• Sonuç bulunamadı

DİNAMİKLERİ

1.2.5. Siyasi Muhalefetin Kavramsallaştırılması ve Analizi

1.2.5.1. Rejimin Parçalanma Boyutu

Rejimin parçalanma boyutunda, bir hükümetin merkezi politik karar alıcıların birbirine rakip kişilikler, kurumlar, bürokrasiler ve/veya rakip partiler ya da gruplar şeklinde iç siyasi fraksiyonlara ayrılması ve parçalanması ile ilgilidir. Bu noktaya önem

172

Örneğin görüşmeler, çelişkilerden kaçınma veya politik yasallaşma.

173

Hagan, Political Opposition and Foreign Policy in Comparative Perspective, s.67-68.

174

76

verilmesinin nedeni ise, dış politika kararlarını veren kişilerin tartışmalara ve rejim içindeki itirazlara karşı hassasiyetleridir. Burada üç temel varsayım bulunmaktadır. İlk olarak, ulusal kaynakların tahsisinde gereken siyasi güç, rejimi oluşturan yetkililerin elinde olup, bu yetkililer hükümetin dış politikada son derece anlamlı eylem yapmasını engelleyebilir. Muhalefet tiplerine göre rejim içerisindeki muhalefet grupları doğrudan hükümetin girişimlerini engelleyebilecek durumda olabilir. İkinci olarak, bir rejim koalisyonunun tüm aktörleri karar alma sürecine katılmasa da, politikaya yön verenler, kendi kararlarının rejim içindeki güçlü grupları dışlamayacağını düşünmek zorundadır. Çünkü bu gruplar, rejimin güç tanımı için vazgeçilmez olup, rejimden sapmalara ve/veya rejimin çökmesine sebebiyet verebilir. Liderlerin siyasi gücü ellerinde bulundurdukları varsayılmaktadır. Güce sahip olma imkânlarını bertaraf edebilecek ciddi dış politika seçeneklerini devre dışı bırakacaklardır. Son olarak, merkezi liderlikte bölünmelerin olması, rejim dışındaki grupların süreci etkilemesini önemli ölçüde artıracaktır. Sonuçta, bölünmüş bir rejimdeki karar alıcılar, bürokrasi, siyasi parti veya hukuk düzenindeki önemli aktörler ile birleşerek ve dolayısıyla politika üzerinde daha fazla etkiye sahip olarak kendi kavramlarını güçlendirme çabası içinde olacaklardır. 175 Rejimin grup-içi yapısının da ayrı bir önemi bulunmaktadır. Burada gücün dağılım oranı belirleyici bir faktördür. Bu açıdan rejimin tek bir siyasi grup tarafından mı kontrol edildiği yoksa gücün rejimin kontrolünü paylaşan birkaç grup arasında mı paylaşıldığı konusu önemlidir. Sonuçta bu sorulara bağlı olarak, tek bir birleşik grup, tek bir parçalanmış grup ve özerk grupların bir koalisyonu adı altında üç tip yapılanma görülmektedir.176

Tek bir birleşik grup, en az sınırlamaya tabi rejimdir. Yerel düzlemde kenetlenmiş tek bir siyasi grup tarafından kontrol edilmekte ve politik açıdan düzenlenmektedir. Hizipleşme olmadan faaliyet gösteren bu üniter gruplarda her ne kadar iktidardaki partinin unsurları arasında bürokratik ve kişisel çelişki olma ihtimali varsa da, bu bölünmeler ve tartışmalar konudan konuya ve durumdan duruma değişebilmektedir. Bu rejimlerde dış politika kararlarının alınması daha kolaydır. Çünkü dış politika konularında ve rejimin içindeki yetki dağılımı konusunda geniş bir mutabakat bulunmaktadır. ABD’de Başkanlık rejiminde tek bir parti yürütmeyi kontrol ettiğinde,

175

Hagan, Political Opposition and Foreign Policy in Comparative Perspective, s. 68-69.

176

77

diğer partide Kongrede çoğunluğa sahip olmakta ve her iki kurumda kendi içerisinde bütünleşmektedir.177

İçsel olarak gruplara bölünmüş grup veya tek bir parti tarafından kontrol edilen rejimlerde ise, merkezi otorite, tek bir politik grup tarafından kontrol edilmektedir. Ancak burada bu grup organize olmuş alt birimlere veya gruplara ayrılmaktadır. Karar alıcılar, rejimin karşılaştığı hemen hemen bütün konularda kendi grupları ile birleşme eğilimindedirler. Bu da, basit anlamda, grubun tüm üyelerine olan politika inancını yansıtmaktadır. Ancak rejim kontrolü için yapılan çatışmanın ciddi olduğu hallerde, bu grupların siyasi menfaatleri, büyük bir olasılıkla her üyenin kendi politik pozisyonunu tanımlamaktadır. Bu rejimlerde dış politika sürecindeki siyasi tartışmalar oldukça düşük kalmaktadır. 178

