• Sonuç bulunamadı

1.1. Halk Edebiyatı Nesir Ürünleri

1.1.4. Efsane ve Efsaneler İle İlgili Yapılan Çalışmalar

Farsça “fesane” kelimesinden Türkçeye geçmiş olan efsane, Arapça usture-esatir, Almanca legende ve sage, Fransızca legende kelimelerini karşılamaktadır (Kaya, 2010:292-293). Ferit Devellioğlu’nun (2006:206) sözlüğünde efsane “asılsız hikâye, masal” olarak tanımlanırken Türkçe Sözlük'te (2011:758) efsane "Eski çağlardan beri söylenegelen, olağanüstü varlıkları, olayları konu edinen hayali hikâye, söylence" şeklinde tanımlanmaktadır.

Şükrü Elçin (2004:314) efsane tanımını ve diğer bazı dillerdeki karşılıklarını şöyle izah etmektedir: “İnsanoğlunun tarih sahnesinde görüldüğü ilk devirlerden itibaren ayrı coğrafya, muhit ve kavimler arasında doğup gelişen; zamanla inanç, âdet, anane ve merasimlerin teşekkülünde az çok rolü olan bir çeşit masallara dilimizde Arapça: ustûre, Farsça: efsane; Yunanca: mitos, mit kelimeleri ad olarak verilmiştir.”

Doğan Kaya (2010: 292-293) efsane kelimesinin kökeni ve efsanenin tanımı hakkında görüşlerini şöyle ifade etmektedir:

21Arif Can Güngör, “Sözlü Masal Geleneğinden Görsel Medya Evresine Geçiş ve Masal Formunun Yeşilçam

Sinemasına Etkileri” Danışman: Battal Odabaş, İstanbul Üniversitesi, SBE, Radyo Televizyon ve Sinema Anabilim Dalı, İstanbul, 2003, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi).

Ahmet Musab Kesmeci, “Masalların Yeni İcra Ortamı Olarak İnternet Siteleri” İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı, İstanbul 2012. (Yayımanmamış Yüksek Lisans Tezi).

Efsane kelimesi aslen Farsça fesane kelimesinden gelmektedir. Fesane, “aslı olmayan hikâye, dillere düşen vak’a, destan” anlamındadır. Gerçekten cereyan etmiş bir hikâye gibi ağızdan anlatılan efsane, söylence, rivayet, üsture, kozmogoni kelimeleriyle de karşılanmaya çalışılmıştır, ancak rivayet ve esatir tam olarak efsane kelimesini karşılamaz. Söylence, efsane kelimesine karşılık olarak bulunmuş bir terimdir. Rivayet terimi de daha çok insanların başından geçen menkabeleri kapsar. Esatir ise, üsturenin çokluk şekli olup dünyanın ve tabiat hadiselerinin insanın ilkel şuurunda vücut bulmuş şeklidir. Bir başka deyişle esatir, henüz mit teriminin Türkçeye girmediği zamanlarda, bu sözü karşılayan bir terimdir.

Ali Berat Alptekin (2012:15) efsaneyi “Dinî, inandırıcı, kısa, nesir şeklindeki halk anlatmaları” olarak tanımlarken; Boratav’ın (1995:98-99) efsane tanımı şu şekildedir:

Efsanenin başlıca niteliği inanış konusu olmasıdır. Onun anlattığı şeyler doğru, gerçekten olmuş diye kabul edilir. Bu niteliği ile masaldan ayrılır, hikâye ve destana yaklaşır. Başka bir niteliği de düz konuşma diliyle ve her türlü üslup kaygısından yoksun, hazır kalıplara yer vermeyen kısa bir anlatı oluşudur. Kısacası efsane: kendine özgü bir üslubu, kalıplaşmış kuralları biçimleri olmayan, düz konuşma dili ile bilinen bir anlatı türüdür.

