• Sonuç bulunamadı

Bilal Şimşir “Ermeni Meselesi” adlı kitabında Ermeni sorununun tarihsel köklerini 1774 tarihli Küçük Kaynarca Antlaşması’na dayandırmıştır. Yazara göre Antlaşma’nın:

“Devlet-i Aliyemiz teahhüd ider ki Hıristiyan diyanetinin hakkına ve kinisalarına siyanet ile…”

başlayan 7.maddesi Rus Çarlığını Osmanlı Hıristiyanlarının koruyucusu haline getirmiştir. Bu Antlaşma’dan sonra Osmanlı tebaası olan bütün Hıristiyan azınlıklar kendilerini Rus Çarı’nın tebaası gibi görmeye başlamışlardı460. Roderik Davison

Antlaşma’nın Rusya’ya Osmanlı tebaası olan Hıristiyanları himaye etme hakkı verdiği ileri sürülen 7.maddesinin Ruslarca himaye etme anlamında yorumlandığını ileri sürmüştür. Bu yorumu yaparken Antlaşma’nın İtalyanca metnine bakmak gerektiğini, metinde ilgili maddenin Rusya’ya Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Ortodoks Hıristiyanları koruma hakkını verdiğini, himaye etme hakkının ise sadece Osmanlı Devletine ait olduğunu yazmıştır. Rusya’ya Osmanlı da ki bütün Ortodoksları ve Ortodoks kiliselerini temsil hakkı verdiğini söylemenin ise Antlaşma’nın yanlış yorumlanmasından kaynaklandığını belirtmiştir. Antlaşmanın 14.maddesine göre Rusya’yı İstanbul’da

459 Kılıç, Osmanlı Ermenileri Üzerine, s. 87-88

temsil edecek olan diplomatik temsilcinin himaye edeceği kilise Fener Patrikhanesi’ne bağlı bir Rum Ortodoks Kilisesi değil Rus himayesi altında bir Rus Kilisesi olacaktı. Himayesinde bulunduğu diplomatik temsilcinin bağlı olduğu ülkenin milli kilisesini yani Rus Ortodoks Kilisesi’ni temsil edecekti461.

Rusya, Küçük Kaynarca Antlaşması’nın yukarıda bahsi geçen maddelerini kendi anlayışına göre yorumlayarak Ermenileri ve Osmanlı tebaası olan diğer Hıristiyanları kullanıp Osmanlı İmparatorluğunu parçalamayı amaçlamış, bu da Avrupalı güçlerin özellikle de İngiltere’nin iştahını kabartmıştır. Avrupalılar Rusya’nın Hıristiyan tebaanın kalbini kazanıp, ona minnet duygularıyla bağlanmalarından endişe etmişlerdir. Kutsal Hıristiyanlık adına Hıristiyan azınlıkları himaye etme görevini üstlenmeye Katolik Fransa, Avusturya-Macaristan ile Protestan İngiltere ve Almanya’da kendilerini hazır hissetmişlerdir462.

Kırım Savaşı sonrası Osmanlı Devleti Şubat 1856’da Islahat Fermanı’nı yayımlar ve bu Ferman Paris Antlaşması’nda yer alır. Osmanlının Fermanı yayımlanmasındaki amaç özellikle Rusya’nın Hıristiyan tebaayı bahane ederek Osmanlının iç işlerine karışmasını önlemektir463. Rusya’nın Fermanla ilgili

düşüncelerine bakıldığında Gülhane Hattı’nda ve Islahat Fermanı’nda cins ve mezhep farkı gözetmeksizin, kanun önünde eşit bir Osmanlı tebaası meydana getirilmesi için konulan prensipleri beğenmemekteydi. Bunun gerçekleşmesi Osmanlı İmparatorluğunu yeniden güçlendirebilirdi. Sonuçta kendisine her türlü müdahale kapısını kapatabilirdi.

