• Sonuç bulunamadı

1. BÖLÜM

1.4. Toplumsal Gelişim Süreçlerinde İletişim Teknolojileri

1.4.2. Küreselleşme ve Ağ Toplumu

1.4.2.2. Sanayi Sonrası Toplum, Enformasyon Toplumu

İkinci Dünya Savaşı’nın hemen sonrasında ortaya çıkan Enformasyon Toplumu kavramı, Sanayi Toplumu’ndan Sanayi-Sonrası yeni bir topluma geçilmekte olduğunu vurgular. Sanayi sonrası ve postmodern toplum nitelemelerinde iletişim olgusu ve enformasyon üzerinde durulmakla birlikte, enformasyon toplumu kuramında bu husus daha ağırlıklı olarak ele alınmaktadır. Bu yaklaşımda, sanayi devrimiyle nasıl sanayi toplumuna geçiş sağlandıysa, elektronik devrimiyle de enformasyon toplumuna geçilmekte olduğu işaret edilmektedir. Bu değişimle toplumun ve insanın değiştiği, bilgisayarların yaşama yoğun bir şekilde girdiği, iletişimin ve dolaşan enformasyonun arttığı, dünyanın her tarafından bilgi alma imkânının insana sağlandığı vurgulanmaktadır (Yılmaz, 1996: s.108-109). Enformasyon Toplumu olarak tanımlanan bu toplumun en temel özelliği, maddi ürünlerin üretimine dayalı bir sistemden enformasyonu merkez alan bir sisteme doğru toplumun dönüşmesidir. Enformasyon Toplumu olarak nitelenen toplumsal dönemi tanımlamaya yönelik girişimlerde değişik isimlendirmeler ve farklı yaklaşımlar kullanılmıştır. Daniel Bell “Sanayi-Sonrası Toplum”, Alvin Toffler “Üçüncü dalga” , Yoneji Masuda “Enformasyon Toplumu” ve Peter F. Drucker’ “Bilgi toplumu” olarak bu yeni toplumu isimlendirmişlerdir (Bozkurt, 1996: s.165). Bu dönemin özelliği, maddi ürünlerin üretimine dayalı bir sistemden enformasyon üretimini merkez alan bir sisteme doğru toplumun dönüşümüdür. Üretimin temel kaynağını enformasyonun oluşturmasının yanında toplumsal ve kültürel süreçlerin de vazgeçilmez bir biçimde yeni teknolojiler ve enformasyona bağımlı olarak değişmesidir. Peter Drucker, “Bilgi Toplumu” olarak

83

adlandırdığı bu toplumda “temel ekonomik kaynak, yani ekonomistlerin deyimiyle üretim araçları artık sermaye de değildir, doğal kaynaklar da değildir, emek de değildir. ‘Bilgi’dir ve bilgi olacaktır” diyerek yeni toplumun üretim araçlarının ne olacağını belirtmiştir ( Drucker, 1993: s. 18). Ayrıca Drucker, enformasyon toplumunu, küreselleşme ile yerelleşme/aşiretleşmenin eşzamanlılığı olarak nitelendirmektedir. Bu anlamıyla ‘Bilgi Toplumu’ küresel bir toplumdur (Bozkurt, 1996: s.165). Marshall McLuhan “elektronik iletişim araçlarının egemen olduğu, küresel köy olasılığının belirdiği yaşanmakta olan dönemin” Enformasyon Toplumu olduğunu ve bu toplumsal yapının daha önceki ‘Mekanik Çağı’ dünyadan sileceğini vurgular (McLuhan, 1964: s.36). Kabile dönemine egemen olan söz ve konuşmanın elektronik iletişim araçlarıyla yeniden yaygınlaşmasıyla birlikte dünya toplumları da yeniden özlerine dönmeye yönelmişlerdir diyen McLuhan, bunu dünyanın küresel bir köye dönüşmesi, büzüşmesi, küçülmesi ve içine kapanması olarak niteler (McLuhan, 2001, akt. Güngör, 2011: s.160). Japonya’nın enformasyon toplumunu konu alan raporunu hazırlayan Yoneji Masuda , “Sanayi Toplumu’nda temel dinamik maddi üretim iken Enformasyon Toplumu’nda temel dinamiğin enformatik üretim” olduğunu vurgulayarak Enformasyon Toplumu’nun Sanayi Toplumu’ndan tamamen farklı, yeni bir toplumsal yapı olduğunu ileri sürer (Masuda, 1990: s.4). Masuda, endüstri toplumlarının merkeziyetçi özelliğine karşı, enformasyon toplumlarının “çok-merkezli” olduğunu söyler. Enformasyon toplumunun bu çok-merkezli özelliği, sosyal yapıda ve siyasal alanda, Masuda’ya göre, iki sonucu doğurur: Birincisi, bilgi teknolojilerinin sınır tanımaz özelliği, geleneksel yapı ve değerleri çözmekte ve bireysel haz ve yaşantıyı merkezileştirmektedir. İkincisi ise bu ‘çok-merkezlilik’ ya da ‘merkezsizleşme’ ulus-devleti ve onun tüm sosyal/siyasal bağlamlarını içeriden ve dışarıdan kuşatmaktadır (Bozkurt, 1996, s. 165). “Sanayi sonrası toplum” kavramının öncüsü olarak adlandırılan Daniel Bell, 1960 yılında yayınladığı The End of Ideology yazısından on üç yıl sonra 1973 yılında yazdığı “The Coming of Post-Industrial Society – Sanayi Sonrası Toplumun Gelişi” isimli kitabının alt başlığı, A Venture in Social Forecasting yani Bir Toplumsal Öngörü Girişimi’nde, “toplumsal tahmin” çalışması yapmış olduğunu söylemektedir. Bell’e göre, yaptığı kehanet değildir. Kehanette bulunabilmek için uzun süre bir durumun içinde bulunmaktan kaynaklanan içsel bir bilgi ve yargı birikimi gerekmektedir. Oysa tahminde bulunmak daha akılcı bir etkinlik gerektirmektedir. Bell, yeni bir sisteme,

