• Sonuç bulunamadı

İtalya’da Mussolini’nin İktidara Gelmesi

3.2. TÜRKİYE’NİN SAVAŞ ÖNCESİ BARIŞI KORUMA GİRİŞİMLERİ

4.1.1. İtalya’da Mussolini’nin İktidara Gelmesi

İtalya, Birinci Dünya Savaşı’na çok büyük ümitlerle girmişti. 1915 Londra ve 1917 St. Jean de Maurienne anlaşmaları, İtalya’ya Adriyatik ve Doğu Akdeniz’de geniş topraklar vaat etmişti. Fakat Paris Barış Konferansıyla birlikte İtalya’nın hayalleri suya düşmüştü. Zira 1915 Londra Anlaşması’nı, ABD Başkanı Wilson, 1917 St. Jean de Maurienne Anlaşması’nı ise Çarlık Rusya kabul etmemiş ve bu anlaşmalar doğal olarak yürürlüğe girmemişti. Dolayısıyla Birinci Dünya Savaşı’nda

846 Mustafa AYDIN, “1939- 1945: Savaş Kaosunda Türkiye, Göreli Özerklik 2, İkinci Dünya Savaşı ve Türkiye 1939- 1945”, Türk Dış Politikası, Cilt: I, 20. Baskı, ed. Baskın ORAN, İstanbul: İletişim Yayınları, 2015, s. 403

847Şevket OVALI, a.g.m., ss. 261- 262

848 Oral SANDER, Siyasi Tarih (1918- 1994) II,…, ss. 113- 114

143 İtalya tarafından katlanılan tüm fedakârlıkların karşılığı, büyük bir hayal kırıklığı olmuştu.849

Savaş sonrası İtalya’sında iç durum da oldukça karıştı. Liberal demokrasiyle yönetilen devlette, sosyalizm ve komünizm gibi akımlar belirmiş ve bunlardan etkilenen halk ve özellikle de işçi sınıfının istekleri ortamı iyice germiş durumdaydı.

Grevlerle birlikte gelen ekonomik kriz ve yüksek enflasyon oranları, ülkeyi kötü etkilemişti. Dolayısıyla devlet içinde bir istikrarsızlık baş göstermiş ve 1919- 1922 devresi çatışmalar ve hükümet değişiklikleriyle geçmiştir.850 Böyle bir ortamda halk, kendine yeni bir lider çıkarmakta gecikmemiş ve bu lider; İtalya’nın uluslararası ortamda ikinci sınıf durumundan kaynaklanan kırgınlıkları yeni bir rejimle kanalize edecek olan kişi faşist Benito Mussolini olmuştur.851

Savaş başlarken, savaşa iktisadi bir endişeyle girilmemesi gerektiğini dile getiren bir aşırı sosyalistken, savaş başladıktan sonra sosyalistlerin bir kanadıyla birlikte, tarafsız kalmanın tehlikelerinden bahsetmeye başlamış ve “Harb, millî bir harb lâzımdır” söyleminde bulunmuştur. Dolayısıyla milliyetçilik duyguları Mussolini’yi de etkilemiştir. 1915’te savaşa katıldıktan sonra 1917’de yurda dönen Mussolini, ilk faşist partisini 1919’da kurmuştur ve 1921 seçimlerinde parlamentoda 35 milletvekili kazanmıştır.852

Faşist partinin önündeki en büyük güç sol partilerdi fakat daha önce de belirttiğimiz gibi 1919- 1921 sürecinde ülkenin kötü ekonomik durumu, siyasi karmaşıklıklar ve komünizm tehdidi, sol partileri kendi içerisinde bölmüş ve sokaklara hâkim olan komünizm korkusu yüzünden, dirençlerini kaybetmişlerdi.

Komünizm ile başa çıkabilecek tek kişinin Mussolini olduğuna inanılıyordu.

Mussolini’nin ise, siyasi olarak monarşiyi ve senatoyu ortadan kaldırıp faşist bir rejim getirmek; ekonomik olarak endüstriye el koymak, dini olarak kilise arazilerini istimlak etmek üzere devrim planları vardı. Mussolini önderliğindeki faşistler öncelikle, 1921’de “Partito Nazionale Fascista” adı altında birleşip bir parti kurmuş ve Komünistlere karşı yaptıkları savaşta üstün gelmişlerdir.853Bunu fırsat bilen

849 Fahir. H. ARMAOĞLU, a.g.e., s. 171

850Ahmet EYİCİL, a.g.e., s. 229

851Hüseyin EMİROĞLU, a.g.m., s. 72

852Benito MUSSOLINI, Faşizm, Cilt: I, çev. Vedad L. ERSAN, İstanbul: Kağan Kitabevi, 1966, ss.

