• Sonuç bulunamadı

1. BÖLÜM

1.7. Yeni Medyanın Özellikleri

2.1.4. Katılım Kültürü Bağlamında Transmedya Hikaye Anlatımı

Günümüzde; radyo, televizyon ve yazılı basında çalışan gazeteciler kullanacakları ham haberi dijital araçlar kullanarak yakalamakta, haberlerini dijital ve çoklu medya ortamında kullanılabilecek şekilde üretmektedirler. Sinema filmleri, dijital kameralar kullanılarak çekilmekte ve bilgisayarlar üzerinde düzenlenmektedir. Görüntü destekli kitle iletişim araçlarında senaryolar artık, olabildiğince farklı ekranlarda (sinemada, televizyonda, bilgisayarda veya cep telefonlarında) görülmek için, farklı şekillerde 8ses bandı, CD ve yükleme şeklinde) duyulmak için (video oyunları veya oyuncaklar yoluyla) oynanmak için, 8çevrimiçi siteler sayesinde) karşılıklı iletişimle veya (konulu eğlence parklarında) hoş vakit geçirmek için lansman aşamasında, daha projenin yazım sürecinde tasarlanmaktadır. Holywood yapımı sinema filmlerinden televizyon şovlarına, haberlerden okuduğumuz dergilere, “içerik üretim süreci” kökten dönüşümlere maruz kalmaktadır. Caldwil’e göre, medya içerik üretimi açısından dönüşüm, çok daha derin bir şekilde gerçekleşmektedir. İletişim araçları arasındaki sınırlar belirginliğini kaybettikçe, süreçte yer alan yapımcıların ve okur/dinler/izler kitlenin rolleri de değişmektedir (Dilli, 2013: s.114).

Medyalarlararası hikâye anlatıcılığı’nın tanımını daha anlaşılır hale getirmek için önce “ medyalararası hikaye anlatıcılığı” ile bir benzer kavram olan “çoklu medya hikaye anlatımı” arasındaki farklılıkları netleştirmek gerekir. “Çoklu medya hikaye anlatımı” farklı kanallar aracılığıyla anlatılan tek bir hikayedir. Bunun aksine “medyalararası hikâye anlatımı” nda her kanal, hikayenin kendine ait kısımlarını anlatır.

152

Şekil 2.3. Transmedyaya Karşı Çoklu Medya Hikaye Anlatımı Kaynak: Dilli, 2013: s.115.

Julia Roberts’ın başrol oynadığı Ye, Dua Et, Sev filmi “çoklu medyada hikaye aktarımı” için iyi bir örnektir. Film esasen Elizabeth Gilbert’ın aynı isimli romanının ekrana uyarlanmasıdır. Burada aynı hikaye farklı bir formdadır. Hikayeye kitapta olanın dışında bir ekleme söz konusu değildir (Dilli, 2013: s.116). Oysa “medyalararası hikaye anlatımı”’ nda hikayenin her bileşeni, bireysel olarak deneyimlenebilmekle beraber, bileşenlerin hepsi, açık bir şekilde, daha geniş medyalararası hikayeler içerisinde birbirleriyle ilişki halindedir. Walt Disney Stüdyoları bu olguyu kavrayan “kültür endüstrisi” devlerinin başında gelmektedir. Walt Disney, Miki Fare’den başlayarak farklı medya mecraları üzerinde karakterlerin hikâyelerini çoklu ortamda artırmasını bilmiştir. Walt Disney’in uzun yıllara dayanan/yayılan “çoklu medya ortamında hikaye üretimi” ve “izleyici katılım “ stratejisi, aslında yeni paradigmanın da nasıl şekillendiğini gösteren tarihsel bir örnektir (Dilli, 2013: s.118).

Yeni dünyanın birey tüketici/izleyici profili de farklıdır artık. Medya algısının ve medya tüketim alışkanlıklarının değişmesi, geçmiş dönemlerin pasif ve soyutlanmış tüketicilerinin yerini etkileşime ve paylaşıma önem veren sosyal tüketicilere/kullanıcılara bırakmasını sağlamıştır. Yeni dönemin özneleri olan tüketiciler, medyanın kendilerine sunduğu ürünü izleyici olarak tüketmekle yetinmeyip hikayeye katılmak ve hatta hikayenin taratıcılarından biri olmak arzusundadır. Gündelik yaşamlarında aktif bir şekilde kullandıkları sosyal medya platformları; bu tutkularını hayata geçirmelerinde, yeni içeriklere ulaşmalarında, içeriği yeniden yaratma ve

153

paylaşma çabalarında etkili bir rol oynamaktadır. Döneme özgü kodlardan beslenen ve transmedya anlatım olarak ifade bulan yeni anlatım tarzı derin, kapsayıcı ve katılımcı bir hikâye örgüsü, anlatım dili ve öyküleme modeli yaratarak tüketicilerin/kullanıcıların medya içeriğini ve medyayı dilediğince şekillendirmesine olanak yaratmaktadır (Gürel &Tığlı, 2013: s.39).

