• Sonuç bulunamadı

Kurumsal vizyon, imaj ve algı kavramları ayrıntılı bir şekilde analiz edildikten sonra kamu yönetiminde etkilerini değerlendirmek çalışmanın daha iyi kavranabilmesi için önem arz etmektedir. Böylece çalışmanın temel amacını oluşturan Cumhurbaşkanlığı makamının vizyonunu değerlendirmek için zemin oluşturulacaktır.

Her sistem çeşitli unsurlardan meydana geldiğinden kamu yönetimi sistemi de “halk”, “kamu kurumları”,“kamu politikası”, “norm düzeni”, “mali kaynaklar” ve

insanlardan, siyasi liderlerden, siyasi parti, dernek ve yürütme organı üyeleri gibi örgütlenmiş farklı gruplardan oluşmaktadır. Yönetim hizmetlerini yürüten merkezi eleman olan kamu kurumları, kamu yönetimindeki örgütsel yapıyı ifade etmektedir. Devlet, faaliyetlerini amaçları doğrultusunda kamu kurumları aracılığı ile yerine getirir. Kamu politikaları, toplumsal sorunların belirlenmesi ve bunlara çözüm yollarının geliştirilmesini içermektedir. Sistem içerisinde kamu politikaları, yönetimdeki otoriteler tarafından yapılmaktadır. Norm düzeni ülkedeki anayasa, kanun, tüzük, yönetmelik ve idari kararlardan meydana gelmekte ve kamu yönetimi sisteminin yapısını düzenlemekte ve yönlendirmektedir. Mali kaynak, kamu yönetimi sisteminde büyük ölçüde vergilerden sağlanmaktadır. Kamu yönetimin son unsuru ise niteliği ve deneyimi ile kamu yönetiminin performansına etki eden kamu görevlileridir (Eryılmaz, 2014). Kamu yönetimi sisteminin bu unsurları birbirlerinden tam anlamı ile bağımsız değillerdir. Aralarında karşılıklı bağımlılık ve uyum vardır. Kamu yönetiminin bu karmaşık yapısı kamu yönetiminin geleceğine ilişkin değerlendirmelerin yapılmasını da zorlaştırdığından çok boyutlu düşünülmesini gerektirmektedir. Bu sebeple kamu yönetimini ilgilendiren meselelere yaklaşımdaki temel sorun karmaşık hale gelen kurumlara sistemsel bir bakış açısı ile yaklaşılmamasından kaynaklanmaktadır. Diğer bir ifade büyük resmi görmeye çalışmak gibi bir yaklaşıma sahip olunamaması, meselelerin derinliğine inme ya da başka diğer olayların etkilenme ihtimalini gözden kaçırmaya sebep olmaktadır. Sistem yaklaşımı, sistemin bu öğeleri arasındaki ilişkiyi ve bu ilişkilerin sistemin işleyişine olan etkisini anlamamıza yardımcı olabilecektir (Erimi, 2017: 23; Ergun ve Polatoğlu, 1988).

Kamu yönetimi, sahip olduğu bu unsurlar ile bir toplumun büyük ölçüde birbirileri ile çelişki halindeki sorunlarla mücadele ettiği ve kamu hizmetlerini yürütmeye çalıştığı bir sistem olarak görülebilir. Toplumların genişlemesi ile işlevsel ve yapısal olarak büyüyen devlet içerisimde kurumlar da değişmekte daha karmaşık hale gelmektedir (Eryılmaz, 2014: 9). Değişimin kaçınılmaz olması sistemlerin bu değişimleri kendilerine entegre etme noktasında sistemsel bir yaklaşımda çalışmalarını gerektirmektedir. Easton’un sistem yaklaşımında belirttiği gibi değişim, tüm sistemlerin varlıklarını sürdürebilmeleri için zorunlu olmaktadır. Değişim, tüm

