• Sonuç bulunamadı

IV- AĞA MUHAMMED HAN ZAMANI OSMANLI İRAN İLİŞKİLERİ

2- Osmanlı Yönetimi ile Ağa Muhammed Han İlişkileri

Ağa Muhammed Han’ın , İran’da yönetimi tam olarak ele geçirmed en önce, yürüttüğü mücadeleye yönelik olarak Osmanlı yönetimi, ilk başlarda pek fazla tepki vermemiştir261. 1205/1790 senesinde Kars Muhafızı Numan Paşa’dan gelen yazıda ; Ağa Muhammed Han’ın İran’ın muhtelif şehirlerini ele geçirip, Azerbaycan üzerine hareke te geçtiği ve buranın hanlarını kendi yanına çekmeye çalıştığı belirtilmiştir. Ayrıca Ağa Muhammed Han tehlikesine karşı , Revan Han’ı Mehmed Han’ın, emri altında bulunan askerlerle hazır bir vaziyette bekle diğini, bununla birlikte, Kars havalisinin tehlike altında olduğunu da Osmanlı’ya bildirilmiştir262. Yine Erzurum Valisi Süleyman Paşa tarafından İstanbul’a gönderilen tahriratta ; “Memalik-i İran’da şahlık daîyyesiyle zuhûr

258

Mehmet Saray; Türk-İran İlişkileri, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Yay., Ankara, 1999, s. 75.

259

BOA., H. H., D. No:162, G. No:6748 -A.

260

BOA., H. H., D. No:162, G. No:6748 -C.

261

1204/1789 tarihli bir belgede Ağa Muhammed Han’ın İran’da kendi başı na hareket etmeye başladığını ifade eden bilgiler bulunmaktadır. BOA., H. H., D. No:183, G. No:8488.

262

eden Ağa Muhammed Han …”ın mevcut durumu ve Irak havalisine yönelik teşebbüsleri anlatılmıştır263.

1792 senesinde Tahran bölgesine gelen Ağa Muhammed Han ’ın, Gürcistan’a yönelik niyetleri bilinmekle birlikte, buraları kendi hâkimiyet alanı içinde görmesi dolayısıyla, Tiflis Han’ı ile iyi münasebetler kurmaya çalıştığı görülmek tedir. Buna bağlı olarak kendisinin, sistemli bir şekilde İran hâkimiyetini elde etmeye çalıştığı da anlaşılmaktadır264. Osmanlı yönetimi, İran içindeki olup bitenleri yakından takip etmekle birlikte yaşananları İran’ın iç sorunu olarak görüyor ve gelişmeleri takip etmekle yetiniyordu. Tabi Ağa Muhammed Han’ın hâkimiyetini tam anlamıyla tesis etmesi de kısa sürede gerçekleşmeyecek gibi görünüyordu. Çünkü İran içinde kendisine karşı gelen kesimler vardı ve bu kesimler mücadele etmekten çekinmiyorlardı.

Bu arada, Ağa Muhammed Han’ın muhaliflerinden olan ve Zend Kerim Han soyundan gelen Muhammed Ali Han , İran’dan firar edip Karabağ ve Şirvan yolu ile Dağıstan’a, oradan da Tiflis Hanı’nın yanına gelmiştir. Amacı, Ağa Muhammed Han’a karşı Osmanlı Devleti’nin yardımını almak old uğundan, Tiflis Han’ı yanından biraz asker tedarik ettikten sonra, Diyarbakır valisinin yanına gelmiştir. Diyarbakır valisi aracılığı ile Osmanlı yönetimi ile görüşme talebinde bulunan Muhammed Ali Han’ın isteği, Osmanlı yönetimi tarafından olumlu karşılan madığı gibi Osmanlı Devleti, İran sorunu ile uğraşmak ve İran’ın iç işlerine müdahale etmek istemediğini açıkça göstermiştir265.

