• Sonuç bulunamadı

DİNAMİKLERİ

1.2.5. Siyasi Muhalefetin Kavramsallaştırılması ve Analizi

1.2.5.4. Muhalefet ile Dış Politika Arasındaki İlişkilerin Analizi

Muhalefetin bağımlı değişkenini dış politika davranışı oluşturmaktadır. Bu noktada Hagan, çalışmasında, dış politika davranışında temel boyutlar üzerindeki politik etkileri dikkate almıştır. Bunlar:219

• Taahhüt,

• Bağımsız davranış,

216

Kurumsal Devrim Partisi (PRI): 1929'da kurulan PRI, Meksika’da 1929-2000 yılları arasında kesintisiz iktidarda kalan, eski rejimle özdeşleşen ve 2012’de tekrar iktidara gelen PRI’nin kısmen Tayvan ile benzerlik göstermekle birlikte 1930’lardan itibaren “devletin partisi” olarak anılmıştır. PRI, “parti devleti”ni kurumsallaştırarak siyaset biliminde “baskın parti rejimi” kategorisinin ortaya çıkışına adeta ilham kaynağı olmuştur. Işık Özel, “Krize Krizlerle Hazırlanmak: Meksika Ekonomisinde Süreklilik ve Dönüşüm”, Ülke Deneyimleri Işığında Küresel

Kriz ve Yeni Dünya Düzeni, Fikret Şenses ve diğerleri (drl.), İstanbul: İletişim Yayınları, 2013 Aktaran: Işık

Özel, Ekonomik Küreselleşme Sürecinde Türkiye-Meksika İlişkileri, SETA Analiz, Sayı 116, (Şubat 2015), s.12.

217 Liberal Demokrat Parti (LDP): 1955’de kurulan LDP, Japon partiler sistemini belirleyen iki partiden birisidir. LDP’nin dışındaki diğer partide Sosyal Demokratik Parti’dir(SDP). LDP, 38 yıl boyunca kesintisiz bir biçimde iktidarda kalmıştır. 2001 yılında yapılan seçimlerde LDP, tüm skandal ve krizlere rağmen, kendini yenileyip Japon seçmeninin güvenini yeniden kazanmayı başarmıştır. LPD’nin bu başarısı, araştırmacılar arasında Japonya’nın “Tek Parti Demokrasisi” şeklinde tanımlanmasına yol açmıştır. Michio Muramatsu - Ellis S. Krauss, “The Dominant Party and Social Coalitions”, T.J. Pempel (Ed.), Uncommon Democracies: The One-Party

Dominant Regimes, Ithaca NY: Cornell University Press, 1990, s. 282-305 Aktaran: Hakkı Büyükbaş,

JaponSiyasal Sisteminin Gelişimi Üzerine Bir İnceleme (1868-2003), SDÜ Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal

Bilimler Dergisi, Sayı 28, (Nisan 2013), s.57-58.

218

Hagan, Political Opposition and Foreign Policy in Comparative Perspective, s.91-92.

219

91

• Etkileme yönü ve

• Etkileme şiddeti.

Taahhüt boyutunda, liderlerin, kendi ülkelerini uluslararası sistem içerisinde belirli bir faaliyete doğru yönlendirme durumu yer almaktadır. Dış politika hedeflerine ve stratejilerine yönelik olarak kaynakların tahsisinde ve politik aktörlerde beklentilerin oluşturulması açısından taahhüt etkili olmaktadır.220 Kaynakların taahhüdü, rejim içinde pazarlık ve uzlaşma yolunun açılması anlamına gelebileceği gibi, politik meşruiyeti de açığa çıkarabilir.221