İki veya daha fazla özerk gruptan oluşan bir koalisyona sahip rejimlerde, tek bir parti veya grubun rejim üzerinde kontrolünün olmadığı durumları içermektedir. Bu rejimlerde otorite ya tek bir yürütme organının kolektif liderliği altında179 ya da güçlerin ayrılması gibi bir takım kurumlar arası düzenlemeler ile politik aktörler tarafından paylaşılmaktadır. Bu tip rejimlerde ulusun kaynaklarını kendi başına üstlenme yetkisi olan tek bir grup yoktur. Çok partili koalisyonun yetersiz uzlaşmasının ardında uzun vadeli menfaatler söz konusudur.180 Rejimin yıkılma tehlikesi, çelişkili politik kararlar öneren dış politika yapıcıları üzerinde güçlü bir baskı oluşturabilmekte ve hayati çıkarlara yönelik dış politika konularında karara ulaşmak zorlaşabilmektedir. Oldukça kapsamlı şekilde kaleme alınmış koalisyon protokolü olsa bile, süregelen politik güvensizlik ve farklı ideolojik yönelimler, farklı parti ve kurumlar arasında mutabakat sağlamak amacıyla birlikte çalışmayı güçleştirebilmektedir.181

Koalisyon rejimleri klasik olarak, hiçbir partinin, kabineyi kendilerinin kontrolü altına alabilecek yeterli sandalyeye sahip olamadığı parlamenter sistemdir. Sonuç olarak rejimin kontrolü, zorunlu olarak iki veya daha fazla partiye geçer. Örneğin, savaş sonrası İtalya ile Dördüncü Fransa Cumhuriyetinde, uzun yıllar bazı önemli dış politika konularında işbirliği yapmada çok az istekli olan birkaç partiden oluşan zayıf kabineler

177

Hagan, Political Opposition and Foreign Policy in Comparative Perspective, s. 70

178

Hagan, Political Opposition and Foreign Policy in Comparative Perspective, s.70-71.

179

Örneğin koalisyon hükümeti veya askeri cunta.

180

Örneğin üye olan partiler gelecekte rejim üzerinde tek başına hâkimiyet kazanmayı tercih ederler.

181

78

mevcuttu. Ancak koalisyon rejimleri, parlamenter demokrasiler ile sınırlı değildir. Eşit düzeyde parçalanma, Başkanın temsil ettiği partinin Kongrede çoğunluğu elde edemediği koşullara sahip Başkanlık demokrasilerinde de meydana gelmektedir. Politika yapıcıların otoritesi, farklı partiler tarafından paylaşılır ve hiçbir grup tek başına rejimi devirme gücüne sahip değildir. Başkanlık ve Kongrenin elinde bulunan farklı veto güçleri, rejimin işleyişini engelleme konusunda eşit bir konuma sahiptir. Bu durum, ABD de, Cumhuriyetçi Başkanlarla Demokratların kontrol ettiği Kongre ortamında düzenli olarak meydana gelir. Aynı durum parçalanmış parti sistemini yansıtan çok partili sistemlerin bulunduğu Latin Amerika için de geçerlidir. II. Dünya Savaşı sonrası dönemde Finlandiya ve Beşinci Fransa Cumhuriyetindeki yarı başkanlık sistemleri de, bu modele uygundur.182

Baskın siyasi aktörde ise, parçalanmanın boyutu, rejim içinde oldukça hâkim politik güce sahip tek bir kişi veya grubun bulunup bulunmadığı ile ilgilidir. Ancak baskın aktörler, sadece bireysel liderler ile sınırlı değildir. Gruplar veya partiler gibi, baskın gruplar, daha fazla parçalanmış rejimlerde eşit öneme sahiptir. Koalisyon teorisi literatürü, parlamentoda orantısız sandalye sayısı olan ve farklı koalisyonlara girme yeteneği bulunan bir partinin bulunmasının, bir koalisyon kabinesi kurmada, ihtilaf halindeki partiler arasında uzlaşmayı kolaylaştıracağını ifade etmektedir. Aynı mantık, anlaşma sağlamada ve bu anlaşmanın şekli konusunda bir koalisyon kararının verilmesinde de uygulanabilir. 183

Tek bir grubun hâkim olduğu bir rejimde, baskın aktör, şahsen rejim içindeki tüm güçleri kontrol edebilecek şekilde baskın olan liderdir. Aslında lider, rejimin kendisini temsil etmektedir ve rejimin içerisindeki hiçbir güç, liderden bağımsız değildir. Bu bakış açısıyla tüm diğer resmi görevliler, sadece danışman olarak hareket ederler ve lideri sorgulayamazlar.184

Aynı zamanda daha fazla seviyede parçalanmış rejimlerde baskın liderler bulunabilir. Bu kurgudaki liderlerin rejim içindeki hâkimiyetleri hakkında hiçbir itiraz söz konusu dahi değildir veya sadece yardımcılarının politikayı tartışmasına imkân tanınmaktadır. Çünkü baskın lider, kendi tercihlerini, liderin politika ile ilgili konumunu açıkça

182

Hagan, Political Opposition and Foreign Policy in Comparative Perspective, s.73-74

183

Hagan, Political Opposition and Foreign Policy in Comparative Perspective, s. 74-75.