Bağdat Valisi Süleyman Paşa’dan gelen yazıda , Ağa Muhammed Han’ın, İran iç işleriyle uğraştığı ve Zend soyundan gelen Lütf Ali Ha n üzerine, Kirman’a doğru hareket ettiği belirtilmiştir. Ağa Muhammed Han, bir yandan da Bağdat’ın batısında bulunan İmam Kâzım türbesi ile ilgili bazı tadilatlarda bulunmak istediğini belirterek Bağdat yönetiminden izin almak istemiştir266. Muhammed Han’ın, Bağdat Valisi Süleyman Paşa ile kurmaya çalıştığı iyi münasebetlerden de anlaşılacağı gibi, ilk dönemlerde Osmanlı’ya yönelik dostane bir politika izle me yoluna gitmiştir . Bu bağlamda Bağdat Valisi Süleyman Paşa, Ağa Muhammed Han’ın kendileriyle iyi

263

BOA., H. H., D. No:186, G. No:8729.

264

BOA., H. H., D. No:258, G. No:14870.

265

BOA., H. H., D. No:274, G. No:16137 -A.

266

münasebetlerde bulunduğunu ifade ederek, on iki imamdan bazılarına ait türbelerin tamirinde İran’ın yardımları olduğunu belirt miştir267. Bu yönüyle de Ağa Muhammed Han, ilk başlarda Osmanlı Devleti’ne yakın bir politika takip ederek , Osmanlı ile İran arasında sorun doğuracak girişimlerde bulunmaktan çekinmiştir.

1795/1796 senelerinde , Ağa Muhammed Han’ın İran’daki durumuna yönelik olarak, Van Muhafızı Ahmed Paşa ile Çıldır Valisi İshak Paşa’dan bazı tahriratlar gelmiştir. Bu yazılarda o an için Ağa Muhammed Han’ın, Osmanlı sınırı bölgelerine yönelik, herhangi bir saldırı niyetinde bulunmadığı belirtilmiştir. Yine Erzurum Valisi Yusuf Ziya Paşa tarafından gelen yazıda , Ağa Muhammed Han’ın, Revan reayasından olup Kars tarafına geçen reayayı talep ettiği bildiril miştir. Ağa Muhammed Han bu insanların Revan’a geri dönmesi hususu ile ilgili olarak da, Revan Hanı’nı görevlendirmiştir. Revan Hanı, Kars tarafına gönderdiği bazı adamları aracılığıyla bu isteği tekrarlamıştır268.

Bu meyanda Ağa Muhammed Han’ın, faaliyetlerinden rahatsız olan ve kendilerini güvende hissetmeyen Revan Han’ı Mehmed Han ile Şuşi ve Karabağ Hanı İbrahim Han, Osmanlı’ya müracaat ederek yardım talebinde bulun muşlardır269. 1209/1794-1795 senesinde Ağa Muhammed Han’ın Gürcistan, Şirvan ve Revan üzerine harekete geçeceği ve bu suretle asker tedarik ettiği ortaya çıktığından , Revan ahalisinin Osmanlı tarafına göç etme durumu söz konusu olmuştur270. Gelişmelerden rahatsız olan Osmanlı Devleti, Ağa Muhammed Han’a karşı sert bir tavır takınarak ve kendisi için Kızılbaş271 nitelemesini kullanarak Osmanlı mülkü sayılan Irak havalisine , Revan’a ve Karabağ’a yönelik tasarrufları dolayısıyla memnuniyetsizliğini belli etm eye başlamıştır.

Ancak o zamanki şartlar içinde , Ağa Muhammed Han’a karşı askerî bir hazırlığa girilmesinin de uygun olmadığı , Osmanlı yönetim kademesinde müzakere edildikten sonra kararlaştırılmıştı r. Kars, Çıldır, Bayezid, Van ve Erzurum taraflarına gelecek olan

267

BOA., H. H., D. No:161, G. No:6701.

268

BOA., H. H., D. No:1414, G. No:57710.

