• Sonuç bulunamadı

madde ile paralel olarak 1996 yılında Avrupa Konse- Konse-yi tarafından kabul edilen Çocuk Haklarının Kullanılmasına Dair

Çocuk Haklarının Medya Boyutu -Sözleşmeler ve Yasal

ÇHS 40. madde ile paralel olarak 1996 yılında Avrupa Konse- Konse-yi tarafından kabul edilen Çocuk Haklarının Kullanılmasına Dair

Avrupa Sözleşmesi, çocukların kendilerini ilgilendiren davalarda yargılama usul hukuku açısından önemli hükümler içermektedir. Sözleşme’nin tanıdığı haklar ana hatlarıyla şu şekilde sıralanabilir: Çocukların doğrudan ve diğer kişiler veya organlar tarafından bir adli merci önünde temsil edilmeleri; kendilerini ilgilendiren

dava-4) Anayasa’nın 90/5. maddesinin değişiklik gerekçesinde ifade edilen “dünyada ge-lişen yeni demokratik açılımlara uyum sağlanması ve bu açılıma uygun bir şekilde temel hak ve hürriyetlerin, evrensel düzeyde kabul edilmiş standart ve normlar ile Avrupa Birliği kriterleri seviyesine çıkarılması amacıyla” temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası antlaşmaların üstünlüğü kabul edilmiştir.

lar hakkında bilgilendirilmeleri; davalara katılmalarına izin veril-mesi ve görüşlerinin alınması ve özellikle velayet sorumluluklarına ilişkin davalarda çocukların Sözleşme ile tanınan haklarının kulla-nımıdır. Sözleşme’nin amacı, yüksek çıkarlarının

gerçekleşebilme-si için çocukların adli makamlar önünde haklarını genişletmektir. Çocuk haklarının medya boyutunda temel olan husus, çocuk sanıkların yargılama sırasındaki haklarını koruma sisteminin ye-tişkinlere göre daha fazla duyarlılık ve hassasiyeti içermesidir. Ço-cuk sanıklar hakkında yapılan haberler, yetişkinlere yönelik ha-berlere göre daha fazla sınırlandırılır. Çocuklara özgü olan yar-gılama sisteminin tanınması ve uluslararası sözleşme ve hukuk ile güvence altına alınan çocuk haklarının korunmasına yönelik il-kelerin medya mensupları tarafından özümsenmesi bu anlamda hayatidir. Bu nedenle UNICEF tarafından 2002 yılında yayınla-nan Çocuklar ve Gençlerle ilgili Etik Kurallar Çerçevesinde

Haberci-lik İçin İlkeler ve Kılavuzlar (Child Rights And Media: Guidelines

for Journalists) isimli belge, çocuk hakları açısından medya men-suplarının ve özellikle gazetecilerin duyarlı ve hassas olması gere-ken etik ilkeleri ortaya koymaktadır. Medyanın çocuk hakları ko-nusunda habercilik yapmasının hukuki bir zorunluluk kadar, etik bir sorumluluk içeren bir boyutu olduğunu vurgulayan belge aşa-ğıdaki temel ilkeleri içermektedir:

• Çocukların mahremiyetine ve kimliğine saygı gösterilmesi (çocuklarla ilgili haberlerde, çocuğun kimliğini açık edecek, açık isminin, fotoğrafının, oturduğu semtin, adresinin, oku-duğu okulun belirtilmemesi)

• Çocuklara medyaya erişme şansı verilmesi ve çocukların ka-musal alana katılımının sağlanması

• Çocuklarla görüşülürken haber kaynağının gizliliği ilkesinin dikkate alınması

• Sorunlara çocuk odaklı habercilik anlayışı ile bakılabilmesi • Çocuklara yönelik cinsiyetçi, şiddet içeren, kurban odaklı,

sansasyonel habercilik anlayışından kesinlikle kaçınılması • Çocukların görüşlerinin ilgili kişi, kurum ve kuruluşlara

ulaşmasına aracı olunması

• Çocukların kendilerin ilgilendiren konular hakkında bilgi edinmelerinin sağlanmasıdır.