184

79

sorgulayacak şekilde empoze etmemektedir. Kimi liderlerin ulusal bağımsızlık veya bir ihtilal lideri olmasından ötürü politik güç sahibi olmaları doğaldır. Burada vurgulanan nokta, yeni bir politik düzenin yaratılmasıdır. Ulusal bağımsızlık liderlerine Hindistan’ın lideri Nehru, ihtilal liderlerine de Küba’nın lideri Castro örnek verilebilir.185

Diğer taraftan baskın liderler, çok daha karmaşık ve kurumsallaşmış politik sistemlerde de görülebilmektedir. Herhangi bir lider, rejim içerisinde elde etmiş olduğu politik zafer sayesinde tek başına hâkimiyeti elde edebilir ve bu sayede partisini iktidara taşıyabilir. İngiltere’de Demir Leydi sıfatıyla anılan M. Thatcher, bu duruma örnek verilebilir. Zorla veya rızaya dayalı olarak, parti içerisinde ki diğer kişilerin itirazı bulunmaksızın, bir lider, kendi politik gücünü oluşturabilmektedir. Irak’ta Saddam Hüseyin, bu duruma örnek gösterilebilir.186

Dış politika alanında birtakım kutuplaşmaların yaşanması söz konusu olabilmektedir. Kutuplaşma esnasında rejimin aktörleri arasında bir sürtüşme görülebilir. Bununla birlikte rejimin çatışan aktörleri arasında ülkenin karşı karşıya olduğu temel tehdit ve sorunların tanımı konusunda bir mutabakat sağlanabileceği gibi, tam tersi bir durumda söz konusu olabilmektedir. Uzlaşma yanlısı ılımlı gruplar ile meydan okuma yanlısı muhalifler arasında mevcut tehditleri gidermek adına stratejiler uygulanabilmekte, benzerlikler veya farklılıklar üzerinden hareket edilebilmektedir. Burada önemli olan ulusal menfaat açısından bir uzlaşmanın ortaya çıkıp çıkmayacağıdır. Ayrıca iktidar, politik bir rekabet haline gelebilir. Burada kutuplaşma, parçalanmış bir rejimde çatışan gruplar arasındaki uzlaşma olasılığını etkileyebilmekte ve politik ihtilafların yaşanmasına da zaman zaman sebebiyet verebilmektedir. Politik farklılıklar, rejim içerisinde yalnızca politik ihtilafları artırmakla kalmayarak, politik bölünmelerin dış politika tartışmaları ile daha fazla ilişkili olmasına da yol açmaktadır. 187

Hagan’ın belirttiği üzere, çok yönlü parçalanmış rejimlerde dahi, dış politika konuları üzerinde genel bir uzlaşma sağlanabilmektedir. Bu uzlaşma da, ortak çalışma ortamlarının sağlanması anlamına gelmektedir. Belirli konularda düzenli olarak sağlanan uzlaşmanın nedeni, dış politika menfaatleridir. Buradaki uzlaşma, daha çok

185

Hagan, Political Opposition and Foreign Policy in Comparative Perspective, s.75.

186

Hagan, Political Opposition and Foreign Policy in Comparative Perspective, s. 75.

187

80

kriz zamanlarında, dış tehditler ve bazı aktörlerin güçlü tercihlerinin bulunmadığı durumlar şeklinde kendisini göstermektedir. Ancak bazı parçalanmış rejimlerin dış politika konuları üzerinde açıkça kutuplaşmamış olduğu durumlarda mevcuttur. Bunların bölünmeleri ve partileri, genellikle ideolojik değildir. Bu yapılar, daha ziyade parti liderliğinin kontrolünü ve bakanlık kaynaklarını ele geçirmek amacı ile kurulmuşlardır. Bunun en açık örneği, Japonya’nın Liberal Demokratik Partisi’dir. Parti içindeki fraksiyonlar, çatışan politik pozisyonlar neticesinde oluşmamıştır. Bu nedenle parti üyeleri, Japonya’nın ulusal menfaatleri konusunda tam bir mutabakat içerisindedir.188

Kısacası baskın bir liderin bulunmaması ve dış politika konuları üzerinde kesin bir kutuplaşma olması, çatışan gruplar veya bölümler arasında otoritenin paylaşımında baskıları yoğunlaştırmaktadır. Benzer şekilde eğer baskın bir aktör varsa ve dış politika temel konuları üzerinde bir kutuplaşma yoksa politik baskılar azalacaktır. Rejimin bölünmesi, dış politika yapıcılarının çevresinde yer alan muhalefeti içermekte ve bu parçalanmalar liderliğin rejim dışındaki muhalefete karşı daha fazla yanıt vermesine yol açmaktadır.189