sistemlerin analiz edilmesi ile diğer bir ifade ile sistemi oluşturan unsurların ve bunlar arasındaki ilişkilerin incelenmesi ile ortaya çıkmaktadır (Tekeli, 1976). Bu kapsamda değişim; sistem, yapı ve ilişkilerin yeniden düzenlenmesini gerektirmektedir. Özellikle insan ilişkilerini etkileyen bu değişim süreci, kurumsal, devlet ilişkileri, yönetim süreç ve tekniklerini de önemli ölçüde etkilemiştir. Özellikle 1980’lerden itibaren meydana gelen gelişmeler kamu yönetimi sistemini ve bünyesinde barındırdığı tüm alt sistemlerin değişimine ve dönüşümüne sebep olmuştur (Hotar, 2017: 531). Değişim süreci ile insanların, her türlü bilgiye kolayca ulaşabilme imkânına sahip olması, vatandaşın kamu kurumları üzerindeki beklentilerini de arttırmıştır. Şeffaflık, hızla değişen dünyada kamu kurumları içinde en önemli kavramlardan biri haline gelmiştir. Bu sebeple topluma sunulacak hizmetleri, kaliteli, verimli ve etkin bir şekilde sunmaya imkân verecek yöntem ve stratejilerin formüle edilmesi, şeffaflığın sağlanması, vatandaş odaklı, katılımcı ve hesap verebilir bir yönetim anlayışının oluşturulması günümüz kamu kurumlarının en temel amaçlarından biri haline gelmiştir. Bu amacı benimseyen ve gerçekleştirmek isteyen tüm kurumların vizyon sahibi liderlere olan ihtiyacı zorunlu hale gelmiştir. Bu bağlamda sınırların ortadan kalkması ile sürekli değişen koşullarda oluşan yeni düzen kamu yönetiminin yeniden yapılanma ve yenilenme sürecini hızlandırmıştır. Dünyada meydana gelen değişim ve dönüşümden payını alan kamu yönetimi sistemleri kendilerine yön vermeye çalışırken; diğer taraftan da kendi sisteminde meydana gelen krizlere karşı savunma mekanizmasını geliştirmeye çalışmaktadır. Geleceğe daha güvenle bakmak isteyen sistemlerin, mevcut durumları da başarılı bir şekilde yöneterek yeni oluşan düzene ayak uydurmaları ancak etkili kurumsal vizyon sahibi olmak ile mümkün olabilmektedir. Nitekim vizyon sahibi olmanın bir zorunluluk olduğuna yasal düzenlemelerde de yer almaktadır. 5018 sayılı kanunda yer verilen düzenleme şu şekildedir:

Kamu idareleri; kalkınma planları, programlar, ilgili mevzuat ve benimsedikleri temel ilkeler çerçevesinde geleceğe ilişkin misyon ve vizyonlarını oluşturmak, stratejik amaçlar ve ölçülebilir hedefler saptamak, performanslarını önceden belirlenmiş olan göstergeler doğrultusunda ölçmek ve bu sürecin izleme ve değerlendirmesini yapmak amacıyla katılımcı yöntemlerle stratejik plan hazırlarlarlar” (Resmi Gazete, 2003).

Kanunda belirtilen koşulların sağlanması ile birlikte kurumlar misyon, vizyon, strateji ve amaç ifalerini kullanarak faaliyetlerine ilişkin bir çerçeve çizme sureti ile hem sisteme uyum sağlayacak hem de hedeflere ulaşma yolunda önemli bir aşama katetmiş olacaktır. Aksi takdirde uzun dönemli stratejisi ve vizyonu olmayan kurumlar, nereye gittikleri konusunda bir yol haritasına sahip olmayacaklarından hata yapmaya da eğilimli olacaklardır (Nut ve Backoff, 1992: 55). Aynı zamanda vizyonu olmayan kurumlar değişime yön veren değil değişimin etkileri ile mücadele edemeyen bir konuma düşebilirler. Bu noktada kamu kurumları için vizyonun en temel fonksiyonu sistemsel bir yaklaşımla kuruma ilişkin gelecek tasviri yaparak, buna ilişkin kararlar alınması, hedefler ortaya konulması, yöntem belirlenmesi ve bir yol haritası çizilmesidir (Dinçer, 1998: 27). Kurumsal vizyon, kamu yönetimi sistemlerinin değişen koşullara ayak uydurma ve geleceğine yön verilmesi tartışmalarında önemli bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Kamu yönetimi sisteminde meydana gelen değişikliklerden etkilenen tüm alt sistemler için kurumsal vizyon bir zorunluluk haline gelmiştir. Nitekim toplumsal, siyasal, kültürel ve uluslararası dinamikler göz önüne alındığında sistemlerin ve alt sistemlerin Geleceğimiz nedir? Hedefimiz nedir? ve İç ve dış çevremiz nedir? sorularını cevaplamaya çalışması (Hotar, 2017: 532) sistemi bir bütün halinde sahip oldukları iç ve dış dinamikleri iyi kavrayarak geleceklerine ilişkin kapsamlı bir kurumsal vizyon oluşturma zorunluluğu ile karşı karşıya getirmektedir. Daha önce belirtildiği gibi kurumun kendini tanımlamasının ve kalıcı olmasının bir aracı olan vizyon sayesinde kurumlar ne olup ne olmadıklarını ifade ederek sistem içerisinde kendilerine bir yer edinmeye çalışırlar. Kurumun uzun dönemli hedefleri belli olduğu durumlarda çalışanlar da bu hedeflere ulaşmak için istekli çalışacak, yetersiz hissettiği durumlarda ise kendini geliştirme zorunluluğu duyacaktır (Fidan, 1999: 202).Vizyon, kurumların gerçekten neyin önemli olduğu konusuna odaklanmalarını sağlarken kurumun varoluş amacının özünü yansıtan önemli bir kavram olarak değerlendirilmektedir. Kurumlar, toplumu geliştirmek için yapılacaklarının neler olduğunu iyi bilmelerine rağmen, meydana gelen sorunlarla mücadele ederken gözden kaçırabilmektedirler. Bu sebeple vizyon kurumda çalışanlara günlük işleri yürütürken önemli olanın ne olduğunu hatırlatan bir araç olarak görülmektedir (Doğan, 2002). Kurumların başarılı ve etkin olabilmelerinin yolu kurumun tamamı