84

sanayi-sonrası topluma, girmekte olduğumuzu ve bu sistemin ise “enformasyon” tarafından karakterize edildiğini söylemektedir. Artık, okullarda ve evlerde, bilgisayarların görüldüğü ve görüleceği her yerde, bu değişimin yansımalarıyla karşılaşılacaktır. Bu toplumu emek değer kuramıyla değil, bilgi değer kuramıyla belirlendiği noktaya iter . Bell, “bilgi toplumu” deyimini ancak yetmişli yılların sonuna doğru kendine mal edecektir ( Bell, 1980). Dalga teorisyeni ve Fütürist Alvin Toffler’e göre, Sanayi sonrası toplum kuramı Üçüncü Dalga Uygarlığı’nın başlangıcıdır. Toffler , insanlık tarihinde üç büyük uygarlık dalgasının yaşandığını vurgulamaktadır. Birinci dalga, tarım uygarlığına, ikinci dalga, sanayi uygarlığına, üçüncü dalga ise sanayi ötesi uygarlığa (post-endüstriyalizm) doğru gelişen bir uygarlık dönüşümünü tasvir eder. Toffler, bu uygarlık aşamalarının her birinin kendine özgü bir sosyo-kültürel, sosyo- ekonomik yapıya sahip olduğu gerçeğinden hareket ederek, felsefi temelde de farklılık arz ettikleri yönünde diğer teorisyenlerden farklı bir ayrım yapar (Toffler, 1986). Castells’in “ Ağ Toplumun Yükselişi” adlı kitabında bilgi toplumu tanımı ise, bilginin toplumdaki rolünü vurgulayan bir kavramken, bilgilendirilmiş toplum , sosyal örgütlenmenin özel bir şeklinin niteliğini gösterir (Castells, 2013a: s.20). Enformasyon Toplumu’na geçişe damgasını vuran bilgisayar teknolojisidir. Bilgisayar, enformasyonu manipüle etme, dönüştürme ve böylelikle daha önceleri yalnızca insan beyni tarafından gerçekleştirilebilir olan işlevleri insan müdahalesine gerek bırakmaksızın otomatik olarak yerine getirme kapasitesi açısından tektir.

Endüstri sonrası toplumda yepyeni ve kesin olan şey “ sosyal hizmetlerin ( sağlık, eğitim ve toplumsal hizmetler) gelişmesi, özellikle de “teknik ve profesyonel hizmetlerin” (araştırma, değerlendirme, bilgi işleme ve sistem analizi) çok artmasıdır. Böylece “üniversitelerde, araştırma örgütlerinde, meslek topluluklarında ve hükümette” yerleşen yeni bir aydın sınıfı oluşur. Endüstri öncesi toplumun “doğaya karşı “ bir oyun olmasına karşılık, endüstri toplumu “üretilmiş doğaya” karşı bir oyun, endüstri sonrası toplum ise “kişiler arasında bir oyundur”. Hiyerarşi ve eşgüdümün yerini işbirliği ve karşılıklılık’ a bırakması bu oyunun parçasıdır (Mattelart, 2012: s.63).

