• Sonuç bulunamadı

İkinci Sivil Kökenli Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın Cumhurbaşkanlığı

1.4. Liderlik ve Dönüştürücü Liderliğin Fonksiyonları

2.4.3. İkinci Sivil Kökenli Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın Cumhurbaşkanlığı

Evren’in görev süresinin dolması ile birlikte Cumhurbaşkanı adayının kim olacağı konusu tartışılmaya başlanmıştır. Partisinin oy oranının düşüşe geçmesi ile birlikte Özal’ın Cumhurbaşkanlığına aday olup olmayacağı merak konusu olmuştur. Özal, Cumhurbaşkanının sahip olması gereken özelliklere ilişkin “Cumhurbaşkanı olacak adam kukla olmamalı; güçlü olmalı. Orduyu kontrol edebilmeli. Demokrasiyi yükseğe çıkarmalı. Ben bunun için varım; adaylığımı koyarsam, seçilirim” ifadelerini kullanmıştır (Gökmen, 1992: 158). Partisinin başında kalmak ile Cumhurbaşkanlığına aday olmak ikileminde kalan Özal, sivil Cumhurbaşkanlığının önünün açılması fikrinin ağır basması sonucu adaylığını koymuştur. Özal, Cumhurbaşkanlığı makamına uzun süreden sonra sivil bir liderin oturması ile birlikte demokrasinin geliştirileceğine, klasik bir Cumhurbaşkanı olmayacağına ve alışıla gelmişin dışında aktif bir Cumhurbaşkanı örneği sergileneceğini ifade etmiştir.

1 Ekim 1989 tarihinde genel muhalefetin katılmadığı 3. tur oylamasında Özal 263 oy alarak Türkiye Cumhuriyeti'nin 8. Cumhurbaşkanı olarak tarihe geçmiştir (Milliyet Gazetesi, 17 Temmuz 2017). Özal, üç yıl beş ay sekiz gün görev süresi ile en kısa bu görevi yürüten devlet adamı olmuştur.

Özal, nasıl bir Cumhurbaşkanı olacağını şu cümleler ile ifade etmiştir:

“Memleketimle çok yakından alakadarım, bilgi birikimim çok fazladır. Görülecek şeyler varsa hatalar noksanlar onu da ikaz etmek benim görevimdir. Yanlışlıklar varsa ikaz etmek, düzeltilmesini istemek benim görevimdir. Anayasadaki görevler içerisindedir. Halkla yakınlaşmak lazım. Bir Cumhurbaşkanı benim anlayışıma göre zırhla bürünmüş camlı bir Köşk’te oturuyor kimse ona yanaşamıyor, bunun kalkmasını isterim” (Milliyet Gazetesi,2 Kasım 1989a).

Bu bağlamda Özal, halk ile yakınlaşmanın Cumhurbaşkanlığı görevini yürütecek olan şahsın önem vermesi gereken en temel husus olduğunu ifade etmiştir. Cumhurbaşkanlığı görevini üstlenirken ettiği yeminde özellikle din ve vicdan özgürlüğü, düşünce ve ifade özgürlüğü ve teşebbüs özgürlüğü olmak üzere üç temel özgürlük üzerinde durmuştur. Ekonomik açıdan güçlü olmaya önem vermiş, bu kavramların güçlü olduğu ülkelerin ekonomik seviyelerinin de güçlü olmasının tesadüf olmadığını, ekonomik gelişme ile ilintili olduğunu savunmuştur. Sahip

