• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 3: ÖZERK AKTÖRLER KOALİSYONUNA İLİŞKİN ÖRNEK OLAY İNCELEMESİ I: 1 MART 2003 TEZKERESİ

3.2. Türk Dış Politikasının Yapımı

3.3.1. Karar Anının Arka Planı

ABD’nin Irak’a yönelik olası müdahalesi, Türkiye açısından önemli bir dış politika sorunudur. Çünkü bölgedeki mevcut dengelerin değişebileceği ve bu değişimlerin Türkiye’yi etkilemesi ihtimali, Türkiye’nin Irak sorununa daha temkinli yaklaşmasına neden olmuştur.

Türkiye’nin ABD’ye yönelik tereddütlü yaklaşımının altında yatan sebepler, I. Körfez Krizi sonrasında yaşanan gelişmelerden kaynaklanmıştır. Bu çerçevede her ne kadar Körfez Krizi’nin başladığı ve geliştiği ortam bambaşka olsa da, Türkiye bu krizden en fazla zarar gören ülkelerin başında gelmektedir. Çünkü Körfez Krizi öncesi Türkiye ile Irak arasında yıllık yaklaşık 2,5 milyar doları bulan bir ticaret hacmi söz konusuydu. BM’nin Irak’a karşı uyguladığı ambargo kararının ardından, Türkiye’nin ticari zararı, yılda 2,5 milyar doları bulmuş ve bu ambargo yaklaşık 13 yıl devam etmiştir. Bu

446

1 Mart 2003 Tezkere döneminin karar birimi yapısını inceleyen çalışmanın daha anlaşılır ve mukayeseli olması açısından 57. Hükümet döneminden itibaren süreç başlatılmıştır.

165

ambargo sürecinde Kerkük-Yumurtalık boru hattının faaliyetleri de durdurulmuştur. Türkiye’nin o dönemdeki tutumunun altında yatan neden, Irak’ın Kuveyt’i işgali ile birlikte bölgede egemen güç konumuna yükselmesi ve böylece sorunlarını güç yoluyla çözmesi ihtimaliydi. Diğer taraftan Irak yönetimi tarafından tehdit edilen ve yok edilme tehlikesiyle karşılaşan Kürt halkına karşı Türkiye kendi topraklarını açmış ve BM tarafından güvenli bölge oluşturulmasını öngören karara öncülük etmiştir. Ancak, Körfez Krizi’nin sona ermesi sonrası, 1992 yılında yapılan seçimler sonucu Kürt grupların kendi yerel otoritelerini oluşturmaları ve bölgede bir devlet yönetiminin ortaya çıkması, Irak’ın toprak bütünlüğünü tehdit ederken, Türkiye’nin bölgeye yönelik endişelerini daha da arttırmıştır. Özellikle 1994 yılında KDP ve KYP arasında başlayan çatışmalar neticesinde ABD’nin soruna dâhil olması ve bu grupları uzlaştırarak, bir yönetim altında örgütleme çabası, Türkiye’nin ABD’ye karşı olan güvenini zedelemiştir. 1991 yılında yaşanan Körfez Krizi ve ardından gelen BM’nin ambargo kararına uyulmasının Türkiye’ye olan askeri, siyasi ve ekonomik faturası ağır olmuştur. Bütün bu gelişmeler neticesinde Türkiye ile ABD arasında bir güvensizlik durumu meydana gelmiştir.447

Körfez Krizi ve sonrasında yaşanan bu gelişmeler, Türkiye’nin karar alıcılarını etkilemiş ve bu yönüyle Irak sorunu, Türkiye’nin iç ve dış politikasında hassas bir konuma yükselmiştir. 11 Eylül saldırılarının akabinde Irak’a yönelik olası askeri müdahalenin yeniden gündeme gelmesiyle birlikte, Türkiye önemli bir karar alma durumuyla karşı karşıya kalmıştır.

Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı bu karar alma sürecinde tetikleyici unsur olarak ABD Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz’in 17 Temmuz 2002’de Türkiye’ye yapmış olduğu ziyaret gösterilebilir. Bu ziyarette, Türkiye’den beklenen desteğin somut olarak dile getirilmesi, 1 Mart Tezkere karar alma sürecinin başlangıç noktasını oluşturmaktadır. Somut talepler açısından baktığımızda, hem bölge politikaları hem de ABD ile olan ilişkiler bakımından Türkiye’nin bu denklemde yer almaması çok zor bir ihtimaldi. 448 Bu çerçevede, Türk karar mekanizmasının önünde iki seçenek durmaktaydı:

447

Arı, Geçmişten ünümüze Orta Doğu, Siyaset, Savaş ve Diplomasi, s.579-581.

