• Sonuç bulunamadı

DİNAMİKLERİ

2.1. Karar Birimlerine Yönelik Genel Görüşler

2.1.1. Baskın Lider Birimine Yönelik Görüşler

2.1.1.4. Siyasal Sistemin Etkisi

Dış politikada karar birimleri açısından yapılan değerlendirmelerde baskın lider analizinde karşımıza çıkan bir diğer olgu da, rejimin iç yapısıdır. Buna göre devletin otoriter, demokratik, parlamenter veya oligarşik olmasına istinaden liderin tutumlarında değişikliğin yaşandığı gözlenmektedir. Rejimin iç yapısından, karar yapısı ve süreci zaman zaman etkilenebilmekte ve bu sayede dış politikada benimsenen eylemler farklılık arz etmektedir.

Hükümet yapısı-rejim açısından karar sürecinin işleyişi üzerine Joe D. Hagan’ın literatüre yaptığı katkı oldukça değerlidir. Hagan, rejimin baskın lider üzerindeki etkisini değerlendirirken, muhalefet olgusunu da işin içine katmaktadır. Bu açıdan muhalefetin etkisiyle birlikte rejimin yapısı içerisinde baskın liderin tutum ve davranışlarını yorumlamakta ve örnek olaylarla durumu analiz etmektedir. Buna göre, iç ve dış politika arasındaki bağlantının, İkinci Dünya Savaşı’nda daha belirgin olduğunu vurgulayan Hagan, Birinci Dünya Savaşı koşulları ile kıyaslandığında, muhalefetin varlığının güçler arasında yaygın bir şekilde değiştiğini ifade etmektedir. 1930’lardaki liderler çok az örgütlü muhalefetle karşılaşmıştır. Otoriter ve totaliter rejimlerin tümünde muhalefet gruplarının ve özerk siyasi kurumların büyük ölçüde etkisizleştirildiği sonucuna ulaşan Hagan, halkın çoğunluğunun milliyetçi dış politikaya destek verdiğini ileri sürmüştür. Diğer taraftan, demokratik İngiltere’de siyasi kısıtlamalar önemli ölçüdedir. Buna göre, Muhafazakâr Parti, Parlamentonun çoğunluğunun desteğini uzun bir süre alabilmiştir. Hagan’ın analizine göre, Churchill

321

123

gibi yalıtılmış muhalifler hariç, Baldwin ve Chamberlain kabineleri, en alt düzeyde muhalefetle karşılaşmıştır. Amerika ve Fransa örneklerinde ise önemli bir iç kısıtlama olmakla birlikte, oldukça güçlü bir yapı da söz konusuydu.322

Hagan’a göre, Temmuz 1914 krizinde her ne kadar Fransa ve İngiltere gibi büyük güçlerin liderleri benzer tepkiler verseler de, karar aşamasında benzer şekillerde davranış göstermemişlerdir. Fransa’da güçlü bir liderin varlığına, Avusturya-Macaristan ve İngiltere’de ise keskin bir şekilde bölünmüş resmi grupların mevcudiyetine vurgu yapan Hagan, karar almanın son derece tutarlı ya da çok parçalanmış devletlerle ilgili olduğunu ifade etmektedir. ABD Ulusal Güvenlik Konseyi veya Sovyet Politbüro gibi küçük gruplar, Soğuk Savaş’ın karar organlarının anahtarı olarak ortaya çıkıyorken, bu çatışmanın kökenlerinin ise çok daha geniş bir karar yapısı içermesi dikkat çekicidir.323 Fransa’da 1914 yılında Cumhurbaşkanlığı’nın yetkilerinde bir artış olduğunu söyleyen Hagan, böylece kabine bölünmelerinin üstesinden gelebilme yeteneğine sahip baskın bir liderin karar almada egemen olduğunu belirtmektedir.324

