• Sonuç bulunamadı

Cumhurbaşkanlığı Temsil Makamı Olan Çankaya Köşk’ünün Son

1.4. Liderlik ve Dönüştürücü Liderliğin Fonksiyonları

2.5.2. Cumhurbaşkanlığı Temsil Makamı Olan Çankaya Köşk’ünün Son

Önceki Cumhurbaşkanlarının aksine Gül, Çankaya Köşk’ünü konut olarak kullanmamıştır. Sezer döneminde yapılan yüzme havuzunun Köşk’ün temeline ciddi anlamda zarar vermesi, Köşk’ü konut olarak kullanmamasının en önemli sebebi olmuştur. Köşk’te tadilat yapmayı da tercih etmeyen Gül ve eşi, Dışişleri Konutunda ikamet etmişlerdir (Vatan Gazetesi, 15 Ağustos 2014; Sever, 2015: 79). Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve eşi Hayrunnisa Gül’ün Köşk’ün yeni sahipleri olarak sık sık devlet başkanlarını ve eşlerini Köşk’te misafir etmeleri; devletin en önemli temsil mekânının prestijli bir yapı haline getirilmesi çalışmalarına yoğunlaşılmasını gerektirmiştir. Bu kapsamda Çankaya yerleşkesi içerisindeki binaların bakım ve restorasyonu konularında önemli çalışmalar yapılmıştır (Cumhurbaşkanlığı, 2017: 10).

Gül, göreve geldikten sonra Çankaya Köşk’ünde Atatürk’ün yaşadığı Müze Köşk dışındaki alanların da halka açılması konusunda girişimde bulunmuştur. Halk tarafından en çok merak edilen yapılardan biri olan Köşk’e halkın kolay ulaşılabilmesi beklentisi her dönem oluşmuştur. Ancak bu konu ile ilgili Özal ve Demirel dışında tam anlamı ile bir girişimde bulunulmamıştır. Bu kapsamda Çankaya Köşk’ünün ulaşılmaz imajını yıkmayı amaçlayan Gül; gazetecileri davet ederek Köşk’ün tanıtımının yapılmasına imkân vermiştir. Çankaya Köşk’ünün içinde bulunan botanik bahçesi bazı günlerde randevu almak şartı ile halkın ziyaretine açılmıştır(Göksu, 2013: 78; Milliyet Gazetesi, 9 Eylül 2007). Gül, farklı zamanlarda çeşitli resepsiyonlar vererek toplumun her kesimini Köşk’te misafir etmiştir. 4 Mart Tıp Bayramı nedeni ile Köşk’te resepsiyon vererek sağlık hizmetlerine ilişkin memnuniyetlerini ifade etmiştir (www.abdullahgul.gen.tr). Köşk’te; tarih, edebiyat, sinema, hukuk, arkeoloji, sosyal medya gibi farklı konu

başlıkları etrafında, aralarında merhum Neşet Ertaş'ın da bulunduğu birçok önemli isim misafir edilmiştir. Zaman zaman üniversite öğrencilerinin sorunlarını ilk ağızdan dinleyerek çözüm bulmaya çalışmıştır (Radikal Gazetesi, 8 Ağustos 2014). Özellikle gençler tarafından yoğun olarak kullanılan sosyal medyayı aktif bir şekilde kullanması Cumhurbaşkanının ulaşılabilir olma imajını pekiştirmiştir.

Evren döneminde Köşk’e türbanlıların girememesi sorunu, Gül’ün verdiği 29 Ekim resepsiyonu ile çözülmüştür. Gül, türbanlı türbansız ayrımı yapmadan farklı kesimlere Köşk’ün kapılarını yeniden açmıştır (Civaoğlu, 2010). Yine Sezer döneminde kaldırılan geleneksel iftar programları Gül dönemi ile birlikte yeniden başlatılmıştır. Köşk’e çıktığında ilk iftar davetini şehit ailelerine; sonrasında ise kimsesiz çocuklar ve sosyal hizmetler ve çocuk esirme kurumu bakımı altındaki yaşlılara, iş adamlarına ve sendika temsilcilerine vermiştir (Milliyet Gazetesi, 28 Eylül 2007).

Bu bağlamda Gül döneminde Çankaya Köşk’ünün ulaşılamaz imajı yıkılarak toplumu oluşturan tüm kesimlere Köşk’ün kapıları açılmıştır. Halkın içinden imajını pekiştiren bu yaklaşımla Gül, toplumun güvenini kazanmıştır.