448

166

• Türkiye, ABD’nin Irak politikasına yeniden destek vermeliydi ya da

• Mevcut politikasını değiştirmeliydi.

Bütün bu gelişmelerin sonucunda, öncelikli olarak ele alınması gereken durum, Türkiye’yi karar anına götüren olaylardır. ABD’nin Türkiye’den talepleri, Türkiye’nin belirlemiş olduğu kırmızı çizgileri, Irak’ta izlenebilecek gelişmeler ve Türkiye’nin seçenekleri, bu süreçte karşımıza çıkan karar olaylardır.

Öncelikli olarak, olası Irak operasyonunda kuzey cephesinin açılmasına büyük önem veren ABD’nin Türkiye’den beklediği taleplerini en genel hatlarıyla sıralayacak olursak:

• Irak’ın kuzeyinde ikinci bir cephe açmak için ABD askeri güçlerinin konuşlanması,

• ABD ve koalisyon güçlerine, Türk topraklarını ve hava sahasını kullanmada tam bir yararlanma, konuşlanma ve üst uçuş hakkı tanınması,

• İstihbarat ekiplerinin (NILE449) Kuzey Irak’a geçişleri,

• Bazı Türk havaalanlarında ve limanlarında keşif (site survey) yapılması, bu havaalanlarının ve limanlarının modernizasyonu ve hazırlanması,

• Kürt gruplara mensup 40-60 kişinin ABD’de askeri eğitime tabi tutulmak için Türkiye’den geçişleri,

• Kısa dönemde Kuzeyden Keşif Harekatı (KKH) kapsamındaki mutad uçuş sayısının, süresinin ve sahasının genişletilmesi ile Muharebe Arama ve Kurtarma (Combat Search and Rescue - CSAR) güçlerinin hazır bulundurulması,

• Operasyon hazırlıklarıyla ilgili olarak Türkiye – ABD askeri danışma toplantılarının başlatılması ve

• Türk askerinin barış gücü olarak Irak’a gönderilmesi. 450

449

NILE: Northern Iraq Liaison Element Teams, Bila, s.171.

450

167

Olası Irak operasyonuna yönelik Türkiye’nin kırmızı çizgileri de, iki ülke arasında yapılan müzakerelerde etkin faktörler olarak ortaya çıkmaktadır. 2002 yılının Mayıs ayının ilk haftalarında dönemin Dışişleri Bakanı İsmail Cem ile Genelkurmay İkinci Başkanı Yaşar Büyükanıt’ın başkanlığında geçen toplantılar neticesinde Irak konusuna ilişkin ortak bir komite oluşturulmuştur. 2, 10 ve 24 Temmuz 2002 tarihlerinde Dışişleri Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı yetkilileri tarafından gerçekleşen toplantılarda, Türkiye’nin Irak konusuna ilişkin “kırmızı çizgileri” belirlenmiştir. Bu kırmızı çizgileri sıralanacak olursa:

• Bağımsız bir Kürt devletinin Kuzey Irak’ta ilan edilmesi,

• Musul ve Kerkük’ün Kürtlerin denetimine girmesi,

• Kürtlerin bağımsızlığına yol açacak adem-i merkeziyetçi yapıların ortaya çıkması,

• Türkmenlerin de Kürtler gibi Irak nüfusunun ana unsurlarından biri olarak görülmediği adem-i merkeziyetçi yapılar kurulması,

• Meşruiyet zemini olmadan uluslararası bir müdahaleye taraf olunması ve

• ABD’nin bölgeye yönelik hazırlık ve hedeflerinin tam resmi görülmeden ve Türkiye açısından kabul edilebilir sonuçlar üzerinde mutabakata varılmadan müdahaleye taraf olunması. 451

Türkiye’nin kırmızı çizgilerinin yer aldığı Dışişleri belgesinde, Irak’ta görülebilecek gelişmeler de belirtilmiştir. Bu gelişmeleri ana başlıklar altında toparlanırsa; 452

• Senaryo 1: Üniter yapının Saddam’lı veya Saddam’sız olarak korunduğu bir Irak,

• Senaryo 2: Federasyona uzanmayan adem-i merkeziyetçilik,

• Senaryo 3: Federasyon ve

• Senaryo 4: Irak’ın tamamen parçalanması.

451

Bila, s.160-161.

452

168

Yaşanması muhtemel bu gelişmeler, Türk karar alıcılar açısından konunun etraflı bir biçimde ele alınmasını gerekli kılmıştır. Böylece mevcut sorunlar ve bu sorunlara yönelik alternatif tercihler, müzakere heyeti tarafından geliştirilmeye çalışılmış ve en nihayetinde nihai karar organına, mutabakat metinleri (atılması muhtemel adımlara ilişkin öneriler) son şekliyle sunulmuştur.