Türkiye’deki mevzuat

12 Eylül 2010 tarihli referandum sonucuyla birlikte, 1982 Anayasası’nın bazı maddeleri değişmiştir. Anayasanın kanun önünde eşitlik ilkesini düzenleyen 10. maddesi de, değiştirilen mad-deler arasında yer almaktadır. Buna göre “kadın-erkek eşitliği ko-nusunda alınacak tedbirler, Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı ola-rak yorumlanamayacak, çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbir-ler eşitlik ilkesine aykırı sayılmayacaktır”. Bu hüküm kamu otori-tesinin toplumun dezavantajlı gruplara mutlak bir eşitlik zihniye-ti ile yaklaşılmasının yeterli olmadığını; eşitsizliklerin ortadan kal-dırılabilmesi için dezavantajlı gruplara (kadınlar, yaşlılar, çocuklar vb.) pozitif ayrımcılık yapılmasını öngörmektedir. Bu hüküm ço-cuklar lehine avantajlar içeren kanunların ve düzenlemelerin ya-pılabilmesinin anayasal dayanağını oluşturmaktadır.

2005 yılında yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu-nun 31. maddesine göre ,“fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurma-mış olan çocukların ceza sorumluluğu yoktur. Bu kişiler hakkında, ceza kovuşturması yapılamaz”. 12 yaşının altındaki çocukların ey-lemlerinden hiçbir biçimde “suç” olarak bahsedilemez. Kendile-rine hiçbir biçimde “suçlu” denilemez. 31. maddenin ikinci fıkra-sında “fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşı-nı doldurmamış olanların işlediği fiilin hukukî anlam ve

sonuçları-nı algılayamaması veya davrasonuçları-nışlarısonuçları-nı yönlendirme yeteneğinin ye-terince gelişmemiş olması hâlinde ceza sorumluluğu yoktur” denil-mek suretiyle 12-15 yaş arasındaki çocukların eylemlerinin belirli koşullar altında “suç” olmadığını düzenlemektedir. Bu hükümden çıkan sonuç, çocuk kendi eyleminin anlamını kavrayacak durum-da değilse, eyleminin suç olmadığıdır. Çocuklar hakkındurum-da medya-da çıkan haberlerde en büyük hukuk ve etik kod ihlallerinin başın-da “suçlu çocuk”, “taş atan çocuk”, “suç işlemiş çocuk”, “çocuk çetele-ri”, “sokak çocuğu” vb. ifadeleri gelmektedir. Çocuğu damgalayan ve çocuğu suça iten nedenleri sorgulamayı göz ardı eden bu nite-lemelerin yerine “suça itilen ya da sürüklenen çocuk”, “kanunla ih-tilafı olan çocuk”, ya da Sözleşme’de belirtildiği gibi “ceza yasasını ihlal ettiği iddia edilen” çocuk ifadelerinin kullanılması gereklidir. Suça itilen çocukları, o suçun mağduru olarak görmek masumiyet ilkesinin bir gereğidir.

Ceza kanununda ayrıca ‘Çocukların cinsel istismarına ilişkin suçlar”, ayrı bir başlık ile düzenlenmiş; bazı suçların çocuklara kar-şı işlenmesini cezada ağırlaştırıcı neden olarak saymıştır. Çocuk-larla ilgili cinsel suçlarda, Çocuk Hakları Sözleşmesi ve Çocuk Tica-reti, Fuhuşu ve Pornografisinin Önlenmesine Dair Ek Protokol hü-kümleri dikkate alınmıştır.

2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı Ceza Muhakemele-ri Usulü Kanunu, mağdur çocuklar için önemli bir düzenleme ge-tirmiş, önceki kanuna göre yalnızca suç işlediği iddia edilen ço-cuklar için zorunlu müdafilik söz konusu iken, yeni kanun ile tüm mağdur çocuklar için ‘zorunlu hukuki yardım’ düzenlemede yer almıştır.

