• Sonuç bulunamadı

IV- BAĞDAT VALİSİ ALİ P AŞA’NIN İRAN SEFERİ VE NETİCELERİ

3- Fransa-Osmanlı-İran Üçlü İttifak Görüşmeleri

Bu arada Napolyon, Rusya’ya karşı plânladığı politikasında sadece Osmanlı ile yetinmemiş, İran’ı da işin için çekerek , oluşturulacak üçlü cephe ile Rusya’n ın daha kolay hizaya getirilebileceğini düşünmeye başlamıştı r. Bu plânı uygulamaya koymak için harekete geçen Fransa, Osmanlı ve İran arasında, Rusya’ya karşı ittifak kurulması işini hızlandırmaya başlamış ve üçlü anlaşmanın oluşması için , hem İran’a184 hem de Osmanlı tarafına teklifte bulunmuştu r (1806)185.

İran tarafı, Abbas Mirza eliyle başlattığı batı tarzındaki ıslahat projeleri kapsamında, ülkesine İngiliz ve Fransız uzmanlarla mühendisler getirterek batı ile zaten yakın ilişkiler kurmuş ve bu süreçte özellikle Fransızların, İran içinde hatırı sayılır bir

183

A. Palmer; a.g.e., s. 77. 184

Napolyon, 1221/1806 senesi içinde Juber isimli özel elçisini İstanbul üzerinden İran’a göndererek ittifak niyetini açıkça Feth Ali Şah’a bildirmiştir. BOA., H. H., D. No:168, G. No: 7116.

185

Fransa İmparatoru Napolyon, bu amaçla İstanbul’daki sefiri aracılığıyla harekete geçmiştir. Napolyon öncelikle Osmanlı’nın Rusya karşısındaki hassas durumunu bildiğinden devleti zayıf noktasından yakalayarak, Ruslar’ın eskiye dayalı olarak, Bender ve Hotin Kalelerine tazyik ettiğini ve Yaş ile Bükreş’e girdiklerini tahrik edici üslupla ifade etmiştir. Napolyon bu hususları sefiri aracılığıyla Osmanlı’ya ilettikten sonra Osmanlı, İran ve Fransa arasında ittifak kurulmasının gerekliliğini, açıkça dile getirmiştir. BOA., H. H., D. No:144, G. No: 6008; BOA., H. H., D. No:161, G. No: 6704/D ; Cevdet; a.g.e., s. 50-51.

itibarı oluşmuştu. Bu esnasında, Napolyon’un üçlü ittifak kurulması teklifi geldiğinde, İran tarafı hiç tereddütsüz ve büyük bir memnuniyetl e kabul etmiştir186.

Osmanlı Devleti de aynı şekilde, Fransa’nın isteği doğrultu sunda İran’la müzakerelerin yapılması için harekete geçmişti r. Bir yandan da Fransa ile yapılan görüşmelerde, Osmanlı’nın böyle bir ittifak içine girmesi halinde , İngilizlerle Rusların birlikte hareket etme olasılığı olduğuna vurgu yapıldıktan sonra , Akdeniz’de güçlü donanması bulunan İngiltere’nin, Osmanlı’yı sıkıştırma durumunun söz konusu olduğu Fransa yönetimine bildirilmiştir187. Fransa yönetimi, Osmanlı’nın bu çekincelerini anlayışla karşıladığını belirttikten sonra , kurmaya çalıştığı ittifak projesi sayesinde bu olumsuzlukların hiç birinin yaşanmayacağı taahhüdünü dile getirmiştir. Bu açıklamadan tatmin olan ve Rusya’ya karşı önemli bir müttefik kazandığı zehabına kapılan Osmanlı yönetimi, ittifak müzakerelerinin hızlanması için elinden geleni yapmaya b aşlamıştır.