Tanımlarından bazıları bu şekilde olan efsanelerin özelliklerini Saim Sakaoğlu (1980a:6) şöyle sıralamaktadır:

1. Şahıs, yer ve hadiseler hakkında anlatılırlar, 2. Anlatılanların inandırıcılık vasıfları vardır,

3. Genellikle şahıs ve hadiselerde tabiatüstü olma vasfı görülür,

4. Belirli bir biçimleri yoktur, kısa ve konuşma diline yer veren anlatı türleridir.

Ali Berat Alptekin (2012:16-17) ise efsanelerin özelliklerini şöyle sıralamaktadır:

1. Efsaneler şahıs, yer ve olaylar hakkında anlatılır.

2. Efsanelerin inandırıcılık özelliği vardır, dinleyenler olayların gerçek olduğuna inanır.

3. Efsanelerde anlatılan olaylar ve olayların kahramanları olağanüstüdür. 4. Efsanelerin özel bir anlatım şekli yoktur, konuşma diliyle anlatılmaktadır. 5. Anlatıcı ve dinleyenler için gerçek kabul edilir.

6. Efsanelerin zamanı geçmiş zaman ile şimdiki zamandır. 7. Efsanelerde mekân yaşanılan dünyadır.

8. Efsanelerdeki kutsiyet dolayısıyla efsanelerde yer alan şahıs ve mekânlar dokunulmaz sayılır.

9. Efsanelerin tarihle yakın ilişki içindedir. Tarihte yaşamış devlet adamı, komutan gibi önemli isimlerin gerçekte yapmış oldukları olağanüstülükleri efsaneleşmiştir.

10. Çoğunlukla efsaneler millîdir ancak milletlerarası özelliğe sahip olanlar da vardır.

11. Efsaneler genellikle şekil değiştirme gibi tek motif üzerine kuruludur.

Tanımları ve özellikleri kısaca izah edilen efsanelerin sınıflandırılması ile ilgili yapılan çalışmalar şöyledir: İlk olarak 19-28 Ağustos,1959 tarihinde Kiel’de başlayan Kophenhag’da sona eren bir efsane kongresi yapılmıştır. Bundan başka 6-8 Eylül 1962’de Anvers’de ve 14-16 Ekim 1963’te Budapeşte’de toplantılar düzenlenmiştir. ‘International Society for Folk-narrative Research’ (Milletlerarası Halk Anlatısı Araştırmaları Kurumu) (Boratav, 2013:112) tarafından yapılan kongre ve toplantılarda hangi tür metinlere efsane denileceği üzerinde durulmuştur. Çünkü efsaneler içerdikleri olağanüstü motifler ve inandırıcılık gibi özellikleri dolayısıyla menkabe ve mit anlatmaları ile karıştırılmaktadır (Alptekin, 2012:22). Bu toplantıların sonucunda efsaneler temelde dört ana başlık altında sınıflandırılmıştır:

I. Yaradılış efsaneleri. Oluşum ve dönüşüm efsaneleri. Evrenin sonunu (Mahşer ve Kıyamet günlerini) anlatan efsaneler.

II. Tarihlik Efsaneler

III. Olağanüstü kişiler, varlıklar ve güçler üzerine efsaneler. IV. Dinlik Efsaneler (Boratav, 2013:113).

Efsanelerle ilgili yapılan diğer bilimsel çalışmalar arasında Saim Sakaoğlu’nun önemli bir yeri vardır. Saim Sakaoğlu (1980a), Anadolu-Türk Efsanelerinde Taş Kesilme Motifi ve Bu Efsanelerin Tip Kataloğu adlı doçentlik takdim tezinde efsane türünün tanımı, özellikleri ve diğer türlerle ilişkisine yer vermiştir. Motifin ve şekil değiştirme motifinin tanımının ardından taş kesilme motifi hakkında bilgi verilmiş diğer kültürlerde taş kesilme motifleri üzerinde durulmuştur. Taş kesilme motifine yer veren efsanelerin tip kataloğu hazırlanmış, bu efsanelerin illere göre dağılımı gerçekleştirilmiştir. Saim Sakaoğlu (1992), Efsane Araştırmaları adlı bir diğer çalışmasında efsane türü hakkında genel bilgi yanında, daha önce farklı kaynaklarda yayımlanan dört makale ve bildiriye yer vermiş olup Türkiye’den ve Türk dünyasından derlenen 24 efsane metnini okuyucuya sunmuştur. Yazar burada ayrıca Efsane Derleme Fişi örneği de vermiştir. Saim Sakaoğlu (2007) 101 Anadolu Efsanesi başlıklı bir diğer çalışmasında Türkiye’nin değişik