Karar yapıları ve dinamikleri, demokrasi ve demokratikleşme gibi rejimin içyapısının doğrudan bir fonksiyonudur. Bu açıdan Hagan’a göre karar yapıları, rejimin yapısının benzer türlerinde değişiklik gösterebilmektedir. Baskın liderlerin sadece, Nazi Almanya’sı, Sovyet Rusya ve Faşist İtalya gibi totaliter rejimlerde değil, aynı zamanda 1914 Fransa’sı, 1930’ların sonlarında ki İngiltere ve Soğuk Savaş’ın zirvesindeki ABD gibi demokratik devletlerde de görülüyor olması, çalışmanın önemli sonuçları arasındadır. Yetkinin parçalanması konusu, 1914 yılında İngiltere, 1930 sonlarında Fransa ve 1930'ların sonları ile 1940’ların ortalarında ABD gibi demokratik ülkelerde ortaya çıkmamaktadır. Aynı zamanda, 1930’lardaki Japonya, 1914’deki Almanya ve Avusturya-Macaristan gibi otokratik rejimlerde de benzer durum görülmektedir.325 Hagan’ın yapmış olduğu bu gözlemler sonucunda, karar yapılarının siyasi dinamiklerinin aynı olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Bu noktada Almanya,

322

Hagan, “Does Decision Making Matter? Systemic Assumptions vs. Historical Reality in International Relations Theory”, s.21.

323

Hagan, “Does Decision Making Matter? Systemic Assumptions vs. Historical Reality in International Relations Theory”, s.33.

324

Hagan, “Does Decision Making Matter? Systemic Assumptions vs. Historical Reality in International Relations Theory”, s.33.

325

Hagan, “Does Decision Making Matter? Systemic Assumptions vs. Historical Reality in International Relations Theory”, s.34.

124

Macaristan ve Rusya örneğine yer veren Hagan, bu devletler arasında karar almada küçük bir ortak unsurdan bahsetmektedir. Bu açıdan Avusturya-Macaristan’ın iç bölünmelerle kısıtlandığına, Almanya’nın bazı kısıtlamalarla birlikte koordinasyonsuz olduğuna, Rus dış politikasının ise baskın bir grup tarafından planlandığına dikkat çekmektedir. Buradaki ortak unsur ise, liderin iç muhalefet açığını nasıl algıladığı konusudur.326

Uluslararası rakiplerini yatıştırmak amacıyla, otoriter liderlerin, uluslararası normları takip ettiği konusu Judith Kelley tarafından söylenilmektedir. Nitekim uluslararası baskıları yok etmek ve rejim otoritesi ile meşruiyetini desteklemek için bu durum gerekli görülmektedir.327

Dış politikayı analiz ederken, siyasal sistemin türlerine yer veren ve bu bağlamda demokratik, otoriter veya çokuluslu olsun, devletlerin kendi siyasal sistemleri açısından farklılık gösterdiğini belirten Mark Webber ve Michael Smith, bu açıdan Hagan’ın görüşlerini desteklemektedir. Demokratik sistemler, katılımın teşvik edildiği, görüş farklılıklarının bulunduğu ve hükümetin hesap verilebilirlik olgusunu içinde barındırdığı bir siyasal sistem inşa etmeye çalışmaktadır. Modele göre, demokrasiler, her türlü bölgesel çıkarlara açıktır. Bu açıdan çıkar grupları kamuoyunda değişiklik sağlayabilmektedir. Politik değişikliğin yaşanmasına yönelik kararlar doğrultusunda baskı yapılabilir ve böylelikle kritik noktalarda etki yaratılabilir.328

Otoriter rejimler bazında ise güç genellikle baskın liderin elinde yoğunlaşmaktadır. Otoriter devletlerin liderleri, genellikle çıkar grupları, siyasi partiler veya bağımsız yasama gibi özerk güç odaklarıyla yarış halinde değildir. Bu tür liderler, genellikle iktidardaki rejimin kendi içerisinde yer alan siyasi gruplaşma varlığıyla sınırlıdır. Siyasi çatışma, otoriter rejimlerde görülmemekle birlikte bu tür rejimlerin bazılarının dikkate değer bir dayanıklılık gösterdiği de bir gerçektir.329

