• Sonuç bulunamadı

II- ZEND HANEDANI DEVRİNDE OSMANLI İRAN İLİŞKİLERİ

4- Osmanlı-İran Savaşı

Basra’nın kaybedildiği haberi İstanbul’a ulaşınca, Osmanlı yönetiminde şok etkisi yapmıştır. Çünkü Bağdat Valisi Mustafa Paşa , Babıâli’ye gönderdiği yazılarda İran ile olan ilişkilerin düzelmeye başladığını ve işlerin yumuşuma sürecine girdiğini vurgulamıştı. Ancak sözlerinin tam aksine , böyle bir gelişmenin olması, Osmanlı açısından kabul edilemez bir durum olmuştur. Basra’nın elden çıkmasının ötesinde İranlılar’ın, burada baskıcı bir tavırla hareke t etmesi ve Mütesellim Süleyman Ağa ile Basra’nın ileri gelenlerini Şiraz’a götürmesi, İran’a bir harbin açılması nın kaçınılmaz olduğunu göstermiştir . Neticede de 2 Mayıs 1776 tarihinde İran’a harp açılmıştır105.

Bu arada Basra’ya yardım etmediği için ihmal i görülen Bağdat Valisi Ispanakçı Mustafa Paşa azlolunmuştur. Arkasından da Kütahya Valisi olan Abd î Paşa’ya Diyarbakır Eyaleti tevcih edilerek Bağdat’a yaklaştırılmış, akabinde de Bağdat valiliği kendisine tevcih edilmiştir106. Ancak Abdî Paşa, Bağdat’ta bulunduğu süre içerisinde kölemen etkisini kıramadığı gibi nüfuzunu da buralarda tesis edemeyince, kısa bir

103

Sonraki dönemlerde Bağdat yönetiminde çok önemli bir rol oynayacak olan Süleyman Ağa hakkınd a Cevdet Paşa’nın verdiği bilgiler önemlidir. Cevdet Paşa, Süleyman Ağa’yı şu şekilde tanıtmaktadır. “Kölemenlerin meşâhîrinden Basra Mütesellimi bulunan Süleyman Ağa, ashâb -ı reşid ve rü'yetden bir

zat olub...” Cevdet; a.g.e., s. 58.

104

Basra Mütesellimi S üleyman Ağa, ısrarlı taleplerine rağmen Bağdat valilerinden, istediği yardımı alamamıştır. Bu süre içerisinde kahramanca mücadele etmiştir ki, bundan dolayı Osmanlı nezdinde itibarı artmış ve Basra ahalisi kendisine büyük muhabbet göstermiştir. Basra’nın e lden çıkmasından sonra da tutuklanıp Şiraz’a götürülmüştür. Sadık Han’ın, Basra halkına en ağır işkenceleri yapması ve Basra’dan Şiraz’a dönerken yanında çok kıymetli pek çok eşya ile birlikte, Basra Şehri’nin ileri gelenlerini götürdüğü haberi İstanbul’a ulaştığında, Osmanlı yönetimi bu duruma çok sinirlenmiş ve bundan sonra İran üzerine sefer kararı alınmıştır. Geniş bilgi için bkz. Cevdet; a.g.e., s. 58-59. 105

Z. N. Aksun; a.g.e., C.: II, s. 427. Zend Kerim Han hakkında verilen kararda aşağıdaki fetva sureti de yer almaktadır. “Memâlik-i ‘acem âhâlisinden zeyd şakî vekâlet iddi‘asıyla bir mikdar eşkıyâyı başına

cem‘ ile mezbûrlara re 'is olub mezbûrlar ile ittifâk ve iitthâd ve bilâd -ı İslâmiyeden bir kal‘ayı istilâ ve âhâlisinden nice kimesnelerin malların ı nehb ve gâret ve padişâh -ı inâm hazretlerinin itâ‘atından hurûc idüb bâğî olsalar mezbûr zeydin ve ana tabi‘ olub anınla ittifâk ve ittihâd idüb mu‘în olanların nass-ı kerîmi mantûkunca kıtâlleri helâl ve farz olub…” . Cevdet; a.g.e., s. 305.

106

müddet sonra görevden alınarak107, yerine maktûl Bağdat Valisi Ömer Paşa’nın kethüdası, Abdullah Paşa, atanmıştır.

