• Sonuç bulunamadı

IV- OSMANLI-İRAN İLİŞKİLERİNDEKİ TEME L DİNAMİKLER VE

3- Kafkasya’nın Durumu

Kafkasya; konumu itibariyle genellikle dağlık bir bölge olan ve 1200 km. uzunluğundaki Kafkas sıradağları ile çevrilidir35. Kafkas sıradağları, büyük Rus nehirleri Dinyeper, Don ve Volga’nın bitim noktalarında bulunur. Güneye doğru Anadolu’nun yüksek yaylalarına, Bağdat ve Tahran’a , oradan da İran Körfezi’nden geçerek, Hint Okyanusu’na yönelen , önemli yolların kesiştiği yerdedir. Ayrıca Kafkasya; doğudan ve batıdan, Orta Asya steplerinden çıkıp Avrupa ve İstanbul yönüne, oradan da boğazları geçe rek Akdeniz’e giden yollara da açılır36.

Bölgenin bu önemli stratejik konumunun yanında , engebeli arazi koşulları ve sert iklim yapısına sahip olması da dikkat çekicidir. Diğer dikkat çekici yönü ise , elliye yakın farklı milletin içinde yaşadığı bir bölge olmasıdır37.

Kafkasya’nın, bilinmesi gereken diğer önemli bir özelliği de , kuzeyden güneye giden ve bölgenin esasını oluşturan sıradağların belli başlı üç geçide sahip olmasıdır. Birinci yol; XVIII. Asrın ikinci yarısında ve sonrasında inşa edilmiş olan sun'î bir geçittir. Ruslar tarafından inşa edilen bu yol , Karadeniz sahil yolundan Gürcistan’a

34

Cevdet; a.g.e., C.: II, s. 53-54. 35

Davut Dursun; “Kafkasya” maddesi, TDVİA., C.: XXIV, İstanbul, 2001, s. 157. 36

Alexandre Grigorianz; Kafkasya Halkları (Tarihi ve Etnoğrafik Bir Sentez), (Türkçeye çeviren Doğan Yurdakul), Yeni Binyıl Kitapları, tsz., s. 16.

37

Belli başlı halklar şunlardır. Kabartay, Çerkez, Abhaz, Azeri, Ermeni, Lezgi, Gürcü vd. Bu halklarla ilgili detaylı bilgi için bkz. D. Dursun; a.g.md., s. 157; A. Grigorianz; a.g.e., s. 14-15.

kadar uzanan kara ve demir yoludur. İkincisi ise, Tiflis’e giden Gürcü askerî yoludur. Bu yol, Hazar Denizi’nin ve İberya ’nın38 kontrolü bakımından önemli olmakla bi rlikte, buraya hâkim olmak isteyen Romalılar, İranlılar ve en son Gürcüler bu geçitte garnizon ve müstahkem mevkiler kurmuşlardır. Üçüncü ve son yol ise , Dağıstan dağları ile Hazar Denizi kıyısı boyunca uzanan ve dar bir yol olan, Derbent geçididir. İşte bu üçüncü sahil yolu, tarih boyunca orduların Kafkasya’ya geçtiği tarihi bir yol olmuştur. İran’ın Sasani Kralları, Kafkasya Duvarı diye adlandırdıkları bu güzergâhta devamlı surette asker bulundurmuşlardır39.

Ancak ne İranlılar ne de diğerleri , tarih boyunca, konumu itibariyle bu yolu tam anlamıyla kontrol edememişlerdir. Bundan dolayı da Hazar Denizi kıyısı boyunca uzanan bu yol, en önemli ve en çok mücadele edilen yol olmuştur . Bu yolun bu kadar önemli olmasının temel nedeni de, Hazar iç denizine dökülmekt e olan Volga ve Kura - Aras nehirlerinin, bu bölgeye sağladığı stratejik bütünlükten ileri gelmektedir40

a- Kafkasya’da Osmanlı, İran ve Rus Çekişmesinin Mahiyeti

Kafkasya; tarih boyunca İran, Bizans, Osmanlı ve sonraki yüzyıllarda Rusya’nın, gözünün üzerinde olduğu bir bölge olmuştur41. Safevî Devleti’nin kurucusu olan Şah İsmail’in, XVI. asrın başlarında bütün Güney Kafkasya’yı topraklarına katmasıyla birlikte bu bölge, Osmanlı -İran arasında kıyasıya rekabetin yaşandığı bir havali haline gelmiştir42. Özellikle XVI. asır boyunca , Osmanlı-İran çekişmesinde; Gürcistan, Tebriz, Karabağ, Arran, Dağıstan, Şirvan, Gence ve Kara bağ gibi yerler, en çok mücadele edilen alanları oluşturmuştur43.

