• Sonuç bulunamadı

2. Kuramsal Tartışmalar ve Temel Kavramlar

2.2. Queer Teori

2.2.4. Parodi ve Drag

71 devam eden ve performatif tekrarlarla yeniden ve yeniden oluşan dilsel ve bedensel bir yapıdır. Bu sebeple de insan hakları denen şeyin nasıl bir dışarıda bırakma riski taşıdığını ve daha da kötüsü, normlara uygun olmayanları nasıl aşağıladığı/indirgediği gözler önüne serdiği Undoing Gender kitabında da “İtiraf etmeliyim ki çok iyi bir materyalist değilim.

Ama ne zaman bedenle ilgili bir şey yazmaya çalışsam, sonunda kendimi dil hakkında yazarken buluyorum” (Butler, 2004, s. 198) demektedir. Çünkü Butler için kimliğin ya da kişinin kuruluşu dilden, kültürden ve tarihten bağımsız düşünülemeyeceği gibi, bunları oluşturan ve yön veren performanslardan da bağımsız değildir. Yani tıpkı dil gibi kimlik de sonsuz bir süreç, oluş ve olasılıklar bütünüdür. Bahsedilen iki kitabında da bizim aslında olmadığımızı (be), bir kimliği tekrar ve taklit yoluyla yeniden ve yeniden formüle ettiğimizi, oluştuğumuzu (become) savunur. Öyle ki Butler, cinsiyeti performansın bir etkisi/sonucu olarak görür. “Butler için kişisel ve politik ya da özel ve kamusal arasındaki ayrım baskıcı status quoyu desteklemek üzere hazırlanmış bir kurgudur: en kişisel edimlerimiz bile aslında hegemonik sosyal gelenekler ve ideolojiler tarafından sürekli olarak yazılagelmiştir” (Felluga, 2006). Diğer bir deyişle, biz tarih ve toplum tarafından yazılmış olan normların parodisini yaparak kimlikleniriz ve bu cinsel kimliklerimizden bağımsız değildir çünkü ancak dayatılanı içererek ve de dışlayarak oluşuruz.

72 farklılıkların altını çizen, eleştirel bir mesafeden yapılan bir tekrardır” (a.g.e. s. 20).

Parodiyle ironisi yapılan şeyler imkansızlığın göstergesidir. Başka bir kitabında ironiye daha politik bir açıdan yaklaşan Hutcheon:

Neden birileri bir şeyi söyleyip aslında onu ima etmek istemediği, insanlara yalnızca gerçekte ne söylemek istediğini değil aynı zamanda buna yaklaşımınım ne olduğunu anlamalarını umacağı bu garip söylem yolunu kullanmak istesin ki?

Bir ifadenin ironik olup olmadığına nasıl karar verirsiniz? Diğer bir deyişle, duyduğunuz (veya gördüğünüz) şeyin tek başına anlamlı olmadığını fakat daha sonradan “ironi” olarak adlandıracağınız farklı, çıkarımsal bir anlam (veya yargı) gerektirdiğine karar vermeyi ne tetikler? Metafor ve alegorinin aksine, ki bunlar bir anlam ilavesi isterler, ironinin değerlendirmeci bir yanı vardır ve bunu anlayan ve anlamayan insanlarda duygusal tepki uyandırmayı başarır. (Hutcheon, 1995, s.

2)

Parodiyi en güçlü kılan tarafı da budur. Parodi, genel kabul görmüş bir şeyin, farklı ve çoğunlukla komedi unsuru olarak ele alınarak, gülünç hale getirilmesidir. Bu süreç aslında yeni bir söylem üretimi olmakla birlikte, taklidi yapılanın aslında ne olduğunu göstermesi açısından önemlidir. Judith Butler’ın parodi kavramı üzerinden cinsel kimlikleri ele alması da bu yüzdendir. Onun, drag üzerinden anlattığı toplumsal cinsiyetin parodisi ve aslında bu parodi(ler)nin tüm cinsiyetlerce performe edilen bir taklitler bütünü olması gerçeği, yine parodiyle toplumsal bazda bir dönüşümün olabileceğinin sinyallerini vermektedir. Bu alt başlığın amacı, queer kuram ve queer kimlik açısından drag ve parodi kelimelerinin ne anlam ifade ettiğini anlatmak ve bunun cinsiyetler açısından nasıl altüst edici bir eylem olarak kullanılabileceğini anlamaya çalışmaktır.

