• Sonuç bulunamadı

1 BETÜL MİNNET Ankara-2018 ETKİLERİ Doktora Tezi POPÜLER KÜLTÜR İKONLARININ TOPLUMSAL DÖNÜŞÜME POPÜLER OLANDAN POLİTİK OLANA : ANABİLİM DALI KADIN ÇALIŞMALARI SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ANKARA ÜNİVERSİTESİ T.C.

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "1 BETÜL MİNNET Ankara-2018 ETKİLERİ Doktora Tezi POPÜLER KÜLTÜR İKONLARININ TOPLUMSAL DÖNÜŞÜME POPÜLER OLANDAN POLİTİK OLANA : ANABİLİM DALI KADIN ÇALIŞMALARI SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ANKARA ÜNİVERSİTESİ T.C."

Copied!
303
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

1 T.C.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

KADIN ÇALIŞMALARI ANABİLİM DALI

POPÜLER OLANDAN POLİTİK OLANA:

POPÜLER KÜLTÜR İKONLARININ TOPLUMSAL DÖNÜŞÜME ETKİLERİ

Doktora Tezi BETÜL MİNNET

Ankara-2018

(2)

i T.C.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

KADIN ÇALIŞMALARI ANABİLİM DALI

POPÜLER OLANDAN POLİTİK OLANA:

POPÜLER KÜLTÜR İKONLARININ TOPLUMSAL DÖNÜŞÜME ETKİLERİ

Doktora Tezi Betül Minnet

Tez Danışmanı

Prof.Dr. Güzin Yamaner

Ankara-2018

(3)

ii

(4)

iii TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANKARA ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜNE

Bu belge ile, bu tezdeki bütün bilgilerin akademik kurallara ve etik davranış ilkelerine uygun olarak toplanıp sunulduğunu beyan ederim. Bu kural ve ilkelerin gereği olarak, çalışmada bana ait olmayan tüm veri, düşünce ve sonuçları andığımı ve kaynağını gösterdiğimi ayrıca beyan ederim. (____/____/2018)

Tezi Hazırlayan Öğrencinin Adı ve Soyadı BETÜL MİNNET

(5)

iv TEŞEKKÜR

Tezimi yazarken geçirdiğim süreçte hiçbir yardımı esirgemediği için çok değerli hocam Prof.Dr. Güzin Yamaner’e ne kadar teşekkür etsem azdır. Onun desteği, yönlendirmesi, yolun bitmeyeceğini düşündüğüm anda elimden tutup benimle birlikte yürümesi ve yardımları olmadan bugün bu sayfayı yazıyor olmak mümkün değildi.

Değerli jüri üyelerim Prof.Dr. Gülriz Uygur, Prof.Dr. Arda Arıkan, Prof.Dr. Elif Ekin Akşit ve Doç.Dr. Akça Ataç’a da bu yolculukta yanımda oldukları için çok teşekkür ederim.

Ayrıca, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kadın Çalışmaları Anabilim Dalı’nda görevli hocalarıma da bana öğrettikleri ve hayatıma kattıkları her şey için çok teşekkür ederim.

Birbirimizden uzakta olsak da her zaman yanımda olduğunu hissettiren, yaşadığı tüm zorluklara rağmen mücadelesini bırakmayan ve beni sevgiyle büyüten biricik annem Latife Minnet’e yolumu hep aydınlık tuttuğu için ve kardeşim Kübra Minnet’e kâinattaki en mükemmel kardeş olduğu için minnettarım.

Son olarak da sevgili eşim Hasan Özkan’a mutluluğumun, motivasyonumun ve huzurumun kaynağı olduğu için sonsuz teşekkürler. Onun sükûneti olmadan bu fırtınalı hayatımız bu kadar kolay geçmezdi. O olmadan bugün olduğum yerde olamazdım.

Bu tezi çalıştığım üç queer ikona ithaf ediyorum. Birer modern Prometheus olarak bizlere sundukları ateşin hiç sönmemesi dileğiyle…

(6)

v İçindekiler

Teşekkür ... iv

1. Giriş ... 1

1.1. Araştırma Konusu ve Yöntemi ... 4

1.2. Araştırmanın Amacı ... 7

1.3. Araştırmanın Önemi ... 8

1.4. Sınırlılıklar ... 9

2. Kuramsal Tartışmalar ve Temel Kavramlar ... 10

2.1. Popüler Kültür ve Sınıflandırması ... 10

2.1.1. Bir İktidar Biçimi Olarak Popüler Kültür ... 17

2.1.2. Bir Başkaldırı Sanatı Olarak Popüler Kültür ... 28

2.1.3. Bir Anlam ve Kimlik Üreticisi Olarak Popüler Kültür ... 31

2.1.3.1. Kimliğin Serüveni ... 32

2.1.3.2. Popüler Kültür ve Kimlik ... 38

2.2. Queer Teori ... 45

2.2.1. Queer (ve) Kimlik ... 45

2.2.1.1. Queer Teori Nedir? ... 46

2.2.2. Judith Butler, Queer Teori ve Performativite ... 51

2.2.3. Performans, Performativite ve Dışlama ... 63

2.2.4. Parodi ve Drag ... 71

2.2.5. Teorideki Son Tartışmalar ve Antisosyal Dönüşüm ... 77

2.3. Göstergebilim ve Popüler Kültür ... 82

(7)

vi

2.3.1. Göstergebilim Nedir? ... 82

2.3.2. Göstergebilim ve Göstergebilim Kuramcıları ... 84

2.3.3. Roland Barthes ve Göstergebilim ... 89

2.3.4. Göstergebilim ve Popüler Kültür İlişkisi ... 96

3. Popüler Queer İmgeler ... 98

3.1. Popüler Kültür, Performans ve Popüler Müzik ... 99

3.2. Bir Queer Sanat Güneşi Zeki Müren ... 104

3.2.1. Bir Popüler Kültür İkonu Olarak Zeki Müren: Sahne, Dans ve Kimlik ... 109

3.2.2. Queer Bir İmge Olarak Zeki Müren ... 125

3.2.2.1. Zeki Müren’in Cinsel Yönelimine Eleştiriler ... 126

3.2.2.2. Queer Göstergeler ve Toplumsal Dönüşüm ... 134

3.3. Bir Queer Kral Michael Jackson ... 146

3.3.1. Amerikan Tarihinin “Kara” Sayfası: Siyah Erkek İmgesi ... 147

3.3.2. Michael Jackson ... 161

3.3.2.1. Michael Jackson – Kısa Bir Biyografi ... 161

3.3.2.2. Queer Bir Popüler Kültür İkonu Olarak Michael Jackson: Sahne, Dans, Kimlik ve Toplumsal Dönüşüm ... 169

3.4. Bir Queer Kadın Feyruz ... 191

3.4.1. 19. Yüzyıldan İtibaren Lübnan’da Kadın Olmak ... 192

3.4.2. Feyruz ... 203

3.4.2.1. Feyruz – Kısa Bir Biyografi ... 203

(8)

vii 3.4.2.2. Queer Bir Popüler Kültür İkonu ve Kadın Olarak Feyruz ve

Toplumsal Dönüşüm ... 208

4. Sonuç ... 238

5. Kaynakça ... 248

6. Özet ... 274

7. Abstract ... 275

8. Resimler ... 276

(9)

1 1. GİRİŞ

On dokuzuncu yüzyılın sonlarından itibaren, eşitlik, özgürlük ve kadının insan hakları gibi terimler üzerinden sosyal, politik, ekonomik ve hukuksal alanlarda bir hak ve adalet arayışı olarak başlayan feminist hareket, tüm dünyada kadınların problemlerinin çözüme kavuşturulması yolunda kadınların sesi olmayı amaçlamış bir harekettir.

Yirminci yüzyılın başından itibaren ise özellikle Avrupa ve Amerika’da kadınlara seçme hakkı tanınmasıyla bir nebze de olsa kamusal alanda görünür olmaya başlayan kadınlar için – her ne kadar “erkek(lik)” üstün görülmeye devam etse de – atılan bir adım olmasıyla önem kazanır. 1960’larda başlayan ve İkinci Dalga olarak andığımız kadın hareketi, yalnızca yasal hakların kâğıt üzerinde garanti edilmesine değil aynı zamanda iş yerinde uygulanan ayrımcılık, ev içi şiddet, cinsel taciz, özel-kamusal alan çıkmazında sıkışan/değersizleşen kadınlık ve kadının bedeni üzerinde (üreme ve kürtaj gibi) haklarına odaklanmış, ataerkil düzenin kadını, kadınları, kadınlıkları hapsettiği alanı mercek altına alarak hem özel hem de kamusal olanı yeniden tanımlamayı hedeflemiştir. Özellikle sosyal (kamusal) alanda kadınların seslerinin duyurulması ve konumların, konumlandırılmaların irdelenmesi konusunun gündeme gelmesi, yazılı tarihte yeri bulunmayan kadın dilinin sorgulanması ve özel alanın -deyim yerindeyse- alt üst edilmesiyle, geleneksel cins algısını da masaya yatıran ikinci dalga kadın hareketi her anlamda kadının statüsünün iyileşmesi ve değişmesi noktasında çok olumlu etkileri olmuştur. “Kültürel, politik ve toplumsal yapıyı kökten dönüştürme girişimi olan kadın hareketi, “özel olan politiktir” sloganıyla ev içinde üretilen bilgiye başka türlü bakmamıza” (Yamaner, 2005, s. 3), erkek egemen toplumu ve kadın olmanın ne anlamlara geldiğini yeniden yorumlamamıza, kadınlar olarak kendimizi yeniden tanımlamamıza “yol” açan akımdır. Kısaca, feminizmin bize sunduğu feminist eleştiri, topluca muhalif olmakla birlikte, hem popüler hem de toplumsal bir hareket olmasının yanı sıra, toplum bilimlerinin “görmezden” geldiği konuları, “cinsiyet körü”

(10)

2 yaklaşımlarını tartışmaya açtığı için de önemlidir. Birkaç satırla anlatılması mümkün olmayan Feminizm’in kadın(lık) sorununu hem teori hem de pratikte tartışmaya açması, hem fiziksel hem de akademik alanda çözüm üretmeye başlaması, yalnızca kadınların bilinçlenmesinin değil, erkek egemence “öteki”leştirilmiş herkesin -ki buraya ötekileşmiş erkekliği koymak da mümkündür- bilinçlenmesinin, baskı kültürüne baş kaldırabilmesinin önünü açmıştır. Kısacası, en geniş anlamıyla Kadın Çalışmaları, toplumsal cinsiyet eşitliği gibi çetrefilli bir konuyu temel alarak gelişmemiş olsaydı, bugün bu ve benzeri tezlerin yazılması da mümkün olmazdı. Bunlar ve sayamadığımız nice farklı nedenden dolayı bize yeni yollar açan Kadın Hareketi’ne teşekkür ederek başlamak bizce en doğrusudur.