2005 tarihli 5395 Sayılı Çocuk Koruma Kanunu, ÇHS’deki temel ilkelerin dikkate alınarak 1979 tarihli 2253 sayılı Çocuk Mahkemele-rinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usulleri Hakkındaki Kanun’da de-ğişiklikler yapılması sonucu ortaya çıkmıştır. Amaç, çocuklara özgü bir kanun hazırlamak ve sözü edilen 5395 Sayılı Kanun’u da bu

ka-nun içinde yeniden yapılandırmaktır. Çocuk Koruma Kaka-nunu, suça sürüklenen çocukların korunmasına, haklarının ve esenliklerinin güvence altına alınmasına ilişkin usul ve esasları düzenlemektir. Ka-nun, l8 yaşına doldurmamış her kişiyi çocuk kabul etmektedir. Ko-runmaya ihtiyacı olan çocuğu bedensel, zihinsel, ahlaki, sosyal ve duygusal gelişimi ile kişisel güvenliği tehlikede olan, ihmal ve istis-mar edilen, ya da suç mağduru çocuklar olarak tanımlamıştır.

2004 yılında yürürlüğe giren ve AB uyum yasaları çerçevesin-de medya alanındaki düzenlemelerçerçevesin-den birini oluşturan 5187 sa-yılı Basın Kanunu’nun 21. maddesi “Cinsel istismar ve cinsel suç mağdurlarının ve 18 yaşından küçük suç faili, ya da mağdurları-nın kimliklerini açıklayacak, ya da tamağdurları-nınmalarına yol açacak şekil-de yayın yapmayı” yasaklamakta ve yayın yapanlar hakkında ağır para cezası öngörmektedir. Özellikle gazete ve dergilerde çocuk-ları damgalayan haber söyleminin yer alması, masumiyet ilkesi-ne uyulmaması, çocukların haberin ilkesi-nesilkesi-nesi haliilkesi-ne getirilerek san-sasyonel biçimde kimliğinin teşhiri ile yargısız infaz yapılması gibi durumları kanun maddesi yasaklamaktadır.

1994 tarihli, kamuoyunda RTÜK yasası olarak da bilinen 3984 Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Ka-nun, radyo ve televizyonların uymaları gereken yayın ilkeleri ara-sında saydığı 4. Maddesinin (u) bendi “kadınlara, güçsüzlere, özür-lülere ve çocuklara karşı şiddetin ve ayrımcılığın teşvik edilmemesi-ni” ve (z) bendi de “gençlerin ve çocukların fiziksel, zihinsel ve ah-laki gelişimini zedeleyecek türden programların, bunların seyrede-bileceği zaman ve saatlerde yayınlanmamasını” düzenlemektedir. Türkiye’de radyo ve televizyon faaliyetlerini düzenlemek amacıy-la kamu tüzelkişiliği niteliğiyle görev yapan Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK),“Akıllı İşaretler” adı verilen, çocuk ve gençleri cin-sellik, şiddet, olumsuz örnek oluşturabilecek davranışları (kötü dil kullanımı, sigara, alkol, kumar ve madde bağımlılığına özendirme, her türlü ayrımcılık ve intihar sahnelerinin gösterilmesi gibi) içeren

zararlı yayın içeriğine karşı korumak için geliştirilmiş olan görsel-işitsel uyarı sisteminin uygulanmasını görsel-görsel-işitsel medya için zo-runlu tutmuştur. Buna göre programlardan etkilenme düzeylerine göre yaş grupları, Tüm izleyici, 7 yaş, 13 yaş ve 18 yaş olmak üze-re dört grupta ele alınmış ve programların sınıflandırılmasının bu biçimde yapılması gerektiği öngörülmüştür.