Bundan başka Kerkük ve Şehrizor vali liği de vezirlik rütbesi ile Mardin Voyvodası olan Hasan Ağa’ya108 verilerek, ikisinin birlikte İran üzerine doğru harekete geçmesi istenmiştir109. 1191/1777 senesinde valilik görevine başlayan Abdullah Paşa, İstanbul’a gönderdiği yazısında Bağdat’taki sıkıntı lardan bahsetmiş ve askerin tayinat ve para sıkıntısı bulunduğunu belirtmiştir. Hatta en kısa sürede orduya zahire yetiştirilmezse, ordunun her türlü mel‘anet icra edeceği tehdidini de savurmuştur110.

Osmanlı Devleti, İran üzerine kuvvet sevk ederken111 bir yandan da Azerbaycan ve Gürcistan hanları ile haberleşerek112, onların Zend Kerim Han ile ittifak kurmamalarını sağlamaya çalışmıştır113. Ayrıca Osmanlı-İran sınırında bulunan Erzurum Eyaleti’ne bağlı Bayezid Kalesi’ne yönelik olabilecek bir İran saldırısının önlenmesi için, doğu bölgelerinde gerekli hazırlıklar yapılmıştır114. Van Beylerbeyi’ne gönderilen hükümle de , kendisinin Erzurum Valisi Yeğen Ali Paşa ile devamlı surette irtibatta olması ve İran’a yapılacak hareket için ihtiyatlı davranması istenmiştir 115. İranlıların tamamıyla Basra’dan tard ve def‘i için Bağdat Valisi Abdullah Paşa ile

107

Abdî Paşa, Bağdat’ta bulunduğu süre içerisinde , önceki Vali Mustafa Paşa’nın yaptığı kötülükleri İstanbul’a bildirmiştir. Ancak Abdî Paşa’yı bir türlü benimsemeyen Bağdat kölemen ocağı, onu etkisiz kılmak ve Osmanlı yönetimi nazarında it ibardan düşürmek için harekete geçmiştir. Kölemenlerin önde gelenlerinden, makt ûl Bağdat Valisi Ömer Paşa’nın kethüdası olan Abdullah Paşa , Osmanlı Devleti nezdinde girişimlerde bulunarak Abdî Paşa’nın yetersizliğini ve idaresizliğini bildirmiştir. Neticede Irak’ta etkili kölemenlerle , Abdî Paşa arasında kıyasıya güç mücadelesi yaşanmış ve sonuçta kölemenler galip gelerek, Abdî Paşa’yı valilikten azlettirmişlerdir. Abdî Paşa’nın valilik süresi yaklaşık bir ay olmuştur. Cevdet; a.g.e., s. 58.

108

Bu kişi Bağdat eski valisi Süleyman Paşa’nın kethüdalarından biridir. İ. H. Uzunçarşılı; a.g.e, s. 460. 109

İ. H. Uzunçarşılı; a.g.e, s. 460. 110

BOA., H. H., D. No: 7, G. No: 222.

111

Arşiv belgeleri içinde yapılan asker sevkiyatı ile ilgili bayağı malumat bulunmaktadır. As ker ve mühimmat sevkiyatında Çıldır, Tiflis, Diyarbakır, Sivas vd. illerden tedarikler yapılmıştır. BOA., C.

ASK., B. No: 8169, 9023, 13208, 20349.

112

Revan Han’ı Hüseyin Ali Han, Hoy Han’ı Ahmed Han ve Tiflis Han’ı İrakli Han bu süreçte irtibatta olunan Hanlar olmuştur. Bunlardan Tiflis Han’ı İrakli Han’ın İstanbul’a gelen mektubunda; kendisinin bazı durumlar nedeniyle İran’a müracaat ettiğini, yoksa Osmanlı’ya karşı gelmek için o tarafa yanaşma gibi bir niyetinin asla olmadığını, bu ana kadar hizmette ve k ullukta Osmanlı Devleti’ne bağlı olduğunu belirtmiştir. Mektubun detayı için bkz. Cevdet; a.g.e., s. 62-63.

113

Kürdistan, Revan ve Tiflis Hanları’na bu bağlamda Osmanlı Devleti tarafından çeşitli hediyeler gönderilerek Osmanlı yanına çekilmelerine çalışılmı ştır. BOA., C. ASK., B. No: 46603. Cevdet;

a.g.e., s. 62.