Henry Jenkins’e göre, Transmedya anlatım, bir kurmacanın ayrılmaz öğelerinin bütünsel ve koordine bir eğlence deneyimi yaratmak amacıyla birçok dağıtım kanalına sistematik bir şekilde yayılması işlemini temsil eder Transmedya anlatım kavramı, bir hikayenin farklı iletişim kanalları üzerinden aktarılması esasına dayanan bir anlatım türüdür Transmedya anlatım, çağcıl dönemi tanımlayan bir belirteç olan Postmodernizm ile yakından ilgilidir ve büyük oranda yakınsama kültürünün bir sonucu olarak gündeme gelmiştir (Jenkins, 2001,akt. Gürel & Tığlı, 2013: s.41-43).

Transmedya anlatım metinleri, salt bilgi yaymakla yükümlü değildir. Bilginin yanı sıra roller ve amaçlar da sunarak hikâyenin tüketicilerin gündelik hayatında yer edinmesini sağlamaktadirlar. Star Wars üzerinden örneklendirildiğinde oyuncaklar, kostümler ve çeşitli merchandising objeleri ile izleyiciler hikayeyi ve karakterleri yaşamlarına dâhil edebilmektedirler. Ve hatta seride küçük bir role sahip olan Boba Fett gibi bir karakteri sempatik bularak daha geniş bir role taşınması için baskı yaratma amacıyla birlikte hareket edebilmekte ve güçlerini birleştirebilmektedirler (Gürel & Tığlı, 2013: s.47-48).

2.1.4.1. Fan Grupları: İnteraktif İzleyiciler

Medyalararası anlatıda mecra, hikayeye göre ikinci sıradadır. İnsanlar takip ettikleri program hakkında kapsamlı içerik bilgisi edinmek için resmi web sitesini ve paralelindeki bir çok hayran web sitesini ziyarete ederek hikayenin izini sürerler. Tıpkı taraftarı oldukları spor kulübünü takip eden insanlar gibi, imkanları dahilinde erişebildikleri tüm kanallardan programı takip etmeye çalışırlar, tweet atarlar, programın diğer takipçileri ile tartışırlar. Farklı iletişim araçları üzerinden ve farklı sözel, görsel veya işitsel malzemelerle “aracılı hikâye dünyası” na katılırlar (Dilli, 2013: s.124). Bu nedenle günümüzün çağdaş medya kültürleri içinde çok modelli ve interaktif anlatıcılık formları doğmuş, medyalararası adaptasyonun çeşitli formları ortaya çıkmıştır.

154

Kullanıcı kaynaklı içerik ile yapılan ve geliştirilen programlar Facebook, Twitter gibi sosyal ağlar sayesinde de alabildiğine yaygınlaşmaktadır.

Fan kurgusu ürünler ; dijital ortam ile sosyal ağlardan güç alan tüketicilerin hikaye dünyasını kendi hayal güçleriyle yorumlamaları , ona farklı boyutlar katmaları ve bu ilaveleri diğer hayranlarla paylaşmaları sonucunda ortaya çıkmaktadır. Kullanıcı tarafından oluşturulan içerik platformları (user generated content platforms) fanlar tarafından oluşturulan içeriklerin sunulduğu platformları ifade etmektedir. Bloglar ve wiki siteleri gibi internet ortamları bu kapsamda örnek verilmektedir. Kullanıcılar tarafından oluşturulan içerik platformları, kullanıcıların kurgu dünyasına dahil olmalarını ve kurgu dünyasını zenginleştirmelerini sağlayan hikaye yaratım makineleri olarak değerlendirilmektedirler. İnternet ve sosyal medya hayranlara güç ve yetki vermekte; yaratıcılarla hedef kitleler arasındaki ilişkiyi gerçek zamanlı bir diyaloğa, bazen de iş birliğine çevirmektedir. Hayranlar, beğeni ve eleştirilerini kendi ürettikleri içerikler, kurdukları blog ve forumlar ile ya da sosyal medya platformları gibi birçok yolla gösterebilmektedirler. Bu nedenle de içerik üreticileri, hayranlara anlatıların tüketicisi gibi değil, anlatıların ortak yaratıcıları gibi yaklaşmalıdırlar (Gürel & Tığlı, 2013: s.68-69). Hayranlık olgusu tapınmanın ötesinde farklı bir boyuta geçerek, hayranlar sadece hayranlık (ilgi) duydukları konu hakkında tartışmalara katılmakla kalmamakta, mevcut durum ve hikâyeden anlam çıkarmakta, hatta kendi hikâyelerini oluşturmaktadırlar. Certeau’nun The Practice of Everyday Life ( Gündelik Hayatın Keşfi) eserinde kolayca kandırılan”edilgen medya okurları” artık etkin ve eleştirel gözle programlarını takip edebilen birer “birey” e dönüşmüşlerdir. Sevdikleri karakterlerin, sunucuların, gazetecilerin her eylemine hak veren, dekorlardaki, haberlerdeki hataları görmezden gelen ve her şeyi olduğu gibi benimseyen medya kullanıcıları geride kalmıştır (Dilli, 2013: s.126-127).