Davranışın ve/veya eylemin bağımsızlığı, dış politika davranışlarında hükümetin sürdürmeye çalıştığı özerkliği ile ilgili bir durumdur. İnisiyatif-reaktif boyuttan baktığımızda, eylemi kendisinin başlatıp başlatmadığı ya da bir diğer hükümetin eylemine yanıt verip vermediği konusu önem arz etmektedir. Tek taraflı- çok taraflı boyuttan değerlendirdiğimizde ise, hükümetin kendi başına hareket edip etmediği ve eylemlerini başka hükümetlerle ortaklaşa yapıp yapmadığı konusu diğer önemli noktadır. Hagan’a göre dış politikada ifade edilen bağımsızlık teması, destek sağlamak ve muhalifleri izole etmek için temel yöntemdir.222

Etkileme yönü açısından ise, düşüncelerde bir farklılaşma yaşanmaktadır. Buna göre, eylemden etkilenen tarafta pozitif, negatif ve nötr olmak üzere farklılaşma yaşanmaktadır. Bu sayede işbirliği ve çatışma kavramları ortaya çıkmaktadır. Etkinin şiddetinde ister pozitif ister negatif olsun, güç öne çıkan bir durumdur. Şiddetin yönü güçlüden, zayıfa veya tarafsıza doğru değişmektedir.223

Muhalefetin dış politika ile bağlantısını inceleyen Hagan, taahhüt, eylem bağımsızlığı, etki yönü ve etki şiddeti boyutları üzerinden ölçeklendirmeler yaparak, bir durum analizi ortaya koymaktadır. Bu açıdan öne çıkan olgulardan bir tanesi, muhalefetin, dış politika üzerindeki etkisinin gücüdür. Belirtilen etki gücünün bu dört boyut arasında eşit dağılıp dağılmadığı ve bu boyutların birleşik etkilerinin dereceleri de önemli

220

Patric Callahan, “Commitment”, Patrick Callahan ve diğerleri (Ed.), Describing Foreign Policy Behavior, Beverly Hills, CA: Sage Publications, 1982 Aktaran: Hagan, Political Opposition and Foreign Policy in

Comparative Perspective, s. 94.

221

Hagan, Political Opposition and Foreign Policy in Comparative Perspective, s.94.

222

Hagan, Political Opposition and Foreign Policy in Comparative Perspective, s.95-96.

223

92

olmaktadır. İç muhalefet, bağımsız davranış ve etki yönü ile bağlantılıyken, dış politika taahhütü en az etkilenendir. Diğer bir ifadeyle bağımsızlık ve etki yoğunluğu, iç muhalefet ile bağlantılı olarak saptanmıştır. Son olarak, bu bulgular, dış politikayı etkilemek için muhalefetin etkisinin nasıl olduğuna dair temel bir bakış açısı sağlamaktadır.224

Dış politikanın çoklu boyutlarına karşı siyasi muhalefetin göreceli etkilerinin neler olduğu konusu da önem arz etmektedir. Bu açıdan, daha önce izah etmiş olduğumuz, muhalefetin farklı türleri üzerinde, bu boyutların ayrı bir şekilde etkileri bulunmaktadır. Buradaki amaç, dört farklı dış politika boyutlarına karşılık, farklı muhalefet türlerinin nispi etkileri hakkında bir genelleme yapmaktır. Kısacası muhalefetin hangi türlerinin en güçlü etkilere; hangi türlerinin ise en zayıf etkilere sahip olduğu konusu saptanmaya çalışılmaktadır. Yapılan araştırmalarda tüm muhalefet türlerinde, bu boyutların aynı derecede önemli olmadığı anlaşılmaktadır. Muhalefet türlerinden olan rejimin parçalanması durumu, en zayıf ve en az yaygın dış politika etkilerine sahip olarak görülmektedir. Buna karşılık siyasi partilerin ve askeri muhalefetin dış politika üzerinde nispeten güçlü ve yaygın etkilerinin bulunduğu konusu, Hagan’ın analizinde belirtilmektedir. Bununla birlikte parti içi muhalefetin oldukça büyük ve çok sayıda etkisi bulunmaktadır. Bunlar, dış politika boyutu olan taahhüt etrafında toplanmakta ve önemli ölçüde rejim açığının ve parçalanmasının bağlamsal etkisi ile güçlendirilmektedir. Parti içi muhalefetin, öncelikle taahhüt ile bağlantılı olmasına rağmen, bağımsız davranış, etki yönü ve yoğunluğuyla da ilgilidir. Bu etkilerin dinamikleri ve meydana geldikleri koşullar, siyasi parti muhalefeti ve rejimin parçalanması ile paralellik göstermektedir. Bölgesel muhalefet açısından baktığımızda, herhangi bir dış politika davranışına etkileri olmayan tek muhalefet türüdür. 225