Tabi bu noktada dikkat edilmesi ve göz önünde bulundurulması gereken husus şudur. Fransa İmparatoru Napolyon, Avrupa’nın geleceğine yönelik oluşacak düzenleme ile ilgili niyetlerini gerçekleştirmeye çalışırken, Osmanlı ile İran ’ı da kendi emelleri doğrultusunda kullanmak istemiştir188. Kısaca Fransa, sadece kendi menfaatleri kapsamında bu ittifak projesini gerçekleştirme ye çalışmış ve buna göre hareket etmiştir. Bu meyanda da Osmanlı ile İran’ın, Rusya’ya karşı olan zaafiyetini bildiğinden, bunu çok iyi kullanmıştır. Nitekim Napolyon, Osmanlı ve İran’ı Rusya’ya karşı kendisiyle birlikte üçlü ittifak kurmaya teşvik ettiğinde -Osmanlı ile İran arasında Bağdat havalisinde yaşanan sürtüşmeler olmasına rağmen - Osmanlı yönetimi buna sıcak bakmış ve 1221/1806 senesinde Divan-ı Hümayun üyelerinden Seyyid Rafi‘ Efendi’yi

186

Cevdet; a.g.e., s. 51. Hatta İran bu teklife o kadar alaka göstermiştir ki, o sıralar İstanbul’da bulunan elçileri Mirza Rıza’nın derhal Fransa’ya gitmesini istemiş ve Mirza Rıza yerin e yeni bir sefir atanacağını Osmanlı’ya bildirmiştir. BOA., H. H., D. No:161, G. No: 6704.

187

BOA., H. H., D. No:144, G. No: 6008.

188

III. Selim zamanında, Paris’e fevkalâde elçi olarak Abdurrahman Muhib Efendi gönderilmiştir(1806). Osmanlı Devleti, bu sırad a Avrupa dengeleri içinde oluşabilecek Fransa -Rus yakınlaşmasından da çok çekinmiş ve Fransa dostluğunu kazanmanın Osmanlı için elzem olduğu düşünmüştür. Hatta III. Selim, elçisi aracılığıyla Napolyon’a gönderdiği mektubunda Fransa’yı; “…Devlet-i Aliyye’nin en eski, en

sadık, en lüzumlu müttefiki …” olarak tavsif etmiştir. Napolyon ise Osmanlı’ya yönelik şu ifadeleri

kullanmıştır: “…Osmanlılar’ı sevindiren veya üzen her hadise, Fransa için de bir saadet veya felaket

olacaktır…” Napolyon Kafkasya’daki Rus işg ali dolayısıyla zor durumda bulunan İran ve Osmanlı’yı

kendi politik emelleri doğrultusunda kullanmak istemiştir. Cevdet; a.g.e., s. 47-48; Z. N. Aksun;

elçilikle İran’a göndermiştir. İran tarafından da Osmanlı’ya elçi olarak Hacı İbrahim Efendi gelmiştir189.

Bu noktada Cevdet Paşa’nın dile getirdiği bazı hususlar çok önemlidir ve meselenin anlaşılması açısından bu hususların göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Cevdet Paşa’nın açıkça ifade ettiği üzere; Napolyon’un, birden Rusya’ya karşı Osmanlı ve İran’ı da yanına alarak ittifak kurma niyeti pek samimi değildi. Çünkü Napolyon’un esas fik ri, Avrupa devletlerinden biri ile anlaşma yapmaktı. Bu amaçla önce Prusya’ya yanaşmış , ondan karşılık göremeyince de Avusturya’ya yönelmişti r. Avusturya, ilk başlarda ittifaka taraftar gibi görünmüşse de sonradan vazgeçmiş ve bunun üzerine Napolyon, Rusya ile ittifak kurmaya karar vermiştir. Napolyon, Rusya’yı gereği gibi ezmedikçe kafasındaki şartları kabul ettiremeyeceğini de bildiğinden, birkaç kez Rus ordusu ile harp etmiş ve küçük çaplı başarılar kazanmıştı r. Ancak Fransa bu çarpışmalardan kesin bir galibiyet alamadığı gibi, Rusya da kendi içine çekilerek, Fransa ile yıpratıcı çarpışmalardan uzak durmaya çalışmıştır190.

