoe Knox “Uyumlu Amaç” başlıklı makalesinde Bizans İmparatorluğu’nda Patriğin temsil ettiği dini erk ile İmparatorun temsil ettiği dünyevi erk arasında var olan bir uyumdan bahsetmiştir. Uyum; İmparator tarafından yönetilen evrensel bir Hıristiyan toplumuna ruhani olarak kilisenin rehberlik etmesiydi. Uyum teorisine göre Tanrı

müstakil ve büyük bir devlet olunca Rusya Ortodoks devletlerin en büyüğü derecesine çıktı. ”Moskova

III. Roma” nazariyesinin icabı olarak Moskova’da ki hükümdar Çarın yanında birde kilise reisi patriğin

bulunması gerekiyordu. IV. İvan’ın Çarlık rütbesini alması Rus Kilisesinin başının da yükselmesini gerektirmişti. Ancak IV. İvan kilise reisinin rütbesini Metropolitlikten yukarı çıkarmadı. Sebep ise ruhanilere yüksek mevki vererek kilisenin nüfusunu arttırmak istemeyişidir.

61 Dugin, Rus Jeopolitiği, s. 286 62 Zenkovsky, “The spirit”, s. 52

insana duyduğu sevgiden dolayı gökten iki büyük armağan indirmiştir: Papazlık ve imparatorluk şerefi. İlki kutsal konularda hizmet eder, ikincisi beşeri işleri idare eder ve yönetir, oysa her ikisi de aynı kaynaktan gelir ve insanoğlunun hayatına renk katar. İmparatorluğun huzuru için sürekli olarak Tanrı’ya yalvardıklarından hiçbir şey papazların onuru kadar imparatorun ilgi odağı olmamıştı. Papazlık her türlü sorumluluktan uzak ve Tanrı’ya giden yolu gösterdikleri için, bu papazların bakımıyla görevlendirilmiş olan İmparator devleti adil ve eşit bir şekilde yönetirse uyum sağlanmış olacak ve her halükarda insan ırkına bahşedilecek fayda sağlanacaktı.

Her biri kendi özerk alanına sahip olmasına rağmen, ikisini birbirinden ayıran kesin bir çizgi yoktu. İmparatorun yetkisi kilise adetlerini, öğretisini ve inançlarını korumak iken, papaz dünyevi işlerin dini rehberi olmaktan ve sivil yönetimi kutsamaktan sorumluydu, ayrıca inancı uyumsuzluktan korumak adına inanca ters düşen bir öğretiyi duyurma yetkisine sahipti. Ortodoksluk, imparatorluk erkinin ideolojik çatısı olduğundan kilise ve devlet birbirinden ayrılamazdı, böylece devlet politikaları ile kilise politikaları arasında çizilmiş kesin bir ayrılık yoktu.

Bu teoriyi Osmanlı devlet sistemindeki Halife-Sultan ilişkisine benzetebiliriz. Ortodoksluktaki uyum fikrinde olduğu gibi Osmanlı devlet yönetiminde de hükümdar halife sıfatıyla gücünü Tanrı’dan almakta ve yeryüzünde onu temsil etmektedir. Papazlar nasıl imparatoru kutsayarak onun meşruiyetini onaylıyorlardıysa, Osmanlı Sultanı’na kılıç kuşatan şeyhülislamlar da bu meşruiyeti onaylamaktaydı. Ayrıca Osmanlıda devlet işlerinde şeyhülislamın fetvasının aranması yapılan işlerde tebaanın desteğini almak amacıyla dinsel meşruiyetin arandığını göstermektedir. Ortodokslukta da imparatorun arkasına kilisenin desteğini alması alınan kararların halkın kabul etmesini kolaylaştırmaktaydı. Bizans’ın İmparatorluk mirasını devralan Rusya’da kilise- devlet ilişkilerinde kırılma noktası I.Petro’nun patriklik makamını ilga etmesiyle yaşanmıştı. Böylece kilise devlet kontrolüne girmiş, devlet yönetiminde din adamlarının nüfuzu kırılmıştı. Petro’nun başlattığı laiklik ve batılılaşma hareketi halefi olan Çarlar tarafından da devam ettirilmiş Altınordu Devleti esareti döneminde Rus halkının milli benliğini korumasında önemli rol oynayan Rus Ortodoks Kilisesi eski itibarını tekrar elde edememiştir.