224

Hagan, Political Opposition and Foreign Policy in Comparative Perspective, s.191-194.

93

Tablo 7

Muhalefet Türlerinin, Dış Politikaya Etki Düzeyi ve Muhalefet Boyutları

Muhalefet Türleri Dış Politika Etki Düzeyi Muhalefet Boyutları Taahhüt Bağımsız davranış Etkileme yönü Etkileme şiddeti Parti-içi

muhalefet Çok güçlü Güçlü Orta Orta Orta

Parti-dışı

muhalefet Orta güçlü Orta Güçlü Güçlü Güçlü

Askeri

muhalefet Orta güçlü Orta Güçlü Güçlü Güçlü

Bölgesel

muhalefet Bulunmamakta Zayıf Zayıf Zayıf Zayıf

Rejimin

parçalanması Çok zayıf Sınırlı Sınırlı Sınırlı Sınırlı

Tablo 7, Hagan’ın çalışmasında belirttiği muhalefet türlerinin dış politikaya etki düzeyi ve muhalefet boyutlarını göstermesi açısından değerlendirilebilir. Sonuçta Hagan’a göre beş tür muhalefetin etkisi, büyüklük açısından değişiklik göstermektedir. Siyasi partilerin ve askeri muhalefetin etkileri, özellikle bağımsız davranış, etki yönü ve etki yoğunluğu için en güçlü ve en yaygın olanıdır. Parti içi muhalefetin benzer orta-güçlü etkileri vardır, fakat onlar ağırlıklı olarak taahhüt ile ilişkilidir. Bölgesel muhalefetin yaygın etkileri mevcuttur, fakat daha zayıftırlar ve diğer üçü gibi açık bir kalıp olarak yer almazlar. Rejimin parçalanması, daha sınırlı bir etkiye sahiptir ve bu projede verilmiş olan teorik merkezi yapıyı hemen hemen hiç etkilememektedir.226

Bağlamsal etkilerin muhalefet ve dış politika arasındaki bağlantıda önemli bir etkiye sahip olduğu bir gerçektir. Koşullandırma etkileri üzerine olan kurumsallaşma, hesap verilebilirlik, güvenlik açığı ve parçalanma dinamikleri ile ilgili olarak muhalefet türleri ve boyutları açısından değerlendirme yapmak, bir diğer husus olarak karşımıza çıkmaktadır. Hagan açısından kurumsallaşma, güvenlik açığı ve parçalanma ile ilgili olarak dış politikada daha az ve genellikle zayıf muhalefetin etkilerini ortaya çıkarmaktadır. Açık rejimler arasında muhalefetin çeşitli türleri ve dış politika

226

94

arasındaki bağlantıların227 tümü nispeten zayıftır. Hagan’a göre liderler, genelde düşük kurumsallaşmanın olduğu durumlarda muhalefet ile anlaşmaya ulaşmak için köklü siyasi normlara ve prosedürlere bağlı olduğundan, yüksek kurumsallaşmanın olduğu durumlarda muhalefetin önünde kısıtlamalar azalmaktadır. Diğer taraftan son derece savunmasız rejimlerde iç muhalefet en duyarlı konumdadır. Ayrıca taahhüt ile parti içi muhalefet ilişkisi tutarlı rejimler için en güçlü olan bağlantı olarak görülmektedir.228