73 Judith Butler’ın ‘drag’ ve ‘parodi’sini incelemeye başlamadan önce bu iki kelimenin anlamlarını kavramakta fayda vardır. Drag21, başka birçok anlama gelmekle birlikte, kostüm, kıyafet anlamına da gelir. Roger Baker’ın anlattığı üzere kelime ondokuzuncu yüzyıl İngiliz tiyatrosu sahne arkası argosundan gelir, erkeklerin giydiği kadın kıyafetlerini tanımlamak için kullanılır ve The American Thesaurus of Slang kelimeyi erkek homoseksüel tarafından giyilen kadın kostümü olarak tanımlar (Baker, 1994, s.18). Kıyafet anlamından yola çıkarsak, Drag Queen22 olarak adlandırdığımız şey, gösterişli ve abartılı kadın kıyafetleri giyerek, özellikle de eğlendirmek amaçlı, dişil kimliğin abartılı bir şekilde temsil edildiği performansı yapan erkektir. Ülkemizde, Seyfi Dursunoğlu’nun canlandırdığı Huysuz Virjin karakteri drag queen’e örnek gösterilebilir.

Parodi23 ise edebi ya da müzikal bir eserin komik bir etki yaratmak için yazarın stilinin ya da eserin taklit edilmesidir. Butler, eserlerinde bu kelimeyi, drag örneği üzerinden, (toplumsal) cinsiyetin parodisi açısından ele alır. Butler’ın Cinsiyet Belâsı’nda toplumsal cinsiyetin performatif boyutunu açıklamak için örnek olarak kullandığı drag, kendisinin de altını çizdiği üzere, tam anlamıyla bir alt üst etme örneği değildir. Doğallaştırılmış ve ikili düzlemde kurulmuş yerleşik cinsiyet algısına dayanarak, yanlış kültürel bir bilgi çıkarıldığını, doğallaştırılmış bilgi olarak kullanılanın ise aslında üzerinde oynanabilecek bir gerçek olduğunu savunur (Butler, 2012, ss. 28–29). Bu sebeple drag’i örnek olarak kullanmasının amacını şu şekilde açıklar:

Metnin amacı drag’i hakiki olan ve model teşkil eden bir toplumsal cinsiyetin ifadesi sayıp göklere çıkarmak değil, toplumsal cinsiyete dair doğallaştırılmış bilginin, önleyici ve şiddet içeren bir biçimde gerçekliğin sınırlarını belirlediğini göstermek. [. . .] Drag “gerçekliğin” genellikle varsaydığımız denli sabit

21 Bkz. Kaynakça

22 Türkçeye bazen “zenne” olarak çevrilmiştir fakat, kelime, bu çeviriyle anlam kaybına uğradığı için drag queen olarak kullanılmaya devam edilecektir.

23 Bkz. Kaynakça

74 olmadığını ortaya koyan bir örnek. Bu örneği kullanmaktaki amacım toplumsal cinsiyet “gerçekliği”nin zayıflığını teşhir ederek toplumsal cinsiyet normlarının icra ettiği şiddete karşı koymaktı. (Butler, 2012, s. 29)

Yani, Butler için toplumsal cinsiyet ya da cinsiyet ne hakiki ne sahte ne orijinal ne de türevdir. Bu “gerçeklik”, yine, tekrar eden performanslar sonucunda oluşmuştur. Bu sebeple “toplumsal cinsiyetler aynı zamanda kökten ve bütünüyle inanılmaz kılınabilirler” (Butler, 2012, s. 231) ve drag performansı buna güzel bir örnek teşkil etmektedir. Aynı şekilde parodi, yalnızca drag’in değil, tüm toplumsal cinsiyetlerin parodisi olarak düşünülmelidir. Parodinin altüst edici ve sorgulatıcı bir gücünün olduğu aşikardır çünkü genel cinsiyet kavrayışını köklü bir biçimde değiştirmenin, doğallaştırılmış cinsiyet kategorilerini yerinden etmenin bir yolu da toplumsal cinsiyeti performe ederek ve bunun parodisini yapmaktır.