114

BOA., C. ASK., B. No: 39136.

115

Şehrizor Valisi Hasan Paşa görevli kılınmıştır116. Ayrıca Revan tarafına bir casus gönderilerek, İranlıların ahvalleri ve vaziyetlerinin tespit edilmesi, Osmanlı yönetimi tarafından uygun görülmüştür117.

Kerkük ve Şehrizor Valisi Hasan Paşa, İran harekâtına tamamen hazırlanıp emir beklemiştir. Ancak sefer için Serasker tayin edilmiş olan Bağdat Valisi Abdullah Paşa’nın ağır davranıp bir türlü hareket etmemesi üzerine118, kendisi beklemeden ve Osmanlı yönetiminden aldığı izinle, Musul cephesi üzerinden taarruza geçmiştir. Hasan Paşa; komutası altındaki kuvvet içinde Baban Sancağı Mutasarrıfı Mehmed Paşa 119 ile kardeşi, Köy ve Harir Sancağı Mutasarrıfı Ahmed Paşa’ya da görev vermişti r. Bu görevlendirmede Ahmed Paşa Zohab kolundan Kirmanşah üzerine, Mehmed Paşa ise Kara Çulan üzerinden Sinne tarafına yollanmıştır120. Ancak bu iki kardeşten Mehmed Paşa, verilen emre itaat ederek İran sınırını geçmişse de , kardeşi Ahmed Paşa, Hasan Paşa’nın bazı uygulamalarından rahatsız olduğu için emre uymamış ve İran tarafına geçerek iltica etmiştir121.

Babanlı Mehmed Paşa , İran içerisine girip Bana mevkiinde Sadık Han’ı ve on gün sonra da Hasan Paşa’nın gönderdiği yardımcı kuvvetlerle , Zend Kerim Han’ın önemli komutanlarından biri olan Hüsrev Han’ı mağlup etmiştir (27 Rebîülevvel 1191 / 5 Mayıs1777)122. İran Seraskerî olan Bağdat Valisi Abdullah Paşa gecikmeli olarak İran

116

BOA., C. ASK., B. No: 40820. Ayrıca buraya başta Diyarbakır olmak üzere Anadolu’nun diğer

yerlerinden gönderilecek askerler için bkz. BOA., C. ASK., B. No: 43056, 45678, 40835, 50402. Ayrıca bkz. Cevdet; a.g.e., s. 60.

117

Şevval 1190/ Kasım-Aralık 1776 tarihli hükümde “…Revan ve sair mahallere mu‘temed casuslar

gönderilmesi ve İranlıların âhvâllerini ve ne vaziyette olduklarını tahk îk…” ifadeleri yer almaktadır.

BOA., C. ASK., B. No: 43692. Bunun dışında İran’a karşı yapılacak hazırlıklar ve alınan kararlarla

ilgili. BOA., H. H., D. No: 7, G. No: 222; BOA., H. H., D. No: 17, G. No: 780. 118

BOA., C. ASK., B. No: 8169; Cevdet; a.g.e., s. 67.

119

Mehmed Paşa, önceki hatası dolayısıyla Osmanlı’dan özür dilemişti. Osmanlı Devleti de bu havalideki meselelerin daha fazla büyümemesi için kendisini tekrar Baban Sancağı mutasarrıflığına atamıştı. İ. H. Uzunçarşılı; a.g.e, s. 461. 120 Cevdet; a.g.e., s. 67-68. 121 İ. H. Uzunçarşılı; a.g.e, s. 461. 122

Cevdet; a.g.e., s. 68; İ. H. Uzunçarşılı; a.g.e, s. 461. Hüsrev Han’ın canı bu bozgunda öyle bir yanmıştır ki, Bağdat valisine yazdığı mektubunda çok ilginç şeyler anlatmıştır. Hüsrev Han mektubunda; ataları zamanından beri Osmanlı’ya bağlı oldu ğunu, hatta babası Ahmed Han’ın, Nadir Şah zamanındaki Osmanlı -İran çekişmesinde Osmanlı yanında yer aldığını belirtmiştir. İran’a sefer -i hümâyûn olacağını haber aldığın da da büyük bir memnuniyetle askeriyle birlikte Osmanl ı ordusuna katılmak niyetinde olduğunu belirtmiştir. Hatta kendisinin Osmanlı’ya bağlılığının Kerkük Valisi Hasan Paşa tarafından da bilindiğini ifade etmiştir. Ancak Baban Hâkimi Mehmed Paşa’nın saldırısı neticesinde karşı koymak zorunda kaldığını, yoksa kendisinin ehl-i sünnetten ve hâdîm-i Devlet-i