1.2.6. Değerlendirmeler

Hagan’a göre, ulusların politik muhalefet gruplarını ölçmede bir veri kümesi oluşturmak mümkündür. Siyasi rejimi, analiz birimi olarak kabul eden Hagan, çalışmasında sadece rejim içerisindeki siyasete odaklanmayarak, liderlik yapıları içindeki seçme noktasına da dikkat çekmektedir. Bu açıdan politik muhalefetin de bağlantısını kurabilen kavramsal yöntemi sağlamaktadır. Ancak eksiksiz ve belirli muhalefet tipleri ile politik olguların açık bir şekilde ihmal edildiğini vurgulayan Hagan, bu konuda büyük-ölçekli veri toplamanın mümkün olduğunu önermektedir.229

Diğer taraftan analiz, birden çok türde yerli muhalefetin ve rejimin kendisinin dış politika davranışlarının, çoklu boyutlarıyla ilgili olduğunu göstermiştir. Tüm muhalefet türleri ile boyutları arasında bir ilişki olduğunu saptayan Hagan, rejimin dışındaki üç türde muhalefetin etkilerinin en belirgin olduğunu önemle vurgulamaktadır. Bu çerçevede parti içi muhalefet, politik parti muhalefeti ve askeri muhalefet, tüm örnek olaylarda mevcuttur. Ne var ki rejim içerisindeki politik saflaşmaların etkileri hakkında kesin yargılara varılamamaktadır. Rejim parçalanmasının genel olarak dış politika ile bağlantılı olmadığı ve farklı koşullar altında sadece sınırlı şekillerde ortaya çıktığı sonucu, çalışmanın en beklenmedik bulgusunu oluşturmaktadır.230

Hagan’ın çalışması, karar alıcıların, gücü ellerinde tutmalarına meydan okuyan ve daha geniş politik arenada yer alan muhalefete ne şekilde tepki verdikleri konusunda genel kalıpları göstermektedir. Muhalefet ile dış politika arasındaki alternatif teorik ilişkilerin önemi yadsınamaz bir gerçektir. Bununla birlikte liderlerin muhalefete belirgin şekilde farklı tepkiler verdikleri ve bunun dış politika üzerinde aynı oranda farklılaşan etkileri

227

İki veya daha fazla bileşen arasındaki ilişkiyi tanımlamaktadır.

228

Hagan, Political Opposition and Foreign Policy in Comparative Perspective, s.197-201.

229

Hagan, Political Opposition and Foreign Policy in Comparative Perspective, s.209.

230

95

olduğu görüşü de ayrıca önemlidir. Askeri muhalefetin ve daha düşük bir seviyede bölgesel muhalefetin, bağımsızlık, etki ve yoğunluk seviyeleri açısından arttığı gözlemlenirken, dış politikada da daha az seviyede taahhüt ile bağdaştığı görülmüştür. Askeri ve bölgesel muhalefet içeren ortamlarda, politik meşruiyet dinamikleri baskın çıkarken, rejimin parçalanması, parti içi muhalefet ve politik parti muhalefetinin önemli olduğu durumlar, pazarlık/zıtlaşmadan kaçınma unsurunu karakterize etmektedir.

Hagan’a göre rejimlerin yönelimleri, dış tehditlerin ve problemlerin belirlenmesinde ve bunların nispi şekilde sıralanmasında, tehditlerin doğasının veya ciddiyetinin ve bunlara karşı koymak için uygun stratejilerin tespit edilmesinde etkin rol oynamaktadır. Ancak iç politika perspektifinden bakıldığında, liderlerin dış tehditlerin ciddiyeti ve bunlara karşılık vermek için uygun stratejilerin tespiti hakkındaki inançları üzerine odaklanmak muhtemelen daha önemlidir. Bunun nedeni de şu şekilde ifade edilebilir: Politik sistem içerisinde çatışan aktörler, dış tehditlerin ve problemlerin belirlenmesinde mutabık kalsalar da, sıklıkla bunlara ne şekilde tepki verileceği konusunda uzlaşma sağlanamamaktadır. Diğer taraftan ulusal düzeyde analiz yapabilmek amacıyla rejimleri sınıflandırmak için dört temel lider yönelimini ayırt etmek mümkündür. Bunlar:231

• Ilımlı veya uysal rejimler,

• Pragmatik rejimler,

• Militan rejimler ve

• Radikal rejimler.