31- 65

853Türkan CANTEMUR, a.g.m., ss. 783- 784

144 Mussolini de harekete geçmiş ve Faşist Partisi’nin “Kara Gömleklileri” Napoli’den Roma’ya doğru darbe yapmak gayesiyle yürüyüşe geçmiş ve bu durumu gören Kral, emniyeti için hükümeti kurma görevini Mussolini’nin Faşist Parti’sine vermiştir.

Böylece 30 Ekim 1922’de Mussolini başbakan olmuş ve 1943’e kadar sürecek olan faşist diktatörlüğünü başlatmıştır.8541924 seçimlerinde büyük bir üstünlük sağlayan Mussolini, “Kara Gömleklileri” meşrulaştırmış ve anayasal düzene son vererek, 3 Ocak 1925’te faşist rejimi ilan etmiştir. 1926’da da faşist kanunlar kabul edilmiş ve faşist rejim resmen yürürlüğe girmiştir.855

Mussolini, Faşizmi savunurken;

“Faşist devlet, şahsiyetin en mütekâmil, en kuvvetli şeklidir, fakat manevî kuvvettir... Faşizm yalnız kanun yapıcı ve müessese kurucu bir devlet nizamı değildir. Aynı zamanda manevî hayatın terbiyecisi ve muharrikidir. İnsan hayatını şekilde değil, ruhta, karakterde ve imanda yoğurmak gayesindedir. Bu gayeye varmak için de disiplinli ruha hâkim ve itiraz tanımayan bir otorite kurmak ister. Arması, bu sebepten birlik, kuvvet ve adalet sembolü olan Littorio Faşyosudur…” demiştir.856

Devletin tek otorite olarak algılanması beraberinde liderin ilahlaştırılmasını da beraberinde getirmiştir. Öyle ki tüzüklerinin 7. maddesine göre; “Duce (lider) daima haklıdır.”857 Diğer taraftan faşizme göre, ulusun iyiliği, bireysel hak ve özgürlüklerden önce gelmektedir.858 Faşizm, liberal ve demokratik parlamentarizmi reddediyordu. Sermaye- emek ilişkisini de düzenleyen faşizm grev, toplu işten çıkarma gibi eylemleri yasaklamış ve sendikaları devlet kurumuna dönüştürmüştür.859 Negatif önermelerle karakterize olan faşizme göre, soyut ve evrensel hakkı değil, kuvvetlinin hakkını temel almaktadır. Ayrıca barış yerine, ebedi çatışma ve var olmak için yok etmeyi ön plana çıkarmaktaydı. Daha sonra Alman faşizminden etkilenip o yöne doğru çevrilse de İtalyan faşizmi, ırkçı ve anti- semitist değildi.860

854 Fahir. H. ARMAOĞLU, a.g.e., s. 172

855 Türkan CANTEMUR, a.g.m., s. 784

856 Benito MUSSOLINI, Faşizm, Cilt: I,…, ss. 13- 14

857Georges LANGLOIS, vd.,20. Yüzyıl Tarihi, çev. Ömer TURAN, İstanbul: Nehir Yayınları, 2000, s.

163

858 Donald S. SOMMERVILLE, a.g.e., s. 16

859 Hakkı UYAR, a.g.e., s. 32

860 Murat BELGE, Militarist Modernleşme Almanya Japonya ve Türkiye, İstanbul: İletişim Yayınları, 2011, ss. 365- 366

145 Önceleri diğer devletler tarafından fazla önemsenmeyen Mussolini, tıpkı Hitler gibi, acımasız ve milli birliklerini geç tamamlamalarından dolayı oyuna geç katılmanın huzursuzluğuyla milli hırslara sahipti. Ayrıca Mussolini, diğer sebeplerinin yanı sıra; İtalya’yı toptan “faşistleştirmek” için de dış yayılmacılığa önem veriyordu. 861 Mussolini’nin dış politikada, Akdeniz’de eski Roma İmparatorluğu’nu yeniden kurmak gibi, hayalperest bir hedefi vardı. Akdeniz’e

“Bizim deniz (More Nosturam)” diyor ve bu da emperyalist amaçlarına ulaşmak için bir savaşa gereceği sinyallerini veriyordu.862 Esasen İtalya’nın gözünü diktiği tek yer Akdeniz değil, Tunus, Korsika, Savoi, Cibuti ve Habeşistan’ı da hayat sahası olarak görüyordu.863 Bu anlamda Faşist İtalya’nın önündeki en büyük engel İngiltere ve Fransa idi. İlerleyen bölümlerde de detaylı olarak işleneceği üzere, İtalya artık Balkanlar ve Afrika’da emperyalist politikalara girişecek ve bu anlamada en yakın müttefiki Almanya olacaktı.864