Aliyyeden olduğunu yazmıştır. BOA., H. H., D. No: 7, G. No: 216. Hüsrev Han’ın yenilgisiyle ilgili

sınırına bir miktar asker göndermişse123 de Kelb-i Ali Han komutasındaki İran kuvvetleri Musul cephesine taarruz ettiklerinden , Babanlı Mehmed Paşa , daha fazla karşı koyamamış ve geri çekilmiştir124. Bu arada Bağdat Valisi Serasker Abdullah Paşa, kasten Hasan Paşa’ya yardım etmemiştir125. Hasan Paşa zor durumda kalınca da , İran askeri hemen karşı taarruza geçmiş ve Musul dolaylarını yağmaya girişmiştir126.

Osmanlı Devleti’nin savaş bölgesindeki yetkililerinin , böylesine pervasız tavırları ve birbirlerine karşı husumete dayalı tutumları, İran karşısında kesin bir galibiyet alınmasını zora sokmuştur. Çünk ü görevli valiler, var güçleri ile İran’la savaşacaklarına, sudan bahanelerle birbirleriyle didişmişlerdir. Buradan da anlaşılacağı üzere, Osmanlı Devleti ile İran savaşa tutuştuğunda, Osmanlı adına en ağır yükü taşıyacak olan ve devletin mecburen görevli kıldığı bu havalinin yetkililerine, ne dereceye kadar güvenileceği belli değildi. Nitekim düne kadar İran’ın bir numaralı adamı olan Baban Mutasarrıfı Mehmed Paşa, Şehrizor Valisi Hasan Paşa’nın yanında ve emrinde sefer sırasında İran’a karşı harekete geçen önemli görevlilerden biri olmuştu. Hatta bir ara bayağı önemli başarılar sağlamıştı. Bu sefer de kardeşi Köy ve Harir Sancağı Mutasarrıfı Ahmed Paşa’nın, küsüp İran tarafına geçtiği duyulmuştu. Kısaca böyle bir vaziyette Osmanlı askerî yapısının ve özell ikle Irak havalisi görevlilerinin, İran’a karşı başarılı bir mücadele göstermesinin imkânı yoktu. Buna bağlı olarak da iki taraf arasındaki savaş , hiç birinin üstünlük sağlayamadığı, sadece bölgesel çarpışmalarla devam edip gitmiştir. Zaten savaşın devam e ttiği sırada Osmanlı’nın Baban meselesi ile uğraşması vaziyetin hangi noktada olduğunu gösteren bir durumdur.

Osmanlı Devleti, İran seferi ile meşgul ken, bir de Baban Sancağı içinde ki, iki kardeş arasındaki çekişme ile uğraşma sı yerel yöneticiler arasındak i ahenksizliğin ve

hanlarından biri olduğunu ve askerî yönden de epeyce bir askere sahip olduğunu belirtmektedir. Geniş bilgi için bkz. Cevdet; a.g.e., s. 68-69.

123

BOA., C. ASK., B. No: 22825.

124

Babanlı Mehmed Paşa ile İran arasında da bir bağlantının olduğu ve Zend Kerim Han ile Mehmed Paşa’nın haberleştiği yolunda, kayıtlar bulunmaktadır. Zaten üç yıl öncesine kadar Mehmed Paşa, Zend Kerim Han’a güvenerek baş kaldırmıştı. BOA., H. H., D. No: 17, G. No: 780.

125

Cevdet Paşa; Bağdat Valisi Abdullah Paşa’nın, Hasan Paşa’nın kazandığı başarılar ve O smanlı nezdinde itibarının artmasından dolayı onu kıskandığını ve kendisinden haber beklemeden sefere çıkmasından dolayı da kızgın olduğunu söylemektedir. Abdullah Paşa, kasten Hasan Paşa’ya istediği yardımı göndermemiş, bundan dolayı da Kuzey Irak havalis inde işler kötüye gitmiştir. Cevdet; a.g.e., s. 68-69.