Denebilir ki son birkaç on yıldır popüler kültür sosyal bilimlerin üretken bir çalışma alanı haline gelmiştir. Hayatımızı nasıl şekillendirdiği, tarih, kültür, din, medya, siyaset gibi ögelerle nasıl, ne açıdan ve ne kadar iç içe olduğu, bireyler ya da toplum olarak bizi nasıl etkilediği başlıca araştırma alanlarıdır. İnternet teknolojisinin de gelişmesiyle bilginin daha kolay yayılabilir ve ulaşılabilir hale gelmesi, iletişim kanallarının çeşitlenmesi, popüler kültürün de hem daha farklı ve aynı zamanda da aynılaştırıcı, hem de insanlara daha fazla güç kazandıran bir alan haline gelmesine yardımcı olmuştur. Yalnızca ürünlerin pazarlanması değil – ki burada üründen kastımız popüler kültürün alanına giren her şeydir – aynı zamanda “doğru”, “güzel” ya da “iyi”

olanın kabul ettirilmesi de popüler kültürün işi haline geldi. Yine bu süreçte tek başına bir iktidar haline gelen, toplumların “ihtiyaçlarına” cevap veren, insanların hem bir anlama sığınmasını hem de bir kimlik kazanıp, aidiyet geliştirmesini sağlayan popüler kültür, birçoğumuz için bir başkaldırı sanatına da dönüştü. Yine de en büyük etkisinin dünyayı ve kendimizi algılamamıza olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Kısacası, kelime anlamının çok daha ötesine geçen ve benliğimizin bir parçası haline gelen popüler kültür, tüm dünya için dönüştürücü bir rol oynadı. Bunun meydana gelmesindeki en büyük

(11)

3 etkenlerden biri de “star”lar ve tabii ki onların performanslarıydı. Onları taklit etmek, onlar gibi “olmaya” çalışmak, yaptıkları ya da söyledikleri şeyleri kendimizinmiş gibi algılamak ve benimsemek, onların imlediği şeylerde kendimizi bulmak ve hatta bir kimlik oluşturmak da popüler kültürün çarpıcı etkilerinden biri haline geldi. Bu starlar dünyası her ne kadar yoğunlukla heteroseksüel bireylerden meydana gelmiş olsa da, toplumun bakış açısını değiştiren ve dönüştürücü etkiye sahip olan Queer starlar belki de daha güçlü bir etkiye sahip oldu. Sahnedeki performansları ve cinsel kimliklerini icra etme biçimleri, birçoğumuz için olumlu tanımların gelişmesine de öncülük etti.

Tüm bunlara bağlı olarak zaman içinde bu imgeleri nasıl anlamlandırdığımız, gösterilen şeyleri nasıl gördüğümüz de değişmeye başladı. Göstergebilim sayesinde aslında her şeyin birer metin olduğunu, bize mesajlar veren dizgelerin nasıl oluşturulduğunu ve bunları anlamlandırırken kullandığımız kodları hangi sınırlar ve sınırsızlıklar içinde kullandığımızı da görmeye başladık. Yine göstergebilim, popüler kültür öğelerini incelerken, kendi dışında bir şeyi temsil eden/imleyen bu öğelerin aslında benliğimizi oluştururken bizi nasıl etki altına aldıklarını da göstermiş oldu ve biz de bazen farkında olarak ve bazen bilinçsizce bunlara maruz kalarak, nasıl değiştiğimizi görmüş olduk. Yani, popüler kültürü ve onun işleyiş biçimlerini göstergebilimden bağımsız düşünmek neredeyse imkânsız hale geldi. Böylece sahne performanslarının ve bunu performe edenlerin aslında nasıl birer tüketim ürünü ve dönüştürücü imgeler haline geldiklerini de görmeye başladık.

Elbette ki dönüştürücü etkisi olan yalnızca popüler kültür değildi. Feminizmin öncülüğünü yaptığı biyolojiye dayalı keskin cinsiyet ayrımının masaya yatırılması konusu, değişen dünyada kadının, cinsiyetin, kimliğin ve insanın konumunun sorgulanması, bunlara bağlı olarak hakların elde edilmesi ve farklı hak arayışlarının ortaya çıkması da yeni üretici alanların doğmasını sağladı. Feminizmden sonra en üretken alan ise Queer Teorinin açtığı ve geliştirildiği alan oldu. Temellerini birçok farklı akım

(12)

4 ve kuramdan alan, genellikle LGBT+1 bireylerin hak arayışlarına sosyo-politik bir temel hazırlayan ve cinsel kimliklerimizin nasıl bir performansla oluştuğunu ve üretildiğini ortaya koyan bu kuram, teorinin öncesinde de nasıl toplumsal değişiklikler yaşandığına daha kolay ışık tutabilmemizi sağladı.

1.1.Araştırma Konusu ve Yöntemi

Verilenlerin ışığında bu tezde farklı ülke ve dönemlerdeki queer popüler kültür imgelerinin ya da birçok açıdan queer olduğunu düşündüğümüz starların/ikonların hem sahne hem de cinsiyet performanslarıyla toplum içinde nasıl bir dönüştürücü etkiye zemin hazırladıkları, queer olmakla ilgili görüşleri nasıl değiştirdikleri, bunları yaparken başvurdukları ya da oldukları imgelerin neler olduğu konularına açıklık getirilecektir.

Ayrıca, popüler kültür ikonları olarak, politikayla direkt ilgilenmeden ve iktidarla ters düşmeden, nasıl politik bir söylem yaratmayı başardıkları, her anlamdaki performanslarının toplumda kolektif ve bireysel kimliklere ne açıdan etkide bulunduğu ve bulundukları noktadan insanlar için neyi imledikleri tartışılacaktır. Tez boyunca da görüleceği üzere, queer bizim için yalnızca LGBT+ bireyleri temsil eden bir kelime/kuram olarak algılanmamaktadır. Bizce, ikili toplumsal cinsiyet algısının yıkılmasının önünü açan bu kuram, elbette her cinsten bireyleri de kapsayan bir şemsiye terim görevi görebilir. Amerikalı dans tarihçisi ve kuramcısı Clare Croft’un da dediği gibi daha geniş bir nosyon olarak “queer” sosyal normlara bir meydan okumadır (Croft, 2017, s. 2). Bu, queer teoriyi – başından beri karşı olduğu – normalleştirme girişimi değil aksine alanının ne kadar geniş olduğunu gösterebilmek için bir fırsat olarak görülmektedir.

Teorinin her cinsiyeti kapsayabileceğine dair olan görüşümüz belki aşırı olarak düşünülebilir fakat sonuçta “queer bir olasılıklar alanıdır”, “bütün modern düşünceye düşünülemez olanı düşünme fikri hakimdir” (Kershaw, 2015, s. 39) ve artık cinsiyet

1 LGBT+ kelime ve kullanım açısından, Lezbiyen, Gay, Biseksüel ve Transeksüel bireylere ek olarak, Queer, İnterseks, Aseksüel, Panseksüel gibi sınırsız sayıdaki cinsel kimliği kapsayan bir terimdir. Bu sebeple LGBT teriminin yanındaki artı (+) işaretiyle kullanılması uygun görülmüştür.

(13)

5 kimliklerinin keskin sınırlardan kurtulmaya başladığı günümüzde, queer hepimiz için özgürleştirici ve umut dolu bir alan sunmaktadır.

Sonuç olarak bu tez, queer popüler kültür ikonlarının göstergebilimsel bir incelemesini de yaparak, bu ikonların toplumsal cinsiyet algısına etkilerine, bireysel ve kolektif kimliğimizin hangi öğelerine katkıda bulunduklarına, dönemlerinin iktidarını yansıtırken bir taraftan da nasıl bu iktidara karşı bir başkaldırı örneği sergilediklerine, bunlara bağlı olarak da queer teorinin savunduğu iktidarın içindeki boşluktan başlayacak dönüşüme nasıl öncülük ettiklerine ışık tutmaktır. Araştırma temel olarak üç örneklem üzerinden yapılacaktır. Bunlar Türkiye’den Zeki Müren, Amerika’dan Michael Jackson ve Lübnan’dan Feyruz olarak seçilmiştir. Tez dahilinde kuram ve kavramlar da dahil olmak üzere veriler üç şekilde toplanacaktır:

(1) incelenecek starların hakkında yazılmış biyografik eserler ve akademik literatürün taranması,

(2) toplumun irdelenecek olan dönemlerinde yaşamış olan kişilerin belleklerine, canlı tanıklıklarına başvurmak ve görüşmeler yaparak sözlü verilere ulaşmak için yapılacak olan kısa sözlü tarih çalışması ve

(3) radyo, dergi, gazete, video gibi yazılı ve görsel medyanın kullanılması.

Bu tez üç temel kuram/yaklaşım üzerinden ilerleyecektir. Bunlar popüler kültür kuramı, queer kuram ve göstergebilimdir. İlk olarak bu kuramlar detaylı bir şekilde anlatılacak, her birinin birbiriyle olan ilişkisine değinilecek ve tezin uygulama bölümünde ele alınacak olan ikonların yaşadıkları döneme ya da temsil ettikleri kimliğe ait özellikler ve terimler yeri geldiğinde metin içinde anlatılacaktır.