Bizans’ın kültürel etkisinin bir sonucu olarak “uyum” Rus Kilisesi’nin tarihi ve kültürel gelişimini şekillendirmiştir. Uyumun siyasi yanı Rus diyarına Bizans İmparatorluğu ile ilişkiler sonucu özellikle de Rum Ortodoks Kardinalliği’nin

egemenliği sonucu girmiştir. Ortodoksluk 988 yılında Kiev Rusya’sına girdiğinden beri devlet desteğini kazanmasına rağmen, kilise-devlet ilişkileri hiçbir zaman uyum idealiyle bağdaşmamıştır. Kiev Rusya’sının siyasi gücünde tek bir otoriteye yetki verilmemişti. Sivil otorite ayrı bir varlık olduğu için, dini ve dünyevi reislerin çift başlı yönetiminden bahsetmek mümkün olmuştur. Rus tarihine bakıldığında kilise ve Çar arasında gerginliğinde yaşandığı görülmüş, özellikle de barbarlıklarına muhalefet eden düşmanlarını yok etmek için oluşturulan baskı sistemi ile Korkunç Ivan’ın icraatlarına karşı çıkan Metropolitan Fillip’i boğdurması buna örnek teşkil etmiştir. Bu örnekte, sivil yetki dini yetkiden daha fazla olduğundan kilise-devlet arasındaki ilişkiler “caesaropapism”63 olarak tanımlanmıştır.

Rus İmparatorluğu’nda uyumun her türlü şekline Büyük Petro’nun reformları son vermiştir. Kilisenin mali kaynaklarını kontrol altına almış, ruhbanların sayısını oldukça azaltmış ve yeni kiliselerin yapılmasını sınırlandırmıştır. Kilise üzerinde devlet kontrolünün en açık şekli patrikliğin ilga edilmesi ve yerine ruhban sınıfı dışından kişilerin yer aldığı bir meclis oluşturulması ile ortaya çıkmıştır. Uyum inancın muhafazasını sadece günah çıkarma ile mümkün kılmış ve dünyevi reisi yeryüzünde tanrının temsilcisi konumuna yükseltmiştir. Vesayet yoluyla devlete rehberlik edip devlet politikalarını etkileyen kilise politik tabakada yer almamıştır64.

Petro, Rus Ortodoks Kilisesi Patriği’ni teopolitik açıdan rakip bir kişi olarak görmüş, Patriklik makamının etkisinin ortadan kaldırılmasından yana tavır alarak Bizans’taki uyum ilkesinin temellerini yıkmıştır. 1700 yılında Patrik Adrian yerine halef bırakmadan öldüğünde Petro‘nun talimatı doğrultusunda “Patriklik eksarh ve tahtının vekili” makamı oluşturulmuştur. 21 Ocak 1721’de Rus Ortodoks Kilisesi Reisi’nin en yüksek idari ve yargı yetkilerini kendinde toplayan manevi kurul “Holy Sinod” tarafından “Manevi Düzenlemeler” yayımlanmıştır. Sinod kararlarının devlet gözetiminde olması için 11 Mayıs 1722 de başvekil “oberprokuror” atanmıştır. Böylece Rus Ortodoks Kilisesi’nin başına devlet egemenliğinin ve kanunun gözü olan laik bir

63 “Caesaropapism”, parça parça ayrılabilecek işlerin bir araya toplanmasıdır.

64 Zoe Knox, “The Symphonic Ideal: The Moscow Patriarchate's Post-Soviet Leadership”, Europe-Asia

Studies, Vol. 55, No. 4 (Jun., 2003), s. 578; Kurat, Türkiye ve Rusya, s. 268 Kilise teşkilatı Petro

zamanında hususi bir şekil aldı. 1700 yılında Patrik Adrian ölünce yeni bir Patrik seçilmedi. Ryzan Metropoliti Stefan Yavorski geçici patrik tayin edildi. Kilise Reisleri Petro’nun yeniliklerine düşmanca bir tavır aldıklarından Petro kiliseyi bir zaman için sessiz bırakmayı uygun buldu. ; Topsakal, Rus

Misyoner, s.119 Stefan Yavroski’nin ölümü (1721) üzerine kilisenin başına “Diyanet İşleri Reisliği”

Mukaddes Sinod adıyla bir “Kollesium” tayin edildi. Bunun reisliğine ruhanilerden olmayan biri ”oberprokuror” getirildi. Böylece 1589’da Rusya’da ihdas edilen Patriklik ilga edilmiş oldu.

yetkili geçmiştir. Petro Rus dini geleneği ve kilisenin bölücülüğünü çökertmeye çalışmıştır65.

Ne Patrik Nikon’un ne de Petro’nun yeniliklerini kabul etmeyenler kendilerini büyük bir arzuyla eski öğretiye adamış, yani geleneksel ibadet ve dua şekillerine dönmüşlerdir. Böylece Rus Hıristiyanlığının kendine özgü misyonu olması gerektiği fikrini benimsemişlerdir. “Eski inananlar”( starover) olarak bilinen bu kişiler arasında dini konularda dünyevi müdahaleyi reddetme anlamında bir düşünce ortaya çıkmıştır. Binlerce eski inanan deccal tarafından ele geçirildiğini düşündükleri devlete boyun eğmektense kendilerini yakmayı tercih etmiştir. Kilisenin en dindar ve samimi üyelerinin çoğu eski inançlarında sebat gösterdikleri için eziyet görmüşlerdir66.

I.Petro’nun kiliseye yönelik bu politikası Rus Kilisesi’nin koyu dini taassubunun Rusya’nın gelişmesi ve batılılaşması önünde engel olarak gördüğü ortaya koymaktadır.

Outline

Benzer Belgeler