Bilgi ve İletişim Teknolojilerinin toplumu dönüştürdüğünü savunan düşünürler, Enformasyon Toplumu’nu, bilgi ve iletişim teknolojilerinin gelişimine paralel olarak meta yönelimli bilgi biçimlerinin hızla arttığı yeni bir toplumsal yapı olarak

85

tanımlamaktadır (Törenli, 2004: s. 27–28). Enformasyon, bilgi ve iletişim teknolojilerinin belirleyiciliği, bu yaklaşım içerisinde şekillenmekte olan yeni toplumsal yapının göstergelerini de etkilemiştir. Bunlar; teknolojik, toplumsal, ekonomik, siyasal ve kültürel yapıda meydana gelen dönüşümlerdir. Bilgi ve iletişim teknolojilerinin toplumsal yapıyı değiştirdiğini savunanların başında gelen Marshall McLuhan’dır. McLuhan “Understanding Media- Medya’yı Anlamak” adlı çalışmasında toplumsal değişim evreleri arasındaki kilit noktaları, bilgi ve iletişim teknolojilerinde yaşanan gelişmelere bağlar. McLuhan eserinde, “kabile yaşamının ve geleneksel- sözsel iletişimin egemen olduğu toplumun Yazı-Öncesi Toplum; yazının ve baskı tekniklerinin egemen olduğu toplumun Yazı Toplumu; elektronik iletişim araçlarının egemen olduğu, global köy ortamının oluştuğu yaşanmakta olan dönemin toplumunun Enformasyon Toplumu” olduğunu vurgular ( McLuhan, 1964: s.36). Kabile dönemine egemen olan söz ve konuşmanın elektronik iletişim araçlarıyla yeniden yaygınlaşmasıyla birlikte dünya toplumları da yeniden özlerine dönmeye yönelmişlerdir diyen McLuhan, bunu dünyanın küresel bir köye dönüşmesi, büzüşmesi, küçülmesi ve içine kapanması olarak niteler (McLuhan, 2001).

Japon teorisyen Yoneji Masuda ise, Enformasyon Toplumu’nda “enformasyon şebekeleri ve veri bankalarından, enformasyon üretiminin çekirdek örgütlenmesinde enformasyon hizmeti veren kurumların, toplumsal simge olarak fabrikanın yerini alacağını savunan Masuda, bilgi toplumunun dayandığı yenileyici teknolojinin bilgisayar teknolojisi olduğunu ve bilgisayar teknolojisinin enformasyon, bilgi ve teknoloji üretimini arttıracağını ileri sürer. Masuda ayrıca, enformasyon ağını, çok sayıda insan arasında geniş bir alanda telefon ya da telgraf ağları ile enformasyon aktarılması olarak tanımlamakta ve bu ağın, bilgisayarlar vasıtasıyla diğer ağlarla birleşerek büyüdüğünü böylece “yaşayan bir beden ya da organizmaya” benzediğini vurgular ( Masuda, 1985). Masuda, enformasyon toplumu için “computopia“ kavramını kullanır. “kas gücüyle çalışan bireylerin yerini otomasyon sayesinde makinelerin alacağını böylece bireylerin çeşitli ihtiyaçlarını giderebilmesi için gönüllü topluluklar oluşturabilmesinin önünün açılmış olacağını” vurgulayarak; “Enformasyon Toplumu’nda, gönüllü toplulukların toplumun özünü oluşturacağını, Enformasyon Toplumu’nun iktidardan bağımsız ve toplumsal sınıfların olmadığı yeni bir toplum olacağını ileri sürer (Masuda, 1985).

86

Computopia’da, herkes kendi bireysel geleceğini gerçekleştirme ve ihtiyaçlarını karşılama olasılığına sahip olacaktır. Computopia, küresel olacaktır, çünkü fikirlerin ve amaçların paylaşılmasına gönüllü olarak dünyanın her yerinden topluluklar katılacaktır. Ona göre, “Computopia” yirmi birinci yüzyılın yeni uzun dönemli vizyonu olacaktır ve şu kavramlara dayanmaktadır:

 Zaman değerini yakalama ve gerçekleştirme,  Karar alma özgürlüğü ve fırsat eşitliği,  Çeşitli gönüllü toplulukların gelişmesi,  Birbirine bağlı sinerjik toplumlar.