Tezin ilk bölümü olan “Kuramsal Tartışmalar ve Temel Kavramlar”ın ilk alt başlığı olan “Popüler Kültür ve Sınıflandırması”nda kapsamlı bir popüler kültür tanımı yapılacaktır. Bunu yaparken terimin kelime anlamından başlanılarak, tarih boyunca nasıl değiştiği, yüksek sanat ve popüler olmayan kültürle nasıl karşılaştırılabileceği,

(14)

6 bireyselleşme, küreselleşme ve küyerelleşme üzerinden nasıl tanımlanabileceği anlatılacak ve popüler kültür bir iktidar biçimi, anlam ve kimlik üreticisi ve başkaldırı sanatı olarak, olumlu ve olumsuz eleştiriler çerçevesinde irdelenecektir. Yine bu bölümde kimlik mefhumu sorgulanırken, kimlik kavramının kısa bir tarihi verilecek, popüler kültür öğelerince kimliğin nasıl oluşturulduğu anlatılacaktır.

Tezin kuramsal kısmının ikinci bölümü “Queer Teori”, teorinin kimlik/cinsel kimlik tanımına nasıl farklı bir bakış açısı getirdiği üzerinden tanımlanacaktır. Bu bölümde queer teori ve performativite, özellikle Judith Butler’ın teoriyi kuramsallaştırdığı çerçevede incelenecektir. Buna ek olarak, performans, performativite, dışlama, parodi ve drag terimleri, teoriyle ve tezle bağlantıları açısından incelenecek, günümüzde teorinin nasıl bir yönde ilerlediğinden bahsedilecek, antisosyal queer teorinin nasıl bir çerçeve oluşturduğuna değinilecek ve teorinin nasıl bir toplumsal dönüşüme işaret ettiği anlatılacaktır.

Tezin kuramsal kısmının üçüncü bölümü göstergebilim ve popüler kültür ilişkisine adanmıştır. Bu bölümde göstergebilimin ne olduğu Charles Pierce, Ferdinand de Saussure ve özellikle Roland Barthes gibi önemli göstergebilimcilerin yaklaşımları doğrultusunda açıklanacak ve göstergebilimin popüler kültürle olan ilişkisi anlatılmaya çalışılacaktır.

Tezin üçüncü bölümünde popüler queer ikonlarının incelemesine yer verilecektir.

Bu bölümün ilk alt başlığı olan “Popüler Kültür, Performans ve Popüler Müzik”te öncelikle popüler müziğin ne olduğundan ve bununla ilintili olarak popüler müzik ve pop müzik arasındaki farktan bahsedilecektir. Ardından, popüler kültür tanımı içinde performans, özellikle sahne performansı üzerinden incelenecek, popüler şarkıcının kimliği, kıyafetleri, sahnedeki duruşu ve şarkılarıyla nasıl bir mesaj iletmeye muktedir olduğu tartışılacaktır. Son olarak performansın toplumsal dönüşüm adına nasıl etkili olduğu kısaca özetlenecektir. Sonrasında “Bir Queer Sanat Güneşi: Zeki Müren” başlığı

(15)

7 altında 1950 yılından itibaren uzunca bir süre Türkiye’de popüler kültürün baş aktörlerinden biri olan Zeki Müren, sahne, cinsiyet performansı ve queer bir popüler kültür imgesi ve Türkiye’nin ilk yıldızı olarak incelenecek ve Türkiye’de nasıl bir toplumsal dönüşüme zemin hazırladığı tartışılacaktır. Buna ek olarak kendisinden sonra gelen şarkıcılara nasıl bir ortam hazırladığına ve kendi döneminde onun gibi olmaya çalışan Bülent Ersoy, Yılmaz Morgül gibi isimlerin toplumsal ve sanatsal dönüşüm adına neden Müren’in yakaladığı başarıya ulaşamadıklarına da değinilecek ve onun Türk toplumundaki anlam ve kimlik üretimine bakılacaktır. İkinci uygulama alanı “Bir Queer Kral Michael Jackson” başlığını taşımaktadır. Bu bölümde Michael Jackson popüler queer bir imge ve ikon olarak incelenecek ve Amerikan toplumun kimlik algısına ve Amerika’nın algılanmasına ne gibi etkileri olduğu cinsiyet, ırksal kimlik ve sahne performansı üzerinden anlatılacaktır. Son olarak Arap dünyasından Lübnanlı Feyruz’un popüler bir imge ve kadın olarak kendi toplumunda dönüşüm adına nelere işaret ettiği, neden queer olduğu yine tarihsel ve toplumsal süreçlere ve cinsiyet ve sahne performansına bağlı olarak “Bir Queer Kadın Feyruz” bölümünde anlatılacaktır. Her bölümde, seçilen şarkıcıların queerlıkları (toplumsal) cinsiyet rollerini alt üst etme, açıkça politik olmadan politik söylem üretme ve parodi üzerinden anlatılacaktır.

1.2. Araştırmanın Amacı

Araştırmanın amacı tartışılan starlar üzerinden queer popüler kimliğin sosyo- kültürel açıdan nasıl bir değişime ve dönüşüme yardımcı olduğunun – ya da olup olmadığının – analiz edilmesi ve bunun gelecekteki değişimler açısından muhtemel sonuçlarına değinilmesi üzerine kuruludur. Analiz edilen yıldızların hem sahne hem de cinsiyet performansını toplumsal ve politik gerilimlerle paralel bir doğrultuda nasıl ilerlettiklerini, Judith Butler’ın işaret ettiği iktidara karşı değil ama iktidarın içinden doğabilecek bir yıkımın mümkün olup olmadığı gösterilecektir. Bizce ele alacağımız performanslar ve performansçılar radikal oldukları için değişimin önünü açmayı

(16)

8 başarmışlardır. Baz Kershaw’un da dediği gibi “Radikal olarak tanımlanan her performans için bu durum2 geçerli olacaktır; çünkü, tanım gereği, köklerini çağdaş durumun derinliklerinden alacaktır. Dolayısıyla, radikal performans, daima zamanın en canlı kültürel, toplumsal ve politik gerilimlerine katılır” (Kershaw, 2015, ss. 19–20).

1.3. Araştırmanın Önemi

Bu tez, Türkiye’de açılan ilk Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Doktora Programı’nda şu ana dek tamamlanmış olan ikinci tezdir. İlk adımı, topluca muhalif bir hareket olan Kadın Hareketi ile atılmıştır. Bu hareketin yeniden masaya yatırdığı kadın- erkek eşitliği ve toplumsal cinsiyet gibi konuların, faklı alanlarda ele alınması ve sorgulanmasının bir sonucu olarak, LGBT+ Hareket ve Queer Teori’nin gelişmesi adına bir yol açılmış olmasaydı, bugün böyle tezlerin yazılması ve farklı alanların sorgulanması mümkün olmayacaktı. Bu çalışma yalnızca Türkiye örneği üzerinden değil, farklı ülke, durum ve kişiler üzerinden de yapıldığı için önem taşır. Türkiye’de daha önce popüler kültür ve toplumsal cinsiyetle ilgili bu tarz bir çalışma yapılmadığı için daha sonra yapılacak benzer çalışmalara örnek sunması bakımından önemlidir. Çalışmanın temel inceleme alanını oluşturan üç şarkıcı hem kendi ülkelerinde hem de evrensel anlamda bir değişimin mümkün olduğunun göstergesidirler. Üstelik bu şarkıcılar birbirlerinden farklı dönemlerde ve toplumlarda benzer bir yıkım-yeniden yapımın yolunu açmış olmaları açısından da önem taşırlar. Seçilen şarkıcıların yaşadıkları ülkelerde, benzer alanlarda ve benzer özellikler gösteren farklı şarkıcılar da mevcuttur. Örneğin Türkiye’de Bülent Ersoy, Amerika’da Madonna, Arap dünyasında Ümmü Gülsüm benzer bir çalışmanın odak noktası olabilirler. Fakat seçtiğimiz şarkıcılar iki şekilde adı geçen diğer

2 Performansların, az çok birbirleriyle sürtüşmesi sonrasında oluşması. Bu sürtüşmeye antik tiyatroda da rastlamaktayız. Antik Yunan komedyasında fikirleri birbirine zıt olan iki karakter tarafından atışma şeklinde sergilenen sahneye “Agon” adı verilir. Agon, kelime olarak yarışma ya da çatışma anlamına gelir. Bir söz düellosu olarak görebileceğimiz bu bölüm, oyuncuların – hatta bazen ozan ve dythrambos korolarını kapsayacak şekilde – kendi fikirlerini savunarak sergiledikleri performanstır. Yani bu performans oyuncuların birbirleriyle sürtüşmesinden ortaya çıkar ve söylem üretir.

(17)

9 şarkıcılardan ayrılırlar. İlk olarak incelediğimiz şarkıcılar aktif anlamda bir politik duruş ve söylem geliştirmeden hem popüler hem de siyasi anlamda yeni bir söylemin önünü açmışlardır. İkinci ve daha önemli olan özellikleri ise queer kimliklerini asla kaybetmemiş, “normalleşmemiş” olmalarıdır. Sözünü ettiğimiz diğer şarkıcıların aksine

“muğlak” görülen cinsel kimlikleri, özel ve sahne yaşamları hep sorgulanmış ama yine de çok büyük kitlelerce kabul ve saygı görmeyi başarmışlardır.

1.4. Sınırlılıklar

Bu çalışmada elde edilen sonuçlar, çıkarımlar ve yorumlar nicel araştırmanın doğası gereği çeşitli sınırlılıklarla şekillenmiştir. Bu sınırlılıkların en belirgin olanları aşağıda sıralanmıştır:

1. Tezin temel konularından birini oluşturan popüler kültür oldukça dinamik ve farklı biçimlerde okunabilecek bir alandır.

2. Tez boyunca incelenen popüler kültür ikonlarına direkt olarak ulaşma ve görüşme şansı olmadığı için gerekli olan bilgilere dolaylı yoldan kaynak taraması yapılarak ulaşılmıştır.