“Toplumsal cinsiyetin iç hakikati bir uydurmaysa ve hakiki toplumsal cinsiyet denen şey bedenlerin yüzeyine kurulan ve işlenen bir fanteziyse, toplumsal cinsiyetler ne hakiki ne de sahte olabilirler, daha ziyade birincil ve istikrarlı kimliğe dair bir söylemin hakikat etkileri olarak üretilmişlerdir” (Butler, 2012, s. 225). Bu durum bir cinsiyetin parodisinin yapılması ya da parodik bir performansının yapılmasını mümkün kılar.

Açıklamasına feminizmin bu durumu nasıl ele aldığıyla devam eden Butler, bu tür parodili kimliklerin kadınları aşağılayıcı ya da heteroseksüel matris içinde cinsel rolleri üretici olarak görüldüğünü, fakat bu ilişkinin daha karmaşık bir yapısının olduğunu savunur (a.g.e. 225-226). Buna daha derin bir açıklamayı ise Belâ Bedenler kitabında getirir

Feminist düşünce içindeki bu gelenek24, drag’in kadınlara karşı saldırgan olduğunu ve aşağılama ve gülünç duruma sokmaya dayalı bir taklit olduğunu öne

24 Bazı eşcinsel erkek drag üretimlerini, kadın düşmanı olmakla eleştirmek.

75 sürmektedir. [. . .] Lezbiyen olan kadın ya bir erkekle kötü bir tecrübe geçirmiştir25 ya da henüz doğru erkeği bulamamıştır. Bu teşhisler lezbiyenliğin heteroseksüel işleyişteki bazı başarısızlıklar sonucunda edinildiğini varsayar [. . .] yani drag, hayal kırıklığı veya reddedilmenin neden olduğu aşk acısının etkisinden başka bir şey değildir. En başta arzulanan ama şimdi nefret edilen Ötekinin, bedenin bir parçası haline getirilmesidir. (Butler, 2014, ss. 180–182).

Butler’a göre, bu durum bir aşağılama değildir, “Drag performansı performansçının anatomisi ile performansı yapılan cinsiyet arasındaki ayrım ile oynar. [. . .] Drag birleşmiş bir “kadın” resmi yaratsa da” (ki onu eleştirenlerin karşı çıktığı budur), “bir yandan da düzenleyici heteroseksüel tutarlılık kurgusu vasıtasıyla yanlış bir biçimde aynı kefeye konup bir birlik olarak doğallaştırılan toplumsal cinsiyetli deneyimlerin aslında ayrı olduklarını ortaya koyar. Drag, toplumsal cinsiyeti taklit ederek, toplumsal cinsiyetin taklide dayalı yapısını ve olumsallığını örtük olarak açığa çıkarır” (Butler, 2012, s. 226).

Yani, Butler’ın da belirttiği gibi, burada yapılan şey orijinalin parodisidir ve toplumsal cinsiyetin parodisi orijinal kimliğin kökeni olmayan bir taklit etme olduğunu gösterir. Bu taklit, kimliğin/cinsel kimliğin büyük bir bölümünü oluşturması açısından önemlidir çünkü hetoreseksüel düzende, kimliğin ‘doğru’ şekilde icrası, kişiyi alay konusu olmaktan ya da yaftalamalardan da koruyacaktır. Zaten “[. . .] toplumsal cinsiyetini doğru bir şekilde icra etmeyenleri de düzenli olarak cezalandırırız” (Butler, 2012, s. 229). Bu cezalandırma, toplumdan dışlamaktan, bireyin ruh ve beden bütünlüğüne zarar vermeye kadar gidebilir.

Bütün parodiler bir değişimi imlemez ve “kendi başına parodi altüst edici değildir” (Butler, 2012, s. 228). Kemal Sunal’ın Şabaniye (1984) filmindeki kadın tiplemesi ya da Ata Demirer’in Avrupa Yakası (2005 – 22. Bölüm) isimli dizideki kadın