Napolyon, her halükârda Rusya ile galip bir şekilde anlaşma yapmayı kafasına koyduğundan, Osmanlı Devleti’ni feda etmede bir beis görm emiş ve Rus Çarı Alexandr’ı barışa ve ittifaka mecbur etmek için , Osmanlı’nın kendi yanında ol duğunu Rusya’ya hissettirmek ist emiştir. İşte Fransa’nın İstanbul Elçisi Sebastiani’nin aceleci tavırlarla Osmanlı murahhasını, Napolyon’un yanına gönder tme isteğinin altında, bu ince politika etkin olmuştur. Çünkü Napolyon, Osmanlı ve İran murahhasları ile akdedeceği ittifak anlaşması ile Rusya’yı iyice köşeye sıkıştıracağını tasavvur etmiştir. Zaten o sıralar Osmanlı ve İran, hem Rusya’nın düşmanıydı hem de Rusya’ya karşı, güçlü bir batılı devletin desteğin i almak zorundaydı191.

Bu süreçte Fransa kontrolünde yürütülecek müzakerelerde Talleyrand başkanlığındaki Fransız hariciyesi, çeşitli diplomatik manevralarla Osmanlı ve İran murahhaslarını aldatıp , tamamıyla kendi çıkarları doğrultusundaki anlaşmaları

189

BOA., H. H., D. No:1356, G. No: 53125 ; Cevdet; a.g.e., s. 51.

190

Cevdet; a.g.e., s. 219. 191

Napolyon’un, İran’a, kendi ittifakına girmesi karşılığındaki teklifi; 1801 senesinde Ruslar tarafından işgal edilmiş olan Gürcistan topraklarının İran tarafından geri alınması hususunda Fransa’nın yardımcı olacağı şeklindeydi. Caroline Finkel; Rüyadan İmparatorluğa Osmanlı, Timaş Yayınları, İstanbul 2007, s. 361.

imzalatmak istemiştir. Bu arada Fransa’da bulunan İran murahhası Mirza Rıza ile yapılan ikili görüşmeler çerçevesinde, Rusya ve İngiltere aleyhine , İran ile Fransa arasında bir ittifak antlaşması bile imzalanmıştır192.

a- Fransa-İran Finkenstein Antlaşması (1807)

Tarihe Finkenstein Antlaşması ( Mayıs1807) olarak geçen bu mukavele, Napolyon’un o sıralarda askerî merkez olarak kullandığı, Lehistan’ın Finkenstein kasabasında imzalanmıştır193. Fransa hariciyesi, İran sefiri Mirza Rıza ile yürütülen müzakereler neticesinde , Rusya ve İngiltere’yi köşeye sıkıştırma açısından önemli gördükleri bu antlaşma ile bayağı kazanç eld e etmişlerdir. On altı maddeden oluşan bu antlaşmanın geneline bakıldığında, Fransa’nın temel hedefinin, İr an üzerinden İngiltere’nin Hindistan sömürgesine darbe vurmak olduğu net şekilde anlaşılmakta dır. Antlaşma maddeleri içinde Fransa’nın ; Gürcistan’ın, İran toprağı olduğunu belirtmesi ve İran’a, başta askerî yardım olmak üzere pek çok konuda destek sağlayac ağını vaat etmesi İran’ı bayağı sevindirmişti r194.

Fransa, İran’da nüfuzunu tesis etmek için antlaşmanın imzalanmasından birkaç ay sonra, General Gardanne’ı, maiyetindeki yetmiş kişilik bir heyet ile İran’a göndermiştir. 1807-1808 arası İran’da bulunan General Gardanne ve heyetinin en önemli görevi, başta askerî sistem olmak üzere , Finkenstein Antlaşmasında yer alan hususlar çerçevesinde Avrupa tarzında ıslahatlar yapmak olmuştur195.

Tabi bu gelişme, İran’ı sevindirdiği kadar, İngiltere’yi de rahatsız etmişti r. Çünkü Fransa’nın niyetini çok iyi bilen İngiltere, ileride yaşanabilecek ve kendisini sıkıntıya sokacak durumlar ı engellemek için, hemen İran’a yetkililer göndererek bu ittifakı bozmaya çalışmıştır. İngiltere’nin bu süreçte İran’a gönderdiği ve bayağı yo ğun görüşme trafiğini yürüten yetkilisi de -o sıralar Hindistan valiliğini yürüten- Sir Harford Jones (Malcolm) olmuştur196. Kısa sürede gelişen olaylar neticesinde kurulan bu

192

Cevdet; a.g.e., s. 220-221. 193

Sykes’ın verdiği bilgilere göre; Fransa’da yürütülen müzakereler neticesinde üzerine varılan antlaşma metni, Mayıs 1807 tarihinde Feth Ali Şah tarafından da Tahran’da imzalanmıştır. Sykes; a.g.e., s. 401. 194

