• Sonuç bulunamadı

1. BÖLÜM

1.7. Yeni Medyanın Özellikleri

2.1.1. Katılım Kültürünün Alt Yapısı

İnternetin gelişimi dünya üzerinde herhangi bir yerden milyonlarca insanın işbirliği içerisinde içerik üretimi, değerlendirmesi ve dağıtımı için aşağıdan yukarı sistemler kurmasına olanak sağlamıştır. Günümüz dijital medya üretiminin gücüne ve kolaylığına verilebilecek en güzel örneklerden birisi dijital video çekim özelliğine sahip cep telefon kullanımının yaygın olmasıdır. Yirminci yüzyılın egemen tekelci medya endüstrisinden ayrılması bağlamında dijital medyanın kitlesel toplu üretimi ve yeniden yapılandırmasının önemli bir kültürel değişimi temsil ettiği söylenebilir (Lomas,2008: s.164).

2.1.1.1. Kolektif ve İşbirlikçi Akıl

Kolektif akıl, 1997’de Levy ve 1998’de Kerckhove tarafından ilk defa kullanılan bir kavram , “Bilgi ve İletişim Teknolojileri (BIT)’ ‘ ağ kapasitesinin toplumsal bilginin kolektif havuz içerisinde genişleyerek katlandığı, iletişim ağları aracılığıyla ya yeni bilgiler yaratılan ya insan etkileşimlerini etkin ölçüde genişletebilen ya da büyük ölçüde genişletilmiş kapasitelerle kodlama, depolama ve geri alma işlemlerini örneğin kolektif ağ verilerine erişim üzerinden yapılarak bilgiler alma” durumu şeklinde tanımlanmaktadır (Levy, 1999 ). Wikipedia ise, herhangi bir örgütlenme modelinin belirleyici olmadığı bu platformda, kullanıcıların birlikte karar almaları ve bu kararı yine kendi inisiyatifleri doğrultusunda korumaları, doğrusal (linear) olmayan kollektif bir karar verme yöntemini işaret etmektedir. Kolektif akıl sürecini “bilgi ekonomisi” olarak bakıldığında “ işbirliği geliştirmek, paylaşmak, dağıtmak ve bilgi merkezli iletişimden kaynaklanan bütün bu işlemler yeni bir kapasite olarak vurgulanan “bilgi

137

ekonomisi”ni işaret etmektedir” (akt. Flew, 2010: s. 21-22). Ayrıca, kolektif, kendi kendine organize (self-organising ) bilgi ağları kavramını, “açık kaynak” yazılım geliştirme açısından değerlendirildiğinde, şirketler bünyesinde geliştirilen özel yazılımlar üstün sonuçlar yaratmaktadır. Bu işlem, bir katılımcı kullanıcı topluluğu içinde var olan bilginin bir arada toplanması anlamına gelen “ Kovana sokulma ” ( harness the hive) işlemine benzemektedir ( Raymond,1998 akt: Flew, 2010: s.22). Bir başka ifadeyle, daha çok kitle destekli bilginin bir havuzda toplanması için şirketler özel yazılımlar oluşturarak kullanıcıların daha etkin katılımcı olmalarını ve dolayısıyla yüksek kapasiteli sonuçlar elde edilmesini sağlayacaklardır. Bilginin önemli olduğu çağımızda ortak akılla bilgi ekonomisini yaratarak insanların kendi deneyimleriyle dahil olacakları bir ortam yaratmak, katılım kültürünün en önemli özelliklerinden bir tanesidir (Flew, 2010: s. 21-22).

Sosyal yazılım, “değer yaratmak” ve “keşfetmek” için grupları bir araya getiren bir süreç olmakla birlikte, kullanıcıların sosyal yazılım için harcayacakları zamanın çok fazla olmaması yaşanan en büyük problemlerden birisidir. Online sosyal ortamda kullanıcıların büyük bir çoğunluğunun belirli bir gruba bağlılığının yüksek seviyede olmadığı, bir çok kullanıcının ise sadece “toplum değeri-community value” üzerine “free riders” yani “ücretsiz biniciler” olma eğilimi gösterdikleri yani kullanıcıların çoğunun sorumluluk alma yönünde çabalarının olmadığı görülmektedir. Şekil 2.1’de “Katılım Güç Yasası”’ görülmektedir. Şekilde, kolektif akıl olarak katılım miktarının düşük eşik (low threshold) düzeyinde olunduğunu gösterirken, işbirlikçi zekanın farklı formlarda ortaya çıktığı dolayısıyla katılımın yüksek bağlılık (high engagement) oluşturduğu görülmektedir ( Mayfield, 2006, akt. Flew, 2010: s.32).

