• Sonuç bulunamadı

3.2. TÜRKİYE’NİN SAVAŞ ÖNCESİ BARIŞI KORUMA GİRİŞİMLERİ

3.2.7. Sadabad Paktı

Türkiye Lozan Antlaşması’ndan sonra Batı ile ilişkilerini düzeltmeye çalıştığı gibi Doğulu devletlerle de ilişkilerini düzenlemek ve barış zemininde geliştirmek üzere girişimlerde bulunmaya başlamıştır. Türkiye’nin Ortadoğu devletleriyle ilişkilerinin temelinde ve Sadabad Paktı’nın oluşturulma nedenlerinde ilk olarak, sınır sorunlarının kalıcı ve barışçıl bir şekilde çözülmek istenmesi vardı.

Türkiye- İran, Afganistan- İran ve Irak- İran arasında bazı sınır sorunları mevcuttu.830Söz konusu devletleri Sadabad Paktı’na götüren diğer bir unsur da, pakt üyelerinin sömürgecilik ve emperyalizme karşı aynı duyguları besliyor olmasıydı.831 Zira sömürge veya yarı sömürge durumundan kısa süre önce kurtulabilen bu devletler için tam bağımsızlığın vurgulanması önem arz etmekteydi.832

İlk olarak, 1930’da İngiltere’nin manda yönetimine son verdiği Irak, İngiltere ile bağımlılığı dengelemek adına, Türkiye ve İran ile siyasal bağlar kurmak istemiştir. Bu bağlamda Temmuz 1931’de Irak Kralı Faysal ve bazı bakanlarının

827 Kamuran GÜRÜN, Savaşan Dünya ve Türkiye,…, ss. 482- 483

828 Rıfat UÇAROL, a.g.m., s. 186

829 Fahir. H. ARMAOĞLU, a.g.e., ss. 345- 346

830 Atay AKDEVELİOĞLU, Ömer KÜRKÇÜOĞLU, “Ortadoğu ile İlişkiler”, Türk Dış Politikası, Cilt: I, 20. Baskı, ed. Baskın ORAN, İstanbul: İletişim Yayınları, 2015, s. 365

831 Oral SANDER, Siyasi Tarih (1918- 1994),…, s. 108

832 Atay AKDEVELİOĞLU, Ömer KÜRKÇÜOĞLU, a.g.m., s. 366

139 oluşturduğu heyet, Türkiye’ye resmi bir ziyarette bulunmuştur. Türkiye, Irak ile sorunlarını 1926’da çözdüğünden, görüşmede yalnızca Kürt aşiretlerinden kaynaklı olası sorunlar görüşülmüştür.833

Diğer taraftan Türkiye, İran ile 1926 yılında imzaladığı Dostluk ve İyi Komşuluk Anlaşması’yla iyi ilişkiler geliştirmeye başlamıştır. Her ne kadar Kürt çeteleri açısından ilişkileri bir dönem gerginleşse de, 1932 yılında iki devlet arasında güven, yeniden tesis edilmiş ve 1926 Antlaşması’nın yerine geçmek üzere, 1932 bazı Kasım’ında temel antlaşmalar yapılmıştır.834

İran ile sınır sorunları mevcut bulunan Irak, 1933’te, Irak- Türkiye- İran arasında bir saldırmazlık anlaşması yapılmasını önermiş, fakat Türkiye bu öneriye karşı, anlaşma kapsamında İngiltere ve SSCB’nin de yer almaları gerektiği cevabını vermiştir. Türkiye’nin bu tutumunun nedenlerinden biri, İngiltere’nin 1930 Anlaşması’nda Irak’a tam bağımsızlığı kazandırmamış olması sebebiyle İngiltere’nin bulunmayacağı bir anlaşmada özgür iradeye sahip olmayan Irak’ın yer almasının anlamsız olacağı düşüncesiydi. Diğeri ise, 1929 Protokolü gereğince, Türkiye’nin böyle bir anlaşma içinde olması için SSCB’ye danışması gerektiğiydi.835 İngiltere, Türkiye’nin bu teklifini, bu denli bölgesel bir oluşumda yer almanın gereksiz olduğunu belirterek reddetmiştir. İngiltere’nin reddetmesi üzerine, SSCB’ye sunulan teklif de geri çekilmiş ve SSCB’nin bu durumu anlayışla karşılamış, ayrıca böyle bir anlaşmada Afganistan’ın da bulunması gerektiği önerisini sunmuştur.836