olduğu Türkiye vizyonunu ve projelerini halka anlatabilmek için sık sık televizyona çıkmıştır. Yapmayı vaat ettiklerini gerçekleştirdikçe yapılacaklarına ilişkin halkın inancını da arttırmıştır (Barlas, 2007). Türkiye’yi muasır medeniyetler seviyesine çıkarma vizyonu ile çalışacağını ve bunu gerçekleştirmek için ne gerekiyorsa yapacağını vurgulamıştır (Kösecik, 2015: 20). Bir taraftan dindar geleneksel değerlere sahip olan Özal, diğer taraftan da dünyaya açılmanın yollarını aramıştır. Demokrasi ve geleneksel değerleri uzlaştırmayı başarmıştır (Türkiye’de Siyasal Akımlar, 2014). Halktan biri imajı ile halkın güvenini ve sevgisini kazanan Özal, Cumhurbaşkanının da halkın iradesi ile seçilmesi gerektiğini her fırsatta vurgulamıştır. Özal önceki Cumhurbaşkanlarının aksine ailesi ile birlikte gündemde olmaktan çekinmemiştir. Görevde kaldığı süre boyunca halkın içinden gelen biri olduğunu gösteren, toplumun içindeki alt ve orta tabakasının gönüllerini fetheden Özal, bu sayede halkın kendisine yakın hissettiği bir Cumhurbaşkanı olmuştur. Cumhurbaşkanının ulaşılamaz imajının yakılması gerektiğini vurgulayarak farklı bir Cumhurbaşkanı olacağını belirtmiştir. Cumhurbaşkanı olduğu döneme kadar klasik bir Cumhurbaşkanı imajı olduğunu ve kendisinin bu imaja uymadığını dile getirmiştir. Özal’ın Cumhurbaşkanlığı adaylığı kadar Cumhurbaşkanı olduktan sonraki söylemleri de çok tartışılmıştır. Özal, göreve geldikten sonra söylemleri ve çizdiği profil ile makamı algılama şeklinin önceki Cumhurbaşkanlarından faklı olduğunu açıkça göstermiştir. Aktif bir Cumhurbaşkanı olacağına ilişkin söylemleri ile birlikte Türkiye’nin sistem değişikliğine ihtiyacı olduğunu ve bu ihtiyacın Başkanlık sistemi ile giderilebileceğini savunmuştur. Cumhurbaşkanlığı makamının bugün geldiği noktada Özal’ın söylemlerinin önemli etkisi olduğu söylenebilir.

Özal’ın, vizyon kavramını Türk siyasi hayatına entegre eden ve içini tamamen dolduran bir lider olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Değişimi destekleyen, rekabetçi yenilikçi duruşu ile (Barlas, 2007) dönüştürücü lider özelliği taşıyan Özal, Türkiye’de yeni bir ufuk açmıştır. Çalışmanın birinci bölümünün 1.4. başlığında ele alındığı gibi dönüştürücü liderlerin en önemli fonksiyonu bir vizyon ortaya koymak, bu vizyonu takipçileri ile paylaşmak, onları ikna etmek ve değişimin süreklilik kazanması için kurumsallaşmasını sağlamaktır. Bu kapsamda değerlendirildiğinde Özal, geleceğe dönük stratejileri olan, risk almaktan korkmayan,

geniş bir vizyonu olan, reformist, dönüştürücü, toplumu iyi yerlere getirmeyen çalışan ve devlet yerine halkın temsilcisi olan bir lider olduğu söylenebilmektedir (Bozkurt, 2001: 179; Erdoğan, 2011). Özal’ın Cumhurbaşkanlığından önce önemli görevler yürütmüş olması; yenilikçi, girişimi destekleyen ve risk almaktan korkmayan bir imajla Cumhurbaşkanlığı makamını da dönüştürmesinde etkili olmuştur. Bu dönüşümün başında ise Özal’ın çizdiği aktif ve icraatçı bir Cumhurbaşkanı imajı yer almaktadır.

Özal, siyaset sahnesinde devlet adamlığı kadar kişiliği ile de toplumsal hayatta ön planda olmuştur. Devlet adamlığı imajı, Özal’ın Cumhurbaşkanlığı ile farklı bir yapıya dönüşmüştür. Nitekim Cumhurbaşkanlığı makamını dönüştüreceğini “farklı bir Cumhurbaşkanı olacağım” söylemi ile dile getirmiştir. Türkiye’nin Cumhurbaşkanlığı tarihinde; rahat giyim tarzı ile dikkat çeken, tişört ile askeri birlikleri denetleyen, makam aracını kendisi kullanan, resmi protokollere çok fazla bağlı kalmayan ve yakın çevresi ile samimi ilişkiler kuran bir devlet adamı olarak ön plan planda olmuştur. Konuşmalarında yalın bir üslup kullanmayı tercih etmiştir. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde cemaatle birlikte namaz kılan ilk Cumhurbaşkanı olmuştur. Cumhurbaşkanlığı döneminde hem olumlu hem de olumsuz eleştirileri üstünde toplayan Özal, en çok konuşulan devlet adamlarından biri olmuştur (Milliyet Gazetesi, 1989a). Özellikle yenilikçiliği ve girişimciliği sürekli vurgulaması aksi görüşte olan kesimlerin tepkisini çekmesine neden olmuştur.