2.1.4.2. Üreten Tüketici- Üre- Tüketici

Prosumer kavramı, Alvin Toffler’ın 1980 yılında yayımladığı “Üçüncü Dalga” isimli kitabında ortaya çıkmıştır. Toffler’e göre üretici ile tüketici arasındaki sınırlar ortadan kalktığı için yavaş yavaş bu iki kavram birleşecektir. İşletmeler, yüksek düzeyde bireyselleştirilmiş/kişiselleştirilmiş ürünlerin, kitlesel olarak üretimine geçerek karlılıklarını devam ettirebilirler ki bu da post-endüstriyel çağın bir gereğidir. “Ancak

155

bu düzeyde bireyselleştirmenin sağlanabilmesi için, tüketicinin, özellikle de tasarım aşamasında, üretim sürecine katılması gerekliliği doğmaktadır” (Özata, 2006).

Prosumer olgusu internet aracılığıyla üreten tüketici/kullanıcı, Facebook, blogger, Twitter gibi sosyal medya kanallarındaki pratiklerini de içerir. Bu noktada kullanıcı/izleyici, herhangi bir şeyin kullanıcısı olurken aynı zamanda onun oluşması için gerekli içeriği de üretmektedir.

Yeni medya süreciyle birlikte izleyici geleneksel kitle iletişim araçlarını tüketen izleyici gibi pasif konumda değildir. Artık seyirci katılımcıdır. Yayıncıyı varlığından haberdar etmek bir yana içeriğin biçimlenmesinde de doğrudan söz sahibidir. Yeni medya ortamında seyircinin muhabir, kameraman, yorumcu, yönetmen, yapımcı ve hatta kendi Web TV’si ile yayıncı olabilmesi olanaklıdır. Geleneksel yayıncılıkta program yapım maliyetleri en önemli gider unsuruyken internet ortamında kullanıcılar kendi içeriklerini kendileri oluşturup diğer kullanıcılarla paylaşmaktadırlar. Youtube, Dailymotion Metacafe gibi internet sitelerinin öncülüğünde gelişen video paylaşımı, içerik oluşturma sürecini de, kullanıcıların video izleme alışkanlıklarını da değiştirmektedir (Büker, 2013: s.156-157).

Tablo 2.4. Eski ve Yeni Medya Tüketici/İzleyici/Kullanıcı Özellikleri

Eski Medya Tüketicisi Yeni Medya Tüketicisi

Pasif Açık

İzleyici Katılımcı

Durağan Hareketli

Tahmin edilebilir Tahmin edilemez

Sabit Göçebe

İzole ve soyutlanmış Etkileşime açık ve sosyal bağlantılı

Sessiz ve görünmez Gürültücü ve görünür

Uyumlu ve itaatkar Uyumsuz ve dirençli

Manipülasyona açık Manipüle edilmesi zor

Kaynak: Jenkins, 2004: s.37-38,akt. Gürel & Tığlı, 2013: s.71.

Tablo 2.4 ‘de eski ve yeni medya tüketicisine bakıldığında büyük farklılıkların var olduğu görülmektedir. Eski medya tüketicisi pasif ve çoğunlukla izleyici

156

konumunda olan bir bireydir. Durağan yapısı nedeniyle tahmin edilebilir davranışlarda bulunmaktadır ve sabittir. İzole ve sosyal yaşamdan soyutlanmış olması, sessiz ve görünmez olarak algılanmasının yanı sıra uyumlu ve itaatkâr davranmasına neden olmaktadır. Oysa yeni medya tüketicisi aktif ve katılımcı bir bireye dönüşmüştür. Hareketli yapısı uyarınca bağlılığı reddedebilmektedir. Dolayısıyla göçebedir, medyaya ve sosyal ağlara bağlı değildir. Sosyal medyada var olması ve sosyalizasyon derecesinin yüksek olması, etkileşime açık ve çevreyle bağlantılı olması sonucunu doğurmaktadır. Kendisine sunulan içeriğe kolaylıkla adapte edilememesi gürültücü ve görünür olma özelliğinden gelmektedir. Uyumsuz ve dirençli davranışlar göstermeye eğilimli olup, medyayı kontrol edebilmekte, yönetebilmektedir. Dolayısıyla da yeni medya tüketicisi manipüle edilebilmesi zor bir yapı sergilemektedir. Bütün bu özellikler değerlendirildiğinde yeni tüketicinin en belirgin özelliği, katılımcı ve aktif olmasıdır. Yeni medya tüketicisi/kullanıcısı sosyal bağlamda da aktif durumdadır ve dijital ağlar aracılığıyla geniş bir sosyal topluluğun parçasıdır. Sunulan içeriği yalnızca tüketmekle kalmayıp sorgulamakta, istek ve beklentileriyle şekillendirmekte, fikir ve yorumlarını diğer insanlarla paylaşmakta, hatta içeriği yeniden üretmektedir. Tek bir kanala bağlı kalmamakta, farklı deneyimler için farklı medya platformlarında boy gösterebilmektedir (Gürel & Tığlı, 2013:s.72).