• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 4: SENARYO YAZIMI VE HALK HİKÂYELERİNİN

4.1. Senaryo Yazımı

4.1.2. Senaryo Tanımları

Akira Kurusawa’nın filmin iskeleti olarak tanımladığı senaryonun senaristler ve sinema araştırmacıları tarafından tanımları yapılmıştır. Bunlardan bazılarını şöyle listelemek mümkündür:

Senaryo İtalyanca “Scenario” sözcüğünden türemiştir. Kelimede yer alan “scene” sahne anlamına gelmektedir ve “Sahnede seyircilere sergilenmek üzere hazırlanmış metin” manasında kullanılmaktadır. Nitekim bir film de art arda dizilmiş sahnelerden oluşmaktadır. (Aytekin, Eroğlu, 2014:36). Senaryoda “sahne” kavramının geniş açıklaması ileride ele alınacaktır ancak sahne kavramı bu tanımda olduğu üzere senaryonun teknik bileşenlerinden biri olma özelliği taşır. Başka bir açıdan ise bu tanım senaryonun sahnelenmek üzere hazırlanan bir metin olma özelliğinin ön plana çıkarıldığı düşünülebilir.

Nijat Özön’ün (2008:126) ‘oyunluk’ kelimesi ile Türkçeleştirdiği senaryo; Türk Dil Kurumu’nun hazırladığı Türkçe Sözlük’te (2011:2065) “Tiyatro oyunu, piyes, film, dizi vb. eserlerin sahnelerini ve akışını gösteren yazılı metin” olarak tanımlanmakta ve senaryoyu yalnızca sinema filmi için hazırlanmış yazılı bir metin olarak değil; tiyatro, piyes gibi sahnelenmek üzere tasarlanan her sanat dalı için hazırlanan bir metin olduğuna vurgu yapmaktadır.

Senaryo metni daha sonradan kendinden oldukça farklı bir şeyin ortaya çıkmasına zemin hazırlayan bir “öz”dür. Senaryo metni görünüş itibariyle geniş kenar boşluklarıyla ve aralıklı karakterlerle yazılan yaklaşık 120 sayfadan oluşan bir metindir. İşlevsel açıdan bakılırsa senaryo, talimatlardan oluşan bir metindir. Bu metinde oyuncular ne söyleyeceğini, set tasarımcısı ne inşa edeceğini, ses kayıt teknisyeni ne kaydedeceğini, yönetmen ise hangi planları kullanacağını görmektedir. Bir senaryo hemen her hikâyeyi anlatabilir (Hunt, R.E; Marland, J; Richards, J, 2014:20).

Hakan Aytekin ve İrfan Eroğlu (2014:15) senaryoyu “Seyircinin ne göreceğini, ne işiteceğini, perdeye geliş sırasıyla yazdığımız bir metindir… Senaryo, seyirci ile sinemanın

yaratıcı tarafında çalışanların buluşmasını sağlayan bir kılavuz, bir rehberdir” şeklinde tanımlayarak senaryonun sinema sanatının hazırlayıcı ve izleyici olmak üzere iki farklı tarafını birleştiren ortak bir nokta olduğuna vurgu yapmaktadır.

Senarist Syd Field’ın (2016:35) bir senaryoda nelerin bulunduğundan hareketle yaptığı senaryo tanımı şöyledir: “Senaryo, içinde diyalog ve betimlemeler barındıran, dramatik yapının bağlamına yerleştirilmiş, resimle anlatılan bir hikâyedir.” Ona göre senaryonun üç aşamadan oluşan bir paradigması bulunmaktadır. Bu paradigma başlangıç, yüzleşme ve çözülme aşamalarından oluşmaktadır.