126

bozgunculuğun en bariz örneği olmuştur127. Neticede yukarıda da belirttiğimiz gibi kardeşlerden Ahmed Paşa, ağabeyi Mehmed Paşa’yla giriştiği mücadelenin sonunda başarısız olunca ve Kerkük Valisi Hasan Paşa’yla da ters düşünce , İran’a sığınmıştır. Sonrasında da yaptığından pişman olmuş ve Osmanlı’dan af dilemiştir. Osmanlı Devleti, bir yandan İran seferi ile uğraşırken bir yandan da bu havalideki çekişmenin daha fazla devam etmesini istememiştir. Ayrıca Ahmed Paşa’nın Baban mıntıkasındaki nüfuzunu bildiğinden ve eskiye dayalı bir mücadelede ağabeyi Mehmed Paşa karşısında kazandığı başarı dolayısıyla da onu affetmiş; Baban, Köy ve Harir Sancaklarını kendisine tevcih ederek bu meseleyi sonuçlandırmaya çalışmıştır128.

Osmanlı Devleti ile İran arasındaki çekişme, Baban Sancağı çerçevesinde devam ederken, Bağdat Valisi Abdullah Paşa vefat etmiş, yerine Kerkük ve Şehrizor Valisi Vezir Hasan Paşa atanmıştır (5 R ebîülevvel 1192/4 Nisan 1778)129. Hasan Paşa, valiliğe atandıktan sonra Bağdat yönetimine tam anlamıyla hâkim olmaya çalışmış, bu suretle de buradaki muhalif kesimleri bertaraf etmeye uğraşmıştır. Yeni vali, Bağdat’ın iç sorunlarıyla uğraşırken de , Basra’nın geri alınması için herhangi bir teşebbüste bulunmamıştır. Bu arada devam eden savaş esnası nda birbirine karşı kesin üstünlük sağlayamayan Osmanlı ve İran tarafı , 1778 senesinde savaşın uzatılmaması ve sulh anlaşması yapılması yolunda bazı girişimlerde bulunm aya başlamışlardır130. Ancak Bağdat’ta, iki devlet yetkililerinin barış müzakerelerini baş latması olumlu bir netice vermemiştir131. Yapılan görüşmelerde Osmanlı tarafının yapıcı bir tavır takınmasına rağmen, İran tarafının manasız gerekçeler ile ri sürerek anlaşma yapılmasını yokuşa sürmesi, Zend Kerim Han’ın zaman kazanmak için böyle bir yola baş vurduğu şüphesini doğurmuştur.

Zend Kerim Han, Irak bölgesinde yaşanan olayların yanında, Osmanlı ile süren savaşta İran tarafı olarak , tek başına netice alamayacağını anlayınca , Rusya’ya yanaşmıştır. Osmanlı Devleti’nin Rusya ile bozulan ilişkilerini de göz önünde tutan Zend Kerim Han, Rusya ile Osmanlı aleyhine bir ittifak antlaşması imzalamıştır

127 Cevdet; a.g.e., s. 68-69. 128 İ. H. Uzunçarşılı; a.g.e, s. 461-462. 129 Cevdet; a.g.e., s. 68. 130

BOA., H. H., D. No: 29, G. No: 1389.

131

BOA., H. H., D. No: 20, G. No: 985. Bağdat’ta yürütülen barış müzakerelerinden olumlu neticeler

alınacağını ve bu gailenin def edileceğini düşünen Padişah I. Abdülhamid, bayağı rahatlamış ve Selim Sırrı Efendi’yi İran’a elçi olarak göndermiştir. BOA., H. H., D. No: 29, G. No: 1389.

(1192/1778)132. Yapılan bu antlaşmaya göre; Ruslar Rumeli’den, Zend Kerim Han ise Doğu Anadolu’dan, Osmanlı’ya taarruz edecek ve iki koldan yapılacak bu hücum karşısında Osmanlı ağır bir yenilgiye uğratılacaktı133.