138

Şekil 2.1. Katılım Güç Yasası Kaynak: Mayfield, 2006, akt,Flew, 2010: s.32.

Yeni medya literatüründe, “katılım” ın üç şekilde kullanılan bir kavram olduğunu belirten Flew, bu kullanımlardan birincisi “dijital uçurum” bir başka ifadeyle “dijital bölünme, yeni medyaya erişimde eşitsizlikler anlamına gelir. Bir başka deyişle, kullanıcı/izleyici, vatandaş ve tüketici olarak, Bilgi İletişim Teknolojileri (BIT) kullanımın sağladığı fırsatlardan yararlanabilme, katılımın birinci kavramsal açıklamasıdır. Küresel düzeyde bakıldığındaysa katılım, BIT’in gelişimini sağlayıcı yönde karar vermeye dayalı durumları aynı zamanda da gelişmekte olan ülkelerin karşılaştığı en büyük zorlukları ifade eder. İkinci bir kullanım olarak, yeni medyanın ayırt edici özelliklerini tanımlamada kullanılır. Çünkü katılım, yeni medyanın geleneksel iletişim teknolojilerinden daha açık ve daha interaktif olmasını sağlar ( Flew, 2010: s.31).

Jenkins’e göre, bir kısım kuruluş ve örgütler, işbirlikçileri ve ürünleri arasındaki bu paylaşım kültürüne çeşitli sınırlandırmalar getirilmesi gerektiğini vurgularlarken; bir kısım örgütlerse paydaşlarının katılımcı kültüre bilakis daha çok müdahil olmalarını ve birbirleriyle daha çok iletişime geçerek ve paylaşarak içerik yaratmalarını ve bu yolla kurumsal tanıtımlarını yapma taraftarıdır. Jenkins , örgütlerin türeticilerle işbirliği kurarak ve bu işbirliğini uzun vadede sürdürerek tanıtımlarını yapabileceklerini savunmaktadırlar. Jenkins bu durumu “yasak yanlısı” ve “işbirliği yanlısı, işbirlikçi” olarak iki modele indirgemiştir (Jenkins, 2006a: s.201). Jenkins ilk modelin bir şekilde geçerliliğini yitirmek zorunda olduğunu çünkü, katılımın ve işbirliğin öneminin

139

şirketlerce keşfedilmesiyle, ikinci modeli uygulayan şirketlerin ve örgütlerin özellikle bilgiyi duyurma , yayma ve paylaşma faaliyetlerinde önemli başarılar elde ettikleri görüşünü savunmaktadır. Savını daha da ileriye götürerek, şirketlerin ve örgütlerin işbirlikçi modelin izinden giden kampanyalar tasarlayarak, geleneksel medyayı ve yeni medya uygulamalarını kullanmayı tercih edeceklerini belirtmiştir (Jenkins, 2006a: s.201).

2.1.1.2. Dijital Dünya: Mobilizasyon, Mobil İletişim

Toplumsal dinamiklerin iletişim teknolojilerinin dönüşüm ve gelişim sürecinde önemli görevler üstlendiği bilinmektedir. Özellikle bilgisayar ve internet teknolojisinden sonra gelen cep telefonu teknolojisi, iletişim teknolojileri içinde en fazla gelişme gösteren mobil iletişim biçimi olarak ortaya çıkmaktadır. Mobil kavramı, hareket halinde bulunan kişi veya grupların, bilgi edinmelerine yardımcı olan ve birbirleri ile iletişim kurmalarını sağlayan, taşınabilir, son kullanıcıya hitap eden elektronik araçları ve bu teknolojilerin sunduğu servis ve hizmetleri kapsamaktadır (Özel, 2013: s.233). Muraszkiewics, Castells’in Ağ Toplumu’na ekleme yaparak bu teknolojilerin yaygın biçimde kullanıldığı toplumlara ”Hareketli Ağ Toplumları” adını vermektedir (akt. Özel, 2013: s.234). Kopomaa’ya göre , kullanıcıları açısından mobil cihazlar “her şeyi olur yapan cihazlar”dır; tıpkı “taşınabilir sihirli büyüler” gibidir (Kopomaa, 2001: s.38, akt. Özel, 2013: s.234).).