RTÜK ile Televizyon Yayıncıları Derneği (TVYD) tarafından te-levizyon yayın kuruluşlarının etrafında uzlaşacakları ortak bir etik davranış zemini oluşturulması amacıyla hazırlanan ve 2007 yılın-da imzalanan “Yayıncılık Etik İlkeleri”, çocuk hakları konusunyılın-da televizyon habercileri için rehber niteliği taşımaktadır. Buna göre çocukların televizyon haberlerine konu edilmesinde uyulması zo-runlu etik ilkeler şunlardır:

• Çocuklar haber konusunda olduğunda, temel haklarının ko-runmasına özen gösterilmeli,

• Trajik olaylara ilişkin haberlere çocukların katılımı istenmemeli, - Bu haberlerde çocuklarla röportaj yapılmamalı, stüdyoya

konuk olarak getirilmemeli,

- Haberin tek tanığı çocuklarsa, onların ruh sağlıklarına za-rar vermeyecek şekilde konuşulmalı,

- Bu durumlarda mutlaka ebeveynlerinden izin alınmalı, • Suça karışmış, ya da problemli çocuklarla ilgili haberlerde

çocukların isimleri ve yüzleri gizli tutulmalı,

- Çocukların karıştığı suçlarla ilgili haberlerde, “suçlu ço-cuk” yerine, “suça karışmış”, “suça itilmiş çoço-cuk” ifadele-ri tercih edilmeli,

• Çocukların yargılanmasına ilişkin haberlerde mutlaka uz-manların danışmanlığına başvurulmalı,

• Çocuklar televizyona konuşmaya hevesli olabilir; ancak söy-ledikleri uzun vadede kendilerinin yaşamını olumsuz etkile-yebilecek, zarar verebilecek ifadelerse, kullanılmamalı,

Televizyon habercileri -çocuk izleyicileri dikkate alarak- haber bültenlerinin içeriğine ilişkin şu hususları dikkate almalıdır: Ha-ber bültenlerinin, çocukların da ekran başında olduğu saatlerde yayınlandığı unutulmamalı; bu nedenle haber dilinde ve görün-tülerde dikkatli ve özenli davranılmalı; çocukların izlemesinin za-rarlı olabileceği durumlarda, haber başlamadan önce çocukların ekran başından uzaklaştırılması için uyarı yapılmalı; çocukların da haberleri izlediği, haberlerden beklentileri olduğu göz önün-de bulundurulmalıdır. Çocukların haber alma hak ve özgürlüğüne

sahip oldukları unutulmamalıdır6.

2007 yılında yürürlüğe giren ve Youtube erişim yasağı

nedeniy-le çokça tartışılan 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan

Yayınla-rın Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun’un genel gerekçesi olarak “aileyi, çocuk-ları ve gençleri internet dahil elektronik iletişim araççocuk-larının suiisti-mal edilmesi suretiyle uyuşturucu ve uyarıcı madde alışkanlığı, inti-hara yönlendirme, cinsel istismar, kumar ve benzeri kötü alışkanlık-ları teşvik eden yayınalışkanlık-ların içeriklerinden korumak için gerekli önle-yici tedbirlerin alınmasını ve elektronik ortamda çocuğa, gençliğe ve aileye yönelik ağır ve vahim nitelikteki saldırıların önlenmesi” belir-tilmektedir. Bu amaçla Anayasa ve yasaların özel olarak korunma-sını öngördüğü, aile, çocuklar ve gençler olmak üzere belirli sosyal kesimlere yönelik suçların kolayca işlenmesini engellemek ama-cıyla yeni bir kanun düzenlemesi yoluna gidilmiştir. Kanunun 7. Maddesi, çocukların internetteki zararlı içerikten korunması ama-cıyla, toplu kullanım sağlayıcıların (internet cafelerin) çalışma esas ve usullerinin düzenlenmesini öngörmüş; çocukların cinsel istis-marı, müstehcenlik ve fuhuş suçların içeriklerini taşıyan sitelere yönelik filtreleme ve bloke etme yazılım program ve donanımları-nın kullanılmasını mecburi hale getirmiştir. Kanunun 8. maddesi, erişimin engellenmesi kararlarının alınmasını gerektiren internet

6) Televizyon Haberciliğinde Etik, Ed. Bülent Çaplı-Hakan Tuncel, Türkiye’de Etik Ha-berciliğin Geliştirilmesi Projesi, s. 329-359, Ankara, 2010.

ortamında yapılan ve içeriği açısından Türk Ceza Kanunu’nda yer alan bazı katalog suçlarını saymıştır. Çocukların cinsel istismarı, müstehcenlik, fuhuş, uyuşturucu ve uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırma gibi suçların internet ortamında gerçekleşmesi ha-linde görevli mahkemeler ve görevli idari kurum başkanlığı “erişi-min engellenmesi kararı” alabilecektir.