269

BOA., H. H., D. No:227, G. No:12643 ; Cevdet; a.g.e., C.: VI, s. 204. Cevdet Paşa’nın da belirttiği

üzere; bahsi geçen hanlar, Osmanlı ’dan asker ve yardım talep ettikten sonra, “… ol havali ahalisinin

memâlik-i mahrûseye firar ve ilticaları takdirinde kabul ve istishâb olunmak ve Sultan Abdülhamid Han Hazretleri zamanında sefer esnasında Revan Hanı’na Anadolu Beylerbeyliği payesi ihsan buyurulmuş idüğünden berâtının tecdid olunması …” hususlarını, Osmanlı yönetiminden talep

etmişlerdir. Cevdet; a.g.e., s. 204. 270

BOA., H. H., D. No:162, G. No:6748/B -C-D.

271

mültecilerin kabul edilmemesinin devlet şanına yakışmayacağından da bahisle , gelenlere yönelik olarak, lazım gelen muamelenin yapılması sınır boylarındaki görevlilere bildirilmiştir272. Ancak bu muhacirlerle ilgili , geniş bir kabul ile sınırları tümden açmak değil de, sadece zorunlu bir şekilde gelmiş olanların , kabul edilmesinin gerektiği de vurgulanmıştır273. Çünkü geniş çaplı bir muhacir göçü , Osmanlı’yı bayağı sıkıntıya sokacak bir durum olarak görülmüştür.

Zaten Osmanlı’yı İran konusunda öteden beri rahatsız eden konular, bu tip sınır bölgelerine yönelik tasarruflar ve bu havalide çıkarılan huzu rsuzluklardır. Nitekim o zamana kadar Ağa Muhammed Han’ın faaliyetlerine yönelik fazla renk vermeyen ve takip etmekle yetinen Osmanlı yönetimi, kendi topraklarına yönelik riskli bir gelişme meydana gelince, hemen sert bir refleks göstermiştir. Osmanlı yönetimi, Revan ve Karabağ Hanları’na, İran tarafından yapılacak saldırılarda muhacir olarak Osmanlı’ya sığınacaklara, kapıların açılacağı ifade e tmiş274 ancak İran ile Osmanlı arasında bulunan barış dolayısıyla da, İran tarafından barış şartları ihlal edilmediğ i takdirde, Osmanlı’nın İran üzerine yönelik bir sefere çıkmasının da , söz konusu olmadığı vurgulanmıştır.275.

Ayrıca Revan ve Karabağ Hanları’nın, Osmanlı ile İran arasında en azından anlaşma sağlanması yolundaki isteklerine karşı, Osmanlı Devleti’nin bakış açısı Cevdet Tarihi’nde geçtiği üzere “ Devlet-i Aliyye’nin İraniyân ile olan mu‘âhedesi şah ve hanana mahsus olmayu b, bi'l-cümle il ve ahâli-i İran’a şâmîl olduğundan onlar tarafından hilâf-ı ‘ahd bir hareket sâdır olmadıkça Devlet -i Aliyye bir vakitte İranlular’a isâl-ı hasâr olunmasına ruhsat -dâde ve hatta İran’a pâ-nihâde olmayacağı ve şerâ'it-i sulhe kemaliyle riayet olunacağı…” şeklindeydi276. Bu ifadelerden de anlaşılacağı gibi Osmanlı yönetimi , kesinlikle İran topraklarına yönelik kötü bir niyetinin bulunmadığını ve İran tarafından bir saldırı olmadığı müddetçe de , kendisinin aradaki sulhu bozacak taraf olmayacağını açıkça ifade ediyordu.

272

BOA., H. H., D. No:162, G. No:6748 -F.

273

Cevdet; a.g.e., s. 204. 274

Bu hususla ilgili Osmanlı’nın kararı şu şekildeydi. “… Ol havali aşâir ve reâyâsından berü taraflara

ilticâ ve firâr edenler olduğu takdirce evvel emirde ‘âdem -i kabûl mua‘melesi gösterilmeyübs fakat geldikten sonra da avdet fikrinde olanların dahî men‘ olunmaması hudud memurlarına tahrîr olunub…”; BOA., H. H., D. No:162, G. No:6748/B -C-D.

275

BOA., H. H., D. No:162, G. No:6748.