461 Roderic H. Davison, "Russian Skill and Turkish Imbecility: The Treaty of Kuchuk Kainardji

Reconsidered” Essays in Ottoman and Turkish History, 1774-1923, The Impact of the West, the University of Texas Press, 1990, s. 53(Çev: Erol Aköğretmen, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, Yıl: 1979-1980, Sayı:10-11) Davison’a göre Antlaşmanın 14. maddesi Rus Kilisesi’nin esasta yabancılar için olacağını tam olarak belirtmektedir. Küçük Kaynarca Antlaşması Rus tüccarlarına Osmanlı İmparatorluğu’nda kara ve deniz ticareti için geniş imtiyazlar vermiştir. İstanbul'un kendilerine açık olduğu özellikle belirtilmiştir. Bu nedenle Rus elçiliğindeki kilise İstanbul’a gelen Rus uyruklu Ortodokslar için yapılmıştır. Antlaşma ayrıca Ruslara, ruhanî sınıftan olsun veya olmasın, Kudüs veya diğer merkezlere serbestçe hacca gidebilme hakkı da tanımıştır. Yazara göre Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Rum Ortodoks halk için bir Rum Ortodoks kilisesinin kurulması düşünülseydi Türkçe metinde 14. maddede de şüphesiz “ Rus-Grek” kelimesi yerine “Rum” kelimesinin kullanılması gerekirdi. Çünkü “Grek” kelimesi Türkler tarafından pek bilinen ve kullanılan bir kelime değildi.

462 Şimşir, Ermeni Meselesi, s. 13

463 Şimşir, Ermeni Meselesi, s. 48 Paris Antlaşması’na Islahat Fermanı ile ilgili şu madde eklenmiştir. “

Tebaasının refah ve mutluluğunu başlıca iş bilen Padişah, ırk ve din ayrımı gözetmeksizin tebaasının

durumunu düzeltmek için bir ferman vermekle, İmparatorluktaki Hıristiyan halk konusunda da yüksek ve cömert düşüncelerini açıkladıkları gibi, bu yoldaki düşüncelerinin yeni bir delilini göstermiş olmak için bu fermanı kendiliğinden antlaşmayı hazırlayan devletlere göndermeyi uygun bulmuşlardır.” Daha sonra

aynı maddeye şu paragraf da eklenmiştir. “ Antlaşmayı imzalayan devletler, bu fermanın yüksek değerini

kabul ederler. Bu fermanın, Padişahın ne kendi tebaasıyla olan ilişkilerine ne de Osmanlı Devletinin iç yönetimine antlaşmayı imzalayan devletlere teker teker ya da toplu olarak karışmak için bir hak ve yetki vermeyeceği doğaldır.”

Bu nedenle cemaatlerin mevcut imtiyaz ve muafiyetlerinin göz önünde tutulması suretiyle ve milliyet esaslarına göre teşkilatlandırılmalarını istemekteydi464. Bu nedenle

de Balkanlar’daki Ortodoks milletlerin Osmanlıdan bağımsızlığını kazanmalarının ardından kendi milli kiliselerini kumalarına büyük destek vermişti.

İngiliz Dışişleri Bakanı Lord J.Russel İstanbul elçiliğine gönderdiği talimatta: “ 1856 Paris Antlaşması Babıâli’nin Hıristiyan tebaası üzerinde bir tek devletin koruyuculuğu yerine beş devletin ortak koruyuculuğunu getirmeyi ön görmüştür. 1856 Paris Antlaşması’na kadar Osmanlı Hıristiyanları üzerinde yalnız Rus ‘protektorası’ vardı, artık kolektif ‘protektora’ veya ‘Avrupa protektorası’ dönemi başladı”

diyerek Paris Antlaşması’nı yorumlamaktaydı465.

Monroe Doktrini’ne466 uygun politika izlediği için Paris Antlaşması’nı imzalayan devletler arasında Amerika yoktu. Bu nedenle Ermeniler üzerinde etkin olma işini daha çok Amerikan tüccarlarına ve Protestan misyonerlerine bırakmıştı467. Başta

American Board olmak üzere Amerikan menşeili sivil kuruluşların ve kişilerin 19.yüzyılda ki icraatlarına bakıldığında özellikle Anadolu’da oldukça başarılı oldukları görülür.

464 Karal, Osmanlı Tarihi, VI.cilt, s. 16

465 Karal, Osmanlı Tarihi, VI.cilt, s. 1 Islahat Fermanı’nın 9. maddesinde Ferman Padişahın müstakil

iradesinin eseri gibi gösterilmiş ve yabancı devletlere herhangi bir müdahale hakkı vermediği tasrih edilmiştir. Bu nedenle Ferman tek taraflı bir hüküm mahiyetindedir. Anlaşma devletleri fermanın kendilerine bildirilmesindeki yüksek değeri ve önemi taktir ettiklerini belirtmekle Osmanlı İmparatorluğu’nda ki Hıristiyan halk için bir teminat elde etmiş oluyorlardı. İcabında bu maddeden faydalanarak Osmanlı Hükümeti nezdinde, Hıristiyan tebaa için müdahalede değilse bile iltimasta bulunabilirlerdi. Osmanlı Devleti Kırım Harbine Rusların Ortodoks tebaa hakkındaki avukatlığına son vermek için girdiği ve bu harpte de galip devletlerden biri olduğu halde Paris Antlaşması taraf devletlere Antlaşma’nın dokuzuncu maddesiyle bütün Hıristiyan ve Müslüman olmayan diğer tebaanın avukatlığını fiiliyatta tanımış olmaktaydı.; Şimşir, Ermeni Meselesi, s. 16