Bununla birlikte İtalya’nın 1934’ten sonra, Asya ve Afrika’da giriştiği yayılma politikası, Türkiye’yi bu bölgede bir birlik kurmaya yöneltmiş ve bu doğrultuda 2 Ekim 1935’te Türkiye- İran ve Irak arasında (daha sonra Afganistan’ın da katıldığı) bir anlaşma imzalanmıştır. Fakat Cenevre’de temelleri atılan bu Doğu paktının gerçekleşmesi Irak- İran arasındaki sınır uyuşmazlığı ve Türkiye- İran arasındaki benzer sorunlar sebebiyle zaman almıştır.837

Ayrıca Ekim 1935’te İtalya’nın Habeşistan’a saldırması, Türkiye’yi olduğu gibi diğer devletleri de endişelendirmiş ve devletleri birbirine daha da

833 İsmail SOYSAL, “Sadabad Paktı”, Çağdaş Türk Diplomasisi: 200 Yıllık Süreç 15- 17 Ekim 1997 Sempozyuma Sunulan Belgeler, ed. İsmail SOYSAL, Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1999, s. 328

834 İsmail SOYSAL, “Sadabad Paktı”,…, s. 328

835 Atay AKDEVELİOĞLU, Ömer KÜRKÇÜOĞLU, a.g.m., s. 367

836 Faruk SÖNMEZOĞLU, İki Savaş Sırası ve Arasında Türk Dış Politikası,…, s. 364

837 Hüner TUNCER, Atatürkçü Dış Politika…, s. 154

140 yaklaştırmıştır.838 Bu doğrultuda Türkiye, 1937 yılında İran ile arasında çeşitli konularda işbirliğini sağlayan anlaşmalar imzalamıştır.839 Diğer taraftan İran- Irak arasındaki sınır anlaşmazlığı da (Şattülarap) Türkiye’nin girişimleriyle, 4 Temmuz 1937’de yapılan anlaşmayla ortadan kaldırılmıştır.840

Taraf devletler arasındaki anlaşmazlıklar giderildikten sonra da Türkiye, İran, Irak ve Afganistan arasında Tahran’daki Sadabad Sarayı’nda, 8 Temmuz 1937’de “Sadabad Paktı” imzalanmıştır. Bu pakta göre, taraflar birbirlerinin iç işlerine karışmaktan kaçınacak, ortak sınırların dokunulmazlığı esas olacak, birbirlerine karşı saldırılardan uzak duracaklar, ortak çıkarları ilgilendiren konularda birbirlerine danışacaklar, Briand- Kellog Paktı’na uyacaklar, Pakt 5 yıl süreyle geçerli olacak ve imzacı devletlerden biri tarafından bu sürenin sona ermesinden altı ay önce Paktın feshi ihbarında bulunulmadıkça, antlaşma yeniden 5 yıl süreyle uzatılmış sayılacaktı.841

Esas olarak, bir askeri ittifak olmayıp, saldırmazlık ve tarafsızlık anlaşması unsurlarını taşıyan Sadabad Paktı, Türkiye’de 14 Ocak 1938’de onaylanmış ve diğer devletler de onayladıktan sonra Haziran 1938’de yürürlüğe girmiştir. Fakat İkinci Dünya Savaşı’ndan olumsuz etkilenen bu pakt kısa süre sonra işlevini yitirmiş, resmen yürürlükten kaldırılmış olmamakla birlikte, yerini 1955’teki Bağdat Paktı’na bırakmıştır.842

838 Fahir. H. ARMAOĞLU, a.g.e., ss. 346- 347

839 Mustafa YILMAZ, a.g.m., s. 589

840 Kamuran GÜRÜN, Savaşan Dünya ve Türkiye,…,s. 502

841 Rıfat UÇAROL, a.g.e., ss. 586- 587

842 Şerafettin TURAN, Türk Devrim Tarihi 3. Kitap (İkinci Bölüm) Yeni Türkiye’nin Oluşumu (1923- 1932),…, s. 189

141 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ ULUSLARARASI GELİŞMELER