2.6. 2010 Anayasa Değişikliği Referandumu

Darbe döneminde hazırlanan ve %92 oy oranı ile kabul edilen 1982 anayasasının, Türkiye’nin ihtiyaçlarına tam anlamı ile cevap verememesi siyasal sistem içerisinde tartışmaları da beraberinde getirmiştir. Bu tartışmalarda AK Parti, iktidara gelmesinin de etkisi ile, siyaset yapmasının önündeki en önemli engeli oluşturan anayasanın değiştirilmesine ilişkin tutumunu net bir şekilde ortaya koymuştur. 2007’de 11. Cumhurbaşkanı Gül’ün seçilmesi sırasında yaşanan kriz sonrasında anayasanın bazı maddelerinde değişikliğe gidilmesi anayasada yeni değişiklikleri gerektirmiştir. Bu bağlamda AK Parti tarafından hazırlanan 27 maddelik anayasa paketi mecliste yeterli oyu alamayınca Cumhurbaşkanı Gül tarafından halkoyuna sunulmuştur. Anayasa referandumu öncesinde “yetmez ama evet” sloganı ile vatandaşın sandığa gitmesine ilişkin çağrılar yapılmıştır. Yapılan çağrılar ve anayasa paketinin tanıtımı başarıya ulaşarak 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan referandumda, Türkiye genelinde %73,7 oranında katılım sağlanmıştır.

Anayasa değişikliği %57,9 oranında evet oyu ile kabul edilmiştir. Anayasa değişiklik teklifi kadın-erkek eşitliğinin sağlanmasında devletçe alınacak tedbirlerin eşitlik ilkesine aykırı yorumlanmaması ve toplumun bazı kesimlerinin sosyal devlet ilkesi gereği daha iyi korunması ve gözetilmesi, kişisel verilerin korunması, bireylerin yurt dışına çıkışlarıyla ilgili sınırlamalara yeni düzenleme getirilmesi, çocuk istismarına ilişkin yeni tedbirler eklenmesi, sendikal haklar ve grevle ile ilgili bazı sınırlamaların kaldırılması, memurlara ve diğer kamu görevlilerine toplu sözleşme hakkı tanınması, siyasi partilerin kapatılmasının yeniden düzenlenmesi, bilgi edinme hakkının anayasal dayanağa kavuşturulması ve Kamu Denetçiliği (obdusmanlık) kurumu oluşturulması, milletvekilliğinin düşürülmesi uygulamasına son verilmesi, Yüksek Askeri Şura kararları ile memur ve kamu görevlilerine verilen uyarma ve kınama cezaları yargı yoluna açılması, askeri yargının görev alanı daraltılması, Anayasa Mahkemesi ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun yeniden yapılandırılması, Ekonomik ve Sosyal Konseyin anayasa kapsamına alınması ve Anayasanın Geçici 15. maddesi yürürlükten kaldırılması gibi değişikler içermektedir (Yıldız vd, 2010: 151).

Değişikliklerden anlaşılacağı gibi referandumda yer alan düzenlemeler, büyük ölçüde yargıya ilişkindir. Bu sebeple özellikle 1982 anayasasındaki vesayetçi anlayışın devam etmesine engel olma amacı taşıyan 2010 anayasa değişiklik paketi Türkiye’de demokrasinin tesis edilmesi konusunda önemli bir başlangıç teşkil eden Cumhurbaşkanını halkın seçmesini öngören 2007 anayasa değişikliği sonrasında atılan en önemli adım olmuştur. Siyasal sistemin geneli üzerinde etki etme potansiyeli taşıyan bu iki yenilik 1982 anayasası ile iyice yerleşen vesayetçi yapı ile mücadele açısından başlangıç teşkil etmiştir. Bu gelişmeler, Türkiye’de bundan sonra yaşanacak demokratikleşme çabalarına öncülük ederek siyasal sistem içerisinde yeni bir anayasa ihtiyacını artık tam anlamı ile yerleştirmiştir.

Cumhurbaşkanına anayasada verilen görev ve yetkileri kullanırken yardımcı olan Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği Teşkilatı Cumhurbaşkanlığı makamının idari teşkilat yapısı içerisinde konumlanmaktadır. Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile oluşturulan teşkilatın yapısı ve kuruluş şeklinin ele alınması göreve gelen

Cumhurbaşkanlarının vizyonlarını somut bazı veriler üzerinden değerlendirmeye olanak verebilecektir.