Bu antlaşmanın detayı için bkz. Y. Karadeniz; a.g.e., s. 87-88. 195

Sykes; a.g.e., s. 402-403. 196

Sykes; a.g.e., s. 404. Malcolm, İngiltere’nin İran’daki diplomatik faaliyetlerini y ürüten en etkin görevlisiydi. Kendisi 1810 senesine kadar çeşitli görevlendirmelerle -Sykes eserinde bunu “ 3

Fransız-İran ittifakı ile ilgili İngiltere’nin korkusu da fazla uzun sürmemiştir. Çünkü Finkenstein Antlaşması üzerinden kısa bir süre geçtikten sonra Fransa’nın asıl maksadı olan, Rusya ile ittifak kurma bağlamında Temmuz 1807 tarihinde Fransız-Rus Tilsit Antlaşmasının imzalanması, Finkenstein Antlaşmasını geçersiz bir hale getir diği gibi Fransa’nın, İran’ı nasıl harcayabileceğini de göstermiştir.

b- Fransa’da Yürütülen Fransa -Osmanlı-İran İttifak Müzakereleri

İttifak görüşmelerinin, Osmanlı ile İran arasında ikili müzakereler bağlamında yürütülmesi devam ederken , asıl ittifak akdinin Fransa’da olacağı gerekçesiyle de , hem İran tarafı hem de Osmanlı tarafı, Napolyon ile görüşmeler yapmak üzere elçilerini göndermişlerdir. İran tarafından Napolyon nezdinde murahhas tayin olunan Mirza Rıza, İstanbul sefirliğini bırakarak derhal Lehistan’a gitmiştir197. Fransız generali Gardanne’da diplomatik görevle Tahran’a giderek , ittifakın hızlı bir şekilde gerçekleşmesi için çalışmaya başlamıştı r. İstanbul’daki Fransız elçisi Sebastiani’nin , Babıâli üzerindeki ısrarcı ve aceleci tavrı sonucunda, anlaşma v e ittifak akdi için Vahîd Efendi, 1806 senesi Aralık ayı sonunda alelacele Ruhsatnâme -i Hümâyûn ile Napolyon’un o sıralar bulunduğu Varşova’ya (Lehistan’ın başkenti) gönderilmiştir198.

Vahîd Efendi Varşova’ya doğru özel elçilikle giderken199, Osmanlı’nın, Fransa’daki daimi elçisi konumunda bulunan Abdurrahman Muhib Efendi , halen Paris’te bulunmaktaydı200. Vahîd Efendi’nin gidişindeki maksat ise ; Osmanlı, Fransa ve İran arasında gerçekleştirilecek olan üçlü antlaşmaya yetkili olarak katılmak ve

ve gerekse İran başta olmak üzere bu havalin in genelinde elde ettiği, derin bilgiler sayesinde, “A

History of Persia” isimli önemli bir eser de yazmıştır. Geniş bilgi için bkz. Sykes; a.g.e., s. 404-407.

197

Cevdet; a.g.e., s. 219. 198

Cevdet Tarihi’nde, bu durum şu cümlelerle ifade edilmektedir. “Fransa İmparatoru Napolyon,

Avrupaca maneviyâtının icrâsında Devlet -i Aliyye ile İran Devleti’ni kullanmak garâzıyla ikisine dahi kendisiyle Rusya aleyhine bir ittifâk -ı müselles akdini teklif etmekden nâşî Rafi‘ Efendi nâme -i hümâyûn ile İran’a gönderilmiş ve Devlet-i İraniye tarafından Napolyon nezdine murahhâs ta‘yîn olunan Mirza Rıza Dersa‘âdet tarikiyle Lehistan’a geçüb, gittikde Fransa elçisi Sebastiani’nin ibrâm ve isti‘câli üzere yine akd -ı mu‘âhede-i ittifak içün Vahîd Efendi dahi ‘ale 'l-cenâhu'l-isti‘câl ruhsatnâme-i hümâyûn ile Napolyon nezdine irsâl buyurulmuş idi.” Cevdet; a.g.e., s. 219. Vahîd