Enformasyon toplumu kuramcılarından Masuda, enformasyon toplumu ile endüstri toplumu arasındaki temel farklılıkları karşılaştırdığı tabloda, teknolojik, sosyo- ekonomik ve değer ölçüleri anlamında her iki toplumsal formasyonun farklı anlayışlar üzerinde yükseldiklerini iddia etmektedir (Masuda, 1990,akt. Bozkurt,1996: s.43)

87

Tablo 1.4. Sanayi Toplumu ve Bilgi Toplumu Karşılaştırması

Endüstri Toplumu Bilgi Toplumu

Yenilikçi Teknoloji  Öz  Temel Fonksiyon  Üretim gücü  Buhar makinesi (güç)  Fiziksel emeğin ikamesi  Maddi üretim gücü (kişi

başına sermaye artışı)

 Bilgisayar (bellek, hesaplama, Kontrol)  Zihinsel emeğin ikamesi  Bilgi üretme gücü

(optimum hareket –seçim kapasitesinde artış) Sosyo-ekonomik yapı *Ürünler *Üretim merkezi *Piyasa *Öncü endüstriler *Endüstriyel yapı *Ekonomik yapı *Sosyo-ekonomik ilke *Sosyo-ekonomik Özne *Sosyo-ekonomik sistem *Toplum biçimi *Ulusal hedef *Hükümet biçimi *Sosyal değişimin itici gücü *Toplumsal problemler

*En ileri aşama

*Faydalı mallar ve hizmetler

*Modern fabrika (makine ekipman )

*Yeni dünya, koloniler, tüketici satın alma gücü * İmalat endüstrileri (makine, kimya endüstrileri) *Birincil, ikincil ve üçüncül endüstriler *Mal ekonomisi (işbölümü, üretim ve tüketim ayrılması)

*Fiyat ilkesi (arz ve talep dengesi)

*Girişimler (özel sektör Kamu sektörü, üçüncü sektör) *Sermayenin özel mülkiyeti, serbest rekabet, kâr maksimizasyonu *Sınıflı toplum (merkezi güç, sınıfları kontrol) *Gayri safi ulusal refah Parlamenter demokrasi *İşçi hareketleri, grevler *İşsizlik, savaş, faşizm *Yüksek kitlesel tüketim

*İletişimsel bilgi, teknoloji, bilimsel bilgi

*Bilgi kullanımı (bilgi ağları, veri bankaları) *Bilimsel bilgi sınırlarının, bilgi alanının genişlemesi

*Entellektüel endüstriler

(iletişimsel ve bilimsel bilgi endüstrileri)

*Matris endüstriyel yapı (birincil, ikincil, üçüncül

ve dördüncül endüstri

sistemleri)

*Sinerjik (synergetic)

ekonomi (ortak üretim ve kullanım)

*Amaç ilkesi (sinerjik (ortak) ileri besleme ilkesi) *Gönüllü topluluklar (yerel

topluluklar ve bilgi

toplulukları)

*Alt yapı, sinerji ilkesi, toplumsal faydanın önemi *Fonksiyonel toplum (çok

merkez, fonksiyon,

otonomi)

*Gayri safi ulusal tatmin *Katılımcı demokrasi

*Sivil hareketler ve

sorunlar

*Gelecek şokları, terör, kişisel

dokunulmazlığın ihlali

*Yüksek kitlesel bilgi

üretimi Değerler *Değer standartları *Etik standartlar *Zamanın ruhu *Maddi değerler (psikolojik gereksinimlerin karşılanması) *Temel insan hakları, insanlık

*Rönesans (insanın Özgürleşmesi)

*Zaman değeri (hedefe Yönelik başarı gereksinimlerinin karşılanması) *Öz disiplin, toplumsal katılım *Küreselleşme (insan ve doğanın ortak yaşayışı)

Kaynak: Masuda, 1990: s.6-7, akt. Bozkurt, 1996: s.43.

Tablo 1.4’de anlaşılacağı üzere endüstri toplumunun doğal kaynaklara, fabrikalara, teknolojiye olan bağımlılığı, bilgi toplumunda yerini dijital bilgi

88

sistemlerine ve yazılıma bıraktığı görülmektedir. Endüstri toplumunun ulus-merkezli yapısı ile bilgi toplumunun küresel çerçevesi ve içeriği daha da belirginleşmektedir. Endüstri toplumunda maddi değerler yerini zaman değerine, temel insan hak ve özgürlükleri anlayışı bilgi toplumuna geçişle öz disiplin ve toplumsal katılıma bıraktığı dikkat çekmektedir. Yüksek derece de kitlesel tüketim’in yerini yüksek kitlesel bilgi tüketimine bırakması da ayrıca dikkat çekici bir nokta olarak önem taşımaktadır.