276

Ancak Osmanlı Devleti, Ağa Muhammed Han’ın niyetinin ne olduğu nun tam bilinmemesinden, bununla birlikte kendisine güvenilemeyeceğinden dolayı, ihtiyatlı olunması yolunda, sınır bölgelerinde bulunan görevlilere emirler gönder miştir277. Bu arada Erzurum Valisi Yusuf Ziya Paşa’nın , İstanbul’a gönderdiği yazıda; Ağa Muhammed Han’ın Revan Kalesi’ni ele geçirdikten sonra , Tiflis üzerine taarruza geçtiği, evleri yakıp yıktıktan sonra halkından kadın erkek demeden esir alıp köle yaptığı bildirilmiş ve bu durum karşısında kendisinin ne yapması gerektiğini sormuştur278. Ağa Muhammed Han’ın , Osmanlı’ya yönelik o an için bir hareketi nin bulunmaması dolayısıyla da üzerine Seraskerlik ihdasıyla bir valinin görevlendirilmesi uygun görülmemiştir. Bu arada Erzurum Valisi Ziya Yusuf Paşa’nın , İran tarafını gözetip uyanık olmasının yanında , sınır muhafızlarının da onun vereceği emre uyması gerektiği vurgulanmıştır279.

Şubat 1796 senesinde Ziya Yusuf Paşa’dan gelen yeni yazıda ; Ağa Muhammed Han’ın Osmanlı tarafına geçen reayayı talep ettiği, ayrıca İrakli Han ile Rusya arasında bulunan ittifaka dayalı olarak , Rusya’nın İran üzerine harekete geç tiği bildirilmiştir. Bu hareketlenmeye dayalı olarak d a, İran ile Rusya arasında meydana gelen çekişme dolayısıyla, Rusya’nın Tiflis’e asker sevk ettiği belirtilmiştir. Osmanlı yönetimi, gelen bu haber üzerine de, Rusya ile İran arasında çıkabilecek bir sa vaşta, Osmanlı’nın tarafsız kalacağını ve İran ile var olan barış durumunu muhafaza ed eceğini bir kez daha devletin politik tavrı olarak belirlemiş ve sınır boylarındaki valilere bu yönde emirler gönderilmiştir280.

Zaten Osmanlı Devleti, Rusya ile kısa süre önce yapmış olduğu savaş larda ağır yenilgiler almıştır. Bunlardan ilkinde, Küçük Kaynarca Antlaşması (1774) ile çok ağır

277

BOA., H. H., D. No:160 G. No:6676; Cevdet; a.g.e., s. 204.

278

Cevdet; a.g.e., s. 204. 279

Cevdet; a.g.e., s. 205. 280

BOA., H. H., D. No:160, G. No:6676. Ağa Muhammed Han İran içinde kendi hakimiyetini tesis etmiş

olmasından ve Rusya’ya karşı aldığı birkaç küçük başarıdan sonra tüm Kafkasya’yı alma hevesine kapılmıştı. Ancak bunun karşısında Rusya’nın sessiz kalması söz konusu olmadığı gibi Derbent kalesini ele geçirdikten sonra hazırladığı orduları İran tarafına sevk etmeye başlamıştır. Ancak, o zaman Ağa Muhammed Han ne büyük bir hata yaptığını fark etmiştir. Bu andan itibaren kendisini tehlikede hissederek Ruslara karşı hemen Osmanlı’dan yardım istemeye başlamıştır. Cevdet; a.g.e., s. 207.

şartlar içeren bir antlaşma imzalamıştır281. Daha sonra 1787 senesinde Ruslarla yapılan diğer bir savaş, Osmanlı açısından daha yıkıcı olmuştur. Bu arada bir taraftan da Avusturya ile yapılan savaş nedeniyle Osmanlı, iki koldan bayağı sıkıntılara maruz kalmıştır. Yaşanan bu olumsuz gelişmeler ve Özü kalesinin kaybedilmesi (1789) I. Abdülhamid’in üzüntüsünden vefat etmesine sebep olmuştu r282. Sonrasında Ruslarla imzalanan Yaş Antlaşması (1792), Osmanlı’nın ne kadar ağır yara aldığını göstermektedir283. Osmanlı’nın, hasarlı bu haliyle, sırf İran istiyor diye Rusya karşısında savaşa girmesi mümkün görülmemiştir. Onun ötesinde İran meselesi dolayısıyla, her ne şekilde olursa olsun Rusya ile karşı karşıya gelmek de istenmemiştir.