Efendi raporunda İstanbul’dan hareket tarihini 18 Şevval 1821 -17 Aralık 1806 olarak belirtmektedir. Yavuz Ercan; “Seyyit Mehmet Emin Vahit Efendi’nin Fransa S efaretnamesi” Toplu Eserler: III

(Osmanlı ve Cumhuriyet Tarihi Yazıları) , içinde, Turhan Kitabevi, Ankara 1997, s. 109

199

Seyyîd Mehmed Vahîd Efendi’nin, Napolyon Bonapart tarafına elçilikle gidişi ve bu süreçte yaşadığı olaylarla ilgili kaleme aldığı ve ço k önemli malumatları ihtiva eden bir elçilik raporu vardır. Günümüz Türkçesi’ne de çevrilen bu rapor ve Vahîd Efendi’nin elçiliğiyle ilgili detaylar için bkz. Yavuz Ercan;

a.g.e., s. 109-157.

200

görüşmeleri Osmanlı adına yürütmekti201. İran tarafı da Paris de elçilikle bulunan Mirza Rıza’nın haricinde, Asker Han Afşar’ı özel sefaretle Varşova’ya göndermişti. Asker Han Afşar’ın görevi, Vahîd Efendi’de olduğu gibi, Napolyon nezdinde yapılacak ittifak görüşmelerini İran adına yürütmekti202.

Ancak gerek Vahîd Efendi’nin ve gerekse Asker Han’ın, Lehistan’da bulundukları süre içinde fark ettikleri tek şey, işlerin hiçte öyle tasavvur ettikleri gibi olmadığıdır. Çünkü kendilerinin Napolyon ile bir türlü görüştürülmeme leri dolayısıyla ne yapacaklarını şaşırmışlardır203.

O zamana kadar en şiddetli ittifak taraftarı ve bu projenin mimarı olan Napolyon’un tavırları birden değişmiş , iki taraf elçileri ile görüşmeleri devamlı erteleyerek, mesafeli durmaya başlamıştır204. Fransa’daki böyle yüz seksen derecelik politika değişiminin nedeni ise, yukarıda Cevdet Paşa’nın da belirttiği üzere Rusya ile kurmak istedikleri anlaşmayı sağlamış olması dır. Yani Napolyon Rusya’ya karşı Osmanlı ve İran kozunu çok iyi kullanmış ve Rusya’yı etkilemeyi b ilmiştir. Rus Çarı Alexandr, Napolyon’un oyun una gelmiş ve onun istediği çerçevede Tilsit Antlaşmasını imzalamıştır. Gerçek emeline ulaşmış olan Napolyon’un Osmanlı ve İran sefirlerine ilgi göstermesine de gerek kalmamıştır. Hatta Muhib Efendi, bu sırada büyük bir merak içinde Varşova’da bekl emiş ve Napolyon’un Rus Çar’ı ile yaptığı görüşmelerde Osmanlı lehine ne kararlar al ındığı hayalini bile kurmuştur . Hâlbuki Fransız yetkililer , Varşova’ya bile uğramadan Paris’e gitmişler ve kendisine hiçbir açıklama yapmamışlardır205.

201

Yavuz Ercan; a.g.e., s, 93. 202

Asker Han Afşar, önceleri Vahîd Efendi ile birlikte Varşova’da bulunmuş ve İran Fransa ittifakının tesisine çalışmıştır. Buradan bir netice alamayınca da Paris’e gitmiş ve buradaki İran Sefiri Mirza Rıza ile birlikte Fransa-İran görüşmelerini yürütmüştür. Cev det; a.g.e., s. 260.

203

BOA., H. H., D. No:1315, G. No: 51276.

204

Cevdet Paşa’nın belirttiği üzere Fransızlar aylarca iki ülke temsilcilerini de oyalamıştı. Muhib Efendi ile Asker Han Paris’e gelmişler ve burada da “beyhûde meks” etmişlerdir. Cevdet; a.g.e., s. 260; Yavuz Ercan; a.g.e., s, 94-96.