Böyle bir ittifak ve harekât plânı, Rusya’nın işine gelmiştir. Çünkü kendisi batıdan Osmanlı Devleti’ni istediği gibi hırpalarken, doğudan da İran’ın saldırıya geçmesi, Osmanlı gücünü iyice zayıflatacaktı . Böylece Rusya; başta Kırım olmak üzere, tarihi emellerini rahatça gerçekleştirebilecekti. İran ve Rusya, kesin zafer kazanacaklarını düşündükleri bu plânı uygulamaya koyacakları sırada, Zend Kerim Han’ın ani ölüm haberi gelmiştir (2 Mart 1779)134.

Zend Kerim Han’ın ölümüyle birlikte İran içinde tekrar taht kavgası yaşanmaya başlamış, buna bağlı olarak da Rus-İran ittifak antlaşması hayata geçirilememiştir.

Zend Kerim Han’ın ölümünden sonra İran içinde yaşanan saltanat çekişmesi ve iç karışıklık, Osmanlı a çısından Basra’nın kurtarılması ümidini doğurmuştur135. Zaten İran kuvvetleri, Basra’da bulundukları üç yıllık süre içerisinde tam anlamıyla hâkimiyet de kuramamışlardır. Özellikle bu havalide bulunan Arap cemaatinden Müntefik Aşireti ile İranlılar arasında çatışmalar yaşanmış ve kimi zaman İran askerî zor durumlara düşmüştür136.

Bağdat Valisi Hasan Paşa, Basra’nın geri alınması için Numan Efendi’yi bir miktar askerle buraya göndermiştir137. Basra’yı savunmakla görevli olan Zend Kerim

132

Z. N. Aksun; a.g.e., C.: II, s. 428. 133

İ. H. Uzunçarşılı; a.g.e, s. 462; Z. N. Aksun; a.g.e., s. 428. 134

BOA., H. H., D. No: 29, G. No: 1387 ; Van Muhafızı Timur Paşa’dan gelen tahriratta; “…Vekil-i İran

Zend Kerim Han dâr -ı beka‘ idüb yerine oğlu Ebu 'l Feth şahlık da‘iyyesiyle İran’da zuhûr itmişdir…bu meyânda İran’da ihtilâl vuk‘u bulub…bu dahî Basra’yı İran elinden almak suhûlet kesb ettiğini...” söyleyerek, İran’daki karışık durum neticesinde Basra’nın geri alınması umudunun

doğduğunu ifade etmiştir. BOA., H. H., D. No: 21, G. No: 1006. 135

BOA., C. DH., B. No: 4463.

136

Özellikle 1193/1779 senesi başlarında Basra’da yaşanan mücadele çok ilginçtir. Aslında İran’ın buraya tam olarak sahip olamadığını gösteren bu olaya dikkatli bakmak gerekmektedir. Cevdet Paşa’nı n bu olayla ilgili anlatımlarına bakacak olursak: “… Basra’da İran Başbûğu olan Muhammed Ali Han

Basra’da gereği gibi yerleşdikten sonra civarındaki ‘aşâir ve kabâilî dahî taht-ı tasarrufuna almak sevdasına düşüb hususiyle Müntefik Aşireti Şeyhi Tamîr’i ita ‘ât ve inkıyâda da‘vet itdikde Tamîr izhâr-ı muhâlefet itmeğin… Muhammed Ali Han on iki bin kadar asâkir -i İraniyan ile Şeyh Tamîr üzerine hareket itdikde… Şeyh Tamîr cüz 'i kuvve-i mevcûdesiyle hücûm gösterdikde İranlular münhezim ve perişan olub arap atlu sunun önünden kurtulmak dahî kâbil olmadığından asâkir -i İraniyanın kimisi arabın kargılarına saplanarak ve kimisi atların ayakları altında çıkınlanarak… telef olub bu sırada Muhammed Ali Han ve iki biraderi dahî maktûl olub…” Cevdet; a.g.e., s. 114.

137

Han’ın kardeşi, Sadık Han komutasındaki İran kuvvetleri, taht mücadelesi için Şiraz’a gittiğinden138 burayı savunacak kimse de kalmamış ve neticede şansın da yaver gitmesiyle Basra, tekrar Osmanlı hâkimiyetine girmiştir (1193/1779)139.