326

Hagan, “Does Decision Making Matter? Systemic Assumptions vs. Historical Reality in International Relations Theory”, s.34. 327 Kelley, s. 425-457. 328 Webber ve Smith, s.65. 329

Bu çerçevede Çin ve Küba gibi siyasi muhalefetin etkisizleştiği veya elimine olduğu kimi otoriter rejimlerin varlığı da söz konusudur. Diğer taraftan diğer bazı rejimlerin demokratik baskılara yenik düştüğü veya iç savaş ve tekrarlayan darbeler nedeniyle bir özür geçmişi olduğu da ifade edilmektedir. Webber ve Smith, s.72.

125

Burada ki bütün durumlarda en önemli iç aktör, siyasi yürütmedir. Dış politika yapımında aynı zamanda pazarlık ve rekabet olağan görülmektedir. Bu süreçlerin yoğunluğu ve etkisi değişse bile, yürütme, önemli siyasi aktörlerin dayattığı kısıtlamalar içinde faaliyet göstermektedir. İkinci olarak, karşılaştırmalar yapıldığında siyasal sistemler arasındaki farklılıklar daha açık bir şekilde görülmektedir.330 Hagan’ın çalışmasını da destekleyerek siyasal sistemin herhangi bir türü hakkında genelleme yapmanın zorluğu görüşünden hareketle politik etkilerin farklı konular, durumlar ve liderler arasında değişebileceğine dikkat çekilmektedir.331

Juliet Kaarbo ve meslektaşlarının yaklaşımında dikkat çeken husus ise, devlet kurumları bünyesinde demokrasi ve bürokrasidir. Bu çerçevede hükümetin dış politikaya etki edebilmesinin nasıl şekillendiği önemlidir. Dış politika yapım süreci demokratik yönetimlerde oldukça farklılık arz etmektedir. Baskın liderlerin genellikle kendi kendilerine karar aldıkları savunulmaktadır. Buna göre, demokratik liderler, siyasi partilere ve kamuya karşı doğrudan sorumludur. Böylelikle demokratik liderlerin dış politika da uzlaşma içerisinde oldukları belirtilmektedir. Otoriter liderler, bu türden bir kısıtlama ile karşılaşmamakta, kendi politikasını belirlemede önemli bir serbestlik elde etmektedir. 332

Hermann ve Hagan’ın liderlik üzerine yapmış oldukları araştırmada belirtildiği üzere, liderler, iç baskılara etkili bir şekilde yanıt vermek durumundadır. “Hangi liderlerin yorumları dış politikanın şekillenmesinde hâkim olmakta” ve “karar almada nihai sorumluluğun kimde olduğu” gibi konular; iki önemli etken olarak ortaya çıkmaktadır. Baskın lider karar aldığında teorinin odaklandığı nokta, siyasal biliş, siyasal toplumsallaşma ve liderliktir. Karar birimlerinin doğası her zaman öngörüldüğü şekilde açık değildir. Oligarşik bir iktidarda, tek bir kişinin hâkim olması olasıdır. Otoritesi belirgin bir biçimde görünen lider, bir koalisyonda sorumlu olabilir. Margaret Thatcher, Fidel Castro gibi kendilerinin ikna edilmesiyle değil, başkalarını ikna etmekle ilgilenen liderler olduğu gibi, Ali Ekber Haşimi ve Rafsancani gibi görüşlerini yansıtan liderler de bulunmaktadır. Bunlar çevreden ipuçlarını aramakta ve bu sayede hâkim olması

330

Webber ve Smith, s.74.