3. Feyruz ile ilgili yazılmış olan kaynakların büyük bir kısmı Arapça yazıldığı için değerlendirmeye alınamamıştır.

4. Bu tez bir alan çalışması değil, literatür taraması üzerine kurulu bir çalışmadır.

Yukarıda listelenen sınırlılıkların çalışmaya olabilecek olumsuz etkilerini en az seviyede tutmak için araştırmacı, popüler kültürü farklı yönleriyle anlatmış ve neden savunduğu şekilde görülmesi gerektiğini detaylandırmıştır. Kaynaklara erişim ve verilere ulaşım amacıyla, araştırmacı çok sayıda ve farklı türde verileri derlemiş ve bunları tarafsız şekilde sunmuştur. Feyruz hakkında daha fazla veriye ulaşabilmek adına beş farklı Arap ülkesinden on iki kişiyle kişisel görüşmeler yapılmıştır. Araştırmacı ortaya konan bulguları ve yorumları sadece kendi bağlamlarında taşıdıkları anlamlarıyla ele almıştır.

(18)

10 2. Kuramsal Tartışmalar ve Temel Kavramlar

2.1. Popüler Kültür ve Sınıflandırması

Derinlemesine bir popüler kültür tanımı/incelemesi yapmadan önce popüler kelimesinin tarihsel yolculuğuna bakmakta fayda vardır. Cambridge İngilizce sözlük

“popüler” kelimesini birkaç farklı anlamda verir. Bunlar arasında “birçok insan tarafından sevilen ve desteklenen” ve “uzmanlar ya da eğitimli insanlardan ziyade sıradan insanları içeren” öne çıkan tanımlar arasında yer almaktadır (Cambridge Online Dictionary, 2017b). Anahtar Sözcükler: Kültür ve Toplumun Söz Varlığı başlıklı kitabında Raymond Williams (2016) ise kelimenin kısa bir tarihçesini sunar. Williams’ın anlattığı üzere

“popüler” başta bir hukuk ve politika terimiydi. Latince popularis’ten – halka ait olan – geliyordu. Kanun davası (popular action) 15. yüzyıldan itibaren herkesin açabileceği bir dava idi. Popüler emlak (Popular Estate) ve seçimle iş başına gelen hükümet (Popular Government), 16. yüzyıldan itibaren, bütün halkın kurduğu ya da ayakta tuttuğu bir siyasal sistemi anlatırdı, ama aynı zamanda “aşağı” ya da “alt” anlamı da vardı. “Çok tutulan” ya da “çok beğenilen” şeklindeki başat modern anlamı, pek kaybolmamış, kasten popüler hale gelmiş (deliberately popular) gibi pekiştirilmiş bir anlatımda ortaya çıkan hesaplama anlamıyla birlikte, güçlü bir beğenilmeye çalışma öğesi içermesi bakımından ilginçtir. [. . .] “Çok tutulan” şeklindeki temel anlam, 18. yüzyılın sonlarında belirgindir;

“çok beğenilen” anlamı ise 19. yüzyıldandır. Popüler kültür halk tarafından değil başkalarınca tanımlanmıştır ve hâlâ iki eski anlamı taşır: değeri düşük yapıtlar (popüler edebiyat, nitelikli basına karşılık popüler basın vb.); bunların yanı sıra önceki anlamların pek çok durumda kuşkusuz çakışabileceği birçok insanın beğenisini kazanan şeklindeki daha modern anlam. [. . .] 20. yüzyılın sonlarında popüler şarkı ve popüler sanat belirleyici şekilde pop şeklinde kısaltılır ve istenilir olanlardan istenmeyenlere bilinen anlam yelpazesi bunun çevresinde toplanır. Kısaltma sözcüğe canlı bir teklifsizlik katmakla sözcüğü daha kolayca önemsiz anlamında açık hale getirir. Pop’un [patlama,

(19)

11 püskürme] eski anlamlarının bu kullanımla birleşip birleşmediğini söylemek zor: ani bir canlı hareket şeklindeki yaygın anlam pek çok tanıdık ve genel olarak hoşa giden bağlamda kesinlikle uygun duruyor (Williams, 2016, ss. 285–287). Thesaurus sözlüğün verdiği anlamlar ise tanıma birkaç ekleme daha yapar. Bunlardan üçü verilen diğer anlamlardan bazı yönleriyle ayrılır. Bunlar (1) “genel insan kitlesine uygun ya da onlar için yapılmış olan (popüler müzik gibi)”, (2) “sıradan zekâ ve zevklere adapte edilen (bilimle ilgili popüler dersler gibi)” ve (3) “sıradan insanın maddi olanaklarına uygun, pahalı olmayan (popular price – uygun fiyat)” olarak sıralanır (Thesaurus Online Dictionary). Üç anlamın ortak noktası ortalama insana hitap eden ya da ucuz olan anlamlarına yaklaşmasıdır yani popüler olan şey daha ziyade elit olmayana hitap edendir.

Popüler kelimesi günümüzde halen tüm bu anlamları içermekle birlikte artık daha çok halk -en azından büyük bir çoğunluğu- tarafından beğenilen anlamında ve söz konusu popüler sanatlar olduğunda, patlayıp hızla sönen anlamında daha çok kullanılmaktadır.

Tek başına bir kelime olarak bile tek bir yere konulması mümkün olmayan

“popüler”, bir de kültürle birleşince, tanımını, eleştirisini ve analizini yapmak oldukça zor bir iş haline gelir. Bu sebeple kültürün ne olduğunu da kısaca tanımlamak gerekir.

Kültür birçok farklı şekilde tanımlanabilir; devingen ve değişken yapısından dolayı her disiplin kültürü kendi açısından tanımlamıştır. Dilin, tarihin, geleneğin, eğitimin, sanatın, vb. kültürle olan ilişkisi farklı olduğu için, tek bir açıklama bu kavramı anlatmak için yeterli değildir. “1952 yılında iki öncü Amerikan antropolog olan Alfred Kroeber ve Clyde Kluckhohn, kültürün farklı tanımlarının kataloglamasını içeren bir kitap yayınlamışlardır. Bu tartışmanın faydalı bir özetini ise John Bodley 1994’te bu 160 tanımı sekiz farklı kategoride gruplayarak yapmıştır” (Jervis, 2006, s. 4). John Bodley (2011) kültürü tanımlarken bunun en basit tanımıyla “insan davranışını şekillendiren sosyal olarak aktarılan bilgi” (Bodley, 2011, s. 10) olduğunu söylerken, terimi biraz daha açtığında vardığı kültür tanımı şöyledir;

(20)

12 İnsanların düşündüğü, ürettiği, yaptığı her şey. Sosyal olarak aktarılan, insanlığın kendini başarılı bir şekilde sürdürebilmesi ve üreyebilmesi için insan davranışını şekillendiren ve insan topluluklarını düzenleyen, sıklıkla sembolik olan bilgidir.

Kültürün akli, davranışsal ve materyal yönleri vardır; [kültür] oluşturulmuştur ve uygun davranış için bir model sağlar. (Bodley, 2011, ss. 21&568)

Terry Eagleton (2016) ise Culture kitabının başında kültürden şöyle bahseder;

Kültür son derece karmaşık bir kelimedir – İngilizcedeki ikinci ya da üçüncü en karmaşık kelime olduğu iddia edilir – fakat dört ana hatla dikkat çeker. (1) artistik entelektüel çalışmalar bütünü; (2) tinsel ve entelektüel gelişim süreci; (3) kadın ve erkeklerin sahip olduğu değerler, gelenekler, inançlar ve sembolik pratikler; ya da (4) yaşam tarzının tümü anlamına gelebilir. ‘Laponya Kültürü’ Laponyalıların şiir, müzik ve dansları anlamına gelebilir ya da yedikleri yemekler, yaptıkları sporlar ve ne tür bir dine mensup olduklarını da içerebilir; ya da daha da ötesine geçerek Laponya toplumunun tamamını içerebilir; ulaştırma ağı, oy verme ve çöp yok etme sistemleri gibi. [. . .] Artistik ve entelektüel açıdan kültür yenilikleri içerirken, yaşam tarzı olarak kültür genellikle alışkanlık sorunudur. (Eagleton, 2016, ss. 1–2)

Öte yandan sonuç bölümünde kültür kelimesinin tam anlamıyla kullanılamayacak kadar dar ve bir o kadar da geniş olduğunu söyler. Antropolojik açıdan bakıldığında kocanızın kuzenine nasıl sesleneceğinizi söyleyen, estetik anlamda Igor Stravinsky’yi içerip, bilim kurguyu dışlayan bir kelimedir (Eagleton, 2016, s. 35) der. Kısaca, kültür “doğanın ya da Tanrı’nın yarattıklarına karşılık insan türünün yarattıklarının tümüdür” (Güvenç, 2002, s.

58) şeklinde bir açıklama yapılabilir. Tanımlar sınırsız sayıda olsa da araştırmacılar genel-geçer bir kültür kavramında, en azından belirli hatlar çerçevesinde birleşmiş gibidirler. “En geniş etnografik açıdan ele alındığında kültür ya da medeniyet, bilgi,

(21)

13 inançlar, sanatlar, ahlaki değerler, örfler ve adetler gibi bir topluluğun üyesi olarak insan tarafından edinilmiş kabiliyet ve alışkanlıkları içeren karmaşık bir bütündür” (Tylor, 1871, s. 1); “Kültür, eylemlerin, inanışların, arzuların, değerlerin ve kurumların örgülerini ya da dizilişlerini, paylaştıkları şeylerin erdemine göre insan gruplarını kavramsal olarak soyutlayabilecek şekilde bir araya getiren, kümelenmiş ve bağlaşık bir kavramdır”

(Novitz, 2015, s. 181); “Kültür, bir grup ya da kategoriye ait olan insanların zihninin, diğerlerinden ayrışacak şekilde kolektif bir şekilde programlanmasıdır” (Hofstede, 2011, s. 3). 1874’ten 2016’ya kadar uzanan bir süreçte yapılmış olan tüm bu tanımların birleştiği ortak nokta ise kültürün, insan gruplarını (toplulukları/toplumları) bir araya getiren ve onları diğerlerinden farklı kılan değerler bütünü olduğu ve insanla ilgili olan her şeyi kapsadığıdır.

