• Sonuç bulunamadı

3.2. Halk Tarafından Seçilen İlk Cumhurbaşkanı: Adaylar ve Seçim Süreci

3.2.2. HDP’nin Adayı Selahattin Demirtaş: Yeni Yaşam Çağrısı

HDP, Cumhurbaşkanlığı seçimlerine kendi adayı ile gideceğini sürecin en başında açıklayarak diğer partilerden gelebilecek destek taleplerini engellemiştir. Aday belirleme sürecinde parti içinde birçok isim konuşulmasına rağmen; gerek ortalama oy oranının altına düşme gerekse Kürt seçmene uygun bir aday bulma kaygıları ile Demirtaş hedef olarak gösterilmiştir. HDP, Demirtaş’ın adaylığı ile en azından riskleri en aza indirmeyi, kemikleşmiş oy oranını düşürmemeyi hatta diğer parti seçmeninden tepki oyları alarak oy oranını arttırmayı hedeflemiştir (Yılmaz vd, 2014: 13)..

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu olan ve bir süre avukatlık yapan Demirtaş, İnsan Hakları Derneği’nin Diyarbakır Şube yönetiminde görev aldı. Aktif olarak siyasete katılması ise 2007’de Demokratik Toplum Partisi’ne (DTP) katılması ile gerçekleşti(Habertürk, 7 Haziran 2015). 22 Temmuz 2007 genel seçimlerinde Diyarbakır’dan 23. dönem bağımsız milletvekili olarak seçilerek meclise girmeyi başardı (Alptekin, 2014). 2009’da DTP’nin kapatılmasının ardından, Barış ve Demokrasi Partisi’ne (BDP) geçiş süreci sonunda parti eş başkanı olarak seçildi. 2011 genel seçimlerinde de 24. dönem milletvekili olarak meclisteki konumu korudu. 2 Haziran 2014’te Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) eş başkanlığına seçildi (Habertürk, 7 Haziran 2015). Cumhurbaşkanlığı seçimlerine aday olacağı BDP/HDP tarafından oybirliği ile kararlaştırılan Demirtaş, 30 Haziran 2014 tarihinde bir basın toplantısıyla Cumhurbaşkanlığı seçimi için adaylığını açıkladı. Demirtaş yaptığı basın açıklamasında adaylığı için “ezilmişlerin, ötekileştirilmişlerin, halk yığınlarının

kendini yönetebilme iddiasını” ortaya koyduklarını ifade ederek seçimi şimdiden halklar lehine kazanmış olduklarını belirtti (Hürriyet Gazetesi, 30 Haziran 2014).

2014 seçimleri, halkın ilk kez Cumhurbaşkanını seçecek olmasının yanı sıra başka bir ilki daha göstermiştir. İlk kez Kürt siyasi hareketinin temsilcisi, Cumhurbaşkanlığı seçimleri için halka bir seçenek olarak sunulmuştur (Alptekin, 2014: 18). Bu bağlamda Demirtaş adaylığı ile ilgili şu ifadeleri kullanmıştır:

Benim Cumhurbaşkanlığı adaylığım aslında birlikte yaşama isteğinin en somut göstergesidir. Eğer Kürtler de bana oy vererek desteklerlerse, demek ki Kürtler bu ülkeden ayrılalım, sınır çekelim, artık bir arada yaşamayalım duygusu içinde değiller. Çünkü Türkiye’nin Cumhurbaşkanı herkesin Cumhurbaşkanıdır. Buna aday olan kişi ülkeyi bölmek için aday olmaz. Ülkede birliği daha da güçlendirmek için görev yapar” (Çamlıbel, 2014).

Halk tarafından ilk kez oylanan Cumhurbaşkanlığı seçimlerine Kürt kesimini temsilen bir adayın katılması, Türkiye’de siyasetin güçlendiğinin en önemli göstergesi olmuştur. Bu bağlamda siyasetin demokratikleşmesine de ciddi katkıları olan bu seçim Türkiye’de birçok açıdan ilklerin yaşanmasına imkân vermiştir.

3.2.2.1. Selahattin Demirtaş’ın Seçim Kampanyası

Demirtaş adaylığını açıkladığı 30 Haziran 2014 tarihinden itibaren seçim kampanyasında iki önemli hususu vurgulamıştır. Öncelikle adaylığının da bulunduğu Cumhurbaşkanı seçimlerinin Kürtlerin önemini ve temsiliyet gücünü göstermek açısından ciddi bir fırsat olduğunu vurgulamıştır. Ne kadar fazla oy alırsa Kürtlerin o kadar güçleneceğini ön planda tutarak seçim kampanyasını yürütmüştür. İkinci olarak ise halkların adayı olduğunu vurgulamıştır. Demirtaş, İhsanoğlu ve Erdoğan’ı halkların adamı olarak kodlarken kendisini sadece halkın adamı olarak nitelendirmiştir (Coşkun, 2014: 14-15).