331

J. D. Hagan,”Domestic Political Explanations in the Analysis of Foreign Policy”, Laura Neack, Jeanne A.K. Hey ve Patrick J. Haney (Ed.), Foreign Policy Analysis, Contiunity and Change in Its Second Generetaion, Englewood Cliffs, NJ: Prentice Hall, 1995, s.120.

332

126

muhtemel pozisyonu seçmeye çalışmaktadır. Hafız El-Esad gibi liderler, çok daha stratejik bir yaklaşım içerisinde olmakta, nereye gitmek istediklerini bilmektedirler. Bununla birlikte eylem için zamanın uygun olup olmadığını görmeye çalışmaktadırlar. Böylece, tercihler stratejik ve pragmatik liderler için çok daha akışkan olurken, diğerleri için çok daha sabit olabilmektedir. 333

Alt hareket olarak tek parti sistemini Mısır örnek olayı ile birlikte ele alan Iliya Harik, yaklaşımında, Mısır’ın parti sistemini bir işbirliği hareketi olarak betimlemektedir. Uç kutuplardan ziyade ideolojik disiplinin ve kişisel kontrolün karışımı üzerine odaklanmaktadır. Burada işbirliği, eylemin gücünün yoğunluğu ve dağılımı üzerine kurulmuş kavramsal bir yapıdır.334 Ayrıca alt-ulusal liderlerin konumlarının güvenliği ve sürekliliği için ulusal rejimle uygunluğunun farkında olmaları gerekmektedir. Bu açıdan resmi parti aracılığıyla işbirliğine hazır olunmalıdır. Yerel konular ve marjinal savaşlarda kıt siyasi kaynakları, rejim tüketmek zorunda değildir. Diğer taraftan tek parti sistemlerinde güçlü lider kuralına dikkat çeken araştırma, çoğu gelişmekte olan ülkelerde tek partinin, baskın liderin siyasi amaçlarını hayata geçirdiğini öngörmektedir. Ayrıca yerel düzeyde politikaların uygulanmasında lidere yardımcı olmaya çalışmaktadır. Buradan hareketle bu çalışmada Mısır otoriter rejime sahip ülke olarak betimlenmiştir. 335

Çalışmanın bulguları açısından, tek parti sistemleri, güçlü-adam kuralının ifadesidir. Buna göre, gelişmekte olan çoğu ülkede parti, egemen liderin siyasi amaçlarını yerine getirmek ve alt-ulusal düzeyde politikaların uygulanmasında lidere yardımcı olmak için hizmet etmektedir.336

Baskın bir rejimde, merkez ile çevre arasında son derece asimetrik ilişkiler mevcuttur. Güç, diğer liderlere devredilen bir nitelik içermemektedir. Bir topluluk liderinin, temel seçim bölgesinin ötesine nüfuzunu genişletmesi pratikte zor bir olgudur. Bu açıdan bir

333

Margaret G. Hermann ve Joe D. Hagan, “International Decision Making: Leadership Matters”, Foreign Policy, Sayı 110 (Bahar 1998), s. 129-132.

334

Mısır’da politik gücün merkezde yoğunlaşma eğiliminde ve sistemin geri kalanının üzerinde marjinal bir dağılım olduğu ifade edilmektedir. Bu nedenle, önemli siyasi aktörler, siyasi arenada diğer siyasi aktörleri çıkarmak için kullanılan silahlı kuvvetler ve bürokrasiyi yakalamaya doğru kendilerini yönlendirmektedirler. Iliya Harik, “The Single Party as a Subordinate Movement: The Case of Egypt”, World Politics, Cilt 26, Sayı 1, (Ekim 1973), s. 81.

335

Harik, s. 82.