Tıpkı kültür gibi popüler kültürü de tek bir şekilde tanımlayamayız. Fakat en genel anlamıyla “popüler kültür birçok insan tarafından sevilen ve beğenilen kültürdür”

(Storey, 2015, s. 5). Öncelikle bilinmesi gereken popüler kültürün homojen olmadığı ya da tek bir tanım içine sığdırılamayacağı gerçeğidir. Popüler kültür(ler) çeşitlidir ve bakıldığı açı, toplum ve kuramlar çerçevesinde farklı şekillerde tanımlanabilir. Aynı dönemde aynı toplum ya da kuram bu terimi farklı açılardan ele alabilir. Bu yüzdendir ki günümüze kadar yapılan tanımlar alanlar ve zamanlara, toplumlara ve kültürlere göre değişiklik göstermiş ve bu da bu kavrama yerinde bir tanım yapma işinin daha da zor olmasına sebep olmuştur. Öte yandan birçok tanımda halk ya da toplum diye seslendiğimizin kim olduğu da belirsizdir. Örneğin, Marksist bir açıdan yaklaşıp sınıfsal bir düzlemde bir halk belirlemeye çalışsak, popüler kültürü sadece onlara mâl etmemiz mümkün değil. Yani, popüler kültür ürünlerini tüketenler yalnızca belli bir sınıfa ait insanlar değildirler. Ya da “Feminist teori popüler kültürü erkeklerin lehine ve kadınların aleyhine çalışan patriarkal ideolojinin bir formu olarak tanımlar” (Strinati, 2004, s. XV) demek, birçok açıdan yerinde bir yaklaşım olmakla birlikte, tamamıyla kapsayıcı bir

(22)

14 tanım sunamayacağı için yetersizdir. Farklı bir açıdan yaklaşıp, popüler kültürü ırk, cinsiyet, ulus, din gibi sınıflandırmaların içinde incelesek bu da bize fazla bir şey kazandırmayacaktır. Yine de bazı yaş gruplarının ve bazı sınıfların popüler kültürle daha iç içe olduğunu söylemek mümkündür.

Dominic Strinati (2014) An Introduction to Theories of Popular Culture başlıklı kitabında popüler kültürle ilgili önde gelen teorileri bir araya getirmiş ve “bu kitap popüler kültürle ilgili olmasına rağmen, giriş bölümünde ne olduğunu tanımlamakla çok da vakit kaybedilmeyecektir” (xiv) demiştir. Bunun sebebi tek bir tanımın imkansızlığı ve aynı zamanda birtakım teoriler kullanmadan popüler kültürü tanımlamanın zorluğudur.

Fakat tezin konusu dahilinde popüler kültürün tanımlanması, en azından bir yere konumlanması açısından, zorunlu görünmektedir; çünkü cevaplanması gereken bazı sorular mevcuttur:

Popüler kültürü ne ya da kim belirlemektedir? Popüler kültür nereden gelir? Halk tarafından kendi ilgi alanları ve deneyimlerinin özerk bir ifadesi olarak mı doğar yoksa sosyal bir kontrol biçimi olarak iktidar konumunda olanlar tarafından kabul mü ettirilir? Popüler kültür “aşağıdan” insanların arasından mı yükselir yoksa

“yukarıdaki” elitlerden aşağı doğru mu batar ya da bu ikisi arasındaki etkileşim sorusu mudur? (Strinati, 2004, ss. 2–3)

Bu sebeple, birtakım teorilerin bakış açıları da göz önünde bulundurularak, üç başlı bir tanımlama yapılacaktır. Bu başlıklar (1) bir iktidar biçimi, (2) bir başkaldırı sanatı ve (3) bir anlam ve kimlik üreticisi olarak popüler kültür olarak sıralanabilir. Aslında bir yönden bu üç kol oldukça iç içe geçmiş bir anlam ve anlatımı da beraberinde getirmektedir; çünkü her birinin hem olumlu hem de olumsuz tanımını yapmak ve her birini bir diğeriyle bağlantılı olarak incelemek de mümkündür. Örneğin popüler kültürü bir anlam üreticisi olarak ele aldığımızda bu hem toplumsal açıdan çığır açan hem de toplumu belirli bir

(23)

15 kalıbın içine sığdıran bir açılımla sonuçlanacaktır. Yani hem iktidar hem de başkaldırı anlamlarını yüklenebilecektir. Bu sebeple her üç kısımda da hem olumlu hem de olumsuz yönler ele alındıktan sonra, geliştirilmeye çalışılan tez bağlamında homojen bir anlamlar bütünü sunulmaya çalışılacaktır. Savunma olarak söyleyebileceğimiz tek şey şudur ki;

bu üç başlık her anlamda popüler kültürü kapsamak açısından yeterli olmamakla birlikte, genel bir çerçeve çizmesi açısından yeterlidir. Bu sebeple, tez için popüler kültürün ne anlam ifade ettiğine ve nasıl tanımlanabileceğine bakıldıktan sonra, terimin performans, pop müzik ve popüler müzik ve göstergebilim açısından ne ifade ettiğine de kısaca değinilecektir.

Alt başlıklara geçilmeden önce üzerinde durulması gereken diğer bir konu da şudur; birçok araştırma, kitap ve makale popüler kültürden kitle kültürü ve halk kültürü olarak bahseder ve bunun karşısına da karşılaştırma yapmak açısından yüksek kültürü koyar. Bir bakıma bu doğru olmakla birlikte, kitle ve halk kültürünün, popüler kültürden bazı durumlarda ve bazı açılardan ayrıldığını düşünmekteyiz. Halk kültürü (folk culture) dediğimiz şey daha yerel bir oluşumdur. Burada “yerel”den kasıt kasaba gibi küçük bir toplulukla sınırlı değildir. Örneğin halk kültüründen bahsederken yerel bazen bir köyün, bazen bir bölgenin ve hatta bir ülkenin birtakım değerlerini kapsayan bir terim olabilir.

Karadeniz bölgesinde yaşayan birçok kadın için atkı ya da peştamal takmak o yöreye özgüdür, bunu ülkenin tamamına mâl edemeyiz; fakat Karadeniz türküleri o bölgeye, dolayısıyla ülkeye aittir. Yani, ülke burada yerel kültürün göstergesi ya da ta kendisi olandır. Ve halka ait olan bu ürünlerde, kitlesel bir üretim yoktur. MacDonald’ın (1953) da belirttiği gibi “Kitle kültürü pazar için toptan üretimdir” (MacDonald, 1953, s. 1), bir standartlaştırmadır ya da trenddir (eğilimdir). Oysa buradaki üretim çeşidinde, satış ya da tüketime yönelik bir amaç yoktur. Bu yüzdendir ki üretilen şarkılar, danslar ve kıyafetler bu kültürün belirli öne çıkan özellikleridir fakat burada kitlesel-pazara yönelik bir üretimden (mass production) bahsedemeyiz. 1920lerden bu yana tartışılagelen kitle

(24)

16 kültürü ise kitlesel üretimle bağlantılı olarak -kabaca- fabrikada üretilen kıyafetleri, şarkıcıların ürettiği şarkıları ve onların danslarını içerir3. Bunlara örnek olarak kot pantolonlar, Madonna’nın La Isla Bonita’sı (Güzel Ada) ya da bir dönem her yaştan insanın eğlenerek dinlediği Macerena şarkısı ve dansı örnek verilebilir. Bunları halk kendi kendine üretip benimsemez. Halihazırda üretilip sunulmuş şey bir dönem tüketilir ve sonra başka bir ürüne sarılınır. Diğer bir deyişle, kitle kültürü tepeden iner ve kabul edilir/ettirilir. Dönemin sosyokülürel, ekonomik ve politik durumu, bunu destekleyen ve üretimine katkıda bulunan etmenlerdir. Buna bağlı olarak ortaya çıkan kitle toplumu ise daha çok endüstrileşme sonrası ortaya çıkan bir toplumdur. Yani “diyebiliriz ki kitle kültürü kitle üretiminin endüstriyel teknikleri tarafından üretilmiş ve kitlesel bir tüketiciye kâr amaçlı pazarlanmış popüler kültüre işaret eder. Bu ticari kültürdür, kitle pazar için toptan üretilmiş”tir (Strinati, 2004, s. 10). Öte yandan kitleye bir ürün sunulduğunda üretici, alıcının bu ürün üzerine düşünmesini beklemez ve de istemez.

Bunun yerine ürünü neden alması gerektiğine ikna eder. Bu kitleler için ürünü arzulanır hale getirerek kitlesel bir gerçeklik sunar. Bu açıdan değerlendirildiğinde kitle kültürü popüler kültüre dönüşebilir fakat yine de kitlesel olan şey popüler olmak zorunda değildir.

Ve yine kitle kültürü halk kültüründen farklı olarak insanları yaşamlarını ve deneyimlerini yansıtmaz, aksine onlara farklı bir yaşam ve deneyimlenecek yeni bir şey sunar. Hatta biraz daha ileriye gidersek “Kitle kültürü en iyi haliyle bayağılaştırılmış bir Yüksek Kültürdür” (MacDonald, 1953, s. 4) ve “sınıfı, geleneği, zevkleri ve bütün kültürel farklılıkları yıkan dinamik, devrimci bir güçtür” (MacDonald, 1953, s. 5)4. Üçüncü olarak, popüler kültürün zıttı her zaman yüksek kültür değil, bazen de popüler

3 Şarkılar, kıyafetler gibi bir fabrikada üretilmezler ama popüler şarkılar da kitleler için üretilen popüler kültür ürünleridir.

4 1960lardan sonra kültürel çalışmalara ağırlık verilmesiyle birlikte MacDonald’ın kitle kültürü ile ilgili pesimist düşünceleri zayıflatılmıştır. Macdonald, makalenin neredeyse tamamında kitle kültürünü yüksek kültüre bir darbe ya da tehdit olarak görmektedir fakat yine de yıkıcı bir güç ya da yeni bir iktidar biçimi olarak tanımladığı bu kültür için söylediği bazı şeyler hala geçerliliğini korumaktadır. MacDonald için popüler kültür bazen kaliteli işleri de kapsayabilir. Bunlara Tolstoy ve Mozart’ın eserlerini örnek verir.