Sema Fener (2015:35) “Filmin belirlenen genel ve alt amaçlarına, teknik ve yapım olanaklarına, hedef izleyici kitlesine göre, yapımın özünü unutmadan, belli kurallara uyarak oluşturulan ortalama 35-100 sayfalık bir metin” şeklinde yaptığı tanımla senaryonun neler içerdiğine ve muhtemel hacmine değinirken; Feridun Akyürek (2004:31) senaryoyu “Yapım süreci içinde, yapımın özünü, temelini oluşturan, 40 sayfadan başlayıp 100 ya da ender olarak daha çok sayfadan oluşacak biçimde düşünülerek hazırlanan yazılı sinema metnidir” şeklinde tarif etmektedir.

T. Kakınç (2004:13) “Bir filmin çekilmesine temel olan yazılı metin” olarak tanımladığı senaryoyu kullanıldığı farklı işlevlere göre ayrımlayarak şöyle izah eder:

Plan ve sahnelere bölünmüş film hikâyesi… Yönetme terimi olarak başlangıçta senaryo yazarının ya da yönetmeninin şema, kroki ve plan ‘eser’i çizmesi ve bir konunun beyazperdeye aktarma/uyarlama amacıyla yazımı anlamına da gelir. Yanı sıra film ön hikâyesi (sinopsis)’nden başlayarak çekim senaryosuna kadar oluşan her çeşit sinema ‘metni’ senaryo genel adıyla anılır. Rıza Kıraç (2012: 78-79) filmin hikâyesinden karakter yaratımına, mizansenden görselliğe kadar yönetmenin kılavuzu olarak nitelediği senaryoyu şöyle tarif etmektedir:

Senaryo bir olay, tasavvur, hayal, duygu, olgu, eylem ve yaşanmışlık dizgesini anlamlı ya da/veya “çok anlamlı” bir biçimde sözcüklerle ifade etme biçimidir. Senaryo: eylem, mizansen, görüntü, diyalog, duygu, atmosfer, mekân ve ses genel olarak hikâyenin bütünüdür. Bu bütünü oluşturan parçalar tek başına anlamlı olabilir ama hepsi bir araya geldiğinde anlamı güçlendiren, onları daha anlamlı kılan ve aynı zamanda bireyin, izleyicinin önsezilerine hitap eden uyarıcılar bütünüdür. Bu bütün bir tasarımdır. Nihai bir şey değildir ama bir kılavuzdur, yönetmene gideceği yolu gösterir ve yaşama geçirilecek dramaturjik yapının iskeletini oluşturur.

Senaryonun seyirci ile sinemanın buluşmasını sağlayan bir rehber olduğunu söyleyen Hakan Aytekin ve İrfan Eroğlu (2014:15), senaryo ile seyirci ilişkisine değinir:

Günümüzde seyirci ne izleyeceğini, işiteceğini belli ölçülerde bilerek, beklenti içinde sinemaya gitmektedir. Korkacak, gülecek, ağlayacak, şaşıracak, eğlenecek, bilmediği şeyleri öğrenecek, beyazperdeden yansıyan serüvenin içinde bir yolculuğa çıkacaktır. Harcadığı zamanın ve paranın

karşılığında duygusal bir döngüye girmeyi; belki de en önemlisi tam anlamıyla bilemediği, anlayamadığı, tanımlayamadığı bir dünyayı tanıyıp öğrenmeyi bekleyerek, başka bir evreni gözetlemeyi umarak sinema salonuna girer. Senaryo, bu düşsel yolculuğun haritası, bir uçuşun rotasıdır. Senaryo yazarının temel beklentisi; para yatıracak yapımcının, filmi yönetecek yönetmenin, görüntüleri oluşturacak görüntü yönetmeninin, kısacası filmi yaratacak tüm ekibin onun vaadine uygun bir filmi ortaya çıkarmasıdır.

Dwight V. Swain'e göre bir senaryoyu beş öğe oluşturur: Baş kişi, güç bir durum, bir amaç, bir kişi ya da nesne şeklinde görülen bir rakip ve çoğunlukla ölüm tehlikesi olmak üzere tehdit eden korkunç bir tehlike (akt, Chion, 2003:84).