Demirtaş'ın seçim kampanyasında kullandığı logosunda, sarı bir güneşin önünde barışı simgeleyen beyaz bir güvercin ağzında zeytin dalı taşımıştır. Logonun altında ise büyük harflerle "DEMİRTAŞ" yazılmıştır (Sabah Gazetesi, 1 Temmuz 2014a). Demirtaş seçim kampanyası boyunca yürüteceği çalışmalara ilişkin yaptığı basın açıklamasında “Yeni Yaşam Çağrısı" belgesini açıklayarak belgede “Adaylığımla Türkiye’ye sadece yeni bir Cumhurbaşkanı değil aynı zamanda yeni bir yaşam öneriyoruz. Bu öneri yıpranan kardeşliğin eşit temeller üzerinde yeniden tesisi için bir

demokrasi, barışa inanmak, adalet ve inanç özgürlüğü başlıklarını içermektedir(Bianet, 2014). Demirtaş yeni yaşamın; dinsel, cinsel ve sınıfsal ayrımcılığın karşısında sesi duyulmayanın, iktidar sahibi olmayanın, güçsüz kılınanın yanında yeşereceğini seçim kampanyası süresince ifade etmiştir. Hedeflediği sistemin ise devletin küçüldüğü, yurttaşın ve demokrasinin büyüdüğü an az hükmedildiği bir ortamda mevcut olabileceğine vurgu yapmıştır (Bianet, 2014).

Demirtaş’ın seçim kampanyasında kullandığı sloganlar ise, “Bir Cumhurbaşkanı düşünün bağlamadan başka bir şey çalmıyor”, Bir Cumhurbaşkanı düşünün demokratik değişim, barışçı Türkiye”, “Bir Cumhurbaşkanı düşünün ayrımcılık yapmıyor, birleştiriyor, barıştırıyor” ve “Bir Cumhurbaşkanı düşünün herkese demokrat” şeklinde olmuştur(Habertürk, 15 Temmuz 2014). Seçim vizyonu olarak da yeni bir Türkiye yaratmak gibi bir iddiası olmadığını bunun aksine yeni bir devlet, yeni bir yönetim anlayışı kurmaya çalışacağını vurgulamıştır (Çamlıbel, 2014).

Demirtaş’a seçim kampanyası sürecinde avantaj sağlayan bir takım hususlardan bahsedilebilir. Coşkun’a (2014: 16) göre Demirtaş, sadece Kürtlerin değil her kesimden sessizlerin sesi olacağını belirtmesi ve bunu amaç edindiğini gösteren bir profil çizmesi imajına katkı sağlamıştır. Diğer bir husus ise toplumun her kesimi tarafından desteklenen çözüm sürecinin bir tarafı olarak aday olmasıdır. Bu bağlamda Demirtaş’ın halkın adayı olarak sunulması ve tüm halkı temsil ettiğine ilişkin söylemleri seçim kampanyası sürecinde olumlu karşılık bulmuştur. Ancak Demirtaş, her ne kadar halkın sesi olacağı söyleminde bulunsa da hem Kürtlerin hem diğer kesimleri aynı anda memnun edebilecek bir temsil gücünü koruyabilmenin zor olduğu seçim sürecinde açık olarak görülmüştür.

Demirtaş’ın asıl oy potansiyelini Kürtlerin oluşturduğu Türkiye’nin siyasi yapısına bakıldığında kolayca söylenebilir. Bu bağlamda seçim kampanyası süresince asıl yarışacağı aday Erdoğan’dır. Nitekim profesyonel davranarak Kürt kesimin Erdoğan’a oy vermesini engelleyecek bir takım söylemler yerine Erdoğan yanlısı Kürtlerin de ilgisini çekmeye çalışmıştır (Coşkun, 2014: 16). Tayiz’e (2014a) göre Demirtaş’ın sert söylemlerle Erdoğan’ı eleştirirken unuttuğu en önemli nokta; siyasi meşruiyetin kaynağını barış, diyalog, güven ve istikrar gibi kavramlardan almasıdır. AK Parti hükümetinin son yıllarda savunduğu demokratik değerleri işlevsel hale

getirmesi HDP gibi bir partiden Cumhurbaşkanı adayı çıkmasının en önemli sebebidir. Aksi durumda Demirtaş’ın siyaset sahnesine bir aktör olarak varlık göstermesi neredeyse imkânsızdı. Bu anlamda siyasetin içinde olan bir adayın bu süreci göz ardı ederek karalamaya dayalı bir seçim kampanyası yürütmesi gergin bir ortam yaratmaktan başka bir anlam taşımamaktadır. Demirtaş’ın seçim kampanyasını açık bir şekilde yürütmesine imkân veren gücün; AK Parti tarafından sağlamlaştırılan pozitif siyasi ortam olduğu söylenebilir. Bu sebeple Demirtaş’ın adaylığının, Türkiye’de siyasetin demokratikleşmesinin en önemli ürünü olduğunu söylemek zor olmayacaktır.

Seçim kampanyası boyunca Erdoğan gibi mitinglere ağırlık veren Demirtaş, 101 ayrı mitinge katılmıştır. Hem sol hem de Kürt kesimin oy potansiyelini kapsayan sloganları hem de zeki, esprili kişiliği ve hukukçu olmasının da verdiği hitabet yeteneği ile dikkat çekmiştir (Tayiz, 2015). Seçildiği takdirde genç ve dinamik bir Cumhurbaşkanı olacağını vurgulayan Demirtaş’ın, genç seçmenlerin oyunu almaya yönelik söylemleri yerini bulmuştur. Çeşitli eylemlerde bisiklet sürerek diğer iki adaydan farkı olduğunu göstermeye çalışmıştır (Alptekin, 2014). Bu çerçevede Demirtaş’ın, Türkiye’de normalleşen siyasi ortamın etkisi ile Kürt kesimin temsil gücünü arttırmaya çalıştığı söylenebilir.

3.2.3. AK Partinin Adayı Recep Tayyip Erdoğan: “Cumhurbaşkanlığı