Ilımlı rejimlerdeki liderler, uluslararası düzeydeki gelişmeleri büyük oranda ılımlı yönde algılamakta ve ülkesinin güvenliğini, ekonomik refahını veya uluslararası sistemdeki statüsünü tehdit edebilecek nitelikte büyük bir faktör görmemektedir. Bu tip liderler, dış politika davranışlarında ölçülü ve esnek olma eğilimindedirler. Bu yönüyle değişen uluslararası sorunlara karşı uyum sağlamakla kalmaz, bunların çözümü için diğer devletlerle işbirliği içerisinde bulunurlar. Bunlara ilaveten uzlaşmazlıkların çözümünde rol aldıkları vakit, daha geniş açıdan bir dizi problemlere vurgu yaparlar.

231

96

Carter’ın Başkan olduğu dönemdeki ABD veya Gorbaçov’un Genel Sekreter olarak görev yaptığı dönemdeki Sovyetler Birliği, bu tür rejime örnek gösterilebilir.232

Pragmatik rejimlerin liderleri ise, uluslararası sistemi, doğası gereği tehditkâr ve tehlikeli görmektedirler. Bu türden liderler, karşı tarafı sınırlı hedeflere ve kısıtlı yeteneklere sahip olarak algıladıkları için nispeten ölçülü olarak kabul edilmektedirler. Buna ek olarak, bu tip durumlarda liderler ülkesinin varlığına ve bekasına yönelik olarak ciddi bir tehdit algısına sahip değildirler. Pazarlık, uzlaşma ve zaman zaman sınırlı işbirliği yöntemini benimsemeleri nedeniyle diplomasiye açıktırlar.233 Çatışma olgusu literatürlerinden tamamen çıkmamakla birlikte, dış tehditlere yönelik olarak bir parça esneklik katsayısına sahiptirler. Nixon/ Kissinger yönetimindeki ABD, Brejnev yönetimindeki Sovyetler Birliği ve Deng yönetimindeki Çin, bu duruma örnek teşkil etmektedir.234

Militan rejimlerde ise sıfır-toplamlı bir algı söz konusudur. Burada liderler uluslararası sistemi doğası gereği tehditkar algılamaktadır. Liderler, politik, ekonomik ve sosyal sistemlerin kendilerini doğal olarak saldırgan dış politikalara doğru ittiğini düşünmekte ve ülkesinin varlığına ve bekasına yönelik olarak ciddi tehdit algısına sahip olmaktadırlar. Bu tür rejimlerde tehdidi kontrol altında tutmak ve kişinin kendi caydırıcılığının kredibilitesini muhafaza etmek için çatışma sürekli olmaktadır. Stalin yönetimindeki Sovyetler Birliği, Adenauer yönetimindeki Batı Almanya ve Truman’ın son dönemlerindeki ABD, bu türden rejimlere örnek gösterilebilir.235

Radikal rejimler, inanç olarak en aşırı nitelikte olanıdır. Bu açıdan karşı tarafın yayılmacı bir ideoloji içerisinde olduğunu düşünmektedirler. Bu türden rejimlerde pazarlık ve itidal anlamsızdır. Burada önemli olan olgu, üstün askeri güç ve yüksek derecede aktif dış politikadır. Radikal liderlerin, mevcut uluslararası statükonun meşruiyetini reddetme ihtimalleri bulunmaktadır. Bu türden rejimlerde liderler, gerekirse kendi dış politikalarının ahlaki mecburiyetlerini yürütmek için uluslararası normları ve iç kısıtlamaları ihlal edebilecek nitelikte olabilmektedir. Küba eski lideri

232

Hagan, Political Opposition and Foreign Policy in Comparative Perspective, s.215.

