• Sonuç bulunamadı

3.1. Kuvvetler Ayrılığı ve Demokratik Hükümet Sistemleri

3.1.1. Parlamenter Hükümet Sistemi ve Cumhurbaşkanının Konumu

Parlamenter sistemin İngiltere’de 1215’te Magna Carta ile başladığı kabul edilmektedir. Bu tarihten itibaren kralın mutlak iktidarı sınırlandırılarak derebeylerin çıkarları krala karşı koruma altına alınmıştır. Zaman geçtikçe halkın çıkarlarının da monarka karşı koruma altına alındığı bir sisteme dönüşmüştür. (Akgül, 2010: 92). Böylece Parlamenter sistem monark ile halk arasındaki ilişkiler neticesinde halkın üstünlüğünün kabul edildiği, monarkın ise yetkilerinin sınırlandırıldığı bir sistem olarak ortaya çıkmıştır (Özsoy, 2009: 9). Bu kapsamda Parlamenter sistem uzun tarihi bir geçmişe sahip olması sebebi ile toplumsal gelişmelerden etkilenerek günümüze kadar varlık göstermiştir. İngiltere de ortaya çıkmasına rağmen, Avrupa ülkelerinin çoğunda başarılı bir şekilde uygulanmaktadır

Parlamenter hükümet sistemi, yürütme alanının Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu arasında paylaşıldığı, devlet başkanının hukuken ve siyaseten sorumsuz olduğu ve kuvvetlerin birbirinden yumuşak olarak ayrıldığı bir sistem olarak tanımlanabilir. Bu bağlamda, günümüzde demokratik rejimin hâkim olduğu ülkelerin çoğunda tercih edilen Parlamenter hükümet sistemi ikili bir yapı üzerine kuruludur. Sistemin birinci yapısını sorumsuz ve tarafsız olan Cumhurbaşkanı oluştururken diğer tarafını halk tarafından seçimle göreve gelen ve meclise karşı sorumlu olan Bakanlar Kurulu oluşturmaktadır. Bakanlar kurulu, başbakan ve bakanlardan oluşan ikili bir yapıya sahiptir. Bu bağlamda sistemin en temel özelliği yürütmenin çift başlı olmasıdır.

Ülkenin birliğini temsil eden devlet başkanı sembolik yetkilere sahip ve sorumsuz iken bakanlar kurulu ve başbakan yürütme yetkisini kullanan esas

organlardır. Hükümet, başbakan tarafından kendisinin belirleyeceği bakanlardan oluşmaktadır. Başbakan gerek gördüğünde devlet başkanına parlamentonun fesih edilmesini ya da bakanların görevden alınmasına ilişkin talebini devlet başkanına iletebilmektedir (Teziç, 2003:407). Parlamenter sistemle yönetilen bazı ülkelerde yürütmenin ağırlığının fazla olduğu; bazı ülkelerde ise yasamanın daha etkin olduğu görülmektedir (Gözübüyük, 2000: 29). Bu bağlamda kuvvetlerin etkinliği, her ülkenin kendi içerisinde sahip olduğu dinamik yapısına göre değişebilmektedir.

Parlamenter sistemde yargı her durumda bağımsız olması gerektiğinden, yasama ve yürütme organları arasındaki ilişki, sistemin esas yanını oluşturmaktadır. Kuvvetlerin birbiri ile işbirliği içerisinde olması, sistemin sağlıklı bir şekilde işleyebilmesinin en temel koşuludur (Efe ve Kotan, 2015; Özer, 2009: 140). Yasama ve yürütme organlarının birbirinden ayrı; ancak birbiri ile uyumlu işbirliğine sahip olması sistemin temelini oluşturmaktadır.