205

Tilsit Antlaşması sürecinde, Napolyon ile Rus Çarı Alexandr arasında uzun süre devam eden müzakereler yaşanmıştır. Bu süreç içinde ne olup biteceğini bekleyen Napolyon, İran ve Osmanlı elçilerini oyalama taktiği uy gulamıştır. Bir yandan da bu elçileri ürkütmemek için Rusya ile yaptığı görüşmelerde Osmanlı ve İran’ın lehine kararlar aldırdığını hariciye memurları vasıtasıyla Muhib Efendi ile Asker Han’a bildirerek sinsi bir plân uygulamıştır. Bu süreçte yaşananlar ve Tilsit Antlaşmasının tenkitli tahlili için bkz. Cevdet; a.g.e., s. 220-223, 260.

Fransızlar, çeşitli diplomatik diller kullanarak Osmanlı ve İran sefirlerini oyalamaya çalışmışlardır206. Aynı zamanda İran’ın Paris Sefirliğini yürüten Mirza Rıza da, Fransız yetkilileri ile görüşmeye uğraşmış, üzerine aldığı görevi en iyi ş ekilde yerine getirmek kaygısıyla ve Fransa’nın ilgisini çekmek amacıyla, gerçekle ilgisi olmayan şeyleri söyleyerek Fransa ile İran ittifakını ne olursa olsun kurmaya çaba göster miştir207. Ancak bu sefirin diplomatik yetersizliği ve gördüğü şeyler karşısınd aki şaşkınlığı, batılı devletlerle anlaşmanın ne kadar zor olduğunu da kendisine göstermişti r.

Osmanlı Özel Sefiri Vahîd Efendi ise, devlet işlerinde tecrübeli olduğundan kendisini oyalamaya çalışan Fransa Dış İşleri Bakanı Talleyrand’ın sözlerine kanmamı ş ve bir süre Varşova’da kaldıktan sonra , en sonunda Finkenstein ’de, Napolyon ile 1 Haziran 1807 tarihinde görüşmeye muvaffak olmuştur208. Bu görüşmede Osmanlı Devleti ile Fransa arasında yapılacak anlaşmanın esasları konuşulurken III. Selim’in tahttan indirildiği ve İstanbul’da işlerin karıştığı haberi gelmiştir209.

Zaten Rusya ile istediğini gerçekleştirmiş olan Napolyon, ne tür bir gerekçe ile Osmanlı sefirini başından savuşturacağını düşünürken , III. Selim’in hal‘i meselesini iyi bir fırsat olarak değerlendirmiş ve mevcut ittifak akdinin III. Selim ’le alakalı olduğunu vurgulayıp, padişahın tahttan indirildiğini belirterek ittifak meselesinin geçersiz olduğunu ima etmeye başlamıştır210.

206

Yavuz Ercan; a.g.e., s, 120-123. 207

Paris’te Osmanlı Sefiri olarak bulunan Muhib Efendi, Mirza Rıza’nın Fransızlara yönelik İran’la ilgili yalan beyanlarda bulunduğunu ve on ları kandırmaya çalıştığını belirtmiştir. Nitekim Fransız yetkililerine, İran’dan kendisine haberler geldiğini ve bu haberlere göre İngiltere’nin külliyetli donanma ve asker ile İran sahillerine geldiğini ve Şah’ı tehdit ederek; “…ya bizimle anlaşma

yaparsınız ya da biz sizinle savaş ederiz …” dediklerine söyleyerek, Fransızları etkilemeye çalışmıştır.

Muhib Efendi, Mirza Rıza’nın bu söylediklerini duyduğunda ne diyeceğini şaşırmış ve hayretini gizleyemediğini de belirtmiştir BOA., H. H., D. No:1315, G. No: 51276. Ayrıca Vahîd Efendi’nin bahsi geçen raporunda da İran sefiri Mirza Rıza ile yaşadığı çoğu komik olan ilginç anekdotlar vardır. Geniş bilgi için bkz. Yavuz Ercan; a.g.e., s, 120, 123-124, 126 vd.

208

Bu görüşmeyle ilgili geniş bilgi için bkz. Yavuz Erc an; a.g.e., s. 137-141. Vahîd Efendi’nin Napolyon ile görüşme tarihi Cevdet Paşa Tarihi’nde ( 25 Rebîülevvel 1222) 3 Haziran olarak belirtilirken, Vahîd Efendi’nin raporunda bu tarih 1 Haziran olarak geçmektedir. Cevdet; a.g.e., s. 221; Yavuz Ercan;

a.g.e., s. 138.