233

Daniel Yergin, Shattered Peace: The Origins of the Cold War and the National Security State, Boston: Houghton Mifflin, 1977 Aktaran: Hagan, Political Opposition and Foreign Policy in Comparative

Perspective, s.215.

234

Hagan, Political Opposition and Foreign Policy in Comparative Perspective, s.216.

235

97

Castro, Çin’in eski lideri Mao, İran’ın eski dini lideri Humeyni ve Irak’ın eski lideri Saddam, bu türden liderler olarak örnek gösterilebilir.236

Hagan’ın bakış açısıyla nispeten sert rejimlerin çatışma davranışları, muhtemelen gittikçe artan seviyelerde taahhüt, eylem bağımsızlığı, düşmanlık ve yoğunluk ile belirginleşmektedir. Burada önemle vurgulanmak istenen nokta, rejim yönelimi kavramının, iç politik muhalefetin ülke-çapındaki etkilerini değerlendirmekte anlamlı olduğudur. Diğer taraftan sert bir muhalefetle karşılaşan ılımlı bir rejim, daha iddialı bir davranışa doğru kayarken, nispeten ılımlı bir muhalefetle karşılaşan sert bir rejim de daha iddialı bir davranışa girebilir.

Hagan’ın analizinde belirttiği üzere, karar süreçlerini kavramsallaştırmada faydalı bir başlama noktası, “nihai karar birimi” kavramıdır. Hagan’a göre belirli bir türde karar biriminin meydana gelmesi, sadece bir rejim tarafından değil, ayrıca meselenin karakteri ve liderlerinin durumu tanımlaması ile de mümkün olmaktadır. Dahası, üç karar biriminin her birinden komple bir karar sonuçları dizisi, kendileri de mevcut durum ve meselenin yönlerine büyük oranda bağımlı olacak şekilde çıkabilir.237

Hagan açısından tek bir rejim sırasında farklı türlerde karar birimleri meydana gelebilir. Her bir türde karar birimi bünyesinde anlaşma, uzlaşma veya çözümsüzlükte kalma durumu oluşabilir. Her bir karar biriminin açık veya kapalı karakteri, bunun dış muhalefete ne şekilde tepki vereceğini etkileyebilir. Parçalanmış bir rejimde karar birimi her zaman en çok parçalanmış karar birimi olan özerk aktörlerin koalisyonu değildir. Uluslararası veya iç koşullar, politik liderlerin bir meseleyi kritik veya kriz olarak tanımlamalarına neden olabilmektedir. Bu nedenle, rejim içinde yer alan bir aktörler alt kümesine, yani baskın grup olarak kaynakları taahhüt etme yetkisi verilebilir. İsrail'in 1967 Savaşını başlatma kararı, tüm Ulusal Birlik Koalisyonu tarafından değil, bunun yerine baskın grup olarak hareket eden kilit liderlerden oluşan bir alt-küme tarafından verilmiştir. Buradaki vurgu, parçalanmış rejimlerde, karar birimlerinin ille de kıdemli grup/hizip ve parti liderlerinden oluşan koalisyon birimlerini içermediğidir.238

236

Hagan, s.216.

237

Hagan, Political Opposition and Foreign Policy in Comparative Perspective, s.218-219.