Bu arada İranlılara karşı Basra’nın müdafaasını uz un süre kahramanca yapmış olan ve bundan dolayı herkesin takdirini kazanan eski Basra Mütesellimi Süleyman Ağa, İran esirliğinden kurtulup140 Basra’ya gelmiştir. Osmanlı Devleti, Süleyman Ağa’yı taltif ederek vezirlikle, Basra valiliğine atamıştır (Şevval 1193/ Ekim 1779)141.

Süleyman Paşa, Basra valiliğine atandıktan sonra boş durma mış, Basra savunmasında göstermiş olduğu başarı ve herkes tarafından sevilip takdir edilmesini, iyi bir referans olarak kullanm aya başlamıştır. Bu bağlamda, kendisinin Bağdat kölemenlerinden olması ve orada da bayağı taraftarının bulunmasını göz önünde tutarak, Bağdat valiliğini ele geçirmek için harekete geçmiştir. Çok zeki ve kurnaz bir kimse olan Süleyman Paşa, Bağdat valiliğini elinde tutan ancak bir türlü yönetime muktedir olamayan Hasan Paşa’nın, Osmanlı nazarındaki olumsuz imajından da yararlanarak, Osmanlı yönetiminden Bağdat valiliğini istid‘a etmiştir. Bu isteğinin Osmanlı yönetimince de uygun görülmesiyle, Hasan Paşa’nın yerine Bağdat valiliği kendisine tevcih edilmiştir (Ekim 1779)142.

Süleyman Paşa143, Bağdat valileri içerisinde etkinlik alanı en fazla olan val i olup, yaklaşık yirmi üç yıl bu görevi başarı ile yürütmüştür . Bu süre içerisinde başta imar olmak üzere, ticaret ve ziraata büyük önem vermiş, Bağdat’ın kalkınması iç in

138

Sadık Han, ağabeyi Zend kerim Han’ın ölümünden sonra, saltanatı ele geçirmek için yaklaşık on iki bin kişilik bir kuvvetle Şiraz’a doğru harekete geçmiştir. BOA., H. H., D. No: 29, G. No: 1387. 139

İ. H. Danişmend; a.g.e., s. 59. 140

Basra eski Mütesellimi Süleyman Ağa, Basra’nın İran tarafından alınmasından sonra Sadık Han tarafından esir olarak Şiraz’a götürülmüş ve orada göz hapsinde tutulmuştur. Kendisinin ileri görüşlülüğü ve bilgisi, İranlıları bile etkilemiş hatta Zeki Han (Zend Ke rim Han’ın kardeşi) ile yakın ilişki kurmuştur. Zeki Han ağabeyi Zend Kerim Han’ın ölümünden sonra diğer kardeşi Sadık Han ile rekabete giriştiğinden, Şiraz’da bulunan Süleyman Ağa’yı mütesellimlikle Basra’ya göndermiştir. Geniş bilgi için bkz. Cevdet; a.g.e., s. 115.

141

İ. H. Uzunçarşılı; a.g.e, s. 463; M. Nuri Paşa; a.g.e., s. 172. 142

Süleyman Paşa, Bağdat valiliğini isterken o zamana kadar başından geçen olayları anlatarak bu makama layık olduğunu belirtmiş ve İngilizler’den de destek görmüştür. Ayrıca Bağ dat Kapı Kethüdası Selim Efendi de kendisine destek olmuştur. Cevdet; a.g.e., C.: VII, s. 168-169.

143

Süleyman Paşa, Mardin Voyvodası Mehmed Efendi’nin kölelerindendir. Efendisinin vefat etmesi üzerine o zamanki Bağdat Valisi Koca Süleyman Paşa’nın hizmetin e girmiştir. O da vefat edince Bağdat valisi olan Ömer Paşa’nın Enderun Çukadarı olmuştur. Süleyman’ın, dürüstlüğü ve aklıyla hareket eden bir kişi olması Bağdat Valisi Ömer Paşa’yı çok etkilemiş ve kendisini Basra Mütesellimliği’ne atamıştır. Sonrasında d a yaşanan olaylar kendisinin Bağdat valiliğine kadar çıkmasına imkân vermiştir. Geniş bilgi için bkz . Cevdet; a.g.e., C.: VII, s. 168-169.

büyük çaba göstermiştir. Bu vesileyle de Bağdat’ta herkesin sevgisini kazanmıştır.