(25)

17 olmayan (unpopular) kültürdür; popüler olmayan şey sadece ‘rağbet görmeyen’ anlamına gelmez ve yüksek kültür ürünlerinin popüler olamayacağına dair bir kural da yoktur.

Popüler olmayan kültür, yüksek kültür ve popüler kültür arasında kalmış başka bir tanımlama alanı gibidir. Bunu iki şekilde değerlendirebiliriz; (1) ticari açıdan başarılı fakat popüler olmayan (country müzik gibi), ve (2) ne ticari açıdan başarılı ne de popüler olan (popüler futbol kulüplerinin karşısında esamisi okunmayan mahalli kulüpler ya da popüler kadın magazin dergilerinin karşısındaki SCRAM5 gibi dergiler). Yine de popüler kültür tüketicilerini tanımlarken ya da onlardan bahsederken “kitle” kelimesini sıklıkla kullanacağız çünkü popüler kültürün hitap ettiği topluluk(lar) da bir kitle oluşturmaktadır.

Son olarak bu üç kavramı birbirlerinden tamamen ayrı ve bağımsız düşünmek, aralarındaki bağı da göz ardı etmek demektir. Oysa, örneğin halk kültürü ürünleri popüler kültür vasıtasıyla kendilerini yeniden üretme, kaybolmama ve var etme fırsatı elde ederler6. Aynı şekilde kimi zaman popüler kültür yüksek kültürle kıyaslanabilir çünkü popüler kültür ürünleri bazı açılardan yüksek kültür ürünlerinin karşısında pazara/tüketiciye sunulmuş ürünlerin tümünü kapsar.

2.1.1. Bir İktidar Biçimi Olarak Popüler Kültür

İlk olarak, popüler kültür bir iktidar biçimidir. İlk anlamıyla iktidar biçiminden kasıt, popüler kültürün kapitalist ekonomi(ler) tarafından üretilerek toplum(lar)a sunulması ve açık ya da örtük şekillerde dayatılmasıdır. Devlet eliyle belirli Akımların desteklenmesi ve arzu edilir hale getirilmesi buna örnek verilebilir. Bu şekilde bireyler kendilerini bir yere ve bir şeye ait hissederler ki zaten bu aidiyet hissi kaçınılmaz bir istektir. Diğer bir deyişle “Popüler kültür, yöneten sınıfların, kültürel değerleri ve

5 1992- 2006 yılları arasında popüler olmayan şeyleri içeren 22 adet yayın yapmış dergi. Ayrıntılı bilgi için bkz.: http://scrammagazine.com/about/

6 Halk kültürü ürünleri, popüler kültür tarafından yeniden üretildiklerinde işlevlerini kaybederler. Örneğin eskiden köylerde haşhaş dövmek için kullanılan dibekler ya da süt kaynatılan bakır kaplar artık bu işlevleri için değil, dekorasyon amaçlı kullanılmaktadırlar. Ya da halk şarkıları popüler kültür içinde yorumlandıklarında, yeniden düzenlenirler. Dönemin ruhuna ve kullanılan müzik aletleri ve seslere göre yeniden yaratılırlar. Fakat yine de bu, kültürün bir şekilde aktarılmasını sağlamak açısından önemlidir.

(26)

18 gelenekleri, egemen ideolojileri doğrultusunda yeni formüller biçiminde yansıtarak yarattıkları ve bağımlı bireylere sundukları kültürdür” (Oktay, 1995, s. 17). Popüler kültür bizim ait olma, bir kimliğe sahip olma gibi isteklerimizi kullanır ve farklı şekillerde perçinler. Artık ait hissettiğimiz yer ailemiz, doğduğumuz şehir, vatanımız, vb. değildir;

çünkü popüler kültür bizi bu yolla daha bireysel varlıklar haline getirmiştir. Fakat bu bireysellik kitle içinde tanımlanan, aynılaşmış bir tüketime yönelik bir bireyselliktir ve bu toplumu oluşturan öznenin kültürü artık tüketim kültürüdür. (Fakat, Feyruz örneğini açıklarken de göreceğimiz üzere, popüler kültürün bizi kolektif ve kendini vatan üzerinden tanımlayan bireyler olarak üretme gücü de vardır.) John Fiske’nin (2012) de dediği gibi “Ait kılma, tabilerin egemen sistemin kendilerine sağladığı kaynaklar ile metalardan kendi kültürlerini oluşturma sürecidir”; bu sürecin popüler kültürde merkezi bir konumu vardır çünkü “endüstri toplumunda tabilerin kendi kültürlerini oluşturabilecekleri kaynaklar yalnızca onları tabi kılanlar tarafından sağlanmaktadır”

(Fiske, 2012, 27) ve “halkın ürünü tüketmesine bakıp popülerliği tanımladığı iddiasının geçerliliği, geçersizliğe daha yakın bir gerçekliktir” (Erdoğan, 2016, s. 97). Aynı şekilde Karl Marx da kapitalizm ve iktidar olan tabakanın diğer insanlar üzerindeki etkilerinden bahsederken şöyle demektedir: “Yönetici sınıfın fikirleri her çağda hakim ideolojidir, örneğin, toplumu yöneten sınıf aynı zamanda entelektüel gücü de yönetir” (Marx, 1998, s. 67). Bu tespitler iktidarın, kişilerin nasıl düşüneceğine karar vermesi ve popüler kültürün de iktidar tarafından insanlara sunulan başka bir iktidar biçimi olduğunu söylemesi açısından önemlidir. Fakat sorun şudur ki bu şekilde bir dayatma nasıl olur da insanların neyi nasıl tüketeceklerine ya da daha doğru bir yaklaşımla, neyi sevip neyi sevmeyeceklerine nasıl karar verebilir? Örneğin, Amerika’da satış rekorları kıran ve popüler olan bir albümün, diğer ülkelerde de sevilebilme ihtimali nedir? Sadece dayatıldığı için tüketilecek midir? Popüler kültürle iç içe olan ve onun tüketicisi olan bireyin burada hiçbir etkisi yok mudur? Bu soruları sormak gereklidir çünkü toplumların

(27)

19 beğenileri birbirlerinden farklıdır ve elbette ki tüketicinin ürünün popülerleşmesindeki önemi büyüktür. Bu sebeple de kapitalist tüketime yönlendirme açısından düşünüldüğünde, çoğunluk tarafından kabul görecek bir estetik algısının kabul edilmesi ve hem ürünün hem de insanların tüketime hazır hale getirilmesi gerekir. Diğer bir deyişle, ürünü tüketmesi gereken toplum ürüne, ideolojik, sosyokültürel ve ekonomik açıdan hazır olmalıdır. Böylece tüketilmesi gereken ürün iyi ve güzel ve tercih sebebi haline gelir. Muhtemelen Amerikanlaşma ya da küyerelleşme (glocalization7) de bu noktada başlamış ve yayılmıştır. Bunu da -her ne kadar tüm yükü bu sanayiye yüklemek doğru olmasa da- kitle kültürü üreticilerine atfetmekte çok da yanılmış olmayız. Ürünlerin popüler hale gelmesinin yolu, ürünü pazara sunan güçlerin, halkı buna ihtiyaçları olduğuna inandırmasından geçer diyebiliriz. Yani aslında kimi zaman halkın böyle bir ihtiyacı ya da isteği yoktur. Bunu da ürünün yeni ve modern/moda olduğuna ikna ederek yapar:

Halka istediğini vermekle, popülerliğin konumunu halkın istemleri ve sevileri içine yerleştirmek de yapılan ciddi hatalardan biridir. Halk, müzik, film, televizyon, moda, soda ve kozmetik endüstrilerine, “bana beni jiletletecek, beni sömürüp, beni içlendirip, beni psikolojik olarak soyarken, materyal olarak da soyacak ürün istiyorum” diye mi yalvarıyor? Popüler sabun operalarını Türk halkı Brezilya’ya gidip görmüş ve istemiş de mi almış? [. . .] Coca Cola’yı, pizzayı, halk mı davet etmiş? (Erdoğan, 1999, s. 8)

Kısaca, yapılan şey halka seçme isteği vermek yerine, iktidarca seçilen şeyin sunulmasıdır. Diğer yandan bu küyerelleşmenin ilginç başka bir yönü de vardır: popüler

7 Melez bir kelime olan glocalization, Sosyolog Roland Robertson tarafından popüler kullanıma sokulmuş bir kelimedir. Globalization ve localization terimlerinin birleşiminden oluşan kelime, küresel düşünüp yerel hareket etmek anlamında, özellikle ekonomide sıkça kullanılan bir terim haline gelmiştir. Japonca

“dochakuka” (küresel yerelleştirme) kelimesinden İngilizceleştirilen kelime, dilimizde küyerelleşme olarak kullanılmaktadır. Ayrıntılı bilgi için (Robertson, 2012) ve (Roudometof, 2016) kaynaklarına bakılabilir.

(28)

20 ürünleri sunulan toplumların özelliklerine göre şekillendirmek8. Ve bu o kadar muazzam bir şekilde yapılır ki, kitleler olarak bunun bir parçası olmaktan mutluluk duyarız.