Özal kendinden önce Cumhurbaşkanlığını yürüten asker liderlerden farklı olarak, siyasete iş adamı anlayışı ile yaklaşan ve çözümleri de yine o anlayışla yönetmeye çalışan bir lider olmuştur (Öngider, 2014). Cumhurbaşkanlığı makamını da yine bu anlayışla yöneterek farklı bir yaklaşım getirmiştir. Özelleştirmeye ve teknolojiye verdiği önemle, bürokrasiye karşı verdiği mücadele ile açık sözlü tavırları ve risk almaktan korkmayan yapısı ile Türk siyasi tarihine geçmiştir. Girişimci ve yenilikçilik anlayışı sayesinde o dönemde ekonomide ciddi bir büyüme gerçekleştirmiştir.

Özal, 1982 anayasasının, meclise karşı sorumlu olmayan Cumhurbaşkanına sanıldığının aksine çok geniş yetkiler verdiğini bu nedenle de halk tarafından partilerin göstereceği adaylar arasından seçilmesi gerektiğini savunmuştur (Milliyet

Gazetesi, 20 Kasım 1990). Özellikle Türkiye’de darbe anayasası ve onun getirdiği kurumları, Türkiye’de meydana gelen siyasi sorunların önündeki önemli engeller olarak görmüştür. Bu sebeple Başkanlık sistemine geçişe ilişkin söylemlerini her fırsatta dile getiren Özal, yeteri kadar destek bulamamıştır (Barlas,2001: 294). Özal Başkanlık sistemine ilişkin şu değerlendirmelerde bulunmuştur:

“Başkanlık sistemi diyorum ben, Başkanlık sistemi tabii Fransa gibi değil daha çok Amerika'ya yakın. Sebebini şöyle tahlil ediyorum; bakanların benim kanaatime göre bizim tecrübelerimize göre parlamento dışından olması lazım. Çünkü 6 senelik parlamento hayatımda şunu gördüm. Bakanlarla milletvekilleri arasına devamlı problem giriyor. Çünkü bakanın da milletvekilinin de seçim kaygısı vardır. Aynı yerde veya aynı grupta olmadıkları takdirde birbirlerine zıt hareketler yapıyorlar ve dejenerasyon başlıyor”(Dünya Bülteni, 25 Ocak 2017).

Meclisin denetiminden yoksun bir sistemin sıkıntılı olduğunu ve Başkanlık sistemi ile etkin bir denetimin gerçekleşebileceğini şu sözleri ile ifade etmiştir:

“Hayır, bugün bir denetim yok. Ben tam aksini iddia ediyorum. Neden? Çünkü hükümet koalisyon da olsa tek parti hükümeti de olsa Meclise hâkim oluyor. Meclisten hiçbir araştırmayı veya şeyi geçirtmeyebilir isterse çok rahatlıkla. Hâlbuki Başkanlık sisteminde kuvvetler ayrımı var, kesin olarak. Karşılıklı bir denge vardır.Cumhurbaşkanının kuvveti vardır, icra olarak, icra odur. Buna mukabil meclisin de yetkileri vardır. Meclis bu sefer tam kontrol yetkisini yapar” (Dünya Bülteni, 25 Ocak 2017).

En kısa süre görevde kalan Cumhurbaşkanı olan Özal, bu süre boyunca yurt içi ve yurt dışında ziyaretlerde bulunmuştur. Özal, yurt dışında 29 ülkeye 40 ziyaret gerçekleştirmiştir. Yurt içinde ise 114 kez yaptığı gezide 198 yere uğramıştır (Hürriyet Gazetesi, 8 Aralık 2014, Sabah Gazetesi, 2 Mayıs 2006).

Özal, Cumhurbaşkanlığı görevi boyunca sergilediği profili ile bir liderin sahip olması gereken özellikleri taşıdığını göstermiştir. Halkla iyi iletişim kurabilen, onların isteklerine cevap verebilen, öngörü sahibi, risk alabilen, yenilikçi, vizyon sahibi ve dönüştürücü bir Cumhurbaşkanı olduğu söylenebilir. Nitekim başkanlık hükümetinin Türkiye için en uygun hükümet sistemi olduğunu öngörmüş olması bunu açıkça göstermektedir. Gerek başbakan gerekse Cumhurbaşkanı olduğu dönemlerde yaptığı icraatları ile bugün dahi örnek olarak gösterilen ve ders alınan bir devlet adamı olmuştur. Özellikle çok partili hayata geçildikten sonra göreve gelen Cumhurbaşkanlarına bakıldığında Özal, sahip olduğu vizyonu ve liderliği ile makamın vizyonunun gelişmesine önemli katkılarda bulunduğu söylenebilir.

2.4.4. Sivil Kökenli Cumhurbaşkanlığı Anlayışının Devamı Süleyman