25 Sigmund Freud’un lezbiyenlikle ilgili getirdiği açıklamadır.

76 kılığındaki falcı performansları altüst edici parodiler olarak sınıflandırılamazlar çünkü heteroseksüel düzlemde yerleşmiş kadın-erkek cinsiyet kimliği algısının imleyeni ve üreticisi olarak karşımıza çıkarlar. Butler’ın Victor Victoria’da (1982) Julie Andrews’u, Tootsie’de (1982) Dustin Hoffman’ı ve Bazıları Sıcak Sever’de (1959) Jack Lemmon’ı örnek göstererek söylediği üzere “Bunlar herhangi bir drag gösterideki eşcinsel fazlalığı, açık bir heteroseksüel ilişkiyi, üstü örtülü bir şekilde ima edilen bir eşcinsel ilişkinin ortaya çıkmasından evvel gerçekleşmesi ihtimali karşısındaki korkuyu üretip kullanan filmleridir” (Butler, 2014, s. 180). Oysa Butler’ın yıkıcı tekrarlar olarak gördükleri, cinsiyetin başka bir şekilde de yapılabileceğini kanıtlayanlardır. Bu sebeple de Butler’a göre “Mesele tekrar etmek veya etmemek değil, nasıl tekrar etmek gerektiğidir, daha doğrusu, tekrar etme ve toplumsal cinsiyeti büyük ölçüde çoğaltma vasıtasıyla tam da bu tekrarı mümkün kılan toplumsal cinsiyet normlarını yerinden etmektir” (Butler, 2012, s.

240). Yine de Butler, bu yerinden etmenin tam olarak hangi ajanlarca nasıl yapılacağına dair kesin yanıtlarla çıkmaz karşımıza. Tıpkı dolap metaforunda olduğu gibi, drag örneklemesi de belki de bu sebepten yanlış anlaşılmalara sebep olmuş ve stratejinin ne olması gerektiği tam olarak anlaşılamamıştır. Bu yüzden de Bela Bedenler kitabında bu konuya özellikle açıklık getiren Butler, drag’le ne anlatmaya çalıştığının altını şu sözlerle çizer:

Her ne kadar Cinsiyet Belâsı isimli kitabımda, drag gösterilerinin egemen cinsiyet normlarını yıkmanın bir yolu olarak çoğalmasını savunduğumu düşünmüş olsalar da drag ve yıkma arasında bir ilişki olması gerekmediğinin ve drag’ın, abartılı heteroseksüel toplumsal cinsiyet normlarının doğallıktan çıkarılmasında olduğu kadar yeniden idealleştirilmesinde kullanılabileceğinin altını çizmek istiyorum. [.

. .] drag, hegemonik toplumsal cinsiyetin üretildiği taklit edici yapıda yansıdığı ve heteroseksüelliğin doğallık ve aslîlik iddiasını tartıştığı ölçüde yıkıcıdır.

(Butler, 2014, s. 179)

77 Drag bir kopyadır. Ona baktığımızda bir şeylerin normal olmadığını görürüz.

Fakat Butler bunun için, Frederic Jameson’ın pastiş okumasına gönderme yaparak bir okuma geliştirir; “Ancak “normallik” hissinin yitirilmesi de kahkahaya vesile olabilir, özellikle de “normalin”, “orijinalin” aslında bir kopya olduğu, hem de başarısızlığa uğraması kaçınılmaz olan bir kopya, kimsenin hayata geçirmeyi başaramayacağı bir ideal olduğu ortaya çıkarsa. Burada kahkahanın kaynağı orijinalin zaten başından beri türev olduğunu fark etmektir” (Butler, 2012, s. 227).

Sonuç olarak, drag’in parodisi Butler için, kimliklerimizi ve hayatlarımızı düzenleyen toplumsal ve kültürel normlara, toplumsal cinsiyeti gülünç hale getirerek icra etme yoluyla bir tür karşı koyma ve farklı bir üretim sağlaması açısından önem taşır ve

“drag, ideal cinsiyetlerin heteroseksüel olarak icra edilmesini ve doğallaştırılmasını sağlayan sıradan taklitleri yansıttığı ve onların iktidarlarını bu ifşayı yerine getirerek azalttığı sürece altüst edici bir işleve hizmet eder” (Butler, 2014, s. 325). Öte yandan drag’in parodisi toplumsal cinsiyet kimliğinin tamamıyla performanslardan oluştuğunu ve durağan olmadığını göz önüne sermesi, cinsiyet(ler)in simgesel doğasını ortaya koyması ve farklı şekilde de yapılabileceğine dair bir umut içermesi açısından da mühimdir.