Küresel kitle kültürünün bu biçiminin en önemli karakteristiği, tuhaf homojenleştirme biçimidir. Bu kültür, homojenleştirici bir kültürel temsil biçimidir, eskiden de olduğu gibi müthiş derecede içine alıcıdır. Fakat, homojenleştirme asla kesin olarak tamamlanmamıştır ve tamamlanmak için de çabalamaz. Her yerde İngilizliğin ya da Amerikalılığın küçük mini-versiyonlarını üretmeye kalkışmaz. Farklılıkları tanıyıp içine alarak daha büyük, her şeyi kapsayan ve aslında dünyanın Amerikalı kavranışı olan çerçevenin içine yerleştirmek istemektedir. Yani sürekli daha fazla yoğunlaşan kültür ve diğer sermaye biçimlerinde yer edinmiştir. Ama artık, ancak yerel sermayelerle aracılığıyla, diğer siyasal ve ekonomik seçkinlerin yanında ve onlarla iş birliği içinde hüküm sürebileceğini anlamış olan bir sermaye biçimidir. Onları silip atmaya kalkışmaz, onların üzerinden işler. (Hall, 1991, s. 141)

Kısaca, popüler kültür kitlesel tüketimin vücut bulduğu noktada başlar. Bu yüzden bu bölümde tüketimden bahsetmek yerinde olacaktır zira söz konusu popüler kültür ve ürünleri olduğunda, tüketimle birebir bir ilişki içinde olmayan bir iktidar kavramından da bahsetmek mümkün değildir. Öte yandan tüketim, kapitalist ekonomilerin bel kemiğini oluşturmaktadır ve popüler kültür ürünleri – ki bunların içine popüler sanatın hemen hemen her alanını da katabiliriz – tüketilebildikleri ölçüde değerlidirler. Pop müzik, örneğin, satılabildiği, yani tüketilebildiği için popülerdir; popüler kültürün ürettiği sanatçılar tüketildikçe değer kazanır.

8 Ramazan sofralarının vazgeçilmezi “buz gibi Coca Cola”, McDonalds’ın Türk usulü hamburgeri

“MaxBurger” ve İngilizce şarkıların Türk ezgili/ritimli coverları buna örnek olabilir.

(29)

21 Popüler kültüre yapılan en önemli olumsuz eleştirilerden biri – toplum ve birey düzeyinde – popüler kültürün hepimizi tek tipleşmeye itmesi, yerel kültürleri küresel bir kültürün etkisi altına alarak (ki küresel kültür de başlı başına bir tartışma alanıdır) bir tür aynılığa sebebiyet vermesidir. Bir bakıma bireysel ve toplumsal temelde kendileşme, kendini bulma ve özgürleşme çabalarımız mahkumiyete dönüşür; çünkü “Kendi olma arzusu kuşkusuz kişinin herkesle aynı kıyafetleri giymesine yol açmak gibi önemli bir paradoksa işaret etmektedir” (Fiske, 2012, s. 13); aynı kıyafetleri giyen hapishane mahkumları gibi. Akademik alanda yapılan çalışmaların çoğunda ise özellikle Amerikan popüler kültürü yıkıcı ve benzeştirici hegemonik kültür olarak incelenip, hayatımızın her alanına yayılan metalaşmanın aslında bir tercih ya da özgürleşme aracı olarak bize sunulduğunu, bunun da benlik ve kimlik açısından yıkıcı ve sorunlu olduğu savunmaktadır. Bu da popülere karşıt olarak sunulan ‘yüksek kültür’le arasındaki farkların irdelenmesini ve iki kültürün ürünlerinin karşılaştırılmasını, popüler olanın neden bir bakıma yıkıcı olduğunu göz önüne serebilmek açısından önemli olmuştur.

Sonuçta yüksek kültür eğitimli tabakanın kültürü olarak tasavvur edilirken, popüler kültür

(30)

22 sıradan insanların kültürü olagelmiştir9. Biraz daha açmak gerekirse, yüksek kültür ve ürünleri sanat galerileri, opera salonları, seçkin kitap(çı) rafları ve anlaşılması bilgi gerektiren satırlar arasına yerleştirilirken; popüler kültür ve ürünlerinin aranması gereken yerler televizyon, reklamlar, sinema salonları, fast food restoranları, sokaklar ve tüketim odağında olan her şey/yer olmuştur. Bu iki durumu şöyle ifade etmek de mümkündür

“popüler kültür tabiler ile güçsüzlerin kültürüdür, bu yüzden de içerisinde daima toplumsal sistemimizin, dolayısıyla da toplumsal deneyimimizin merkezinde yer alan egemenlik altına alma ve tabi kılma güçlerinin izlerini, iktidar ilişkilerinin göstergelerini taşır” (Fiske, 2012, s.15) ve “kuşkusuz toplumsal merdiven yükseldikçe bireycilik de artar” (Fiske, 2012, s. 19). Yani, popüler kültürü iktidarlaştırarak besleyen tabaka daha

‘aşağıda kalan toplum’ diyebileceğimiz büyük çoğunluk iken, yukarıdaki kısım daha bireyci duruşuyla bu kültürü bir şekilde ötesinde kalmış olan üst sınıftır ve popüler zaten

9Yüksek kültür ve popüler kültür ayrımı yalnızca günümüzde belirgin olarak görülen bir olgu değildir.

Örneğin, Antik Yunan Kültürü, felsefi ve bilimsel kültürün temsilcisi, edebiyat ve tiyatronun temeli olarak görülürken, Antik Roma Kültürü onun devamı ve taklitçisi sayıldığından popüler olarak

değerlendirilir. Benzer şekilde tragedya, halkı konu almaması, kahramanlarının kral, kraliçe, tanrı, tanrıça ve yarı tanrıçalar olması bakımından, halkı ve normal insanın zayıflıklarını konu alan gülmeceler olan komedyalar karşısında yüksek kültürün temsilcisi olagelmiştir. Son olarak, Batı Roma İmparatorluğu’nun çöküşüyle birlikte başlayan Orta Çağda kilise ve din öğretilerinin karşısında, dünyevi zevklere işaret eden dans ve mim daha önemsiz olduklarından popüler kültürün, yani halka ait olan kültürün, göstergesi olarak karşımıza çıkarlar. Öte yandan, “Klasik Batı Tiyatrosu, yirminci yüzyılın daha hemen ilk başında;

Milattan beşyüz yıl önce yarattığı tiyatro kodlarını Aiskylos, Sophokles ve Euripides’in klasik Antik tragedyalarında, Aristoteles’in tiyatro teorisyenlerine miras bıraktığı kutsal kitabı Poetika’da belirlediği

“korku ve acıma duygularıyla ruhu tutkulardan arındırma” işlevine sahip; ortalamanın üstünde, onurlu, belli bir düzeyi hiç bozmayan ve çok iyi durumdan insan inatları, tutkuları ve hırsları nedeniyle kötü durumlara düşen ama soylu mu soylu tragedya kahramanlarının kol gezdiği; belli bir zaman diliminde, belli olaylar dizisi etrafında ve sınırlı bir mekan algısında yaşatılan; müzik, dans ve resim sanatları gibi çeşitli sanatları kullanabilne bir tür olan tiyatro sanatından çok başka bir teatral düzleme, modern düzlemine devrimci bir geçişi kaydetmiştir” (Yamaner, 2011, s. 41). Bu değişim projesinde, üstün tragedya kahramanları ve mekanları yerini sıradan olana bırakmak zorunda kalmıştır (a.g.e.42). Kısacası yüksek ve popüler olarak nitelendirdiğimiz tüm sanatlar, akımlar, ürünler, yaklaşımlar vs. genel olarak kendisinden önce gelene göre tanımladığımız ya da belki de yaftaladığımız şeyler olagelmişlerdir. Başka bir şekilde açıklamak gerekirse, örneğin tiyatro sanatının yirmibirinci yüzyılda ölüp ölümediği halen bir tartışma sorusudur. Bunun sebebi tiyatronun bir sanat olarak olumsuz anlamda, klasik döneme kıyasla, bir popüler ürün haline gelmiş olması ve kimilerine göre de sıradanlaşmış olmasıdır. Fakat Güzin

Yamaner’in (2006) anlattığı üzere kitlesel ve bireysel dönüşümlerde her çağda büyük rol oynamış olan tiyatro, insanın/insanlığın varlığı, hayal gücü, üretimi ve üretme istediklerine bağlı olarak şekillenmeye devam edecektir (Yamaner, 2006, s. 22). Bu sebeple de popüler kültür, insanların ihtiyaçları karşısında şekil aldığı için, insan varlığı devam ettikçe değişik biçimlerde şekil almaya devam edecektir.

(31)

23 iktidardır, tüketicisi de onun yerini sağlamlaştırır. Yani, popüler kültürün kabul ettiğrdiği aynılaştıran bireycilikle, yüksek kültürün farklılaştıran bireyciliği arasında da fark vardır.

Daha önce de değinildiği gibi “Popüler hazlar, müzelerin ve galerilerin görkemli girişlerinin dışında bırakılmak zorundaydı; bunların mermer kaplı, saygı gösterilmeyi bekleyen iç mekanlarında popüler kültüre yer yoktu” (Fiske, 2012, s. 100). Bu anlayışın çıkış noktasını 1900lere dayandıran Oscar Handlin (1960) “Comments on Mass and Popular Culture” başlıklı makalesinde, Amerikan popüler kültürü denen şeyin çiftçilerin, negroların, metropolitan şehirlerde yaşayan insanların tümünün alt kültürlerinin bir araya gelmesiyle ortaya çıktığını, o dönemde bu insanlar için Filarmoni orkestrasının müziklerinin, Thomas Bailey Aldrich tarafından yazılan romanların ve Duveen’in resimlerinin bir şey ifade etmediğini söyler ve o zamanki toplum için çekici olan şeylerin popüler olarak tanımlandığını belirtir. Popüler şarkılar dans etmek için, Vodviller gülmek ve nakışlar da giyilmek ya da masaya örtmek için vardır (Handlin, 1960, s. 327). Aynı şekilde Ken Worpole, kitabının “The American Connection: The Masculine Style in Popular Fiction” (29-48) başlıklı bölümünde İngiltere’deki işçi sınıfının farklı ülkelerdeki edebiyat türlerine bakarak, kendilerinin duygusal ve politik deneyimlerini bulabilecekleri eserler aramaya koyulduklarından bahseder. İngiltere üzerinden yaptığı incelemede, bir taraftan da Amerikanlaşmaya gönderme yaparken, dönemin popüler kültür ürünü olan Amerikan romanlarının, aslında insanların kendilerini buldukları alanlar olarak tasvir eder:

İngiliz işçi sınıfı okurları Amerikan kurgusunda şehir hayatı hakkında gerçekçilik, büyük ticari çöküşlerin kabullenilişi ve isçi sınıfının yaşantısı ve söylevi hakkında dayatmacı olmayan bir betimleme buldular ki bunlar kütüphanedeki ceset, albayın borsadaki hisseleri ya da Nil nehri üzerinde bastırılmış tutkular gibi suç

(32)

24 hikayelerine takıntılı dönemin İngiliz popüler kurgusunda olmayan şeylerdi.