Enformasyon toplumunu, Masuda ve McLuhan bakışıyla karşılaştırdığımızda, McLuhan’da da eşitlikçi bir toplum olarak kurulmaktadır. McLuhan’a göre, nitelendirdiği “elektrik” çağında bilincin teknolojik olarak simülasyonu sonucu “bilme” süreci kolektif olarak tüm insanlığa ulaşacaktır. İnsanın bütün işi, refahı yaratacak olan enformasyon hareketi sonucu, öğrenmek ve bilmek ve serbestçe ulaşabildiği enformasyonu toplamak olacaktır. McLuhan, enformasyon toplamayı, insanların “altın çağındaki” ilkel toplumlardaki besin toplayıcılığına benzetmektedir (Geray, 1998: 1416). Masuda ise, sınıfsız bir topluma göndermede bulunmaktadır. McLuhan da Masuda gibi, enformasyonun maddesel mallarla karşılaştırıldığında, tüketildiğinde eksilmeyen bir kaynak olduğunu söylemektedir. Bu nedenle enformasyona ulaşım kolay ve serbest olacaktır. Yine McLuhan’da da merkeziyetçilik yerine, teknolojinin içerdiği özellikler nedeniyle, yerelleşme ve katılımcılık vurgulanmaktadır. Ancak McLuhan’ın deterministik olarak sunduğu gelişmeler Masuda’ya göre seçeneklerden biridir. Siyaset ile kurulacak ilişkide, Masuda’ya göre doğru seçimler yapılmazsa hedefin kontrol edildiği “otomasyon devleti” ortaya çıkacaktır (Geray, 1998: 1417). Bu noktada, öncelikli olarak Masuda başta olmak üzere sözü edilen düşünürlerin yukarıda ortaya koyduğu fikirlerin tartışmaya son derece açık olduğunu belirtelim. Computopia idealinde tehlike, enformasyon teknolojilerinin sağladığı olanakların, “denetlenen bir toplum” yaratılmasına yol açacağı endişesidir. Ayrıca, Masuda, bireylerin ve toplulukların ortak hedeflerini gerçekleştirecek eşgüdümlü ve gönüllü katılımdan söz ederken, bu ortak açılımları kimin tanımlayacağı sorusu üzerinde durmamaktadır. Varolan iktidar yapılarının, yeni medyanın yaygınlaşmasıyla ortadan kaldırılabileceğini düşünmek için ise yeterli gerekçe gösterilmemektedir. Gösterilen en önemli gerekçe, enformasyon toplumunda bilginin işlemesine dayalı zihinsel üretim faaliyetlerinin artacağı ve zihinsel emeğin genişleyeceğinden hareketle, geleneksel siyaset yapma biçimlerinin dayandığı kapitalist-proletarya geriliminin yerini, uyumun alacağıdır. Her

89

bireyin kendi insani varoluşunu gerçekleştirebileceği bir düzenlemeye geçileceği öngörüsünde, toplumsal varoluşun eş deyişle, kaynakların dağıtımının ne tür amaçlar ve çıkarlar merkezinde gerçekleşeceği sorusu göz ardı edilmektedir. İktidar yapılarını göz önüne almayan bu yaklaşım, siyasetin bilgisayarlar aracılığıyla ve tikel iletişim alanında gerçekleşebileceğini umut etmektedir. Özellikle 1980’li yıllarla birlikte Doğu Bloku’nda yaşanan reel sosyalizmin çözülüşü, sivil toplum dinamiklerine ilişkin düşüncelerin yeniden yapılanmasına yol açmıştır. Küreselleşme sürecinde önemli rol oynadıkları ileri sürülen yeni medyanın mekâna ilişkin engelleri ortadan kaldırarak Batı’lı yaşam tarzını ve değerini kapalı Doğu’lu toplumlara sunarak, onların dönüşmesinde rol oynayan önemli nedenlerden birini oluşturmuştur.