Nitekim Kafkasya ile İran ve Anadolu civarındaki sıradağlar arasında cereyan eden sınır savaşları, esas itibariyle bir dağ harbi vasfını taşımıştır. Belli başlı geçitleri elde tutmak için yapılan harplerde , nehir vadileri boyunca uzanan müstahkem mevkilere yapılan saldırılar, çekişmenin ana noktalarını oluşturmuştur. Bu mevkiler , her zaman

38

Burada bahsi geçen İberya, Kafkasya’daki Yukarı Kura vadisinin bulundu ğu yere verilen bir addır. 39

W. E. D. Allen – Paul Muratoff; 1828-1921 Türk-Kafkas Sınırındaki Harplerin Tarihi, Gen. Kur. Basımevi, Ankara, 1966, s. 4 -5.

40

W. E. D. Allen – P. Muratoff; a.g.e., s. 6. 41

A. Grigorianz; a.g.e., s. 16. 42

İ. H. Uzunçarşılı; a.g.e, C.: II, s. 253-270; Tahsin Yazıcı; “Şah İsmail” maddesi, İA., C.: XI, s. 275- 279

43

için kuşatmalara karşı dayanabilecek şekilde teçhiz edilmiştir. Çünkü ulaşım imkânlarının zorluğu, çetin arazi şartları ve kış koşulları bunu zorunlu hale getirmişti r44.

XVI. ve XVIII. asırlarda yapıla gelen Osmanlı-İran harplerinde, Kars Kalesi, Sivas-Erzincan-Erzurum büyük Anadolu transit yolunun üssü olmuştur. Kars’ın bu önemi, Ahıska’da bulunan iki önemli Türk kalesi nden gelmekte olup, b u mevki üzerinden, Tiflis bile tehdit edilir bir hale gelmiştir. Çünkü Tiflis, bütün Orta ve Aşağı Kura’yı içine alan, Hazar Denizi’ne kadar , Doğu Transkafkasya’nın anahtarı olan bir yerdi45. Bundan dolayı Osmanlı, İran ve Rusya , Tiflis yüzünden büyük çekişmelere girmiştir.

Tarih boyunca İran, Kars üzerinden Tiflis’e gelebilecek saldırıları engellemek için Erivan Kalesi’ne büyük önem vermiş ve bu kale vasıtasıyla karşı koym aya çalışmıştır. Özellikle Erivan Kalesi üzerinden Ağrı Dağı geçitlerine yapılacak İran saldırısı, önce Van ile Erzurum arasındaki ulaşım hattını kesebilecek bir özelliğe sahipti. Arkasından da Van Gölü ve Bitlis’i oradan da Diyarbakır ve Yukarı Dicle havalisini tehdit etmek mümkün bir hale gelebiliyordu. Bundan dolayı Ahılkelek, Arpaçay, Aras ve Zağros hattı, XVIII. asrın sonuna kadar Osmanlı ve İran arasında sınır olarak kalmıştır46.

Osmanlı Devleti ve İran’ın, Kafkasya’ya yönelik politikalarına bakıldığında farklı alanlar üzerinde etkinlik kurma ve bunu sürdürme şeklinde olduğu görü lmektedir. Nitekim Osmanlı Devleti; Kafkasya’nın batı kesimlerindeki, Çerkez Emirlikleri, Gürcü Prensler ile Müslüman Gürcü Derebeyleri, kendi yanına çekerek bu zümrelerin bağlılıklarını sağlarken, İran; Doğu Kafkasya’daki mahallî krallıkları ve muhtelif Ermeni Melikleri ile Tatar Hanları , kendi yanına çekmeyi uygun görmüştür47.