Bir filme ait hemen her şeyi muhteva eden senaryonun yazılı bir metin olmasından ötürü bir edebiyat türü olduğuna inanan senarist ve araştırmacılar bulunmaktadır. Bu görüşe sahip yönetmen ve senaristlerden Metin Erksan (1987:84) senaryo tanımını yaparken onu bir edebiyat türü olarak gördüğünü belirtmektedir:

Senaryo; bir edebiyat bir yazın türüdür. Roman, hikâye, şiir, tiyatro vb. nasıl bir edebiyat, bir yazın türüyse senaryo da kesin ve tartışmasız bir biçimde, bir edebiyat, bir yazın türüdür. Senaryo, bir filmin yapımı için, filmin konusu ve konuşmalarından oluşan, sinema sanatına ilişkin teknik bilgileri kapsayan, bir düzyazı, bir anlatım değildir. Senaryo; edebiyat sanatına özgü, fakat sinema sanatının niteliklerini özümlemiş, sinema sanatının özelliklerini içeren, bir edebiyat, bir yazın türüdür. Senaryo, bir filmi oluşturan durağan ve devingen fotoğrafların, resimlerin, görüntülerin, somut ve soyut görsel düşüncelerin anlatıldığı, tanımlandığı, açıklandığı bir düzyazı bir anlatım değildir. Senaryo; sinema sanatına ilişkin nitelikleri, özellikleri, kuralları içeren ve özümlemiş, fakat edebiyat sanatına özgü, bir yazın, bir edebiyat türüdür.

Öte yandan Andrey Tarkovski (2008:112-113) senaryonun yapılacak filmin bir tutanağı, filmin ayrıntılı bir proje tanımlaması olduğundan hareketle bir edebî eser niteliği taşımadığını ifade eder ve fikirlerini şöyle devam ettirir:

Bir senaryo ne kadar filmselse, edebî başarı sağlama umudu o kadar azdır. Bu yönüyle pek çok tiyatro oyunundan farklı bir konuma sahiptir. Ayrıca, gerçek bir edebî değeri olan bir film senaryosuna bugüne kadar hiç rastlanmamıştır. Aslında, edebî yeteneğe sahip bir insanın, maddi gerçekler hariç, hangi akla hizmetle senarist olmaya kalktığını hiçbir zaman anlayamadım. Bir yazar yazmalıdır. Filmsel görüntülerle düşünmesini beceren birisiyse yönetmenler ordusuna katılmalıdır. Çünkü düşünce, tasarım ve bunların bir filme dönüştürülmesi elbette ki bir yaratıcı yönetmenin sorumluluk alanına girer, başka türlü çekim çalışmalarını doğru dürüst yönetemez.

Resimlerle anlatılan bir hikâye olan (Field, 2016:33) senaryoyu Mehmet Arslantepe (2015:152) bir edebiyat eseri olarak görmemektedir. Bunun gerekçelerini açıklarken yaptığı senaryo tanımı şöyledir:

Senaryo, film çekmek için yazılmış bir sinema metnidir. Senaryo, edebî bir metin değildir; okunmak için yazılmaz. Görselliğin yazıldığı bir metindir; çekilmek için yazılır. Edebiyatta yapıldığı gibi tasvirler, söz sanatları ve farklı zaman kullanımları bulunmaz. Senaryoda sahne tanımlanır, mizansen yazılır. Kişilerin diyalogları ve gerekliyse diğer sesler de senaryoda bulunur. Senaryoda sadece görülenler ve duyulanlar yazılır. Senaryo ile filmin konusu, karakterleri, mekânları, bütçesi ve süresi ortaya çıkar.

Buraya kadar verilen tanım örneklerinden hareketle biz de senaryoyu; konumuz itibariyle halk hikâyesi metinlerinden hareketle, “kelimeleri resmetmeye ve görüntüye aktarmaya rehberlik eden bir aracı metin” olarak tarif edebiliriz.