238

98

Hagan’ın analizinde, politik olarak uyumlu bir rejimde karar alma, otoritenin, özerk aktörleri içeren ortamlara doğru ters bir şekilde evrilmesiyle oldukça parçalanmış olabileceği belirtilmektedir. Burada politik liderler, meseleyi kritik olarak tanımlarlar ve bu nedenle daha alt seviyede kurumlar-arası bürokratik koalisyonlara durumu delege edebilirler. Ancak, daha kritik meselelerde bile eğer kıdemli liderlik aktif değilse veya yetkiyi aşma davranışı kötü tanımlanmışsa, politik parçalanma meydana gelmektedir. ABD ve SSCB arasındaki silahların kontrolü pazarlığında, Reagan yönetiminde ki pasif liderlikten ötürü, karar almanın Dışişleri ve Savunma Bakanlıklarındaki özerk yardımcı sekreterler tarafından yapılması durumu, buna örnek gösterilebilir. Rehine krizi de, bu türden duruma verilebilecek bir diğer örnektir. Şöyle ki, Humeyni hâkimiyetinde ki İran da, karar alma Humeyni bazında olabilirdi, fakat kendi liderlik rolü nedeniyle hükümetin günlük işlerinden uzak durdu ve otoriteyi kötü tanımlanmış bir devrim aktörleri koalisyonuna bıraktı.239

Karar almada rejimin parçalanması, politik liderliğin başarısını etkileyecek nitelikteyse, bir karara, güçlü bürokratik veya toplumsal aktörleri katma zorunluluğu doğabilir. Mısır'ın hâkim lideri Enver Sedat’ın 1973 Ekim Savaşında otoriteyi Genelkurmay Başkanı ile paylaşmak zorunda kalması, bu türden bir örnektir. Bu gibi gelişen durumlarda, aktörlerin bir devlet organı olması da gerekmemektedir. Toplumsal aktörler de, zaman zaman karar sürecine dâhil edilmektedirler. Bunlar, IMF veya DB gibi uluslararası nitelikteki örgütler olabileceği gibi, bölge-dışı aktörler de olabilirler.240 Diğer taraftan Hagan açısından özerk grupların politik olarak parçalanan bir koalisyonu anlamlı bir anlaşmaya varabilirken, nispeten uyumlu olan baskın grup, karar sürecinde tıkanma yaşayabilir veya önemli ödünler vermek zorunda kalabilir. Karar biriminin türünün belirleyicilerinde olduğu gibi, karar biriminin işlemesi de, liderlerin durumu tanımlamasına, sorunun karakteristiğine ve rejim organizasyonunun durumuna bağlıdır. Burada vurgulanmak istenen konu, bu koşulların bir vakadan diğerine önemli oranda değişiklik gösteriyor olmasıdır. Sorunun iç politik yansımaları, karar alıcıların politik pozisyonları, sorunun algılanması, ülke için kriz teşkil edip etmediği gibi durumlar, bazı koşullar olarak gösterilebilir. Parçalanmış bir rejimde, belirli konularda liderliğin

239

Hagan, Political Opposition and Foreign Policy in Comparative Perspective, s.220.

240

99

kutuplaşması durumu da dikkate değer bir diğer olgudur. Kutuplaşmanın yaşanmadığı durumlarda, anlamlı ödünlerin ortaya çıkması muhtemeldir.241

Tüm bu gelişmeler, karar alma için yerleşik kuralların mevcudiyeti ile oluşmaktadır. Hagan’ın da belirttiği üzere, karar almada, güçlü oydaşma normları, koalisyon hükümetlerinin nispeten uyumlu bir şekilde hareket etmelerine olanak verirken, kuralların hiçe sayıldığı ortamlarda bu durum zorlaşmaktadır. Nispeten uyumlu baskın grupta, bir sorunun veya durumun politik yansımaları da değişiklik arz edebilir. Her ne kadar grup içinde ödünler olsa da, grup üyelerinin temel politik meseleler konusunda farklı ve çelişen görüşleri savunmaları söz konusu olabilir. Ayrıca grup üyeleri ödün vermeye istekli değillerse, anlaşma ihtimali kalmayabilir. Her iki durumda, oybirliği isteyen bir karar kuralının olup olmaması veya herhangi bir güçlü lider veya politik savunucunun bulunmaması durumunda, karar süreci bir sorun haline gelebilmektedir. Grubun üyelerinin dış kurumlara ve organizasyonlara bağlılık borçları varsa, anlaşmazlıkları kontrol altında tutmak için normlar önemli ölçüde zayıflar ve