Dünya nüfusunun yaklaşık yarısını çocuklar oluşturdukları7

halde medyada yeterince temsil edilmedikleri bir gerçektir. Ço-cukların medyada temsil edilmeleri de çoğunlukla haklarının ihlal edilmesi olarak ortaya çıkmaktadır. Çocuklar medyada çoğunluk-la ya “suçlu”, ya da “kurban” oçoğunluk-larak damgaçoğunluk-lanmaktadır. Çalışma-da ortaya konulan çocuk haklarının medya boyutunu düzenleyen tüm uluslararası ve ulusal kodları yalnızca hukuki kurallar olarak değil, aynı zamanda etik kodlar olarak yorumlamak gereklidir. Bu kodların ihlalinin ağır yaptırımlara konu olması “çocuğun önce-likli yüksek yararı” açısından gereklidir.

Çocukların evrensel anayasası olarak kabul edilen BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin, medyaya çocuk odaklı bir bakışı içselleş-tirmesi sorumluluğu vermesi, çocuklara ilişkin duyarlılığın ve etik sorumluluğun bir sonucu olarak ortaya çıkar. Bu noktada ÇHS’ nin Türk ulusal mevzuatıyla tam olarak uyumlu hale gelmesini ve Sözleşme’nin temel prensiplerinin tüm ülke çapında yaygınlaştı-rılmasını talep etmek gerekmektedir. Çocukların var olduğu he-men her alanda (medya, iş ortamı, okul, aile vb.) “çocuğun önce-likli yüksek yararı” ve “çocuğun görüşlerine saygı” ilkelerini haya-ta geçirmek gerekmektedir. “Yurthaya-taş” çocuk haklarına ilişkin med-yaya düşen sorumluluğu sürekli hatırlatacak kamusal denetleme, gözleme ve eleştiri mekanizmalarını oluşturmak zorunludur.

7) 2009 tarihli Çocuk Vakfı Güncel Dünya ve Türkiye Çocuk Bilgileri Raporu’na göre dünya nüfusu yaklaşık 6. 640. 000.000 kişiden oluşuyor. Dünya çocuk nüfusu (0-18 yaş) da yaklaşık olarak 2.850.000.000. www.cocukvakfi.org.tr

KAYNAKLAR

Alankuş, Sevda (2007), Çocuk Odaklı Habercilik (Hz.), IPS İletişim Vakfı yayınları, İstanbul.

Curran, James (1991), “Rethinking The Media as a Public Sphere”, Communication and Citizenship, Journalism And The Public Sphere, (Eds) P. Dahlgren&C. Sparks, Routledge, London.

Çaplı, B., Tuncel, H. (2010), Televizyon Haberciliğinde Etik, Türkiye’de Etik Habercili-ğin Geliştirilmesi Projesi, (Ed.), Ankara.

Dahlgren P. (1995), Television and The Public Sphere- Citizenship, Democracy and the Media, SAGE Publications, London.

Gerbner, G. (2005), “Kitle İletişim Araçları ve İletişim Kuramı”, Kitle İletişim Kuram-ları, Erol Mutlu (Der.&Çev.), Ütopya Yayınevi, Ankara.

Golding&Murdock (1997), “Kültür, İletişim ve Ekonomi Politik”, Medya Kültür Siya-set, Süleyman İrvan (Der.), Ark Yayınları, Ankara.

İnternet

www.cocukvakfi.org.tr www.shcek.gov.tr www.unicef.org/turkey

İkinci Bölüm