Bunun yanında Rusya’nın tarihi emelleri ve politikası , Osmanlı’yı çok tedirgin ettiği de bir gerçekti r. Çünkü Rusya’nın temel politikası, İran ile Osmanlı’yı zayıflatmak ve bu bölgede istediğini yapabilmekti. Osmanlı yönetimi, bu durumu çok iyi bilmesine rağmen, o zamanlar için yap acağı pek bir şey de yoktu. Zaten devletin elini kolunu bağlayan ve pasif bir politika izlemesine neden olan da bu çaresizlikti.

Ağa Muhammed Han’ ın, kısa süreli İran Hanlığı süresi içerisinde yaptığı faaliyetler dolayısıyla, Osmanlı Devleti’nin rahatsız olduğu aşikârdı r. Ancak yukarıda da belirttiğimiz gibi Osmanlı’nın iç te ve dıştaki sorunları, İran’la bir savaşa tutuşmasına imkân vermemiştir. Çünkü Rusya ile olan ve kendi aleyhine sonuçlanan savaştan yeni kurtulmuştu. İç işleri düzene sokmak gerektiği gibi Avrupa’da Fransız İhtilâlı sonucu ortaya çıkan yeni durumu da , yakından takip etmek zorundaydı284. Ayrıca Nadir Şah zamanında, İran’ın Osmanlı başına bin türlü iş açması dolayısıyla , İran ile bire bir karşıya gelmek de istemiyor, çekingenlik duyuyordu .

Hâlbuki Nadir Şah’tan sonra İran’da büyük karışıklıklar olmuş, İran’ın her tarafı harap olmuştur. Halkının büyük kısmı , yaşanan iç çekişmeler dolay ısıyla büyük sıkıntı içerisindeydi. Yine İran’da, Ağa Muhammed Han’ın kurduğu idare, bir nevi aşiret görüntüsündeydi. Ayrıca Ağa Muhammed Han, ülkeyi imar etmek ve kalkındırmak

281

İ. H. Danişmend; a.g.e., s. 57-58. Osmanlı’nın Rusya’ya ödeyeceği tazminat üç senede ve üç taksitte olacaktı. Miktar ise 15 bin kese akçe, diğer bir de yişle 7,5 milyon kuruş=4,5 milyon Rubleye tekabül eden bir miktardı. İ. H. Danişmend; a.g.e., s. 58.

282

Geniş bilgi için bkz. Z. N. Aksun; a.g.e., s. 29-30. 283

İ. H. Danişmend; a.g.e., s. 71-72. Bu savaş süresi zarfında Osmanlı asker zayiatının 330 bin kişi olduğu söylenirse alınan hasarın boyutu daha iyi anlaşılabilir İ. H. Danişmend; a.g.e., s. 72; Z. N. Aksun; a.g.e., s. 30.

284

zorundaydı ki, bu da kısa sürede olabilecek bir iş değildi. Kısaca Cevdet Paşa’ nın da belirttiği gibi, o devirde İran’dan çekinilmesini gerektirecek bir durum yoktu. Ancak o zamanki Osmanlı yönetimi , komşu devletin mevcut durumunu iyice bilmediğinden ve oluşacak bir meselenin büyüyüp kendisini olumsuz etkilemesinden korktuğundan , böyle bir yol tutmuştur285. Osmanlı’nın bu dönemdeki tavrı nı; gelişmeleri yakından izleme, müdahale etmeme, oluşabilecek gerginliklerden uzak durma şeklinde özetlemek mümkündür.