Alvin Toffler de Enformasyon Toplumu anlayışına benzer bir yaklaşım sergiler. Toffler de Masuda gibi iletişim teknolojilerindeki yapısal dönüşüm üzerinde durarak; Enformasyon Toplumu’nu teknolojinin sonucu olarak görür. Bilgi ve iletişim teknolojilerinin en önemli ürünü olan “bankalar, mağazalar, devlet daireleri, komşu evler ve iş yerleriyle bağlantılı bilgisayarların yalnız üretimden perakende satışına kadar iş hayatını değil, işin niteliğini, hatta aile yapısını değiştireceğini” ileri sürer. Yeni uygarlığın “yeni davranış kuralları getirerek, bizi standartlaşmadan, senkronizasyondan, merkezcilikten, enerji, para ve iktidarın tek merkezde toplanmasından uzaklaştırdığını” belirtir (Toffler, 1996: s.200). Toffler’e göre insanlık tarihinde üç büyük değişim dalgası gözlemlenmiştir. Bunlardan her biri daha önceki kültürleri ve uygarlıkları yok edip yerlerine, daha öncekilerin akıllarına bile getiremeyecekleri yaşam türleri koymuştur. Birinci Değişiklik Dalgası “Tarım”, İkinci Değişiklik Dalgası “Sanayi” ve Üçüncü Değişiklik Dalgası “Sanayi-Sonrası “ uygarlık dönüşümlerini tasvir eder. Üçüncü Dalga’nın ekonomik üretim birimleri bilgi ve iletişim teknolojileridir. Toffler’e göre, “bu uygarlığın birçok yanı geleneksel Sanayi Toplumu ile çelişki halindedir. Bir yandan çok daha teknolojiktir, bir yandan da anti-endüstriyeldir.” (Toffler, 1996). Toffler’in dikkat çeken diğer bir tezi de, etkileri giderek azalmakta olan kitle iletişim araçlarının egemenliğinin Üçüncü Dalga Toplumu’nda ortadan kalkacak olmasıdır. Bilgi ve iletişim teknolojilerinin gelişmesiyle ortaya çıkan yeni tür iletişim araçları kitleyi hedef almayan bir iletişim çağını başlatmıştır. Toffler’a göre, “uygarlığın yığınsallıktan uzaklaşması aramızdaki bilgi alış-verişinin miktarında da büyük bir artışa yol açacaktır (Toffler, 1996: s.221). Daniel Bell 1973’te yazdığı “Sanayi –Sonrası Toplumun Gelişi -The

90

Coming of Post- Industrial Society” adlı kitabında, Amerika Birleşik Devletleri, Sovyet Sosyalist Cumhuriyet Birliği, İngiltere ve Japonya gibi gelişmiş toplumlarda karşı karşıya gelinen bazı gelişmeleri inceleyerek bunların ne anlama geldiğini sorgulamaktadır. İşyerlerinde, Sanayi’de, okullarda ve evlerde bilgisayarların görüldüğü her yerde bu değişimin yansımalarıyla karşılaşılmaktadır. Bell, yeni bir siteme, sanayi sonrası topluma girmekte olunduğunu, bu sistemin ise “enformasyon” tarafından belirlendiğini söylemektedir. Sanayi sonrası toplum için enformasyon hem niceliksel hem de niteliksel olarak belirleyici olduğunu söyleyen Bell’e göre, sanayi sonrası toplum sadece enformasyonun yoğun seviyede kullanıldığı toplum olmaktan ziyade enformasyonun niteliği açısından da önceki dönemlerden çok farklıdır. Bell, bilgi tabanlı sanayi-sonrası toplum modelinde, ekonomik alanda mal ve eşya üreten bir ekonomiden hizmet üreten bir yapıya, daha az bilgi gerektiren bir yapıdan daha çok bilgi temelli bir yapıya ve sanayiye geçiş olacağını; yeni ilgi alanı olarak, teknolojik gelişmeleri öngörme teknikleriyle yeni teknolojilerin uygulama sonuçlarının değerlendirilme faaliyetlerinin gelişeceğini ve teknoloji temeline dayalı ve entelektüellerin etkin olduğu yeni karar verme biçimlerinin gelişeceğini vurgular (Yılmaz,1996: s.93). Bell’in Sanayi-Sonrası Toplum modelinde gelecekteki toplumun en önemli görünümü olarak ‘bilgi’yi öne çıkarır. Bu yeni toplum, bilgi edinme, işlemden geçirme ve dağıtım konusundaki yeni yöntemleriyle tanımlanmakta ve adlandırılmaktadır (Törenli, 2004: s. 32).