Kafkasya’da bir diğer önemli devlet ol an Rusya ile yaşanan çekişmeler de bayağı eski tarihlere gitmektedir. Nitekim XVI. asrın ikinci yarısında Osmanlılar’ın , Kuzey Kafkasya’daki çıkarlarını kollamak ve mahall î Müslüman yönetimleri savunmak için bazı girişimlerde bulunması Rusya’yı oldukça rah atsız etmiştir48. Osmanlı Devleti

44

W. E. D. Allen – P. Muratoff; a.g.e., s. 7. 45

W. E. D. Allen – P. Muratoff; a.g.e., s. 9 46

W. E. D. Allen – P. Muratoff; a.g.e., s. 9. 47

W. E. D. Allen – P. Muratoff; a.g.e., s. 9. 48

ile Rusya arasında bu dönemden sonra , Kafkasya için sürekli çatışma yaşanmıştır. Bu çekişmelerde kimi zaman Osmanlı Devleti başarı elde etmişse de , Ruslar’ın Kafkasya ve Azak Denizi yönüne doğru ilerlemesini de engelleyemem iştir.

Şah I. Abbas zamanında İran, Dağıstan havalisini kendi yanına çekmeye çalışmış ve Kuzey Dağıstan hâkimine ve beylerine her sene hil‘at ve hediyeler göndermeye başlamıştır. Akabinde de bu havaliyi kendi topraklarından saymaya başlamıştır49. İran’ın Dağıstan taraflarına yönelik yayılmacı amacının anlaşılmasından sonra da Dağıstanlılar buna sert tepki vermişlerdir. Nitekim İran’ın, iç meselelerle uğraştığı zamanlarda Dağıstanlılar, Şirvan ve Revan’a gelerek buraları yağmaya girişmişlerdir. Daha sonra Ça r I. Petro zamanında (1682 -1725) Rusya, Dağıstan taraflarına saldırmakla birlikte , kısa sürede bu havalide üstünlüğü ele geçirmiş ve Derbend ile Bakü’de hâkimiyet tesis etmiş tir. Ayrıca Hazar Denizi’nin batı ve güney sahillerinde bulunan Gilan ve Mazendera n gibi İran’ın önemli eyaletleri, Rus denetimi altına girmiştir50.

I. Petro’nun ölümünden sonra , Rus politikalarında meydana gelen değişm eler ve Nadir Şah’ın, İran’da düzeni sağlamasıyla birlikte Kafkasya’da Rus etkisi bir süreliğine de olsa azalmaya başla mıştır. Bu süreçte, Rusya’nın Hazar Denizi kıyılarında hâkimiyet kurması da elli yıl kadar gecikmiş tir51. Bu dönemde Kafkasya’nın Doğu ve Orta kısımlarındaki Tiflis ve Şamahi şehirleri , Osmanlı denetimine alınmış , o bölgeye asker ve mühimmat sevkinin rahat yapılması için Faş (Poti) Kalesi inşa edilmiştir52.

Osmanlı Devleti ile Rusya arasında, XVII. Asırda başlayan ve XVIII. asırda hızlanarak devam eden Kafkasya’daki güç çekişmesi, Osmanlı’nın aleyhine işleyen bir sonla bitmiştir. Nitekim Osmanlı Devleti’nin, Ruslar’la yaptığı 1769 -1774 savaşının temel hedefi, Ruslar’ın, merkezî Kafkasya’da ele geçirdiği üstünlüğü kırmak istemesinden kaynaklanmakta ydı. Ancak tüm çabalar –Çerkez ve Çeçenleri Rusya

49

Cevdet Paşa; Tezakir, 1-12, (yayınlayan Cavid Baysun), TTK., Ankara, 1991, s. 97. Cevdet Paşa’nın 11. Tezkire’si içinde, Layiha olarak yer alan ve Kafkasya ahvaline ait çok kıymetli malumatları içeren 91den 101 e kadar ki kısım, üzerinde dikkatle durulmaya değerdir.

50

Cevdet Paşa; Tezakir, 1-12, s. 97; A. S. Muhammedoğlu; a.g.md., s. 159; W. E. D. Allen – P. Muratoff; a.g.e., s. 10.

51

W. E. D. Allen – P. Muratoff; a.g.e., s. 10. 52

üzerine sevk etmek de dâhil olmak üzere53- bir sonuç vermediği gib i, 1774 Küçük Kaynarca Antlaşması ile Ruslar’ın bu havalideki varlıkları daha da güçlen miştir54.