Kenichi Ishi’ye göre mobilizasyon tamamen fiziksel yer değiştirme olarak algılanmamalıdır. Mobilizasyon, insan etkileşiminin birbirine bağlı en az üç boyutuyla, daha geniş bir bağlamda anlaşılmalıdır; bu boyutlar mekânsal, zamansal ve durumsal mobilizasyondur. mekânsal mobilizasyon fiziksel yer değiştirmeyi, yani mobilizasyonun ilk etki eden yüzünü göstermektedir. Zamansal mobilizasyon, hızlanma ve zamandan tasarruf etme gibi mekânsal mobilizasyonun sonuçlarını temsil etmektedir. Bu iki boyut, mobilizasyondan kaynaklanan işlevsel verimliliği göstermektedir. Örneğin, günümüz toplumlarında yaşayan herhangi iki kişi GSM telefonları yardımıyla buluşmak için kesin düzenlemeleri esnek ve ilerleyen bir şekilde yapar. Üçüncü boyut durumsal mobilizasyon, GSM telefonlarının toplumumuza girmesinin sosyal sonuçlarını anlamak için kilit noktadır. Durumsallık, kişiler arası davranış için önemli bir etkendir. Yüz yüze etkileşimlerde iletişim kuranlar , sürekli olarak etkileşimi yenileyen durumsal

140

açılara uyum sağlamak zorundadırlar. Bunlar, kendi kültürel alt yapıları, o andaki durumları, ruh halleri ve karşılıklı tanımalardır. Mobil cihazlar özel bir bağlamda, göreli olarak özgür iletişim sağlamaktadırlar. Örnek olarak, GSM telefonları ergenlerin, aile bireylerinin varlığına ihtiyaç duymadan birbirleriyle iletişim kurmasına olanak sağlamaktadır (Ishi, 2006, akt. Özel, 2013: s. 235).

Sayısal yayıncılık teknolojilerinin sahip olduğu ileri hata düzeltme ve sıkıştırma kabiliyeti sayesinde yayıncılık ağ yapısı artık sadece sabit alışlar için değil, hareketli ve taşınabilir alışlar içinde kolaylıkla tasarlanmaktadır. Haberleşme endüstrisindeki gelişmeler yanında yayınların kullanılan sayısal teknoloji sayesinde hareketli alışa da imkan veriyor olması ile görsel/işitsel medya üretimleri; internet altyapısı ve mobil cihazlar (cep telefonu, araç televizyonu, vb.) bir yakınsama içerisine girmiştir (Yaveroğlu, 2011: s.27, akt. Büker, 2013: s.153).

Sayısal değişimin tüketicinin yaşamına sunduğu ürün ve hizmetler zaman alsa da beraberinde yeni alışkanlıkları da oluşturmaktadır. 50 bin cihaz referans alınarak bakıldığında radyo için 38 yıl, televizyon sahipliği için 13 yıl geçmesi gerekmiş. Günümüz dünyasında sunulan hizmetleri alanların sayılarının 50 milyona ulaşması internet için sadece 4 yıl, İpod için ise 3 yıl sürmüş. Facebook’un 100 milyon kullanıcıya ulaşması ise 9 aydan daha kısa sürmüş. Iphone uygulamaları 9 ayda 1 milyar hit aldı (Kastelien, 2012, akt. Büker, 2013: s.146). Tüketicinin kararlarının sürece yön verdiğini dikkate aldığımızda bu kadar hızla internet ve internet bağlantılı servislere olan eğilimin beraberinde internet erişimine olanak sunan yakınsayarak biçimlendirilmiş ürünlere olan talebin de hızla artması kaçınılmaz sonuçtur (Büker, 2013: s.147).