(Worpole, 1983, s. 35)

Bu yönüyle popüler Amerikan romanı, tıpkı şarkılar ve vodvillerde olduğu gibi, işçilerin hayatlarına ya da hayallerine hitap edebiliyor ve onların da bir sesinin olduğunu söylüyor ve onları aynı noktada birleştirebiliyordu. Bu şekilde popüler olan şey farklı bir iktidar olgusu yaratıyordu; daha kolay sığınılabilen, özdeşleşilebilen ve güçlendiren. Yani popüler kültür yeni bir iktidar konumu oluştururken, kendisine tabi olanlara bir ses veriyordu; farklı bir ses.

Toplumsalın zaman içinde değişmesi ve medyanın da buna dahil olmasıyla birlikte durum biraz değişir. Yirmi birinci yüzyılın ilk çeyreğini bitirmek üzere olduğumuz ve tüm sınırların bulanıklaştığı bu dönemde ise, yüksek kültür ve popüler kültür arasında keskin bir ayrımdan bahsetmek çok da mümkün değildir. Aksine yaşadığımız yüzyılda “Edebiyat ve sanat eleştirmenleri popüler kültür ve yüksek kültür arasında, insanların sosyal eylemleri gibi, ortak noktalar olduğunu fark etmişlerdir”

(Mukerji, 1991, s. 1). Örneğin sinemaya ya da herhangi bir müzik dinletisine gitmek, kitap ya da gazete okumak, izlenen film ya da gidilen dinletinin, okunan kitap ya da gazetenin türü fark etmeksizin, insanların ortak sosyal eylemleri arasında sayılabilir.

Anlatı tarzları farklı olsa da anlatılan konular benzerlik gösterecektir. Bunlar arasında aşk, ölüm, özlem gibi şeyler düşünülebilir. Diğer taraftan, bir yüksek kültür ürünü olan Mona Lisa tablosu artık popüler kültürün bir parçası olmuş, bir zamanlar yalnızca popüler olan caz müzik ise sanat ürünü olarak anılmaya başlanmıştır. Yani her ikisi de ait oldukları kültürün sınırlarını aşmışlar ve dışına çıkmışlardır. Oysa George Dickie’nin (1974) söylediği üzere bir sanat eseri (1) sanat eseri olmak için yapılmalıydı ve (2) sanat dünyası tarafından tanınmalıydı (Dickie, 1974, s. 34). Fakat caz çıktığı noktada ne sanatçılar tarafından ne de sanat eseri olmak için yapılmıştı; yani yüksek kültür ürünü

(33)

25 sayılamayacağı gibi, sanat (eseri) olarak bile düşünülemezdi. Caz, bir popüler kültür ürünüydü -üstelikte siyahi Amerikalılar tarafından yaratılan- ve insanlar seslerini kendi istedikleri şekilde çıkartabiliyordu. Diğer taraftan Mona Lisa tablosu, tam anlamıyla bir yüksek kültür ürünüydü ve eminiz ki Leonardo Da Vinci eserini yaratırken tüketim ürünü haline gelmesini, günlük kullanım eşyalarının üzerine baskılanmasını düşleyerek yapmamıştı. Oysa şu an giydiğimiz tişörtlerin, kahve içtiğimiz fincanların, çantalarımızın üzerinde baskı olarak duran Mona Lisa, parodisi yapılan ve hatta popüler kültürün reklam amaçlı kullandığı bir ürün haline gelmiştir.

Bir başka açıdan bakacak olursak, popüler kültüre ait olan ürünler tüketim amaçlı oldukları için kalıcılıkları düşük olan ürünlerdir. Bu, kitle tüketim çağının bir getirisidir ve topluma sunulan ürünler değiştikçe “normal olarak” popüler olan da değişecek ve 70lerde özel ve gözde olan şey, 80lere gelindiğinde demode, hatta gülünç olabilecektir10. Bu da iktidar konumundaki popüler kültürün – ya da üreticilerinin – başka bir özelliğini vurgular; popüler olan devingendir, sürekli değişir ve ifade biçimleri de dinamik bir şekilde farklılaşır, bu yüzden sürekli olarak yeni şeyler üretilmeli ve tüketim desteklenmelidir. Fakat bunun yegâne sebebi iktidarın popüler olanı dayatması değildir.

Yaşanan tarihi, ekonomik, ideolojik vs. değişimler, toplumun algı, istek ve düşüncelerinde de değişiklik yaratır. Bu da kitlelerin farklı tatmin yolları aramasının kapılarını aralar. Bu yüzdendir ki popüler olan şey sıklıkla form değiştirmeli ve yenisiyle ikame edilmelidir11. Sonuçta kitle iletişimi kitle kültürünü, kültürün isteklerinin karşılanması ve insanların bunu daha çok istemelerini sağlamak endüstrileşmeyi, bu da endüstrileşmiş bir kültürü doğurmuştur. Bu kültür, düşünülenin aksine, ilk olarak

10 Burada farklı dönemlere ait olan popüler kültür ürünlerinin hala popüler olduğu düşüncesi akla gelebilir. Fakat bu tür ürünler günümüzde ya klasikler haline gelmiştir ya da herkesin bildiği göstergelere dönüştükleri için, farklı şekilde kullanılmaya devam edilmektedirler.

11 Sanatçıların farklı kitlelere ulaşabilmek ya da var olan kitlelerine seslenebilmek için sürekli tarz değiştirmeleri ya da farklı türde şarkılar söylemeleri buna örnek teşkil eder. Ya da bir dönem çok popüler olan bir şarkıcının, bir sonraki döneme ayak uyduramamasıyla unutulup gitmesi de örnek olabilir.

(34)

26 Amerika’da ortaya çıkmış değildir. Özellikle Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa ülkelerinde baş göstermeye başlar. Bunun sebebi, dünyaya bakış açısı henüz değişmeye başlamış, kendine farklı ve yeni bir ses arayan, “şey”lere ulaşabilen yeni kitlelerin varlığıdır. Özellikle Fransa, pahalı akşam yemeklerinin yenildiği, tiyatro ve eğlence merkezlerinin revaçta yerler haline geldiği bir döneme tanıklık eder. Ekonomik anlamda daha sonra süper güç olan Amerika ise bunun dünya çapında yayılmasını sağlayacaktır.

New York gibi büyük şehirlerde yaşayan insanlar, bu yeni furyanın daha fazla etkisi altında kalacak ve özellikle 1920’lerden itibaren yeni bir kimlik arayışı içinde olan bireyler, bir tür farklı olma savaşına gireceklerdir. Metropollerde meydana gelen bu sosyolojik gelişmeyi, biz buna tüketim çağına geçiş de diyebiliriz, Robert Bocock (2009) şöyle özetler:

Şehir yaşamı, bir tarza sahip olma bilincini, yani hem belli bir gruba has belirleyici özellikleri hem de bireysel biçimleri yansıtabilecek bir alan içinde tüketme gereksinimini arttırır. Metropolde yaşayan birey, artık Max Weber’in Kalvenizm’le ilgili çalışmasında analizini yaptığı, giyim kuşam gibi nispeten önemsiz şeyler üzerinde “aptalca” harcamalar yapmayan o eski tip tüketicilerden değildir. Şehirdeki birey daha çok, bir kimlik duygusu yaratabilmek, kim olarak algılanmak istediğini belli etmek amacıyla tüketmektedir. Bir bireyin kendisini diğer bireylerden farklı kılabilmek için kullandığı giyim kuşam tarzının, diğer bireyler tarafından da anlaşılıp yorumlanabilmesi gerekir. O halde bir bireyin kendisini ancak diğerleri ile ortak birtakım kültürel sembolleri paylaşabildiği ölçüde farklı kılabilir. (Bocock, 2009, s. 27)

Kısaca açıklamak gerekirse, tüketim farklı bir üretim biçimidir artık; kişinin kendini ve kimliğini üretmesini sağlayan ve özünde aynılaştığı grupların içinde kendini farklı olarak

Referanslar

Benzer Belgeler

BK.m.390/2’ye göre, “vekil, müvekkile karşı vekaleti iyi bir surette ifa ile mükelleftir.” İsviçre Borçlar Kanununda ise ‘iyi bir suretle ifa’ ifadesi yerine ‘sadakat

Ancak kadınların sendikal faaliyetlere düşük katılımında, kadınların gündelik yaşamının ve gündelik yaşamda da toplumsal cinsiyet rollerinin belirleyici olduğu

Bunlar: Karşılıklı sözleşme, ortaklık benzeri sözleşme 87 ve karma (karşılıklı sözleşme ve ortaklık sözleşmesi karışımı) sözleşmedir 88. 87 “Gerçekten

Her ne kadar ekonomik gelirin artması ile yoksulluk kültürü ortadan kalkmış gibi görünse de aslında varlığını popüler kültür içerisinde göstermeye devam

7 nci maddede belirtilen biçimlerde kullanmak” marka hakkına tecavüz sayılan fiiller arasında düzenlenmiştir. Maddede söz konusu gönderme yapıldıktan sonra

Bu bağlamda, Türkiyeli feminist tarihçilerin keşiflerinde “feminist anneannelerimiz” ifadesiyle söz ettiği Kadınlar Dünyası yazarlarının yazılarına

Pornografik materyal tüketicileri ile toplumsal cinsiyet eşitsizliğine yönelik tutumları arasında iddia edildiği gibi bir neden-sonuç ilişkisi olduğunu ve

Rıza Nur'un bu gence duyduğu aşkı anlamlandıracağı tek bir anlamlandırma çerçevesi yoktur. Anlatısı daha ilk anda kendi kendini istikrarsızlaştırır. Zira aşk nesnesi