466 Fahir Armaoğlu, 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi (1914-1980), Cilt. I, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları,

Ankara, 1992, s. 70-71 Amerika Birleşik Devletleri’nin 5.Cumhur Başkanı James Monroe’nun 2 Aralık 1823’te Amerikan Kongresi’ne gönderdiği mesaj da Amerikan dış politikasını iki ana ilkede belirtmiş ve bu ilkelerin Kongre tarafından onaylanmasını istemiştir. Başkana göre: 1- Birleşik Amerika Avrupa’nın işlerine karışmamaktadır. Amerika’nın Avrupa ile hiçbir politik ilgisi yoktur ve Avrupa işlerine karışmayacaktır. Buna karşılık; Avrupa Devletleri de Amerika kıtalarının iç işlerine karışmamalıdırlar ve Amerika kıtalarından uzak durmalıdırlar. 2- Amerika’nın bu isteğine rağmen, eğer herhangi bir Avrupa devleti Amerika kıtalarına ayak basar ve bu kıtalarda bir sömürgecilik teşebbüsünde bulunursa, Amerika Birleşik Devletleri bu hareketi düşmanca sayacak ve Avrupa devletleri Birleşik Amerika’yı karşısında bulacaktır.

467 Şimşir, Ermeni Meselesi, s. 16 Boston’da 1810 yılında bir misyoner örgütü olan American Board of

Commissioners for Foreign Missions kurulur ve 1819 yılında Osmanlı topraklarına adım atar. 1830 tarihli Türk-Amerikan Ticaret Antlaşması ile Osmanlı toprakları hem Amerikan tüccarlarına hem de Protestan misyonerlerine açılır. American Board üyesi misyoner Levi Parson 1820’de İzmir’e geldiğinde günlüğüne “ Tanrının yardımıyla bu kudretli günah imparatorluğunu tamamen yıkacak bir sistem kurmaya ant

4.8. 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı Sonrası Ermeniler

1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nda İstanbul Ermeni Cemaati Edirne’ye gelmiş olan Rus Başkumandan Vekili Grandük Nikolay’a gizlice bir heyet göndererek hem Rus Çarı’na bağlılıklarını bildirip hem de Ermeniler için özerklik isterler. Görüşmeye katılan General İgnatief özerklik için söz verir ve 3 Mart 1878’de imzalanan Ayastefanos “Yeşilköy” Antlaşması’na Ermenilerle ilgili madde konur. Ancak Avusturya Balkanlar’daki, İngiltere’nin ise Akdeniz’deki çıkarları tehlikeye girdiğinden Antlaşma yürürlüğe girmez. Ermenilerle ilgili Ayastefanos Antlaşması’na konulan madde daha sonra imzalanan Berlin Antlaşması’nda 61. madde olarak yer alır ve Doğu Anadolu’da Ermenilere yönelik reform yapılmasını ön görür. Böylece İngiltere doğu da Ermenilerin haklarını savunurmuş gibi görünüp Rusya’nın Ortadoğu ve Akdeniz’e inmesini engellemek isterken, Rusya Akdeniz ve Kafkaslar’ın yanı sıra Basra Körfezi’ne de inmek ister468.

İstanbul Ermeni Patriği Nerses 13 Nisan 1878’de İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Salisbury’e bir muhtıra gönderir. Ermenilerin artık Müslümanlarla bir arada yaşayamayacaklarını söyler ve “Osmanlı Ermenistan’ında Hıristiyan bir yönetim” kurulmasını ister469. İstanbul Ermenileri Rusya’nın yanında İngiliz desteğini de almak

istemiştir. Ancak Patrik’in isteği Rus dış politikasına ters düşmekteydi. Rusya bağımsız bir Ermenistan yerine kendisine bağlı özerk bir Ermenistan taraftarıydı.

Outline

Benzer Belgeler