4.1. İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI’NA ORTAM HAZIRLAYAN UNSURLAR

İkinci Dünya Savaşı, Pasifik’ten Kuzey Afrika’ya, Batı Avrupa’dan Doğu Avrupa’ya kadar pek çok farklı coğrafyada birçok cephenin açıldığı, savaşa doğrudan dâhil olmayan bölgelerin bile savaş tehdidini yakından hissettiği, tüm dünyanın tanık olduğu, en dehşet verici ve en yıkıcı savaş olarak tarihe geçmiştir.843

Bu savaşın ortaya çıkış sürecine bakıldığında ise, bazı faktörlerin ön plana çıktığı görülmektedir. Bunlardan ilki, Birinci Dünya Savaşı sonrası düzenlenen barış anlaşmalarının hesaplanmadan yapılması ve barışı sağlanmak yerine, sorunları daha da derinleştirmesidir. Özellikle anlaşmalara katılan mağlup devletlerin müzakerelerde hiçbir söz sahibi olamamaları yalnızca imza için çağrılmaları, bu anlaşmaların başarısızlığının en büyük sebebi olmuştur. Öyle ki, Versailles Antlaşması, Almanya tarafından “Versailles Diktası” olarak nitelendirilmiş ve bir zaman sonra reddedilmiştir.844Diğer taraftan, galip devletlerden olan İtalya ve Japonya’nın da savaş sonrası düzenlenen anlaşmalarla arzu ettikleri bölgeleri ve ayrıcalıkları elde edememeleri onları emperyalist politikalara itmiştir.845

Sorunlarını görüşme, tartışma, baskı ya da yaptırımlarla gideremeyen devletlere son tahlilde askeri müdahale yapmak suretiyle çözmeyi hedefleyen Milletler Cemiyeti’nin pasifliği de, dünyayı savaşa sürükleyen diğer bir etken olmuştur. Cemiyetin özellikle, Habeşistan, Çin ve Alman saldırıları karşısında pasif

843 Şevket OVALI, “İkinci Dünya Savaşı ve Nedenleri”, Türk Dış Politikası (1919- 2008), ed. Haydar ÇAKMAK, Ankara: Barış Platin Yayıncılık, 2008, s. 259

844Donald S. SOMMERVILLE, İkinci Dünya Savaşı, 2. Baskı, İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2016

845Hüseyin EMİROĞLU, “İkinci Dünya Savaşı’na Giden Süreçte Küresel ve Bölgesel Aktör- Devlet Davranışlarının Çözümlemesi”, Abant İzzet Baysal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt:

I, Sayı: 14, 2007, ss. 72- 74

142 kalması ve diğer büyük devletlerin kendi çıkarlarını gözetmesi, saldırgan devletlere cesaret vermiştir.846

İki savaş arası dönemde girişilen silahsızlanma çalışmalarının başarısızlığı da savaşın en önemli tetikleyicilerinden olmuştur. Washington Deniz Silahsızlanması Konferansı, Londra Deniz Silahsızlanması Konferansı, Briand- Kellog Paktı ve Cenevre Silahsızlanma Konferansları gibi silahların azaltılması ve silahsızlanmanın sağlanmasını öngören girişimler tüm devletlerin ortak bir paydada buluşamaması, Almanya, Japonya ve İtalya gibi devletlerin emperyalist planları nedeniyle başarısızlıkla sonuçlanmıştır.847

Son olarak 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı’nın yarattığı kötü etkiler de İkinci Dünya Savaşı’nın dolaylı sebeplerinden biri olmuştur. Kriz sonrası dünya ticaretindeki düşüş, işsizlik ve para değerlerinin artması gibi olumsuzluklarla karşılaşan devletler mecburen kendi milli ekonomik sistemlerine dönmüşlerdir. ABD, İngiltere ve Fransa gibi devletler kendi kaynaklarıyla idare edebilecek durumda olsalar da hammadde ihtiyaçları doruk noktalarda olan Almanya ve Japonya gibi devletler kendi kendine yetemiyor ve diğer büyük devletler gibi kendi ekonomik imparatorluklarını kurmak istiyorlardı. Bunu da askeri kuvvete dayanarak elde etme yoluna gitmişler ve gelişmeler de İkinci Dünya Savaşı fitillenmiştir.848