Kafkasya, Nadir Şah zamanında İran’ın da aktif olarak müdahil olduğu bir alan olmuştur55. Nadir Şah döneminin başlaması ile birlikte İran, XVIII. asrın ilk yarısında Kafkasya bölgesinde Osmanlı ve Rusya’ya kaptırdığı yerleri tekrar geri almıştır56. Ancak Nadir Şah, Gürcistan ve Şirvan’da üstünlük kurduğu halde , Dağıstan havalisinde bir türlü istediği egemenliği tesis edememiştir. Neticede Gürcistan havalisi , yukarıda da değindiğimiz gibi, Osmanlı-İran çekişmesinde, kimi zaman Osmanlı elinde kalırken, kimi zamanda İran eline geçmiştir. Ekseriyetle Tiflis’te , İranlılar hâkimiyet sağlarken, Gürcistan’ın büyük bölümü ve Çerkezistan dolayları , Osmanlı egemenlik alanı içi nde kalmıştır57.

Nadir Şah’ın 1747 senesinde ölümünden sonra , Kafkasya’da İran gibi önemli bir aktörün devre dışı kalmasıyla , bağımsız hanlıklar ortaya çıkmaya başlamıştır. Bu süreçte, İran içinde saltanat kavgaları yaşandığı için Kafkasya Bölgesi ile ilgilenilememiş ve böylece İran’ın bu havalide bıraktığı boşluğu , Rusya doldurmaya başlamıştır. Nitekim 1770-1796 yılları arasında Rusya , Kafkasya bölgesinde göreceli bir üstünlük sağlamıştır58. Tabi Ruslar’ın, buralarda hâkimiyet kurması da öyle kolay olmamış, özellikle dağlık kesimlerde yaşayan Müslüman Çerkezler , Ruslar’a karşı kahramanca savaşmışlardır. Nitekim dağlık bölgelerde yaşayan Orta Dağıstan ahalisi, Şeyh Şamil önderliğinde , Rusya ile uzun süreli bir mücadele dönemi içerisine girmişken, düz kesimlerde bulunan ahali, kendini savunma noktasında sıkıntı yaşadığından, Rusya’ya boyun eğmek zorunda kalmıştır59.

Görüldüğü üzere Kafkasya bölgesi , önemli stratejik mevkisi ve geniş bir alana yayılmış olması dolayısıyla Osmanlı, İran ve Rusya’nın çatıştığı öneml i bir bölge olmuştur. İleriki kısımlarda detaylı göreceğimiz üzere, bu havali hep gündemde

53

W. E. D. Allen – P. Muratoff; a.g.e., s. 17. 54

İ. H. Uzunçarşılı; a.g.e, C.: IV/I, s. 365-374; İ. H. Danişmend; a.g.e., C.: IV, s. 57-58. 55

A. S. Muhammedoğlu; a.g.md., s. 159; Cevdet; a.g.e., C.: III, s. 236. 56

V. Minorsky; “Nadir” maddesi, İA., C.: IX, s.21-22; M. Saray; a.g.e., s .67-68. 57

Cevdet Paşa; Tezakir, 1-12, s. 97. 58

A. S. Muhammedoğlu; a.g.md., s. 159. 59

kalmıştır. Devam eden çekişmeler ço ğu zaman karışık bir hal almış ve bu üç devlet birbirleriyle kıyasıya çarpışmışlardır.

Değişen dünya dengeleriyle birlikte, Asya’da yükselmeye başlayan Rus İmparatorluğu’nun oluşturmaya çalıştığı yeni Asya düzeni yanında, Osmanlı ve İran Devletleri’nin klasik biçimdeki hâkimiyet telakkilerinin çatışması kaçınılmazdı. Hazar Denizi ve Karadeniz havzaları gibi , iki önemli mevkinin ele geçirilmesi için sürdürülecek mücadelenin , artarak devam etmesi de muhakkaktı.

Bu bağlamda; XVIII. yüzyıl ortalarından itibaren , bu havalideki toplumsal değişimlerle bağlı olarak, kimi zaman değişik sosyal sınıfların doğmasının yanında , bazılarının ortadan kalktığı da oluyordu. Buna bağlı olarak da eski Türk ve İran yayılma alanlarının yanında, Rusya’nın yayılmacı emelleri , birbiriyle çatışıyordu. Kazaklar, Çeçenler, Çerkezler, Rus köylü grupları ve Gürcistan prenslikleri gibi farklı etnik ve dinî kökene sahip unsurlar, bu havalide bulunuyordu60. Bu farklılık ve her ülkenin kendine yakın gördüğü unsurları tahrik etmesi , çatışmaların devam edeceğini n habercisi oluyordu. Var olan bu sıkıntılı durumun yanında, zamanla Fransa ve İngiltere’nin de Kafkasya üzerinde politikalar üretmeye başlaması, kargaşalıkların ve huzursuzlukların daha da artacağının göstergesi oluyordu61.