209

Cevdet; a.g.e., s. 221. III. Selim 21 Rebîülevvel 1222 / 29 Mayıs 1807 tarihinde tahttan indirilmiştir. Z. N. Aksun; a.g.e., s. 91; İ. H. Danişmend; a.g.e., s. 87.

210

Cevdet; a.g.e., s. 223. Bu hususu Vahid Efendi raporunda da dile getirmekte ve Fransa’nın tavrını şu şekilde açıklamaktadır: “…Rusya ile yaptıkları anlaşmadan önce, gece gündüz birlikte olduğumuz ve

sohbetler ettiğimiz Fransız devlet adamları, anlaşmadan sonra bizden yüz çevirdiler...Varşova’da oturmamızın artık bir anlamı kalmadı…” Yavuz Ercan; a.g.e., s. 147.

c- Osmanlı İle İran Arasında Yürütülen İttifak Müzakereleri

Fransa’da, Osmanlı ve İran murahhaslarının şaşkın vaziyette ne yapacaklarını düşündükleri ve üçlü ittifakın nasıl yapılacağına dair belirsizliğin olduğu sıralarda , Osmanlı ve İran arasında ki karşılıklı elçi gidiş gelişleri ile görüşmeler , 1806 senesi başlarından itibaren başlatılmış ve olanca hızıyla yürütül müştür.

Bu bağlamda İran tarafından görevlendiril ip İstanbul’a gönderilmiş olan İbrahim Efendi, İstanbul’da Galib Efendi211 ve Reisülküttap ile görüşmeler yapmıştı r. Yapılan görüşmelerin ana gündem maddesini iki taraf arasında yapılacak ittifak akdi oluşturmuştur. Yapılacak ittifak antlaşmasına göre de en önemli husus u, İran ve Osmanlı Devleti’nden birine açıla cak bir harbi, diğerinin de kendisine açılmış sayacak olması konusu oluşturmuştur212.

Bu ittifak maddesi konusu nda Osmanlı’yı rahatsız eden ve tereddüde düşüren bazı hususlar ortaya çıkmıştır. Nitekim bahsi geçen ittifak maddesinin esas özelliğine göre; faraza Rusya, İran’a harp aç acak olsa, Osmanlı Devleti de İran’ın yanında harbe dâhil olacaktı. İşte bu husus Osmanlı yönetiminde bayağı sıkıntı yaratan bir konu olmuştur. Çünkü İran’ın , Rusya’ya kaybettiği ve ele geçirmek istediği Gürcistan toprakları vardı ve İran buraları ele geçirmek için bahane arıyordu. Ancak Osmanlı Devleti, uzun süreli Rus-Avusturya harplerinden yorulmuş ve bayağı bitkin düşmüştü . Devlet erkânı her ne olursa olsun Rusya ile yeni bir savaş a girmek arzusunda değildi.

Bu tereddüt içerisinde bocalayan Osmanlı yönetimi, nasıl bir çıkış yolu bulurum düşüncesiyle hareket etmeye başlamıştır. Bu sırad a akla gelen en kestirme çözüm yolu ise, yapılan müzakerelerin sefirler aracılığıyla yürütülmüş olması ve iki devlet hükümdarının imzalaması ile yürürlüğe girmesi hususu olmuştur. Buna göre İstanbul’da yürütülen görüşmelerden bu şekilde bir anlaşma metni ç ıksa bile, bu metnin İran’a gidip Şah tarafından imzalanması epey bir zaman alacaktı213.

211

Kendisi eski Fransız sefiri olup, birçok meseleye vakıf önemli bir devlet adamıydı. A. C. Eren;

a.g.md., s. 452.

212

İki taraf arasında yapılacak ittifakın özellikleri bir belgede şu şekilde tavsif edilmekteydi. “…Sefir-i

mumaileyhin memuriyeti Devlet -i Aliyye ile İraniyan Devleti beyninde akd -i ittifâk olunmak hususu olub… Devleteynin birinin dostu diğerin dahi dostu ve birinin düşmanı âherin dahi düşmanı olub hâsılı düvelden kangı düvel olur ise olsun Saltanat-ı Seniyye’nin İranîyan Devleti’yle harb ve s ulhde