bölgelerinden derlenmiş olan efsanelere yer verirken 101 Türk Efsanesi (2003) adlı çalışmada ise Türk dünyasından tespit edilen 101 efsane metnini yayımlamıştır. Bilge Seyidoğlu (1985) da efsane türünü Erzurum örneğinde değerlendirmiştir. Bilge Seyidoğlu’nun doçentlik takdim tezi olan bu çalışmada dinî binalarla ilgili efsaneler; evler ve insanların yaşadıkları yerlerle ilgili efsaneler; tabiat ve kırlarla ilgili efsaneler başlıkları altında toplam 189 adet efsane metni yer almaktadır.

Efsanelerin motif bakımından incelenmesine bir örnek olarak Metin Ergun’un (1997), Türk Dünyası Efsanelerinde Değişme Motifi I-II adlı doktora tezi gösterilebilir. Eserin birinci cildi inceleme, ikinci cildi ise Türkiye, Azerbaycan, Türkmen, Özbek, Kırgız, Kazak, Kazan (İdil-Ural), Başkurt (İdil-Ural), Yakut, Altay, Hakas, Tuva, Karakalpak, Çuvaş, Karaçay, Gagauz, Uygur, Kırım, Dolgan, Kumuk, Tofa, Şor, Teleut, Telengit ve Baraba Türklerinden derlenmiş efsane metinlerinden oluşmaktadır. Eserde, “şekil değiştirme” motifi açıklandıktan sonra şekil değiştirmeye yer veren efsanelerin de kataloğu hazırlanmıştır. Efsaneler ile ilgili bir diğer çalışma da Ali Berat Alptekin’e (2012) aittir. Burada efsanenin tanımından, diğer türlerle ilişkilerine, efsanelerle ilgili yapılan çalışmalardan efsane derlemelerine kadar bilgiler yer alır. Taş kesilme motifi, dağlarla, göllerle, yerleşim yerleriyle ilgili efsaneler gibi efsane motifleri ayrıntılı olarak ele alınır. İkinci Bölümde efsane ilgili 9 makale bulunmaktadır ve Türkiye’den ve Türk Dünyasından derlenmiş çeşitli efsane metinleri yer almaktadır. Bunlardan başka Hayrettin Rayman, Bayburt Efsaneleri, (2001), Halil Altay Göde, Isparta Efsaneleri (2010), İsmail Görkem, Elazığ Efsaneleri (2006), Muhsine Helimoğlu Yavuz, Diyarbakır Efsaneleri (2013b), Ali Duymaz, Bingöl Efsaneleri (1989), Zekeriya Karadavut, Yozgat Efsaneleri, (1992), Seyit Emiroğlu, Konya Efsaneleri, (1993), Ruhi Kara, Erzincan Efsaneleri (1991) Bayram Sönmez, Niğde Efsaneleri (1994) üzerinde çalışmıştır. Efsane hakkında yapılan çalışmalar çoğunlukla derleme, tasnif, motif tespiti şeklinde olmuş tespit edilen metinler dil özellikleri açısından ele alınmıştır. Zamanla efsanelerin farklı bakış açılarıyla incelendiği çalışmalar da yapıldığı görülmüştür22.

22Fuat Kaplan (2016), Çağdaş Heykel Sanatına Anadolu Efsanelerinin Etkisi, Atatürk Üniversitesi, SBE,

Heykel Anasanat Dalı, Danışman: Mustafa Bulat, Yüksek Lisans Tezi.

Banu Bulduk (2015), Seçilmiş Türk Efsanelerinden Etkileşimli Bir Elektronik Kitap Uygulaması, Hacettepe Üniversitesi, Güzel Sanatlar Enstitüsü, Danışman: İncilay Yurdakul, Sanatta Yeterlilik Tezi.

Semra Aktaş (2009), Efsanelerin Turistik Çekicilik Üzerine Etkileri: Turist Rehberleri Üzerine Bir Araştırma, Sakarya Üniversitesi, SBE, Turizm İşletmeciliği Anabilim Dalı, Turizm İşletmeciliği Bilim Dalı, Danışman: Orhan Batman, Yüksek Lisans Tezi.