1211/1796 senesinde Ağa Muhammed Han ümerasından Mehmed Sadık Han ile Cafer Kulî Han’ın, Osmanlı’ya iki mektubu gelmiştir. Bu mektuplara göre Ağa Muhammed Han, Horasan topraklarını ele geçirmiş ve gücünü İran’ ın doğusunda da tesis etmiştir286. Ancak Lezgiler’in bazıları Ruslarla ittifak edip Derbent taraflarına yayılmış ve ikilik çıkarmaya başlamıştı. Bundan dolayı da Ağa Muhammed Han’ın Rusya üzerine hareket ettiği, din birliği nedeniyle gaza ve cihatta birlikte olmak üzere, Osmanlı’nın Rusya’ya sefer açması istenmiştir. İran’a göre ; eğer Osmanlı Devleti Rusya’ya savaş açarsa iki taraf ın da bundan yararlanması mümkündür287.

Osmanlı Devleti; Avusturya ve Rusya ile uzun süreli savaşlar yaparken, İran’dan Rusya’ya yönelik Osmanlı ile ittifak kurma konusunda herhangi bir girişim olmamıştır . Bu durum ortadayken nasıl İran’a güvenilebilinirdi ki, ayrıca Osmanlı Devleti, bu savaşların hasarlarını üzerinden atmak ve bazı düzenlemeleri yapmak zorundaydı. Açıkça İran’dan gelen bu ittifak talepleri ve dostluk mesajları , Osmanlı yönetim kademesinde pek itibar görmemiş ve samimi bulunmamıştır. Netice itibariyle, Ağa Muhammed Han’a pek itimat edilmediğinden, sadaret makamından Sadık Han ile Cafer Kulî Han’a, İran’a yardım edilmeyeceğine dair cevab î yazı yazılmıştır288.

1797 tarihinde, Erzurum Valisi Ziya Yusuf Paşa tarafından gelen haber, Osmanlı’nın, tekrar tedirgin olmasına sebep olmuştur. Çünkü gelen bu yazıda ; Ağa Muhammed Han’ın Hind Şah’ı Zaman Han ile Buhara Han’ını mağlup ettiği ve o sıralar Dağıstan taraflarında uğraştığı ve buraları da hallettikten sonra , Nadir Şah zamanında olduğu gibi Osmanlı üzer ine harekete geçeceği yönünde ifadeler bulunmaktadır. Gerçi

285

Cevdet; a.g.e., s. 207. 286

BOA., H. H., D. No:161, G. No:6712.

287

Cevdet; a.g.e., s. 205-206. 288

bu bilgiler alınan istihbarat raporlarına göre elde edilmişti ve kesin değildi. Ancak Ağa Muhammed Han’ın, İran’ın dört bir yanında esip gürlediği ve hâkimiyetini tam olarak tesis ettiği de bir ge rçekti. Eğer söylendiği gibi , Osmanlı’ya karşı Nadir Şah zamanındaki gibi bir İran kalkışması olursa , bu olumsuz neticeler ortaya çıkarabilirdi .

Neticede, Osmanlı yönetimini tedirgin eden bu haberler ortada dururken ve ne gibi tedbirler alınacağı tartışıl ırken, 1212/1797 yılında Ağa Muhammed Han’ın öldürüldüğüne dair haber Osmanlı’ya ulaş mıştır289. Bu haberden Osmanlı’nın, memnuniyet duyduğuna hiç şüphe yoktur . Nitekim Bağdat Valisi Süleyman Paşa’dan gelen haberde; katledildiği bildirilen Ağa Muhammed Han’dan, devlet ve din düşmanı olarak bahsedilmekte ve onun hakkındaki korkuya dayalı olumsuz imaj , bu şekilde ifade edilmektedir290.

289

BOA., H. H., D. No:161, G. No:6700.

290

İKİNCİ BÖLÜM

İRAN’DA FETH ALİ ŞAH’IN BAŞA GEÇMESİNDEN II. MAHMUD DÖNEMİNE KADAR OSMANLI -İRAN İLİŞKİLERİ (1797-1808)

I- FETH ALİ ŞAH’IN İRAN YÖNETİMİNE GEÇMESİ