Parlamenter sistemin bir diğer özelliği ise yürütme organının göreve geliş biçiminin nasıl olduğu ile ilgilidir. Cumhuriyet ile yönetilen ülkelerde devlet başkanı parlamento tarafından belirlenirken, bakanlar kurulu ise yine parlamento tarafından kendine özgü bir takım değişik yöntemler ile belirlenir (Eroğul, 2001: 22). Parlamenter sistemde gerek yürütme organının kesintiye uğramaması ve devamlılığın sağlanması gerekse parlamento ve hükümet arasındaki uyuşmazlıklarda tarafsız kalabilmesini sağlamak amacı ile devlet başkanı siyasi açıdan sorumsuzdur (Yüksel, 2013: 42). Bu bağlamda devlet başkanı, Parlamenter sistemlerde denge mekanizması olarak görülmektedir. Devlet başkanı, hükümet ve meclis arasında doğabilecek uyuşmazlıkları ortadan kaldırmak ve devleti temsil etmek gibi bir görevi olduğundan tarafsız olması uygun olabilir. Meclisin etkisinde kalmak ya da meclisi bir takım yollarla etkilemeye çalışmak Parlamenter sistemin temel yapısından uzaklaşmasına sebep olabilmektir (Deniz, 2006: 142-143). Bu durumda denge, devlet başkanının herhangi bir siyasi parti grubuna karşı sempatisi olmadığı ve tüm partilere eşit mesafede durduğunda gerçekleşebilir. Ancak parti üyeliği olan devlet başkanının göreve geldikten sonra parti ile ilişiği resmi olarak kesilse de hükümetin de aynı parti tarafından kurulması durumunda yine örtülü destek söz konusu olabilmektedir.

Parlamenter hükümet sisteminde sorumsuz olan devlet başkanı ancak vatana ihanet suçu söz konusu olduğunda yargılanabilmektedir. Bu durumun gerçekleşebilmesi de zor şartlara bağlandığından örneğinin görülmesi neredeyse imkânsızdır(Özer, 2009). Bakanlar kurulu, parlamentoya karşı hem bireysel hem de kolektif sorumludur. Başbakan ve kabinenin meclisin güvenine sahip olması gerektiğinden aksi durum söz konusu olduğunda yürütmenin görevi sona ermektedir. Meclis sahip olduğu gensoru ve güvenoyu yetkileri ile yasama organını denetlemektedir. Bakanlar adli ve siyasi sorumluluk olmak üzere iki türlü sorumlulukları vardır. Adli sorumluluk bakanların bir vatandaş olarak uymak zorunda olduğu kurallara uymamaları durumunda, siyasi sorumluluk ise bakanların kendi görevlerini yerine getirirken uymak zorunda oldukları bireysel sorumlulukları durumunda söz konusu olmaktadır (Deniz, 2006: 143).

Yürütmenin sahip olduğu yasamayı fesih yetkisi sistemin sahip olduğu bir diğer özelliktir. Parlamenter sistemde yer alan güvenoyu ve fesih yetkisi gibi mekanizmalar ortaya çıkabilecek kilitlenmeleri ve tıkanıklıkları çözmek için formüle edilmiştir. Parlamentoda yer alan çoğunluğun hükümet konusundaki görüşü onun sürekliliğini belirlemektedir. Hükümetin çoğunluğu kaybetmesi durumunda hükümet güvensizlik oyu ile düşürülebilir ve yeni bir hükümet kurma yoluna gidilebilir. Meydana gelebilecek tıkanıklara sistem içinde bu şekilde çözüm bulunmaktadır (Özbudun, 2005: 107-108). Parlamentoyu fesih yetkisi Parlamenter sistemde devlet başkanına verilmektedir. Bu yetki aynı zamanda meclisin hassas davranmasına ve daha temkinli hareket etmesine yardımcı olmaktadır (Deniz, 2006: 144).

Her ne kadar Parlamenter sisteme ait temel özellikleri sıralanmış olsa da ülkelerin kendi iç dinamikleri ve sahip oldukları tecrübeler bu özelliklerin esnetilmesine ya da farklı uygulanabilmesine sebep olabilmektedir. Bu sebeple tek tip bir Parlamenter sistem uygulaması olduğunu söylemek oldukça zordur.

Türkiye’de tam anlamı ile Parlamenter sistemin, 1961 anayasası döneminde uygulandığı söylenebilir. 1982 anayasası ile formüle edilen güçlü yürütme alanı, Parlamenter sistem özelliği ile ters düşse de asıl kırılma Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi ile birlikte gerçekleşmiştir. Sistemin Yarı başkanlık sistemine doğru kaydığına ilişkin tartışmaları beraberinde getiren bu kırılma noktası,

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi anayasa değişikliğinin kabul edilmesi sonucu dönüşüme uğrayarak Başkanlık modeline benzer bir sistem formülasyonunu ortaya çıkarmıştır