tarafından paylaşıldığı ve yol haritasının doğru bir şekilde belirlendiği vizyondan geçmektedir. Kurum çalışanları tarafından paylaşılan bir vizyon olmadığında kurumun iç ve dış imajı da etkilenecektir (Gürel, 2010).

Tanınırlılığı ve görünürlülüğü arttıran önemli bir faktör olan imaj sayesinde kurumlar iç ve dış çevreye karşı kendinlerini ifade etme imkânı bulmakta ve neden var olduklarını ve ne yapmak istediklerini açıklayabilmektedirler (Howard, 1998; Gürel, 2010: 12-13). Kurumlar, toplumun tüm kesimleri tarafından nasıl algılandığını önemsemekte, buna karşılık nasıl bir imaja sahip olması gerektiğini belirlemektedir. Bu bağlamda değişen dünya şartlarında kamu kurumları topluma kendilerini doğru anlatma ve tanıtma ihtiyacını her zamankinden daha fazla hissetmektedir.

Bu bilgiler ışığında kamu kurumları etkili bir vizyona sahip olmadıklarında kurumun geleceğini belirleyen somut hedeflerin belirlenmesi mümkün olmayabilir. Kurumun stratejik planında yazılan amaçlar ise uygulamadan uzak, sadece prosedür amaçlı kağıt üstünde kalacaktır. Özellikle kamu yönetimlerinin en temel sorun alanlarından birisi, kağıt üzerinde misyonun ve vizyonun eksiksiz bir şekilde hazırlanmasına rağmen uygulamaya gelince yetersiz kalınmasıdır Bu sebeple kurumların vizyon ve imajlarının belirlenerek doğru bir şekilde aktarılması kamu kurumlarının geleceğe ilişkin tespit yapabilmesi konusunda etkili olacaktır (Durna ve Eren, 2002:60-61; Kutlu, 2012: 92). Bu bağlamda kurumsal bir vizyonun oluşturulmasının kamu kurumlarına en önemli faydaları; kurumların stratejileri konusunda tercih yapmasına, amaç ve hedeflere rehberlik etmesine, yönetici ve çalışanların motivasyonunun sağlanmasına imkân vermesidir (Dinçer, 1998: 27). Kurumun ruhuna uygun bir şekilde belirlenen vizyonlar, kurumun değişen şartlara karşı daha kararlı bir duruş sergilemesine imkân vermektedir.

Vizyon, imaj ve algı kavramları ile kurumlar uzun dönemli politikalarını ortaya koyma, yürütme ve değişime ayak uydurabilme imkânı bulabilirken; liderler de sistem içerisinde kendini ifade etmeye ve süreklilik kazanmaya çalışmaktadır. Kamu yönetiminin vizyonunun oluşturulmasında yürütme organı önemli bir etkiye sahiptir. Çalışmanın bu kısmında yürütmenin başı olan, devlet organlarının birbiri ile ahenkli çalışmasını gözeten ve kamu yönetimi sisteminde alt sistem olarak ele alınan Cumhurbaşkanlığı makamının vizyonunun analizi yapılacaktır.