336

127

ulus-altı liderin kendi topluluğu dışında görünebilirlik eksiği vardır. Aksi halde rejimi kontrol etmede bu tür liderlerin gücü ulusal düzeydedir.337

Bir siyasi alt kurum olarak siyasal parti, siyasi bir rol üstlenmekte ve yerel liderleri kuvvetlendirme, rejimi destekleme ve bürokrasiyi tamamlama gibi görevler de ifa edebilmektedir. Alt-ulusal liderler (subnational leaders), topluma bağlı, yerel düzeyde etkili kişilerdir.338

Iliya Harik’e göre, temel birimlerin gücü, ulusal kararlar açısından marjinaldir. Bu açıdan yerel anlamda önemli olmalarının yanı sıra toplumda nüfuz mücadelesini yansıtabilmektedir. Bu nedenle bu düzeydeki insanlar tarafından siyasi katılım daha anlamlıdır.339

Elde edilen değerlendirmelere göre, tek parti yönetimi, hareketin içindeki görüş farklılıklarını çözmeye çalışarak, toplum arasındaki sınıf ve segmental/bölünmüş çatışmaların etkilerini azaltabilir. Tek parti yönetimini, tek parça bir örgüt olarak görmeyen Harik, baskın rejimlerin geniş tabanlı olmalarına olumlu yaklaşmaktadır. Tek parti yönetimi, genellikle rejimin bütünleştirici hedeflerini yansıtacak, geniş ve eklektik ideolojileri geliştirmektedir. Bu açıdan, parti ideolojisi, her grubu tanımlayan uygun sembolleri sağlamaktadır. Bu sayede makul sınırlar içerisinde ki parti ideolojisi, her kesim için bir şeyler sunmaktadır.340

337

Harik, s. 82.

338

Komuta yapısının üst kısmı doğrudan rejim liderine bağlanmakta ve parti faaliyetlerinin rehberliği ve yönlendirilmesi lider için hareket etmektedir. Burada komuta yapısı genellikle liderin atanan yardımcılarının kadrolaşmasından oluşmaktadır. Çalışmada bu duruma örnek olarak Mısır’da ki Sekreterlik birimi, Tunus’ta ki Siyasi Büro verilmiştir. Bu durum parti örgütü içerisindeki en yüksek makam olarak tasvir edilmekle birlikte, partinin ulusal organizasyonu çok az ağırlığa sahiptir. Buna mukabil, yerel düzeyde tüm parti organları tamamen oluşmakta ve kısa bir süre içinde işlevsel hale gelmektedir. Harik, s. 82.

339 İl veya ilçe düzeyindeki parti birimleri ise daha az aktif olmakla birlikte birbirleriyle güçlü ilişkiler kurmaktan yoksundurlar. Birbirleri ile olan ilişkilerinde ulus-altı parti birimleri, otoritenin hiyerarşik sistem biriminden ziyade, daha bir konfederasyon gibi hareket etmektedirler. Parti örgütü içindeki gücün kümülatif etkisi en az düzeyde olma eğilimindedir. Harik, s. 103.

340

Parti kadrolarının gücü rezidüel/artık olduğunda, baskın bir rejim ulus-altı ofisler için siyasi rekabeti tolere edebilir. Özgür siyasi rekabet, yeni ortaya çıkan fakat sadık parti liderleri ve personelin değişimine yol açabilmektedir. Buna göre, yerel nüfuzlu kişilerden yetkililere kadar parti kadrolarında bir değişme söz konusu olabilmektedir. Çalışmaya göre, bu türden değişimler rejimlerin daha da iyi kurulmasına sebebiyet verebilmektedir. Bireysel vatandaşların aktif işbirliğini gerektiren politikaların uygulanması değişimi meydana getirebilir. Kitlelerin olumlu tepkisini ve işbirliğini ilerletmek adına, partinin eğitici bir rol üstlenmesi ve örgütsel disiplini sağlaması gerekli olmaktadır. Parti kadroları hükümetin politikalarını ve toplumsal kalkınma projelerini yürütmeye yardımcı olabilir veya belediye meclislerine ve diğer yerel organizasyonlara sorumluluk verebilir. Harik, s. 104.

128